19.08.2013

stephen king'in mersin şubesi

dün internet bağlantımda bir sorun oldu, ben de aradım , sordum işte çağrı merkezinden.
neyse görevliyle telefonda konuşuyoruz, durumu izah ediyorum, annem yandan meraklı ve yine aşırı endişeli bir halde geliyor. bana bir bakışı var ki sanki ben karakolda sorgu odasındayım.
tabi huylu ne huyundan vazgeçer ne eski alışkanlıklarndan. ben telefonda konuşurken benle sohbet etme arzusu artıyor adeta. bir tür kıskançlık gibi.
zaten çağrı merkezindeki görevlinin bulunduğu yer gürültülü, gencin sesini duyabilmek için çaba harcıyorum fazladan, dikkat kesilmişim mecburen, bu sırada annem de beni soru yağmuruna tutuyor.
nazlıı kim?
nazlıı kim aramış?
nazlıı ne diyor?

ben cevap veremedikçe annemin endişe ve merakı artıyor,

annecim çağrı merkeziyle konuşuyorum, bir dakika.

çağrı merkezi ne bilmiyor ki.
annem okumayı, incelemeyi çok sever ama iş teknoloji bağlantılı bir şeye gelince aman evlerden ırak...
tamamen yabancısı. kendini o konuda hepten kapatmış.
bir ara tv kumandasıyla bile uğraşmak istemiyordu.
bir de demez mi öğrenmenin yaşı yok. e gel internet öğreteyim aman yok der böyle eline birşey tutuşturmayayım diye elini saklayarak...
ya bozulursaymış. sanırsın saatli bomba, bozulsun yaptırılır. cık cık cık yok!!

telefondaki görevli tek tek talimat veriyor işte, dikkatle dinleyip yapmam gerek ama anneme göre kim bilir ne.

bazen böyle saplantılı gibi ben telefondayken kim kim kim diye sorması var. cevaplasan bir türlü cevaplamasan bir türlü...

anne bir dakika diyorum. ama ancak 1 dakika suskun kalabiliyor. sonra gittikçe endişeleniyor adeta, bu çağrı merkezi de ne??? mapuslara düşeceğim!!!

sonunda geldi dibine oturdu, iyice kulak kabarttı. ben de bilgisayar uzmanı değilim sonuçta, biri yardım etmezse herşeyi bilip yapamıyorum.

gerçi anneme göre bilgisayar kurduymuşum, uzmanmışım. kiminle sohbet etse öyle diyor. sonra birileri bana bilgisayarını getiriyor bedavadan tamir edebilirim falan sanıyor. ben bunu yapamam deyince de hayal kırıklığına uğruyorlar, hani uzmandın? annemin anladığı o kadar işte. bilgisayar başında çok vakit geçirdikçe sanıyor ki herşeyi biliyorum...


geldi dibime oturup dikkat kesilip telefondaki sesi duymaya çalışıyor, ben de zaten hem sıcak hem bağlantı kopmuş stres olmuşum annem de çocuk gibi dibimde... sıkıldım ama dişimi sıkıyorum.

görüyor halbuki telefondan bir şeyler duyup bilgisayara birşeyler yaptığımı, daha önce de oldu gene aynı şeyler. unutmuş..

sonra da diyor ki korkmuş öyle ciddi ciddi bir şey yapıyormuşum, konuşuyormuşum!

ne olacak ki dedim.

ne bilsinmiş herşey olabilirmiş.

çağrı merkezi çalışanları zaten çok seri konuşuyor, bölmek ve sonra kaldığın yerden devam etmek neredeyse imkansız. annemin beklentiisi kızı susturup kendine uzuuun uzun izahat vermem hatta sohbet etmem...

anlatmamışım ki ne korkmuş o da.

annecim ne olacak ki??
ne bilsinmiş işte...
kimbilir kafasında ne kuruyor... aman anlatmasın kabus senaryolarını... stephen king'in mersin şubesi vesselam!


______________________-

ohoo daha neler neler...
şimde de muhtara taktı kafayı....

site görevlisini aramışlar biz bir muhtara uğrayacakmışız.

hıh annemin kabus senaryoları başladı... anında!! sinir krizi geçirir gibi muhtarlık makamının saçmalığından, neden muhtara gidecekmişizin acayip senaryolarına vardırıyor...

nasıl acayip senaryolar anlatamam.... sinir küpü oldu. e gidelim soralım madem neymiş diyorum.
haayyyyy iyice celalleniyor! bu kez fırçayı ben yiyorum...
bu sıcakta nasıl gidecekmiş de, hiç düşünmüyorlarmış kendi kaç yaşındaymış da...vs vs vs..

yahu prosedür işte, oturup önlerine gelen her kağıt hakkında uzun uzun düşünecekler sanki. bu kimdir kaç yaşındadır sağlık sorunu nedir kaç çocuğu var...vb vs.

prosedür neyse onu uygulayacak..ne?

nerelere vardı  konu. acaba bilgisayardan bilgilerimizi çalıp sahtekarlık mı yapmışlar, acaba işte bir aynı soyadını taşıyoruz birileriyle diye onların başı derde girdi de onun için mi bizi arıyorlar, bankada accık bi birikimimiz var bankada da sokak numarası değişince düzellttirmiştik onla mı ilgili... tapu müdürlüğüyle mi ilgili, evin dask sigortasıyla mı ilgili...

gitmeden bilemeyiz ya da aramadan diyorum. ama susmuyor korku senaryolarına devam ediyor.. onla mı ilgili bunla mı ilgili...

sinir krizleri geçiriyor artık.... hatta bir ara evimizi, paramızı kaybettik... nasıl bağırrak isyan ediyor ama...

anne abartma yahu diyorum tansiyonun çıkacak. bu kez hedefte ben varım artık..

hıı yok kimbilir ne yapmışındır demiyor. sakin ol, tansiyonun çıkacak demen zaten karşı tarafta olduğunun göstergesi, düşmansın!!

hani asla unutmamalı diye bir takıntısı var ya. kendine yapılan kötülüğü asssssla unutmazmış. evet unutmaz ve bazen kendi kendine aklına getirip tee o günki sinirini gene yaşar, hastalanır. övünülecek bir şey değil ki bu.

taa biz doğmadan babaannemin yaptığı bir şeyi hatırlayıp, hasta etti kendini, dinlemiyor ki beni, üç gün evden çıkamadı...
böyle durumlarda annecim abartma, annecim sinirlenme , ne olacak ki, gider bakarız, sorarız.. vb telkin edici sözler herkesi memnun eder yatıştırır ya bizimkisini ise deli ediyor.
ne vurdumduymazlığın, ne duyarsız, ne duygusuzluğun, ne bunlar yüzünden başına bir şey gelme ihtimallerinin sıralaması kalıyor... işte anne olunca böyle korkularla dolu olurmuşun, işte yaş ilerleyip çok şey yaşayınca böyle olurmuş, ben ne bilecekmişim ki ekmek elden su göldenmiş, ne yaşamışım ki, ohhoo daha neler çekecekmişim ki...

bir de tez canlıya ama bu konuda yavaş, demiyor ki hadi gidelim neymiş, hadi arayalım neymiş. onun yerine ben çabalamasam günlerce böyle kafasında kurup kurup hasta edecek kendini...
 bir de bana kızıyor. aman demişim ki bankadaki parayla ne ilgisi var...

bilmem ben anlamadım muhtarla bankadaki minnicik birikinin ne alakası var... o kadar yaratıcı değilim demek ki...

anne diyorum, artık sağlık sisteminde herkes mahallesinin sağlık ocağına kayıtlıymış, senede bir iki arayıp soruyorlar ya beni, gelin kayıt yaptırın diyorlar. onunla ilgilidir. hani dedim ya biz özel hastaneye gidiyoruz , olsun gene de kaydınızın bulunması gerek diye söylemişti arayan hemşire. zahir onun için, ne için olacak?

zahir ile mahir ile olmazmış bu iş!!! aayyy kimbilir ne içinmiş....
bu sıcakta nasıl gidecekmiş 60kaç yaşındaymış bilmem ne...

ver kimliğini ben gideyim diyorum, olmazmış!!!

tabi nazlı salak kimbilir ne hatalar yapar... boş kağıtlara imza atar, bir yanlışlık yapıp, olmuşsa ses çıkarmaz mapuslara düşer...

ne gidiyor ne arıyor ne gönderiyor. evde sinir krizi geçiriyor, benden de geçirmemi bekliyor. ne rahat biriymişim!!!

napim anne diyorum bende senin gibi tansiyon hastası olup çıkayımmı?
hasta olmamı istemez elbet. ama hayali aynı anda bizi yatıştıran olmadan sinir krizi geçirmek sanki.... ^
böyle bağıra çağıra söve söve ve kabus senaryoları, korkunç sonlu olasılıklar hayal edip dillendirilerek bayılıncaya kadar kriz geçirmek....

ohh asla unutmam, affetmem.. kafamda kurar hasta olurum..

annemdeki mantık.. kötü şeyleri hiç unutmamış bunla övünüyor, ama o zaman nefret küpü oluyor, sinir küpü, değmeyecek hatta çoktaaan ölmüş kişiler için bile hala büyük bir zevkle  kin tutuyor.

işte diyorum o hasta ruhluların da istediği bu seni bir an için değil bir ömür üzmek, sen isteklerini yerine getirmiş oluyorsun böylece.... bir an için doğru diyor ama napsınmış elinde değilmiş...


oh ben ne rahat insanmışım hiç sinirlenmiyor üzülmüyormuşum benim gibi olmak istermişmiş!!!

hani ben çok sinirliydim noldu? ters cevaplar veriyordum,  dışarı çıkmak için hazırlanırken bile sinirleniyordum (kendi acele ettirdiği için), hiç bir şeyi beğenmiyordum, kırıldığım kimseleri siliveriyordum, hatta çok sinirlenince küfür ediyordum. bunları biliyor ve beğenmeyerek kafama kakıyordu.  şimdi ohh ne rahat! olmuşum.

bazen böyle yorgun ve sinirli olunca kızıyordu bana, ne varmış ki bunda diye? benim sinirlendiklerimi sinirlenilecek önemde bulmayarak beni daha da çok kızdırıyor, sonrada bağırmakla suçluyordu. noldu da rahat oldum?

hani huzursuzdum, suratsızdım, sınav zamanları sinirimden evde kuş uçurtmuyor, herhangi bir seste gürültü diye kızıyordum, dikkatimin dağıtılmasına sinirlenip tepki gösterince ne kadar sinirli bir insandım.

alışverişte sıkılan kabinde kıyafet denerken sinirlenen biriydim. normal değil bunlar demişti bir gün!!

mesela şimdi bu olasılıklarla asabımı bozup hasta olup hastaneye kaldırılmalıyım, ama olmuyor çünkü rahat bir insanım!!

sakin bir zamanda demiştim ki, gene böyle saçma bir şeyden sinir krizi geiriyordu, hayır menapoz yılları da geride kaldı, bu ne şimdi?
e sen sinir krizi geçirip kendini boş yere harap ederken birinin sakin kalması gerek anne, diyelim ki tansiyonun fırladı bayıldı, e yanında bi ben varım, bende sinirlendim kötü oldum, kim ilgilenecek senle? kimizde beteriz diyelim ne olacak? hem sinirli hem telaşlı...
 böyle sinir krizi gibi günlerin ertesi günü falan da sahte bir neşe ve iyimserlikle geçirir gününü. ama o kadar abartılı ki bu hali beni sinir eder. şarkılar söyleyerek kahvaltı falan hazırlar, çiçeklerle bebek gibi konuşur, çıkıp dışarda dolaşmak ister, yeni bir şeyler almak ister....


vs vb sizin yaratıcılığınıza bırakıyorum senaryoların gerisini... aslında hiç kimseyle işin-ilişkin-iletişimin olmayacak, dağın başında elektriksiz falan yaşayacakmışısın...sonuç bu!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder