*yakışmaz
*yaşımıza uymaz
*pahalı
* boyum kısa kalçam da büyükmüş bu yüzden herşey yakışmazmış bana!! sanırsın kendisi 34 beden ve 180!! anama çekmişim napan??? en azından kendinden uzunum buna memnun olacağına hala kusur aramak için bakar ve izler.
* yaşım gereği artık öyle cafcaflı çocuksu renkli neşeli şeyler olmazmış. kendisi renklerden hoşlanmaz; gri bej belki sert yeşiller giyer -di o kadar.
sanki daha gençken ben ya da çocukken giymemi istermiş gibi. renkli bir şeyler almamı engellemek için sürekli uğraşırdı: bunu almayacaksın demez elbet; almaman için bin türlü psikolojik yol bulur uygular, vazgeçirir. vazgeçmezsen de burnundan fitil fitil getirir!!
her giydiğinde bir kusur bulur kıyafete. olmadı sana bulur ki moralin bozulsun. hiç mi olmadı yanlışlıkla yanlış ütülediği, kaynar suda yıkadığı, birilerine verdiği, toz bezi yaptığı oldu; sonraları tüm çamaşır yıkama ve ütüleme işleri tamamen bana kalınca başka yollar bulmaya başladı. en önemli ve en kapsamlısı; hem kıyafetten soğumamı hem moralimi bozmayı sağlayacak şey GÖTÜN DE KOCAMAN GÖTÜNÜ BÜYÜK GÖSTERDİ GÖTÜN BUNUNLA KOCAMAN GÖRÜNÜYOR GÖTÜN YERE YAKIN GÖRÜNÜYOR gibi götle ilgili örnekler bulmaya başladı.
ben işte götüm daha da kocaman olmasın diye yağdan şekerden undan abur cuburdan kaçınıyorum. ama memnun musun götümü küçültmeyi başardım diye. hayır. kilo alayım bile istiyorsun!!!
hep bu ne perhiz bu ne lahana turşusu meselesi.
daha küçükken tüm giyim kuşamımı kendi yönetmek isterdi çocukken olduğu gibi. çok zor alıştı benim kendime alışveriş yapmama. ona kalsa her zaman donuma bile annem karar verecek ya kim verecek benim beynim yetmez ki!
en azından illa da renkli giyinmek istiyorum madem: renkli dediğim anneme göre fırapan, ona göre herşey fırapandır zaten; anneme göre kimsenin görmeyeceği asla dikkatini çekmeyeceği şeyler giymeliyim, çok klasik bilindik. sadece temiz düzgün ütülü falan olsa yeter.

anneme göre fotograftaki gibi giyinen havai aklı başında olmayan orospu ruhlu biriyim; kendisi olmasa beni tefe koyup çalarlar ya da orta malı olurum.....
ya da şöyle:

hayatımda leopar deseni kullanmadım ama biraz renkli istiyorsam annemin gözünde bu kadar abartılı bu kadar saçmayım...
ama kendisi zamanında ne kadar şık giyindiğiyle, mahallesinde çevresinde akraba eş dost arasında ne kadar beğenildiği övgüler takdirler aldığıyla, kıskanıldığıyla övünür durur. ama bana gelince ne beğenileyim ne övüleyim ne kıskanılayım ne takdir edileyim. görünmez olayım. varlığım yokluğum bir olsun!!
zaten doğru dürüst fotoğrafım da olmasın!! kendi önemsemiyor değer vermiyor beğenmiyor diye ben yok gibi bir şey olayım. kimse beni hatırlamasın mesela birşekilde.
piyon gibi köle hizmetkar gibi kimse varlığımı fark etmesizn.
bunlar bir yana ben ne münasebet renkli giyinip memnuniyet hissedeceğim!!!? ne hakla!!
madem renkli giyinecem illa kendi istediği gibi olacak kendi istediği renklerde olacak: tabi o da benim en sevmediğim renkler ve tonlarda olacak ki şu kadarcıktan bile memnuniyet mutluluk hissetmeyeyim içimde!!
çocukken bile sırf ben ısrar ediyorum diye alacağım normal bebek mavisi kazağı bana zıkkım etmek için uğraşmıştı; sırf kendisinin kontrolünden çıkacağı için.
türlü türlü psikolojik oyun oynar üstünde; yeter ki kendi istediği olsun!! kah kumaşı modeli deseni vb beğenmez bana giyemeyeceğimi kullanamayacağımı kanıtlamaya çalışır olmazsa pahalı bulur hiç mi olmadı beni kasiyer ya da tezgahtar kızların yanında küçük düşürecek her şeyi dener!! ama bunları bariz bir şekilde dışardan birisi anlamayacak biçimde ufak ufak ve aralıklarla yapar!! illa da alınmışsa da işte zıkkım etmek için pişman etmek için sonuna kadar küçük mücadelerini müdehalelerini sürdürür....
ama ben aynı müdahale hakkına ablam ya da kendisi üzerinde olmasını bırak kendi üzerimde bile sahip değilim!! ben bir kukla ben bir piyon ben bir köle hizmetçi maraba görünmez insanım....
*** başka bir yöntem de pahalı demek. kendisi istemiyorsa özellikle pahalı diye diye duygu sömürüsüne vardırır. bir kere mütemadiyen pahalı şeyler alamayacağımızın sölü telkininde bulunur; ne zaman lüks görünümlü bir dükkanın önünden geçsek alışveriş yapmayacak olsak bile sırf geçiyoruz diye bile hemen işlemeye başlar: pahalı şeyler alamayız. beyninde yer etsin ilerde çok parası olsa bile alamasın diye. kendisi çocukken kendi zamanında pahalı şeyler giymiş ama en iyi terzilerden en iyi en kaliteli en pahalı kumaşları ayakkabıları bulabildiklerinin en'lerini kullanmış ama ben kullanamam. ablam bile kullanabilir hele ki son 20 yıldır evli!! üstün insanlardan beyi var onun. bu yüzden isterse beyi de karışmazsa olabilir. ama bana olamaz!!!
bunlar açıklıkla söylenmez ama üstü kapalı söylenen tersi söylenen şeylerdeki imaj her zaman benim pahalı şeyler alamayacağıma yönelik imalardır.
öyle alamam öyle yakışmaz yaraşmak öyle hak etmiyorum kiiii kendi kazandığım parayla bile alamam. her zaman içime bu özgüvensizliği ekmek istemiştir.
kendisi özgüvenle prensesler gibi yetiştirilmiş ama bize o özgüven hiç verilmedi. ablama da verilmedi ama o bu ortamdan çabucak sıvıştı. annemin bizi üstü kapalı itip kakmalarından sürekli benimle çatışmalarından sıvışmak için evlendi.
arada kalmaktan usanmışmış.
sanki beni kaç kere savunabildin hazırda kendini her zaman bekleyen onaylamaları daha hızlı kapabilmek için ne şiş yansın ne kebapçı yalaka ve bozacının şahidi şıracı oldu her zaman. annem ne zaman çatışsak ben ne zaman bir şey istesem hep ablama bırakır ablana soralım der ya da bak ablan yapıyor mı gibi sürekli o örnek verilirdi. neden onaylamaları kaçırsın da başına bela alsın. aklı sıra numara yaparak yarım ağızla anacığını onaylardı hep, ters düşmemek için.
sonra zort diye evlenmeye kalkınca da hep benden yardım dilenmeyi pişkince bildi ama... anneme bişey söyle karışmasın anneme söyle kaynanamla kavga çıkarmasın... ablam benden kendini savunmamı beklerken annemde sürekli ablama kendi söylemek istediklerini söyletmeye çalışırdı.
söyle ablana boşan da gel de!! belki 500 kere aynı şey döndü. yanıma oturur telefonla konuşurken ablamla, beni süreli çimdikleyerek söyletmeye çalışırdı " abla boşan da gel anlaşamıyorsan" dedirtmek için.... ben de gene beni suçlayacağını bildiğimden hep başına annem diyor ki eklerdim. annem bundan memnun olmazdı demeyecekmişim.
ablam boşanıp dönecekmiş evine biz de çalışıp bakacakmışız. ablam üzülmesin diye de ben okumayacakmışım üniversite!!! niye ablam geri dönmüyor? dönemez başından evlilik geçti!!! ne harika hayal gücü ve planlar. ablam hatalı bir evlilik yaptı diye diyelim ki, ben üniversite okuyamayacağım!!! tut ki böyle oldu: iyilik bilmez çaktırmadan koca bulup gene sıvışır ben de okumamışlığımla kalırdım!! ya da annem işine gelmedi mi bana laf sokmak için bir koz olarak kullanırdı bunu: okumadın sende! zaten başarılı değildin okulda zeki çalışkan değildin ablan gibi vb diye sokardı.
bunlar açık seçik belli şeyler değil; ama mütemadiyen anlttan alttan her türlü konuda sürekli olarak özgüven kıran, kendini beğenmemeni, küçük biçimsiz başarısız değersiz vb görmen için sürekli beynine her konuda işlenir.... sonunda özgüvensiz kendini sevmeyen beğenmeyen ezik birisi olursun.
---------------------------
sürekli kafandan bana yakışmaz bana olmaz tipime uymaz yaşıma olmaz pahalı alamam gibi olumsuz fikirler geçmesini sağlar; inadına yaparken de sürekli sende vicdan sızlaması yaratmaya çalışır bu durum. amaç da buydu zaten. sürekli kulağına birisi fısıldar gibi; sana yakışmaz yaşına olmaz tipine olmaz pahalı alamayız diye... onun yerine şunu alırdın değmez vs gibi....
...............
geçende ablam kendine sırt kısmı silme renkli payetlerle işli kot bir ceket almış anneciğine gösteriyor.
ah ne güzel olmuş!! abartılıymış ama yakışmış!!!
ben yakalam 2 tane minnak renkli pin taktım diye bir araba laf işittim oysa!! ne tipsizliğim ne yaşlılığım kaldı sütü örtülü biçimde. direk sana hitap etmezse kızım sana söylüyorum gelinim sen anla metoduyla çeşitli örneklemeler bulur. başka zamanlarda da uygulanabilir bu. mesela bilmem kim tam da annemin sevmediği şekilde giyinmiştir de ne kadar çirkin olmuştur falan!!!
ama ne yapsınmış ablam?
her zaman onu hoş ya da mazur görecek bir bahanesi hazırda bekliyordur. ama bana gelmez bunlar.
napsınmış kızcağız mutlu olmaya çalışıyormuş oyalanmaya çalışıyormuş üzülüyormuş çocuğu olmuyor diye.
geçerli bir sebep elbette. mesele bu değil. zaten ablamın her zaman hoş görülmesi benimse görülmemem. aynı ceketi ben almış olsam da giymeye kalksam bana zıkkım etmek için neler eder ki çok daha sadeleri çok daha basit şeyler için bunu yapmışlığı vardır.
yani ben hiç karışmam kızlarıma diye büyük konuşur ama kendi istediği bir şey olmadığı zaman ya da kendi istemediği birşey olduğu zaman; bir bakış atar ve içinden şu geçmektedir; ben de senin burnundan bunu fitil fitil getirtmezsem!!! ve çalışmalara başlar......
ha bana ve ablama karşı davranış farklılığını ya da evdeki davranışlarıyla başkalarının yanındaki davranışlarının farklılığını dile getirirsem, bu çelişkileri ve çifte standartlılığını dillendirirsen senden kötüsü yoktur. hiç duymak istemez, yüzüne vurulsun görülsün istemez. çünkü zaten bunları dışarıdan birisi anlayamayacak şekilde yapmaktadır. hemen savunmaya geçip sana kendini kötü hissettirecek şeyleri arar tarar bulur. senden nankörü yoktur.
ablam da duymak istemez. niye üzülüp vicdan sızısı çeksin ki? annesinden hazırda sürekli onay alıyor hep haklı görünüyorken neden seni savunsun niye başını derde soksun bedavaya onaylanırken??
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder