DİKKAT UZUN GENİŞ VE SPONTANE YAZI!!!
delirtici bir hafta daha. akıl sağlığımı korumaya çalışıyorum.
üç sabahtır ben mi anlatamıyorum annem mi anlamıyor, güya bana iyilik edecek. hafta sonu kendime zeytin ezmesi almıştım, tostun arasına sürer yerim diye ufak boyları var ya.
bunu gördü tamam. ilk seferinde hadi şaşırmış diğerlerinde nasıl şaşırır.
tavuk yemekleriyle gider diye aldığım hardal sosu ki annem nefret eder, o kadar nefret eder ki hardal otuna kıran girsin üretiicileri gebersin diye nefret ve beddua dolu bi şekilde ama kendiisini dünyanın en melek en saf en iyi niyetli en iyimser ve en sevgi dolu insanı diye anlatır, zanneder!!! gerçekten.
kendine uymayan sevmediği herşeyin herkesin yok olmasını diler ama hem iyi niyetli hem sevgi dolu!!!!
yani hardal sosu almak bile uzun tartışmalara sebep oluyor. ben seviyorum. ama annem ne anlar ne saygı duyar. sen yeme ben yiyeceğim. ama onun dolapta durması bile ona dokunuyor! çok garip.
benim hardal sosumun dolaptaki varlığının kendini rahatsız etmesi gayet normal ama benim sigaradan rahatsız olmam hiç normal değil!! hatta haksızlık!!!
böyle görüyor gerçekten!
neyse sabah bana iyilik edecek ya tostumu hazırlamış arasına da hardal sos boca etmiş. kesin suratını asark büzüştürerek ve hardal sektörüne söverektir!
kendime ait bir damak zevkim de olamaz!!! ne hakla!! annem üstün sınıftan her hakka sahip ben zavallı ise köle! ne damak zevkim ne renk ne giyim zevkim olabilir.
eskiden de böyleydi ama giderek yumuşacağına annem coşuyor. yaşlılık huysuzluğu bencilliği galiba. ama başkaları yaşlı başkaları huysuz başkaları bencil ona göre. mesela ben!!!
neyse ilk sabah kavanozları karıştırmış olsun, ki hardal dikey ve büyükçe zeytin ezmesi ufak ve yassı kavanozda ya neyse.
o tost atıldı. sabah sabah hardal mı yenir???
ertesi sabah gene aynı! annecim hardal sürmüşsün!
ne sürecem ya!!!!??????
ona göre dünyanın en tuhaf en zevksiz en mantıksız garip ucube insanı benim!! ne sürecek? anca benim gibi bir ucube sever hardal!!!!
zeytin sürüyorum ya ben?!
?????
sabah tosta sürdüğüm hardal değil zeytin ezmesi.
gene sabrediyorum ilk anlarda terslemiyorum, kızmıyorum. ama anlamıyor ki. annem düz sade anlatımdan anlamıyor. eskiden de biraz böyleydi ama iyice tavan yaptı bu tuhaf anlayışsızlık. bişeyi anlaması inanması için yırtınman lazım. o zaman da abartıyorsun ve sinirlisin olur.
normal izahatten anlamıyor ki.
o da ilk sabahtan sonra hardal kavanozunu en yüksekteki rafa arkalara koydum. hem boyu yetmiyor hem boynu ve belindeki fıtıktan dolayı yukarı uzanarak hareket yapamıyor alamaz diye.
bu fıtıklar da kendi yüzünden oldu; senelerce titizlik hastalığından, uyardığımızda bize çılgınlar gibi bağırıp kızdığı zamanlarda; kendini yerden yere atarak vurarak ağır eşyalar kaldırarak temizlik yapmasından oldu. doktorluk oldu doktor yasakladı başka yollar buldu kanepe altları temizliği için: yere yatarak altları almak.
hai şimdi demez ki ben kendimi çok hor kullandım yıprattım fıtık oldum, kemik erimesidir kireçlenmedir var. kızımda olmasın. demez. hiç öyle ders alma yok. ben onun kafasına uysam şimdiye çoktaaaan fıtıktım mıtıktım.
kendi yapamıyor ya ona göre tüm bu yanlış hareketleri ben yapmalıyım annemdeki sonuçları göre göre. senin gibi fıtık olursam ya dediğim zaman canı sıkılır. olsam umrunda olayacak yani. herkeste olacak diye bişey yokmuş ki!! bi deneyelim yani bakalım olacak mıyım???
merdiven tepelerinde hergün perde asıp çıkarma halı silkeleme kolduk kaldırma bakalım olacak mıyıııım bi deneyelim yaaa!!!!!
tabi son favorisi su damacanası kaldırtmak!!! cam olanı da varmış sağlıklıııı!!
ağır gelir kaldıramam alışık değilim bize küçükken hiç iş yaptırtmadı ders çalışalım diye şimdi ramboluk bekliyor ama. şimdi boşuz ya feda olsak olur. çoğul yazdım ama sadece ben yai. ablacığıma kıyamaz ki!!
bir gün de damacana kaldıramam deyince lafı evliliğe getiriyor; evlenseymişim kocam koyarmış bak damacanayı sebile!! belki adamında beli hassas fıtıklı falan? hem senin su sebiline gelip su mu takacak? anlayacağınız evlenince de peşimi bırakmayacak beraber oturacakmışız üstü kapalı havalarda.
hani zaten bir konu mevzu bahis oldu mu; sivas'da bir memur durumu vardı beraber taşındık, biri amerika'da birinden bahsetmişti beraber taşındık....
neyse üçüncü günün sabahı bile hardal sürmüş!!! zeytin ezmesi sürüyorum deyince hayret edior hardal sürüyormuşum!!!
bi çeşit unutkanlık başladı desem ezelden beridir benle ilgili hele benim bana has zevklerle ilgili şeylerimi hep unutur. çünkü önemsemez. kendine odaklı.
mesela ilkokul mezuniyetimde ta o zamandan sevmememe rağmen ısrarla bana haziran mevsimine bile uymayan çirkin yeşil bir etek ceket takım giydirmişti. alay konusu oldum bir yana mutsuzdum. ama gecede tepeme dikilip dikilip beni azarlamıştı. surat asmayayımmış yemeği yiyeyimmiş boşuna mı vermişiz para!!!
tüm bunu dışarı rol keserek yapıyor ama yavrusuna ihtimam gösteren anne kisvesinde. başkasına belli etmeden kulağıma söyleyerek çimdikleyerek! ha bi süre sonra moda girip dans edecem engellemek için elinden geleni ardına koymamıştı.
yemek iğrenç pişmemiş çiğ köfteler; bitirecekmişim!!! bitirmeden dans edemezmişim. dans da bir kerelik. sonra kös kös masada anneciğimle bitişik oturup surat asarak arkadaşlarımı izlemek!!!
o zamandan sonra tövbe ettim annemi böyle mezuniyetmiş bilmem neymiş davetlerine napıp edip götürmeyeceğim.
kendini uyumlu zannediyor biliyormusunuz? uyumsuzun önde gideni.
ona kalsa üniversite mezuniyetine de gelecekti. karışmazmış ki hiç!!!??? iddiası bu. kendi sürekli böyle söylüyor diye karışmadığını sanacağım. sadece başkaları değil yani. ben de.
o suratsız uyumsuz halleriyle herkesin huzurunu kaçırır ama ruhu duymaz başkalarını suçlar.
birkaç sene evvel kırk yılın başı istanbul'a gitmişiz, ailecek, ablamlar dünürler teyzemler, başka uzak akrabalar, tanıdıklar falan. dediler ki çiçek pasajına gidelim bilmem nereye gidelim. çalalım oynayalım tıkınalım.
bizimkine kalsa otel odasında tv karşısında uyuklayıp tost yiyeceğiz!!!!
annem boşandığı için başımızda bir erkek olmadığı için hala kendi kendini hor görüp hala cezalandırmak istiyor hala!! yeterince kopmamışız toplumdan hayattan!!!
hani bizbizeyken olmuyor kalabalık bir grup bulmuşsun işte fırsat!!! hayır cezalıyız biz mutsuzluğu hak ediyoruz!!! ama ablam gidecek ha eğlenmeye!!!! onun kocası var o üstün sınıftan!!!!
annemle ben dul ve kız kurusu; korkak korkak uymsuz mutsuz hayattan bezmiş köşemizde somurtuk bir daha yüzü asla gülmez şekilde kös kös oturacağız!!!
ben dil döktüm nuh dedi peygamber demedi. zaten akrabanın düğününde masada surat büzüp oturdu!! bakışlarıyla herkesi aşağılarken bana oynama masada mutsuz zavallı dul yetim kızkurusu havanda otur bakışları atarak engellemeye çalıştı. niye geldik o zaman? taaaa istanbul'a? gelmeyeydik kalaydık mersin'de, telefon eder kutlardık!!
gemedi demesinler diye. ama gerisine uyum sağlamayacak. ama çok uyumlu bi insandır.
ben uğraştım iikna olmadı ablamla eniştem ikna etti. yoksa odamızda tv tost pijama oturacaktık hem de gece geç falan değil haaa!!! bildiğin gündüz!!!
kalabalık eğlencede de uyum sağlayamadı, oturdu surat astı, balığın kılçığını bana işkence yöntemiyle ayıklattı. istiyor ki ben de kendime hak görmeyeyim mutluluğu eğlenceyi en ufak keyif almayı!!!! layık bulmayayım.
delirtir insanı delirtir!! inadına eğlendim!! hiç beceremem ama kalkıp oryantal bile yaptım. merak etme dedim nasıl olsa çok çirkin bir kız kurusuyum yanlış anlamazlar hafif falan demezler. yok canım estafurullah çirkin değilsin yavrum. demedi!! demez. onun gözünde dünyaın en mükemmel en güzel en akıllı mantıklı başarılı vs en ne varsa onlar kendinde ve ablacığımda!! bana bi özellik kalmamış!!
ya gene hardaldan girdim nereye geldim bee!!
3. sabah da hardallı tost. hem normal izahtan anlamıor aklında kalmıyor hem ters anlatınca da ben kötüyüm. zaten her zaman ben kötüyüm de!
sen tostumu elleme en iyisi ben yaparım.
aman sana iyilik yaramaz!! zama kaybetme diye sürdüm!!
hardal sürmüşün gene anne!taa arkaya koymştum nasıl aldın?
hardalı sakladım zeytini de peynirlerin rafına dibine koydum. görmemek imkansız ama görmemiş peynirleri ve ekmeği yanyana görmüş çıkarmış ama zeytin kavanozunu görmemiş ta yukardan uğraşmış hardalı çıkarmış!!! kavanoz farklı üstünde kocaman hardal yazıyor ben elli kere dedim görünüşü kokusu bambaşka ama illa da ben sabahları hardallı tost yiyorum sanmış!!! bi zaman salam jambon yiyordum o zamanda azıcık hardal sürmek iyi oluyordu ya. tamam yıllar öncesini öğrenmiş hatırlamış. ama evde salam yok ki!!! olsun demek zevksiz beyinsiz aşşağılık nazlı hardallı tost yiyor!!! tostomu yapmasını yasakladım da kurtuldum. yoksa yine hardal sürerdi.
-------------------
10 küsür yıldır aynı evdeyiz ama evden çıkarken asla koridorun ışığını yakmaz annem sonra gözü görmüyor diye küfreder sinirlenir evden sinirli çıkar. e karanlık oluyor koridor ışığı aaç!!! açmaz. her seferinde aynı şey. ışığı yakmaz karanlıkta göremiyor diye sinirlenir!!! ben gelip ışığı açınca da bakakalır!!! sen de aç işte!! sonra nasıl kapayacakmışız? ayağımızdaki pis ayakkabıyla nasıl girecekmişiz içeri???
temizliği ben yaparken kapıya geleni misafiri şunu buu tamirciyi rahaaat rahat ayakkabıyla içeri sokuyordu ama! buyrun öyle önemli değil nazlı temizler diyerek!! şimdi ben yapmıyorum para verip yardımcımıza temziletiyoruz diye değerlendi kıymetlendi kıyamıyor eve!!!
koridorun tee başında var sanki tuş. 10 yılı geçti öğrenemedi yaa. vavien yapmışlar işte. bi başında var tuş bi kapıya yakın yerde. birinden aç çıkarken kapının ordan kapaaaa!!!
gerçekten her gün aynı hergün!!!
zaten koridor dar bi de ışığı açmaynca trajikomik durumlar oluyor. tut ki ben de unutmuşum başından açmayı. dar yerde itişe kakışa çarpışa giyiniyoruz. hani ben ilerleyip kapının ordaki tuşa basacak olsam yer dar müsade etmiyor, kendi de bulup basamıyor!! anne duvarda tuş var iştee.
ne tuşu? elektirik tuşuuu!!!! eliyle tüm duvarı elliyor bulamıyor!!! kendi tapulu malı kendi evi 10 yılıgeçti hala bilmiyorhala öğrenemiyor yaaa. onun yerine karanlık e dar koridorda göremeden sinirleerek tartışarak çıkacağız!!!
-----
zaten akşam girerken de öyle. tam kapının açılan tarafına misafir tuvaleti koymuşlar, hani ben yenilettim kendime. haliyle daralmış koridor kapı girişi. bi tuhaf zekasızlık ürünü.
böyle birini içeri alırken kapıyı açıp ardına kadar iyice çekilik yol verip buyur etmek gerek.
tabi annem bu kadarını yapamaz. niye acalesinden. akşam okuldan gelinceye kadar ben acıkmış beni beklemiş oluyor. zaten kendi koridoruna alışamamış olan annem bir de aç iyice pratik zekasını kaybetmiş hale gelmiş oluyor.
yani kapıyı açıp geri geri çekilmezse ben eve giremem öyle salak saçma bir giriş. bir de karanlık çünkü koridora çıkarkenki tuşa basıp ışığı yakmayı unutur hep.
aç ya kapıyı açtığı an dırdırra başlıyor hadi yemeğe diye. ama çekilip bana yol vermiyor.
itiş itişiz yaa!!
hergün ama aynı hergün!!
hani kış oldu üstüm kalın elimde el çantası laptop çantası markete uğratmış bişey aldırmış poşetlerle iyice yer kaplıyorum, yorgunum.
ama karanlık koridorda kapıyı açıp olduğu yerde sabitlenir. zaten huyu. dikilmeyi saçma yerlerde kalakalmayı sever. kapı ağızları eşikler tam senin girmen gereken yerin kapısı yolu vb. acele tuvalete mi girecen kapısındaki anneni aşman lazım. böyel uyararak sürtünerek ittirerek.
bir de anlamaz kızar ay ittirme ay sürtünme . e biçekil...
girişte de işte elin az çok dolu gelirsin ama hemen içeri giremezsin çekilip yol vermez ama sendedir kabaha içeri girmiyorsundur. acele edip dalarsan da suçlusun ay çarpmışsın ay basmışsın ay ezmişsin!!!! e bi kaçıl bi çekil o zamaaaan. e kapıyı kim örtecekmiş??
ben örtemez miyim girdikten sonra???
neden anahtarla kendim açıp girmiyorum da zili çalıp anneme açtırıyorum?
annemin emri. evde tekken kapıyı kilitler anahtarda üstündedir kapının. istesem de açamam zaten.
her gün kapıda bir itiş kakış. o kapıyı bırakıp çekilmez ama ben içeri anneme değmeden girecem karanlıkta. yıllardır öğrenemedi. içeri giriyor ve tuşa basıp ışığı açmayı başarınca annem şaşırıp yukarı lambaya bir bakar!!
tabi ki sürekli motor gibi aralıksız konuşurken. ne konuşuyor? acıktığını beni beklediğini yemekleri tabağa koyduğunu hadi hemen sofraya oturmak istediğini tekrarlayarak.
bir acele ediyor ki ama çekilip yol verse be de hızlı davranabileceğim. ardımdan kapıyı örtüp, ayakkabımı çıkarıp montumu çıkarıp gidebileceğim. ama sanırsın basket-futbol oynuyoruz da benim önüme set çeker gibi hep dibimde öenümde durup dırdır ediyor. o kadar bitişiğimde ki çarpılıyor anlamıyor!!
gerçekten. yıllardır aynı anlamıyor öğrenemiyor. sabit.
tamam bi içeri gireyim de tamam bi çekil de anne sığamadım bi sen mutfağa gitt.
çekilmez tepende dibinde durur vırvırdır....
hoşgeldin falan yok haa dıdır. sanki kırk yıllık evli karı kocayız.
bazen mahsus dönüşte almamı istediği şeyin poşetini eline tutuşturup mutfağa kaçılmasını sağlayıp koridorda rahatça ayakkabımı montumu çıkarmayı başarıyorum. her zaman değil ama.
elimden alır tepemden ayrılmaz. yer dar işte bi çekil kız çantasını bıraksın ceketini ayakkabısını çıkartsın kapıyı kapasın!! yok bunları yap diye dırdır ederken adeta önüne set çekmiş gibi her hareketini kısıtlamak için dibinde durur!!!
sürekli acıktığını ekler masada soğumaktadır yemekler hadi hadi hadi!! ya tamam ayakkabımı bi çıkarayım!
e çıkaaarrr!! haidi hadi!!
e annecim içeri sokmadın ki kapı eşiğindeyim!!!
hayır ayakkabıyı dışarda çıkartmaktan çıkartanlardan nefret eder!!!
holde ulaşabilirsem bir puf var, annem ayakkabısını ancak oturarark giyebiliyor diye alıp koyduktu iyi de oldu. ben de botları çıkarırken giyerken öyle oturuyorum. ulaşabilirsem tabi.
sürekli tamam anne bi çekil falan demem gerekiyor söylemezsem kapı eşiğinde diklilip didişmiş oluyoruz dakikalarca anlayamıyor ki. söyleyince de gene eben kötüyüm zaten her halükarda ben kötüyüm. hep çekil diyormuşum!!
e söylemezem çekilmiyor. dış kapının eşiğinden başlayıp elli kere tamam annecim bi çekil bi gireyim de falan dememzsem olmayacak.
girmeye girdim pufa ulaşmak içinde demen lazım dibinde söylenrir durur anca. bi yer aç da soyunsun. mesela öyle torbalar çantalar yere atılmış, ayakkabı dağınık kalmış mont pufa atılıvermiş görüntüsünden nefffffffffffffffret eder!!!miş!!
e ama acele ettiriyorsun!! öyle herşeyi düzgün yapmak için zaman harcadığımda kuduruyor sinirden hadi demekten!!!! ee evet bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
mesela çocukken ergenken insanı canından bezdirecek kadar titizdi, tiksintiyle bakardı bize. hele okulda gelince sanırsın lağımdan çıkmışız. o çantaların konabileceği tek yer vardı odamızda hele başka yere koy hele!!!!! günlerce azar dırdır nutuk!!! hele o üniformalar!!! hele bir yatağına sandalyene koy hele bir!!!!! günlerce defalarca azarlaırsın sıçlanırsın mikrop bakteri nutukları ben sizin sağlığıız için nutukları ve sen bu yüzden yani üniformanı 1 dakikalığına sandalyeye koyduğun için hainsin, güvenilmez hijyen bilmez iyilik bilmesin!!!!!! üniforma çıkarılıp kapı arkasına asılacak sadece!!!!
mesela önce odana girip çantanı belli yere koyup, sonra ellerini yıkayıp, sonrada soyunman daha mantıklı değil mi? o heryere dokunmuş elle daha elini yıkamadan üniformanı çıkarmak neyse götün açık mı kalacak eşofmanını giyiorsun o yıkanmamış elle elliyorsun ama eşofmanı! bunu hiiiiç düşünmedi akıl etmedi. eşofmaını giydikten sonra ellerini yıkıyorsun. annemin kuralları. alıştık öğrendik falan.
ama yıllar geçti o zorla diktatörlükle öğrettikleri uçtuuuuu gitti.
kapıdan zar zor girmeyi başarıp üstümü soyup çantamı koymuşsam, hala dibimde ve mootor gibi yemeğin soğuduğunu şikayet etmekteyse anında mutfağa girmemi ister bekler.
ona göre büyük zaman kaybı yaşıyoruz o anda. ama beni yavaşlatan kendi oluyor. sürekli önümde dibimde hızlı hareket etmemi engelleyerek. en başta evin içine girmek için yol vermez illa sürtünecem ittirecem çekil diyecem, tut ki girdin ayakkabını çıkarmak için bırak pufa oturmayı eğilip çıkaracak yerin yok ki, burnumun dibinde sanki öpüşeceğiz. topuğuna bas çıkar demez mi bir de!! nasılsa dandik boktan bir ayakkabı!!! bana hep uucuz dandik boktan şeyleri yakıştırdığı için!!! niye ayakkabımın topuğu eskisin yıpransın!!???
ki bağcıklı fermuarlı da olabilri. ama kendi ayağına eğilecek yerin yok ki. dibinden ayrılmaz. illa defalarca uyaracaksın sen mutfağa git çekil tamam bi çıarayım. ama gene anlamaz ki. tamam çıkar! der. yer yok ki eğileyim? yapışık ikiziz sanırsın göbek göbeğe duruyoruz!!!
tut ki yer açtın pufa ulaştın oturdun fermuarını bağcığını çözüp ayakkabıyı çıkarıp evterliğini giydin.
e montun ceketin falan???? hala dibinde dırdır etmektedir.
bir de üstünü çıkarmak iin hareket edebilecek alanı açma mücadelesi lazım.
tabi bunlar 1-2 dak içinde oluyor ama daha kısa olabilir ama izin vermiyor ki. ama ben suçluyum elbet yavaşım!! hızlı hareket etsem mesela inadına dibimdeyken: eee çarpıyorsun hep banaaa der!!
durma dibimde yapıştık mı???
kendi gerçi ceket falan giyip soyarken bana çarpmadan duramaz ki!!! nerde olursak olalım. o yıılardır vazgeçemediği montunu fermuarının ucunu kaç kere suratıma yedim anlatamam!!!! elimle kendimi kollamazsam yaralanırım ki alnımın ortasına geçirmişliği var mosmor gezdim öyle. cevabı da suratının ne işi var orada, çekeydin kafanı.
giyinirken hiç bakmaz ki etrafına savurur ceketleri. kaç kere gözüme soktu bişeyleri.... dar yerde yapamıyor. sen tut ceketi fıtığı var diyecen. tutuşumu beğenmez. sokamaz kolunu alışmamış matador gibi savurmadan!!!
şükür ceketini vb çıkarmayı başardın mı çarpışarak ya da çarpışmayarak? asmak için portmantoya ulaşman ve annemi aşmam lazım halen önümde dibimde söyleniyor. hani pufa atsan kırışacak ceket. hadi kırışsın dedin attığın an söylenmesi yön değiştirir!!!! ou oraya koydun ama. e yol vermiyon portmantoya ulaşmak için annemi ittirmem lazım.
ya yer o kadar aşırı dar olduğundan değil annem dibimde yapışmış gibi dikilmek istediğinden. ya sen git otur msaya. yok tepemde dikilip beni engelleyerek yavaşlatmak dahe eğlenceli.
tut ki ceket çıktı, annemi aştım portmantoya ulaştım, şu anda kapağının tam önünde dırdır ediyor. ya işte besbelli kız ceketini asacak!! bi kaçılda asıversin hemen!!! hayır dikilecem dırdır edip hadi diyecem!! engellediğinin yavaşlattığının tepemde dibimde durduğunun farkında değil ki!!!
söylemiyor musun nazlı!!
yok hiç aklıma gelmedi sayın okuyucu!!! dedik ya elli kere sana da anneme gibi !!
kapağını annemi ittirerek açarım!! aa bir de bozulur yüz ifadesini görseniz komik; hayatında ilk defa portmantonun kapağının açıldığını görmüş sanırsınız!!!
tut ki ceketi astıııııın bitti mi?
ya bu el yıkanmayacak mı? en azından şimdi botunu elledi tozlu tozlu.
ama anlamaz ki hala dibimde hızlı hareket etmemi hep eleştirir yavaşlatmak için adeta engellemede ama acele etmemi bekler!!!!! hadi yemek soğudu!!!
bir gün girer girmez ne ceketimi soydum ne el yıkadım ayağımdaki kolay çıkıyordu öyle oturdum sofraya; hiiiiiiiç aklına gelmedi ceketim elimi yıkamam falan ruhu duymadı. aç kurt gibi yemeğe yumuldu. tek bildiği şey tıkınmak çünkü.
oysa eksiden elimi yıkadığıma inanmaaz bir daha yıkatırdrı eğer o sırada tepemizde değilmişse. ablama sorardı onun yıkadığına emin: ablam mükemmel, ben şeytan!!! nazlı da elini yıkadı mı diye. o da annem aksi konuşunca hassaslaşır içlenir içine kaçar pısırıklaşır iyice: yıkadı der ama sanki ben yıkamamışım da beni korumak için yalan söylüyor gibi. anneme gün doğardı. gerçekten benim bir kusumu bulduğu bulduğunu sandığı zamanlar sevinir!!! beni eleştirmek için harika bir koz bir fırsat daha geçmiştir eline!!!! hala öyle.
şimdi elimi yıkadığıma inamayıp bir kez daha yıkatan annemin elimi yıkamam umurunda değil!!!!! zerre. ama hastalanmamdan nefret eder o ayrı!!
bu kez elimi yıkamak için o koridoru holü neyse işte daraltan benim yaptırtarak kendime mal ttiğim misafir tuvaletine ulaşmam lazım. ama annem önümde dikilip dırdıra dalmış.
yıkamayayım mı elimi??
hı??? bla bla bla..... o kadar çok konuşuyor ki tamamen kendi konuşması vedüşüncelerinin içinde kalmış!!! anlamıyor boş bakıyor duymuyor.
bu defa annem önümde dibimde ya sürtünerek elimi uzatıp tuvaletin ışığını açıyorum; annem şokta!!!! nazlı ona neden sürtünüyor ay ittiriyooorrr???? bomboş gözlerle bana bakıyor!!!!
elimi yıkayacam elimiii!!!!
???????
zorla ittirip aşıyor, lavaboya şükür ulaşıyorum!!! bu arada sen mutfağa git ben geliyorum diyorum. ama normal tonda söylersen kendi sesinden duymaz bağırmalısın duysun diye!! anca duyar ama o zaman da bağıran kız olursun!!!!!
şükür ellerini yıkayıp hijyene de kavuştun ama tut ki çişin var!!! yandın. nasıl edecen. hala anlayıp da mutfağa gitmemiştir ki!!! kapının eşiğinde dikilip seni izlemektedir!!
sanki uzaylısın ve çok absürd bişey yapıyorsun!! el yıkamanın önemi belli hala söyler öğretti ama inkar eder gibi o an zaman kaybı görüyor!! ama hızlı hareket etmmei engelliyorsuuun!
ben hızlı hareket ederim annem hep eleştirir!!!!
kendi de biz çocukken hızlıydı, bize de toslar dururdu, bizi yavaş bulup azarlardı. noldu? unuttu. yaşlanıp yavaşladı beni hızlı bulur oldu. ha yavaş mısın o gün o da suç!!! ayağının altında yumurta var sanki!!!!
bu hep böyle engellediğinin yavaşlattığının hiç farkında değil, varamıyor da. mesela çok mu susamışsın o suya ulaşmanı yavaşlatır anlamaz niye acele ediyorsun????
gerçekte idrak edemiyor.
çalışmadığım zamanlarda sabahları da aynen böyle. beni odamın kapısında karşılar ve talepleri bitmez. onu ara unu ara şurayı kaldır burayı indir..... günaydın yok!!! tuvalete gitmemi hele sabah kalkar kalkmaz anlayamamanın ötesinde!! susamamı da!!
bir gün gene denemek için acaba fark eder mi diye. sabah her dediğini yapmıştım. saat oldu 12 ben ne su içtim ne tuvalete gittim ne yüzümü yıkadım dişimi fırçaladım ne de ağzıma bi lokma koydum!!!! ruhu duymadı derler ya!!!!
yani annemin anlamasını beklememin bir faysası yok. sen yaacaksın ona aldırmayacaksın o kadar.
..................
ha bir de aynı akşam giriş merasiminde annem tutturdu da içeri girmeden bu torbaları bağış kutusuna at diye. ama o gün de nasıl sıkışmışım acayip çişim var. ama anlar mı anlamaz. düşmez o jeton.
anlayamıyor çünkü sadece kendi düşünceleri hisleri kararlar vb var, başka insan faktörü bilmez annem.
tuvalete gitmem lazım tuvaleteeeee!!!!!!!!
ne bağırıyorsun gitme diyen mi var!!!!!
anlamıyorsun ki başka türlü.
anlayamaz. ve bu tamlamaya bayılır: "sana yapma-gitme vb diyen mi var? " ve " kafana silah mı dayadık"
silaha ihtiyacı yok ki pabuç kadar bir dil motor gibi bir çene ve istediğini yaptırtmak için sonsuz bir azmi var.
tuvaletin kapısında dikilip konuşmakta hala ha!!!!
illa torbalar giysi bağış kutusuna atılacakmış!!
sabah atarım.
ama şimdi şöyleymiş de böleymiş de burayı kaplıyormuşda......
sabah atarım bu soğukta aşağı inmem!
çok inatsın!!!
soğukta yorgun ve açken bir de bağış kutusuna yürüyeceğim!! sen de çok acımasızsın!!!!
-------------------
annem eskilerini atmayı hiç sevmez!!! kırk yıllık hırkalarını sünse de giyer, deforme de olsa o ayakkabısından vazgeçemez. yeniliğe değişikliğe hiç açık değil.
anti-si var hatta!! olsa böyle bi kelime.
peki nasıl iki koca torba doldurmuş da bağış kutusuna atılacak??? şüpheliiiii.
neden dolmuş çünkü çoğu benim eşyalarımdan seçilmiş de ondan!!!!!
dünyanın en zeki insanı olduğu için, neyse ki kontrol etmişim, gene deri ceketimi atacak!!!
geçen senelerde giymiyorsun dandik bir şey diye kendinin dünürlerle yarışmak için bana aldığı güzel gerçek deri ceketi temizlikçimize veri vermişti. ben giymiyormuşum dandik boktan bişeymişdi!! zor geri aldım 700 lira o. kadın bilmez mi kafalamış enayi annemi. giydirmiyordu ki giyeyim??
ne zaman elimi attığımı görse bir bahane çıkarttırırdı. sıcak gelir soğuk gelir yağmur yağacak leke olru, ben çıkarmazsam kendi eliyle çekerek çıkarttırdığı dahi oldu.
5 yıl önce 700 liraydı ha, şu anda 2000 lira falandır o gibi ceketler sezonda.
ama gene unutmuş!! kokusundan anlaşılır değil mi deri tuhaf kokar. artık yaşlandıkça burnu koku almaz oldu. eskiden radar gibi burnu vardı aramızda radar burun diye şakası vardı hatta. nasıl olduysa.kendinin özelliği övüldüğü için zahir. mesela ben uçuk dudaktım!! dudağımda sık uçuk çıkar diye güzelliğnden değil yani!! ben övülemem ki!!!
kendinin 80lerden kalmıp sünmüş bir kaç parça şeyi de var ma çoğu benden!! sormadı bile rahatça karıştırıp seçmiş: kendi sevmediği şeyleri attıracak bana.
bunu da mı atalım!!!???? ya onu dericiye götürsen para eder be!!!
neyi?
bu ceketi?
giymiyorsun boşuna dolapta yer kaplıyor!!!
sen giydirmiyorsun.
ben miii???
hıı kalın gelir ince hgelir olmaz yakışmaz leke olur!!
napalım giyeydin?!!! at gitsin.
700 liralık ceketi atalım mı?
aman ucuz dandik bişey yenisini alırsın!!
700 lira ucuz mu?
aman ne ki?
700 lira anne 70lira değil, 700 milyon milyon!!
bu boktan şey mi 700!!!!!????
sen bayılarak aldın ya bana bunu!!! dünürlerle yarışmak için!! onlar 2 tane deri ceket alıveriyor diye!!!
???
gerçek deri bu gerçeeeek!!! hani gene dandik boktan sandığın için temizlikçiye verivermişsin!
o başka cekettiii.
değil bu!!!
hayır o başkaydı deri o.
deri bu zaten!! başka deri ceketim yok ki!!
hani ben mersin'de mevsimlere pek uyduramadım deri ceketi ama zaten annem bana kaliteli pahalı şeyleri yaraştırmadığından aldırmaz da. bana hep dandik boktan!!!
geçende söz vermiş yardımcı kadına kızına makyaj malzemesi verelim diye gene. ama büyük kavgamdan ders çıkarmış ki durmuş. ne büyük kavgası? kırk yılın başı kendime hakiki güzel bir parfüm aldım gerçekten pahalı onu veriyordu, üstünde kosssssskoca DIOR yazıyor!!!!
ne zaman kendime pahalı bişey alsam bi sabotaj!!
ipek gömleklerim ya çekti bozuldu ya ütüde yadı!!
deri ceketim ona buna verilmeye kalkılır ikide bir ki parasını kendi veresine rağmen unuttu yoksa kıymetlenir. kaliteli eşyalarım makyaj ürünlerim atılır dökülür verilir!!
yazın gözlüğüm kırıldı, gözlükçüye girmeyeyim diye beni kolumdan çekiştiriyor ki ışığa gözümün alerjisi var şart güneş gözlüğü yani ve ablam yeni bahsediyor övünerek GUCCİ gözlüğünden: annem yaraşır yavruma yakışır yavruma diye favori kızına hayran. ama ben alerjim olmasına rağmen yaz günü marmaris'te gözlüksüz gezecem!!! masraf olmasın BİM'den alırız diyor.
bana BİM ablama GUCCİ yaraşır!!!
makyaj malzemelerinin ambalajından fiyatı anlaşılır. ama bizimki anlamaz. ya da anlar da bana iyisini yakıştırmaz. verilecekse birine en iyi görüneni verir.
evet lüks tüketim ama başka neyim var ki? annem gibi hayattan bezmiş vazgeçmiş nefret eden mutsuz ve keyfe karşı bir insan olacak değilim!!!
bu belediyenin mahallelere kurduğu bağış kutuları iyi oldu, her evde fazladan şey var. dolup taşıyor. mesela evde düzinelerce nevresim takımı ve yatak örtüsü var. annemin hobisi. ama açıp kullanmaz. beğenmediği niye almışım bunu dedikleri de var ama onları vermeye kıyamaz da benim eşyalarıma kıyar rahatça.
iyi ki bakmışım torbalara, zahir ondan bakmayayım diye acele attırmak istedi.
kendi beğenmediklerini pişkince seçmiş!! bazıları yeni bile etiketi üstünde!!!
bana iyi güel kaliteli pahalı lüks falan yakıştıramıyor ama ablama kurban olsunlar!!!
aman ne çok kavga çıktı ne çok. en son bana hediye gelen bi seti ve hiç açılmamış, hala izolo bantı üstünde duran bir ruju yardımcı kadına verdim. ne dese beğenirsin aa MAx Factor'muymuş, biliyormuş bunu hiç iyi değilmiş!
hanfendi Max Factor beğenmiyor. burun kıvırıyor. bu kadın da aç gözlü ama annem de çok yüz veriyor. temizlik yaparken etrafı kolaçan edip göz koyduğu marka şeyleri bir şekilde istiyor annem de o acıma duygusyla zaten saatlerdeir pohpolanmış ne istese razı hale gelmiş oluyor.
ben çalışıp kazanacam o da aktris değilim ya bölüm başına 50 bin alayım öğretmenim altı üstü ve gidip lüks markalardan alıp yardımcımıza vereceğim! ne güzel.
DİOR parfüm ESTEE LAUDER krem, CLINIQUE ruj.
olur bundan sonra çalışır kazanır seni CHANEL'den giydirirm Halime, ne istersin başka ARMANİ iyi mi mesela sever misin???
annem memnun yedi, atlıyor, yani ben BİM'den geçinsem kendi paramla aldığım lüks şeyleri versem olur bana layık değiller ki!!
ben tersleyince de üzülüp bana kaş göz ediyor, bu kadını da tepemize çıkardı. hepsini çıkarır zaten. aç gözlü olmayanı da o hale getiriyor.
mesela bi keresinde daha hafta sonu aldığım gerçek deri botumu istedi ima yoluyla; annem imadan anlar mı? anlamaz ama demek ben yapınca anlamıyor kadının yaptığını hemen anladı; tutturdu da verelim de verelim, ha üstüne gündeliğini de vereceğiz ha!!!
ben maaşımı alınca kadına vereyim istersen anne ha.
napaılım ama yazıkk!!
ben botu alırken pahalı boşuna alıyorsun falan diye söylenip durdun ama bana layık bulmadın!!
ben mi??
işine gelmeyince ben mi? vermeyeceğim bişey bu ne aç gözlülük yaa evde marka ne görse istiyor sen bana giydirmeye kıyamıyorsun başkasına verirken ooooohhhh rahat!! o zama senin Ekol'den aldığın kabanı verelim kış geldi üşümesin!!
aa olmaz giyiorum ben onuuu! sen giymiyorsun ki.
dün aldım daha düüüüüüün evde mi giyecektim? sen o kabanı giyior musun danki!!
giyiorum tabi!!
hıı etiketi hala üstünde 1 kere bile giymedin! sanki bilmiyorum.
zenginiz diye mi övünüyor acaba annem kadınlara. sonunda hepsi nerde markalı bişey görse istemeye başlıyor. annem dünden razı. nazlı bim'den giyinsin ama guccileri armanileri ona buna versin...
hayır mantık dışı da. eskimiş olsa daralmış olsa neyse kullanmaya doyamadığın şeyleri verecek ben giyerken ne kadar dırdır ediyor anlatamam size.
yıpranırmış bilmem ne parfüm bitermiş yetermiş!!! bana kıyamıyor ama başkasına öyle rahat veriyor ki. sevapmış!!
bana acımamak günah değil ama!
bıraksan en kötü en basit çirkin ucuz şeylerle yaşayıp ağır eşyalar kaldırıp kendimi sakat da edeceğim ama başkalarına çok yazık bana hiç değil!!
.........
haftasonu gene forum turumuzda bana parka aldıracam diye didindi durdu. parka sevmem hele yeşil hiç sevmem kapüşon sevmem hele kenarı kürklü kapüşon nefret ederim
ama bana eziyet etmek anneme haz verdiği için benim sevmediğim şeyleri bana yaptırma challenge'ına bayılır, saatlerce bana dil döktü giyidrdi çıkarttırdı ona buna sordu; görsenzi beni seviyor sanırsınız. nefret ettiğim şeyleri aldırmak için yırtınır tepinir saaatlerle kafa ütüler.
anlatsan anlamaz bi kulaktan girer öbür kulağa ulaşmadan çıkar. 480 lira hemde aldıracağı kürklü kapüşonlu parka mont! ucuz da değil.
ya orta boyluyum düşük omuzluyum bana kapüşon olmuyor. daha iyi ne kadar kötü görünürsem o kadar memnun.
niye alayım sen yardımcı kadına ver diye mi?? ne zaman pahalı bişey alsam ama kendi zevkime göreyse gönül rahatlığıyla verir!!!
insan hayret ediyor ablam gucci gözlüğe dünya para saymış öpe öpe yaraşır yavrusuna yakışır bebeğine!! bana bim.
ya da sevmeyeceğim şeyler.
ben mutsuzken akdın memnun haa. okuldan bi yerden keyifle gelsem kaçırmak için hiç bir şey yoksa haberlerdeki şeyleri anlatır söylenir keyfimi kaçırmaya çalışır. sevdiğim kıyafeti giymekten keyif almam bile batıyor sadece yemek.
buna razı memnun.
o da kilo alıyorum diye kısıtlı. ama buna da dayanamıyor. ama kilo aldığım an götün kocaman demek de bir zevk onun için sanki.
daha torbalara pahalı pahalı kazaklarımı pantolonlarımı ayakkabımı da tıkmış. bi de bana niye kaliteli pahalı yakıştırmıyorsun deyip gerçekleri yüzüne vurmama bozulur.
göz göre göre enayi yerine konacam yani.
eğer bunları atmamı istiyorsan senin de şunlarını bunlarını vereceğiz o zama diye tutturdum bir güzel de seçtim. beni durdurmaya kalktığında da iyice sürtünerek götümle hani dev gibi ya götüm ittim işe yaradı.
kendi eskilerine bile bir anlam yükleyip kıyamıyor ama beni daha giyilmemiş, pahalı ya da sevdiğim herşeye kıyıyor. bırak bunları beğenmemeyi harcadığım paralara da acımıyor.
nasıl kavga etmezsin göz göre göre ahmak enayi yerine konacan!!
ama sevgili ablacığıma taze sağlıklı doğal peynirler ulaşsın diye beni sütçüyle evlendirmeye bile razı. gerçekten. hani gıda ziraat mühendisliği falan okuyup çiftçiliğe soyunmuş okumuş bir adam da değil ha bildiğin okul yüzü görmemiş insanlar.
oysa kendinden bahsederken tepine tepine davulda dengi dengine der. efendim babamın ailesini kendi ailesine yakıştıramaz. dedemler moders şehirli kimselermiş babamınkiler köylü.
davul da dengi dengine der. şimdiki aklı olsa daha uzun daha yakışıklı daha eğitimli biriyle evlenirmiş!!
hani anneme göre muhteşem adaylar kapılarda yatmuş dizi dizi isteyen mühendisler doktorlar avukatlar ama o giymiş babamla evlenmiş!!! çok popüler çok güzelmiş herkes ona aşıkmış ölüyormuş çuvalla mektup geliyormuş ama o babamı seçmiş!!!
e bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? bunlar bana geçerli değil!!
bana okumamış cahil köylü bir adam ve ailesi tam yaraşır. belki çok iyi insanlarmış nazlı insanları ayırtt etmemek lazımmış!!!
hem bak cem seymen ne diyormuş programında ülkemizde çiftçiliğin gelişmediğini ufacık hollandanın tarım devi olduğunu organik sebze meyvenin yetişmesi lazımmış, ablama da gönderirmişiz o anarada hiç iyi beslenemiyormuş!!
ha anlaşıldıııı: ablam sağlıklı beslensin diye.
sorsan beni ne zorluklaaaaaar ne fedakarlıklaaaaar ile okutmuş!! senelerce ders baskısı stres hastalıktan hastalık beğendim be!! ama gidip köylü olacam ablam için fedayım!!
ne güzel. niye okuttun ki o zaman vereydim 15imde oh!! şimdiye boy boy bebem olurdu, sizde yıllardır organik yiyip içiyor olurdunuz!!
bilseydi ablamların çocuğu olmayacağını en baştan gözünü bile kırpmazdı biliyormusunuz!
sütçü nerden mi çıktı? apartman görevlimizin bir akrabasının oğlu ben yaşlarda ve bekarmış. hadi o zavallılar akılsız hadsiz beyinsiz de bunu söyleyebilmiş sen ne diye heveslenirsin??
sormayacaklar mı sana yeni damadın ne iş yapıyor diye sütçü mü diyecen?
çiftlikleri varmııış!!
herşeyi düşünmüşün yani.
tabi herrrrşeyleri düşünmüş!
iyi o zama okul yüzü görmemiş, çirkin sütçüyle evleneyim anne yeter ki siz organik beslenin, işi de bırakır şalvarımı giyer inekleri ben sağarım artık.
hem öyle marka şıklık falan derdim de olmaz bir yelek bir çzme bir şalvar: 5 tane de bebek doğururm. oh.
o kadar absürd anlatıyorum ki ve ağzı bozuk canı sıkılıyor bile ha.
durumun mantıksızlığını dahi göremiyor.
millet cahilliklerine çirkinliklerine eğitimsizliklerine bakmadan kızlarını daha zengin daha okumuş daha düzgün biriyle evlendirecem diye de dalavereler çeviriyor bizimki sütçüye tav!!!
öyle bi iş çeviren var ki; kızıyla mühendis adamı kafalamak için adamı evinde sarhoş edip kızlığımı bozdun numarasıyla evililiğe mecbur eden var valla!!! tecavüz davası açarım vururm tehditleri; kızın ailesi birlik olmuşcasına öyle bi oyun ettiler ki yazık terbiyeli mühendiz ve ailesine: 2 ayda düğün yaparken buldular kendilerini!! kız hem yelloz hem çirkin hem ilkokul mezunu. tek istedikleri geliri düzgün birini kafalayıp evlendirmekti. başardılar...
annemse sütçüde olur bir taraf arıyor!! kendi mantığına uyduruyor. ne kadar ezik bir psikolojisi varmış. boşanmış dul biz yetimiz evde kalmışım diye ne aşağılık kompleksiymiş arkadaş!!!
yani ablamlara eniştemin ailesine teyzemlerin o kadar çevresi yok da neyse baskı yapıp çöpçatanlık yaptırtmak aklına dahi gelmiyor; densiz kapıcının sütçü akrabasına layık buluyor....
bravo.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder