istersen şöyle yap.
istersen böyle yap.
istediğin zaman, istersen....
biliyorum istediğim zaman meyve yiyebilir, su içebilir, bir tabak daha yemek yiyebilirim
e yap o zaman.
e madem istediğim zaman istediğim zaman yapmalıyım.
ama mesele o değil ki.
benim istediğim zaman değil annem istediği zama bunları yapmam gerek, mesele o. demek istediği o. aslında.
eğer istersen derse annem bil ki kendi o anda o dediğini yapmamı istiyordur. benim istememin bir önemi yoktur.
bazen ısrar etmez, bazen de yaptırana kadar uğraşır.
istersen bir tabak daha yiyebilirsin nazlı!!
o bir tabak daha yemeleri bırakalı 15 yıldan fazla oldu ama annem anlayamadı. bazen de der ki kiloyuu sorun etme boşver, alırsan al, biz de şişko sevenini buluruz sana!! yani sağlığım ve görüntüm için değil çabam; bir erkek için. bizim kızlara göre herşey erkekler üzerine kurulu napacaksan ya onlara beğendirmek ya onların iyiliği için yapacaksın.
acaba ben evlensem de kocam için böyle davransam annem ne yapacak. memnun olmayacaktır. zira kendi için yapmamı istiyor çoğu şeyi.
benim için düşünmüş!! ben yorulmayayım diye.
mesele yorulmamam değil ki sadece, sanki beynimi annem düşünüyor nasılsa diye kullanmaya kullanmaya semeye dönüp daha kolay yönetilmem...
öyle bir endişesi de yok gördüğüm kadarıyla. kocasına, kaynanasına vb bilimum akrabaya, eşe dosta ezilmemle ilgili bir sorunu endişesi yok. korurmuş ya beni yürütürmüş ya bu evliliği.
kendi evliliğini yürütememiş üzerimde kendini sınayacak, deney yapacak, kendini ispatlayacak aklısıra adeta.
hem evleneyim çocuğum olsun istiyor, hem gelecekte her zaman yanımda olmayacağını hesaba katamıyor.
bu kadar saf, çaresiz, annesi tarafından yönetilmiş ezik biri yaşlanınca napacak, annesi olmayınca?
insan bunu aklına getirmek istemiyor olabilir ama madem herşeyi düşünüp, herşeyi tasarlayabiliyor.
bunu düşünmüyor sanki....
_____________-
bir de bazen şöyle geliyor bana.
istersen meyve yiyebilirsin.
ya aklıma gelmez ya annemden izin almadan yiyemem.
istersem yerim, yemiyoru o an istemiyorum demek ki.
ama duramaz elli kere der bunu. hatırlatıyormuş canım.
bir yerden sonra bi tırnak içinde hatırlatmalar ısrara baskıya dönüşüyor.
ben istediğim zaman yiyemem annemin uygun bulduğu zamanlarda yiyebilme iznim var sanki!!!
boş bu aralar tamamen boş. fazlasıyla bana takık o yüzden. el işi veriyorum, çizim yap diyorum, kitap dergi alıyorum yok. komşularla, eski arkadaşlarla, teyzemle görüş ,yok.
mesele sırf ben. oluyor böyle.
bu kadar boş kalıp, bu kadar dipdibe vakit geçirnce; biz oluyoruz. herşey biz. ben yokum. benim hayatım, zevklerim vb yok. hep biziz.
biz sıkıldık, biz yorulduk, uykumuz geldi. biz gidemeyiz, biz yaparız...
gören de annemi bağımsız ruhlu zanneder. tam aksi bağımlı ruhlu.
yöneteceği biri oldu mu ona bağlanıp, saplanıp kalıyor, tek derdi o. sadece ben de yok değilim kendi de yok. sadece biz varız...
bağımlılık ya da yapışık ikizlik.
uğraşacağı bir meşgale bulsa; bazen bulur; bazen böyle bulamadı mı takacak bir şey sadece ben olurum meselesi.
beni kendine benzetmek, her dediğinin olması için bir mücadele. bir kişilik yarışı da sanki.
saplantılı bir aşık gibi aynı. filmlerde olur ya.
kendi dediklerinin harfiyen olmasının dışında hep beraber hareket edeceğiz, herşeyi beraber yapacağız.
ne seni sıktığı, ne baskı altına aldığı, ne senin kendi düşüncelerin, zevklerin olduğu aklına geliyor.
sen yoksun nazlı.
hani şu salondan kalktığında nereye demesi gibi saçma bir vakit.
zimbabve'ye. nereye olacak tuvalete!
terslersen sıkılırsan da suçlusun. ne hakkın var o senin iyiliğin için.
hı hı. senin iyiliğin için ne senin kişiliğini, isteklerini, zevklerini, kararlarını bırakıyor ne yaşam alanı.
herşeyine annem karar versin ki o mutlu olsun sen de oyna. ne var sanki. sıkılmaya hakkın yok zaten sen bile yoksun..
böyle annesiz zavallı bi biçare olsam memnun olacak. annesiz, annesine sormadan çişini bile yapamayan bir acuze. çocuklar bile böyle olamaz, ne ütopyası varmış annemin yaa.
o kadar zavallı olayım ki annemsiz kılımı kıpırdatamayayım, sonucu bu hareketlerinin. o zaman başkalarının vicdanına teslim zavalıı bir emanet olacağım. sonsuza kadar yaşayacağını mı sanıyor nedir.
hem duygularımla oynamak için ben yaşlanıyorum mürüvetini göreyim, daha yaşlanırsam torunlarıma nasıl bakacağım diye vicdan yaptırmaya çalışıyor bana, hem de ölümsüzmüş gibi annemsiz hi ama hiç bir şey yapamayan bir zavallı olmama razı. desem ki markete benle gel korkuyorum tek gitmeye memnun olacak. ciddiyim denedim hatta.
kağıdım bitti ama kırtasiyeye kadar nasıl gideceğim şimdi dedim, benle gelsen sende, tek gidemem.
niye diye bile sormadı mutlu oldu. kızım bensiz yapamıyor!! ve 35 yaşında neredeyse! normal değil ki bu.
memnun memnun benimle geldi.
evet belki biz çocukkenki gibi kendine ihtiyaç duyulsun, en bilir kişi, en akıllı, tecrubeli kişi kendi olsun istiyor ama bunun için benim kişiliğim, hayatım niye feda ediliyor. o kendini güçlü hissetsin diye ben zavallı, biçare, beceriksiz olacağım. yok o kadar da numara yapamam numara yapayım desem.
bunaldım delirmek üzereyim; çıkıp forum'a gideyim bari.
elbette benle geldi.
değişiklik istiyor olabilir. tamam da böyle diyeceğine beni yalnız bırakmamak derdinde...
ben de geleyim yalnız başına gitme diyor.
niya kaçırılacak mıyım kayıp mı olacağım..
salağım ya...
kendi gelmese de burnumdan getirir zaten. neyle gidecen, nereden binecen, nereye gidecen, kaçta dönecen....... 100 soru!!!
diyelim tek gittim. yine sorgu nereye nerden gittim. hangi araca binip hangi duraktan bindim. o kadar aptalım ki kendi evime dönmeyi beceremeyebilirim!!! sanki!
başka bir zaman aynı yere beraber gittik diyelim; bu kez de buradan mı bindin, buradan mı geçtin, buradan mı geçtin, oraya uğradın mı, hangi dolmuş vardı, kalabalık mıydı.......vb vs...
herşeyi, her saniyemi bilip kontrol etmek istiyor. çünkü.
soru üstüne soru. cevapladıkça ben annem doymuyor teyit etmelere. istemediği bir sokaktan geçmişsem ya. herşey belli olacak, planlı olacak, aynı olacak...
monotonluğu da sever zaten. monoton olmayan bişeyi de monotonluğa dönüştürmeyi de.
diyelim kahve dünyası ve ya gönül kahvesinde kahve içmeye gidiyoruz; sonbaharları yaparız, mecbur kaldım annemi de çıkartıp alışkanlık haline getirmeye. yoksa burunburuna evde pinekleyeceğiz...
ben latte severim, ama bir gün de sağlepli kahve deneyeyim dedim, annem herrr zaman Türk kahvesi içer.
mesele oldu bu. aa sen latte içerdin hep! bu kez deneyeceğim.
annem denemelerden de korkuyor. ya beğenmezsem, denemeden bilemem, beğenmezsem bir daha içmem. ama sen hep latte içerdin. bu kez içmeyeceğim!!! ama lattenin güzelliğinden eminim o zama şaşmamalıyım.
niye mecbur gibi niye sürekli aynını yapmak zorundayım?
değişimden korkuyor işte...
ya beğenmezsem. bir daha içmem o zaman. esas mesele ya beğenirsem sanki. o zaman bir belirsizlik olacak, düzen,plan,rutin bozulacak. ya her geldiğimizde başka şey içmek istersem? kaos!!!!!
neyse bu kez de benle geldi. belki açılır ve bir ilgi alanı bulur diye umdum. ne bileyim bir zaman batik yapmaya, boncuk işlemeye, takı yapmaya, dikişe, nakışa, çiçeğe, kitaba, gezi dergilerine ... sardırmış, o da ben de rahatlamıştık.
bir elbise buldum kottan denemem lazım; 1metrekarelik yere arkamdan seğirtti hiç düşünmeden, normal bir refleks gibi, sormadan.
nereye?
bunu sormam bile manasız. kızını koruyacak. ya kabinde bekaretini çalarlarsa!! ne bileyim ne düşünüyor. hangi saçma ve paranoyak şeyi düşünüyor. zaten geldiğimizden beri dönüşümüzü planlıyor! şu saatte şuradan şu araca bineceğiz... sürpriz plan değişikliği olmayacak!!! herşey planlı belli olacak.
??
anne nereye?
taburede oturacağım.
zaten küçücük!
yardım ederim...
sanki tek başıma soyunamıyorum bile o kadar acizim!!
hani daha önce bir elbise aldırmak için uğraşırken ben soydururum seni diyordu ben nasıl giyeceğim şimdi diyerek sıcaktan ve sıkıldığımdan bahsederken o giyinmeyi bilmiyorum zanneredek sanki.
34 yaşındayım ama kendi başıma giyinemiyorum bile.
anne kabin çok küçük zaten.
otururum ben tabureye!!
giriverip çöküyor zaten o sıra. fırsat bırakmıyor bilerek. insan sıkılır be kendine ait bir düzeni, dünyası olsun ister, kendi akranı arkadaşlar, tek başına yapmaktan hoşlandığı şeyler olur. artık çocukla uğraşmaktan sıkılır bile, iyi olduğunu bilsin yeter, biraz sorgulasın hadi. ama benimkisinin hayatında başka bir şey yok. beni yok etmek pahasına bağımlı.
elbiseyi de beğendim, vazgeçmek istemiyorum. girip giyiniyorum. yardım ediyor tabi ben sıkılsam da. yardıma ihtiyacım yok ki!!
sürekli bir el geziniyor üzerimde yardım niyetine. zaten kabin innacık bir de iki kişi içerde. haliyle kolum çarpıyor. şikayet ediyor sonra çarptın ama. dar alanda kısa paslaşmalardan beter bir alandayım bir de hiç çarpmayım sürekli elleneceğim, eleştirileceğim bu arada ve terleyeceğim, sinirleneceğim, yok tabi bunlara hakkım yok unutmuşum.
annem bana yeni bir elbise alma hakkını bahşetmiş bu zavallıya!!
çarpmada gözüne gelse neyse koluna gelmiş. acımış ama.. sabrımın sınırını arıyor galiba.. aşırı tepki verdiğim zaman bu eline koz olur çünkü. yıllarca başıma kakıp dediğini yaptırtmak için bir koz. bana bağırdın, beni kovdun, bana bunu dedin bana şunu dedin vb..
nasıl bir dönem içtiğim iki paket sigara artık suratıma duman üfleme hakkını vermişse bir ters sözüm de yıllarda istemediğim şeyleri yaptırtmak için kullanılır.
belki de pişman etmek elbiseden vazgeçirtmek için yapıyor bunları bilmem. böyle yaptığı da oldu. başka da...
olmadı, yakışmadı, o renk olmaz, dikişi kötü, götünü büyük gösterdi...
elbise oldu üstüme, beğendim. eleştiri okları üzerimde ; ne kadar çok terlemişim hep eli ter olmuş babamda böyle hep fazla terlermiş ona çekmişim!
iyi işte toksinleri atıyorum vücudumdan!
ama yapış yapış.
onun için sık duş alıyorum ya anne.
elbise de kirlendi şimdi! almazsan olmaz da..
zaten beğendim.
bence iyi değil o kadar da çok kısa, neyse içinden tayt giyersin.
annemde götümün görünme korkusu var ya...
tayt bir kurtarıcı.
anne sen dışardaki taburede otur da kendiminkileri giyeyim.
burada oturuyorum işte ne var?
e yer dar terliyorum çarpıyorum.
yok ben sana yardım ederim.
ay sanki yardımsız hiç bir şey yapamıyorum.
iyilik yaramaz sana!!
bu iyilik değil ki beni yok ediş ve sınırları aşış!!!
ters konuşup, kalbini kırmadan vazgeçmez annem. nasıl bir şeyi istemediğimi sakin, iddiasız söylersem kararsız sanıp yararlanıp yaptırmaya çalışır, ısrar eder öyle. kesin net hatta biraz kırıcı söylemezsen sana inanmaz, aldırış etmez.
illa kırıcı olacan, yoksa anlamaz.
kendini güçlü hisstmek için ben sürekli aptal-beceriksiz muamelesi göreceğim. bu sadece ikimizin arasında kalacak birşey de olmayacak aleni olacak. bak ne kadar iyi, fedakar ve yardım sever bir anne diyecekler. bana salak ve beceriksiz derlerse desinler!!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder