uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
22.09.2014
cevaplayamayacağım sorular vol: bilmemkaç ; sarı kedi nerede nazlı?
yazlığımızın bulunduğu sitede hayvansever insanlar var. günde en az bir kere kedilere bahçede bir yere mama koyuyorlar, tabi muhalefet edenler de var.
sevenler daha yaşlıca, emekli kimseler ve sanmayın ki sadece kadınlar.
muhalefetse bebeği-çocuğu küçük olan kadınlar çoğunlukla. çocuklarını parkta oynatıyor, her yeri ellemesine sonra o elle gözüne falan dokunmasına bir şey demiyorlar, lıkır lıkır kola içmesi, boya dolu uyduruk gıdalar tütekmesine ses çıkartmıyorlar, eminim oyuncaklarını da bilinçli almıyorlardır, plastik oyuncaklar, çocukların çenesi kapansın da, işlerine gelmezse birşey ortalık yerde azarlayıp ağlatıyorlar. ama kedilerden mikrop kaparmış. ya yerde sürünmüş oyuncağı yalıyor bile.
kime diyorum gerçi beni annemde benim yanımda, bana baka baka birilerine çocuk demek masraf demek demişliği var tabi ama mecburlar. evlenip evlenebildiklerini, çocuk yapıp iç organlarının çalışıp üreyebildiklerini önce aile, eş, dost, komşu, hısım, akraba ve sonra tüm topluma kanıtlamaları lazım. sonra da bu yaptıkları çocukları ayaklı masraf olarak görmek. normal normal!
tabi buna çenesinden sıkıldığı için istediğini alıp eline al zıkkımlan der gibi vermek de var. normal normal.
işte ezilip, patrona, iş arkadaşına gıkını çıkaramayıp, kocasından, ya da en kolayı çocuğundan hıncını almak da var. nasılsa yetişkin kadar cevap bilemez. hınç çıkarılırken ağlarsa bir de o velet, bayram, fırsat doğmuştur ne kadar kabahati varsa yüzüne vurulur. oh ne güzel deşarj olunur.
kediden çocukluk travmasına geçtim gene saptım konudan yaa.
neyse işte tüm muhalefete rağmen; kedilere mama verenler var. biz de veriyoruz.
ama öyle verip geçmek yetmez anneme. malum taktı mı takar kafaya. hani tabi birileriyle beraber kliniğe götürmek, kısırlaştırmak ya da bişeylerini tedavi ettirmek de var, aşırı bağlanıp kendine endişe yaratmaya kadar vardırıyor ama.
sonra da sanki bana yakınır, ben mecbur etmişim gibi;
ben artık böyle şeylere gelemiyorum nazlı!
ben böyle endişelere dayanamıyorum artık nazlı!
ay ben strese gelemiyorum nazlı!
ay tansiyonum çıkıyor böyle şeylere nazlı!
gibi hep sonu nazlı ile biten ve duyanın ben çok kötü bir şey yaptım annem bana kızıyor sanacağı konuşmaları olur, yakınmaları.
bu ne ilk ne de son. böyle yakınırken hep bana hitap eder. bir şey yapmamı bekliyor herhalde.
ama yaranamam ki. ne cevaplarımı ne yaptığım şeyleri beğenir. hep yanlış, eksiktir.
teskin etmeye çalışırsın sinirlenir ona haksızsın demek gibi bir şeydir kafasında bu.
moral vermeye çalışırsın, çok olumlu konuştun diye laflarını aptalca, safça bulur.
cevap bulmaya çalışırsın yetersiz, mantıksız bulur.
sen de onunla endişelenip, sinirlenip üzülürsün; aman sen de asabımı bozuyorsun olur.
yani hep kabahatin bir ucu bana dokunur. hep bir kusur bulunur. nasılsa kendi kızı tabi, nasıl davranacağına kendi karar verir, izin mi alacak, birine mi danışacak?!!
neyse biz de yani ben aslında, böyle işlerin yükünü hep ben çekerim. her akşam bir kap mama indiriyorum aşağıya. bahçede belli bir yer var oradan yiyorlar. eğer ikimzi de aşağıdaysak gene ben veririm, annem uzaktan talimat verir; hep bir yanlışım vardır!!
oraya koyma nazlı yiyemezler!!
oraya değil nazlı bu tarafa!!
oysa o bölge komple mama kabı, su kabı, ya da mama kırıntısı dolu. ama annemin tam hedeflediği yer doğrudur ve ben onu bulamam!!! hep hedefi ıskalarım!!! 10cm fark bile önemlidir!!!
oraya değil nazlı!! şu tarafa!
ya altı üstü şu kadar mesafe her yer mama zaten!!
olsun orada tam görürler! senin koyduğun yerde göremezler!!
bu mu görememiş halleri? üşüştüler çoktan!
olsun o taraf daha iyi!!
yiyorlar işte.
şu tarafa koy nazlı orada daha iyi yerler!
aralarına giremem artık her yerim tüy olacak.
yıkarsın elini!! al onu oradan nazlı bu tarafa koy!!
dediğini yaptırana kadar takılmış plakla çin işkencesi yapar gibi tekrarlar; inatla yapmazsan dıdırdırdır başının etini kemirir, illa da kendi dediği doğrudur çünkü. dediği yerde de olsa aynı miktarda şımarmış tombul kedi yiyecek. ama hayır kendi dediği yerde daha iyi yerler!!!!
madem öyle kendin değiştir! ben bir daha giremem oraya.
aman nazlı ben bu yaşta eğilemem o kadar, altı üstü şunu şuraya koyacaksın.
aynı şey! aralarında yarım metre yok yaa!
aynı şey değil işte, orada daha rahat ederler.
çoktan yumulmuş, silip süpürmektedirler mamayı. kendi giremezmiş çünkü hem eğilemezmiş hem pire sıçrar diye korkarmış ya da parazit! çok hassasmış çok! e ben? bana sıçrar ben de bişey alerji yaparsa?? bunu düşünen yok!!!
böyle uzaktan uzaktan hem bağlanır kedilere, hem bana sürekli konut verir.
onu öyle yap bunu şöyle yap!! bir daha ki sefere hep dediği noktaya koysam da bir kusur bulur. ya mama azdır ya çok. hiç olmadı şuna takar; uzaktan uzaktan beğendiği sarı kedi.
nazlı sarı kedi nerede?
bilmem yok.
ama nerede?
ne bileyim ben?
işte cevaplayamayacağım bir soru daha. meşhurdur bu sorular.
diyelim ki sorduğu sorunun konusuyla ilgili olasılıkları söylüyorum; beğenmez ki!!
ama nerede nazlı?
başka yerden yiyordur.
ama nereden yiyecek nazlı?
yandaki sitelerde de besleyenler var anne.
ama öyle de olsa gelirdi, oburdur bunlar, değil mi nazlı?
belki bir yerde uyuyup kalmıştır uykucu bunlar.
nerede uyuyacak yahu?
ne bileyim ben anne kedi miyim?
uyumuş olamaz, seslere gelirdi muhakkak iyice çağır bakalım!!
zaten pispis pis dedim.
biraz daha de hadi, şu taraflara git bak bakalım çağır!!
anneme kalsa ben sitenin içinde çılgınlar gibi sarı bir kedi arayarak pispis pis diye dolanacağım saatlerce.
gelmiyor işte.
çağırmazsan gelmez tabi.
sen çağır madem!
ben bu yaşta böyle mi dolanacağım kızım??
mamanın kokusuna, sesine gelirdi, takılmıştır bir yere.
nereye nazlı nereye?
ne bileyim sarı kedi miyim ben??
amaan sen de!!
e bi yerde sıkılıyorum kızı değil de itiyim sanki, oraya uraya koşturacak beni!!
mamayı koyduğum plastik kapta biraz mama ayırdım ona kabı sallıyorum ki o sese geliyordu. ama gelmiyor. annem de kafayı oynatmak üzere.
kontrol edemediği bir şey olmadı onu kahrediyor. kedileri bile kontrol edecek. yahu komşunun köpeğini bile. bana soruyordu bu niye havlıyor diye.
saçma yere havlıyormuş şimdi havlayacak ne varmış??? öyle havaya konuşmuyordu yani bana soruyordu. cevaplarımı da beğenmiyor.
köpek o, algıları bizimkinden açık bişey duyumsamıştır. ne bileyim bir koku bir ses, rahatsız olmuştur.
ama ne?
ne bileyim ben köpek miyim?
o gün sarı kedi gelmedi. bu yüzden sinirini bozdu annem iyi mi.
benim soğukkanlı ve mantıklı davranmam anneme göre ruhsuzluk.
ben de seviyordum, pek güzeldi. ama bizim kedimiz değil sokak kedisi. bir yerde uyumuştur, başka bir yer daha cazip gelmiş orada kalmıştır. komşular da bilmiyor birisi kısırlaştırmaya götürmüş desek.
diyelim ki kötü bir şey oldu. ya da olmadı. bilmemize bir şey yapmamıza imkan yok ki. ortalarda yoksa, gelmiyorsa bilemeyiz.
ama annem bunları kabullenemez. gelecek!!!! illa da gelecek!!
gelmiyor işte. nedenini bilememek de sinir ediyor onu. ama bilemeyiz. çip takmadık ya hayvana, müneccim de değiliz.
ama anlamaz. bilecek!! neden ve nerede?
nasıl bilebiliriz ki bunu?
ama hep gelirmiş. ama gelmedi işte kedi bu hem de sokak kedisi, özgür ruhlu ve bencil.
gören bilen yok.
ama anlayamıyor kabul edemiyor. bir sebebi olmalıymış.
ama biz bilemeyiz. bunu da anlamıyor ki.
hala gelmediğini (bir saat bekledik), kimsenin görmediğini, bilmediğini, bizim de bilemediğimizi kabul edemiyor; benim bunları söylemem, ya da teselli olarak uyumuştur, yan siteye takılmıştır, esma hanımlar bişey vermiştir, karnı toktur demem bile yaramıyor; hatta daha da çileden çıkarıyor.
ne efendim umrumda değilmiş, ruhsuz muşum!!
kedi dönene ya da kesin blgi edinene kadar sokaklarda bir sokak kedisini arayacağız, bu sıcakta tansiyonumuzun çıkmasına bile bakmadan, bekleyip, çağırıp, dolanacağız, deli gibi herkese soracağız, yorulup hasta olacağız! hatta sonunda ölelim istersen!!
kendini dünyanın en mantıklı insanı varsayan annemden inciler.
bir sokak kedisini bile kontrol edemiyor!! vah vah. kontrol delisi. aa değil assla. en mantıklı en doğru şeyleri yapar..
mama saatinde bahçeye dönmeyen sarı bir sokak kedisi uğruna tansiyonunu fırlatıp hasta olmak, ölmek mesela ennn mantıklısı!!!
komşular da diyor birşeyler ama gözü görmüyor, yana yakıla kedi nerede. tabi onlara iyi görünmek uğruna onlara değil tüm kaprisi, nazı, beğenmemesi, siniri bana!
neredeyse filmlerdeki gibi emir verecek bana. patron emir verir ya bilmem kimi bulmadan dönme, bulamazsan hiç dönme falan diye.
bir süre sonra yukarı çıkıyoruz ama annem yerinde duramıyor, 10dk ya bir balkondan bakıyor gelmiş mi. şimdi kendi endişeli ve huzursuz ya kendine uymayan tüm dünya ruhsuzlar ordusu!!! dünyanın enn hassas en duyarlı insanı ve en iyi kalpli ve en mantıklı insanı kendisi. biz ölümlülerse kalpsiz, ruhsuz, duyarsız ve mantıksız zavallılarız!!
mesela kendi dediği bişey olmuyorsa, kendi dediği mantıklı gelmiyorsa karşı tarafa, o zaman da aynı.
bu ilk değil ve son da değil. ve ne yapsan zaten kabahat.
daha önce de benzer bir durum oldu. yazlıkta değildi sadece. ben de o zaman sırf takdir görebilmek için aynı annem gibi davrandım, kendimi kaptırdım; aynen aşırı hassas aşırı duyarlı bir insan gibi!!
onunla endişelenip, onunla çözüm ürettim. yine bir sokak kedisi o gün görünmemişti. aslında ben o kediyi annemden çok severdim. aslında hep öyle. annem parazit korkusundan dokunamıyor, yanaşamıyor bile. ama ben mama verirken karşılık olarak mıncık isterim!! öyle bedava mama yok hanımlar beyler!! okşatacaksınız o yumoş tüylerinizi!! :)))
o öğleden sonra, kırçıllı kediciğim gelmedi diye ben de bilhassa soğukkanlı ve mantıklı taraf olmaktan vazgeçip annemin safına geçmiştim.
beraber etrafta kediyi aradık, çağırdık gelmedi. aynen evvelsi günki yaşananlar gibi. sonra annem yorulunca yukarı çıktık balkondan kontrol etmeye başladık. aynen annem gibi davrandım. sürekli sorular sorup cevabını bulamamak ve olasılıkları beğenmeyip, yetinmeyip daha çok olasılık ve soru üretmek.
annem bir yerde vazgeçti, gelir sabaha nasılsa, ya da acıkınca kalan mamaları yer dedi. benim endişelenmeme sıkılıp ne dedi? aman sen de sinirimi bozuyorsun!!!! ben artık böyle streslere gelemem nazlı gelemem!!!
kendi beni strese, sıkıntıya sokarken iyi. ben onu sakinleştirmeye çalışırsam kötüyüm.
napsam yaranamam yani anlayacağımız o!!
ha ikisini de yapmasan; yani ne mantıklı soğukkanlı ol ne onun gibi davran. hıı onu da yaptım. arada bir ton buldum. hem destekler hem mantıklı. gene yaranamadım ki. bu kez de çağırmalarımı, çözümlerimi beğenmemişti.
dedim ya ilk değil son hiç değil.
yandaki sitededir, bir baksak mı anne?
ne işimiz var elin sitesinde?
başka zaman beni sokak sokak dolaştıracak ama! ha mesele buna kendinin karar vermiş olmasının gerekmesi. ben kendi kararımla değil onun kararıyla hareket etmeliyim.
____________________
balkondan zırt pırt bakıp bir de sesleniyor. yazlıklar da mersin'de az katlı değil ki. zaten çok oktavlı bir sesi yok. sadece ev içinde yüksek volümlü kalacak bir ses. duymaz, duyanlar da komşular ya da başka kediler.
her balkondan dönüşte başka kediler geliyor diye bana şikayet ediyor.
başkası geliyormuş sarı gelmiyormuş. ne olmuş acaba nazlı?
cevaplarımı asla beğenmez ve muhakkak aksini söyler.
bilmiyorum desem de kızıyor, ben de hiç bir şey bilmiyormuşum!!
ne akşam göründü sarı kedi, ne de sabah. ama zaten akşam görünmemesi anneme yetmişti. çok duyarlı ve hassas bir insanmış çok!!!
zaten hep dediği hem çok duyarlı ve hassas hem çok akıllı ve mantıklıymış ya.
tamamen aksini söylemiyorum ama bu özellikler kendi düşüncelerine göre şekilleniyor.
kendi neye önem vermişse o konuda hassas, kendi neye karar vermişse en mantıklısı o.
bişeyin başkasına başka şekilde mantıklı gelip hareket etmesi onu ilgilendirmez, sonuç iyi olsa bile hayret eder, çünkü kendi dediği esasen en mantıklısıdır, onun yaptığının sonucunun iyi olması sadece tesadüftür, şanstır...
sarı kedi yok diye. tansiyonu çıktı, hastalandı. bunlar senkronize oluyor zaten hastalanma dediğim baş, boyun, bel ağrısı ve fıtıklarının ağrılarının nüksetmesi.
ben de seviyorum kedileri ama bu uğurda ölecek değilim. öncelikler önemli!
yani ikimiz senkronize bir duygu birliğine tutulsak da annem beni beğenmiyor; aksi durumda bunu istemesine, beklemesine rağmen.
sabah nasıl uyanır sizce; mutlu ve huzurlu mu.
hayır hasta... ve şikayetçi.
şöyle uyuyamamış, böyle uyuyamamış, böyle hastalanmış, şöyle ağrımış.
mantıklı mı şimdi bu kadar kendini hırpalamak? bir de beni de sürüklemek???
ama sorgulamamak lazım, onun bütün davranışları ennnnnn mantıklısı... naparsa yapsın.
kendi öyle görüyor yeter. aksini söylemen esas mantıksız olan.
sürekli haklısn demenin de bir faydası yok, ona da bulur bir şey.
ne kadar rahatmışım! zavallı bir kedi ölmüş belki ben kahvaltı ediyormuşum!
napim anne ben de mi öleyim?? gelirse gelir gelmemişse ölmüş olabilir. biz elimizden geleni yaptık! her gün mama verdik, sevdim, okşadım daha bir de hasta mı olayım? ister misin ikimiz de yataklara düşelim?
aman sen de!!
gelmiyor işte! bulamıyoruz napalım var mı bir çözüm önerin??? tüm mersin'i arşınlayalım mı?
kendinin benim sinirimi bozmaya, zamanımı çalmaya hakkı var; hatta lafı bile söz konusu olamaz, olağan bir şey. ama benim aynını yapmam hata mesela!! ya da mantıklı davranmam.
işte ben gözünde hatalar abidesiyim ne de olsa domuz kocasının dölüyüm!!
kedileri besleyen herkese sorduk, tüm sitede dolaştık, çağırdık; ama gelmedi. napayım intihar mı edeyim??
bir cevap istiyor ama bazen cevap yoktur. bilemeyeceğimiz, kontrol edemeyeceğimiz şeyler var.
bu kadarı yaradı mı bari; kendini hasta etmek, benim asabımı bozmak?
iki gün geçti sonra bir anda döndü kedi.
tabi sonraki mesele de neredeydi bu kedi? kendi de üretiyor olasılıklar. benimkileri beğenmeyecek diye demiyor onunkileri onaylıyorum.
onaylamamı da beğenmiyor ki. tek amacı sadece mana muhalefet.
yan sitede takılmış belki.
olabilir.
ama öyle olsa sesi duyar gelirdi nazlı!
ya evet duymamış demek.
niye duymamış ki? acaba bi yerde kapalı mı kalmış?
olabilir.
ama öyle olsa da nazlı bu kadar iyi görünmezdi, aç kalmamış demek.
evet iyi görünüyordu anne.
acaba caddenin karşısına geçti de orada kalakaldı da dönemedi mi?
haa olabilir ha.
ama öyle olsa gece trafik dindiğinde geçerdi, gelirdi nazlı?!
belki bizim bakmadığımız anlarda geldi gitti.
ben görürdüm öyle olsa çok baktım!!
anneme kalsa balkonda uykusuz nöbet tutacaktık; iki de bir baktı ama yorulduğu anlarda beni yolladı, zaten aradan 5 dakka geçmiş ama ona saatler gibi geliyor, sürekli soruyordu. gördün mü gördün mü?
bir süre sessiz kal, yanında biter; nolmuş gelmiş mi?
bütün akşam böyle geçmişti! neredeyse uyumayacak. zaten tansiyonu çıkmış, ağrıları tutmuş...
ama mesele arıyor kendine ya işte... dedektör, radarı huzursuzluğun.
evet görürdün.
acaba kısırlaştırmaya mı götürdüler?
ameliyat izi yok ama.
iyice baktın mı?
elbette, nasıl görünmez öyle bir şey.
allah allaaaah neredeydi bu kedi o kadar gün???
günlerce ama azalarak bu olasılık tartışmaları yaşandı!!!
onaylasam aksini söyleyip çürütmeye çalıştı, açıklasam başkalarını üretti...
bu yazı bitmez!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
ha bu arada kedileri beslediğimiz için şehirdeki evimize dönmeyecekmişiz. napacaklarmış yoksa??? aç mı kalsınlarmış. bizden çook önce komşular bakıyordu zaten, biz sonradan eklemlendik. olsun aç mı kalacaklar? kalmazlar ki desen boşuna. kediler için fedayız artık... ben ne zaman bahsetsem şehirdeki evden geveliyor. napacakmış kediler biz yokken?? e en az beş kişi var besleyen yetmez mi? ama bize alışmışlar. kendi alışmış kendi aslında. şehirde de besleriz. sitede yasakmış. dışarda besleriz. yok dönmeyecekmişiz bunlar bize çok alışmış, bizim gibi bakamıyorlar bunlara...
esas mesele kediler değil beni kala arkadaşlarımdan ya da fırlayıp çıkmalarımdan alıkoyabilmek!!! bütün yaz dışarı çıkmakla ilgili yazdım durdum boşuna değil....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder