ailecek bir anlamamazlık var. bende var mı acaba? belki zamanla oluşacak. ama ablamla annemde kesinlikle var. nasıl desem bencillik mi aptallık mı vurdum duymazlık mı inat mı sabit fikir mi empati kuramamak mı birazcık da ısrarcılık arsızlık var = hepsi birden ya da.
öyle bir şey düşünürken aklıma geldi.
evet bana da ilham geliyor aynı anneme alakasız bir şey yaparken ya da izlerken çağrışım yapıp boktan evlilik anılarını anlatması gibi.
bana da ya küçük travmalarla dolu çocukluğum ergenliğim genç kızlığım ve hala yaşadığım yakın tarih geliyor ilham olarak.
he he ben de anam gibi dırdırcıyım şikayetçi memnuniyetsizim.
nasıl olmam ki. 7/24 dibimde suratsız memnuniyetsiz mutsuz dırdırcı şikayetçi sürekli söylenen ve bunu yaymaya bayılan bir anneyle yaşıyorum. nasıl olsun da bana sirayet etmesin.
ama ablam 1996'dan beri evden ayrı. önce okumak için çıktı ve dönmemek için de -yani eniştemi sevmiyor demiyorum ama bunun da payı vardır- evlendi. ama gene de anasına benzemiş.
ayyyynı insanın tepesini attıran bir laf anlamazlık arsız inatçılık ısrarcılık.
1
hani bir kaç sene evvel annemin manyak gibi klima ve vantiratör fobisi yüzünden gece vantiratörü kapatmak yerine - kendisinin üşüteceğinden çok korkuyor - benim üzerime sabitlemişti de sabah yataktan doğrulmam mümkün olmadıydı. zaten kolay dönerdi başım her zaman. ama o gün öyle böyle bir dönme değil ama yer ayağımın altından kayıyor kayıyor. yani aşırı telaşlı biri olsam ambulans çağırırdım. keşke annemin çenesini çekmektense çağırsaymışım.
işte o laf anlamazlık. ne dersen de nasıl dersen de beynine mi girmiyor kabul mu etmiyor umurunda mı değil: insanın tepesini attırıcak kadar anlayamıyor.
gözünün önünde yataktan kalkamıyorum gizli bir oda değil ki. annemin bayıldığı o külüstür yazlıkta ben açılır kapanır kanepede salonun köşesinde idare ediyorum. saatlerce çişimi tuttum kalkıp işeyemedim bile bırak kahvaltıyı, endişeleneceğine dırdırdırdırdırıdrıdırıdrırdırı.
anlamıyor laftan anlamıyor. annem o kadar çok kendi düşüncelerine planlarına hislerine gömülü yaşıyor ve o kadar çok sürekli konuşuyor ki gözüne hayali bir perde iniyor ve gerçekleri ya da başkalarını göremiyor!
kızı başım dönüyor diyor, saatlerce yattığı yerden kalkamıyor, tuvalete bile duvarlara eşyalara tutunarak anca gidiyor ama an-la-ya-mı-yor.
annem mesela kendisi hastalandığında en ufağında bile aşırı abartır, gebereleim de kurtulalıma vardırır. sadece kendisinin yaşadığı sorunların varlığını biliyor, hiç başı dönmediği için baş dönmesi denen bir şeyin varlığını kabul etmiyor adeta. ona göre öyle bir şey yok.
ben orada can derdindeyim annem aklını pazara gitmekle bozuyor. 10 dakikaya bir gelip bana pazara gidelim, pazara gitmek lazım diyor. aralarda da alınacak şeyleri sayıyor. lan tuvalete işemeye gidemiyorum bu sıcakta taa pazara gidip bir de eşya taşıyacak halim mi var?
ama anlamıyor ki söylemedim sanmayın. sanki duymamış gibi bir süre sonra gelip gene pazara gidelim ben hazırlanıyorum diyor.
manyak gibi normal işe buluşmaya yemeğe giderken makyaj yapmama engel olmaya çalışan kadın pazara giderken allık falan da sürmemi istiyor ve o baş dönmemle bir de makyaj yapmamı bekliyor!
hazırlanma gidecek halim yooooooook başım dönüyor diyorum.
biyolojik olarak kulak denen organ duyuyor ve beynine bir eylem sinyali gidiyor ama anlama yok.
baya anıra anıra azarlayarak bile söylüyorum ama aradan zaman geçince ama pazara gitmek lazım diyor gene.
annem ister ya da şikayet eder ama çözüm aramaz, senin önerilerini de asla beğenmez. o zaman kendin bul. bulmaz. şikayet eder.
kendin git bu sefer diyorum.
o kadar şeyi kendim nasıl taşıyacağım!!!! diyor.
taşıyabildiğin kadar al diyorum.
ama şu da lazım bu da lazım o da lazım yetmez de bilmem neyde....
yetmeyeni marketten isteriz diyorum.
marketten alınan şöyleymiş de böyleymiş de...
komşuyla git diyorum, marketi arar rica ederim çırağı yardım eder diyorum yok gene beğenmiyor.
anneme göre enn iyisi ben de gideyim.
kalksam gitsem yarı yolda yere yığılsam bir şey yapamaz ha.
bir gün böyle diyorum ne yapacaksızn şu akıllı telefonu öğren. ayılmanı beklerim diyor!!! akıllı telefonu iyice öğrenmek varken benim orada belki de ölümümü izlemeye razı yani.
yani hayret verilecek bir beyinsizlik, bir kere hapşursam bazen bana bir kova limon içirmeye kalkan limon içirmekten beni gastrit eden annem baş dönmemi anlamıyor.
annem kendisinin yaşamadığı bir sorunu anlamamak bir ya da varolmadığına inanıyor. baş dönmesi diye bir şey yok.
insanın aklını oynattıracak kadar ahmak bencil arsızca ısrar ediyor pazara gidelim diye. yani kocası ya da bir yabancı olsan evire çevire döversin.
doktor çağırayım mı hemşire çağırayım mı diyeceğine arsız yüzsüz veletler gibi pazara gidelim de pazara gidelim diye tutturuyor.
mantıklıca sinirle bağırarak azarlayarak defalarca halim olmadığını başımın çok döndüğünü söylesem de nafile; ağzını yüzünü buruşturarak şikayette ve ısrarda.
insanı sinir krizine sokar annem bu haliyle. sinirimden çığlık çığlığa bağırarak başım dönüyor deyip etrafa yakınımdaki yastıkları fırlattım sinirimden!!!
o kadar anlamayarak o kadar salakça bakıyor ki bunda ne var gibisine!!!
sonunda kısa süre önce karşılaştığım bizimle aynı sitede oturan ve bir hastane de çalışan bir lise arkadaşımı arayıp ondan beni hastaneye götürmesini rica ettim. yalandan da annem mazur göstermek zorunda kaldım bir de. kızcağız izin gününde bebek gibi benimle uğraştıydı.
daha benim koluma girmiş asansöre götürürken beni annem salak salak dönünce pazara gideriz artık diyordu.
pazara gidecem diye çıkıp yere yığılıp kafamı kaldırıma falan çarpıp mefta olsam rahatlayacak be kadın!!!!
tabi ki dönüşte pazara gideceğimizi zannediyordu. ama saat geç olmuş çocuk gibi ağzını yüzünü buruşturuyor iyi sebzelerin bitmesine neden olmuşmuşum kaçırmışmışız!!
----------
annem doktora gitmekten nefret eder. kendisine göre doktor gibiymiş kendi zaten. te farkı ilaç yazamamasıymış. benim doktora gitmemi de kendisine hakaret sayıyor ve doktora burnunu kaldırarak bakıyor; benim doğurduğumu benden iyi bildiğini sanıyor deme havalarında.
anneme göre herşeyim çözümü limon zencefil ve sarımsak. doktora gitmeme gerek yok. bana sabah sabah limon içire içire gastrit etti rahatladı!!
-------------
daha da annem hala seneler geçmiş ne tedaviler olmuşum hala anlayamıyor baş dönmesi ne! kabul de etmiyor. ona göre öyle bir sorun bulunmuyor! neymiş vertigo eskiden öyle bir filim varmış o kadar!!!!
ama sorsan dünyanın en bilge en mantılkı kendini geliştiren kişiris. ablamla oturmuş insan sarrafı ve ermiş olduklarını kaonuşuyorlar.
2
he ablamda anasının aynısı. nasıl ki bize bir izin mizin alıp geldiğinde ben ateşler içinde yorganın altında yatarken zırt pırt gelip bir şey isteme yüzsüzlüğünde bulunuyorsa aynı anası işte. neden rahatsız ederim diye düşünsün. annesinin kulak damlasını damlatmaya tenezzül etmiyor da hasta yatan kardeşini inatla kaldırıp ona yaptırtıyor. ama annesine sorsan harika bir insan şahane bir evlat.
geçen kış annem ayağını burkmuş evde diye doktora gitmek yerine kendiliğinden geçmesini bekledi. geceleri 2-3 kere tuvalete gideceği zaman bana seslenip uyandırdı bir de adeta kendini taşıtacak kadar abanarak götürttü tuvalete. 1,5 ay boyunca! ablamın umurunda bile olmadı. o kaynanasıyla kaplıcaya gitsin ama ben bunlara rağmen yeterince iyi evlat bile değilim.
aynı zamanın ertesi günü ben hala ateşliyim üşüme geliyor lahana bebek gibi giyinmiş yataktan kalkamıyorum yorgana gömülmüşüm. hanfendi seni bir doktora götürelim de bir iğne yapsınlar ayağa kalk falan diyeceğine boyuna şikayette.
annesi gibi şikayete bayılır ama asla o şikayetini çözmek için kılını kımıldatmaz. başkasının önerilerini beğenmez ama kendisinin de bir fikri olmaz. başkası çözerse de beğenmez. e sen yapaydın o zaman. ama yapmaz. sadece şikayet eder.
bana diyor ki hastalık çekmeye mi gelmişmiş onca yolu!!!! lan git ananla otur o zaman beni ovala mı diyoruz. ama annesiyle oturmaya dayanamıyor ki! sürekli olumsuz konuşmaları anıları şikayetlerine katlanmak istemiyor.
tutturmuşlar da forum'da gezelim de forum'da gezelim. iyi gidin gezin.
ama anasıyla başbaşa gitmek istemez ki. biliyor ne kadar huysuz huzursuz kaprisli. neden kendisi uğraşsın ki bunlarla. nazlı uğraşsın kendisi de prenses gibi bizden ayrı rahat rahat dolaşsın. hatta ceketlerini çantalarını ve taşımak istemedikleri torbaları da bana vestiyer gibi versinler daha rahat dolaşsınlar. bu lüksten neden vazgeçsin de sadece annesiyle gitsin. o zaman rahatça vitrin bakmak yerine annesiyle ilgilenmesi gerekecek.
ama asla bencil değiller haaa! asla. ikisi de.
bir gün beraber gitmiştik de beni köleye vestiyere çevirip bütün eşyaları bana yığdılar pişkince! ben de adet sancısı çekiyordum biliyorlar da yani. hareket iyi gelirmiş diye de arsız laflar etmişlerdi giderken.
başka bir gün de bir değişim yapacaktım, siz yürüyün ben zara'ya uğrayacam dedim, 5-10 dakika sürmedi ki annem yere düşmüş, kaldırıp banka oturtmuşlar sürekli şikayet halinde ve ikisi bir de bana bağırarak beni suçluyor!!! ablama göre annesini tek bırakmışım!!!
lan senin de annen değil mi? sen girseydin koluna!!! tenezzül etmiyor musun annenin koluna girmeye!!!
----
annem de mesela der ki bana hiç etrafıma bakmıyormuşum. beraber gezerken sürekli birilerini bir yerleri inceleyip eleştirecek şeyleri sıralar. sonra ben görmedim deyince etrafıma ilgisiz dikkatsiz bulur beni. ben de senin gibi önüm yerine aval aval etrafa mı bakayım?????????????
oysa beraber dolaşırken 30 saniye bir vitrine baksam başına bir olay gelir ve hemen beni suçlar!!!
yok ayağı takılır yok bir yere çarpar yok bir şeye takılır, ayağındaki sandaletin bir yerini mazgala sıkıştırmayı başarmışlığı var.
ben girmem mango'ya pahalı biz alamayız kompleksine girmişti, sen şurada bekle ben bakacam dedim, 5 dakka sürmedi çıktım ki annem debeleniyor. sandalet nasıl girmiş mazgala belli değil, eğilip yardım ederken de tekmeyi yedim suratıma!!!
ama tabi hizmetkar köle kendisinden sonra hayatı da sağlığı da mahvolmasına neden olam birevlat olunca ne kıymetin oluyor ne yaranabiliyorsun.
--
bir gün sahilde yürüyoruz, telefon çaldı ablam arıyor. o sırada da annem yorulmuş banka oturacak. ama bankta uzanmış bir evsiz adam olduğunu göremiyor!!!!!!!!!!
üzerine oturdu!!! tabi ikisinin de ödü koptu ve bu benim suçum!!! önüne bile bakmayan burnunun ucunu göreöeyen sensin. nasıl fark etmez insan adam kamufle değil ki.
--
ya da üçümüz sahilde dolaşırken ben fotoğraf çektiğim için günbatımının az gerideyim. bu salakların yanına bir adam gelmiş önü açık sapık tacizci. hadi annemin gözü bozuk ablam nasıl görmüyor anlamıyor şüphelenmiyor? o da o kadar kendi dünyasında yaşıyor ki o sıra sürekli 4. hamileliğini yaşayan iş arkadaşına takmıştı sürekli onu anlatıyordu; böyle odaklandıkları zaman bakar kör oluyor ikisi de. adam sikini sallıyor üstlerine ruhları bile duymuyor!! ben fark edince hızla ve bağırarak yürümeye başladım bu salaklar anlamıyor hala. anneme göre aşırı zeki çok kibar çok hassas çok yardımsever bir melek olduğu için beyefendi bir şey soruyor ama o elit beyni şivelerden anlamadığı için yardım edemiyor.
adam benim bağırarak sinirli geldiğimi anlıyor uzaklaşacak ama anneme göre hala beyefendi bir şey soruyor duyamıyorum diyerek daha yaklaşıyor adama. her halde adam bu kadra salak bir arada görmemiştir eğlenmemiştir bile!!
annem de ablam da salak salak ben neden sinirle koşturuyorum bağırıyorum anlamayarak aval aval bakıyorlar gerçekten.
yaklaşınca adam kaçışıyor çünkü bağırıyorum annem de hala beyefendi bir şey soruyordu nazlı diyor.
açmış şeyini gösteriyor şeyini diyorum. bizim salak avanaklar yol soruyor herhalde diyor.
kör müsünüz siz gözünüze sokacak açmış şeyini sikini sikini daşşağını penisini gösteriyor anlamadınız mı diyorum!!
aval aval birbirlerine bakıp anlamayarak hayretler içinde kalıyorlar, inanası da gelmiyor yani mesela ben manyak bir sapığım da millet sikini açıp sallıyor zannediyorum ama beyefendi yapmış olamaz!!!!
adam uzaklaşırken yoldan motorlu polis geçiyor onlara el kol işareti yaparak sesleniyorum bu iki aşırı zeki anne-kız hala anlayamamış inanamamış salak gibi dikiliyorlar!
yunus polisler yanaşıp ne oldu abla diyor ben de yaşlıca bir adamın şeyini açıp annemle kardeşime gösterdiğini söylerken ben bu iki avanak hala bönbön bakıp bir şey soruyordu diyorlar.
kim bilir ne diyordu? yalar mısınız falan belki!!
tabi ki işin sonunda benim kabahatim oluyor! sanki sikini açıp dolaşan adamı bulup ben tanıştırmışım!!!!!
lan siz demiyor musunuz biz senden daha tecrubeliyiz daha zekiyiz insan sarrfı ermişiz falan!!! neden bana ihtiyacınız olsun bodyguardınız mıyım ben sizin?
----
efendim ben ateşler içinde hasta yatarken forumda gezmelerine engel olmuşum diye de akşam bana surat yapıyorlar. e kendiniz gideydiniiizzz!! bana ne hacet?
ertesi gün siz gidin diyorum. nasıl gideceğiz diyor. sanki ben korumalarıyım ya da limuzinlerinin şöförü. lan taksiye bin git iştee!!
yok siz benden daha uyumlusunuz yok ben halsizim sizi yavaşlatırım sıkılırsınız yok sizin muhteşem zevkleriniz daha uyumlu diye diye ikisini beraber gönderdim. kraliçelere de taksiyi bile ben çağırdım kıçını kaldırıp taksi bulamıyor aşırıı zekiler ama!!
yoksa iki gün tepeme diklilip dikilip çıkıp gezelim diye tutturdular defalarca defalarca ama artık sinir krizi geçirtirler insana.
-------------
işte başka bir kötü denk gelişte de; annem hastaydı haftalardır ve inatla doktora gitmiyordu. o gün ablamın tek yaptığı şey beni onaylamaktı. bütün işi ben yaptım. anneme ben ısrar ettim, randevuyu ben aldım, ceketini bile ben giydirdim, asansörün tuşuna bile ben bastım, tabi ki taksiyi ben çağırdım parasını da ben verdim, inerken annemin koluna da ben girdim, giriş kayıttaki kapris ve anlayamamalarıyla ben uğraştım, oturacak yeri ben buldup oturttum, tüm kaprisini ben çektim, arada sünnetten kaçan küçük oğlanlar gibi vazgeçtim gideceğim ben eve dediğinde ben yerine geri oturttum, kaprislerine beni eleştirisine suratsızlığına zaten ağrıyam omzuma abanmasına da ben katlandım, doktora sadede gelip 1960larda hastalığın nasıl başladığını anlatmaya başlamasını kesitirp sadede ben getirttim, ilaçlarını ben aldım getirdim, geri taksi çağırıp ben bindirdim, ben indirdim, parasını ben verdim, sitenin kapsını da açan bendim, buyur eden de bendim, asansörü de ben geri çağırdım, kanepeye uzanmasına yardım eden de bendim, söylenmelerini çeken de bendim, ceketini yerine asan bile bendim.
ama ablama göre kendisi götürmüş doktora!!!!! bütün bunlar olurken ablam bir yabancı gibiydi yanımızda sürekli telefonunda eski iş arkadaşlarının instagramlarını stalkladı!!
ama kendine göre kendisi götürmüş doktora!!! şimdi öyle diyor.
----
bir de ben buraya hastalık çekmeye mi geldim demesi var. annem ya da ben hastaysak.
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
15.11.2019
14.11.2019
o kadar saçma sapan şeyler için arıyor ki insanın tepesinin tasını attırıyor.
senelerdir derste telefona bakamadığımı anlatamadım.
sanırsın hastalanmış acil müdehale lazımmış gibi 7 kere aramış, geri dönüş yapınca da çok aça çok önemli ve acilmiş gibi ne diyor biliyor musunuz?
bilmem neyin kapağı yokmuş streç film geçirmek lazımmış!!!
bu kadar, başka bir şey yok. ama bu çok çok önemli bir şey. derste telefonu açıp anneciğimle konuşacağım hatta kapıyı vurup çıkıp ben annemin cam saklama kabına streç film geçireceğim gidiyorum diyeceğim!!!!!!!!!!!!!!!!!!
gerçekten işten o anda çıkıp eve gelmemi ve kaba streç geçirmemi istiyor. ve bu ona gerçekten çok mantıklı geliyor!!!
tabi arayınca ne oldu niye 7 kere aradın diye bin dereden su getiriyor hemen de söyleniyor, uzattıkça uzatıyor. önce marketten sebze almayı anlatıyor sonra sebzeleri nasıl yıkadığını sonra nasıl soyup parçaladığını nasıl haşlayıp sebze suyu yaptığını uzun zuzn ağdalı ağdalı anlatıyor!!!
annem kısa konuşamaz bir şeyi kısa anlatamaz. illa taaaaaaaaaaaaaaaa geçmişe gidecek.
eve su isteyecek mesela adama evi ne zaman nasıl aldığımızın hikayesini anlatıyor!!!
bazen böyle teeee geriden başlayınca ne anlatacağını esasında unutmuş oluyor.
zar zor güç bela kavgayla doktora gittiğimizde sorununun o anki durumunu anlatacağına taaa çocukluğuna gidiyor yaa!!!! bir saat masal mı dinleyecek adam!!! şimdi sorun ne dese bile annem devam ediyor mutlu mutlu anlatmaya!
annecim şimdiyi anlat bırak eskiyi desen bozulur, anneme göre ennnnnnn mantıklısı sorunun teeeee kaynağına gitmekmiş. psikolog mu adam yaa? dahiliyeci!!! senin çocukken nasıl beslendiğinle ilgilenmiyor.
tabi ki konu muhteşem geçen çocukluk gençlik yılları ve evlendikten sonra mahvolan hayatına denk geliyor.
adam da diyor ki annenizin dertleşmeye ihtiyacı varmış. sanıyor ki senelerdir anlatmadığı şeyler!
bana bunları hergün anlatıyor deyince de inanamayarak bakıyor. evet her sabah kahvaltı yaparken ben evden çıkıncaya hatta asasnsörün kapısı kapanıncaya kadar anlatmaya devam ediyor. anneme kalsa saçlarımla gizlediğim kulaklığım sayesinde ben işteyken bile sürekli kulağımın içine boktan anılarını döndüre döndüre anlatacak!
ama kendisi konuşarak deşarj oluyor rahatlıyormuş!!! saygı duyulmalıymış.
e sen benim deşarj olma yollarıma saygı duruyor musun hayır!!!!!!!!!!!!!
diyelim fazla uyuyacağım nefret ediyor evde gürültü yapıyor ki kalkayım.
diyelim spora- yürüyüşe gideceğim illa da yapışıyor peşime, konuşmasa bile asık suratı bitmeyen kaprisleriyle bu zevkiminde içine ediyor.
diyelim alışverişe gideceğim peşime takılıyor sürekli kapris sürekli eleştiri ne alacak olsam kusur buluyor, beğenmiyor; ben huzursuz ben mutsuz ben rahatlayamamış oluyorum annemse mest olmuş halde!!!
diyelim arkadaşlarımla o da çok sık olamıyor herkesin bin derdi var buluşacağım; ya peşime takılıp ilgi odağı olmaya çalışıyor kaprisleri konuştuklarıyla ya da gelememişse atlatmışsam kırk kere telefon edip kendisi benimle konuşmak istiyor. arkadaş buluşmasında kızlarla laflayacağıma telefonda anneme saçma sapan şeyler anlatmam gerekiyor!!!
senelerdir derste telefona bakamadığımı anlatamadım.
sanırsın hastalanmış acil müdehale lazımmış gibi 7 kere aramış, geri dönüş yapınca da çok aça çok önemli ve acilmiş gibi ne diyor biliyor musunuz?
bilmem neyin kapağı yokmuş streç film geçirmek lazımmış!!!
bu kadar, başka bir şey yok. ama bu çok çok önemli bir şey. derste telefonu açıp anneciğimle konuşacağım hatta kapıyı vurup çıkıp ben annemin cam saklama kabına streç film geçireceğim gidiyorum diyeceğim!!!!!!!!!!!!!!!!!!
gerçekten işten o anda çıkıp eve gelmemi ve kaba streç geçirmemi istiyor. ve bu ona gerçekten çok mantıklı geliyor!!!
tabi arayınca ne oldu niye 7 kere aradın diye bin dereden su getiriyor hemen de söyleniyor, uzattıkça uzatıyor. önce marketten sebze almayı anlatıyor sonra sebzeleri nasıl yıkadığını sonra nasıl soyup parçaladığını nasıl haşlayıp sebze suyu yaptığını uzun zuzn ağdalı ağdalı anlatıyor!!!
annem kısa konuşamaz bir şeyi kısa anlatamaz. illa taaaaaaaaaaaaaaaa geçmişe gidecek.
eve su isteyecek mesela adama evi ne zaman nasıl aldığımızın hikayesini anlatıyor!!!
bazen böyle teeee geriden başlayınca ne anlatacağını esasında unutmuş oluyor.
zar zor güç bela kavgayla doktora gittiğimizde sorununun o anki durumunu anlatacağına taaa çocukluğuna gidiyor yaa!!!! bir saat masal mı dinleyecek adam!!! şimdi sorun ne dese bile annem devam ediyor mutlu mutlu anlatmaya!
annecim şimdiyi anlat bırak eskiyi desen bozulur, anneme göre ennnnnnn mantıklısı sorunun teeeee kaynağına gitmekmiş. psikolog mu adam yaa? dahiliyeci!!! senin çocukken nasıl beslendiğinle ilgilenmiyor.
tabi ki konu muhteşem geçen çocukluk gençlik yılları ve evlendikten sonra mahvolan hayatına denk geliyor.
adam da diyor ki annenizin dertleşmeye ihtiyacı varmış. sanıyor ki senelerdir anlatmadığı şeyler!
bana bunları hergün anlatıyor deyince de inanamayarak bakıyor. evet her sabah kahvaltı yaparken ben evden çıkıncaya hatta asasnsörün kapısı kapanıncaya kadar anlatmaya devam ediyor. anneme kalsa saçlarımla gizlediğim kulaklığım sayesinde ben işteyken bile sürekli kulağımın içine boktan anılarını döndüre döndüre anlatacak!
ama kendisi konuşarak deşarj oluyor rahatlıyormuş!!! saygı duyulmalıymış.
e sen benim deşarj olma yollarıma saygı duruyor musun hayır!!!!!!!!!!!!!
diyelim fazla uyuyacağım nefret ediyor evde gürültü yapıyor ki kalkayım.
diyelim spora- yürüyüşe gideceğim illa da yapışıyor peşime, konuşmasa bile asık suratı bitmeyen kaprisleriyle bu zevkiminde içine ediyor.
diyelim alışverişe gideceğim peşime takılıyor sürekli kapris sürekli eleştiri ne alacak olsam kusur buluyor, beğenmiyor; ben huzursuz ben mutsuz ben rahatlayamamış oluyorum annemse mest olmuş halde!!!
diyelim arkadaşlarımla o da çok sık olamıyor herkesin bin derdi var buluşacağım; ya peşime takılıp ilgi odağı olmaya çalışıyor kaprisleri konuştuklarıyla ya da gelememişse atlatmışsam kırk kere telefon edip kendisi benimle konuşmak istiyor. arkadaş buluşmasında kızlarla laflayacağıma telefonda anneme saçma sapan şeyler anlatmam gerekiyor!!!
11.11.2019
inadına yapmayı seviyor. sen ne dersen de sadece kendi hisleri olduğu için, senin istemediğini de defalarca yapmanın peşinde sanırsın çocuk.
mesela zamanında ilk defa zorla bin dereden su getirerek cilt doktoruna gittik.
anneme göre sivilcelerine sarımsak sürsek yeterdi. senelerce beni engelledi oyaladı.
hem de okula gittiğim yıllarda sarımsak sürecekmişim, daha iyiydi kokarca gibi gezerim. iyice dışlanır alay azar konusu olurum daha iyi.
ne kadar dışlanır sevilmez ezilirsem o kadar iyi. ben de köşemde otururmuşum dersime çalışırmışım.
haa hem ne eğlenecem ne gülecem ne arkadaşlık edecem dışlanıp azarlanacam aşağılanacam ne müzik dinleyecem ne dolaşama eşşek bir robot gibi sadece ders çalışacam hem de sonunda bütün bu fedakarlıkların karşılığında da kendi istediğim bölüm olmasa da okuyup anneme beğendiremeyeceğim sırf onun istediği şeyi okusam hatta sonunda evde pineklememi isteyecek senelerce işsizsin diye laf soktuktan sonra evde börek yiyip temizlik yapan o yavan komşu kadınlara dönecem. sonra ondanda şikayet edecek çünkü esas zevk aldıı beni kukla gibi oynatıp asla memnun olmamak.
bir sene bütün sırtım sivilcelendi ama anneme göre sarımsak sürmek sodayla silmek ve kendisinin derimi yüzercesine yıkaması yeterliydi tedavi için. anneme göre ben pis olduğum için çıkıyordu iyi temizleyemiyordum kendisi sürtse şahane olurdu asla 1 sivilcem çıkmazdı!
belki hormondan belki tasarruf etmek için aldığı ucuz şampuandandı. markasız doldurma değildi şampuan ama adı sanı bilinmeyen içinde ne olduğu anlaşılmayan bir markadandı.
annem doktora gitmeye düşman acayıp karşı. evde kendi kendine geber yeter ki doktora gitme.
en bildiği çare limon, sarımsak ve zencefil.
bir ara beni inadından sürekli daha ince giyinmeye ikna ettiği için sürekli ateşim çıkıyor soğuk alıyordum; bildiği şey limon suyu.
her sabah burnuma katıksız limon suyunu dayadı durdu hemde aşırı şekerli efendim kolay içilsin diye iyiliğimeymiş.
limonu içe içe içe sonunda midem haşat oldu. gastrit!
benim iyiliğime diye kendi hislerine inanıp bana kışa doğru ince giydirmek için yırtınırdı. ama nasıl bir inatla canla başla bir çaba anlatamam.
hala yapıyor hala.
her sabah ben hazırlanırken ütünü yapayım bahanesiyle ne giyeceğime karar verirdi.
neden bilmem yapı meselesi mi tansiyondan mı
- sonradan teyzemin geliniyle çok acayip onaylayarak yanımda konuştukları gibi benim 3 gün bile anne sütü içemediğimi yüzüme vurup durmuşken aralarında anne sütünü en az 6 ay içen insanların daha güzel daha sağlıklı olduğunu ve daha uzun yaşadıklarını anlatıp durmuşlardı - demek ben çirkin ve sağlıksızım ve genç öleceğim ha. deyince de eblek gibi suratıma bakakaldıydı. lan sen değil misin ilk günün sonunda erkek doğmadı diye üzüntüden sütü kesilen!! sen değil misin ablamı 3 ay emzirdiğini anlatıp durup beni emziremediğini söyleyen. e bunları konuşmak bana laf sokmak olmuyor mu yani????????***
evet annem nedense az üşür, üşüdüğünü de hssetmez gerçi sonunda da hasta olur o da ayrı mesele. ama uzun zaman üşümez, kalın giymeye gerek duymaz, çorap kullanımına bile karşıdır.
çocukken illa da yatacağımız zaman çıkarttırırdı çoraplarımızı.
kendisi sıcaklıyormuş çünkü. gündüz evde ayaktayken giyilirmiş ama yatarken çıkacakmış.
ama ben üşüyorum.
hayır çıkacak.
kendi algısını baz alır başka türlüsünün olacağını düşünemez annem inanmaz da.
dünya kendi algısına göre işliyor. kendisi üşürse biz de üşüyeceğiz sıcaklarca bizde sıcaklayacağız acıkırsak çişimiz gelirse midemiz hazmetmezse de senkronize olmak zorunda!
bir yaz günü üşüyesi tutmuştu mesela yazlıkta. hasta mı oldu midesi iyi değil diye miydi bilmem. kalkmış benim üstüme de battaniye örtüyor ağustosta.
klima yok haa. yasak klima açmak. vantilatör de yasak ve balkon penceresi hariç kapı açmak da yasak. öyle damın sıcağıyla terleye terleye uyursun.
ha sen aç klima desen evde kavga çıkıyor; hasta olacağından korkuyor ki klima kendinden uzakta. bir vantilatör açayım dediydim. o zaman da vantilatör fobisi de var annemde. kalkmış kapatacağına tam bana doğru sabitlemiş. sabaha kalktım ki her yerim tutuk ve acayip bir baş dönmem var!!!
geceleri gizlice karanlıkta çorabımı bulup geri giyerdim.
asla anlamaz kabul edemez bunun yerine kavga edip kendi fikrini sana empoze etmek için yırtınır.
lan sıcaklıyorum ya da üşüyorum işte senle ben aynı değiliz!
ama kendinini o kadar mükemmel görüyor ki o kadar kusursuz zannediyor ki anlamak istemiyor.
----------
ne zaman annemin aklına uysam ben hastayım. garip zamanlarda üşümez sıcaklar sen de ince giy diye yırtınır yırtınız böyle bir mücadele yok. dediği olsun bedelinde sen zatürre ol mühim değil suçlamaz kendini!!
---
ay hele o menapoz döneminde 2 kere sayesinde bronşit olduk ben 3.sünü de oldum sonradan ablam üniversite diye gitmişti. gene de akıllanamaz. gene de hatasını ya da farklı olduğumuzu kabul etmek yerine sen bedelini fitil fitil öde. umrunda değil.
hani çok benzediğimiz için mi kabullenemiyor algı ve zevk farklarımızı hayır.
sadece kontrol manyağı ve dediğim dedik ve sabit fikirli.
---------
o kadar ki doktorla inatlaşacak kadar.
kendisinin doğurduğu çocuğu daha mı iyi bilecek doktor!!!!
mesela kendisi menapozda heryeri açıp açıp kış günü cereyanda oturtmaktan değil terlediğimiz için hasta olmştuk. demek ki daha ince giyinmeliydi. kendisi menapozdan yanıyor diye biz de yanacaktık illa.
doktorun inadına tamam ilaçları düzenli içirtti söylene söylene ama inadına daha ince giyinelim diye mücadeleye girişti. üzerimden söke söke kaban çıkartıığını bilirim ben. terliyormuşum üstümde kuruyormuş sıcakmış hava ondanmış.
bir bronsit geçti 2.si başladı çünkü ben sürekli üşüyerek dolanıyordum.
----
doktorun tavsiyelerini dinlerken de ne kadar sinirli olur. tavsiye vermesi kendisine hakarettir anneme göre. sen mi bileceksin ben mi ben doğurdum!!!
----
zorla bir cilt uzmanına gittik adamı dinlememek için nasıl triplere giriyor nasıl.
annem kendi havasında tamamen kabul etmiyor.
adamında eleştirdiği yok yani. efendin ne demek börek çörek yağlı şeyler kızartma çerez yemesin!!! bunu demesi anneme hakaret oluyrmuş gibi hissediyordu.
bu yüzden inadına inadına ama nasıl aylarca inadından daha fazla daha yağlı baharatlı kızartmalı yemekler börek çörek kek falan yaptı yaptı burnuma dayadı.
doktorun yemesin çok az yesin dediği herşeyin her zamankinden daha fazlasını yedirecem diye bana yırtındı durdu.
sonunda kilo aldım iyice beter oldu hormonalrım o zamnda başka yeni şikayetler buldu yok şişkoymuşum götüm büyükmiş. bir yandan da aslında çok memnundu.
farkındaydı akranlarımın benden hoşlanmadığından bundan büyük hoşlanıyordu.
böylece arkadaş edinemeyeceğim ve daha çok evde olup ders çalışacağım ve erkekler beni beğenmediği için erkek arkadaş sorunarım da olmayacak. sadece dersimde işimde gücümde olacağım ve sonunda da kendş beğendiği küçük bir domuzu bana yamayıp kukla gibi oynayacaktı. uzun vadeli bir yönetim planı.
----
daha bir kaçsene evvel roacutane tedavisi şart olunca 3. aydan sonra kollstrolüm yüksekti. doktor da uyarırken onu yeme bunu yeme.
zaten senelerdir annemin inatlarına rağmen büyük mücadelelerle yağlı baharatlı kızartma aburcubur hatta şekeri bile kesmiştim.
mücadele çünkü annem midesi haşat oluğ gastrit-ülser-reflü oluncaya kadar uslanmadı. anca kendisne dokunuyorsa uzaklaştı o yiyeceklerden. ama daha da bana ısrar ederdi istersem kızartma yapsınmış kendisi yiyemezmiş ama ben yiyeyimmiş.
ben de yiyemiyorum işte!!
anneme göre o sıralar annemin yerine de yemeliydim. sorsan de dünyanın en bilinçli en mantıklı insanıdır ama söz konusu yemekse bizim ailenin kadınlarına göre gençken yenir.
gençken çöp öğütücüsü gibi tıkınıp kendini hem şişko hem hasta edeceksin.
yani doktor gene tekrarlıyor onu yene bunu yeme kolestrole dikkat etmek lazım gelecek ay gene bakalım diye. annem de sırf merakından pelimde debel dübel sürüklendiği için gelmiş ağzını yüzünü buruşturarak dinliyor ve içinden sen mi bilecen ben mi ben doğurdum doktordan farkım yok dercesine inatla aksini düşünüyordu.
ertesi günlerde de doktorun inadına inadına yemekler yaptı.
hatta bri sabah bana 9 yumurta haşlayıp tamamen tuzla kaplayıp elime tutuşturmuş her tenefüs gizlice masanın latından sokumlayacakmışım yumurtaları diye ögüt veriyordu.
adam diyor ki bu ilaç karaciğeri yorar zorlar klestrolü yükseldir perhiz şart, yani karaciğere zararlı. ama annem inadıne sanki karaciğerim iflas etsin siter gibi haftalarca yırtındı da yırtındı bana daha fazla yedirmek daha kızartmalı ağır yemekler yaptı durdu.
ta ki reflüsü azana kadar!!
o zaman acıyı kedisi çektiği için inat edemiyor ama. ben olunda inat edebilir!!
ya o her sabah bana limon suyu içirmeleri, bütün gün midem yanıyor der dururdum inanmaz umursamazdı! büyük iyilikti ona göre. sonunda gaztritten tedavi olmam gerekti.
ama kendisiyle bir alaka bulamadı.
----------------
hala saplantı halinde bana hangi incelikte kıyafet giyeceğimi empoze etmek için uğraşır.
yazın hırka bile giymem için yırtınan annem sonbahar geçişlerinde de ince giyineyim diye yırtınır.
uğraçma kelimesi az kalır çünkü türlü türlü numaralar icatediyor.
son zamanlarda hava olacağından daha ılık diye takmış kafayı beni bir gömlekle işe göndermeyle kafayı bozmuş. sapıtmış adeta.
tamam iş yerindeki dolabımda 2 çeşit hırka yedekli manyak annemden gizli giyiniyorum. anneme kalsa kendi dediğine uysam tam olacak.
asla anlamıyor asla ben üşüyen bir insanım.
kendi üşümüyor da üşüdüğünü de anlamıyor yatağa düşünceye kadar.
ben üşüyürom üşüttüğümü de hissediyorum. ama annem ısrarla anlamak istemiyor.
son zamanlarda her sabah bir kavga ve mücadele. herhalde evden sinirli mutsuz endişeli falan çıkmamdan çok memnun. böylece gün boyu öyle kalır da dygu dururmum yüzüm hiç gülmez eğlenmem keyif almam zerre mutlu olmam.
ne bileyim.
böyle geçişlerde giydiğim mevsimlik ceketlerim var annemin baş düşmanı baş. nasıl nefret ediyor o ceketlerden anlatamam.
geçen sene ince gömlek gibi olanın kollarıyla aklını bozmuştu. her manşette 3er düğme var ve ben sıkılıyorum darlığından diye kollarını katlayarak kullanıyordum.
ama annem o kadar nefret ediyor ki ceketten ve katlanmış koldan her sabah benden gizli üşenmeden katları açıp düğmeleri iliklemeye kafayı takmıştı.
her sabah sinirlenerek açıyor katlıyorum ama inadına her sabah aynı. yapma sıkılıyorum desen de. daha da memnun sankş daha da sıkıl daha da sinirlen yüzün 1 saniye gülmesin!!
sonunda önce düğmeleri çıkarrtım sonra terziye kolunu kestirttim. eylül ekim gibi giyiyorum.
annem hem sabahları artık o kadar evden çıkmadığı için hava nasıl anlamıyor anlamak istemiyor hem benim daha üşüyen üşüten bir insan olduğumu da anlamıyor anlamak istemiyor kabul etmekse asla kitabında yok.
kasım itibariyle bir tık daha kalın bir ceketime geçtim annemin baş düşmanı.
her sabah tüm evin salonu mutfağın kapısı bacası açık oluyor kalktığımda. üşüdüğümü ve kolay üşüttüğümü bilmesine defalarca ama her sabah hatırlatmama rağmen ısrarla ve inatla aynı şeyi yapıyor.
nasıl söylersen söyle; ister güzellikle ister kavgayla, kendisi kendiliğinden kendi ihtiyacına düşüncesine göre davranışı-durumu değiştirmediği sürece olmaz. ben istediğim kadar hasta olayım söyleyeyim istediğim kadar açma bu kadar diye ama b,r kulağından girer öbüründen çıkar hatta yüzüne umurunda değil bir ifadeyle bakıp asla cevap dahi vermez.
ya kendi üşümeye başlayacak ve bunu hissedecek ya hissetmediği için yataklara düşecek kadar hasta olacak da vazgeçecek bu kadar kapı pencere açmaktan.
ama kış günü bütün evi dolanarak 10-13 sigara içip yayar dumanı kapı pencere açmaya da karşsır. sen o zerleri soluyarak uyu umurunda değiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiil.
----
ha şimdi yeni ceketimi her sabah saklıyor. kaldırıp teee en akla gelmedik dolap köşelerine koyuyor ki bende bir gömlekle çıkayım dişarı çünkü anneme göre sıcakmış. karar verildi senin başka birşey hissetmene imkan ve izin yok.
tam aksi de olacak bir gün. çok da soğuk olmayan bir gün sana anorak mont giydirmek için yırtınacak. hatta marmariste bir temmuz günü bile..
her sabah bir de ceket aramakla zaman kaybediyorum. bir de yılan gibi sinsi ki ben son dakkaya kadar fark edemeyeyim hatta ayakkabımı giydikten sonra fark edeyim ve almaya üşendiğim için tek gömlekle çıkayım diye uğraşıyor.
2020 de kırk sene olacak ama annem hala beni anlamak da kabul etmek de sitemiyor.
mesela yazın hamam sıcağında en üst kattaki evimiz sauna gibi olunca klima çalıştırmaya da vantilaöre de şiddetle karşı ve boncuk gibi terlememi anlayamıyor. aklı almamakta ısrarcı.
her sabah ceket nerede diye evde dolanıyorum ve bilmiyor gibi davranmakla kalmıyor mahsus beni engellemek için ya önümde dikiliyor ya aynı yöne gidiyormuşuz gibi davrabarak yolumu tıkayığ bloke ediyor. bekliyor ki aman neyse almayayım bugün diyeyim ve sonunda doğru yolu bulayım!!!!!!!!!11
ama ne zaman annemin bu konudaki aklına uysam hastayım ama her seferinde. ya sıcaklanıp terlemekten ya üşüyüp soğuk almaktan ya ateşim çıkar ya başım ağrır boynum tutulur. ama annem bedelleri kabullenmiş yeter ki kendi dediği olsun!!!
dün sabah sinirlenip tüm dolabı yere indirdim. mahsus da taaaa en gerilere saklamış ki bulamayayım. önceki gün bulamamış başka ceket almıştım çok inanılmaz bozuldu ve havanın sıcak olduğunu tepine tepine haykırdı. elleini kollarını açıp yanıyorum sıcak diye haykırıyor deli!!
iyi sen soğuk duşa gir ıslak saçla da cereyanda otur serinle bana ne!!!
---------------------
çocukken o çorap saplantısı ne zaman neden başladı bilmiyorum. hep öyle değildi. herhalde kendsi sıcaklandığını fark etti ve bizim hayda hayda sıcakladığımıza karar verdi. ben ne kadar ayağım buz gibi oluyor üşüyor desem de nuh der peygamber demezdi.
önceleri talimatla çıkarttırıp yerine koydururdu. bir de askeriye gibi herşeyin yeri vardı. bir şeyi yeri hariç bir yere koyarsan bir saat azarlanırsın. ne düzensizliğin ne pisliğin ne laf anlamazlığın kalır ne iyilik bilmezliğin, o bize tertip düzeni öğretmek için uğraşıyordur. ama sen çantanı neden buratya değil şuraraya koydun!!! yani yerlerde sürünmüş pis çantayı koynuma almamışımdır odamızdaki koltuğun yanına değilde gardrobun yanına koymuşumdur. aman ne büyük suç. benden adam olmaz. benden karı olmaz. beni kim alacak çok merak ediyorlardır. kim bilir kaynanam bana neler edecektir neler diyecektir.??????????
çorabın yeri de sabah giyileceği için üzerimizden çıkarttığımız hırkanın altı dır. asla üstü ya da yanı olmaz.
önce çorap çıkarılıp koltuğun bir yanına konacak sonra da üstüne hırka çıkarılıp konacak.
ama üşüyor ayağım. üşümez ısınır. ısınmıyor hep üşüyor. üşümeeeeez. ama üşüyor anne. üşümez nazlı üşümez ısnır yatakta aaaaaaaaaaaaaa. sen mi bileceksin ben mi? ama ayak beniim.
gece karanlıkta gizlice alır geri giyerdim. hayır pis çorap da değil yani yatağı kirletsin.
sonunda nasılsa ablam söylemiş nazlı geri giyiyor diye.
talimat yetmedi gözünün önünde çıkarttırıp alıp kendi odasına saklamaya başladı.
hayır çelikleneyim diye yapsa - hani derler ya sakınan göze çöp batar sakınma da alışsın, değil öyle.
anneme kalsa hala şiddetle karşı çorapla yatmaya!!!! çoğu akşam defalarca tekrarlar hava sıcakmış çoraba gerek yokmuş, giymeyecekmiş!! iyi ya sen giyme sitersen ıslak havlulara dolan çıplak falan yat bana ne!!!
ama kendisini o kadar mükemmel o kadar kesin doğru falan görüyor ki başkasının hislerini anlamak empati kurmak bir yana farklılığın varlığunı kabul etmek istemiyor ki.
sen hatalısın yanlışlar abidesisin.
senelerce kışları üşüyerek uyudum ayaklarım bir türlü ısınamazdı, belki de o yüzden zırt pırt ateşlenirdim beklki kendi aklına göre ince veya kalın giydirdiği için, senelerce ilk adet gördüğüm yıllarda aşırı şiddetli sancılar çektim ama annem genede yatarken çorap giymeme karşı çıktı.
manyak mıdır nedir üşüyorsan al giiy demesi gerekmez mi.
ama kendisi üşüyor ki senin ne hakla üşümen gelecek!!!
bende gizlice başka bir çorabımı yatak çorabı yapmıştım. ama annemi ikna etmem imkansızdı. nasıl sanırsın 12 yaşında 55 kişiyle sikişip gelmişimcesine bir hain muamelesi gördüm ki akıl alır şey değil.
nasıl ki sivilceli yıllarımda sürekli üçümüz tek bir el ve yüz havlusu kullandıysak annemin inadından ama bana baıp bakıp sivilceler iğrenç aynı havluya siliyoruz iğrenç lafları eşliğinde!!!! o zaman benim ayrı olsun dersem de kıyamet kopar.
aman ben ne bilirmişim o benim yüzümden ne kadar çok çamaşır mı yıkayacakmış daha çok deterjan daha çok elektrik daha çok masraf demekmiş de bilmem neymiş de beni ağlamaklı yapıncya kadar laf sayar rahatlardı.
sonrada aynı havluya siliyoruz iğrenç derdi.
doktor söyleyince de zor ikna oldu. ben kendi çorabımı kendi havlumu kendim yıkamaya başlayıncaya kadar burun kıvırıp kabul etmedi.
-----------
ohoo annem senelerce sütyen takmamıza karşıydı. ben isteyince hani bakayım diye görmek isterdi büyümüş mü ona göre alacakmış. benim biliyor mememi açıp göstermeyeceğimi özellikle öyle söylüyor ki kontrol elinde kalsın.
daha iyi değil mi işte sallanıp da dikkat çekmez. anneme göre sütyen takarsan erkekler bakarsa aman aşık falan olur biri eller falan ama mutsuz özgüvensiz bakımsız dolaşsın da kimse beğenmesin adam yerine koymasın ne arkadaşlık ne sevgililik etmek istesin aman yalnızlıkyan mutsuzluktan gebersin.
ama kendisi pişkin pişkin başka kzıları çok aşırı beğenip iltifat yağmuruna tutsun o ayrı mesele.
mesela zamanında ilk defa zorla bin dereden su getirerek cilt doktoruna gittik.
anneme göre sivilcelerine sarımsak sürsek yeterdi. senelerce beni engelledi oyaladı.
hem de okula gittiğim yıllarda sarımsak sürecekmişim, daha iyiydi kokarca gibi gezerim. iyice dışlanır alay azar konusu olurum daha iyi.
ne kadar dışlanır sevilmez ezilirsem o kadar iyi. ben de köşemde otururmuşum dersime çalışırmışım.
haa hem ne eğlenecem ne gülecem ne arkadaşlık edecem dışlanıp azarlanacam aşağılanacam ne müzik dinleyecem ne dolaşama eşşek bir robot gibi sadece ders çalışacam hem de sonunda bütün bu fedakarlıkların karşılığında da kendi istediğim bölüm olmasa da okuyup anneme beğendiremeyeceğim sırf onun istediği şeyi okusam hatta sonunda evde pineklememi isteyecek senelerce işsizsin diye laf soktuktan sonra evde börek yiyip temizlik yapan o yavan komşu kadınlara dönecem. sonra ondanda şikayet edecek çünkü esas zevk aldıı beni kukla gibi oynatıp asla memnun olmamak.
bir sene bütün sırtım sivilcelendi ama anneme göre sarımsak sürmek sodayla silmek ve kendisinin derimi yüzercesine yıkaması yeterliydi tedavi için. anneme göre ben pis olduğum için çıkıyordu iyi temizleyemiyordum kendisi sürtse şahane olurdu asla 1 sivilcem çıkmazdı!
belki hormondan belki tasarruf etmek için aldığı ucuz şampuandandı. markasız doldurma değildi şampuan ama adı sanı bilinmeyen içinde ne olduğu anlaşılmayan bir markadandı.
annem doktora gitmeye düşman acayıp karşı. evde kendi kendine geber yeter ki doktora gitme.
en bildiği çare limon, sarımsak ve zencefil.
bir ara beni inadından sürekli daha ince giyinmeye ikna ettiği için sürekli ateşim çıkıyor soğuk alıyordum; bildiği şey limon suyu.
her sabah burnuma katıksız limon suyunu dayadı durdu hemde aşırı şekerli efendim kolay içilsin diye iyiliğimeymiş.
limonu içe içe içe sonunda midem haşat oldu. gastrit!
benim iyiliğime diye kendi hislerine inanıp bana kışa doğru ince giydirmek için yırtınırdı. ama nasıl bir inatla canla başla bir çaba anlatamam.
hala yapıyor hala.
her sabah ben hazırlanırken ütünü yapayım bahanesiyle ne giyeceğime karar verirdi.
neden bilmem yapı meselesi mi tansiyondan mı
- sonradan teyzemin geliniyle çok acayip onaylayarak yanımda konuştukları gibi benim 3 gün bile anne sütü içemediğimi yüzüme vurup durmuşken aralarında anne sütünü en az 6 ay içen insanların daha güzel daha sağlıklı olduğunu ve daha uzun yaşadıklarını anlatıp durmuşlardı - demek ben çirkin ve sağlıksızım ve genç öleceğim ha. deyince de eblek gibi suratıma bakakaldıydı. lan sen değil misin ilk günün sonunda erkek doğmadı diye üzüntüden sütü kesilen!! sen değil misin ablamı 3 ay emzirdiğini anlatıp durup beni emziremediğini söyleyen. e bunları konuşmak bana laf sokmak olmuyor mu yani????????***
evet annem nedense az üşür, üşüdüğünü de hssetmez gerçi sonunda da hasta olur o da ayrı mesele. ama uzun zaman üşümez, kalın giymeye gerek duymaz, çorap kullanımına bile karşıdır.
çocukken illa da yatacağımız zaman çıkarttırırdı çoraplarımızı.
kendisi sıcaklıyormuş çünkü. gündüz evde ayaktayken giyilirmiş ama yatarken çıkacakmış.
ama ben üşüyorum.
hayır çıkacak.
kendi algısını baz alır başka türlüsünün olacağını düşünemez annem inanmaz da.
dünya kendi algısına göre işliyor. kendisi üşürse biz de üşüyeceğiz sıcaklarca bizde sıcaklayacağız acıkırsak çişimiz gelirse midemiz hazmetmezse de senkronize olmak zorunda!
bir yaz günü üşüyesi tutmuştu mesela yazlıkta. hasta mı oldu midesi iyi değil diye miydi bilmem. kalkmış benim üstüme de battaniye örtüyor ağustosta.
klima yok haa. yasak klima açmak. vantilatör de yasak ve balkon penceresi hariç kapı açmak da yasak. öyle damın sıcağıyla terleye terleye uyursun.
ha sen aç klima desen evde kavga çıkıyor; hasta olacağından korkuyor ki klima kendinden uzakta. bir vantilatör açayım dediydim. o zaman da vantilatör fobisi de var annemde. kalkmış kapatacağına tam bana doğru sabitlemiş. sabaha kalktım ki her yerim tutuk ve acayip bir baş dönmem var!!!
geceleri gizlice karanlıkta çorabımı bulup geri giyerdim.
asla anlamaz kabul edemez bunun yerine kavga edip kendi fikrini sana empoze etmek için yırtınır.
lan sıcaklıyorum ya da üşüyorum işte senle ben aynı değiliz!
ama kendinini o kadar mükemmel görüyor ki o kadar kusursuz zannediyor ki anlamak istemiyor.
----------
ne zaman annemin aklına uysam ben hastayım. garip zamanlarda üşümez sıcaklar sen de ince giy diye yırtınır yırtınız böyle bir mücadele yok. dediği olsun bedelinde sen zatürre ol mühim değil suçlamaz kendini!!
---
ay hele o menapoz döneminde 2 kere sayesinde bronşit olduk ben 3.sünü de oldum sonradan ablam üniversite diye gitmişti. gene de akıllanamaz. gene de hatasını ya da farklı olduğumuzu kabul etmek yerine sen bedelini fitil fitil öde. umrunda değil.
hani çok benzediğimiz için mi kabullenemiyor algı ve zevk farklarımızı hayır.
sadece kontrol manyağı ve dediğim dedik ve sabit fikirli.
---------
o kadar ki doktorla inatlaşacak kadar.
kendisinin doğurduğu çocuğu daha mı iyi bilecek doktor!!!!
mesela kendisi menapozda heryeri açıp açıp kış günü cereyanda oturtmaktan değil terlediğimiz için hasta olmştuk. demek ki daha ince giyinmeliydi. kendisi menapozdan yanıyor diye biz de yanacaktık illa.
doktorun inadına tamam ilaçları düzenli içirtti söylene söylene ama inadına daha ince giyinelim diye mücadeleye girişti. üzerimden söke söke kaban çıkartıığını bilirim ben. terliyormuşum üstümde kuruyormuş sıcakmış hava ondanmış.
bir bronsit geçti 2.si başladı çünkü ben sürekli üşüyerek dolanıyordum.
----
doktorun tavsiyelerini dinlerken de ne kadar sinirli olur. tavsiye vermesi kendisine hakarettir anneme göre. sen mi bileceksin ben mi ben doğurdum!!!
----
zorla bir cilt uzmanına gittik adamı dinlememek için nasıl triplere giriyor nasıl.
annem kendi havasında tamamen kabul etmiyor.
adamında eleştirdiği yok yani. efendin ne demek börek çörek yağlı şeyler kızartma çerez yemesin!!! bunu demesi anneme hakaret oluyrmuş gibi hissediyordu.
bu yüzden inadına inadına ama nasıl aylarca inadından daha fazla daha yağlı baharatlı kızartmalı yemekler börek çörek kek falan yaptı yaptı burnuma dayadı.
doktorun yemesin çok az yesin dediği herşeyin her zamankinden daha fazlasını yedirecem diye bana yırtındı durdu.
sonunda kilo aldım iyice beter oldu hormonalrım o zamnda başka yeni şikayetler buldu yok şişkoymuşum götüm büyükmiş. bir yandan da aslında çok memnundu.
farkındaydı akranlarımın benden hoşlanmadığından bundan büyük hoşlanıyordu.
böylece arkadaş edinemeyeceğim ve daha çok evde olup ders çalışacağım ve erkekler beni beğenmediği için erkek arkadaş sorunarım da olmayacak. sadece dersimde işimde gücümde olacağım ve sonunda da kendş beğendiği küçük bir domuzu bana yamayıp kukla gibi oynayacaktı. uzun vadeli bir yönetim planı.
----
daha bir kaçsene evvel roacutane tedavisi şart olunca 3. aydan sonra kollstrolüm yüksekti. doktor da uyarırken onu yeme bunu yeme.
zaten senelerdir annemin inatlarına rağmen büyük mücadelelerle yağlı baharatlı kızartma aburcubur hatta şekeri bile kesmiştim.
mücadele çünkü annem midesi haşat oluğ gastrit-ülser-reflü oluncaya kadar uslanmadı. anca kendisne dokunuyorsa uzaklaştı o yiyeceklerden. ama daha da bana ısrar ederdi istersem kızartma yapsınmış kendisi yiyemezmiş ama ben yiyeyimmiş.
ben de yiyemiyorum işte!!
anneme göre o sıralar annemin yerine de yemeliydim. sorsan de dünyanın en bilinçli en mantıklı insanıdır ama söz konusu yemekse bizim ailenin kadınlarına göre gençken yenir.
gençken çöp öğütücüsü gibi tıkınıp kendini hem şişko hem hasta edeceksin.
yani doktor gene tekrarlıyor onu yene bunu yeme kolestrole dikkat etmek lazım gelecek ay gene bakalım diye. annem de sırf merakından pelimde debel dübel sürüklendiği için gelmiş ağzını yüzünü buruşturarak dinliyor ve içinden sen mi bilecen ben mi ben doğurdum doktordan farkım yok dercesine inatla aksini düşünüyordu.
ertesi günlerde de doktorun inadına inadına yemekler yaptı.
hatta bri sabah bana 9 yumurta haşlayıp tamamen tuzla kaplayıp elime tutuşturmuş her tenefüs gizlice masanın latından sokumlayacakmışım yumurtaları diye ögüt veriyordu.
adam diyor ki bu ilaç karaciğeri yorar zorlar klestrolü yükseldir perhiz şart, yani karaciğere zararlı. ama annem inadıne sanki karaciğerim iflas etsin siter gibi haftalarca yırtındı da yırtındı bana daha fazla yedirmek daha kızartmalı ağır yemekler yaptı durdu.
ta ki reflüsü azana kadar!!
o zaman acıyı kedisi çektiği için inat edemiyor ama. ben olunda inat edebilir!!
ya o her sabah bana limon suyu içirmeleri, bütün gün midem yanıyor der dururdum inanmaz umursamazdı! büyük iyilikti ona göre. sonunda gaztritten tedavi olmam gerekti.
ama kendisiyle bir alaka bulamadı.
----------------
hala saplantı halinde bana hangi incelikte kıyafet giyeceğimi empoze etmek için uğraşır.
yazın hırka bile giymem için yırtınan annem sonbahar geçişlerinde de ince giyineyim diye yırtınır.
uğraçma kelimesi az kalır çünkü türlü türlü numaralar icatediyor.
son zamanlarda hava olacağından daha ılık diye takmış kafayı beni bir gömlekle işe göndermeyle kafayı bozmuş. sapıtmış adeta.
tamam iş yerindeki dolabımda 2 çeşit hırka yedekli manyak annemden gizli giyiniyorum. anneme kalsa kendi dediğine uysam tam olacak.
asla anlamıyor asla ben üşüyen bir insanım.
kendi üşümüyor da üşüdüğünü de anlamıyor yatağa düşünceye kadar.
ben üşüyürom üşüttüğümü de hissediyorum. ama annem ısrarla anlamak istemiyor.
son zamanlarda her sabah bir kavga ve mücadele. herhalde evden sinirli mutsuz endişeli falan çıkmamdan çok memnun. böylece gün boyu öyle kalır da dygu dururmum yüzüm hiç gülmez eğlenmem keyif almam zerre mutlu olmam.
ne bileyim.
böyle geçişlerde giydiğim mevsimlik ceketlerim var annemin baş düşmanı baş. nasıl nefret ediyor o ceketlerden anlatamam.
geçen sene ince gömlek gibi olanın kollarıyla aklını bozmuştu. her manşette 3er düğme var ve ben sıkılıyorum darlığından diye kollarını katlayarak kullanıyordum.
ama annem o kadar nefret ediyor ki ceketten ve katlanmış koldan her sabah benden gizli üşenmeden katları açıp düğmeleri iliklemeye kafayı takmıştı.
her sabah sinirlenerek açıyor katlıyorum ama inadına her sabah aynı. yapma sıkılıyorum desen de. daha da memnun sankş daha da sıkıl daha da sinirlen yüzün 1 saniye gülmesin!!
sonunda önce düğmeleri çıkarrtım sonra terziye kolunu kestirttim. eylül ekim gibi giyiyorum.
annem hem sabahları artık o kadar evden çıkmadığı için hava nasıl anlamıyor anlamak istemiyor hem benim daha üşüyen üşüten bir insan olduğumu da anlamıyor anlamak istemiyor kabul etmekse asla kitabında yok.
kasım itibariyle bir tık daha kalın bir ceketime geçtim annemin baş düşmanı.
her sabah tüm evin salonu mutfağın kapısı bacası açık oluyor kalktığımda. üşüdüğümü ve kolay üşüttüğümü bilmesine defalarca ama her sabah hatırlatmama rağmen ısrarla ve inatla aynı şeyi yapıyor.
nasıl söylersen söyle; ister güzellikle ister kavgayla, kendisi kendiliğinden kendi ihtiyacına düşüncesine göre davranışı-durumu değiştirmediği sürece olmaz. ben istediğim kadar hasta olayım söyleyeyim istediğim kadar açma bu kadar diye ama b,r kulağından girer öbüründen çıkar hatta yüzüne umurunda değil bir ifadeyle bakıp asla cevap dahi vermez.
ya kendi üşümeye başlayacak ve bunu hissedecek ya hissetmediği için yataklara düşecek kadar hasta olacak da vazgeçecek bu kadar kapı pencere açmaktan.
ama kış günü bütün evi dolanarak 10-13 sigara içip yayar dumanı kapı pencere açmaya da karşsır. sen o zerleri soluyarak uyu umurunda değiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiil.
----
ha şimdi yeni ceketimi her sabah saklıyor. kaldırıp teee en akla gelmedik dolap köşelerine koyuyor ki bende bir gömlekle çıkayım dişarı çünkü anneme göre sıcakmış. karar verildi senin başka birşey hissetmene imkan ve izin yok.
tam aksi de olacak bir gün. çok da soğuk olmayan bir gün sana anorak mont giydirmek için yırtınacak. hatta marmariste bir temmuz günü bile..
her sabah bir de ceket aramakla zaman kaybediyorum. bir de yılan gibi sinsi ki ben son dakkaya kadar fark edemeyeyim hatta ayakkabımı giydikten sonra fark edeyim ve almaya üşendiğim için tek gömlekle çıkayım diye uğraşıyor.
2020 de kırk sene olacak ama annem hala beni anlamak da kabul etmek de sitemiyor.
mesela yazın hamam sıcağında en üst kattaki evimiz sauna gibi olunca klima çalıştırmaya da vantilaöre de şiddetle karşı ve boncuk gibi terlememi anlayamıyor. aklı almamakta ısrarcı.
her sabah ceket nerede diye evde dolanıyorum ve bilmiyor gibi davranmakla kalmıyor mahsus beni engellemek için ya önümde dikiliyor ya aynı yöne gidiyormuşuz gibi davrabarak yolumu tıkayığ bloke ediyor. bekliyor ki aman neyse almayayım bugün diyeyim ve sonunda doğru yolu bulayım!!!!!!!!!11
ama ne zaman annemin bu konudaki aklına uysam hastayım ama her seferinde. ya sıcaklanıp terlemekten ya üşüyüp soğuk almaktan ya ateşim çıkar ya başım ağrır boynum tutulur. ama annem bedelleri kabullenmiş yeter ki kendi dediği olsun!!!
dün sabah sinirlenip tüm dolabı yere indirdim. mahsus da taaaa en gerilere saklamış ki bulamayayım. önceki gün bulamamış başka ceket almıştım çok inanılmaz bozuldu ve havanın sıcak olduğunu tepine tepine haykırdı. elleini kollarını açıp yanıyorum sıcak diye haykırıyor deli!!
iyi sen soğuk duşa gir ıslak saçla da cereyanda otur serinle bana ne!!!
---------------------
çocukken o çorap saplantısı ne zaman neden başladı bilmiyorum. hep öyle değildi. herhalde kendsi sıcaklandığını fark etti ve bizim hayda hayda sıcakladığımıza karar verdi. ben ne kadar ayağım buz gibi oluyor üşüyor desem de nuh der peygamber demezdi.
önceleri talimatla çıkarttırıp yerine koydururdu. bir de askeriye gibi herşeyin yeri vardı. bir şeyi yeri hariç bir yere koyarsan bir saat azarlanırsın. ne düzensizliğin ne pisliğin ne laf anlamazlığın kalır ne iyilik bilmezliğin, o bize tertip düzeni öğretmek için uğraşıyordur. ama sen çantanı neden buratya değil şuraraya koydun!!! yani yerlerde sürünmüş pis çantayı koynuma almamışımdır odamızdaki koltuğun yanına değilde gardrobun yanına koymuşumdur. aman ne büyük suç. benden adam olmaz. benden karı olmaz. beni kim alacak çok merak ediyorlardır. kim bilir kaynanam bana neler edecektir neler diyecektir.??????????
çorabın yeri de sabah giyileceği için üzerimizden çıkarttığımız hırkanın altı dır. asla üstü ya da yanı olmaz.
önce çorap çıkarılıp koltuğun bir yanına konacak sonra da üstüne hırka çıkarılıp konacak.
ama üşüyor ayağım. üşümez ısınır. ısınmıyor hep üşüyor. üşümeeeeez. ama üşüyor anne. üşümez nazlı üşümez ısnır yatakta aaaaaaaaaaaaaa. sen mi bileceksin ben mi? ama ayak beniim.
gece karanlıkta gizlice alır geri giyerdim. hayır pis çorap da değil yani yatağı kirletsin.
sonunda nasılsa ablam söylemiş nazlı geri giyiyor diye.
talimat yetmedi gözünün önünde çıkarttırıp alıp kendi odasına saklamaya başladı.
hayır çelikleneyim diye yapsa - hani derler ya sakınan göze çöp batar sakınma da alışsın, değil öyle.
anneme kalsa hala şiddetle karşı çorapla yatmaya!!!! çoğu akşam defalarca tekrarlar hava sıcakmış çoraba gerek yokmuş, giymeyecekmiş!! iyi ya sen giyme sitersen ıslak havlulara dolan çıplak falan yat bana ne!!!
ama kendisini o kadar mükemmel o kadar kesin doğru falan görüyor ki başkasının hislerini anlamak empati kurmak bir yana farklılığın varlığunı kabul etmek istemiyor ki.
sen hatalısın yanlışlar abidesisin.
senelerce kışları üşüyerek uyudum ayaklarım bir türlü ısınamazdı, belki de o yüzden zırt pırt ateşlenirdim beklki kendi aklına göre ince veya kalın giydirdiği için, senelerce ilk adet gördüğüm yıllarda aşırı şiddetli sancılar çektim ama annem genede yatarken çorap giymeme karşı çıktı.
manyak mıdır nedir üşüyorsan al giiy demesi gerekmez mi.
ama kendisi üşüyor ki senin ne hakla üşümen gelecek!!!
bende gizlice başka bir çorabımı yatak çorabı yapmıştım. ama annemi ikna etmem imkansızdı. nasıl sanırsın 12 yaşında 55 kişiyle sikişip gelmişimcesine bir hain muamelesi gördüm ki akıl alır şey değil.
nasıl ki sivilceli yıllarımda sürekli üçümüz tek bir el ve yüz havlusu kullandıysak annemin inadından ama bana baıp bakıp sivilceler iğrenç aynı havluya siliyoruz iğrenç lafları eşliğinde!!!! o zaman benim ayrı olsun dersem de kıyamet kopar.
aman ben ne bilirmişim o benim yüzümden ne kadar çok çamaşır mı yıkayacakmış daha çok deterjan daha çok elektrik daha çok masraf demekmiş de bilmem neymiş de beni ağlamaklı yapıncya kadar laf sayar rahatlardı.
sonrada aynı havluya siliyoruz iğrenç derdi.
doktor söyleyince de zor ikna oldu. ben kendi çorabımı kendi havlumu kendim yıkamaya başlayıncaya kadar burun kıvırıp kabul etmedi.
-----------
ohoo annem senelerce sütyen takmamıza karşıydı. ben isteyince hani bakayım diye görmek isterdi büyümüş mü ona göre alacakmış. benim biliyor mememi açıp göstermeyeceğimi özellikle öyle söylüyor ki kontrol elinde kalsın.
daha iyi değil mi işte sallanıp da dikkat çekmez. anneme göre sütyen takarsan erkekler bakarsa aman aşık falan olur biri eller falan ama mutsuz özgüvensiz bakımsız dolaşsın da kimse beğenmesin adam yerine koymasın ne arkadaşlık ne sevgililik etmek istesin aman yalnızlıkyan mutsuzluktan gebersin.
ama kendisi pişkin pişkin başka kzıları çok aşırı beğenip iltifat yağmuruna tutsun o ayrı mesele.
geçenlerde ablam hani kaynanasını seve seve hastaneye götüren beraber kaplıcalara giden ama annesini başından savmak için ezberlenmiş yalanları olan ablam diyor ki;
annesini de götürmüş hastaneye ya! konu açılmış annesini de götürmüşmüş hastaneye.
ne zaman?
hani var ya bilmem ne zaman gelmişmiş de o zamanmış işte.
sen mi götürdün!?
evet kendisi götürmüş. o zaman doktorun adı neydi? haberi yok tabi. kendisi götürmüşmüş!!
aylardır ağrı çekiyor ama sırf inadından doktora gitmiyordu, istediğin kadar dil dök, randevutu son dakka iptal ediyordu, sünnetten kaçan oğlan gibi bana izin ve randevu aldırıp sonra vazgeçiyordu.
öyle bir zamanda gelmişti ablam. hiç de sevmez kötü günde bulunmayı ortalarda.
annesini hastaneye götürmüşmüş!!
lan hastaneyi arayıp randevu alan ben.
anneme günlerce defalarca dil döken ben. ikna olmayınca hazır ablam gelmişken o derse daha akıllıca daha bilgece daha mantıklı daha duyarlı daha doğru geleceği için ablama söyletmiştim. ben de söylemesem ısrar etmesem ablam onu da demeyecek. annesinin tepkisini çekmesin yeter tabi bir de iş başına düşmesin.
ama şikayet etmeyi bilir. aynı annesi gibi çözüm aramaz boyuna şikayet eder. sen çözüm bulmaya çalışırsın rahatsızlığı geçsin memnun olsun falan diye bir de utanmasan beğenmez! lan kendin yap o zaman. ama hayır mütemadiyen şikayet kapris yapsın.
ablam söyleyince doktora gitmeye ikna oldu ama çocuk gibi inatlaşa inatlaşa.
randevu alan ben, lan taksi çağıran bile ben.
götünü zor oynattı ama kendisi götürmüşmüş doktora!!!
ulan telefonda instagrama bakmaktan asansör çağırmaya tenezzül etmiyor ben giyerken ayakkabımı!!!
annem desen asansör hemen gelmiyor diye nazlanıyor vazgeçip eve girmeye kalkıyor. umurunda mı ablamın?
farkında değil ki instagram gezmekten!!!
bak diyorum ısrar eden ikna eden karşılığında azarlanıp kapris çeken ben.
randevu alan ben. asansörü dahi çağıran ben.
taksiyi çağıran annemi bindirip kapısını örten gene ben. adres söyleyen ben. inerken taksi parasını veren de ben.
kendisi götünü kaldırıp anneciğinin koluna bile girmedi. annemin koluna giren ben.
ablam aldı başını gitti hastaneye doğru arkasına bile bakmıyor!
girişte kayıt mayıt yaptıran gene ben. anneme laf anlatan, kimlik vermek istemeyince vazgeçtim diye sünnetten kaçan oğlanlar gibi kapıya seğirtmeye çalışınca yakalayıp ite ite getiren gene ben.
yok kimlik vermezmiş yok elini okutmazmış diye söylenmeleri azarları tırnaklanmaları terslemeleri de çeken ben.
sen neredeydin acaba abla!!!? gitti koydu götünü bir banka boyuna instagram!!
annesini kendisi götürmüşmüş!!
annesine yer bulup oturtan, sürekli dırdırını çeken ben. yok ordan esiyormuş oturmazmış yok burda bilmem neymiş oturmazmış. yok sıra gelmiyormuş da gidermiş o zaman!!
prenses gibi büyütüldüğü için özel muamele bekliyormuş efem! güya özel hastaneymiş de haniymiş de doktor sana doğru dürüst zaman ayırmıyormuş da gelmezmiş gidermiş eve geberirmişiz o zaman da diye söylenmelerini çeken de ben.
ablam nerede? yanımızda herhangi bir yabancı gibi oturup instagram bakıyor!!!
daha bir de utanmadan hastaneden çıkarken söyleniyordu; buraya hastane gezmeye mi gelmişmiş, buraya o kadar yol çekmiş hasta görmeye mi gelmişmiş.
başka bir geldiğinde de ben aşırı hastayım kalkamıyorum yataktan; 5 dakkaya bir dibimde bir şey istiyordu. arsız yüzsüz utanmaz acımaz aynı anası.
ee anası kızına böyle davranırsa tabi kızı nasıl davransın diğer kızkardeşe. bana kötü haksız davranmak normalleşmiş ailede.
daha utanmadan napalım da iyileş diyeceğine bana şikayet ediyor yalnız kalmış annesiyle hiç ilgilenmiyormuşum hep kendi ilgileniyormuş.
lan amına koyyim sen mi yaşıyorsun ananla da ben evliyim kocamla kalıyorum!!!
senede 2 kere zor zaman ayırıyorsun efendim onda da hasta olmayacağız! prenses hazretleri hastayla hastalıkla uğraşmayacak!!!
annemin de kulağında sorun vardı o zaman zorla ama zorla ne kavgalarla doktora götürüp ilaç yazdırdıydım; damlaları damlatırken bile çığlık çığlığa belalı bir çocuk gibi annem.
ben hasta yatarken beni illa da akldırıp annemin damlalarını bana damlattırmaya çalışıyor.
annesine bir ilaç veremeyen evlat şahane evlat ama ben boktanım!!
kendisi götürmüş hastaneyeymişmiş.
lan kulağuna damlasını damlatamadın be!!! beni hasta hasta kaldırdılar bana yaptırdılar. anneme göre de işe 2 hafta gitmeyip annemin damlalarını damlatmak için kulağına annemle ilgilenecektim evde.
damla yaa! altı üstü damla.
bir de yatıyor söylene söylene daha ortada bir şey yok, şişenin kapağını açıyorum annem ayyyyyy diye bağırıyor!
kulağındaki iltihap ağrıyor halbuki ondan ama anneme göre ben acıttım!
lan daha bişe yapmadım!! ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy acıdı!!
sanki sokuyorum!
esas damlatınca da hemen kalkmak istiyor kaprisli çocuklar gibi. ben 39 derece ateşle yataktan kaldırılıyorum bunun için.
ama gene de iyi bir evlat değilim.
-------------
lan geçen sene annem bir ayağını burktu, doktora gitmek yerine bana abana abana yaşadı. gece yarıları 3 kere kalkıp bana abana abana tuvalete götürttü. ablamın haberi mi oldu? kaç kere söylesen de kaçınarak cevap verir. aman uğraşmasın!!
annesini de götürmüş hastaneye ya! konu açılmış annesini de götürmüşmüş hastaneye.
ne zaman?
hani var ya bilmem ne zaman gelmişmiş de o zamanmış işte.
sen mi götürdün!?
evet kendisi götürmüş. o zaman doktorun adı neydi? haberi yok tabi. kendisi götürmüşmüş!!
aylardır ağrı çekiyor ama sırf inadından doktora gitmiyordu, istediğin kadar dil dök, randevutu son dakka iptal ediyordu, sünnetten kaçan oğlan gibi bana izin ve randevu aldırıp sonra vazgeçiyordu.
öyle bir zamanda gelmişti ablam. hiç de sevmez kötü günde bulunmayı ortalarda.
annesini hastaneye götürmüşmüş!!
lan hastaneyi arayıp randevu alan ben.
anneme günlerce defalarca dil döken ben. ikna olmayınca hazır ablam gelmişken o derse daha akıllıca daha bilgece daha mantıklı daha duyarlı daha doğru geleceği için ablama söyletmiştim. ben de söylemesem ısrar etmesem ablam onu da demeyecek. annesinin tepkisini çekmesin yeter tabi bir de iş başına düşmesin.
ama şikayet etmeyi bilir. aynı annesi gibi çözüm aramaz boyuna şikayet eder. sen çözüm bulmaya çalışırsın rahatsızlığı geçsin memnun olsun falan diye bir de utanmasan beğenmez! lan kendin yap o zaman. ama hayır mütemadiyen şikayet kapris yapsın.
ablam söyleyince doktora gitmeye ikna oldu ama çocuk gibi inatlaşa inatlaşa.
randevu alan ben, lan taksi çağıran bile ben.
götünü zor oynattı ama kendisi götürmüşmüş doktora!!!
ulan telefonda instagrama bakmaktan asansör çağırmaya tenezzül etmiyor ben giyerken ayakkabımı!!!
annem desen asansör hemen gelmiyor diye nazlanıyor vazgeçip eve girmeye kalkıyor. umurunda mı ablamın?
farkında değil ki instagram gezmekten!!!
bak diyorum ısrar eden ikna eden karşılığında azarlanıp kapris çeken ben.
randevu alan ben. asansörü dahi çağıran ben.
taksiyi çağıran annemi bindirip kapısını örten gene ben. adres söyleyen ben. inerken taksi parasını veren de ben.
kendisi götünü kaldırıp anneciğinin koluna bile girmedi. annemin koluna giren ben.
ablam aldı başını gitti hastaneye doğru arkasına bile bakmıyor!
girişte kayıt mayıt yaptıran gene ben. anneme laf anlatan, kimlik vermek istemeyince vazgeçtim diye sünnetten kaçan oğlanlar gibi kapıya seğirtmeye çalışınca yakalayıp ite ite getiren gene ben.
yok kimlik vermezmiş yok elini okutmazmış diye söylenmeleri azarları tırnaklanmaları terslemeleri de çeken ben.
sen neredeydin acaba abla!!!? gitti koydu götünü bir banka boyuna instagram!!
annesini kendisi götürmüşmüş!!
annesine yer bulup oturtan, sürekli dırdırını çeken ben. yok ordan esiyormuş oturmazmış yok burda bilmem neymiş oturmazmış. yok sıra gelmiyormuş da gidermiş o zaman!!
prenses gibi büyütüldüğü için özel muamele bekliyormuş efem! güya özel hastaneymiş de haniymiş de doktor sana doğru dürüst zaman ayırmıyormuş da gelmezmiş gidermiş eve geberirmişiz o zaman da diye söylenmelerini çeken de ben.
ablam nerede? yanımızda herhangi bir yabancı gibi oturup instagram bakıyor!!!
daha bir de utanmadan hastaneden çıkarken söyleniyordu; buraya hastane gezmeye mi gelmişmiş, buraya o kadar yol çekmiş hasta görmeye mi gelmişmiş.
başka bir geldiğinde de ben aşırı hastayım kalkamıyorum yataktan; 5 dakkaya bir dibimde bir şey istiyordu. arsız yüzsüz utanmaz acımaz aynı anası.
ee anası kızına böyle davranırsa tabi kızı nasıl davransın diğer kızkardeşe. bana kötü haksız davranmak normalleşmiş ailede.
daha utanmadan napalım da iyileş diyeceğine bana şikayet ediyor yalnız kalmış annesiyle hiç ilgilenmiyormuşum hep kendi ilgileniyormuş.
lan amına koyyim sen mi yaşıyorsun ananla da ben evliyim kocamla kalıyorum!!!
senede 2 kere zor zaman ayırıyorsun efendim onda da hasta olmayacağız! prenses hazretleri hastayla hastalıkla uğraşmayacak!!!
annemin de kulağında sorun vardı o zaman zorla ama zorla ne kavgalarla doktora götürüp ilaç yazdırdıydım; damlaları damlatırken bile çığlık çığlığa belalı bir çocuk gibi annem.
ben hasta yatarken beni illa da akldırıp annemin damlalarını bana damlattırmaya çalışıyor.
annesine bir ilaç veremeyen evlat şahane evlat ama ben boktanım!!
kendisi götürmüş hastaneyeymişmiş.
lan kulağuna damlasını damlatamadın be!!! beni hasta hasta kaldırdılar bana yaptırdılar. anneme göre de işe 2 hafta gitmeyip annemin damlalarını damlatmak için kulağına annemle ilgilenecektim evde.
damla yaa! altı üstü damla.
bir de yatıyor söylene söylene daha ortada bir şey yok, şişenin kapağını açıyorum annem ayyyyyy diye bağırıyor!
kulağındaki iltihap ağrıyor halbuki ondan ama anneme göre ben acıttım!
lan daha bişe yapmadım!! ayyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyyy acıdı!!
sanki sokuyorum!
esas damlatınca da hemen kalkmak istiyor kaprisli çocuklar gibi. ben 39 derece ateşle yataktan kaldırılıyorum bunun için.
ama gene de iyi bir evlat değilim.
-------------
lan geçen sene annem bir ayağını burktu, doktora gitmek yerine bana abana abana yaşadı. gece yarıları 3 kere kalkıp bana abana abana tuvalete götürttü. ablamın haberi mi oldu? kaç kere söylesen de kaçınarak cevap verir. aman uğraşmasın!!
10.11.2019
ne kadar azarlasan terslesen de istersen mantıklı da konuş, umurunda değil. senin tenefüsünü mü çalmış umurunda değil. zor durumda mı bırakmış sıkmış mı falan hiiiiiiiiiiiiiç umurunda değil. hatta beter ol!!
yine her tenefüs hatta bazen ders sırasında zırzır çaldırıyor arıyor. saçma sapan sebeplerle.
bir tanesi bile mantıklı değil ya da kendisinin çözemeyeceği bir şey değil.
ders boyunca 3 kere aramış beni açamayacağımı 8 senedir bin kere söylememe rağmen kabul etmiyor. hani gerçekten önemli bir şey için kırk yılın başı arasa açarsın. ama o kadar saçma şeyleri büyütüp arıyor ki insanı delirtir.
ekmek bitmiş diye 7 kere aranır mı?
ya da bilmem ney nerde bilmem ney lazım diye.
hatta geçende aramış diyor ki bana;
bir ses var.
ne sesi.
bir ses var.
ne sesi anne.
ne bileyim sana soruyorum işte!
ben evde değilken evde ne sesi var nereden bileyim? tadilat vardır.
hayır öyle değil.
komşulara misafir gelmiştir.
hayır beee!!!
temizlik vardır.
ne alakası var!!!!
elektrikli süpürgedir yani.
hayır be değil başka bir ses!!!
çimler biçiliyordur!
bunları diyorum çünkü normalde bu sesleri anlamaz oldu. bu ses ne diye evde gezmişliği çok. tabi bu saçma konuşma bu kadar hızlı gelişmiyor. andavallı andavallı. arada bolca es veriyor kelimeleri bulmak için zaman harcıyor ki; bu tenefüs de ihtiyaçlarımı gidermek ya da arkadaşlarımla vakit geçirmek için zamanım olmasın!
ne güzel sonra bana arkadaşın çevren yok pasifsin yalnız kalacaksın diye eleştirmek için fırsatı olur. kendisi ne kadar popülermiş herkes hayranmış herkes aşıkmış diye gençliğini övmelere doyamamak için de fırsatı olur!!!
tabi oradan da ablamın doğduğu günü ne kadar uzak diyarlardan bile hediyeler akrabalar tanıdıklar geldiği ile benim hiçkimsenin umursamadığı doğduğum günü kıyas etmek için de fırsat yakalamış olur.
sanırsın doğumuma kimsenin gelmemesi benim suçummuş gibi bir hallerde! herkesi kendine küstüren sensin, herkese küsen de sensin, doğura doğura amcamın ani ölümünün haftasına doğuran da sensin; benim irademin tamamen dışında bunlar!
geçende de bana diyor ki nazlı pamuk bitmiş!!!!
bunun için 3 kere aranır mı insan yaa!!! anneme göre çok önemli çok acil, işten kapıyı vurup çıkıp anneme pamuk yetiştirmem lazım!!! nasılsa dandik boktan bir özel okul, çalışmadan para kazanıyoruz hiç gitmesem bile olur, ne güzel olur ağır hakaretlerle cezalarla kovulsam da dımdızlak kalsam!!! senelerce beynimi yedi işsizsin diye iş bulunca da ayrılmamın fantazilerini kuruyor.
geçende asansör beklerken daha ergenlikte evlendirilmiş bir komşu kadına özeniyor; 42 yaşında mı ne torunu var ne kadar güzel değil mi deyip duruyor bana. övüyor kadını. zavallımda gerindikçe gerinip kubarıyor.
he çok güzel keşke okuyacaksın işin maaşın olacak diye başımın etini yiyeceğine erkenden yaşlı bir kocaya verseymişsin!!
dolu pamuk var anne orada.
nerede görmüyorum hani ben. hangi çekmecede ben bulayım o zaman.
çekmeceye gerek yok pamuk kutusu dolu!
ama yok.
ya daha sabah kullandım bir sürü var.
ama onlar yuvarlak değil ki kare. ben sevmiyorum kare. bana yuvarlak lazım. nerede yuvarlaklar ben bulayım!
bırak tarifi koordinat versen arayıp da bulamaz. saatlerce telefonda tarif etsen alakasız yerleri kurcalar, bulamadıkça sinirlenir sinirlendikçe sarsaklaşır kısır döngü gibi heryeri dağırıtır sonunda tansiyonu çıkar veeee geberelim de kurtulalım demelere başlar!!!
yuvarlak kalmamıştı kare kullan.
sevmiyorum ben kare. israf. çok büyük!!!
kendisi benim gibi müsrif değilmiş kıymetini bilirmiş eşyanın da parasının da. he belli 2 senede bir bana binlerce liralık perde aldırıp sonra sıkılınca attırıp yenisini aldırırken hiç paramın emeğimin kıymetini hatırlıyor musun? hayır!
e böl de kullan yarısını.
nasıl böleceğim????????????
bu bir sohbet konusu mu olacak. benden binlerce kat daha zeki oldğundan becerikli vb olduğundan kesinlikle emin ama bana nasıl böleyim diye soruyor. esas mesele beni oyalamak herhalde.
böyle kenarda köşede ezik ezik duran kimseyle iletişim kuramayan bir tip gibi görüneyim de uzun vadede kovulurum belki. ne güzel o zaman tekrar başlar işsizsin demelere. kendisi olsa peşinde okullar dizi dizi olurmuş da peşincen ayrılmazlarmış da bilmem neymiş de diye kendini dev aynasında görmelere başlar.
kopar, makasla kes. ne bileyim ben!!
yine her tenefüs hatta bazen ders sırasında zırzır çaldırıyor arıyor. saçma sapan sebeplerle.
bir tanesi bile mantıklı değil ya da kendisinin çözemeyeceği bir şey değil.
ders boyunca 3 kere aramış beni açamayacağımı 8 senedir bin kere söylememe rağmen kabul etmiyor. hani gerçekten önemli bir şey için kırk yılın başı arasa açarsın. ama o kadar saçma şeyleri büyütüp arıyor ki insanı delirtir.
ekmek bitmiş diye 7 kere aranır mı?
ya da bilmem ney nerde bilmem ney lazım diye.
hatta geçende aramış diyor ki bana;
bir ses var.
ne sesi.
bir ses var.
ne sesi anne.
ne bileyim sana soruyorum işte!
ben evde değilken evde ne sesi var nereden bileyim? tadilat vardır.
hayır öyle değil.
komşulara misafir gelmiştir.
hayır beee!!!
temizlik vardır.
ne alakası var!!!!
elektrikli süpürgedir yani.
hayır be değil başka bir ses!!!
çimler biçiliyordur!
bunları diyorum çünkü normalde bu sesleri anlamaz oldu. bu ses ne diye evde gezmişliği çok. tabi bu saçma konuşma bu kadar hızlı gelişmiyor. andavallı andavallı. arada bolca es veriyor kelimeleri bulmak için zaman harcıyor ki; bu tenefüs de ihtiyaçlarımı gidermek ya da arkadaşlarımla vakit geçirmek için zamanım olmasın!
ne güzel sonra bana arkadaşın çevren yok pasifsin yalnız kalacaksın diye eleştirmek için fırsatı olur. kendisi ne kadar popülermiş herkes hayranmış herkes aşıkmış diye gençliğini övmelere doyamamak için de fırsatı olur!!!
tabi oradan da ablamın doğduğu günü ne kadar uzak diyarlardan bile hediyeler akrabalar tanıdıklar geldiği ile benim hiçkimsenin umursamadığı doğduğum günü kıyas etmek için de fırsat yakalamış olur.
sanırsın doğumuma kimsenin gelmemesi benim suçummuş gibi bir hallerde! herkesi kendine küstüren sensin, herkese küsen de sensin, doğura doğura amcamın ani ölümünün haftasına doğuran da sensin; benim irademin tamamen dışında bunlar!
geçende de bana diyor ki nazlı pamuk bitmiş!!!!
bunun için 3 kere aranır mı insan yaa!!! anneme göre çok önemli çok acil, işten kapıyı vurup çıkıp anneme pamuk yetiştirmem lazım!!! nasılsa dandik boktan bir özel okul, çalışmadan para kazanıyoruz hiç gitmesem bile olur, ne güzel olur ağır hakaretlerle cezalarla kovulsam da dımdızlak kalsam!!! senelerce beynimi yedi işsizsin diye iş bulunca da ayrılmamın fantazilerini kuruyor.
geçende asansör beklerken daha ergenlikte evlendirilmiş bir komşu kadına özeniyor; 42 yaşında mı ne torunu var ne kadar güzel değil mi deyip duruyor bana. övüyor kadını. zavallımda gerindikçe gerinip kubarıyor.
he çok güzel keşke okuyacaksın işin maaşın olacak diye başımın etini yiyeceğine erkenden yaşlı bir kocaya verseymişsin!!
dolu pamuk var anne orada.
nerede görmüyorum hani ben. hangi çekmecede ben bulayım o zaman.
çekmeceye gerek yok pamuk kutusu dolu!
ama yok.
ya daha sabah kullandım bir sürü var.
ama onlar yuvarlak değil ki kare. ben sevmiyorum kare. bana yuvarlak lazım. nerede yuvarlaklar ben bulayım!
bırak tarifi koordinat versen arayıp da bulamaz. saatlerce telefonda tarif etsen alakasız yerleri kurcalar, bulamadıkça sinirlenir sinirlendikçe sarsaklaşır kısır döngü gibi heryeri dağırıtır sonunda tansiyonu çıkar veeee geberelim de kurtulalım demelere başlar!!!
yuvarlak kalmamıştı kare kullan.
sevmiyorum ben kare. israf. çok büyük!!!
kendisi benim gibi müsrif değilmiş kıymetini bilirmiş eşyanın da parasının da. he belli 2 senede bir bana binlerce liralık perde aldırıp sonra sıkılınca attırıp yenisini aldırırken hiç paramın emeğimin kıymetini hatırlıyor musun? hayır!
e böl de kullan yarısını.
nasıl böleceğim????????????
bu bir sohbet konusu mu olacak. benden binlerce kat daha zeki oldğundan becerikli vb olduğundan kesinlikle emin ama bana nasıl böleyim diye soruyor. esas mesele beni oyalamak herhalde.
böyle kenarda köşede ezik ezik duran kimseyle iletişim kuramayan bir tip gibi görüneyim de uzun vadede kovulurum belki. ne güzel o zaman tekrar başlar işsizsin demelere. kendisi olsa peşinde okullar dizi dizi olurmuş da peşincen ayrılmazlarmış da bilmem neymiş de diye kendini dev aynasında görmelere başlar.
kopar, makasla kes. ne bileyim ben!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)