30.11.2014

değil mi nazlı

bu aralar daha önce yazdığım gibi makyaj videoları, çantamda ne var videoları izledim.
ve anladım ki ben yolculukta falan yanıma hiiççç bişey almıyormuşum.
ama anneme göre hala çok fazla.
yanlarına ikişer üçer fondotenler, far paletleri, pudralar, allıklar, 4-5 çeşit ruj, fırçalar, takma kirpikten tut bazlara kadar koca çanta alıyorlar.
benim aldığım 4lü bir far paleti, güneş kremi, temizleyici, pamuk, 1 ruj, 1 kalem, bir rimel.
anneme göre bu bile fazla.
en sevdiği beni acele ettirmek ve özensiz olmamı sağlamak adeta. başkalarının duygu ve düşüncelerine hiç önem vermediği için.

ben daha küçükken, çok yazmışımdır, kaç defa beni evden dizi çıkmış eşofmanla çıkartıp başka kızlara güzel dedi. ya da özensiz çıkartıp. üstelik bunla da kalmaz bana onaylatır 'değil mi nazlı?' . adeta beni aşağılamak özgüvenimi kırmak için uğraşır gibi. yanı senin makyaja hiç ihtiyacın yok zaten güzelsin dediğinden değil, zaten güzel değilim ve güzelliğin önemi yok, süslenenlerin başına da kötü şeyler gelir, iyisimi temiz ol ütülü giyin yeter!!
ama başka süslü insanlara bayılır, öyle hayranlıkla bakar ki. alınma da göreyim. sana kapıcının sümüklü kızı, besleme muamelesi başkalarına hayran. aa ne tatlı kız değil mi nazlı. aa  ne hoş kız değil mi nazlı. ne kadar güzel yakıştırmış değil mi nazlı.
hatta benim yanımda onun bunun kızına iltifat yağdırmışlığı var.
ben itiraz etsem de onlar senden büyük diyerek atlatmaya çalışırdı.

eee yıılar geçti ben büyüdüm değişen bişey oldu mu. hayır. daha büyük yaşlarda da karşı durdu. makyaja, saça, güzel giyinmeye.
erkekler peşime düşermiş sonra okulum bitmezmiş, mahvolurmuşum!!

anlatamadım ki. 1960larda 70lerde ya da 80lerde olmadığımızı. anlayamaz i. onun kafası kendi gençlik yıllarında takılı kalakalmış. artık erkekler kızların değil kızlar erkeklerin peşinde koşuyor!
ben maalesef pek yapamıyorum , gururluyum çok. ama değecek birini bulsam belki biraz koşarım. neyse.

işte dah büyüyüp serpildiğim yıllarda da mahvolmak bahanesiyle engellemelere çalıştı.
ha ne kadar başarılı oldu kısmen. tecrubelene tecrubelene artık dikkate almaz oldum.

nasıl mı engeller. dırdır ve söylenme çözüm değilse, korkutma endişelendirme de değilse acele ettirme!! tepene dikilip müfettiş gibi izleyerek. artık onda da başarılı değil. yemezler.

mahsus bir planı vb son dakika söyler. kendi de 5 dakikada hazırlaıp beni aceleye sokmak için etrafımda dolanır, koridorda oflayarak tur atar, tabi sigarayla.
gerek yokmuş gerek yokmuş!!!

benim her gereğime sen karar veremezsin.

anlar mı anlamaz. anneme göre gerek yoksa yoktur. kesin doğru.

saçını tara, dudak nemlendiricini sür (havalardan dolayı gerekli tek şey ona göre), giyiniver çık, hadi bir de güneş kremi.
yeter. hıı sonra gene 'süslü' kızlara hayranlıkla bakar, çok tatlı bulur bana değil mi nazlı der!! hatta yakınındaysa kız ne kadar güzel olduğu, göründüğüyle ilgili kıza iltifat eder.
sonra bana döner ve değil mi nazlı der!!

her zaman herkes benden güzel, benden şık benden tatlıdır. onlar iltifatları hak eder. bense besleme nazlı ben kimim ki!! acuze nazlı.

yoo işini bilir. koz vermemek için çoğu zaman demez bişey. en iyisi hiç bir şey dememektir. çirkinsin bu güzel olmamış demez çok darda kalmamışsa. ama dışarı çıkmamı engellemek içinse eğer bak o zaman iş değişir.
saçın kötü olmuş mesela. bu kızların önem verdiği bir şey yai koz.
veee g.tünü büyük gösterdi demek....

hala aynı yani. beni özensiz çıkartıp başkalarını güzel bulmak ve benden onay beklemek hobisi.

aaaa peki sorsan; ama onlar senden küçük!!!

herkes benden küçük şu aralar!!! benden güzel, hoş, şık olmaları yetmiyor hem de küçükler.

e gençlikmiş tabi, hoşuna gidermiş süslenmek kızların değil mi nazlı???


bir zamanlar ben küçükken başkaları benden büyük olduğu için süslenme hakları vardı.
şimdi hepsi benden küçük, gençler ve süslenmek isterler elbet!!!

e ben onlar yaşındayken??? o zaman da bahane çoktu. ya büyük ya küçüklerdi ya özel bir durum vardı.

yani sonuç her halükarda benim güzel görünmeye hakkım bulunmamaktadır annemin gözünde!!
eskiden küçüktüm şimdi de yaşlıyım gerek yok!

ha ama iş koca bulmaya gelecekse; bana bir aday uygun buldularsa bana daha güzel görünmelisin deyip, tavsiyelerde bulunur.




toplu taşıma ve müdehale

toplu taşımada ayrı oturmak durumunda kalmışsak___
nefret eder. illa bitişik oturacağız. ve beni illa cam kenarına sıkıştıracak. gelen giden değip durmasınmış. kazara temas bakiresi.
ayrı olsak da illa çağırır. nazllıııı gel burda yer açıldı. kalabalıksa gelemezsin anlamaz. tepele ez itele insanları git. senelerce kibarlık nezaket öğret büyüklere saygı insanlara saygı haksızlık nedir öğret. sonra bunu bekle.

nasıl geleydim derim; iteleyiverseydin der. haaa_???

nazlııı gel gel. işaret eder yeri. geçemeyeceğim bir durumsa bile. bunu göremez. daracık kalabalık yerde ben ilkel kaba insanlar gibi ters hareketler de yapara bi yere geçeceğim.

bir gün öyle bir sesleniyor ki zaten sıkışık kalmışım, kalabalık yetmiyor bir de yerde bavullar var engel diye. oturtmuyor kızı gelecek. nazlııı gel gel!!
annecim nasıl geleyim.
buradan!!!! eliyle yolu işaret ediyor. ne insanları ne çantaları fark ediyor ben basa basa eze ite geleceğim.

nazllııı yer yer yer!!!! eliyle salağa anlatır gibi defalarca tekrarlayarak hem de kaş göz ederek anlatıyor.
gelemem!!! nasıl geleyim??
 anlamaz hala hareketlerle anlatıyor. o anlayamadığımı düşünüyor!!!
gerizekalıyım ya....

___
yanyanaysak ha cam kenarına sıkıştırılırım kimse değmesin!!
hele eskiden bir de uzun mesafe yolculukları çilesi vardı. onda da cam kenarında kıstırılmış. amaç korumaktan sonra bir de hareketini engellemek.
bir molada uyuyor uyanmıyor ama tuvalete gitmem şart. sesleniyorum hımmmmm diyor.
anne kalk çıkmam gerek. hmmmmmm uyuyorum sus.
ya tuvalete gitmem gerek bir dön.
of nazlı of!! sonra gidersin tut!!!
ya 5 saat daha tutamam!! çekil mola bitecek anne.
offff uyuyorum yaa hımmm sus.

artık dürtükleyip ittirmek zorundayım. altıma edecem ya.

of diyor.
ben kalkamam kalkamam!!!
kalkma dön şöyle.
ben inenmem nazlı inemem yoruldum uykum var!!! zor o merdivenler.
anne sen inme!! mola bitecek tuvalete gitmem lazım.
tut biraz evde gidersin!!
çekil yaa!! aaa delirtecek beni!!
mecbur bırakır beni bazen zor kullanmaya. sonra bozulur, kabasın der, terbiyesizmişim.

aa altıma edecem be!! böbreğim çatlayacak. hiç umrunda değil inemezmiş o soğukmuş dışarı uykusu varmış otobüsün basamakları zormuş!!!

ee sen git nazlı mı diyeceksiniz.

aaaaa olacakşey mi. kız başına mola yerinde?????!!!!!!
böbreğin bozulsun daha iyi, öl daha iyi!!!

sonra dırdırdırdır. anlamıyor  anlayamıyor istemiyor anlamak. sanki be çişimi anlatmak açıklamak zorundayım. içirdi bana üstüste içecekleri bedava diye. gelir tabi çişim.

------------------------------

diyelim toplu taşımada ayaktayım ama dibindeyim. sürekli müdehaleleerle ellenirim. üzerimde saç bulur iplik bulur sürekli bir el üzerimde geziniyor. kazağımı falan düzeltir bişeyleri düzeltir.... hani ben düzeltilmesi gereken gerizekalı ve yamuk bişeyim....

....

çantamı ister bir de. aa bi kere verdim pişman oldum tövbe.

ağırlık olmasın diye ama sonra ayrı düşersek, inerken zor.
bir kere istedi öyle vermiş bulundum.

ağır gelmiş, kucağına değil yere koymuş, ama sapını tutmamış, bacaklarının arasında.
ineceğimiz yere yaklaşırken de acayip telaşlanır, stres yapar, yerinde duramaz, ödü kopar durağı kaçırırız diye. sen aceleden telaştan iniver git. ben arka kapıdan inmek durumunda kalmıştım. arkalara ilerlerken de işaret ettim çantayı, aman tamam yaa bende bende dedi, surat asarak.
hah ama aceleden inmiş ön kapıdan aceleyle, benim inmem daha çok zaman aldı tabi.

yürümüş gitmiş. bir acele. eve varmaya can atar. hemen evine varsın.

ben de yürüdüm, yetiştim, gidiyoruz, çanta onda sanıyorum. istedim sonra.

ver de anahtarı çıkarayım bendeydi.
neyi??
çantamı anne!
ben niye vereyim çantanı kızım??
sana verdim ya tutacağım dedin!
haa bende değil ki.
ne???!!!! kimde ya??
ne bileyim sende değil mi???
 sana bıraktım yaaa ben taşırım dedin anne!!!
aldın ya!
ne alması??? ben arkaya ilerliyorum dedim, tamam bende dedin! aman yaa kimlik kartlar falan yaaa!!
aa kimlikte mi vardı içinde? ne arıyor?
çanta çanta !!! ne arıyormuş?!!!
çantaya konur mu?
nereye konacak? eski kadınlar gibi sütyenime mi tıkayım???
ay ne işi var çantada??
anne çanta çanta nerede olacak ya??
ha sen çantan mıııı??
ne ya?
ben torba sandım!
çantamı torba mı sandın??

bu arada hem didişiyor hem geri acele dönüyorum ben annem daha arkamdan laf yetiştiriyor. torbaymış ama o!! niye koymuşum niye vermişim!!

aaa aklımdan çıkmış kusura bakma diyeceğine bana yıkmaya çalışıyor...

neyse fark etmişler de bi çocuk koşturuyor abla abla çanta diye getiriyor.

ama benim yüzümden unutmuş!!! seslenmemişim şöföre durakta inmek istiyoruz diye!! korkmuş durağı geçecek durmayacak diye!!!


______________-

sahne;

düşünün ki bir toplu taşıma aracındayız hemmm deee başka bir şehirde.
çıldırtıcı bir şey. asla ayrı düşmeyeceğiz. annemin kabus fantezisi kaybolmam gene. salak olduğum için çok muhtemel!!!
ikide bir nazlı yanımda dur nazlııı yanımda dur. zaten dibindeyim ya! olsun söylemeli illa! ona göre bir uzaklaşacak olursam önünü alamayız ve kendimi aracın sonunda bulurum annemi göremem, yanlış yerde inerim ve bir daha asla eve dönemem. yok böyle tarif etmiyor ama ifadeler, hareketler öyle. sorsan yanlış durakta inmeyelim diye der.
oturduğu yerden iki dakkada bir bana bakar. mümkün olsa da boynu ağrımasa sürekli baksa, gözünü ayırmasa; ya bakmadığı anda kaybolursam. ne de olsa beyinden özürlüyüm, anlama güçlüğüm var, salak ötesiyim. eskiden yanından ayrılamayayım diye, küçükken yani. yanımıza para vermezdi.
bir gezideydik, dönüşte grup ikiye ayrılacak isteyen bir başka durağa daha gidecek isteyen otele dönecek ve saat henüz 17.00. e ne? tabi ki otele dönüp, uyunacak ve tv izlenecek.
anneme göre gezi de tatil de otelde uyumak, ve tv izlemektir. hani zaten sevmez ama mecbursa, birilerinin aklına uymuşsa ya da birilerine biz de geziyoruz diyebilmek için katlanıyorsa.
hani beni yolculukta hep cam kenarına sıkıştırır; mesela gezide arkadaş buldum ben cam kenarına kıstırıldığım için sohbet edemiyorum. hem bana sosyal değilsin arkadaş canlısı değilsin der hem arkadaş edinmeye kalktım mı engeller.
yok bu arkadaş edindi arkadaşsız kalsın, konuşturmayayım diye plan yapamaz. çünkü başkalarının duygularını hiç anlamaz, haliyle önemsemez, hiç hissetmez.

bi zaman biz üçümüz birbirimize yeteriz derdi. kimseye ihtiyacımız yokmuş.
aynı sıralarda bana işte arkadaş canlısı değilsin de derdi. ee bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

şimdi de ikimiz birbirimize yetiyormuşuz.
sosyalleşmeme karşı türlü engellemeler yaratıyor, evden çıkmama bile, telefonda konuşmama bile müdehalede bulunuyor. sonra da bana koca nasıl bulacan diyor.
sosyalleşmemi arkadaş edinmemi engelliyorsun kavgamızdan sonra bana aklınca siteden bir arkadaş buldu. tek ortak noktamız aynı sene doğmuş olmak. kötü kalpli değil ama resmen bilinçsiz ve kör cahil bir kadın. bana layık arkadaş bu.
burnunun dibinden güvende olayım da gerisinin önemi yok!
zaten bana layık bulduğu koca adayları da ya mülayim dedikleri ama aslında pasif agresif, içten pazarlıklı; ya da resmen hımbıl.
yani kocamla bile sosyalleşmememin, dışarlara çıkmamamamın garantisini arıyor adeta....

ay toplu taşımadan nereye geldik...
uzaklaşma ha nazlı diyor. anne binen çok. olsun sen burada dur.
aslında kendi korkuyor sanki kaybolmaktan falan. yıllardır oturduğumuz semtten geçen toplu taşıma araçlarına bile binerken illa sorar çünkü; forum'a gidiyor değil mi? üstünde yazmasının önemi yok. sormadan binmez!! eve dönerken de sormadan binemez emin olmak için de iki kere sorar.
beni mi hiç dinlemez tabi.

ki başka şehirde.
uzaktan gel diye işaret etmeler, yanımdan ayrılma demeler....

çile.

daha geçende beraber avm'ye gittik. dolmuşla gidelim dedi; kalabalık. annem önde bir yerde oturdu ben ayakta arkalardayım. annem ikide bir bana bakıp kontrol ediyor!!
sonra yer açıldı oturdum. bir an görememiş demek, adeta feryat etti sanki bişey olmuş gibi nazlııııı!!!!????? buradayım yahu!
ha sonra uzaktan uzaktan bana kaşkolünü çıkar hareketleri yapıyor. sıcakmış çıkaracakmışım!!
belki bana sıcak değil. bunu düşünmez ki. varsa yoksa kendi hisleri. dünyayı o yönetecek.
üç kere tekrarlıyor. ben de yok diyorum. ama ısrarcı. o kaşkol çıkacak!!!!

sonunda iniyoruz, beş karış surat, yürürken dırdır edior. niye dinlemiyormuşum.
e ben üşüyorum belki. hayır annem ne derse ne hissederse ben de onu hissedeceğim!!!
benim iyiliğim içinmiş. bana fazla gelmedi memnunum dememin bi yararı var mı.

hem kavgacısın sertsin diyor; hem beni ters ve sert konuşmaya mecbur bırakıyor. çünkü yumuşaklıkla, geçiştirerek bir şey söyledim mi önemsemiyor, anlamıyor. illa sert hatta ters ters cevap verip kıracağım anca o zaman anlar aman tamam be sana iyilik yaramaz der susar, başka konular açılır. halimde sesimde bir yumuşaklık, bir kararsızlık oldu mu bitti her dediğini yapmak zorundayım düşüncesinde oluyor.
sonra da bana işte terssin sertsin. mecbur bıraktığını izah etsem ne fayda. kabul mü edecek??

24.11.2014

yumurta kavgası: yeniden

yumurta kavgası: yeniden
gene aynı. hep aynı. bir süre hafiflese sonra beteriyle geri dönüş.

kendi yiyeceğim yumurtam bile kendi istediği biçimde olsun istiyor. kendi zevklerinden kararlarından o kadar emin ki.
sadece ben yiyeceğim ha.
kırk yılda bir sabah sabah üşenmedim kendime yağda yumurta yapacağım. onda bile rahat yok.
illa da bir öyle olmaz öyle olmaz.

illa da kendi istediği gibi bir şekilde yumurta yiyeceğim. benim seçim yapma hakkım yok. annem belirleyecek ben yapacağım!!

en doğrusunu en iyisini sadece kendi bilir.
yumurta pişirmenin kesin bir doğrusu vardır ve onu da kendi bilir ve öyle yapılacak!

zevkler ve renkler tartışılmaz tabi kendisine aitse!!

benim zevk, fikir falan üretmeme ne hacet.
ne haddime???

...............

ben yapmaya çalışırken öyle olmaz öyle olmaz diye atılıyor.
şöyle şöyle yapacakmışım.

benim nasıl sevdiğimin ne önemi var ki.
bırak karışma. ama öyle olmaz nazlı!
neden. olmaz çünkü böyle olacak!!
sen değil ben yiyeceğim. ama olmaz ki.
ver ben yapayım ver ver....
der. hem de böyle tuhaf ifadelerle. yani aslında yapacak hali yokmuş ama sırf ben yumurtayı yanlış yapmayayım diye büyük bir fedakarlık yapıyor.

vermezsen alır. nasıl itiş kakış sabah sabah.
ben ben yaparım ben yapacağım diyorum annem karşı çıkıyor. yanlışmış öyle olmazmış. illa da dibimde tavayı izleyip söyleniyor öyle olmaz ver diye.
elimden almaya çalışıyor tahta kaşığı sonunda kalçasıyla beni itekleyerek klasik hareketini de gerçekleştiriyor.
vermiyorum. ben yapacağım. nasıl istiyorsam öyle yiyeceğim. ama yanlışmış öyle iyi olmazmış. olmasın zıkkımın pekini yiyeyim.
zaten hep yediğim o zıkkım!!
ne zaman kendi zevkime göre bişey yapmaya kalksam bana zehir eder. bayılır. engelleyemezse o yapacağım şeyi; zehreder, boğazıma dizer, huzurum tadım kaçsın diye uğraşır.

vermiyorum tahta kaşığı o zaman da hırsından ve müdehalecilinden lap diye yapışıyor elime, elimin üzerinden kavrayıp tahta kaşığı kendi bildiğini yaptırmaya çalışıyor. benimle güç yarışında.
eskiden beri maruz olduğum şeyler...

mesela kendi kahkülümü kendim mi keseceğim. yakalar ben keseyim diye kandırır; şu kadar mı der, parmağının altında kalan yerden kesiverir bir de tek hamlede! hani kuaförler saç tutamnı işaret parmağıyla orta parmağının arasına alıp  kırpıtıverir ye saçın yukarda üstte kalan kısmını , bizimkisi alttakini keser. ibikli gibi kalır saçın. hiç de özür pişmanlık yok. umrunda değil ki senin ruhun isteğin falan...

sonuç kavgayla sinirle yapılmış bir yumurta, dıdırdırdırırırırı konuşan bir anne.

ben böyle yemek istiyorum!!! bana karışmaya hakkı yok ki. sanki kendinin istediği gibi yemezsem geberecem.

illa zıkkım edecek. böyle bir huzursuzluğun ardından tüm stresini atmış olabilir, bütün gün şarkı falan söyler, aksiyonlar düşünür, bilmem nereye gidelim. sonra bana neden suratsızsın çok suratsızsın der...

e
 bundan bundan dersin sanki anlar. aman ne varmış bunda.

tehdit sanki. yani benim istediğimi yapmazsan sana zindan ederim zıkkım ederim!!!

aayyyy ay.



12.11.2014

klişe

tam yazacaktım hevesim kaçtı, hep aynı şeyler çünkü.

üf aksiyon bilmem neredeki bilmem kim kimin oğlunun düğününe gitmek.
mission imposible.
öyle mü yaziloyirdu ye?

niye gideceksek, sanki şart; yıllardır görmemişiz, buralara kadar gelmişler kaç sefer bir aramamışlar bile, tutup da biz tee ayaklarına kadar gideceğiz.

yolculuk!!!!

korkunç işkenceler bütünü.

öyle diyom ama ben de olumsuz şeyleri mi çekiyom, annem gibi ben bunları ço k hatırlıyorm.


yolculuk deyince akla hemen onun adı gelir; havlu almaya gerek yok!!!


ilk vazgeçilecek eşyadır havlu. saonra benim şarj aletlerim, fotoğraf makinam, yedek iç çamaşırı ve çorabım!!

ben gelmeyeyim en iyisi!!!

e tabi olmaz; ben gitmezsem tüm angaryaları kim yapacak, çantayı kim taşıyacak, kime dırdır edilecek.

galiba mesele beni bir yere yalnız göndermek ya da yalnız evde bırakmak değil kendi tek başına yapamıyor.

bu düğün durumu ortaya çıktığından beri, bir aydır yolculuk tasarlanıyor!!! hem de stresli ve telaşlı.
daha bir ay var! e herşey planlı olmalıdır. hem de kendisinin planı; ben sadece bir kukla bir piyonum burada.

defalarca yanımıza nasıl kıyafet alsak tartışması. çoğu zaman sırf konu kapansın artık diye mahsustan tamam dedim; ama olmaz ki canı konuşmak, beni eleştirmek istiyor. unun için itiraz etmem gerek etmeyinde ne oluyor. kendi kendine itiraz ediyor.

şunu alırsa böyle olurmuş, ama şunu giyerse böyle.

bir aydır mevzu bu.

kendi kendine de karar aldığını düşünüyor. havlu alınmayacak, yedek bişey götürmeye gerek yok, düğünde giyilecek bir kombin, gerisi üstümüzdekiler işte! diş fırçası macun ve tarak yeter bize.

hadi kendin için alma, sana lazım olmayabilir bana niye karışıyorsun? e kontrolcü işte.

he hı deyip geçiştirmelerime inanmış, memnun.
kafasında herrşeyi düşünmüş, kararlaştırmış. bitti.
tabi böyle olunca son anda tartışma çıkıyor.

aa hani almayacaktın bi şey!!!???

bir aydır kurduğu hayaller yıkılmış tabi tepkili ve müdehaleci.

iki gece bir akrabada konaklayacağız. hadi havlu gerekmesin, yastık kılıfı da. ama yedek bir çamaşır, çorap gerekmez mi, bir kazak.

ama kendisi karar vermiş işte!!

ama karar vermiştik hani diyor!!
sen karar verdin ben değil. sen alma ben alacağım.

oysa benim iyiliğim içinmiş hep!! ağır olmasınmış çantam.

o kadar düşünse yazın bana 6 kilo zeytin taşıtmazdın te Didim'den!!!
çok düşünür canım çok.

çanta ağır olmasın diye der, sonra gittiği yerden alır da alır alır da alır.
3 kilo tarhana taşıttı bana dönerken. hani ağır gelmesin yorulmayayımdı?? hiç sana ağır gelir falan demedi bile. sanki burada yokmuş gibi kumaşlar, masa örtüleri aldı biyerden kaçmazmış ama. aynı mağaza burada da var. ama ya burada yoksaymış.
hammal gibi süründüm gene hiç acımadı. ama ben yanıma bişeyler almaya kalktımmı gereksiz buluyor hem de çok.. havaalanında okumak için dergi aldım diye dırdırdırdır etmeyi biliyor ama.


tabi yola çıkmadan akşam bir hırgür, hatta itiş kakış.
küçük bir el havlusu aldım diye, ben yüzümü onun bunun havlusuna silmem, o kadar.
sonra yedek çamaşırın gereksizliğiyle ilgili nutuk. napacakmışım ki sanki!!!!!
çorap zaten. ya saatlerce botun içinde kapalı kalacak ayak. kalsın kime ne???

kim nereden bilecekmiş, ne kadar kokabilirmiş ki.
ben bileceğim ben!! ama tabi benim ne gibi bir önemim var değil mi kuklayım altı üstü. bir kişi birey değilim ki.

oysa önceki tecrubelerimden sabit. illa ki bişey gerekir. yedek bluz, kazak vs mevsim neyse bir yedek gerekir. terlersin leke olur falan.

ama anlar mı. karar vermiş bir kere hani. illa da çıkaracak kendi istemediklerini. ben koyuyorum o çıkarıyor. hatta bir ara çekiştirdik benim yedek kazağı!

bir defasında böyle yine tartışarak hazırlamıştık çantayı. sabah taşımak kolay olsun diye dedi, salonda bir koltuğun üstünde hazırlayalım, orada kalsın. ben ne bileyim sabah erkenden kalkıp çantayı bir daha düzenleyecek. kendince gerekmeyecek şeleri çıkarıverip kaldırmış!!
ben fark edip sinirlenince de pişkin pişkin bence gereksiz diyor, o an ki ihtiyacım ise umrunda bile değil. ter kokmuş bluzum. ama değiştirmeyeceğim. havlu yok duş almayacağım. mendille silineceğim!!

deodorant sıksaymışım ben de üstüne. zaten hiç bir halta yaramıyormuş o deodorantlar ya. güya ter kokusunu önlermiş, hani hani???

kötü bir özellik; ya da mantığı anlayamama. annem sanıyor ki o ter kokusu önleyicileri terinin üzerine sıkacaksın. hiç anlatamadım bunu.
terinin üzerine sıkar e hani der geçmedi.
anlatsan nolacak gene unutur. eskiden pek yokmuş ya öyle şeyler, sabunlu bezle silinirlermiş. hala eskiden'li yıllarda yaşıyor.

aynı eyeliner gibi. daha geçende şu tarz programını izlerken aynı şeyi dedi. kızın eyelinerını ince buldular, daha belirgin olsa dediler.
annem hemen aynı şeyi dedi. eyeliner çok güzel bişeymiş ama işte temizlemesi çok zormuş, böyle seloteyp gibi soymak gerekiyormuş, kirpiklere ve göz kapağına çok zarar veriyormuş işte!!

bilmiyorum bu kaçıncı. belki şaşkın bakışımdan hatırlar diye baktım, ama nerdeen; o da bana baktı uzun uzun, değil mi dedi.
krem temizleyiciler çıkarıyor ya dedim. yaaa dedi öyle mi. soymak gerekiyor ama. hayır hemen çıkarıyorlar dedim. şaştı, ilk kez duyuyormuş gibi oldu.

neyse işte; gelgelelim bavula.
ciddi ciddi çekiştirdik kazağı. almayacakmışım!!!
alacağım nasıl engelleyeceksin!!

çantayı da gece yanıma aldım sıkıysa gel çıkar!!
kendine alma bana niye karışıyorsun?
ama herşey kendi kontrolü altında olacak.


ağır olur nazlı iyiliğin için aaaaa!! annemin kendi isteklerini yaptırma yöntemi; senin iyiliğin için.


sonunda sırf sussun artık diye, o kadar uzuyor ki küçücük mesele; bana ne naparsan yap madem iyilik yaramıyor taşı! de, umursama. ağır gelir yorulursa da bedelini ödesin!!!
ama hayır dayanamıyor ki kendi kontrolü kararı dışında bişey olmasına.
işte konu kapansın diye büyük siyah çanta yerine daha küçük kırmızı çantayı önerinde kabul ettim.

tabi sonra gene aynı klişeler.
değişiklikten de hoşlanmadığı için sürekli şikayet dinledim.
tamam haksız değil bazı şeylerde, ama değiştirmek için bişey yapmaz; sadece bana şikayet eder. o kadar. ben yapmaya kalksam da utanmış gibi sus falan der, abarttın ne var bunda. mesela servisin geç kalması, pek de olmasa da. bişeyler işte....

benim şikayete itiraza hakkım yok sanki.



________

gelgelelim hava alanınaaa.

işte gene aynı şeyler.
tamam çoook sık seyehat etmiyoruz ama artık 3-4ten sonra alışılmaz mı hatırlanmaz mı.

güvenlik kontrolünden geçiyoruz, önce ben el çantamı sonra da kırmızı bavulu koydum. bavul değil de bavul niyetine bir çanta işte.
ardımdan da annem çantasını banda koydu, xrayden geçtik.

önceden bana yolda dırdır ediyor. hızlı hareket edelim de kuyrukta çok beklemeyelim.
ben yavaş hareket ediyormuşum gibi. kendi çantamız hariç 6 kilo zeytin yüklersen bana olacağı o.
dönerken bana bir tavır bir tavır. hadi hadi. diyor. elim olmuş 12 kilo.

zaten anlamaz ki. bana buzdolabını çekmemi altını silip itmemi ister, bekler.
oohhoo kendi çok yapmış çok. hıı iyi etmişin. 4 fıtıkla ödüllendirilmişsin! ve kireçlenme eklemlerde.

....
güvenlikten geçince çantalarımızı kaptığım gibi ilerledim. hızla gidiyordum ki nazllııııııı!!! diye canhıraş bir bağırış.

sanırsın biri etinden et koparıyor (kendi tanımıdır böyle çok bağıranlara) ya da biri kafasına silah dayamış.
bir telaş döndüm, tabi ilerlemişim ve haliyle kalabalık var araya da girmiş etraftan eli kolu çanta dolu insanlar geçiyor annem az biraz uzakta hala xrayin ordaki bantta kalmış.
bir sinir bir telaş garip garip hareketler, mimikler.
ben de ayağını falan burktu sandım.
gittim yanına, bir sinir bir telaşla bağıra çağıra itiraz ede ede konuşuyor.

açamazmış hayır ne münasebetmiş!!! açamazmış çantayı!!
ay nazlı ne koymuşsun bunun içine ne koymuşum da ötmüş alarmlar falan, ay ne varmış ki içinde bişey varmış bakacaklarmış izin vermemiş ama!!!
bir telaşla nefessiz konuşuyor, her zaman ki gibi kendi düşüncelerine konuşmasına öyle dalmış ki etraftan kopmuş. dinlemiyor sadece bağıra çağıra konuşuyor kendi sesini nasıl duysun. bir iç sesi bile yok hep dış ses.

araya dırdır giriyor demiş de koyma demiş ama ben koymuşum işte. tüm bunlar bir kaç saniyede oluyor. ben de sandım ki kendi çantasında bişey ötmüş.

bizim almaktan vazgeçtiğimiz daha büyük siyah çantanın aynısnı tutmuş sımsıkı hem bana çemkiriyor hem güvenlik görevlisine. bişey yokmuş ki.

ben bizim değil o dyorum ama nafile duymuyor ki kendi sesinden. dönmüş bana kaşgöz ediyor külotlarım varmış açılmazmış!!!

sanki külotlar öyle ulu orta yerde.

ooo ben neler yaşadım. eskiden annemin fikriyle yanımıza alacağımız pijamanın arasına koyardık. sonra annem içinden bir şey almaya çalışırken, aranırken ya da düşürürdü yere. bazen düştüğünü fark etmez üzerine basar, ayağına dolanıyor diye bir tekmeyle odanın başka bi yerine fırlatırdı.
bu yüzden kaç kere çamaşırsız kaldım. kendi de. zaten benimki sağ kalmasa kendininki düşmüş olsa alır bulur benimkini giyer. nasıl havlu almayalım 1 tane yeter deyip bana hep ıslak havlu kalıyorsa. ya da uyuyakalıp havlusuz kalırım.
bunca tatsız rahatsız tecrubeden sonra yedeklerimi fermuarlı torbalara koyar oldum. düşse bile içi kirlenmez, dışını çırpar siler gene bavula koyarım.
ha bavulun gizli bölmelerine koyduğum da olmuştur, ama bişey ararken gene bulur yerlerde sürünür!!-dü eskiden yemezler artık.

ayy çanta külot dolu herkes görecek rezil olacam adım külotlu nazlı'ya çıkacak!!

anne bizim değil çanta bize ne bizim değil diyorum ama duyamıyor. caı o kadar çekmiş ki itiraz etmek çemkirmek. kim bilir ben ne koymuşum içine!!!!

bomba var tabanca var deseler hala bizim değil o zaman diyemeyecek. nazlı'dan herşey beklenir, kesikbaş bile olabilir yani!

adam duydu ama annem hala bağırış itiraz derdinde.
böyle kendi düşüncesine daldı mı uyandırmak için dokunman lazım, susmaz çünkü, kolundan çekecen, yüzünü kendine çevirecen, seni dinlemiyor çünkü.
3 mi 4 mü bizim değil çanta bizim değiiiil diyorum, kolundan tutup çekiştirip. sonunda dikkatini çekebildik.
off ne telaş ediyorsun?
külotlar!
bizim değil ki çanta!!
kırmızıyı al dedin onu aldık hadi yürü anne!!!
aaaaaa!!!!!


tabi sıra geliyor 'bilet' kavgasına. illa da bilet yanında mı. yok internetten check-in - çekim anneme göre yapmış değilim. yani elimdeki bilet değil, öyle unutmamak için bir çıktı. ama anneme göre bilet ve o olmazsa binemeyiz. senelerdir aynı, öğrenip bir daha ki yolculuğa unutuyor.


sıra bize geliyor anne kimliğini ver diyorum. niye diyor. ayyy. öyle bakacaklar ver sen.
bilet yanında mı nazlı?? yanımda. e ne gerek kimlik. sen ver gerekiyormuş.
vermiyor. bilet varmış işte!!! unutmuş muyum?????!!!
haklı çıksa sevinecek. biletim yok unuttum orada kaldık bir hayal kırıklığıyla ve benim hatamla eve geri dönüyoruz!!!
sıra bize geldi ama anca görevli söyleyince çıkarıyor ve ekliyor biletimiz vardı nazlı versene!!!!!



------

sonra bir klişe daha.
son anda bi değişiklik oldu o akrabalarda bir gece kalamayacağız, ilk gece mecburen bir otelde sonra anlarda. tabi bu demek ki ben gene aç uyuyacağım. iyisi mi bisküvi almıştım yanıma.

ama annem havaalanında mideye indirdi biz beklerken.
mutlu mutlu, iyi ki yanıma almışım diyor. yiyor.
sabah uçağı değil. erken varırdık ama napacakmışız ki?? gezeriz. ne gezeceğiz yahu?
düğüne gidiyormuşuz gezmeye değil!!!
niye erken gidiyoruz o zaman düğün günü gidelim düğünden çıkıp dönelim. yorulurmuş.
hah tamam. ama bu demek gittiğin yerde kımıldamayacaksın mı demek.
bizde evet.
sabah uçağıyla da gitsek tüm gün otel odasında oturup televizyon izlerdik!!

madem öyle; öğleden sonra uçuşu buldum, akşama doğru oradayız, dinleniriz, ertesi gün akrabalarla görüşür düğüne gideriz falan.
ama otel odası anneme uyku verir, yol da yorar. gene uyuyup kalacak, benim çıkmama karışacak, aç kalıp oturacağım diye bisküvi almıştım.
canım öyle 5 yıldızlı otelde keyif yapacak durumumuz yok ki. küçük temiz bir yer.
mini barda ne olabilir ki en çok.

çok paradır diye lobiyi de aratmaz. uyur. ben aç kalırım sabaha kadar. hani açsam.
kendi horuuul horul uyuduğu  için acıkmaz da. hem zaten yanımıza almışsak önceden yemiştir bir kek bisküvi falan.

bir gün gene böyle; ben inip bişeyler alayım dedimdi bırakmadı.
e ben açım. bisküviyi ye!!!! diye azarlayıp uyumaya devam ettiydi. bisküviyi yolda kendi yemişti oysa. ben aç aç oturdum tüm gece.
sabah da şaştı. yememiş ki hepsini bırakmış!!!  1 adet!!!
iyi işte yeseydin neyine yetmedi. bir bisküvi paket değil!!!!

aa ben aç mı kalmışım?? uyusaymışım bari o zaman.
saat 19.00'da uyuyan bir genç!!!
olabilir mi??


___
ben de son zamanlarda tedarikli oluyorum. tabi zulamı patlatmazsa. ki patlatır. serviste gelirken çalkalamaktan acıkmış. hoop mideye.
işte korktuğum. gene gece aç kalacağım.

anlamıyorsunuz değil mi; çıkar alırsın, lobiyi ararsın.
gelin benim yerine annemle bir gece otelde kalın o zaman.

ee bitti.
ne bitti.
bisküvi.
bitsin. iyi ki almışsın ha.
akşam yeriz diye almıştım.
ha inince alırız bi yerden.

yalan!!! çook duydum bunu. ne zaman yutsam bunu bişey alınmaz, ben aç uykusuz kendi horultulu derin uykularda odada.

bi keresinde yer fıstığı vardı mini barda onu yediydim, bir araba da laf işittim, kazıklanacakmşız şimdi, iki liralık şeyi bize yüz liraya kakalayacaklar!!! e açtım!! bisküviyi yiyeydin ya!!
yolda yedik ya bitti. tabi normal fiyat çıkınca ekstrede şaştı kaldı. ama ben lafı yemiş oldum.


diyorsunuz ki 2 paket bisküvi alaydın çantaya. alddıııım. ikisi de yendi yolda.
şimdi yemesek inince yerdik desen ters ters bakar, boğazına dizmişim! böyle bile dedi. çok görmüşüm kıymetli bisküviyi anneme!! ya akşam sen uyuyp kalıyorsun ben çıkamıyorum bırakmıyorsun odadan aç mı oturayım??? anlamaz surat yapar, tırmalayarak bir hışım verir eline, yemeyecekmiş iyi!!!


bu kez de iki çeşidi bitiriverdi. küçük bir çikolata kaldı çantamda onu bilse yiyecek.

e nazlı sen de üç beş tane al diyorsunuz.
annemin küçük çanta alalım saplantısından zaten zor sığdırmışız ona yer yok ki. kimi zaman ben el çantama gizliyorum bazı şeyleri.

belli ki otele varınca uyuyup kalacak, ben de öyle kös kös ve aç kalacağım. kalktım büfeye gitmeye.

nereye diyor. e bisküvi bitti. inince alırız aaa!! cık cık.

hep öyle der sonra telaşından falan unutulur, ya da otelin oradan falan alırız der alınmaz sonra da odadan çıkarmaz.

sen çık git.

aaa nasıl kavga. odada bi başına mı bırakacakmışım??
kapıyı kim açıp kapatacakmış falan bir kavgalar... çekilmez yani.


bu defa da büfe kazıktır diyor, zaten öbür salona geçmişiz nasıl alacakmışım???? yaaa 2. güvenlikten nasıl geçecekmişim inince biyerden alırız diyor.

kendi aç olsa; kavga çıkarır gene geçer alır oradan alacağını. o an tok ya kendi umrunda değil!!

bi de tutmaya durdurmaya çalışıyor beni. söyledim geçtim  ne var aldım geri geldim.
ters ters bakıyor, ne kadar kötü bir insanım değil mi???
boş mideyle erkenden otel odasında uyuyan içi geçmiş bir genç olmalıydım!!!!

hayır bu gece aç kalmayacağım!!!!!


 ----------

tabi kısa sürede uyuyup kaldı.
ben tv izledim ve krakerimi kekimi falan yedim. hışırdama diyor. napıyormuşum?
kendi tok çünkü, anlamaz ki ben acıkmışım.
acıktım napayım.
homurdanıyor....




10.11.2014

tuhaf bir rüya _ Ronn Moss'u gördüm rüyamda

yıllar sonra birden rüyamda Cesur ve Güzel'den Ronn Moss'u gördüm. diyorum ki rüyamda "aaa ne işin var senin burada"


korkmayın bekarlık başıma vurmadı. çok masum bir rüyaydı. zira sıkıcı aşırı monoton ve antisosyal hayatım gibiydi.
rüyamda markete gitmişim, Ronn Moss'u görüyorum, sanki 90lardan fırlayıp gelmiş gibi, şaşırıyorum, hemen de tanıyorum, aa senin ne işin var burada diyorum.
rüyamda ne kadar laubali biriyim ben koca adama öyle denir mi be nazlı? ayıp ayıp utan!
koskoca aktör sizin 4 blok ötedeki markete gelmiş, dediğine bak... :)))

twitter hesabı var; https://twitter.com/Ronn_Moss

rock grubu varmış.

1.11.2014

evlen de kurtul benden yöntemi

This Is What Bored Dads Do,  Click the link to view today's funniest pictures!


annemin son zamanlardaki lafı; evlenince kurtulursun benden!

komik. aptal kandırır gibi davranıyor.
 benim evliliğimi bile, günümü, hayatımı planlayan kendi.

sabah kocamı işe yollayacakmışım sonra annem gelecekmiş, ev işiydi yemekdi, market alışverişiydi geçermiş zaman, sonra kocam gelince kendi evine gidermiş. ama her zaman gitmezmiş değil mi bazı akşamlar da kalırmış, değil mi. sonra hafta içi kendi evimin işini haftasonu da annemin yapamadıklarını yaparmışım!! bunları söyleyip duran kendi. ama evlilik kurtuluşmuş.
And if you think I'm not serious . . .
aklı sıra beni kandıracak herhalde. böyle diye diye işleyip fikri. ben de kendi fikrim sanacağım.
bu fikir ekimi yöntemine girer, en çok uygulana şey. bana.

yetmiyor şimdiki zamandaki sıkıntım işkencelerim , geceleri de rahat etmeyeceğim!! fazla uyumama sinir olur hep. tüm gece uyuyorum sanıyor ben film dizi falan izliyorum oysa.
neyse hem de bir de yetmiyor sevmediğim bir adamla.
e sev o zaman!!
e pratik çözüm var kadında.
niye seveceğim birini bulmakla uğraşacağım, annemin bulup beğendiği birini seveceğim. yani ben kimi seveceğimi de bilemem, karar veremem, bunu bile annem belirleyecek...

zamanla seversin. nasılsa engellerim ayrılmasını, üstüste de çocuğu olunca boşanamaz, kalakalır mecbur alışır diyor içinden herhalde.

you know one of these days our kids are going to see these pictures! lol


evlilik kurtuluşmuşmuş kendinden....
sanki ben bilmiyorum hatırlamıyorum dediklerini... nasıl kurtulmaysa bu.

e diyorum nasıl kurtulma bu. sen değil misin hergün kocan gidince gelirim diyen. ee?
aman sen de diyor. gelecem tabi yalnız mı kalacaksın bebeklerle nasıl başa çıkarsın?
aman sanki napıyormuş ki hiç. hep iyi niyetinden. anlamazmışım ben . hep benim iyiliğim içinmiş.

beni boğmak baskılamak iyiliğim için.

duyanda geceleri pavyonlarda barlarda fink atıyorum da annem beni hizaya sokup namusumu koruyor sanır. ama  markete başka yoldan bile gitmek korkunç bişey.

senin agorafobin mi var nedir diyorum...

sigara al dönerken z marketten dedi.

aslında nereye gideceğimi biliyor ama rotamı belirlemeye çalışıyor.
o yolumun üstü değil başka yerden aldım. dönüşte güya bana çaktırmadan sorguluyor.
aa c marketten geçmiş miyim? nereden gitmişim ki ben sinemaya gitmemiş miyim c market yol üzeri değil ki? ben nereden gitmişim. ha arkadaşlarla başka yerlere de gitmişim demek......
Funny Babies Pics 2014

sonra sinema filmini uzun uzun soruyor. esas nereye nereden ne zaman gitmişim merakta, yalanımı yakalamayı o kadar çok istiyor ki sanki.

biliyorum canım paranoyakça ama normalde sormaz film milm. binlerce film izlemiş doymuş, hiç bir şeyi beğenmiyormuş.

insan yaşlandıkça acaba hayata olan ilgisini, sevgisini merakını hep mi kaybediyor. yani herkes mi.
hayattan keyif almıyor ya da tek bişeye mi indirgiyor.

sen film sormazsın niye soruyorsun diyorum. aman canım merak edemezmiymiş yani?
sen sevmezsin ki cem yılmaz'ı. hatta neffffffret eder. annem komediden de nefret eder hiç komik bulmaz.
hayat ciddi bişey. görev. görevlerle mutlu olmayı bil. sanki kendi bilebilmiş de çok mutlu olmuş.

resmen mutsuz insan davranışı bu. mutlulardan eğlenenlerden nefret ediyor..



Disapproval - you'll know it when you see it, funny baby pic


bütün beklentiler bana yığılmış. evin sadece kızı değil oğlu, kocası kardeşi herşeyiyim. ama ben kendimi feda edip annemi mutlu etmek için gelmişim dünyaya. davranışı bu .


bi de e sen böyle böyle demedin mi dedimmi canının sıkılışı var ki. hatırlamam diye bekliyor.
ne de olsa salağım değil mi.

hayattan tek beklentisi torun. kimden olursa nasıl olursa kızı mutlu mu değil mi umrunda değil. razı artık herşeye.

nasılsa insanları mutsuz diye sorgulayıp suçlamıyorlar. evlenmemiş ve ya bebeği yok diye sorgulayıp suçluyorlar.

kim ne bilecek.

tabi sinemaya gidecekken kızlarla buluşacağız bi gelmeye niyetlendi. ama çok sıkılmış o da ne yani hakkı yokmuymuş gezmeye tozmaya???

bir de böyle hakkım yok mu yasak mı kim demiş olmaz diye kanun mu var gibi çıkışları var gözlere şenlik.
resmen sabote resmen. beş dakika kalırmış da sonra migirosa gidermiş. ben bilirim o beş dakikayı.

sohbeti çalar konuşup rahatlar sonra sıkılır nazlı dönelim! nazlı markete gidecektik?!
ben hevesi kursağımda o kadar çok kaldım ki.
öyle arkadaş buluşması ayarlamışız zorla kırk yılda bir sohbet annemde, biz kuzu gibi kalakaldık, onlar yapamıyor ama ben sohbeti ele almaya çalıştıkça çalınıyor, bir de kızıyor ki bana sanki ben kendiinin arkadaşlarıyla sohbetini bölmüş çalmışım.
üstelik zırt pırt ben olsam onla şunla hiç görüşmem deip beğenmediği arkadaşlarım bunlarda.

ama dedim biz heme filme gireceğiz.
hangi filmeymiş güzelmiymiş kendi de görürmüş!!

böyle de yapmadı değil ha. bir de kızlarla arama oturdu, arada laflayamamıştık bile ama iki de bi annem rahatsız herşeyden koltuk sert, içeri soğuk ve ya sıcak peçete ver hayır nazlı kuru peçete sakız ver, bacağım ağrıdı çok konuşuyorlar şu kız bilmem  ne dizisindeki kız değil mi ay nazlı bacakları eğriymiş değil mi.... sürekli böyle kulağıma üfledi!!! başkası rahatsız olmasın aman. nazlı'yı kim takar??
ha filmi bitirdik. annem hemen eve gitmek istedi. öyle sanmış. hiç sohbet etmeden film izleyip eve dönmenin ne manası var ki? filme tek de giderim!!

ayyyy tek olmaz karanlık yer mazallah!!!!! annemin kabus senaryosu çok.

ama sırtı çok ağrımıştı o genç değilmiş ki yorulmuş eve dönelimmiş başka zamanmış konuşurmuşuz yetermiş...

böyle heves kursakta kalmış çok döndüm ben eve. kendi deşarj olmuş olur tabi. eğer hemen filme girmemişsek.

ohhhhh rahatlar, filmde gözü yorulur, markette de iş tamam ohhhh eve.

ben sinirli ve mutsuz olurum mesela. ayyy ben de ne kadar huysuzum!!!! ne güzel bir gün geçirmişiz ya işte!!! amaan ben de!!


hiç bencil bir insan değil hiç. hiç de karışmaz kızlarına hiç.


gelme desen de gücenir. beni bencillikle suçlar. mahsus vicdan yaptırır.
ama sıkılırmış. ben hep yalnız bırakıyormuşum.
o da merak edermiş film!

kendi arkadaşlarınla ol, kardeşinle ol. yok. film de merak etmez o da yalan.

zaten sinemaya gitmeyi gereksiz bulur. nasılsa televizyonda verirlermiş. ne mecburiyetimiz varmış hemen izlemeye sanki???


bu kez cem yılmaz filmi diye gelmedi. sinir oluyor hem de gitmeme. o gıcık adama para kazandırmaya değmez!!!!

hiçbir komedyeni sevmez, evde de izletmez. sigara içmeye salondan çıktığında rastlayıp bakmışsam sonra da görmüşse basar küfürü. nefret ediyormuş böyle şaklabanlardan, para için yapmayacakları hiç bir şey yokmuş bunların!!!!!

yani; evde çenesini çekeceğime çeviririm e izletmez.

belgeselin de robot gibisini sever. sunucusu ciddi değil hoplak zıplak bişeyse gıcık olur. şaklacan şebelek der ne saçmaymış!!! akıllı ciddi anlatsaymış ya!! çocuk gibi koca kadınlar adamlar cıkcıckcıcıckcıckcıckcı

bu kez kurtuldum ama sanmayın durdu. yarım saate bir neredeyse bir bahane aradı bişey sordu ve ya istedi, bu sırada da ağzımı arıyor sanki anlamayacağım öbürü bahane. ee napıyormuşuz eğleniyor muymuşuz ne yiyormuşuz bari güzelmiymiş?

kısa da kesmez, telefonda rol çalmaya çalışır. yahu bir buluşmamızda benimle yarım saat konuşmuştu telefonda!! kapatmıyor uzatıyor yumuşak anımı bulmuş faydalanıyor. ya da bi defa da arkadaşımı istedi hal hatır saracakmış epey vakit kızla sohbet etti ben orada kaldım öyle
engelleyemezse sabote eder olmazsa rol çalar rahatsız eder.
kendi istediği olmadı mı huysuz. böyle.
ama kendinin ki olsa kuzu gibi. tabi bitmeyen tükenmeyen bıdıbıdı eleştirileri var.
sabrettin mi de fırsat bilir astarını ister; bir bakmışsın sana yani bana bana, şimdiden kaynanaların giyeceği türde bir elbise aldırmaya çalışıyor!!!
olmazsa kapris kapris surat asma dudak bükme...

çocukla bebekle uğraşır gibiyim.
tabi o beni 9 ay taşımış çok kakar başa. nasıl zor doğurmuş nasıl acımız senelerce altımı temizlemiş.
sanki ben dedim yap beni. bktan bir evlliği kurtarmak için kullanılmışım ki ben.
o da olmamış ya.


hadi bebeklerin bir gideri var. boklu falan ama. şirin saf komik.
ama annem kaprisli, küfürbaz dırdırcı bağırgan buyurgan....tabi mızıkçı ve antisosyal....
 hele bir vicdanına yumuşak tarafına gelip  bıraktıysan ipleri ona kuklasın kukla....

hayal, cam balkon yaptırıp önüne iki koltuk ve gene başka bir sehpa alıp oturmamız, çayımızı kahvemizi içmemiz!!!


siz hayatı yaşayın biz pencereden öyle izleyelim!!! hayatım bu. ne güzel ne güzel....