6.03.2016

Tabi senelerce aynı konu olunca kanımıza işlemiş.

Biz alamayız.

Para da kazansan, istesen alabilecek de olsan, insan kendini alamazmış gibi hissediyor, ya da suçluluk duyuyor.

öyle aşılanmış.

Biz alamayız.

Lüks bize yasak!

Bazı şeyler gereksiz ve saçma olabillir ama arada insan kendini şımartmalı.

Marka düşkünlüğünü her zamana ahmakça bulmuşumdur, markaya köle gibi adanmak ahmaklık.

Ama çok istediğin bişeyi sadece marka olduğu için değil istediğin için alabil0elisin.

Ama öyle yetişmedik tabi. Memur çocuğu olunca hayatın idare etmek demek. Bunun yanında imkansızlığın bir çeşidinin dışında annemin tutumu da faztör tabi.

Bir fobi gibi, annem kanımıza işlemiş; biz alamayız. Ama bu sonunda almamalıyız, hak etmiyoruz gibi bir şeye de evrilmiş sanki.

Yani geçen sene ablama gittiğimizde ablam pahalı bir parfüm bakarken, annem koluma girmiş, lüks korkusuyla, biz alamayız diye sayıklıyordu. Sanki ablam çok zengin, biz fakir zavallılar.

Dar gelirlilik kompleks de yaratıyor demek.

Sürekli kafa işliyor biz alamayız!

Estee Lauder'den bişeylere göz atarken ben. Kolumu da bırakmıyor ki alamayayım.

Ablam parfüm hakkında fikrini almak istemese yapışık ikiz gibi dolaşacağız.

Sanmayın ki ablam beni rahat bıraksın annem diye yapıyor.

Eskiden beridir lüks görünen mağazaların falan önündan geçerken biz alamayız diye sayıklar. Nasıl ki markette balık reyonunun önünden geçerken aslında çok istiyormuş gibi davranması gibi sahte. Ne zaman balık kısmından geçsek alalım mı der. Niye bana zıkkım etmek için mi? Hayatımızda hiç ağız tadıyla balık yiyemedik, annemin kılçık fobisi sayesinde. Hep zıkkım gibiydi. Ton balığı bile.

Ama hep sayıklar, yani bana değil bu kez başkalarına göstermelik. Sonra ama işte kılçıktan hoşlanmıyoruz diye açıklama yaparken niyeyse, eliyle havada z'ler falan çizer ??

Mesela para kazanırken bile neden kendime Estee Lauder'den bişey alamayayım? Da ablam alabilsin?

Mantıklı bir açıklaması yok. Yerleşmiş o düşünce kafasına, kafamıza.

Naparsan yap çıkmıyor.

Hala kendime pahalı bişey alırken annem kafamın içinde bana alamayız diyor.

Garip tabi. Mesela kalitesiz şetler kullanmamak lazım sağlığa zararlı olabilir der zaman zaman ama gel gör ki 20TL'lik ruj aldım diye bir araba laf etti.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu durumunda çelişkisini, ikilemini yüzüne vurdun mu sen kabahatlisin.

Hiç aklına gelmeyecek tiplerin marka parfümü var mesela. Tabi ona buna gösteriş için alıyor bu da başka mesele ama. Bişekilde almış.

Biz alamayız ama???

Bazen de ben gençken hep kaliteli ürünler kullanırdım diye övünür?!

E biz? Eskiden neyse neden hala kullanamayalım ki? Her zaman değilse bile.

Piyasaya da tamamen yabancı olduğu için 20 lirayı bir ruja çok görüyor annem.

çok pahalı!

Ohhooo daha neler var neler?

Ama onları biz alamayız!

Hani bir ruja, meşhur marka çıkarmış ya 300 TL vermek saçma ama alamaz değilim şu an. Onu bırak kendime 20 liralık ruju bile çok görmem lazım anneme göre.

Niye? Sebebe gerek yok. Biz alamayız.

Almayız başka alamayız başka; Porsche araba alamayız ama Dior ruj alabiliriz.

Kendini layık görüyorsan arada bir kendine jest yapabilirsin.

Hayır yapamazsın! Neden? Biz alamayıııııızzzzzz!

işlemiş işte, biraz pahalı bikeye bakarken bir suçluluk hissiyle doluyorum annem bilinç altımdan bana alamazsın, biz alamayız diye seslenip duruyor.

................

içime işleyen sadece bi çeşit aşağılık kompleksi olan 'biz alamayız' değil. Tabi biz gidemeyiz, biz yapamayız'lar da var. Küçük ailemizde erkek olmayınca yapması güç olan şeyler anneme göre manasız ve imkansız şeyler. Mesela akşam çıkmak, gece değil ha! Sadece yapamayacağımızdan değil adeta hak etmememizdendi. Evde erkek yok bu yüzden başı şeyleri asla hak etmiyoruz.

Huzur, mutluluk, eğlence, sosyallik.

Annem şimdi gene kafayı köye ve ya yaylaya yerleşmeye taktı; huzuru bulacağına inanıyor. Ama imkansız!

Annem huzura keyfe düşman gibi davranır her zaman.

Ya ben desem hadi 3 gün 5 yıldızlı otelde kalalım, şu hayatımızda yapmadık demeyelim. Aa kavga çıkar kavga!

Ama errrrkek damadı! Ayarlayınca bir kuzu gibi. Ablamla kocacığına belli etmez, onların yüzüne güler. Ah damadından çok memnundur!

Ama onlardan ayrıldığı an öbür yüzü çıkar ortaya! Huzursuzluk radarı. Hani buluttan nem kapmak diye bir terim var ya işte aynen o! Ve mütemadiyen!

5 yıldızlı otelde bile rahat edemedi, kusurlar dizi dizi. Tabi ki gece homurdanıp durdu, allahtan yataklar ayrı da suratıma böbreğime iki tane geçirmedi koluyla bacağıyla.

Ama sürekli şikayet etti, yatak sertmiş, değiştik belki benim taraf daha iyidir.

Aman bununda yastıkları betermiş! Değiştirdik! Ayy burada da banyolardan çok su sesi geliyormuş! Değiştirdik, yastıkları da.

Aman bu yorgan çok huşırdıyormuş!

Ay klima da üstüne çok geliyormuş hasta olacakmış: tekrar değiştirdik yerimizi.

ilk gece böyle alışamamkla geçti, dırdır. Gece uyuyup uyanıp yüksek sesle homurdandı durdu, beni uyandırdı, ruhu da duymadı, umrunda da olmadı; ben bişey desem mesela uyandırdın, ödümü koparttın anne; ben onu uyandırmış olmuş oldum gözünde! E sen konuşup beni uyandırdın yapma demek için konuştum ben! Hayır hiç konuşmamış ki! Gıkı çıkmamışmış!!!

Artık huzur arıyormuş huzur! Bu yüzden köye ve ya yaylaya yerleşmeliymiş! Hem ablama taze, doğal sebze meyve yumurta da gönderirmişiz!

Huzur araması yalan. Valla. Külliyen yalan. Hayatında hiç bir zaman huzur aramadı. Aksine huzursuz olnunacak mesele arar, bulur, yaratır, uzatır, bağırır, tansiyonunu çıkarır, ne desem boştur suçtur!

Tabi ki 5 yıldızlı otelde de yaptı. Sadece oda ve yatak değil, yemek ve garsonlar da mesele. Annem tatilden bir başkasıyla ciddi bir kavga etmeden dönemez!

Bir garson ya da servis şöförü falan olacak, had bildirecek ama o sırada çevresinin de huzurunu kaçıracak, kendinin de tansiyonu oynayacak! Tabi ablacığım kocası olan üstün bir varlık olduğundan bu durumların çoğundan doğal olarak muaf sayılacak!

Yok bir garsonla bir görevliyle kavga çıkmadı mı; bi ki bu birikim bir müddet sonra sana patlayacak!

Muhakkak tüm hatalarını, kusurlarını incelemiş ve bulmuş, biriktirmiştir; bir gün yüzüne vurmak, başına kakmak, kavga çıkarıp rahatlamak için depoda beklemektedir!

Mesela neden yemekte salata yedin, neden birine dönüp baktın, niye bilmem ney dedin...... Aklına zor gelecek detayları bulur, yazar, kafaya takar; sonra sana had bildirmek için. Dilinin sürçmesi, ona göre yanlış zamanda tuvaletinin gelmesi, masadan bişey alırken başka bişeyi devirmek bir suçtur!

Mükemmel bir insanın nasıl olur da böyle kusur abidesi üstelik evlenmeyen bir kızı olur??? nasıl nasıl??? Babasına çekmiş işte! Mükemmel annesine çekse!

Asla bir geziden tatilden rahatlamış huzur bulmuş dönmedim ben hayatımda!

Tek başıma pek yapmadım, ama yapsam annem telefonla yetişir ve zaten 35 yılda zihnime ektiği 'huzursuzluk radarı' çalışır.

Adeta ensemden annem bana kusurları sıralar. Asla keyif alma! Kusur dolu herşey.

Hani başta ben öyleyim ama neyse!

Mesela bi kahve içip kendine hoşluk mu yapacaksın; al sana kusur: sevdiğln masa dolu! Peçete vermemişler! Kahve tabağa 8ir damla damlamış! Ahh nefret ederim!

Huzur arıyorummuş! Herşeyden bu kadar nefret ederken mi?

Annemin diline sevdiği şeylerden çok nefret ettiği şeyler pelesenktir.

Baskın duygusu memnun olmamak ve nefret etmektir. Ama kendini iyimser bulur! Ayyynı onun davranışlarını taklit ettin mi sen suçlusun! Ayy huzurumu kaçırıyorsun!

Yok ki kaçsın!

Ne kendinde var ne bende sağolsun.

Zaten çevresini seni ne duruma düşürdüğü zerre umrunda olmaz! Yeter ki kusur bulsun söyleyip rahatlasın. Bu uğurda doğum gününün bile içine sıçar! Umrunda değil! Ama napsın??? Seni mi düşüncek, hatır için göz ardı mı edecek?

Asla. Kendi keyif almayacak sen de almayacaksın!

Sanıyor ki yaylada olacak! Huzursuzluğu çevresinde değil ki içinde.

Diyelim tam güzel bir an, tam keyif alacaksın; ama kafa durmuyor arıyor, o andaki en beter şeyi radar gibi arayıp bulup kafayı ona takıyor, aklını onunla bozuyor. Aslında keyfe mutluluğa karşı, düşman; dayanamıyor öyle anlara! Sırf kendi değil en başta ben de asla huzur bulmamalı, keyif almamalıyım o anda!

Ya ablamın düğününde bile ne kavga çıkardı, herkesin asabını bozdu, suratlar asıldı, canlar sıkıldı, annem deşarj olmuş oldu o anda; rahatları, oturup yemeğe daldı; herkes huzursuz olmuş zor adapte olmaya çalışıyorlar; bizimkisi unuttu ve şöyle ekledi; ayy ne suratsızlar düğün bu düğün!

Her zaman böyle!

Desen ki senin yüzünden asabımız bozuldu. Oooo! Düşman! Dünyanın en kötü insanısın. Assla! Ne alakası varmış kendiyle??! Haksız mıymış yani ha haksız mıymış????

Senin yüzünden huzurumuz kaçtı demek anneme göre sen haksızsın demektir ve bu büyük suçtur çünkü herr zaman haklıdır!

Bir kavga daha çıkar!

Köye ya da yaylaya yerleşsek bir yıl içinde tartışmadığı, görmek istemediği, küstüğü hiçkimse kalmaz. Sonra zaten hiç bitmemiş dırdırına yenileri eklenir; insanları sürekli bana şikayet ederek kafa şikirmek. Hani aşıkken sürekli ondan bahsetmek istersin ya annem de nefret ettiği birinden bahsetmek ister sabahlara kadar!

Konu biterse en başktan başlar daha fazla detaya girer.

Nefret ettiğini görmek istemez ama sürekli onu düşünür ve sürekli onu konuşur. Yıllarca! Ciddiyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder