18.09.2012

bamyaları tek tek seçmek - yavaşlamak

bamya diince yanlış anlamayın :) sebze sebze.
yıllar önce bir komşumuz vardı. Fatma teyze. hem son derece ağırkanlı, sabırlı hem yavaş hem de titizdi. üç kızı iki oğlu vardı. bir gün pazara fatma teyze, annem ve ben gitmeye kalktık. kızları bir bahane uydurup uzadılar kıs kıs gülerek. sonradan itiraf ettiler nedenini.. bu kadar yavaşlık kaplumbağadan sonra bir tek fatma teyzede vardır! ne bilelim, evde pek de öyle değil gibiydi. bildiğim kadarıyla jet hızında yemek yapıyor sonra saatlerce ev temizliği ritüeline dalıyordu. ev her an temiz ve düzenli olduğuna göre zahir her gün belli bir düzende yapıyordu.
evi bilemem ama semt pazarı kabusunu bilinçaltıma işledi! evet memur ve işçi aileleri özllikle anneleri ev ekonomisine katkı için en ucuz ama en düzgün yiyecekleri seçer. ama bu kadarını hiç tahmin edemezdim.
başkasına kabus gibi gelmeyebilir ama bana öyle gelmişti.
o zamanlar en az 4 yıldır komşuyduk, kızlarıyla da aşağı yukarı aynı yaşlardaydık, zaten tek ortak yönümüz de buydu ya neyse. o kadar zamandır adımı öğrenemeyen fatma teyze (nazlı yerine nesli der dururdu!) hangi pazarcıda hangi sebze-meyve kaça, hangisinde kaç kuruş daha ucuz ama kusurları ne bilir, hepsini aklında tutardı.
karşılaştırmalı edebiyet falan gibi bölümler var ya fatma teyzenin de karşılaştırmalı sebze-meyve bölümü olmalı. bu konunun ordinaryus profesörü olurdu.

 o kadar da odaklanmış ki pazarı önce boydan boya gezip, eve gereken temel gıdaları önceden belirlemiş kafasında zaten, tek tek inceleyip, fiyatını öğrenip aklında tutar sonra da hem siteye yakın bir manavdaki fiyat ve kaliteyle karşılaştırır hem de pazardaki tezgahlarla!
 titizliği ve yavaşlığı pazar esnafı arasında bile ünlü olmuş da bi bizim haberimiz yokmuş! ayaklı çin işkencesi gibi geldiydi bana.
aşk olsun insan bi söyler yaa!!

koskoca pazardaki her tezgaha bakıp, inceleyip, fiyat sorgulama zaten uzun sürüyor bir de karşılaştırmalı ve hatta esnafa hesap sormalı alışveriş uzmanlığı!!

bize de birşey aldırmamıştı pazarın tee sonuna kadar. kalabalık ve sıcak vız geldi ona tırıs gitti. sonra fatma teyzenin engin hafızası ve uzmanlığıyla alacağımızı alıp hemen gittik sandınız değil mi??

hayıııııırrr!!

hangi meyve-sebze hangi tezgahtan alınacak, manavdan hangileri tercih edilecek belirlendi, bu arada bu kurallara bizim uymamız da şart oldu!

alınacak her sebze-meyve için her tezgah başında dakikalar harcandı. hadi patlıcan, kabak yada elma seçilebilir ama herşey seçilir mi ya??
 ve fatma teyzeye seçmece yok abla da denmezmiş! haddini bildirir ve o kaba esnaf konu komşuya kötülenerek intikam alınır. öğrenmişler meğersem ses etmediler ona!

hadi maydonoz ve marul da seçilir de fatma teyze fasülye, börülce, barbunya ve bamya da tek tek seçilir mi yaa??!!

fatma teyze tek tek seçiyor annemle ben sıkılıyoruz. dayanamıyorum hadi hadi diyorum. hani anneler çocuklara der ya! yavaş hazırlanır ya da yemek yersek deli olurlar tepene dikilip hadi hadi derler! rol değişimi. ama takan yok ki! bamyaları bile tek tek seçmişti yahu!!

mahsus sıkıştım tuvalete gitmem lazım dedim. yemedi. pazarcıların kurdurduğu genel wc yi işaret ederek oraya gidiver dedi! bu kadar önemli bir mesele bibiş için bırakılır mı nesli! gibisinden umursamaz ve sitemkar bir bakışla!

bamyaların aşağı yukarı aynı boylarda olması lazımmış!!! yedi kişilik bir aileye kaç kilo bamya gerekir???!!

aklımı kaybetmemek için derin bir nefes alıp ben en iyisi elinizdekileri eve götürüvereyim bahanesiyle tüydüm. elimdekilerin ağırlığı falan vız geldi... kızları sitenin bahçesine gelmiş o sıra kıkırdıyorlar.. suratıma.

anneniz bamyaları tek tek seçiyor diince hepimizde bir kopuş ve gülme krizi.. meğer bu huyunu çok iyi biliyor ve tecrubelilermiş fazlasıyla... söylerler ve birimiz cayarsak kendilerinin başına kalır diye kaybolmuşlar...

hainleeerrr!!

çok sıkılmak diince aklıma o semt pazarında geçen saatler geliyor! fatma teyzeye göre bu son derece normal bir şey sıkılmak yok! kadın bütün günü pazarda geçirecek, bulguru da tek tek seç bari! kızlardan intikam için bunu kafasına sokmalıydım aslında... ama o kadar sıkılmıştım ki üşendim ve tırstım fatma teyzenin yavaş elinde kalırım diye...
ne?! tövbe de tövbe! bir daha asla pazara gitmedim fatma teyzeyle, annem de.. onun harcadığı sürede Adana ya gider dönerim ben be!!

bugün de annemle mutfak alışverişine çıktık.. gün gelecek birileri de bana bunu diyecek ama annem de yavaşladı. her masada yemek yiyişimizde, her okula hazırlanırken, tabi süre de kısıtlı gerçi şart değildi ya, annem müfettiş gibi tepeme dikilip lokmalarımı sayar, hazırlanırken de aynı şekilde 'hadi kızım hadi' derdi.
artık bu bir reflekse dönüşmüş olacak ki süre kısıtlaması olmadığında bile aynı şeyi yapardı. hangi kıyafeti giyeceğimi düşünürken atılıp birini alır hadi hadi bunu giyin derdi. tabi ergenlikte bu kavgaya dönüşebiliyor. ben güzel görünmek istiyorum ama anneme göre yeter ki çıplak ya da kirli olmasın giysiler yeterli!!

giyinmeyi ve makyaj yapmayı öğrendiğim senelerde de bu alışkanlığı sürdü elbet. kendi klasik giyinir, e memure-öğretmen alışkanlıkları. hatta akşamda yarın ne giyeceğini belirler. alışkanlık zahir.

bir süre sonra bir yere gideceksek beraber ye va ayrı bana üç saat öncesinden hatırlatır. hadi kalk hazırlan nazlı anca. üç saat de değil yani. taş çatlasın 30-45 dk. böyle deyince inanmaz hadi hadi der. hatta bazen iyice sıkılıp o kadar uğraşmana gerek mi var! der. aklına uyup 3 saat önceden hazırlanırsan da erkenden işin bitiverir ve üstüdekiyle beklemen gerektiği için ütüsü bozulur 'nazlı sen bunu ütülemedin mi?'

ama tesadüf o gün çok özenmemişsen ve bir tanıdıkla karşılaşırsan da ardından çatmadan duramaz 'sen de bunu mu giydin yani?'  arkamdan bakımsız derlermiş, annesi bir şey almıyor mu buna derlermiş.

"anne sen acele ettirdin!" hiç hatırlamaz, ona göre acele ettirmek değil ki bu!!
 'dinlemeyeydin!'.

tepende biri giyinip soyunmanı oflayarak poflayarak hadi diyerek dikiliyorsa her zaman diretemiyorsun. tamam sen yeter ki sus böyle çıkacağım diyor vazgeçiyorsun. dır dır çekmek zor! sonra da aldığın cevaba bak!!


 hala aynı şeyi yapıyor ya neyse! alışkanlık olmuş işte.

ben daha küçük, çocukken de yolda yürürken de hızlıydı... anneyle ciddi yaş farkının zararları bu işte, daha önce de yazmıştım artık blogda mı twitterda mı neyse. anne gençten, dinç ve güçlüyken çocuk tıfıl, çabuk yorulan, ebatlarından dolayı hızlı hareket edemeyen bir yaratık. annem de buna sinir olurdu işte. yürüyerek mi gidiyoruz bir yere hadi hadi hazırlandın, sonra hadi hadi hızlı yürü.
yolda yürüyerek biryere giderken hızla alır başını giderdi, sonra dönüp geriye bakar sitemkar hadi nazlı hızlı yürü. 10-11 yaşındayım daha hızlı yürüyemem ki! anne yürüyemiyorum daha hızlı! off sen de nazlı! cevap bu. sitem!

dokunurdu, daha yıllar sonra bunu anlattığımda hiç hatırlamıyor bile ve gene abartıyorum bu kadar hassas alıngan olma ! artık olmuş işte ameliyetla aldırılmaz ki anne!!

böyle böyle geçti yıllar şimdi ben annemin beni doğurduğu yaşlardayım ama annem yaşlandı ve yavaşladı. yerken ve giyinirken değil ama yürürken. şimdi yavaş yiyorum diye değil az yiyorum diye uğraşıyor, rejimdeyken iştahım açılsın diye mesela..
giyeceğim şeyleri önceden belirlemeyi hiç sevmem, bu kurallı olmasın bari, spontan seçmek o anki ruh haline göre bence daha iyi. ama tabi ben de saç makyajda uzmanlaştım çok daha hızlı yapıyorum. lakin annemin beni kontrol etme isteği geçici değil. dakik biriyimdir de öyle bir yerlere bir aksilik olmazsa pek geç kaldığım görülmemiştir. ama annem genede tedirgin olur. diyelim yarın sınav var yada arkadaşlarla bir buluşma. taa önceki gün akşam üstünden 24 saatten bile fazla önce olabilir.
 !yarın ne giyeceksin belirledin mi?! dırdırı gelir. annem insanı durduk yere strese sokar, bazen bakkala bile giderken savaşa ya da düğününe gidiyormuşsun gibi telaşlandırır, endişelendirir...

yarın ki planları pek açıklamam, hazırlanmaya gidiyorum da demem. dediğim an azz sonra kontrole gelir. arkadaşlarla buluşacam tepeme dikilip hadilere, ne giyecenlere başlıyor, kendi bir strese giriyor. hazırlanırken de kontrolde bitti mi, bu mu?? geç kalma! tartışmadan duramıyoruz. geç kalsam ne olacaksa?? iki dakka arkadaşını bekler insan değil mi? sanırsın uçağı kaçıracağım!! çoğunlukla erken gidip bekleyen ve sıkılan ben olurum zaten zaten gecikmem de mümkün değil anneme kalsa istanbul da yaşıyoruz da yol saatler sürecek gibi 3-4 saat öncesinden yollar. ama nereye gittiğimi bilmeli o başka.

ay saptım konudan. neyse  ben hızlandım annem yavaşladı. artık beraber yürürken ben ağır yürrüyüp onu beklemek durumundayım. sıkılıyorum elbet ama belli etmemeye çalışıyorum gerçekten. yaşlandığını yüzüne vurulması iyi olmaz diye.
 ama el cevap 'yürüyebiliyorsan sen hızlı yürü!' bu defa da hızlı yürüyemediğimi sanmış!
"annecim elbette yürüyebilirim, seni öyle bırakmamak için yavaşlıyorum"












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder