başım ağrıyor sık sık. karşınızda bi migren maduru var. ooof of!
anneme göre bilgisayar başında zaman geçirmekten gözüm ve başım ağrırmış. gözüm ağrımıyor ki!
bilgisayar yerine annemle oturmalı, tv izlemeli (! e bilgisayar gibi ekran bu da! hayır ama tv ekranıyla aramda mesafe varmış) ve en güzeli sohbet etmeliymişim.!!
yani ya annem konuşacak 30-40 hatta 55 yıl öncesini, anılarını anlatacak, olumlu anılar da var elbet, ama Türk kadınıyız çok çekeriz ya pek çoğu kötü-kötümser anılar, hem de kaçıncı kez... hani zaten aynı şeyleri defalarca duymak ve konuşmak var işin içinde, ya da benimle ilgili artık duymak istemediğim bir takım anılar tekrar ısıtılıp önüme getirilecek. mevzu istediği kadar geçmişte kalsın tekrarlanarak defalarca konuşmak anneme göre aşmanın yöntemi. bu konuda inatla israrcı, oğlak ve aslan burcunun bir karışımı olan anneme göre en doğru doğrular anneminkiler, yöntemler de. ben ise olumsuz bir şeyi kısa sürede hazmettikten sonra bir ya da iki kez konuşup unutmaya bakarım. bu kaçmak anneme göre. hiç konuşmuyor ve olmamış gibi davranmıyorum ki tam tersi gerçeği hemen görür kaçmadan üstüne gider hemen sorunu çözüp, hazmedip sonra da artık önemsememek, üzülmemek isterim. tamamen unutulmasa da eski etkisi olmasın isterim her fırsatta aklıma getirip tansiyonum çıksın istemem. bu annemin yöntemidir.
kinci değilim. ha o kalbimi kıran kişiyi defterden silerim, görsem tanımazdan gelirim, uzatmam. biiti benim için yok.
ama işte annem tersi, hani yani allahtan başıma felaket gelmedi şükür. her insanın başına gelen hayal kırıklıkları, dost kazıkları, ayrılık falan.
ama kafamda o olay bittikten sonra zırt pırt hatırlayıp mideme kramplar girsin tansiyonum oynasın da istemem. bu mantıksız mı yaa?? kendini savunmanın bir çeşidi.
ama anlatabilirsen anneme anlat. ona göre ya kaçmak ya bastırmak.
mahvolarak ağlayıp hastanelere düşsem ohh en azından rahatladın diyecek. sonra da zavallı nazlıcık diye acıyacak.
bu konular açıldı mı anında tepem atıyor, kapatıyorum konuyu ve artık o dosyanın bir daha açılmasını temcit pilavı mıdır nedir onun gibi önüme sunulmasını istemiyorum. yok yani cidden o ilk anlardaki kadar üzülmüyor sinirlenmiyorum o olay her neyse. bu benim tarzım ama annem kendininkini dayatmakta ısrarlı.
o hatırlayıp hatırlayıp sinirlenir, uykusu kaçar hatırlar, hatırladığı için uykusu kaçar.. zincirleme kısır döngü.
tee bilmem ne zaman dershane yıllarında yakın gördüğüm bir arkadaşımla yaşadığım sorunu hatırlatıyor. çocuktuk ki artık ne üzülüyor ne sinirleniyorum tek düşündüğüm şimdiki aklım olsa vereceğim daha sert cevaplar. ama zamanında verdiklerimle yetinmek zorundayım değil mi? keşke böyle olmasaydı demekten başka ne var! amaan boşşver! biraz boş vermek lazım be ya! gel de anneme anlat.
ha ben de kinciyim yok yani affetmem sadece zaman aşımına uğrar. tutup 14 yıl önceki şey için ilk okul çocuğu hıncında kızı bulup ders mi vereyim şimdi? anneme göre evet. o aptal kız hatırlamıyordur bile! sonra zavallıcık kendini önemli zannedecek, vicdan mı yapacak sanıyorsu anne!?? aa bak nazlı beni unutmamış, ay ne kadar üzmüşüüm. için için kendini unutulmaz sanıp sevinir enayi..
iyi ki zaman makinası falan yok annem beni zorla bindirir bindirir aynı şeyleri yaşamam için uğraşırdı. ona göre aşma bu, sıksık hatırlayıp sinirlenip üzülmek. kendi ruh ve beden sağlığıyla kendi oynuyor. söyleyince ben kabahatliyim. o aşmış ki1 aşsan bu kadar tekrar hırpalanırmısın?
napim ben böyleyim diyor. ee ben de böyleyim anne! hayır benim böylem olmalı!
kabul etmiyor asla... uğraşıp bir şekilde konuyu kapatmak ya da değiştirmek bana kalıyor.
ay gene konudan saptım yaa! başağrısından nereye. ben de de zihin sıçraması var işte.. :)
başım ağrıyor diye annemle oturup eski defterleri karıştıracağız! ne iyi çözüm!
ya da bazen balkona gel oturalım diyor. ama bakacak ekran olmayınca (varken de açılabilir de neyse) illa eski defterler karıştırılacak... kırk yılda bir komik ya da en azından olumlu bir anı çıkar ortaya...
zincirleme başağrısı.
bir keç kez denedim eski dosyalar açıldığında hararetli konuşmalar üzülmelere. valla içimden de gelmiyor. sırf gönlü olsun kızım da kinci hiç unutmaz affetmez desin diye. bu kez de acıdı bana yahu! başımı omzuna yaslayıp ağlayacak mışım? üzülmüyorum oysa insan doğasını anlamaya çalışıyorum neden böyle yapmış olabilir diye. olsa olsa kızıyorum o kişiye ve aptal buluyorum. aptallıklarının örneklerini hatırlayıp verebiliyorum.
hani derler ya affetmek erdemdir, affedip hayatınıza devam edin falan fiştan. sakın bunları annemin yanında demeyin! ağzınızın payını verir ve bana olumsuz bir anı daha çıkar.
anneme göre affetmek görmezden gelmek, kaçmak ile falan eş değer. o kendi yönteminden kesinlikle emin!! kin tutmak, her fırsatta hatırlayıp üzülmek, sinirlenmek uykusuz kalma tansiyonunun çıkması pahasına o olayı yeniden hatırlamak, konuşmak...
ama kendi kendini değmeyecek insanlar için yıpratıyorsun anne! yetmiyor beni de sürüklüyorsun!
ooo hain annenin yöntemine nasıl laf edersin??
ağlamıyor muşum, kaçıyormuşum meselelerden falan.. başlıyor gene... ağlasam da zavallıymışım muhtaçmışım gibi davranıyorsun diyorum. hiç de bile... her konu da abartıyor işte kinde de acımada da.. yaralı bir sokak kedisiymişim gibi...
ikizler bile bu kadar ayrı olabiliyorken kendinin kopyası olmamı nasıl bekliyor anlamıyorum. ona göre ne böyle bir beklentisi var ne de dayatması. sadece fikirlerini beyan ediyormuş. ama illa onaylayıp uygulamamı istiyor...
ben de mi tansiyon hastası olayım yahu! çok şükür daha az kinciyim sana göre! daha önümde yıllar var kimbilir ne kadar manyakla uğraşacağım? her seferinde kendimi paralayım mı? hasta mı olayım?
yok allah korusun yavrum.
ee anne tek güçlü insan sen misin hayatta? neden ben kendi doğrularım ve yöntemlerimle güçlü olamıyorum ki??
hem ben çok daha mantıklıyım şükür..
acımayı abarttığı dönemler ne kadar sokak hayvanı varsa eve doldurmak da istiyor. ben de seviyorum ama evde 20 hasta hayvanla 20 yıl yaşayamam ki! hasta bakıcı değilim, ileriki ömrümden umutsuz değilim o kadar da. (bir gün nasılsa evlenmiyor haliyle çocuk da yapmıyorsun bari kedi bak dedi de), bunu bilerek, düşünerek davranmak zorundayım. o dönemler gel de anlat, karşında zırlayan bir anne! ama bakarız nazlı?? başka çareler buluyorum veterinerde tedavi ettirmek, bir barınağa götürmek gibi.
nefreti-kini de abartılı ... bende beni üzenleri dövmek isterim ama sonuçta karakola, hastaneye ya da mapusa düşmek istemem.. aptal olsam da o hararetle gazlasam neler gelecek kimbilir başıma.. hani olay sıcakken ve bahsediyorken hala..
bir arkadaşla saçma bir tartışma yaşamıştık, görüşmeyi kestim tabi önce ağzının payını verdim. için için kompleksleri olan kıskanç biriydi. neyse bir kaç hafta geçmiş annem o ateş ve kinle gecenin bir saati olmuş konuşmayalı haftalar olmuş, illa arayıp bilmem ne de! sen de bana şunu dediydin bunu ettiydin! neredeyse benim babam senin bababnı döver ilkokul çocuğu hırsı. ona göre zırt pırt arayıp haşlamalı, tüm ortak tanıdıklarımızı, hocalarımıza anlatmalıyım. küçük çocuklar gibi mi kin tutayım? söyleyeceğimi söylemiştim suratına zaten.. ama ya benim haksız olduğumu düşünürlerseymiş, hep başkalarının düşünceleri... üzerlerine vazife olmayan şeyleri bile anlatmak zorundayım açıklamalıyım sanki.. mittirip gitsinler anne! hele bir ima göreyim bu konuda kendi saçmalıklarıyla ilgili yüzlerine vuramayacğım şeyler yok mu hafızamda sanıyorsun?
anneme göre yetmez, asla unutmamalı, o kini diri tutmalı ve fırsat yaratıp intikamlar almalı, yıllar geçse de hatırladıkça sinirlenmeli ve üzülmeli insan. bir gün anne sen kendi kendini, ben de kendimi kanser etmek ya da akıl sağlığımı bozmak için mi çalışmalıyız? yoksa hayat devam mı ediyor? dedim. kaçıyorum işte aynı babam!
biri bir kavgadan ya da bir konudan kaçmasa aramızda zaten, ya o kişiyi öldürmeye gideceğiz ya beni aldattığı için ahim 'e şikayet edeceğiz??!!
kraldan çok kralcıdır gene abartılı. sevgisi de . sadece sarılıp uyumayı değil :) eve alıp bakmayı düşünmüştü sevdiği ve acıdığı bir sınıf arkadaşımı. bizim evde kalsın diye tutturmuştu üniversitedeydim. başka bir şehirden gelmiş zorla yurtta kalıyor, oda arkadaşlarıyla sorun yaşıyordu. iyi biriydi ama sonuçta sütten çıkmış ak kaşık da değildi. hem sonra sokak kedisi de değildi. besle kargayı oysundu gözünü. ki sonradan oydu da. fazla parası yok, yurtta sürünüyormuş. böyle giderse besinsiz kalırmış, sınıfta kalırmış yazık değil miymiş. evet zorluk çekiyordu, sorun yaşıyordu ama evlat edinilecek kadar da değil. sorunlarını çözmeyi öğrenmeliydi ama değil mi? az parayla idare etmeyi de.
ama masum suratından yararlanarak annemde acıma duygusu uyandırdı. en abartılısından.
tutturdu da eve alalım diye. benim odamda kalacakmış, zaten başka oda yok. bana da kardeş gibi olurmuş. sonradan kardeş olunmuyor! olsa iyi bir dost ne ala! ama değil!
odam da da yer olsa bari. ailesi de çook fakir olsa bari. sadece o harcamayı bilmiyor, saçma kıyafetler, özenti bilmem neler almasa, bilmem nerelerde tıkınıp durmasa yetirecek harçlığını, yurtta da çözüm bulur zahir.. millet yurttan kurtulmak için anlaştığı arkadaşlarıyla ev tutmak için parttime işe giriyordu, bizim kız bizim eve yerleşecek!! anneme göre benim odama yerleşir, dört yıl rahat eder, ailesinden gelen parayla da ders kitabı alır! küçük fırsatçı için gün doğdu! beslememiz evlatlığımız oldu güya. gerçekten oda arkadaşlarıyla kavgalı diye bizde kaldı bir kaç gün. değme keyfine. oh enayileri buldu.
bu yetmedi ben yer yatağında yatsam onun beli ağrıyor oldu, anneme söylüyor. annem de karışmak istemiyor ya da hayır olmaz deyip kötü olan olmak istemiyor bana yazzıık yavruya der gibi bakıyor. fırsattan istifadeyi iyi bilen açıkgöz kızımız doymuyor. ne yok yatağı vermedim elbet. yok artık onun için okulu ben bitireyim, ona koca bulayım hatta fiziği bozulmasın diye onun çocuklarını ben doğurayım bari!!
annem benim giysilerimden giymesine bile izin vermişti benden habersiz. ama küçük sığınmacı iyice yayıldı kısa sürede. sanki ben misafirim o ev sahibi. yemeğini yer masayı toplamaya yardım etmez, bulaşıkları makinaya koyamaz, beceremezmiş ki, o yüzden annesi hiç elletmezmiş, çamaşırlar heryere atılır, benimkiler giyilir, onlarda terlerde...oooh banyodan saatlerce çıkmaz. kapris de kapris çayın şekeri de az olmuş, açıkmış dolapta ne varmış...yastğı ince gelmiş yok bilmem ne..
hani bunları da eleştirerek dayatarak söylemiyor da, işini biliyor! tatlı tatlı şikayet edip acındırarak... zavallı yavrucak yurttaki arkadaşları neler etmiş ona.. babası tek maaşla okutuyormuş.vs sanırsın biz milletvekili maaşıyla okuyoruz da!
bunlar bir haftada oluyor. acımayı abartan annemden yüz bularak sefasını sürecek 4 yıl. oldu olacak beni nüfusundan çıkarttır da sen kızı ol. tabi bu arada anneme de yağ çekmeden edemiyor sevgili ayartır gibi de bana sırıtıyor anneme sarılıp öperken. annemse aşırı acıma duygusunun önüne geçemiyor, neredeyse tüm kardeşlerini nüfusuna geçirecek... her fırsatta parasının yetmediğinden ama babasına acıdığı için isteyemediğinden dem vuruyor. ayy hem tatlı hem parasız hem ne kadar düşkün ailesine ve düşünceliiii...
maddi konudaki mantıksızlığını anlatsan da anlayacak durumda değildi annem. bir süre herşeyi görmezden geldi inatla. beni acımasız ilan etti ta ki bu cici arkadaşım gece yarıları evden tüymelere, gelmemelere, sorunca kavga çıkarmalara, annemi güvenliğinden ensişelendirmelere ve dönem ödevlerini bana yaptırtmaktan başlayıp ödevimi yürütmeye kalkana kadar!
sonunda annem emanetten, başkasının evladının sorumluluğunu da almaktan bıktı.. ufaktan dehledik yurt odasına. bak orasına da ben karışmadım bu defa! niye ben kötü olayım. annem gece çıkmaktan girip namus sorumluluğundan, babana ne derimden başladı sen en iyisi yurda dön kızıma kadar...
bir haftadan fazla yedi içti oh rahat etti sonrada yetmedi dahasını bekledii. besle kargayı misali.. iyilik de bilmez yani..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder