Gezi notları;
1. gün; isyağğğnnnn, uyum sorunları, şikayet, pişmanlık. reddetme?
yapamam, edemem, yürüyemem, çıkamam. ne diye geldik buraya? sen mi gidelim demiştin?! burada ne varmış ki? o öyle olur mu bu böyle olur mu?
dönsek keşke. ben gitmeyeceğim!!!
tamam ilk günün yol yorgunluğuyla dolaşmak biraz zor. ama çözüm üretmeden sırf şikayet etmek sadece başkalarının huzurunu kaçırmak demek!! ama umrunda değil ki!!
biraz sohbet ettiğimiz herkes etrafımızdan kaçıyor.. bizi gördüler mi dağılıyorlar.
bir yere geliyoruz başlıyor ay ben bittim gelemeyeceğim! tur almış başını gidiyor anne! bana ne! defolsun gitsinler!! ben burada kalıyorum!!!
nasıl döneceğiz otele? taksi tutalım o zaman!
olmaz çok uzak, bütün paramızı kı.ı kırık bir taksiye mi vereceğim??!!
eee?
ayy bilmiyorum kızım! bilmiyorum! umrumda da değil! yoruldum gitmeyeceğim!!
ha böyle çok yorulunca bir çocuk inadı tutar ki sorma gitsin! mantıktan eser namına bir şey yok! gitmem, etmem, yapmam da yapmam!
ben biraz dinlemip yetişelim dedikçe gitmemekte ısrarlı. nerden gelmiş tee buralara kmin aklına uymuş!!!! aman çok yorulmuş, artık kımıldaması imkansızmış.
ee napçaz? deyince de bir önerisi yok! bana ne diyor?!!
___________
annemle geziye, tura, yolculuğa çıkmak bir nevi dev bir bebekle boğuşmak ve bir çeşit işkence. elimden geldiğince kaçınıyor, planları sabote ediyorum. ama nafile tabi en az senede bir kere bir yolculuk çıkıyor.
aksi gibi seyahate bayıldığını, yeni yerler ve yeni tatlar keşfetmeyi çok sevdiğini iddia ediyor. ama iş gerçekleşince çok yoruluyor tabi ama çözüm üretmeden, şikayetlere ve pes etmeye başlıyor. şikayet ve dırdırıyla sadece benim değil çevresindekilerin de huzurunu kaçırıyor. hatta dar ediyor bazen. ama umurunda değil. napsınmış?
ben dedim karadeniz turu yorucu olur yürüyemezsin belki. aman sen misin yürüyemeyeceğini ima eden!!! aksini iddia etmeye ve mücadeleye, meydan okumaya bayılır. aa niye yürüyemesinmiş? o alışıkmış bir kere ben apartman çocuğuymuşum esas ben dayanamazmışım.
belin ağrımasın diyorum ama kafaya takmış, eski bir öğretmen arkadaşı tavsiye etmiş, onunla yarışacak adeta. sonuç da bu bir yerde hem de en mantıksız bir yerde pes edip, ben gitmem diye çocuk gibi tutturmak.
____________
bunlar saçma, şunlar gereksiz.
onu yemem bunu yemem. bu temiz mi?
en iyisi tost yiyelim!
akşama odada dinlenme.
'yarın çıkmayalım dinlenelim!' önerisi!
ben tuvalete çıkamadım ya sen?
bir süre sonra; sen çıktın mı? ben çıkamadım daha!
of pof, ah oh... hor hor uyku ve arada hiç uyuyamıyorum diye şikayet ederek beni uyutmama.
akşam ikide bir tuvalete çıkma sohbeti.
2. gün;
sabah; ben çıkamadım daha ya sen?
ben napacam şimdi? nasıl çıkacam tuvalete. en yisi bu gün gitmeyelim oturalım odada!!!!
e bilmem nereyi görmeyecek miyiz?
görmeyelim ne var ki! ben daha tuvalete çıkmadım!
sen çıktın mı?
gerçeğin evet çıktım olması onu sinir eder. ben niye çıkamadım aynı şeyleri yedik!!!
bugün gitmeyelim bir yere oturalım!!
zaten ona göre tatil başka bir odada uyumak-uyanmak ve tost yemek.
eskiden de masraf yapmama ve tiksinti adı altında 3-5 günlük tatil boyunca her öğün kahvaltı ve ya tost yemek. ama asla salamlı, sucuklu falan değil, ne eti belli değil, en azından peynirli olacak...
aslında bisküviyle geçirdiğimiz akşam da çok. acıktığımız için uyuyamazdık ablamla ben. özellikle de ben. yorgunluktan sabaha karşı vücudum pes edip 5'ten sonra 2 saat uyuyunca da adım mışıl mışıl uyudu!! inanmaz uyumadığıma. kabahat ben de rahatsız etmeyeyim diye yatakta kalıp gibi durursan 15 saat uyuduğunu sanır, inanır.
sonraki yıllarda öyle yapmadım, yıllarca yabancı yerlerde, tat,llerde, yolculuklarda çok ve mışıl mışıl uyumakla suçlanınca, sessiz durmama kararı aldım mecbur. sen 2-3 saat uyu ama 15 saat mışıl mışıl uyudun sanılsın ve herkese öyle densin. bir de inanmazlar.. sanki yalancı biriyim. esas kendi hiç uyuyamamışmış. uyuyor arada bir uyanıp yüksek sesle söylenip, tam dalma aşamasındaki beni uyandırırp kaçırıyor uykumu.
üstelik sadece eskiden değil halen aynı.
ama ben uyuyamayınca kıpırdanıp duruyorum iyice. gene de sabaha uyudun mu diye sorar? ona göre kendi hiç uyuyamamıştır bir tek!! dünyadaki tek uyuyamayan insan! nazlı ise oohh mışıl mışıl uyuyor, aman bir tuvalete kalktığında gözümü kapalı, sessiz görmesin!!
horlaması rahatsız ediyorsa, kulağıma tıpa takaymışım! senelerdir aynı sohbet. tıpayı, ya da tıkacı, şarap tapası gibi bir şey sanıyor. takacaksın ve hiiiiç bir şey duymayacaksın!!
oysaki tıkacım süngerden, anca elletince anlıyor... ama sadece o bir kaç gün için...
ikinci gün otel odasından çıkmayalım ısrarını
güzel manzaralar ve yöresel kumaşlar vaadiyle kırabiliyorum. yoksa cidden hiç şunları da kaçırdım derdi olmadan tv izleyecek...
çıkamadım şikayetleriyle mecburi yola çıkış ve 2. gün turu.
hala ilk günkü gibi şikayetler, beğenmemezlik. dönmek istemeler....
3. gün; iyi ki gelmişiz, burası şahane! burada yaşayanlar ne şanslı!
akşamları odadan çıkılmadığı için dinlnmiş ve mışıl mışıl uyumuş ama beni uyutmamış annem enerji dolu!
iki gündür tüm tur kişilerine bile kök söktüren, kaprisinden, şikayetinden geçilmeyen kadın gitmiş yerine seyyah gelmiş..
bilmem nere gitmeyecekmiyiz!?? aaaaa!!!
ah buralar ne kadar güzelmiş değilmi. iyi ki gelmiş.
3. gün gidilen bölge ütopyalarındaki şehir gibi anlatılarak, muhteşemliği övülüyor....
akşam dinlenme ve tuvalet sohbeti, illa.
çıktın mı çıkmadın mı? işte bütün mesele bu!!
tamam kabızlık da fena, insan kendinin şiş ve rahatsız hissediyor ama çare aranabilir, mesela aynı şeyleri yememek! meyve yemek gibi....
4. gün;
mutluluktan uçma evresi.
isyan, uyumsuzluk, reddetme ve şikayet etme evreleri sona erer! 3. gün ve 4. gün en eğlenceli günlerdir. tuvalet sohbeti kesin!!
sayemde değişik bir şeyler yenir, marketten meyve alıp, çantada otele sokulur. meyve bütün yolları açar!!!
zaten gezilecek yer sayısı azalmış, gidilen yerde dah fazla zaman kalmıştır bize. bir de alışveriş! meyve kuruları, kumaşlar, hediyelik minik obje seçimi.
eğlenceli ve nispeten mantıklı bir gün. ama bu böyle kalacak sanmayın!! ;))
hııı? ben gitmem sendromu nasıl mı aşıldı???
tur grubu ilerlemiş gitmiş, zahir bizden kurtuldular diye seviniyorlar da :))
neyse ki tedbirli bir insanım da, hem otelin adını kaydetmiştim, numarasını da hem de rehberimizin hatta tur otobüsü şöförünün!!
5. gün;
dönüş.
ayy hiç dönmesek keşke!!! buraya yerleşelim nazlı!!
(geçen sene ve önceki senelerde de aynı şeyi başka yerler için söylemişti)
dönüş günü dönmemek için sebepler aramaca...
aslında buraya yerleşeceksin!! :)) acaba burada ev fiyatları nasıl!!
yolda görülen emlakçılardan fiyat bilgisi almaca, planlar yapmaca....
the end mi sandınız? yahu ben bu kadar kısa yazabilir miyim? aşk olsun!! ^__^
du bakalım!
eh pek tabi her yolculukta ve öncesinde olduğu gibi klasikleşmiş sohbetler ve tartışmalar yerine getirildi. bu bizde bir tür ritüel sanki!!
gezi-tatil-tur öncesi;
çanta hazırlığı;
bilin bakalım ne oldu?
annem gene 1şort-1tişört yeter ve bir havlu yeter dedi!
cidden dedi.
her seferinde tartışma-sorun olsa da bir sonraki sefere çoktan unutmuş oluyor. kulak tıkacımın mucizevi şekilde beni dünyadan soyutladığını sanması gibi.
oraya defileye gitmiyormuşuz! ne gerek varmış çok kıyafete!!??
birgün dedim ki ya terlersek, koka koka mı gezeceğiz, ya leke olursa lekeli mi gezeceğiz?
çok mecbur kalırsak oradan bir tişört alıverirmişiz, sanki orada tişört üretilmiyormuymuş!
orada da tişört var ama benim de bir takıntım var aldığım bir kıyafeti yıkamadan giyemem!
daha öncede yazmışımdır, bunlar senelerce ve defalarca tartışma konumuz oldu. elimiz hafif olsun diye ve yenilerimiz yollarda yıpranmasın diye kötü kıyafetle dolaşıp, fotoğraflarda öyle çıktık.
bizi böyle ikna ettiğini de unuttuğu için bazen fotoğraflara bakıp, niye bunu giymişsin ki bu kıyafetin eskiydi bile diyebiliyor!
havlu zaten başlı başına mesele. benim banyom uzar diye iddia edip kendi önce banyoya girip, bana da ıslak havluyla kurumaya çalışmak düştüğünden beri fazla bile havlu taşıyorum!
ha eğer yaz ayında değil de sonbahar-kış- belki ilk baharın başında bir yere gitmemiz gerekmişse de yollara düşmüşsek bahanesi; hava serin banyo yapmayız havlu almayalım.
e saçımız kirlenir anne. bir şey olmaz.
annemin saçları hep kısadır, yapısı gereği çabuk şekil alır, zaten öyle süste gözü yok, biraz düzgün olsa yeter ona. hem aşırı da terlemez, haliyle saçı da çabuk bozulmaz. zaten saçına şekillendirici bir şey de kullanmaz...
benim öyle değil. ama ona göre ben yanılıyorum gerçi.
işte yaz ayları haricinde yola çıkmışsak yıkanmazsak da olur ona göre.
lisedeyken beraber tura katılmıştık. turda biz yaşlarda başka gençler de vardı. o zamanlar annemin aklına uyup sevmediğimiz ve artık yıprandığını düşündüğümüz kıyafetleri giymişiz. zaten zorla iki parça götürmüşüz. akşam da otelin bahçesinde şarkılı falan bir eğlence var.
biz de üzerimizde tüm gün giydiğimiz zaten yıpranık olduğu için iyice şekli şemali kaymış kıyafetlerimizle. ama akranlarımız üstünü değişmiş, güzel güzel giyinmiş eğleniyorlar. bize de hava atıp tepeden bakıyorlar.
ne kadar da canım sıkılmıştı. keyfim kaçmıştı benim.
annem tabi hiç farkında değil, daha da bana niye surat asıyorsun deyip zorla eğlendirmeye çalışıyor. hadi kalk pistte dans edin! diyor.
dizi çıkmış pantolonla! söyleyince de aman bende bahane arıyormuşum, boşuna onun dahuzurunu kaçırıyormuşum, oluyor.
o zamanlar annem tabi daha gençti, bu kadar çabuk yorulmaz, ayağı beli falan ağrımazdı. tırmandıkça tırmanmak, yürüdükçe yürümek isterdi . ama diğer takıntıları vardı. yemek yiyememek mesela. günlerce peynirli sandviç ve ya tost yediğimizi bilirim. hatta turdan bazıları bizi parasız sanmış, annem çok içerleyip, yeterince paramız olduğunu kanıtlamaya çalışmıştı.
işte sonraki yıllarda tecrube ede ede, dersimi aldım her zaman iki saç, iki vücut havlusu, her güne ayrı kıyafet, iç çamaşırı ve mevsime göre çorap alırım. temizlik ve bakım malzemelerimin de seyahat boyutunu! tüm itirazlara rağmen. boşuna yük ediyormuşum! defileye mi gidiyormuşuz sanki!
defileye gidiyorum evet! ve her günün fotoğrafında başka kıyafetle olacağım işte!!!!
_____-
gezi-tatil-tur sırasında;
bana uyku yok!
tam dalacam gecenin sessizliğinde bir of çeker karşı ki odalar inler! ya o kadar değil ama sessizlikte benim ödümü koparıp tam dalacakken ter içinde uyanmamı ve uykumun kaçmasına yeterdir!
sabahın ilk ışıklarında vücudum pes edip yorgunluktan 2-3 saat uyuyuncaya kadar bu durum defalarca tekrarlanır. hadi horlamasına biraz alıştım ama arada uykusu hafifçe açılıp da off demese, hatta bazen off hiç uyuyamıyorum demese!!!
hani eve gelirsin annem-baban kimse işte suratına bakarak sen mi geldin der ya ona benzer bir şey bu da, gecenin bir yarısı uyuyor musun diye sormak. uyuyordum ama sorunca uyandım!
tabi bir de gece tuvalete kalkması var. yataktan kalkma seslerini geçtim başka meseleler de çıkmadan olmaz.
mesela ışığın tuşunu bulamaz. odanın içinde tıkır tıkır tıkır tıkır... bir süre bulamazsa sinirlenmeye başlar söylenir, uyanırsın, seslenip yerini söyleyince de kızar! sen uyu!!
nasıl uyuyayım ki anne sürekli tıkırdayıp bir de söyleniyorsun!!
bu nebiçim odaymış, neredeymiş bu tuş, kimbilir ne kadar saçma biryere koydular da bulamıyor, hay ben böyle odaya, hay ben böyle otele, tur da bula bula bunu mu bulmuş!
tam elinin altındaki tulu bulamıyor. elliyor heryeri tuşun olduğu bölge hariç!!! hayır hava kararmadan da ışık sönmeden de önce kullandık banyoyu, öğrenmiş olmamız gerekmez mi yerini. nooooooo!!!
bu kez mesela tuşu bulamadı ben söyledim, içerde de tuvalet kağıdını bulamadı. söylenip duruyor bir tuvalet kağıdı takamamışlar!!! var anne diyorum.
yokmuş hani?
e yer dar, ve bir sürü ıvır zıvır yerleştirmeleri lazım. biraz geride kalmış.
tarif ediyorum hala yok diyor, hani. anne hani kapağı metal ya!
ha o kapaklı şey miydi? gece saat 3!!
yatağına döndükten sonra uykusuna kaldığı yerden devam ediyor, gerçi o hiç uyuyamamış bense mışıl mışıl uyumuşum ne güzel!!! öyle olsa bile en az üç kez beni uyandırdı. zaten zorla dalıyorum.
1- ayyy off hiç uyuyamıyorum derken tam dalacakken ben. sonra da uyuyor musun diye sordu.
2 - elektrik tuşunu ve tuvalet kağıdını bulamazken.
3- uyumuş uyanmış aklına dişini fırçalamayı unuttuğu düşmüş. kalkmış bu kez tıkırdamıyor, hışırdıyor. loş ışıkta bavulun içini karıştırıp duruyor, bulamıyor, ve söyleniyor.
ne biçim yapmışım bavulu! ne saçma şeyler varmış!
bavulu hazırlaken ikimizin kıyafet ve havlularını ayrı yerleştirdim, hatta gözünün önünde yapıp gösterdim.
küçük çekçekli bavulumuz tam ortadan ikiye ayrılır ve iki tarafta konacak eşyaları tutacak lastikleri var.
ama ben olmadan bavuldan bir şey bulması mümkün olmuyor, illa ben verecem. o kadar da zor bir şey değil oysa.
hem makyaj malzemelerimi ayrı şeffaf bir çantaya, ortak kullanacağımız şampuan gibi şeyleri ayrı şeffaf bir çantaya koymuş, turdan dönüp dinlenmek için odaya çekildiğimizde çıkarıp aynanın önüne koymuştum.
özellikle de belirttim ama hep aynı şey olur. asla bir şey bulamaz. ha gözü iyi seçmediğinden de, ama el yordamıyla da biraz anlaşılmaz mı? yok.
bu defa hışırtılarla beni uyandırdı.
ne arıyorsun?
sen uyu ben bulurum.
ama en az 5 dakikadır hışırdıyor ve bir sonuç alamıyor. üstelik tv de açık, onun ışığında.
uyandırdın işte ne arıyorsun anne?
nereye koydun diş fırçasını burada kilot var!
baş düşman kilot ve sütyen!!
tee kıyafetlerimin arasında dağınık kalmasın diye yine şeffaf bir torbaya koyduğum kilotlarımı bile bulmuş aynannın önüne bakmamış!
dedim ya anne aynanın önüne koydum diye.
ha yaa??!! dedin mi?
dedim tabi.
hatırlamıyorum, demedin.
dedim anne gösterdim bile. dedim ya sana sen de dişini fırçalarsan işte burada diye gösterdim.
bu kez aynanın önünde hışırdıyor.
ışığı yak da bak bari anne.
seni uyandırmayayım diye.
e zaten hışırtı, tıkırtıdan uyandırıyorsun.
aman sen de!
bu kez hangisi diş macunu anlayamıyor, banyonun ışığında bile.
diş macununun şekli belli değil midir?
zaten evdeyken de anlayamaz. yok diş macunu kocaman bir tüp ama başka şeyleri.
kırk yılda bir bakım yapacağı falan tutar, illa yanlış yapar.
ter kokusu önleyici spreyimi avucuna sıkıp sıkıp oh mis diye koklamak mesela.
ne güzel kokuyor nazlı bu, bundan bana da al deyip avucuna sıkıyor eline yüzüne sürüyor.
onun kolonya olduğunu neden düşündü anlayamadım.
anne o koltuk altına sıkılıyor, ter kokusunu önlemek için.
yaa! ama sen eline sıkıyordun görmüştüm.
hayır hiç elime sıkmadım, koltuk altına sıkılır o.
ele sıksan olmaz sanki, yasak mı? hapse mi atacaklar nazlı!
annecim gözüne bulaşır diye diyorum!!
spreyleri iyi göremediği için roll-on alıp veririm de sürsün diye. ama özenmiş.
göz çevresi kremimi güneş kremim sanıp tüm yüzünü sıvadığı da oldu.
temizlikten başka bir şey yapmaz cildine oldum olası, o yüzden hiç bilmiyor bunları.
nazlı bu güneş kremini nasıl yetiştiriyorsun allah aşkına? iki de bir bitiyorrdur bu. diyor bir akşam.
yooo koskoca şişe niye hemen bitsin ki.
koskoca mı? o minik kutudakinden sürdüm de bugün! bitti neredeyse.
o minik kutu göz çevresi kremi anne.
aman ya ben ne bileyim, elinde görmüştüm!
e biraz kızıyorum çünkü dikkatsiz, yanlışlıkla saçma bir şeyi gözüne sürer falan diye endişeleniyorum.
saç köpüğümü de başka bir şey sanmıştı ama neydi hatırlamıyorum...
hepsi birbirine benziyormuş. öyle diyor.
hal böyle olunca zaten hışırtıdan uyandırmış diş macununu tarif ediyorum şeffaf çantanın içindeki.
yoksa kimbilir neler birbirine karışacak.
bir de sen karışma uyu diyor.
hem bir sürü ses çıksın hem söylensin hem de ben ruhsuz gibi uyuyayım!!!
kulaklığını tak sen de!!! duymazsın bir şey!!!
bir de bu var. senelerdir kişisel bakım ürünleri satan bir mağazadan aldığım setin içinden çıkan kulak tıkaçlarından kullanırım. süngerden. ama annem bu tıkaçları ona göre tıpa! ;)) mucizevi bir obje sanıyor.
takacaksın ve hiç bir şey duymadan uyuyacaksın. oh ne güzel! nazlı mışıl mışıl uyur zaten!!
e bu sünger tıkaç ancak %25 oranında bir seste azalma sağlayabiliyor. ama bizim hanım anlamıyor.
her sene aynı şey. gösteriyorum, anlatıyorum şaşıyor. ben hiç duymazsın sanıyordum.
sadece tatillerde kullandığım , gerçi pek de işe yaramıyor ama, bu tıkacı her seferinde anlatmam gerekiyor. ama nafile.
diyorum ki, elin otel odasında hiç bir şey duymayacak kadar duyarsız bir şekilde, o kadar savunmasız yatabilirmiyim?
haa tabi olmaz!! yani duyuluyor mu?
ay elbette anne! diyorum ya sadece %25 falan azaltıyor diye!
hıı ne bileyim ben hiç duyulmuyor sanıyordum!!
her sene aayyyynnı sohbet aynı hep aynı'!!!
haliyle bana ;
geceler katran karası geceler....
böyle böyle her gece neredeyyse aynı şeyler. ben gezilerde falan 3'er saat uykuyla idare ediyorum mecburi.
sonra tur otobüsünde içim geçiyor.
o zamanda bu gençler ne kadar dayanıksız böyle oluyor!!
sen uyutmadın ki anne diyorum artık. ya bir şey bulamıyor ya gece bile offf poff diyorsun.
iç çekme falan dğil yani baya baya dış sesler off poff!!!
e sen de gitme mi diyeceksiniz.
öyle olmuyor işte. illa bir şey çıkıyor en az sene de bir, bir yere gidiliyor.
ayrı odalarda kal.
gene aynı sayılır. aradığı hiç bir şeyi bulamaz, bulsa da emin olamaz, tık tık kapı, nazlı bu muydu diş macunu?
evet anne! benim pijamam nereden sen de mi? ben bulamadım.
hep de ayrı odada ayrı para verilemiyor ki...
diyelim ki bir tanıdığımızın evinde kaldık, gene aynı bir şeyleri bulamaz ben gösterecem, ya da eline verecem. belki gece yarıları 3 kez uyandırmıyor ama hep de ayrı kalınmıyor işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder