hava bugün kapalı mersin'de.
ilkbaharın ortasında sonbaharı yaşıyoruz. yaşşasın tişörte geçtik derken dolaptaki hırkalar geri çıktı.
neyse, annem hava kapalı diye sinirli bu kez. böyle kararsız havadan nefret edermiş. güneş mi çıkacak yağmur mu yağacak bellisizmiş. ne giyecekmiş şimdi? yağmur yağarsa da saçı bozulurmuş. ayyyy nefret edermiş böyle havadan! evin içinde dolanıyor, her pencereden bir bakıyor ve böyle söylenip, yüksek tonda, küfrederek hafiften havaya.
gıcık bir gri hava evet, yağmur sıcağı var ama başlamadı. zaten rutubetli bir havası olan şehrimizde böylesine yağmur öncesi havalarda rutubet iyice artar, ince telli saçlara sahip olan bizlerin saçları büzüşür. şekli bozulur. bu da huzursuzluk yaratabilir. hadi benim gibi süslü biri gıcık olur da anneme ne olyor bilemedim.
buna gıcık olunur ama onunkisi bildiğin sinir. ya da sinirlenmek için bahane aramak. bulamayınca havaya çatmak..
sinirinden mi havaya küfrediyor tansiyonu çıkıyor, tansiyonu aslında yüksek olduğundan mı havaya bile sinirlenip küfrediyor anlamadım.
dışarı mı çıkacaktın diyorum. hayır ama ya çıkarsaymış da saçı bozulursaymış. bellisiz bir durum için olasılık için sinir küpüne döndürüyor kendini. ha bir tek kendini gerse iyi bari. yok beni de beraberinde götürecek.
bende sevmem bu gıcık havayı diyorum. duygu birliği olursa kendini yalnız hissetmez falan da boşverir belki diye.
çıkmayız bizde diyorum. niyeymiş? ev hapsine mi çarptırılmışız?! diyerekten bana fırça basıyor.
sanırsın çıkmayacaksın diye emir vermişim.
neden dışarı çıkmasınmış, neden çıkamayacakmış, izin mi alacakmış, belki çıkıp bir yere gidecekmiş, belki dolaşacakmış!!! neymiş yani ev hapsine mi çarptırılmış. bana çemkiriyor.
of dedim iyi çık, çıkma diyen mi var? bir de diyeymişim bari!!
ben böyle hergün dışarılara çıkmalardaysam kızaraktan hafif bana hergün nereye gidiyorsun, mecbur musun, ne gerek var gibisinden birşeyler der. sonra ben de niye ev hapsine mi çarptırıldım da çıkmayacağım? derim. şimdi de annem benden replik çalıyor aynısını diyor.
hayır ben ona çıkmasan da olur falan demiyorum ki. vazgeçebilir, erteleyebiliriz istersek demeye çalışıyorum. ama ben üstüste hergün dışarı (akşam da değil pek ha) çıkıp duruyorsam annem çıkmamı istemediğini belirterek konuşur. hatta açıktan ne gerek var gitmeye demelere başlar. bahaneler arar. perdeler yıkanıp asılacakmış, hiç evde durmuyormuşum ki pis kokmuşlar! bahane çok. aynı kişilerle her gün görüşmek iyi sonuç vermeyebilirmiş. hava çok sıcakmış, hava çok soğukmuş, rüzgarlıymış, yağmurluymuş, kararsızmış.vs vb.
gitmeyeceksin diye yasak koyamıyor baskıcı anne, yasakçı anne olmayacakmış. ama onun yerine başka bahaneler uydurur işte. ama ben oralı olmayınca da surat asar.
oldu ki günlerce evden çıkmadım. ders çalışıyorum, hastayım, ya da moralim bozuk artık her neyse. o zaman da çıkmamı ister iyi mi. iki gün evden çıkmamışsam artık depresyona girip öleceğimden mi korkuyor. ki bir konuşmasında bunu ima ettiydi, bilmem kim depresyona girmiş, bilmem ne ne olmuş, ölmüş. üçüncü günü iki de bir kapıma gelip bugün çıkmayacak mısın? istersen şuraya git, istersen buraya git, şeker lazım markete git, şu lazım buraya git, şunu ara buluş, bunu ara görüş, demelere başlar. akşama doğru hala dışarı çıkmamışsam gene kapımda belirip bugün çıkmayacaksın herhalde demelere başlar. beni markete gitmeye mecbur etmeye çalışır. süt ve pastaban al da pasta yapıp yiyelim. şampuan az kalmış, saçımızı yıkayamayacağız git al.
hep dışarı çıkmama da hep evde oturmama da tamamen karşı değil. ama kendi bilgisi dahilinde ve kontrolü altında olsun istiyor. çok da belli etmemeye çalışarak.
ha bir de dışarı çıkmayı ya da çıkmamayı belirleyecek şey saat. eğer saat 16.00'ı geçmişse artık bu saatten sonra çıkmaya değmez olur anneme göre.
bir ara da (dönem dönem olan bir şey) herşeyi beraber yapmamız gerektiğine inanıdırmıştı kendini. herşeyi beraber yapıp , her yere de beraber gideceğiz. artık neye kuruntulandıysa. ya da kendini yalnız hissediyordu, teyzem şehirdışındaydı.
arkadaşlarımla bile yalnız görüşmek için iş çevirmek zorunda kalıyordum.
arada sırada hortlar bu durum. banyoya habersiz girsem evin içinde arayıp merak eder beni.
salondan çıkıyorsam akşamın bir vakti nereye diye sormuşluğu var. akşamın 22.00 civarında hiç bir planım olmadan nereye gitmemi bekliyorsa.
eğer salona kısa sürede dönmezsem odaya merak edip evin içinde arayı ne yaptığıma bakar, yüzünde garip bir ifade. tutatım kendimi kavga çıkmasın diye.
evin içinde napmamı bekliyor ki.
başka yöntemler de var. illa survivor izleyecek ve bana da izletecek. önceki senelerde de böyleydi gene böyle. ben izlemek istemiyorum ki, ilgimi çekmiyor. gidip bilgisayar başına geçiyorum ya da odama çekilip dergi, kitap okuyorum. anneme göre çok şey kaçırıyorum. ta salondan seslenip durur. izlemeyeceğimi, merak etmediğimi defalarca belirtmiş olmama rağmen.
-nazlıııı, başladı!!
ne bilim ben ne başladı. survivor başladı bilmem ki ben.
+ne başladı?
-e, survivor başladı!!!
+iyi başlasın! bana ne!
o kadar buyurgan söylüyor ki terslememek imkansıza yakın. hayal kırgınlığı yaşıyor adeta survivor sevmiyoru diye.
geçen sene survivoru izlemeyeceğimi anlatana kadar bile program bitmeye yaklaştı. ama bu sene gene umutlanmış izleyeceğim konusunda. ha izlemiyorum diye bana anlatıyor bir de. hani çok ilginç bir olayı kısaca geçse iyi. uzun uzun analiz yapmak istiyor. ama ben adamları hiç tanımıyorum ki bir de. anlamsız geliyor kim kim anlamıyorum. sonra anlamadığımı anlayınca da kızıyor bana. izlemezsem böyle olurmuş işte!!
zaten muhteşem yüzyıl'ı, yalan dünya'yı bir iki diziyi daha beraber izliyoruz. illa da survivor da.
haftada bir bölüm olsa hadi belki. bazen kırmayıp izliyorum. ama sıkılıyorum, haftada üç gün üç bölüm ve çok uzun.
ha bazen izlerken de alay konusu oluyorum diline. ben bu yarışa katılsam hemen elenirmişim, çok komikmiş, hiç beceremezmişim. ben olsammış orada uyuyamazmışım ağlarmışım böcek var diye. ben olsam o kalabalıkla da uyuyamazmışım, bu kadar çok insanla da anlaşamazmışım. kendimi de hiç gösteremezmişim hemen ilk hafta elerlermiş ya da dayanıksızlığıma acıyıp hemen gönderirlermiş. aslında zaten başta Acun beni seçmezmiş ama ola ki seçilsemmiş... izlemek bile ilgimi çekmezken neden katılmak isteyeyim ki zaten?
son zamanlarda favorisi duygu adlı yarışmacı. öve öve bitiremedi kızın mücadeleci ruhunu.
iyi dedim nüfusuna geçir!! bir güldü bir güldü. kıskanmışmıymışım?
evet doğa koşulları ve sporda o kadar dayanıklı ve mücadeleci olmayabilirim ama ben hiç bir şeyle mücadele etmiyor muyum??
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder