12.11.2014

klişe

tam yazacaktım hevesim kaçtı, hep aynı şeyler çünkü.

üf aksiyon bilmem neredeki bilmem kim kimin oğlunun düğününe gitmek.
mission imposible.
öyle mü yaziloyirdu ye?

niye gideceksek, sanki şart; yıllardır görmemişiz, buralara kadar gelmişler kaç sefer bir aramamışlar bile, tutup da biz tee ayaklarına kadar gideceğiz.

yolculuk!!!!

korkunç işkenceler bütünü.

öyle diyom ama ben de olumsuz şeyleri mi çekiyom, annem gibi ben bunları ço k hatırlıyorm.


yolculuk deyince akla hemen onun adı gelir; havlu almaya gerek yok!!!


ilk vazgeçilecek eşyadır havlu. saonra benim şarj aletlerim, fotoğraf makinam, yedek iç çamaşırı ve çorabım!!

ben gelmeyeyim en iyisi!!!

e tabi olmaz; ben gitmezsem tüm angaryaları kim yapacak, çantayı kim taşıyacak, kime dırdır edilecek.

galiba mesele beni bir yere yalnız göndermek ya da yalnız evde bırakmak değil kendi tek başına yapamıyor.

bu düğün durumu ortaya çıktığından beri, bir aydır yolculuk tasarlanıyor!!! hem de stresli ve telaşlı.
daha bir ay var! e herşey planlı olmalıdır. hem de kendisinin planı; ben sadece bir kukla bir piyonum burada.

defalarca yanımıza nasıl kıyafet alsak tartışması. çoğu zaman sırf konu kapansın artık diye mahsustan tamam dedim; ama olmaz ki canı konuşmak, beni eleştirmek istiyor. unun için itiraz etmem gerek etmeyinde ne oluyor. kendi kendine itiraz ediyor.

şunu alırsa böyle olurmuş, ama şunu giyerse böyle.

bir aydır mevzu bu.

kendi kendine de karar aldığını düşünüyor. havlu alınmayacak, yedek bişey götürmeye gerek yok, düğünde giyilecek bir kombin, gerisi üstümüzdekiler işte! diş fırçası macun ve tarak yeter bize.

hadi kendin için alma, sana lazım olmayabilir bana niye karışıyorsun? e kontrolcü işte.

he hı deyip geçiştirmelerime inanmış, memnun.
kafasında herrşeyi düşünmüş, kararlaştırmış. bitti.
tabi böyle olunca son anda tartışma çıkıyor.

aa hani almayacaktın bi şey!!!???

bir aydır kurduğu hayaller yıkılmış tabi tepkili ve müdehaleci.

iki gece bir akrabada konaklayacağız. hadi havlu gerekmesin, yastık kılıfı da. ama yedek bir çamaşır, çorap gerekmez mi, bir kazak.

ama kendisi karar vermiş işte!!

ama karar vermiştik hani diyor!!
sen karar verdin ben değil. sen alma ben alacağım.

oysa benim iyiliğim içinmiş hep!! ağır olmasınmış çantam.

o kadar düşünse yazın bana 6 kilo zeytin taşıtmazdın te Didim'den!!!
çok düşünür canım çok.

çanta ağır olmasın diye der, sonra gittiği yerden alır da alır alır da alır.
3 kilo tarhana taşıttı bana dönerken. hani ağır gelmesin yorulmayayımdı?? hiç sana ağır gelir falan demedi bile. sanki burada yokmuş gibi kumaşlar, masa örtüleri aldı biyerden kaçmazmış ama. aynı mağaza burada da var. ama ya burada yoksaymış.
hammal gibi süründüm gene hiç acımadı. ama ben yanıma bişeyler almaya kalktımmı gereksiz buluyor hem de çok.. havaalanında okumak için dergi aldım diye dırdırdırdır etmeyi biliyor ama.


tabi yola çıkmadan akşam bir hırgür, hatta itiş kakış.
küçük bir el havlusu aldım diye, ben yüzümü onun bunun havlusuna silmem, o kadar.
sonra yedek çamaşırın gereksizliğiyle ilgili nutuk. napacakmışım ki sanki!!!!!
çorap zaten. ya saatlerce botun içinde kapalı kalacak ayak. kalsın kime ne???

kim nereden bilecekmiş, ne kadar kokabilirmiş ki.
ben bileceğim ben!! ama tabi benim ne gibi bir önemim var değil mi kuklayım altı üstü. bir kişi birey değilim ki.

oysa önceki tecrubelerimden sabit. illa ki bişey gerekir. yedek bluz, kazak vs mevsim neyse bir yedek gerekir. terlersin leke olur falan.

ama anlar mı. karar vermiş bir kere hani. illa da çıkaracak kendi istemediklerini. ben koyuyorum o çıkarıyor. hatta bir ara çekiştirdik benim yedek kazağı!

bir defasında böyle yine tartışarak hazırlamıştık çantayı. sabah taşımak kolay olsun diye dedi, salonda bir koltuğun üstünde hazırlayalım, orada kalsın. ben ne bileyim sabah erkenden kalkıp çantayı bir daha düzenleyecek. kendince gerekmeyecek şeleri çıkarıverip kaldırmış!!
ben fark edip sinirlenince de pişkin pişkin bence gereksiz diyor, o an ki ihtiyacım ise umrunda bile değil. ter kokmuş bluzum. ama değiştirmeyeceğim. havlu yok duş almayacağım. mendille silineceğim!!

deodorant sıksaymışım ben de üstüne. zaten hiç bir halta yaramıyormuş o deodorantlar ya. güya ter kokusunu önlermiş, hani hani???

kötü bir özellik; ya da mantığı anlayamama. annem sanıyor ki o ter kokusu önleyicileri terinin üzerine sıkacaksın. hiç anlatamadım bunu.
terinin üzerine sıkar e hani der geçmedi.
anlatsan nolacak gene unutur. eskiden pek yokmuş ya öyle şeyler, sabunlu bezle silinirlermiş. hala eskiden'li yıllarda yaşıyor.

aynı eyeliner gibi. daha geçende şu tarz programını izlerken aynı şeyi dedi. kızın eyelinerını ince buldular, daha belirgin olsa dediler.
annem hemen aynı şeyi dedi. eyeliner çok güzel bişeymiş ama işte temizlemesi çok zormuş, böyle seloteyp gibi soymak gerekiyormuş, kirpiklere ve göz kapağına çok zarar veriyormuş işte!!

bilmiyorum bu kaçıncı. belki şaşkın bakışımdan hatırlar diye baktım, ama nerdeen; o da bana baktı uzun uzun, değil mi dedi.
krem temizleyiciler çıkarıyor ya dedim. yaaa dedi öyle mi. soymak gerekiyor ama. hayır hemen çıkarıyorlar dedim. şaştı, ilk kez duyuyormuş gibi oldu.

neyse işte; gelgelelim bavula.
ciddi ciddi çekiştirdik kazağı. almayacakmışım!!!
alacağım nasıl engelleyeceksin!!

çantayı da gece yanıma aldım sıkıysa gel çıkar!!
kendine alma bana niye karışıyorsun?
ama herşey kendi kontrolü altında olacak.


ağır olur nazlı iyiliğin için aaaaa!! annemin kendi isteklerini yaptırma yöntemi; senin iyiliğin için.


sonunda sırf sussun artık diye, o kadar uzuyor ki küçücük mesele; bana ne naparsan yap madem iyilik yaramıyor taşı! de, umursama. ağır gelir yorulursa da bedelini ödesin!!!
ama hayır dayanamıyor ki kendi kontrolü kararı dışında bişey olmasına.
işte konu kapansın diye büyük siyah çanta yerine daha küçük kırmızı çantayı önerinde kabul ettim.

tabi sonra gene aynı klişeler.
değişiklikten de hoşlanmadığı için sürekli şikayet dinledim.
tamam haksız değil bazı şeylerde, ama değiştirmek için bişey yapmaz; sadece bana şikayet eder. o kadar. ben yapmaya kalksam da utanmış gibi sus falan der, abarttın ne var bunda. mesela servisin geç kalması, pek de olmasa da. bişeyler işte....

benim şikayete itiraza hakkım yok sanki.



________

gelgelelim hava alanınaaa.

işte gene aynı şeyler.
tamam çoook sık seyehat etmiyoruz ama artık 3-4ten sonra alışılmaz mı hatırlanmaz mı.

güvenlik kontrolünden geçiyoruz, önce ben el çantamı sonra da kırmızı bavulu koydum. bavul değil de bavul niyetine bir çanta işte.
ardımdan da annem çantasını banda koydu, xrayden geçtik.

önceden bana yolda dırdır ediyor. hızlı hareket edelim de kuyrukta çok beklemeyelim.
ben yavaş hareket ediyormuşum gibi. kendi çantamız hariç 6 kilo zeytin yüklersen bana olacağı o.
dönerken bana bir tavır bir tavır. hadi hadi. diyor. elim olmuş 12 kilo.

zaten anlamaz ki. bana buzdolabını çekmemi altını silip itmemi ister, bekler.
oohhoo kendi çok yapmış çok. hıı iyi etmişin. 4 fıtıkla ödüllendirilmişsin! ve kireçlenme eklemlerde.

....
güvenlikten geçince çantalarımızı kaptığım gibi ilerledim. hızla gidiyordum ki nazllııııııı!!! diye canhıraş bir bağırış.

sanırsın biri etinden et koparıyor (kendi tanımıdır böyle çok bağıranlara) ya da biri kafasına silah dayamış.
bir telaş döndüm, tabi ilerlemişim ve haliyle kalabalık var araya da girmiş etraftan eli kolu çanta dolu insanlar geçiyor annem az biraz uzakta hala xrayin ordaki bantta kalmış.
bir sinir bir telaş garip garip hareketler, mimikler.
ben de ayağını falan burktu sandım.
gittim yanına, bir sinir bir telaşla bağıra çağıra itiraz ede ede konuşuyor.

açamazmış hayır ne münasebetmiş!!! açamazmış çantayı!!
ay nazlı ne koymuşsun bunun içine ne koymuşum da ötmüş alarmlar falan, ay ne varmış ki içinde bişey varmış bakacaklarmış izin vermemiş ama!!!
bir telaşla nefessiz konuşuyor, her zaman ki gibi kendi düşüncelerine konuşmasına öyle dalmış ki etraftan kopmuş. dinlemiyor sadece bağıra çağıra konuşuyor kendi sesini nasıl duysun. bir iç sesi bile yok hep dış ses.

araya dırdır giriyor demiş de koyma demiş ama ben koymuşum işte. tüm bunlar bir kaç saniyede oluyor. ben de sandım ki kendi çantasında bişey ötmüş.

bizim almaktan vazgeçtiğimiz daha büyük siyah çantanın aynısnı tutmuş sımsıkı hem bana çemkiriyor hem güvenlik görevlisine. bişey yokmuş ki.

ben bizim değil o dyorum ama nafile duymuyor ki kendi sesinden. dönmüş bana kaşgöz ediyor külotlarım varmış açılmazmış!!!

sanki külotlar öyle ulu orta yerde.

ooo ben neler yaşadım. eskiden annemin fikriyle yanımıza alacağımız pijamanın arasına koyardık. sonra annem içinden bir şey almaya çalışırken, aranırken ya da düşürürdü yere. bazen düştüğünü fark etmez üzerine basar, ayağına dolanıyor diye bir tekmeyle odanın başka bi yerine fırlatırdı.
bu yüzden kaç kere çamaşırsız kaldım. kendi de. zaten benimki sağ kalmasa kendininki düşmüş olsa alır bulur benimkini giyer. nasıl havlu almayalım 1 tane yeter deyip bana hep ıslak havlu kalıyorsa. ya da uyuyakalıp havlusuz kalırım.
bunca tatsız rahatsız tecrubeden sonra yedeklerimi fermuarlı torbalara koyar oldum. düşse bile içi kirlenmez, dışını çırpar siler gene bavula koyarım.
ha bavulun gizli bölmelerine koyduğum da olmuştur, ama bişey ararken gene bulur yerlerde sürünür!!-dü eskiden yemezler artık.

ayy çanta külot dolu herkes görecek rezil olacam adım külotlu nazlı'ya çıkacak!!

anne bizim değil çanta bize ne bizim değil diyorum ama duyamıyor. caı o kadar çekmiş ki itiraz etmek çemkirmek. kim bilir ben ne koymuşum içine!!!!

bomba var tabanca var deseler hala bizim değil o zaman diyemeyecek. nazlı'dan herşey beklenir, kesikbaş bile olabilir yani!

adam duydu ama annem hala bağırış itiraz derdinde.
böyle kendi düşüncesine daldı mı uyandırmak için dokunman lazım, susmaz çünkü, kolundan çekecen, yüzünü kendine çevirecen, seni dinlemiyor çünkü.
3 mi 4 mü bizim değil çanta bizim değiiiil diyorum, kolundan tutup çekiştirip. sonunda dikkatini çekebildik.
off ne telaş ediyorsun?
külotlar!
bizim değil ki çanta!!
kırmızıyı al dedin onu aldık hadi yürü anne!!!
aaaaaa!!!!!


tabi sıra geliyor 'bilet' kavgasına. illa da bilet yanında mı. yok internetten check-in - çekim anneme göre yapmış değilim. yani elimdeki bilet değil, öyle unutmamak için bir çıktı. ama anneme göre bilet ve o olmazsa binemeyiz. senelerdir aynı, öğrenip bir daha ki yolculuğa unutuyor.


sıra bize geliyor anne kimliğini ver diyorum. niye diyor. ayyy. öyle bakacaklar ver sen.
bilet yanında mı nazlı?? yanımda. e ne gerek kimlik. sen ver gerekiyormuş.
vermiyor. bilet varmış işte!!! unutmuş muyum?????!!!
haklı çıksa sevinecek. biletim yok unuttum orada kaldık bir hayal kırıklığıyla ve benim hatamla eve geri dönüyoruz!!!
sıra bize geldi ama anca görevli söyleyince çıkarıyor ve ekliyor biletimiz vardı nazlı versene!!!!!



------

sonra bir klişe daha.
son anda bi değişiklik oldu o akrabalarda bir gece kalamayacağız, ilk gece mecburen bir otelde sonra anlarda. tabi bu demek ki ben gene aç uyuyacağım. iyisi mi bisküvi almıştım yanıma.

ama annem havaalanında mideye indirdi biz beklerken.
mutlu mutlu, iyi ki yanıma almışım diyor. yiyor.
sabah uçağı değil. erken varırdık ama napacakmışız ki?? gezeriz. ne gezeceğiz yahu?
düğüne gidiyormuşuz gezmeye değil!!!
niye erken gidiyoruz o zaman düğün günü gidelim düğünden çıkıp dönelim. yorulurmuş.
hah tamam. ama bu demek gittiğin yerde kımıldamayacaksın mı demek.
bizde evet.
sabah uçağıyla da gitsek tüm gün otel odasında oturup televizyon izlerdik!!

madem öyle; öğleden sonra uçuşu buldum, akşama doğru oradayız, dinleniriz, ertesi gün akrabalarla görüşür düğüne gideriz falan.
ama otel odası anneme uyku verir, yol da yorar. gene uyuyup kalacak, benim çıkmama karışacak, aç kalıp oturacağım diye bisküvi almıştım.
canım öyle 5 yıldızlı otelde keyif yapacak durumumuz yok ki. küçük temiz bir yer.
mini barda ne olabilir ki en çok.

çok paradır diye lobiyi de aratmaz. uyur. ben aç kalırım sabaha kadar. hani açsam.
kendi horuuul horul uyuduğu  için acıkmaz da. hem zaten yanımıza almışsak önceden yemiştir bir kek bisküvi falan.

bir gün gene böyle; ben inip bişeyler alayım dedimdi bırakmadı.
e ben açım. bisküviyi ye!!!! diye azarlayıp uyumaya devam ettiydi. bisküviyi yolda kendi yemişti oysa. ben aç aç oturdum tüm gece.
sabah da şaştı. yememiş ki hepsini bırakmış!!!  1 adet!!!
iyi işte yeseydin neyine yetmedi. bir bisküvi paket değil!!!!

aa ben aç mı kalmışım?? uyusaymışım bari o zaman.
saat 19.00'da uyuyan bir genç!!!
olabilir mi??


___
ben de son zamanlarda tedarikli oluyorum. tabi zulamı patlatmazsa. ki patlatır. serviste gelirken çalkalamaktan acıkmış. hoop mideye.
işte korktuğum. gene gece aç kalacağım.

anlamıyorsunuz değil mi; çıkar alırsın, lobiyi ararsın.
gelin benim yerine annemle bir gece otelde kalın o zaman.

ee bitti.
ne bitti.
bisküvi.
bitsin. iyi ki almışsın ha.
akşam yeriz diye almıştım.
ha inince alırız bi yerden.

yalan!!! çook duydum bunu. ne zaman yutsam bunu bişey alınmaz, ben aç uykusuz kendi horultulu derin uykularda odada.

bi keresinde yer fıstığı vardı mini barda onu yediydim, bir araba da laf işittim, kazıklanacakmşız şimdi, iki liralık şeyi bize yüz liraya kakalayacaklar!!! e açtım!! bisküviyi yiyeydin ya!!
yolda yedik ya bitti. tabi normal fiyat çıkınca ekstrede şaştı kaldı. ama ben lafı yemiş oldum.


diyorsunuz ki 2 paket bisküvi alaydın çantaya. alddıııım. ikisi de yendi yolda.
şimdi yemesek inince yerdik desen ters ters bakar, boğazına dizmişim! böyle bile dedi. çok görmüşüm kıymetli bisküviyi anneme!! ya akşam sen uyuyp kalıyorsun ben çıkamıyorum bırakmıyorsun odadan aç mı oturayım??? anlamaz surat yapar, tırmalayarak bir hışım verir eline, yemeyecekmiş iyi!!!


bu kez de iki çeşidi bitiriverdi. küçük bir çikolata kaldı çantamda onu bilse yiyecek.

e nazlı sen de üç beş tane al diyorsunuz.
annemin küçük çanta alalım saplantısından zaten zor sığdırmışız ona yer yok ki. kimi zaman ben el çantama gizliyorum bazı şeyleri.

belli ki otele varınca uyuyup kalacak, ben de öyle kös kös ve aç kalacağım. kalktım büfeye gitmeye.

nereye diyor. e bisküvi bitti. inince alırız aaa!! cık cık.

hep öyle der sonra telaşından falan unutulur, ya da otelin oradan falan alırız der alınmaz sonra da odadan çıkarmaz.

sen çık git.

aaa nasıl kavga. odada bi başına mı bırakacakmışım??
kapıyı kim açıp kapatacakmış falan bir kavgalar... çekilmez yani.


bu defa da büfe kazıktır diyor, zaten öbür salona geçmişiz nasıl alacakmışım???? yaaa 2. güvenlikten nasıl geçecekmişim inince biyerden alırız diyor.

kendi aç olsa; kavga çıkarır gene geçer alır oradan alacağını. o an tok ya kendi umrunda değil!!

bi de tutmaya durdurmaya çalışıyor beni. söyledim geçtim  ne var aldım geri geldim.
ters ters bakıyor, ne kadar kötü bir insanım değil mi???
boş mideyle erkenden otel odasında uyuyan içi geçmiş bir genç olmalıydım!!!!

hayır bu gece aç kalmayacağım!!!!!


 ----------

tabi kısa sürede uyuyup kaldı.
ben tv izledim ve krakerimi kekimi falan yedim. hışırdama diyor. napıyormuşum?
kendi tok çünkü, anlamaz ki ben acıkmışım.
acıktım napayım.
homurdanıyor....




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder