bu defa kısa yazcam, valla!!
:))
Geçende ufak bir sağlık sorunu yaşadım. bayanlara özel birşey. anladınız siz onu. doktora gitmeye karar verdim, bu iş böyle olmayacak. kendi kendine düzeleceği yok. çok mühim bişey değil, kadınlarda sık raslanan bir durum.
ama malum daha önceden de çeşitli yazılarda konu açıldığı üzere annemin doktor meselesi-korkusu üzerine birşeyler yazmıştım.
hiç sevmez doktora gitmeyi, ölümüne korkuyor, napsam olmuyor. sen gitmezsen ben de gitmem tehdidim bile işe yaramıyor. korkusu öyle büyümüş ki yani benim bile doktor yüzü görmeme ihtimalimi önemsemiyor.
tabi bu arada korktuğunu da inkar ediyor. kendini o kadar iyi tanıyormuş ki hastalıklarını da çözebilirmiş. doktor ne bilecekmiş ki. kendi daha iyi tanı koyarmış, bir işte ilaç yazamamış o kadarmış fark!!
öyle çok basit şeyler için doktora gitmeye gerek yokmuş. ama bir grip bile günlerce haftalarca sürebiliyor bazen. ama gitmiyor. yerine hasta dolaşıp, sıkılıyor ve sinirleniyor. ölsem de kurtulsam demeye başlıyor.
daha birkeç sene önce artık birinden bir domuz mu keçi mi o sıra hangi virüs salgınsa artık o, bilemiyoruz tabi doktora gitmediği için. neyse bir gribe yakalandı ki nereden baksan bir ay sürdü. doktor kelimes. aman çıkmasın ağzımdan. sanırsın devletine ihanet etmiş bir hainim! öyle bir kin dolu yan bakış!! o hasta halinde ve aslında o ufacık bedeninden öyle gür bir sesle de isyan ediyor ki doktora gitmem diye. tamam kısa ve zayıf ama herhalde ben de onu kucaklayıp, sırtıma atıp zorla götüremem doktora.
zaten denesem var ya gözü döner korkusundan kafamı falan kırar!!
bu ne şiddet bu ne celalse kıyameti koparıyor doktor deyince. öyle sürünerek yaşamaya razı aklısıra, ya da ölüp kurtulmaya. bu arada da bana çektirmeye!!
naptıysam ikna olmadı yaa. ya dedim şu salgın, bulaşıcı griptense. ölürmüş o da!! ya dedim bana bulaşırsa ben de mi öleyim??? allah korusun, allah gecinden versin.
zorla kendi kendine atlattı hastalığı. bol bol çorba ve kilolarca narenciye tüketerek. zaten çok ilaç kullanmak hiç de iyi birşey değilmiş!! bir sürü yan etkileri olurmuşmuş.
güya ben de ona ders verecem, hastalandım mı ben de gitmez yüzüne de bana hiç iyi örnek olmadığını söylerim. ama oralı değil. bir acıma duygusu var ama.. sen gitmezsen ben de gitmem oyununu bile yemiyor.
hiç korkmazmış!!!
bir süre ben gitmemeye inat eder ona ders vermeye kalkarsam da bu kez benim korktuğumu düşünüyor. hatta yazmışımdır bir keresinde bana çok kötü bir sonuç-haber falan almaktan korktuğumu düşündüğünü söyledi.
aklıma bile gelmedi. ben de aslında az paranoyak değilimdir hani ama sırf ateşlendim diye oturup gebereceğimi de düşünmem. saçma.
neyse karar verip de bir durumda doktora gideceksem de illa benle gelmek ister. ha eskiden beni susturup kendi konuşması ayrı bir mevzu. eskidendi. şimdilerde benim korkabileceğimi ima ederek benle gelmek istiyor. bir gün laf arasında tabi üstü örtülü biçimde eğer kötü bir haber alırsam yalnız olmamamın daha iyi olacağını düşündüğünü söyledi!!
niye kötü haber alayım ki????
her anne herhalde çocuğu için endişe duyar ama bu ne karamsarlık? doktor görmeye görmeye oldu u bence!
doktorlar felaket tellalı sanırsın. anneme göre öyle..
neyse işte geçende eski kist mevzuum nüksetti herhalde, o yüzden kızlar arasında dedim. ama ayıp bulduğumdan değil bu konularda konuşmayı, yazmayı.
neyse karar verdim, randevu aldım, gideceğim. benimle gelmek istedi. ha bir de benim doktora derdimi anlatamayacağımı sanması var ki aynı kadın bana iki de bir çok laf biliyorsun sen!! der durur.
gelmesini istemedim. ara da bir yıl, artık ne zamansa benle gelmesine müsade etmiştim. pişman oldumdu.
o zaman doktorum, ultrason cihazıyla bakmak istedi benim yumurtalıklara. iyi tamam. bunda ne var ki. ama annemin yüz ifadesini bir görseniz. makinanın ekranında, yumurtalığımın içinde Alien filminden falan bir yaratık belirecek sanırsınız!! öyle bir ifade. altı üstü bir ceviz kadar bir kist. ama annemde veremliyim ve ölüm döşeğindeyimmiş gibi bir ifade. durduk yere içini karartır.
doktor, hastane, muayene deyinde aklına sırf kabus senaryoları geliyor. sırf bakışları ola iyi, sürekli konuşma isteği, ben eksik söyleyeceğim ve bu yüzden mahvolacağım... hani diyorum ya sadede gelememe diye.. ilk regl olduğum günden başlayacak anlattırmaya bana. konuşturmuyorum, tembihledim diye huzursuzlanıyor, sürekli kaş göz işaretleri. doktorun yanında onu suskun tutabilmek için onun yüzünden insanların beni aptal sandığını söyledim.
bu kez yalnız gittim. çok önemli bir şey değil de nolur nolmaz önlem ve gelecekte başıma gelebilecekleri önlemek açısından. zaten bir şey çıktığı da yok. ama doktor gene de bir kan testi istedi. fakat o gün aç karnına çıkmadığım için ertesi güne kaldı tahlil.
annem bu tahlil konusunu duyunca işkillendi. belli ki içinden doktor tahlil istediğine göre korkunç bir şey var dedi. güya bir de belli etmeyecek bana.
ertesi sabah zaten erken gidecektim baktım annem çoktaan kalkmış, endişeli bekliyor. ben de geleyim diye tutturdu. sabah sabah ne gerek var yola düşmeye, muhakkak ki bir kaç kişi de sıra olacak, orada beklemesine ne gerek var. zaten kan alacaklar sonuç anca akşam üstüne çıkar. beş on dakikalık bir şey için onca yolu çekmesine ne gerek var.
ya işte bir de bu gereksiz derecede paranoyak ve karamsar tutumu beni de endişe ettirir. eski tecrubelerimden bilirim. ben aslında pek önemsemiyor, korkmuyorumdur. ama annem o kadar endişe ve korku iindedir ki bana da yansıtır. yanımda kimse yokken bişey gelmez aklıma, korkmam. ama annem yanımdayken tedirgin olurum. hem hastaneden hem doktordan hem de iğneden hazzetmiyor ya..
benim de kötü olmama yol açar. yalnızken yaptırdığım iğneyi hissetmezken annem de yanımdaysa onun yüzünden ve hatta ben hasta olmama rağmen benim onun tedirginliğine tedirgin olmamdan birşeyler ters gider. damarı bulamaz vs birşey olur...
tepemde müfettiş gibi de dikildiği için zahir hemşireyi de endişelendiriyor, heyecanlandırıyor. iki de bir de korkma ha der!!
birkeresinde, yahu daha iki yıl evvel. 30 yaşındaki kızına iğne yaptırırken korkma diyordu!!
işte bu abartılı endişeli davranışları yüzünden insanlar beni aptal, korkak ve bu yüzden kendini ifade bile edemeyen aciz biri sanmışlardı.
korktuğum falan da yok, acısa ne olacak ki. geçer. altı üstü iğne işte. anestezisiz ameliyetla bir yerimi koparmıyor ya, manyak değil sonuçta hemşire.
annemin bu aşırı endişelerinin yaydığı olumsuz enerjinin aksilik çıkardığını düşündüm. kendim hallediyorum.
neyse sabah gelecekmiş benle. istemedim. bir de cümlenin başında mahsus 'istersen' diyor.
"neden isteyeyim? bu kadar mı ödlek tavuğum anne gözünde? bu kadar mı zayıfım?"
'amaan sen de nazlı!!'
kendi benden çok korkuyor ha. bıraksan benden kan alınırken dizine vura vura vah benim talihsiz yavrum diye ağlayacak.
işte zaten bu aşırı abartılı endişeli halleri yüzünden beni aptal sanmaları bir yana ölümcül bir hastalıkla allah korousun pençeleşiyorum sanan da oldu. acıyarak bakıyorlar yüzüme. vah zavallı kız pek de gençmiş der gibi. dayanamayıp ben çatıyorum artık. altı üstü bir tahlil diye.
tabi annemin haline kapılıp benim bilmediğim şeyler olduğunu da sanmış olabilirlerdi ya... artık o kadarını bilemem.
kendim gittim sıram gelince ooh rahat rahat oturdum koltuğa kanımı aldılar. iğneyi neredeyse hissetmedim bile.
tahlil sonucu öğleden sonraya kaldı. o kadar saati dışarda geçirmek istemedim eve dönüp bekledim. vakti gelince de çıktım gittim hastaneye.
maşşallah!! hiç bir şey yok... ben zaten çıkacağını da düşünmemiştim ki.. hemen 5 dakikada bitince işim, gideyim de dedim bir forumda dolaşayım, son indirimden bir şey alabilirim belki kendime. ya da yeni sezon neon renklerde bir bluz falan..
kaptırmışım, 2 saat gezmişim. meğer geciktim diye annem merakından ölmüş. eve gidince beni yine o garip yüz ifadesiyle karşıladı. nasıl tarif etsem acıma, üzüntü, hayal kırıklığı, isyan karışımı bir yüz ifadesi.
çocukken baktığımız balıklar, kuşlar falan öldüğünde bize bunu söylerken ki yüz ifadesinin bir versiyonu.
ya da büyük annemizin öldüğü zamanki.
allah rahmet eylesin büyük annemiz öldüğünde ablam lisede ben ortaokuldaydım. zaten epeydir hastaydı kendisi. neyse. annem bu ölüm haberini bize çok zor vermişti. ana tabi sonuçta kendi annesi ve bu gerçek ona daha zor gelmiş olmalı. ama bize bunu söylerken ki işte o yüz ifadesi yok mu. bir de öyle söylemişti ki biz o yaşta hala ölümün ne olduğunu bilmiyormuşuz gibi. cennete gitti demişti. o kadar da küçük değildik, aptal da değildik. biliyorduk ölüm ne. nasıl öğrenmişsek artık. ama annem hala bilmiyormuşuz gibiydi. ama bu konuda alınan bir tek bendim neden ölüm ne bilmeyelimdi aptal mıydık biz. ablam alınmazdı böyle şeylere. aptal yerine konulduğunu ya da konulduğumuzu hiç anlamazdı. bir gün söylemiştim. yok aslında farklı konularda kaç kez. hiç öyle düşünmemiştim derdi böyle durumlarda ne güzel derdim içimden keşke benim de aklıma gelmese de böyle alınmasam, kızmasam, daha kolay mı olur hayat...
neyse eve gelince o yüz ifadesi karşıladı beni. bense elimde alışveriş torbaları, ohoo çoktan unutmuşum hastaneden çıktığımı, tahlili falan.
ben gecikince çok merak etmiş, endişelenmiş, kötü bir şey oldu sanmış, kızarım diye de arayamamış.
ne oldu ne çıktı diyor tahlil sonucu. belli ki kendini en kötüsüne hazırlamış.
gecikmişim de ya, kötü birşey çıktı ve ben dayanamayıp hastanede bayıldım, yataklara düştüm ya da tövbe tövbee.. ama onun aklı böyle çalışıyor gerçekten!!! hep en kötüsü karamsarına.
bir de beni karamsar bulur! kendi iyimsermişmiş. o iyimser gibi yapıp kendini kandırmaya çalıştığı anlardaki yapaylığı bir görseniz...
'ne çıktı?' diyor korkuyla.
ama bu saçma derecede kötümser halleri beni deli ediyor!! "ne çıkacak anne?? üç günlük ömrüm kaldığı mı??ayyy!!"
ne bilecekmiş? aramamışım geç gelmişim!!
"ne kadar karamsarsın yaa!! tahlilden illa bir şey mi çıkar"
'ne bileyim nazlı, doktor tahlili kötü birşey görmüş ki istemiş diye düşündüm'
"önlem olarak isteyemez mi!"
ona öyle gelmiyormuş. tahlil dediğin önlem olarak istenmezmiş ki, bir terslik sezmiş ki doktor istemiş.. tahlil kanıtı olurmuş teşhisinin...
'hiç bir şey mi çıkmamış' diyor. o kadar emin değil ki, çıksa rahatlayacak. sanırsın, saattlerce karabasan hayaller kurdu ve sonra bunlar yıkıldı.
"yakında delirebileceğim çıkmış anne!!"
ben de pek iyimser biri sayılmam ama bu kadar da paranoyak değilim. kolum ağrıyor diye kol kanseri olduğumu ve öleceğimi düşünmem. ters hareket yaptım da hamladı zaar derim içimden. ohoo ama anneme kalsa...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder