her zaman ki gibi beğenmemek, evlen demek için bahaneler arıyor. hayır her dediğini yapsam da kar etmez. daha dah benim dediğim daha daha olacak!!
yapışık ikiz gibi gezeceğiz, pazar-market arası gezi bizim yeterli bir yürüyüş ve değişiklik. yeter bize. arada sırada avm'ye gidersek oh ne ala. yeter bize. bazen teyzemle vakit geçiririz. bir kaç ayda bir annem eski arkadaşlarıyla falan buluşur beni de sürükler. yeter bize yaa.
emekli eşle vakit geçirme özlemini benimle gideriyor. öyle istiyor adeta.
benim sıkılmalarımı, gezmek, değişiklik istemelerimi, yürüyüş yapmalarımı anlatmak deveye hendek atmakla benzer. hep ne gerek var, ne manası var, aman şimdi yeri mi, şimdi zamanı mı, şimdi sırası mı.
anlamıyorum bu ne yürüme sevdası imiş.
hayat balkonda oturup yaşaya insanları izlemek sanki.
ya başına bişey gelirse.
yoo eskiden de vardı. hele cep telefonu çıkalı; sürekli neredesin, ne zaman geleceksin soruları. okuldan çıkarken de zırr bitti mi ne zaman geleceksin acıktım, yemeği ısıtacağım.
arkadaşlarıyla vakit geçirmek istemek de ne demek. robot gibi yaşayacaksın. renksiz giyinip, dakkası dakkasına ev iş arasında monoton bir hayat. aaa avm' ye gittik ya!! yeter bize.
monoton anneme güvenli geliyor. bir yere giderken bile hep aynı yolları tercih eder.
diyelim ki bana uymak için zaman zaman bir kahvecide, kahve içmeye gidilecek. o da bir alışkanlığa, ardından mecburiyete, ve monotonluğa dönüşecek. kahvecide de hep aynı şeyler içilecek!
bunun için bile atışmamız olmuştu.
ama hep latte içermişim ben!
o gün de canım cappuccino istemiş.
hem öğrencilik zamanı, hem çalışırken telefon sürekli neredesin, nerede kaldın, geliyor musun, yemeği ısıttım, kaç dakiak sürer, geldin mi gibi sorular için kullanıldı.
beraber yiyeceğiz yemeği. tamam iyi bir alışkanlık ama annem bunu ben bir an önce eve geleyim diye kullandı.
midesinde gastrit var, geç yiyemiyor yemek. böyle olunca ben ders biter bitmez ışınlanacağım eve.
zaten okulda görüyorum arkadaşları neyime yetmiyor ki?
bildiğin robot-inek kalıbına sokulmaya çalışılırım ben hep.
renksiz giyinen, aşırı sade. makyajsız, saç desen hiç. temzi düzgün olsa yeter derdi. sana yeten bana yetmez belki. ama anlayamaz. nasıl?
okul, ders, iş dışında hiç bir şeyle ilgilenmeyip, sosyallik vb beklemeyen bi tip. kitap okuyorsun işte yeter!
bu kadar robotluk ama benim iyiliğim güvenliğim için!
ha sonra yani şimdilerde bir de üstüne istemediğim biriyle evlenmek geldi!
ha tabi iş-okul-ders dışında evi çekip çevirme işleri de hep benden sorulacak. işte o da spor sayılır nazlı!!!
bazen der ki işte evlen de benden kurtulursun! )))
kendiydi bana benim evliliğimin hayalini anlatan.
hayatımdaki tek değişiklik geceleri de hizmet veriyor olmam!
sabah kocamı işe yollarmışım sonra annem bana gelirmiş, bazen de ben ona gidermişim, işte evimizin işlerini halledermişiz.
1 işkence yetmiyor da bana. tabi hafta sonları eğer hafta içi yetişememişsem annemin evini çekip çevireceğim!!
koca bir figüran sanki burada. bakalım adam ne diyecek, onu hiiç düşünmüyor.
tabi bu arada annemle kaynanamın çekişme ve didişmelerine katlanacağım.
sonra kabaklar başıma patlayacak. annem saatlerce benim de şahit olduğum şeyleri defalarca anlatacak; sonra senin annen benim annem muhabbetleri olacak müstakbel kocamla; annen öyle demiş böyle etmiş...
tüm bunlara sevdiğim biri için katlansam bari; sırf evlenmedi demesinler diye, annem memnun olsun diye. sonra torun torba görsün diye. o da ayrı kavga konusu tabi. karışmaz mı yani.
annemin kabus senaryolarına benzedi. kadınlar yaşlanınca illa da sonunda annelerine benzermiş.
ama annem hayali kaynana, görümcelerle, olası tartışmaların provasını bile yapıyor zihninde. sadece zihninde kalabilir mi? konu açıldı mı hep şöyle olursa böyle olur söyle derse böyle derim vb konuşmalar dinliyorum.
daha kaynana yok ki anne!! desen olacak ama bir gün!
belki iyi anlaşacağım. sen mi?
he ben iyi anlaşamayacağım sen de orta yol bulmaktansa körükleyeceksin!
aman olabilir şeyler bunlar kızım!!
olumsuzluk seviyor ya böyle şeyler hayal edip de sinirini bozup, tansiyonunu çıkarttığı da oluyor..
iyi mi.
evlilik hakkında iyi bir fikri ve deneyimi olmamasına rağmen beni bile isteye istemediğim bir evliliğe sürüklemeyi kendinde hak görüyor, normal buluyor.
aman ablam uzakta diye bir müddet sonra bi nebze kurtuldu; tabi boşanma aşamasına gelince ancak ateşkes ilan edildi. öyle olunca ne oldu? hedef tahtasında sadece ben kaldım.
büyük kızının evliliğini, evini yeterince yönetemediği için umutlarını bana bağladı...
hatta bir keresinde benim gönülsüzlüğüme karşın güya beni teselli etmek ister gibi; ben bu evliliği yürütürüm sen merak etme bile dedi. bana sadece söz dinlemek, katlanmak, çenemi kapalı tutup bana söyleneni yapmak, başıma ne gelirse çekmek, olmadı haydar dümen'e gitmek kaldı!!
hani o özel mevzu olmaz gibi gelirse. hapı varmış zaar!
??? olmazsa doktora gideriz. dedi yani!! ooo büyük lütuf bana büyük iyilik ve tolerans!!! allah razı olsun.
demiştim; hıı sorarım doktora hiç sevmediğim ve zorla evlendirildiğim kocama geceleri iyi hzimet verebilmek için üretilmiş hapınız var mı?
aman sen de sana iyilik yaramaz, ben san çözüm öneriyorum!
bu çözüm değil ki!!!
yöntem çok; hepsinin bileşkeleri ve ya ardı ardına bombardımanı da var...
en son evde elinde sigarayla volta atarken perdeleri yaktığı için perde alışverişine çıktık.
mağazaya bayıldı annem, orada yaşamak isteyecek nerdeyse.
her gördüğüne bak bundan sana da alırız dedi evlenince.
yeni eşyalarım olsun diye evlenecek kadar zavallı ve kof muyum ben?
alışveriş uğruna. onu da kendi istediğim gibi yapabilsem, annem gelinliğimi bile düşünmüş, onun hayali, istediği gerçekleşsin diye bir piyonum ben. evimin eşyaları dahi annemin alışveriş tutkusunu bastırmak için yapılıp alınmış olacak yani....
her gördüğü şeye nazlı sana da alırız bunlardan evlenince deyince; ne bilsin kızlar ufukta evlilik mi var diye sordular.
belli olmaz annemin. bazen bir evlendiremedik.
bazen evlenmiyor. bazen bunun evleneceği yok. bazen yakında evlenecek inşallah. bazen de ben çok istiyorum ama bu yaşa geldi aklı hala havada gibi şeyler uydurur. bazen de düğünümü ilan etmeye kalkar, dereyi görmeden paçayı sıvar, kuaförde yaptığı gibi.
inşallah bu yaz düğün var. yakında evlenecekler nişanlanacaklar önce tabi falan...
bu kez de bu soruya nasıl hayır der, utanç verici bir şey! zaten kendine sorulan her soruyu cevaplamak zorunda hissediyor kendini.
evlenecekler inşallah kışa doğru! dedi.
beni zor durumda bırakacak, çok utanacağım ve bir yabancı kız bana tühtüh evlenemedi mi demesin diye napalım eğeceğim başımı, evleneceğim!!???
sanki adam hazırda bekliyor da, benden hızlı çıkıp evlenip gitse de kurtulsam, yoksa daha senelerce başımın etini yiyecek annem. ne güzel kısmetti kaçırdın diye. çok iyi çocukmuş çok!! çok yakından tanıyor sanki. ama insan sarrafı olmuş artık, çok iyi biriymiş.
despot, hödük ve kompleksli. ama şimdi evlensem pek çekişirler deli olur annem ona. sinir olur. bakarsın ben o kadar şahane biri dememiştim der, sen istedin...
bundan sonra böyle yaptı mı ben de böyle yapacağım.
evet, annem beni zorla sevmediğim bir adamla evlendiriyor, sırf evde kaldı dmesinler diye.
aa ben seni ne zama zorladım? ay ben kiç karışmam kızlarıma, hiç zorlamam!!!
sen mi? bu yaptığın bile zorlamak. aklınca beni utandıracaksın!
hiç öyle bir şey yok.
bir de yediremez ki kendine, baskıcı, ısrarcı, yasakçı, despot denmesine falan. acayip içerler. çünkü görünüşte modern, kızlarına hiç karışmayan anne; bu role bürünüyor başkalarına karşı. ama başbaşa kaldık mı karışmadığı şey yok.
mecbursun demeden, bu kelimeleri kullanmadan cambazlık ederek sana yaptırmayı sever; kafaya işleyecek sonra sen bunu kendi fikrin zannedeceksin, sadece yapmakla kalmayıp bir de kendi fikrin-isteğinle yaptığını savunacaksın!!!
yok mu? duygusal baskı yapıyorsun işte!
asla yapmam aa nazlı!! bu duygusal baskı değil ki!
eline silah alıp konuşursa mı duygusal baskı olacak acaba.
sanki ben fikir ekme yöntemlerini hiç bilmiyorum. bir şeyi yaptırmak için illa da olacak çünkü yeri gelir senelerce işler. iyilik, güzellikle, dırdırla....
her yolu denedi yazdım. yaşlılığıma bile vurgu yapıyor. evli olmamak ne kadar zormuş. yalnız kalırmışım. vb... olmadı duygu sömürüsü ve korkutma. diyelim yaşlı ve yalnızım ve hastalandım ya ne yapacağım o zaman? kime güveneceğim.
evet zor olsa gerek. ama sırf bunun için sevmediğim bir adamla evlenecek değilim.
anlamıyor ki o yüzden tekrar yaşayıp tekrar konuşup tekrar tartışıp tekar yazıyorum.
dejavu yaşıyorum sürekli.
eğer bir müddet evlilik konusu açılmamışsa bil ki çok yakında fırtınalı bir tartışma olacak. sabredip dişini sıkıyor.
son zamanlarda bir de korkutma yöntemine abanır oldu.
yaşlılık ve yalnızlık temalı kabus senaryoları.
hatta yaşlanıp öldüğümü bile hayal etti; malım mülküm kime kalacakmış, kim gömecekmiş beni! yaa??? yani hayalınde o kadar yalnızım ki 1 arkadaşım, 1 komşum, 1 yardımcım bile yok.
eğer öyle olursa kendi sebep oluyor ama buna. beni arkadaşlarımdan uzaklaştırmak derdindeymiş gibi sabotaj senaryolarına girişiyor. dışarı çıkmamı engellemek de bir parçası bunun.
komşu desen hepsiyle kavgalı, küs. bir bahane bulur arayı bozacak muhakkak.
sana göre aşk-sevgi harici her türlü sebeple evlenilir. hatta aşk olmasın, sevgi de zamanla oluşsun. hatta stockholm sendromu gibi bile olsa yeter!!
böyle bir soruya cevabı sevip de evlendik ne oldu?
babama da böyle yaptıysa her konuda baskı, dırdır, yönlendirme, bitmeyen beklenti ve talepler, değiştirme çabalar... herkes benim gibi dayanıklı ve mücadeleci değil ki; adam pes etmiş bir yerde.
çünkü karşısında konuşması asla bitmeyen, talepleri karşılansa bile asla yetinmeyen, sürekli dırdır, eleştiri, değiştirme çabası, sürekli tartışma; vınnn napsın huzursuzlukla ömrünü mü çürütsün. huzuru başka kadında aramış.
tabi anneme bu durum çok dokunmuş. çünkü çok gururluymuş.
haklı elbet. ama hiç mi payı yok. hayır yok. anneme göre dünyanın en iyi eşi; tek istediği şey kendi istediklerinin olması çünkü en doğrusu o.
hayır bir de bu çok gururluyum, gururluydum lafını öyle bir anda eder ki; zaten tepen atmak üzereyken attırma noktasını bulmakta üstüne yoktur; sen gururlu değilsin dmeye çalışır gibi olur. belki de öyle ne de olsa bütün e'nler onda.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder