sabah erkenden temizlik için yardımcımız geldi. ilk anda annem dünden konuşmamıza rağmen şok yaşadı.
sabah zırrr kapı çalıyor. kalkıp açtım. annem de kalkmış hayretler içerisinde bana kiiimmmm????? diye soruyor.
daha akşam elli kere konuştuk, ondan öncesinde de!
Gülüzar'ı (böyle yazılıyormuş adı) görünce de bi sevince boğuldu?? hoşgeldinizler aman canım buyur buyurlar, gitti sarılıp öptü bir de. kadın da şaşkın. böyle bi laf kalabalığına getirip kadını salona çekip oturttu. kadın da şaşkın eğreti oturuyor annem sevinç selleri içinde tuhaf hareketler yapıyor. rahat edememiş!!!!
nazzzzlıııııı yastık getir rahat etsiiiiiin!!!
nazlııııı bir çay koy da içeliiiim.!!!!!
bir kaç dakika içinde şaşkın duran bana, bu arada salona baş köşeye oturttu kadını kendi de dibine, ben de salonun kapısında duruyorum. dönüp bana böyle kaşlarını çatıp ağzını büze büze ve bir de çok bilir kişi edalarında tersleyerek önce; çay koysana ne dikiliyorsun!!!! dedi ardından eklemeden geçemedi; büyük hayretler ve sitemler içerisinde;
sen dikilme zaman kaybetme başla artık işeee!!!
içinden aaa ne kadar da tembel bir kız ben olsam şimdiye işi yarılamıştım. ben ne kadar iyi temizlik yapardım ne çok yapardım hiç yardımcı tutmazdım diye düşünüyordur.
ki zaten ne zaman büyük temizlikler konu olsa aynı nutuklara başlıyor. mükemmellik abidesi! hem dul başına iki kız büyütmüş hem çalışmış hem de hiç yardımcı tutmaz herrrrr bir işi kendi yaparmış!!
ne kadar iyi oldu ağrımayan yeri yok şimdi! o ortopedist senin bu ortopedist benim şu nörolog bilmem kimin diye hastane hastane dolanıyoruz. iki de bir de fizyoterapi merkezlerine.
tabi ki bu arada mütemadiyen şikayet mütemadiyen dırdır tartışma atışma.
bir de çocuk gibi hem ağrısından aralıksız şikayet eder hem doktora gitmek istemez. koridorda oturmuş bekliyoruz sıra gelsin vazgeçip eve dönecek oluyor. çocuk gibi korkak kaprisli dırdırcı dudak büzmeci. ben boşa mı izin aldım? deyinde aman nasılsa boktan bir özel okul diye memnuniyetle yapıştırıyor!! nesi boktan diyecekseniz söyleyeyim benimle ilgili herşey zaten en baştan boktan aramayın boşuna!!
ondan öncesi de başka dertler. kapris şikayet dırdır tartışma; zar zor randevu alıyorum, izin alıyorum. hastane prosedürlerini hala öğrenebilmiş değil hala 80ler 90lardaki gibi tartışmalı kuyruklar ayakta beklemeler istiyor resmen.
giriş yaptırırken de komedi. kimlik verilmezse sgk nasıl anlaşılsn. vermem ben kimlik sen kendininkini ver!! e hasta sensin ne alaka. senin adına olsun kayıt!!! senin sağlık karnenle gireyim.
ya kimlik hırsızlığı olursaymış!!! napacakmış o zaman? e benimkinde olmasının bir sakıncası yok ama tabi ben kimim ki! kendisi gibi prensesler gibi büyütülmüş bir prenses miyim???? sanırsın hindistandaki kast sistemi var???
hadi kimliğe razı oldu avuç içi taramasını anlayamıyor, ben açıklıyorum inanmıyor, kayıt yapan kız açıklıyor inanası gelmiyor yanındaki erkek görevli izah edince anca içi rahatlıyor!!!
erkek hayranı. bir de erkekleri eleştirir kendini över durur.
hem kendine yaşlı ve cahil muamelesi yapılmasından nefret eder tepki gösterir hem de hayatında hastane görmemiş cahil yaşlı bir kadın gibi hareketleri, benim anlatmamın da faydası yok çünkü beni önemsememeyi bellemiş bir kere!!
giriş yapılıyor, ben dememe rağmen anlamak istemiyor, anca çalışanlar izah edince anlıyor yarım yamalak. bir de tavırları bana hiç yardım etmiyor hiç bişey yapmıyormuşum gibi!!!!
aynı şeyi ben diyorum hiç oralı değil; nazlı bilmez nazlı gerizekalı iyi biri de değil bilemez anlayamaz ama elin kızı bilmem ne diyor benim dediğimin aynısı hemmen inanıyor ve yüzünde güller açıyor!!!
bir de dönüp bana diyor ki mutlu mutlu nazlı böyle böyleymiişşşş!!
e ben ne diyorum bi saattir????
doktor odasının kapısında dikilmek istiyor, oturup beklemeyi zor anlıyor, defalarca aynı şeyi sorup duruyor;
nazlıı ya sıramızı yerlersee.
annecim bilgisayara kayıtlı çağıracaklar içerden.
nederrn???
içerideki hemşire seslenecek.
ne diyecek?
ay adını yani sıranın geldiğini söyleyecek.
sonra her hareketlenmede içeri dalmak istiyor, bunu gören hemşire ben çağıracağım teyze deyince biraz bozuluyor ama hayretler içinde sanki ben söylemiyorum şimdi ya da daha önce hiiiiç hastaneye gelmemiş gibi bana nazlı çağıracakmış içerdeen diyor!!!
içerde de ayrı. sohbet etmeye gelmişiz gibi esas meseleye sorununa gelmek yerine konuş babam konuş başka şeylerden. doktoru bile dinlemiyor o istediğini anlatıyor. zaten sadede gelememek gibi bir sorunu var. bir konu ver akşama kadar evire çevire konuşsun. tabi ki her imanın altında kendini övme beni yerme bulunur!!!
çay koysana çay!!! sonra da sen başla işee!!!!!!!
oldu başka derdim yoktu.
?????????????
ben yapacaksam Gülüzar'ı niye çağırdık???
???????
anneme kalsa kendileri çay içip sohbet ederken ben kireçlenme ve fıtık olma pahasına yerlerde sürünüp ordan oraya atacam kendimi! gayet normal. ama ablacığım olsa ona kıyamaz!! evet. telefonda bile yavrucuğuna sen yapma yorulma diye telkinde bulunurken sağolsun hep aşırı duyarlılıktan bana hiiiiç aldırmıyor. ben kendi değerimi bilmesem hiç! sonra hastalansam falan da şikayet etmeden duramaz eleştirmeden edemez. yapmayaydııın kafana silah mı dayadıkk????
bir de kendinin çok becerikli güçlü ve sağlam olduğunu iddia eder!!! şöyle yaparmış da böyle yaparmış!!
hep söylenerek sinir içinde hep söverek yapardı. bizi de odaya hapseder. bir gürültü bir patırdı küfürler ieşliğinde iş yapardı. çok iyi olduğunu zannediyor!! bizimle zaman geçirmek yerine hayatını sinirlenip söverek küfre adadı!!
o kadar da normal ki ona göre. hala çayımı kaç şekerli içerim bilmiyor. o 90lardaki gibi aşırı bilinçli bir anneye göre çok sağlıksız beslenme zamanlarıma göre devam edeyim istiyor. normal. ben önemli değilim ama ablacığım iş yapıp yorulmasın kötü şeyler yiyip mideciği mahvolmasın şimdilerde.
kendisi kafayı tıkınmaya taktığı fazla kilo almadığı için ezelden beri fazla yemeye alışmış. kilo alanları dikkat edenleri asla anlamaz çok anlayızşlı olduğunu iddia etmesine rağmen. hatta yedirmeye çalışır. bu yüzden 90larda aşırı ve bilinçsiz beslendik. bol yağlı aşırı yemeklerden çok aşırı derecede kek, çörek, börek, pasta, kurabiye. hele bir yeme! senden haini senden nankörü senden pisliği yok!!
e doktor yeme sivilce yapar dedi. derse desin bir bok bilmez o!!
hem mütemadiyen ye ister hem de kilo alırsan aldığın an eleştirilere başlar; götün de kocaman!!!
daha önce bir pazarım var uyuyayım Gülüzar başlasın temizliğe şunlar bunlar burada diye defalarca söylememe rağmen sabah hatırlamaz, anlamaz. bir kova temizlik malzemesi, bezi gözü görmez sabahın körü kızımın bir pazarı var uyusun demez; nazlıııı nazlıııı nazlıııı.
rahat etmeme huzur bulmama eğlenmeme mutlu olmama karşı!!! uyumayayım ama sürekli tıkınayım kilo alırsam da ne güzel götümle eğlenir!! azıcık arkadaşlarıla eğlenmeyeyim, ama suratsız huzursuz mutsuz olursan da eleştirir; ne kadar suratsızsın huzur kaçırıyorsun!!!
kendi hiç değil oysa!!!!!!
en sevdiği şey katıldığı azıcık neşeli ortama huzursuzluk katmaktır! kimseye çatamazsa bana diş geçiremezse garsonlarla tartışma çıkarıp uzatmaya büyütmeye çalışır. herkese yayılsın bu mutsuzluk huzursuzluk herkes sinirlensin kavga etsin ister. ama bu istediğini elde ettiği an yan çizip surat asar ve kendi tartışmasına katılan insanları eleştirip huzur kaçırmakla suçlar!!!!!
dakikalar sonra jeton düşüyor da kadın elinden kurtulup işe koyuluyor. ben aşırı deterjan kullanımına karşıyım ama tabi Gülüzar ne anlasın! yeni yeni bol bol deterjanlar istiyor. annemde neşe içinde nedense sabah sabah bana iş çıksın emir verilsin köle gibi olayım diye bana gelip şu lazım bu lazım markete git diyor.
kadın anlamıyor deterjanın zararlarını hadi dünyanın en bilinçli en akıllı bilgili kadınına ne demeli. bilmem ne deterjanı varmış nazlı diye müjdeli haberler veriyor sanırsın!!!
kadın sadece birşey sorsa da annem sürekli bana emir yağdırıp otuurup rahat etmemi engellemek ister gibi. nazlı o nerde nazlı bu nerde?
aşırı zekiymiş ama neyin nerde olduğunu bilmiyor. prenses ya kendisi ben de evin beslemesiyim!!
onu getir bunu götür şu nerde bu var mı git al o zaman!!
gerçekten rahat etmem anneme batıyor. mesela boş bir günde şöyle bilgisayarı açmışım kulaklığı takıp bişeyler izliyorum ya; koridordan geçerken suratını büzüştürüp geçiyor! ne bok varsa gülecek!!
ama diyelim bir dost ya da akraba ortamı var; sen o evde gülümsemekle suçlanan gereksiz anlamsız saçma aptalca bulunan iyi gülümser yüz ifadeni takınmazsan suçlusun!!! ne kadar da gıcık ne kadar suratsız birisisin!! e evde gülümseyince saçma diyon!!!
nerede ne zaman ne kadar ne dolayısıyla güleceğine gülümseyeceğine annen karar verecek!!!
ama öyleymiş gibi de görünmeyecek başkalarına.
her durumda kusur bulur; güler eğlenir uyum sağlarsan saçma şeylere güldün, saçma şeyler anlattın ne kadar gereksiz davranışların olur; birileriyle konuşurken bile sürekli beni izleyip eleştirecek bir şey bulmaya çalıştığından. hiç olmadı kıyafetin çirkindir uyumsuzdur, hareketlerin hanım hanımcık değildir, saçın şöyledir başın böyledir. niye öyle dedin ne anlattın niye güldünüz neye şaşırdınız..... niye o kadar konuştunu, ne var o kadar konuşacak gülecek!!!!
eğlenmez, sıkılır ve uyum sağlayamaz ama gene de ayıp olmasın diye uğraşırsan da kusurlusun; donuksun uyumsuzsun hiç konuşmadın!!
hiç bir şekilde doğru düzgün aklı başında normal ve kendisinin istediği gibi değilim!!!
aslında en sevdiği didişmek tartışmak kavga etmek birilerini eleştirmek birilerini kendi istediği şekle sokmak için mücadele etmek. başardığı an sıkılıp yeni kusurlar bulur!!
makyaj yapsan yapmamanı sağlamaya çalışır yapmasan yapmadın diye şikayet eder.
çok da bilgili sanıyor kendini bu konuda; 1970lerdeki makyaj bilgilerinin ennnn doğrusu olduğundan emin!! en geç 80lerde kalmış bilgisi. yeşil far pembe ruj!!! röfleli saçlar.
ne zaman kuaföre gitsek saçlarımızı kısacık kestireceğimizi iddia etmezse dünden benden fazla para koparmaya hazır dünden beni konu mankeni ya da denek olarak kullanmaya hazır kuaför taifesine uyup bana meç yaptırtmaya kalkar!!!! eskiden şöyle eskiden böyle!!!!!
10 dakkaya bir nazlllııııı bilmem ne nerdeeee
nazlıııı şu nedirrrr
nazlıı bunu aldın mııııı
nazlıııı nazlıııı nazlııııı.
hayır hasta olsan da aynı!!!
güya iyilik edecek mesela çay koymuş bana ve dokuz şeker atmış!!!!
15 yıldır belki daha fazladır ki doktor tavsiyesini kendisi bile duydu ama tabi adam konuşurken tabi başka şeyler düşünüyordur: perdeler içeri tozlu mu çiçekler döşemeler hemşirenin saçı....
ama eskiden e güzel yiyor içiyor muşum!!! iyi mi oldu??? şişmanlık sivilceler hormon bozuklukları mide ağrıları; 15-18 yaşında ben hasta!! umrunda mı o tıkınma derdinde. kendi gibi ha bire yiyeyim.
bir gün diyor ki aman şurada ne ömrümüz kalmış ki!!!!!
benim de mi az kaldı?
ne?
benim de mi az ömrüm var???
ne alakası var?
işine gelmezse yapıştırır: biz öyle mi dedik, ne alakası var ve kafana silah mı dayadık.
aslında ne şişmanlamam ne hormon bozukluğu ve sivilcelenme ne mide sorunlarımı ciddiye alarak önemsedi. tıkınıp durayım gıkım çıkmasın ama canı sıkılırsa sivilcelerime ve götüme laf soksun. ama ne hiç cevap vermeden durayım o zaman kişiliksiz ve eziğim ama cevap vereceksem fazla cevap da vermeyeyim o zaman kavgacıyım aksiyim kötüyüm.
nasıl okuyacaksam zihnini tam onun istediği anda istediği kadarrını diyeyim!!
gene beğenmez ki gene bir kulp bulur.
uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
28.05.2017
16.05.2017
ben söyleyince inanmaz takmaz önemsemez ama bir başkası hatta ilk kez karşılaştığı herhangi bir insan bile olsa anında ona inanır.
of hele ablacığım söylemişse hiç şüphesiz!!! ailemizin medarı iftiharı gurur kaynağı! annem öyle diyor. geçen yıl doktoraya başladı akademisyen olacakmış. annem bulutlar üstünde uçuyor tabi. iltifatlar sel olup akıyor!
yok zeki olmadığından başarılı olmadığından hak etmediğinden değil. zeki de başarılı da çalışkan da hatta inek, hatta bir robot gibidir.
ama işin aslı bana ona son yılda edilen iltifat kadar ömrümde toplamında edilmedi!!
neyse o konu başka. yakında emlak vergisini ödemek lazım artık ya. annemi bir stres bir telaş bir endişe aldı. her dönem böyle. her halde hayatında sınav gibi ciddi streslere de ihtiyacı var.
tabi ben öss öys sınavları stresleri yaşarken ya da sonradan bundan bahsederken burun kıvırıyor. neymiş ki!!!??? boktan bir sınavmış ne varmış!! diyor.
e madem öyleydi niye o kadar baskı yapıp strese daha beter soktun beni???? odamdan tuvalete gitmek için çıktım diye saatlerde didişirdi kavga çıkarırdı!!
tüm gün odamda ders çalışmaktan başka hiçbirşey yapmayacağım bu arada kendisi bana 3 öğün yemek hariç aralarda 3-4 defa daha yiyecek-içecek getirecek: sürekli pasta, börek, kek, çörek yanında muhakkak kola-fanta. güya bu mükafat motivasyon oluyor!!! tüm bunları da yiyip içeceğim ama her nasılsa tuvalete gitmeyeceğim!!!?????
bez bağlayalım da altıma mı sıçayım??
tabi bir kavga sonrası özür dilerim abarttım günahını aldım falan demek yerine ekstra yemek sunarak barış sağlardı. sıkıysa yeme!!
yemezsen gene kavga!! hem barış ödülü hem tehdit!
ne zorluklar ne fedakarlıklar ne emeklerle yapılmış ne kadar yorulmuş! yemezsen hainsin adeta.
e kilo alınmaz mı? duba gibi oldum.
ne dese beğenirsin? götün de kocaman!!!!????
yedirme o kadar yemek!!
yemeyeydin kafana silah mı dayadık!!
silaha hiç ihtiyacı yok ki sürekli psikolojik baskı yeter. diyelim o gün aburcuburu yemedin. kavga çıkmasa da sürekli küs modda! surat asmalar imalı omuz silkmeler, laflar.
hatta zaten stres şişmanlık hormonlar birleşti: bana kastı var gibi sivilce doldu suratım hatta sırtım. ne yaptı??? hiç! hiç birşey!!
her sabah baa sivilcelerimi hatırlatmaktan başka!!!!
sarımsak sürecekmişiz!! tek bildiği buydu. kokarca gibi dolaşayım oldu. çıkmazmışım tenefüse. otururmuşum sınıfta!!!!
ineklik ve çirkinlik yetmiyor bir de asosyal uyumsuz olayım.
ha olsan da beğenmez bunu eleştirir. hem hiç dışarı çıkma iletişim kurma arkadaş edinme hem de her nasılsa uyumsuz asosyal olma??????
bir gün olsun doktora götürmeyi düşünmedi lafı bile geçmedi.
ben kendim eczaneden sormuştum. kalfa da bana kükürtlü sabun önermişti anca. bir de bir şişe alkol, silmek için yüzümü. biraz iyi geldi ama yetmedi.
ne zaman sonra doktora gittiğimizde de, tabi ki benim fikrim anneme göre sarımsak sürsek yeter sabunum da varmış işte!!
nasılsa önemsiz değersiz biriyim. çirkin olsam nolur düzgün olsam nolur. zaten güzel değilim kendisi gibi. hem işine de gelir şişko sivilceli asosyal inek olmam: erkekler kız diye bakmazlar.
anneme kalsa şu güne kadar öyle giderdi. daha iyi erkekler beni fark etmez başıma iş açılmaz. nasıl olsa kör baklanın kör alıcısı olur; uyuzun tekini yamarız kakalarız: yeter de artar bile nazlı'ya!!
doktor sadece hormonların ve stresin değil beslenmenin de etkili olduğunu izah ederken, aburcubur yağlı şeylerden kaçınmamı söylerken annemin hali: egzantrik bir tiyatro. sanırsın pasta-börek-kek-çörek-cips-kola-fantaları ben kendim alıp alıp yiyorum, kendi getirip getirip önüme koymuyor, yemezsem de küsmüyor!!! bilir kişi edalarında yaaaa ben demiştim havalarında başını sallıyor.
iyi o zaman anne sen de artık yapmazsın pasta-börek-kek-çörek!! deyince de bozuluyor efendim. o sıralar artık emekli oluyor ve kendini boş hissediyordu, napacak kendini mutfağa adadı!!! ablam da henüz gidiyordu üniversiteye. evde 6-7 kişilik bir gruba yetecek pasta-börek-kek-çörek pişiyordu ama. aa o kadar emek vermiş o kadar masraf etmiş çöpe mi gidecek???
sonra muhteşem gurur kaynağımız ablacığım aniden ben evleniyorum diye çıkınca meydana. pasta-börek-kek-çörek'ten kurtuldum kurtulmasına biraz ama. bu kez de ev kavga nöbetleri nefret nöbetleriyle çalkalandı durdu.
hani benim ders çalışmam ennnnnnn önemli şeydi? televizyon izlemeyecek, dergi- roman bile okumayacak, müzik bile dinlemeyecektim?? dergilerimi atıyor walkmanimi saklıyordu!! kendi işie gelince başka.
sürekli odama dalıp bana dert yanıyordu. saatlerce dırdır. ders çalışmamı falan önemsemiyor konuşup rahatlamak istiyordu sadece!!!
aynı konuşmaları teyzemle yapmak da yetmiyordu yani. aynısını benimle defalarca yapardı. tam çıkartırım odamdan ders çalışacağım diye büyük bir hevesle şevkle geri döner tekrar başlardı!!
sadece ablamın kendi planlamadığı oldukça erken evlilik kararını sindirmeye çalışıyor hem enişteme ve ailesine kulplar arıyordu.
ablamı evlenmemek konusunda ben ikna edecekmişim. o zamanlar bizim gibi yarı taşra tutuculuğuna sahip ailede büyümüş insanlar evlilik öncesi cinsellik yaşamaz yaşarsa büyüyk endişe ve suçlulukla evlenirlerdi. ablamla enişteminde durumu buydu zaten.
tabi anneme göre hala sadece öpüştükleri için evlenmişler!!!?????? hııı tabi tabi. ablam ifade etse de inanmak istemiyordu. hala aynı. onun yavrusu aşırı namuslu.
bense beyinsiz ve kaltak ruhluyum da anamın sayesinde hala bekaretim yerinde yaaa. niye kaltak ruhluyum? ablam aynı anası gibi görev insanı bir robot. mecburen, ortama uymak için şık giyinmeye, saç makyaj yapmaya çalışır; birilerine uymak için gezilere, etkinliklere katılır. aynı anasının bir çeşit ruhsuzluğu.
ama ben sırf sevdiğim ve istediğim için,kendim için süslenir ve bişeyler yaparım. tiyatro-gezi, müzik dinlemek, fotoğraf çekmek, alışveriş gibi keyfi şeyleri; bu da beni başına buyruk ve mantıksız yapıyormuş.
ikisininde sırf sevdiği için yaptığı tek şey yemek yemek. geri kalanlar bir görev, mecburiyet. işe giderken arkadaşlarından geri kalmamak için giyinir süslenir, kıyafete falan ihtiyacı olunca alışverişe çıkar. tiyatro-sinema-müzik desem gene ya arkadaşlarına ya kocasına uymak için. kendine kalsa sıfır.
hayır bir de kendilerini hayat dolu falan buluyorlar!!
nerden geldim gene buraya??
neyse vergi zamanı gelince büyük stres annemde. ne varsa bu kadar? nerede bir yerde biriyle birşey konuşurken konu emlak vergisine gelmiş; ta oraya gitmek zor oluyor falan deyince bu ilk kez komşumuzun yanında görüp tanıştığı herhangi bir kişi e-devletten ödeyebilirsiniz demiş gitmenize gerek yok.
işte hain nazlı!!!!!! kötü kalpli şeytan nazlı!!!! başka yerden de ödeniyormuş da ben söylemiyormuşum!!!!???? anneciğimiz taaaa belediyelere kadar yoruyormuşum!!!!!
kendine kalsa belediyeden önce taa metropol'ün oralara gidip devlet kurumlarını gezip soracak her seferinde?????!!! belediyeden ödeniyor işteee!!! anlamıyor ki. eskilerde kalmış kafası hatta hala. bankalarda bile numara alıp beklemeyi öğrenemedi.
alışmış sıra beklemeye illa birinin arkasında durup ayakta bekleyecek. 10 seneden fazla oldu numaralı sıra sistemi çıkalı, hala öğrenemedi!!!
bankamatik desem asla! kendine kalsa maaşını da ayakta dikilip sıra bekleyerek alacak hala!
makineler teknoloji yenilik asla alışamadığı, kabullenemediği, öğrenemediği şeyler
!!!
bankamatik bir derece de çoğu şeyin internetten yapılabildiğini kavrayamıyor hiç.
sanki ben söylememişim gibi birde.
ben bilemem ki. kendi gibi muhteşem ilk evladı ablacığım gibi zeki değilim!!!!????
yoldan geçen herhangi biri bile benden iyi bilir.
ama şu var ki e-devleti bile gidilecek bir yer zannediyor???????????????????
ha bir de emlak vergisi için illa da kendinin gitmesi gerektiğine inanmış!!! yıllardır gideriz hemen numaradan yani sicil numarasından çıkıyor zaten borcun.ödüyorsun. görüyor ama anlayamıyor öğrenemiyor. hatta memura dert yanıyor yoruluyormuş bacakları ağrıyormuş ama geliyormuş!!
adamcağız sizin gelmenize gerek yok ki kızınız ödesin deyince şaşırıyor. ama her sene aynı şeyler olmasına rağmen aklında inatla kalmıyor bunlar.
başkası ödeyebilir miiii????
tabi sicil numarasını verin ödesin.
aa nazlı benim gelmem şart değilmiiiişşşş!
e dedim ben sana ben öder gelirim diyee.
ne zaman dedin sen biliyor muydun böyle ödendiğini????
annecim her sene diyorum ya senin gelmene gerek yok diye.
ama ya gerekirse.???
gerekmiyormuş iştee.
gene başa sar bu geçen seneki diyalog. bu sene de strese giriyor.
ya gerekirse. gerekmiyor işte! kendileri bize para ödeyecek olsa bin dereden su getirirler ama biz ödeyeceğiz sicil no yeterli.
ama anlamaz. illa da anlamaz. bir de niyeyse strese girer. ya anneniz nerede derlerse? ya zamlanmışsa? ya paran yetmezse??? sanırsn bunlar olursa beni dar ağacında sallandıracaklar?!!
hani çok da umurunda. asıl kendinn başı derde girer diye korkuyor. hani yanlış öderim falan??? gerizekalıyım ya!!
bir zaman da kafayı faturalara takmıştı, ilk zamanlar otomatiğe bağlamamıştık, ben faturaları gidip yatırırdım. ama her seferinde öncesi ve sonrasından ödemenin beni sorguya çekerdi. doğru ödedin değil mi??? anamın adını mı bilmiyorum? başkasnın faturasını ödeyeyim??? madem öyle git kendin öde?!!
ne nerde ödenir bilir ne nasıl ödenir yorulmak da istemez. ya yanlış ya eksik ödemişsem ya suyumuzu elektriğimizi keserlerse? açtırması ne kadar zor sen biliyor musun????
niye yanlış ödeyeyim herşey ortada!!
ney ortada??????? amım!!!!!!
ay fatura ortada işte kaç para gelmiş falan!!!
ama ya yanlış yatırmışsam ya eksikse!!! git bir daha sor!!!
memur niye eksik alsın parayı yaa?
ne memuru?
gişedekiiiii.
ne gişesi?
ay allahım yarabbim!! ödeme noktasında çalışan, faturaları alan gişe memuru!!
memur mu var?
ne olacak ya?
bilgisayardan demiştin daha önceee!!!????
annecim bilgisayarın başında kim olacak???
ne bileyim beeen!!!
sanırsın hiç beraber gitmemişiz hiç görmemiş ödeme noktasını!!! hep bunlar aşırı zekadan işte! oysa ben zavallı nazlı beynim yok benim!!!
o kutunun içine nasıl giriyor adam be, ölür havasızlıktan????
ne kutusu????
işte ödemedeki.
sen bankamatik mi sandın?
hah işte, adam mı oluyor onun içinde ki? nasıl sığıyor paralar kablolar kağıtlar falan????
annecim bankamatik başka fatura ödeme noktası başka, kaç kere geldin benle hatırlamıyormusun???
hatırlıyorum tabi! ondan sordum. içinde adam var demek!!
ayyy!! ay!! benim faturaları ödediğim yer başka bankamatik başka ya anne!!
nasıl başka. o pozcu'daki kutuya gitmiyormusun???
offf ne kutusu yaa! o para çekmek için maaş falan.
ee. tamam.
e faturalar için hani muğdat cami'nin orada güven sitesinin altında bürolar var ya gittik kaç kere, sıra vardı sen bankta oturmuştun. işte orada ödeniyor.
o kutulara gidilmiyor mu????
bankamatik!
neyse artık işteee!!
tabi ki gidilmiyor yaa. boşuna mı var ödeme noktası?
büro dedin ama?
ay sen anlamıyorsun anla diye!
benim anlamadığım bir şey yok sen anlamıyorsun esas!!
belli ne kadar çok anladığın bankamatiğe kutu diyorsun bir de adam var sanıyorsun içinde!!!
amaaaaan sende!!
bu gibi diyalogların tonla versiyonuyla karşılaştık. sonunda bankamatiğin makine olduğunu kabul etti!! ama ona kalsa ben hala tüm faturaları elden yatıracağım!! boşuna zaman kaybı ya da zamanım yok desen de ayrılırım işten! der!!!
zaten sürekli bahanesi vardır! işten ayrılmam için.
zamannda bizi bin türlü nutuklarla işimiz mesleğimiz maaşımız olacak diye eğitti senelerce işsizim atanamıyorm bir türlü diye eleştirip küçümsedi, güzel bir okulda yıllardır çalışıyorum diye sevineceğine evde pineklememi bekliyor.
her an elinin altında hizmetinde olayım diye. nasılsa kızının birinin mükemmel bir kariyeri ve evliliği var. bu da senelerce hakaret edip isimler taktığı ev kadınlarında olsun!! tabi 3 gün sonra başlar eleştirilere kendiyle kıyaslara.
benim müdürüm olsa asssla ayrılmama müsade etmezdi falan diye....
işte bu ilk kez tanıştığı meçhıl kişi e-devletten ödeyin ne gerek var gitmeye falan deyince. eve bin türlü endişe, şüpheyle geliyor. ve bana hani gitmek gerekmiyormuş belediyeyeeee diyor.
????
bilmem kim dedi ki belediyeye gitmenize gerek yok devleden ödeyin.
neyden?
edevle! neyse o oraya gidelim bu sefer akalım nazlı belediye uzak yoruluyorum beeen!!!!
senin gelmene gerek yok ki zaten anne belediyeye!
niyeee_???
ay her seferinde unutuyorsun! ben ödesem de olur şart değil gelmen.
neyse de edevleden ödeniyrmuş oraya gidelim! madem.
e-devlet o.
neyse işte hadi oraya gidelim.
internet demek o gidilmez.
e bilmemkim edevleye gidin dedi.
e-devlet yani elektronik devletin kısaltması annecim, internetten demek!
ha. gidelim işte hadi hazırlan!!
internetten anne gidilmez girilir. girin demiştir o.
gitmeden nasıl girecez??
ay internetten işte!
????
e-devlet demek internetten bazı işlemlerin yapılabilmesi demek anne.
e para nasıl yatırılacak??
karttan iştee.
bankamatikten yani.
hayır bilgisayardan e-devlet'e giriş yapıp ödeyebiliyorsun demek, kredi kartından çekerler parayı.
nerden bilecekler ne karttan ne çekecekler?
yazılıyor iştee ona göree.
annem illa da eski usul şeyleri sever. nefret etse bile öyle kalsın ister. ona kalsa taaa çarşıya gidilecek saatlerce kuyrukta sıra beklenecek, birileri araya kaynamaya çalışacak kavga çıkacak, memur seni tersleyecek, bir sorun çıkacak ve yarıın aynı şeyleri yapmak zorunda kalacaksın falan.
on yıldır aynı cep telefonunu kullanıyor ve hala öğrenemedi!!! bozulsa yedek parçası bile bulunmaz, tamir edilmez. ama onu bile öğrenemedi. eskiden evdeki tüm elektronik aletleri kendi kullanırdı tabi ama hepsi analog basit şeyler. çamaşır bulaşık buzdolabı fırın televizyon. ama sırayla değiştirmek gerekince asla alışamadı!!
çamaşır makinamız bozuldu ve eski model olduğundan yedek parçaları bulunamadı diye tamamen makineden vazgeçti, düşman oldu ve 3 sene yenisini almadı. noldu çamaşırlar diyeceksiiz? elde yıkadık!!!
daha anneme kalsa assssla makine almayacak bundan sonra hep elde yıkayacaktık!!!
3 sene ikna edemedim yeni makine için. sonunda elimde alerji yaptı deterjan ve ben yıkamayı bırakıp çamaşır dağ gibi olunca, tabi ki suçlu benim gene! beni eleştirdi durdu. yıkayamazmıymışım da kendi yoruluyormuş da nefret ediyormuş da geberelim kurtulalımmış da!! kendi bıktı usandı diye ben de geberecem ne güzel!!! eski makinelerei aldıkları bir kampanya buldum da çok şükür zorla aldırdım yenisini. paramız olmadığından değildi almaması: makinelerden yenilikten nefret ettiği ve çok korktuğu için. şimdi dokunamıyor bile çamaşır makinesine alındığından beri!
televizyon bozulunca hemen almaya razı oldu ama tek eğlencesi çünkü. eskiden delicesine kitap okurdu arkadaşlarına hava basmak için, şimdi survivor, panorama, bu stil benim gibi yarışma-reality şovlardan başka bişey izlemeyen bir televizyon hastası!
tabi ki yeni televizyona da yıllar geçmesine rağmen tam alışmış değil. kanal bile zor değiştiriyor!!
of hele ablacığım söylemişse hiç şüphesiz!!! ailemizin medarı iftiharı gurur kaynağı! annem öyle diyor. geçen yıl doktoraya başladı akademisyen olacakmış. annem bulutlar üstünde uçuyor tabi. iltifatlar sel olup akıyor!
yok zeki olmadığından başarılı olmadığından hak etmediğinden değil. zeki de başarılı da çalışkan da hatta inek, hatta bir robot gibidir.
ama işin aslı bana ona son yılda edilen iltifat kadar ömrümde toplamında edilmedi!!
neyse o konu başka. yakında emlak vergisini ödemek lazım artık ya. annemi bir stres bir telaş bir endişe aldı. her dönem böyle. her halde hayatında sınav gibi ciddi streslere de ihtiyacı var.
tabi ben öss öys sınavları stresleri yaşarken ya da sonradan bundan bahsederken burun kıvırıyor. neymiş ki!!!??? boktan bir sınavmış ne varmış!! diyor.
e madem öyleydi niye o kadar baskı yapıp strese daha beter soktun beni???? odamdan tuvalete gitmek için çıktım diye saatlerde didişirdi kavga çıkarırdı!!
tüm gün odamda ders çalışmaktan başka hiçbirşey yapmayacağım bu arada kendisi bana 3 öğün yemek hariç aralarda 3-4 defa daha yiyecek-içecek getirecek: sürekli pasta, börek, kek, çörek yanında muhakkak kola-fanta. güya bu mükafat motivasyon oluyor!!! tüm bunları da yiyip içeceğim ama her nasılsa tuvalete gitmeyeceğim!!!?????
bez bağlayalım da altıma mı sıçayım??
tabi bir kavga sonrası özür dilerim abarttım günahını aldım falan demek yerine ekstra yemek sunarak barış sağlardı. sıkıysa yeme!!
yemezsen gene kavga!! hem barış ödülü hem tehdit!
ne zorluklar ne fedakarlıklar ne emeklerle yapılmış ne kadar yorulmuş! yemezsen hainsin adeta.
e kilo alınmaz mı? duba gibi oldum.
ne dese beğenirsin? götün de kocaman!!!!????
yedirme o kadar yemek!!
yemeyeydin kafana silah mı dayadık!!
silaha hiç ihtiyacı yok ki sürekli psikolojik baskı yeter. diyelim o gün aburcuburu yemedin. kavga çıkmasa da sürekli küs modda! surat asmalar imalı omuz silkmeler, laflar.
hatta zaten stres şişmanlık hormonlar birleşti: bana kastı var gibi sivilce doldu suratım hatta sırtım. ne yaptı??? hiç! hiç birşey!!
her sabah baa sivilcelerimi hatırlatmaktan başka!!!!
sarımsak sürecekmişiz!! tek bildiği buydu. kokarca gibi dolaşayım oldu. çıkmazmışım tenefüse. otururmuşum sınıfta!!!!
ineklik ve çirkinlik yetmiyor bir de asosyal uyumsuz olayım.
ha olsan da beğenmez bunu eleştirir. hem hiç dışarı çıkma iletişim kurma arkadaş edinme hem de her nasılsa uyumsuz asosyal olma??????
bir gün olsun doktora götürmeyi düşünmedi lafı bile geçmedi.
ben kendim eczaneden sormuştum. kalfa da bana kükürtlü sabun önermişti anca. bir de bir şişe alkol, silmek için yüzümü. biraz iyi geldi ama yetmedi.
ne zaman sonra doktora gittiğimizde de, tabi ki benim fikrim anneme göre sarımsak sürsek yeter sabunum da varmış işte!!
nasılsa önemsiz değersiz biriyim. çirkin olsam nolur düzgün olsam nolur. zaten güzel değilim kendisi gibi. hem işine de gelir şişko sivilceli asosyal inek olmam: erkekler kız diye bakmazlar.
anneme kalsa şu güne kadar öyle giderdi. daha iyi erkekler beni fark etmez başıma iş açılmaz. nasıl olsa kör baklanın kör alıcısı olur; uyuzun tekini yamarız kakalarız: yeter de artar bile nazlı'ya!!
doktor sadece hormonların ve stresin değil beslenmenin de etkili olduğunu izah ederken, aburcubur yağlı şeylerden kaçınmamı söylerken annemin hali: egzantrik bir tiyatro. sanırsın pasta-börek-kek-çörek-cips-kola-fantaları ben kendim alıp alıp yiyorum, kendi getirip getirip önüme koymuyor, yemezsem de küsmüyor!!! bilir kişi edalarında yaaaa ben demiştim havalarında başını sallıyor.
iyi o zaman anne sen de artık yapmazsın pasta-börek-kek-çörek!! deyince de bozuluyor efendim. o sıralar artık emekli oluyor ve kendini boş hissediyordu, napacak kendini mutfağa adadı!!! ablam da henüz gidiyordu üniversiteye. evde 6-7 kişilik bir gruba yetecek pasta-börek-kek-çörek pişiyordu ama. aa o kadar emek vermiş o kadar masraf etmiş çöpe mi gidecek???
sonra muhteşem gurur kaynağımız ablacığım aniden ben evleniyorum diye çıkınca meydana. pasta-börek-kek-çörek'ten kurtuldum kurtulmasına biraz ama. bu kez de ev kavga nöbetleri nefret nöbetleriyle çalkalandı durdu.
hani benim ders çalışmam ennnnnnn önemli şeydi? televizyon izlemeyecek, dergi- roman bile okumayacak, müzik bile dinlemeyecektim?? dergilerimi atıyor walkmanimi saklıyordu!! kendi işie gelince başka.
sürekli odama dalıp bana dert yanıyordu. saatlerce dırdır. ders çalışmamı falan önemsemiyor konuşup rahatlamak istiyordu sadece!!!
aynı konuşmaları teyzemle yapmak da yetmiyordu yani. aynısını benimle defalarca yapardı. tam çıkartırım odamdan ders çalışacağım diye büyük bir hevesle şevkle geri döner tekrar başlardı!!
sadece ablamın kendi planlamadığı oldukça erken evlilik kararını sindirmeye çalışıyor hem enişteme ve ailesine kulplar arıyordu.
ablamı evlenmemek konusunda ben ikna edecekmişim. o zamanlar bizim gibi yarı taşra tutuculuğuna sahip ailede büyümüş insanlar evlilik öncesi cinsellik yaşamaz yaşarsa büyüyk endişe ve suçlulukla evlenirlerdi. ablamla enişteminde durumu buydu zaten.
tabi anneme göre hala sadece öpüştükleri için evlenmişler!!!?????? hııı tabi tabi. ablam ifade etse de inanmak istemiyordu. hala aynı. onun yavrusu aşırı namuslu.
bense beyinsiz ve kaltak ruhluyum da anamın sayesinde hala bekaretim yerinde yaaa. niye kaltak ruhluyum? ablam aynı anası gibi görev insanı bir robot. mecburen, ortama uymak için şık giyinmeye, saç makyaj yapmaya çalışır; birilerine uymak için gezilere, etkinliklere katılır. aynı anasının bir çeşit ruhsuzluğu.
ama ben sırf sevdiğim ve istediğim için,kendim için süslenir ve bişeyler yaparım. tiyatro-gezi, müzik dinlemek, fotoğraf çekmek, alışveriş gibi keyfi şeyleri; bu da beni başına buyruk ve mantıksız yapıyormuş.
ikisininde sırf sevdiği için yaptığı tek şey yemek yemek. geri kalanlar bir görev, mecburiyet. işe giderken arkadaşlarından geri kalmamak için giyinir süslenir, kıyafete falan ihtiyacı olunca alışverişe çıkar. tiyatro-sinema-müzik desem gene ya arkadaşlarına ya kocasına uymak için. kendine kalsa sıfır.
hayır bir de kendilerini hayat dolu falan buluyorlar!!
nerden geldim gene buraya??
neyse vergi zamanı gelince büyük stres annemde. ne varsa bu kadar? nerede bir yerde biriyle birşey konuşurken konu emlak vergisine gelmiş; ta oraya gitmek zor oluyor falan deyince bu ilk kez komşumuzun yanında görüp tanıştığı herhangi bir kişi e-devletten ödeyebilirsiniz demiş gitmenize gerek yok.
işte hain nazlı!!!!!! kötü kalpli şeytan nazlı!!!! başka yerden de ödeniyormuş da ben söylemiyormuşum!!!!???? anneciğimiz taaaa belediyelere kadar yoruyormuşum!!!!!
kendine kalsa belediyeden önce taa metropol'ün oralara gidip devlet kurumlarını gezip soracak her seferinde?????!!! belediyeden ödeniyor işteee!!! anlamıyor ki. eskilerde kalmış kafası hatta hala. bankalarda bile numara alıp beklemeyi öğrenemedi.
alışmış sıra beklemeye illa birinin arkasında durup ayakta bekleyecek. 10 seneden fazla oldu numaralı sıra sistemi çıkalı, hala öğrenemedi!!!
bankamatik desem asla! kendine kalsa maaşını da ayakta dikilip sıra bekleyerek alacak hala!
makineler teknoloji yenilik asla alışamadığı, kabullenemediği, öğrenemediği şeyler
!!!
bankamatik bir derece de çoğu şeyin internetten yapılabildiğini kavrayamıyor hiç.
sanki ben söylememişim gibi birde.
ben bilemem ki. kendi gibi muhteşem ilk evladı ablacığım gibi zeki değilim!!!!????
yoldan geçen herhangi biri bile benden iyi bilir.
ama şu var ki e-devleti bile gidilecek bir yer zannediyor???????????????????
ha bir de emlak vergisi için illa da kendinin gitmesi gerektiğine inanmış!!! yıllardır gideriz hemen numaradan yani sicil numarasından çıkıyor zaten borcun.ödüyorsun. görüyor ama anlayamıyor öğrenemiyor. hatta memura dert yanıyor yoruluyormuş bacakları ağrıyormuş ama geliyormuş!!
adamcağız sizin gelmenize gerek yok ki kızınız ödesin deyince şaşırıyor. ama her sene aynı şeyler olmasına rağmen aklında inatla kalmıyor bunlar.
başkası ödeyebilir miiii????
tabi sicil numarasını verin ödesin.
aa nazlı benim gelmem şart değilmiiiişşşş!
e dedim ben sana ben öder gelirim diyee.
ne zaman dedin sen biliyor muydun böyle ödendiğini????
annecim her sene diyorum ya senin gelmene gerek yok diye.
ama ya gerekirse.???
gerekmiyormuş iştee.
gene başa sar bu geçen seneki diyalog. bu sene de strese giriyor.
ya gerekirse. gerekmiyor işte! kendileri bize para ödeyecek olsa bin dereden su getirirler ama biz ödeyeceğiz sicil no yeterli.
ama anlamaz. illa da anlamaz. bir de niyeyse strese girer. ya anneniz nerede derlerse? ya zamlanmışsa? ya paran yetmezse??? sanırsn bunlar olursa beni dar ağacında sallandıracaklar?!!
hani çok da umurunda. asıl kendinn başı derde girer diye korkuyor. hani yanlış öderim falan??? gerizekalıyım ya!!
bir zaman da kafayı faturalara takmıştı, ilk zamanlar otomatiğe bağlamamıştık, ben faturaları gidip yatırırdım. ama her seferinde öncesi ve sonrasından ödemenin beni sorguya çekerdi. doğru ödedin değil mi??? anamın adını mı bilmiyorum? başkasnın faturasını ödeyeyim??? madem öyle git kendin öde?!!
ne nerde ödenir bilir ne nasıl ödenir yorulmak da istemez. ya yanlış ya eksik ödemişsem ya suyumuzu elektriğimizi keserlerse? açtırması ne kadar zor sen biliyor musun????
niye yanlış ödeyeyim herşey ortada!!
ney ortada??????? amım!!!!!!
ay fatura ortada işte kaç para gelmiş falan!!!
ama ya yanlış yatırmışsam ya eksikse!!! git bir daha sor!!!
memur niye eksik alsın parayı yaa?
ne memuru?
gişedekiiiii.
ne gişesi?
ay allahım yarabbim!! ödeme noktasında çalışan, faturaları alan gişe memuru!!
memur mu var?
ne olacak ya?
bilgisayardan demiştin daha önceee!!!????
annecim bilgisayarın başında kim olacak???
ne bileyim beeen!!!
sanırsın hiç beraber gitmemişiz hiç görmemiş ödeme noktasını!!! hep bunlar aşırı zekadan işte! oysa ben zavallı nazlı beynim yok benim!!!
o kutunun içine nasıl giriyor adam be, ölür havasızlıktan????
ne kutusu????
işte ödemedeki.
sen bankamatik mi sandın?
hah işte, adam mı oluyor onun içinde ki? nasıl sığıyor paralar kablolar kağıtlar falan????
annecim bankamatik başka fatura ödeme noktası başka, kaç kere geldin benle hatırlamıyormusun???
hatırlıyorum tabi! ondan sordum. içinde adam var demek!!
ayyy!! ay!! benim faturaları ödediğim yer başka bankamatik başka ya anne!!
nasıl başka. o pozcu'daki kutuya gitmiyormusun???
offf ne kutusu yaa! o para çekmek için maaş falan.
ee. tamam.
e faturalar için hani muğdat cami'nin orada güven sitesinin altında bürolar var ya gittik kaç kere, sıra vardı sen bankta oturmuştun. işte orada ödeniyor.
o kutulara gidilmiyor mu????
bankamatik!
neyse artık işteee!!
tabi ki gidilmiyor yaa. boşuna mı var ödeme noktası?
büro dedin ama?
ay sen anlamıyorsun anla diye!
benim anlamadığım bir şey yok sen anlamıyorsun esas!!
belli ne kadar çok anladığın bankamatiğe kutu diyorsun bir de adam var sanıyorsun içinde!!!
amaaaaan sende!!
bu gibi diyalogların tonla versiyonuyla karşılaştık. sonunda bankamatiğin makine olduğunu kabul etti!! ama ona kalsa ben hala tüm faturaları elden yatıracağım!! boşuna zaman kaybı ya da zamanım yok desen de ayrılırım işten! der!!!
zaten sürekli bahanesi vardır! işten ayrılmam için.
zamannda bizi bin türlü nutuklarla işimiz mesleğimiz maaşımız olacak diye eğitti senelerce işsizim atanamıyorm bir türlü diye eleştirip küçümsedi, güzel bir okulda yıllardır çalışıyorum diye sevineceğine evde pineklememi bekliyor.
her an elinin altında hizmetinde olayım diye. nasılsa kızının birinin mükemmel bir kariyeri ve evliliği var. bu da senelerce hakaret edip isimler taktığı ev kadınlarında olsun!! tabi 3 gün sonra başlar eleştirilere kendiyle kıyaslara.
benim müdürüm olsa asssla ayrılmama müsade etmezdi falan diye....
işte bu ilk kez tanıştığı meçhıl kişi e-devletten ödeyin ne gerek var gitmeye falan deyince. eve bin türlü endişe, şüpheyle geliyor. ve bana hani gitmek gerekmiyormuş belediyeyeeee diyor.
????
bilmem kim dedi ki belediyeye gitmenize gerek yok devleden ödeyin.
neyden?
edevle! neyse o oraya gidelim bu sefer akalım nazlı belediye uzak yoruluyorum beeen!!!!
senin gelmene gerek yok ki zaten anne belediyeye!
niyeee_???
ay her seferinde unutuyorsun! ben ödesem de olur şart değil gelmen.
neyse de edevleden ödeniyrmuş oraya gidelim! madem.
e-devlet o.
neyse işte hadi oraya gidelim.
internet demek o gidilmez.
e bilmemkim edevleye gidin dedi.
e-devlet yani elektronik devletin kısaltması annecim, internetten demek!
ha. gidelim işte hadi hazırlan!!
internetten anne gidilmez girilir. girin demiştir o.
gitmeden nasıl girecez??
ay internetten işte!
????
e-devlet demek internetten bazı işlemlerin yapılabilmesi demek anne.
e para nasıl yatırılacak??
karttan iştee.
bankamatikten yani.
hayır bilgisayardan e-devlet'e giriş yapıp ödeyebiliyorsun demek, kredi kartından çekerler parayı.
nerden bilecekler ne karttan ne çekecekler?
yazılıyor iştee ona göree.
annem illa da eski usul şeyleri sever. nefret etse bile öyle kalsın ister. ona kalsa taaa çarşıya gidilecek saatlerce kuyrukta sıra beklenecek, birileri araya kaynamaya çalışacak kavga çıkacak, memur seni tersleyecek, bir sorun çıkacak ve yarıın aynı şeyleri yapmak zorunda kalacaksın falan.
on yıldır aynı cep telefonunu kullanıyor ve hala öğrenemedi!!! bozulsa yedek parçası bile bulunmaz, tamir edilmez. ama onu bile öğrenemedi. eskiden evdeki tüm elektronik aletleri kendi kullanırdı tabi ama hepsi analog basit şeyler. çamaşır bulaşık buzdolabı fırın televizyon. ama sırayla değiştirmek gerekince asla alışamadı!!
çamaşır makinamız bozuldu ve eski model olduğundan yedek parçaları bulunamadı diye tamamen makineden vazgeçti, düşman oldu ve 3 sene yenisini almadı. noldu çamaşırlar diyeceksiiz? elde yıkadık!!!
daha anneme kalsa assssla makine almayacak bundan sonra hep elde yıkayacaktık!!!
3 sene ikna edemedim yeni makine için. sonunda elimde alerji yaptı deterjan ve ben yıkamayı bırakıp çamaşır dağ gibi olunca, tabi ki suçlu benim gene! beni eleştirdi durdu. yıkayamazmıymışım da kendi yoruluyormuş da nefret ediyormuş da geberelim kurtulalımmış da!! kendi bıktı usandı diye ben de geberecem ne güzel!!! eski makinelerei aldıkları bir kampanya buldum da çok şükür zorla aldırdım yenisini. paramız olmadığından değildi almaması: makinelerden yenilikten nefret ettiği ve çok korktuğu için. şimdi dokunamıyor bile çamaşır makinesine alındığından beri!
televizyon bozulunca hemen almaya razı oldu ama tek eğlencesi çünkü. eskiden delicesine kitap okurdu arkadaşlarına hava basmak için, şimdi survivor, panorama, bu stil benim gibi yarışma-reality şovlardan başka bişey izlemeyen bir televizyon hastası!
tabi ki yeni televizyona da yıllar geçmesine rağmen tam alışmış değil. kanal bile zor değiştiriyor!!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)