yemek yedik, sonra ben bulaşıkları makineye yerleştirdim, o sırada annem her zaman ki gibi sigarasına sarıldı.
işim bitince mutfaktaki, balkona geçtim kitabımın başına. balkon çok rüzgarlı diye fazla çıkamıyor belli saatlerde, tabi içerden konuşup, yorum yapıp, bir şey sorup etmeden durması imkansız. kitap okurken muhakkak bir şeyler yemem gerekmekte!!!
ağzım boş durmamalı.
nazlııı elma yer misin?
nazlıı fındık yer misin?
nazlıı nektar ister misin?
nazlıı gazoz içer misin?
güya dediğimi yapıyor, sigarayla yanıma gelmiyor ve ya kitap okurken yanıma gelmiyor!!!
tabi bazen rüzgar dediğini alıp götürüyor, böylece annem için yanıma gelme fırsatı-bahanesi oluşmuş oluyor. ya da ben ancak misin? kısmını duyuyor mecburen içeri birşey mi dedin diye sormak durumunda kalıyorum. işte o da bir fırsat hah hazır bölündü nazlı? soru ve yorum, düşünce ve plan bombardımanı.
hasret kanmış 30 dakikadır konuşmamış!!! 10 dakika kadar nefessiz aralıksız cevap dahi beklemeden konuşuyor.
hangisi daha iyi bilmiyorum bu durum mu; yoksa ben okurken 10 dakikaya bir yanıma gelip bir şey sorması mı?
hai okurken bir atıştırmaya başlasam ardı arkası kesilmiyor. dolabı boşaltsam memnun olacak. gerçi biraz daha yeyince memelerimin büyüyeceğine inanmış!! :D
sihirli nektar üretilmiş sanırsın!
acaba o yüzden mi evlenemiyorum?
bir arkadaşım da burnundaki belli elirsiz kemere suç atmıştı, çok beğenmiş, hayran olmuş ve şahane anlaşmışlar da sırf burnundaki azıcık bir kemercik için evlenmemişler sanırsın.
hani bir film vardı bir erkeği kaybetmenin 10 yolu gibi bir şeydi; kate hudon ile matthew mcconaughey oynuyordu; sanki bu arkadaşımı yazmışlar; o erkekleri kaçırtacak herşeyi büyük bir samimiyet ve inatla yapıyor çünkü.
burnunu ameliyat ettirdi, ama hala bekar! görüşmüyoruz pek bazı başka sebeplerden ama kimbilir neye takmıştır şimdi evlenememesinin sebebi olarak.
bazen annem de bu kadar naif oluveriyor işte.
ha bu arada bu kez balkona gelip soruyor. mutfakta işim bitince çıktım ya.
sen ağzını yıkadın mı?
büyük bir sorunsalımız var!!! 35 yaşındaki andavallı beyinsiz kız kurusu ağzını yıkamış mı? aaaayyyy.
hı?
ağzını ağzını, yıkadın mı?
böyle şaşkınlıkla gayri ihtiyari hı dersin ya. annem onu duyamamak, anlayamamak zannediyor. o kadar saçma, gereksiz ve ani soru ya da yorumları oluyor ki, bazen bambaşka bir zaman ve konuyla ilgili ya da. şaşıp hı? diyorsun. ama şaştığını değil anlamadığını inanmak daha hoş geliyor olmalı kendine herhalde.!!!
ciddi de cevap vermemi bekliyor. kızmama bir anlam veremez benzeri durumlarda. mesela tuvalete gittin mi, elini yıkadın mı, dişini fırçaladın mı, üstünü değiştin mi falan filan gibi. bu durum-sorular da zaten temel şeyler, çocukken bize öğrettiği, hatta aşırı titiz ve düzenli olduğu zamanlarda baskıyla dayattığı şeyler bile olabilir.
niye soruyorsun?
yıkadın mı yıkamadın mı?
ağzımı yemekten sonra yıkamayı bilemeyecek kadar ahmağım, unutacak kadar da; zaten yıkamama lüksüne sahip de olamam ahmak bir köle olarak. diyelim yıkamadım ne olacak? bu sonsuza kadar yıkamayacağım anlamına gelmez ki, eninde sonunda yıkarsın. ama anlamaz ki.. o kadar ciddi ki anlatamam. naif bir içtenlikle soruyor. herhalde 1980lere gitti aklı. elimizi de yıkadığıma inanmaz bir daha yıkatırdı ben sinirlensem de 90larda.
sinirlenince inadım geliyor. zaten okumam bölünmüş bir de saçma bir soru. ağzım yağlı kalsa ki değildi, ne olacak. karşı komşular te oradan görüp beni eleştirecekler mi. ünkü böyle şeylerin sonu muhakkak el ne der'e bağlaır da onda dedim.
ne farkeder anne?
nasıl ne fark eder! eder tabi! yıkadın mı yıkamadın mı nazlı???
hala sinirlendiğimi de saçma-gereksiz bir sual olduğunu da anlamadı.
niye soruyorsun ben çocuk muyum?
sana iyilik yaramaz! yaramaz! ağzın yağlı kalmasın diye diyorum!!!
kalsa ne olacak? kalırsa kalsın!
aa yağlı ağızla mı gezecen?
geziyor muyum şu an? sonsuza kadar mı kalacak??
aman sen de!!
çocuk muyum anne ben? ağzımı yıkamayı öğrenemeyecek kadar gerzek miyim?
aman sana yaramaz iyilik!!
bana iyilik diye yaptıkları resmen beni aptal yerine koymak aslında ama anlamaz.
__________________________________
evin içinde seri volta atıyorsa ağzında sigara bilin ki endişelenecek, sinirlenecek, neffret edecek bir şey aramaktadır. aranıyor ciddi. zevk alıyor bir tür. sinirlenmekten. endişelenmekten de...
________________________________
nazlıı çıkar çıkar!
hı?
çıkar şunu çıkar çıkar!!
bir şeyi bir kere söylemek yetmez anneme, tatmin olmaz, ikiler illa, ya da bazen de anlamadığını, duymadığını farzederek iki kere söyler. bazen aralıklarla bazen arka arkaya. hatta cevap vermişsen bile, o esnada veriyorsan bile ikinci kere söylemeden duramaz. kelime harcama ihtiyacı. bari başka şey söyle. yok aynısı. hep de böyle kısa olmaz. uzun yorumları, soruları da ikiler. o sırada tamam anladım desen bile fayda etmez. illa söyleyecek aynısının tıpkısını.
üç kere söylüyorsa da elzem bir ihtiyaçtır, muhakkak ve acele yerine getirilmelidir. kesin ve önemlidir. veee müdehale gelmektedir! ama bu üçlemelerin ne zaman gelivereceğini anlaman daha güç olduğu için gafil avlanırsın.
geçen sene şortumun belinden çamaşırımın ucu göründü diye şortumu öyle bir çekmişti ki, bir tarafını iyice ezmişti. e ben de bol şortlar giyeymişim o zaman!!! daha çok. sütyenimin askısı omzuma inince de tırnağını geçire geçire düzeltir mesela. iç çamaşırım az da olsa görününrse tehlike çanları çalar çünkü!!! oysa kendi istediği anda beni hiç düşünmeden beni bir şekilde teşhir etmekten rahatsız olmaz. kazara da olsa. kendi benim firikik vermeme sebebiyet verme hakkına sahip de benim sütyen askımın omzuma düşmesi bile büyük hata. annem olmasa kötü yola düşüverirdim o anda!!
ama ben banyodan çıkarken, yani ben banyodayken ikide bir evde başkası da olsa kapıyı açıp bir şey sorar ya da bir çıkarım havluyla karşımda yabancılar!
(yazlıkta)
hiç oralı bile olmaz. ona normal ya da doğal gelir. sinirlenmeme de şaşar anlam veremez. nasılsa kendisi yanımdaymış!!!
hani yakındaki büyük markete gitmek için ana caddede yürürken beni yol değil kaldırım-duvar tarafına alarak beni kaçırılmaktan koruduğunu düşündüğü gibi.
ya da görünmemi engellemiş olarak korur ya. önüme sağıma soluma geçip beni bakışlardan koruyarak.
mesela bir yere bişey içmeye-yemeye(çok daha seyrek) gideriz; bir yolunu bulur beni kalabalığa sırtını dönmüş oturtmanın! ya duvara ya tamamen anneme dönük oturtur! sonrada gelen gidenin eleştirisini yapar; dönüp bakmamsa ayıptır! ya da manzaranın. e benim arkam dönük nasıl göreyim! daha iyi napacammış, işte kendini dinlermişim. ben anlatırım nazlı!!!
konuşması için bahane. bense burada annesini izleyip pür dikkat dinlemekle görevliyim, kırk yılda bir çıktığımız, değişiklik yaşadığımızda bile!!
neyi?
çıkar kızım şunu aaa çıkar çıkar!!
ben de sandım ki bir yerim görünüyor ya da arı kondu; tuhaf hareketler yaparak üzerime falan bakıyorum.
napıyorsun yaa?
ne ne oldu? diye bakıyorum.
çıkar dedim ya.
neyi yaa?
gözlüğünü gözlüğünü çıkar!!! çıkar şunu!
sebep?
çıkar kızım şunu aaa göremezsin!
görüyorum niye göremeyeyim?
gölgelikler var, kör gibi geziyorsun göremezsin!
sanki karanlıkta takmışım. gündüz vakti pazardayız. ne efendim tezgahların şemsiyeleri, gölgelikler varmış, göremezmişim!! gördüğüme de inanmıyor! kendi göremiyor ya ben hiç göremem.
elim dolu olduğu için çıkarıp kaldırıp sonra takacak halim yok dedim gözümde kalsın. nasılsa görüyorum.
ama anneme göre görememse öyledir. ben yanılıyorumdur.
mesela domatesi karpuz sanır çoluk çocuğu ezer, öküz heriflere mememi gösteririm!!
ne?
görüyorum ben görüyorum!!
ben de ikiledim madem.!
anladık!!
ha ben ikileyince çok kızar bana tamam anladık der. kendinde iki kere dersin hep desem de inanmaz. kelime harcama arzusundan iki kere dediğinin farkına varamıyor da ondan.
siz sanmayın ki burada kaldı. kendi dediği oluncaya kadar vaz geçmez annem. başka yollar bulur. söylemek, tekrarlamak, dırdır, eleştiri, şikayet, başkalarının karşısında beni zor durumda bırakmaya çalışmak bunlardan bir kaçı. evlilik onusu da öyle ya. kimi görse evlenemediğimi da söylüyor ki ben utanıp mecburen bir evlilik yapayım diye sanki. öyle öyle.
sırada el müdehalesi var.
pazarda dolaşıyoruz, annem hala göremediğim inancında ki kendi kendine söyleniyor. gözlüğüm de gözümdeymiş, nasıl dayanıyormuşum hem sıcak hem karanlık olurmuş. oysa elim o kadar dolu ki ondan da çıkarmadım nasılsa böyle de görürüm dedim.
dayanamıyor bir süre sonra;
ay nazlı ben sıkıldım valla şundan, çıkar çıkar!!!
bazen böyle durumlarda iyilik olsun diye kendi yapmaya kalkar ama batırır, esas göremediği halde gözlük takmayan kendi çünkü. birkaç kere gözlüğümü çıkaracam diye gözümü oyduğu, takacam diye burnuma soktuğu oldu. ya da çıkardı aça çantama koyacak benim elim dolu, koyamaz, yere düşer, fermuar falan çizer çantama koyarken... ya da elim dolu diye kendi çantamdan bişey alacak, ama buluncaya kadar komik ve sinir bir sahne sergilenir.
ben eli dolu ayakta dikilmişim annem bir hırsla, beni sarsa sarsa sinirlenerek çantamdan peçete arıyor. poşetleri yere koydurmuyor, değmesin, kendi bulurmuş. bulamıyor ki tarif etsen de. yerine eline ne gelirse çıkarıp bakıyor iyice, soruyor bu ne? diye ya da yere düşürüyor. bir keresinde yedek pedlerimi yerlere düşürdü, sonra da alıp çantama geri koymaya çalıştı. ne olduğuu anlamamış ki.
bir gün yine taktı gözlüğüme, kendi çıkarıp bu kez çantama değil çiziliyormuş kafama takacak. hıı tabı, ucunu gözüme soktu!
ben de ne biçim tutmuşum kafamı! takmamaymşım en iyisi gözlük bundan sonra!!!
şimdi de gene sabrını zorluyor. karar verildi. nazlı böyle göremez. eve gidiyorum diye pavyona gider bir daha da çıkamam alimallah!!
anladım ki müdehale gelecek. ben sıkılmadım desen ne çare.
gel ben çıkaracam!!
gerek yok.
ben çıkaracam gel çıkaracam!!
anne gerek yok dedim ya!!
göremezsin önünü!!
görüyorum ben kör değilim!!
göremezsin nazlı ayyyy!!!
bu sırada eliyle uzanmaya çalışıyor çıkaracakmış!!
çıkaracam ben çıkaracam getir taktım kafaya çıkaracam!!
benzeri bir sahne gerçekleşirken bir kadın bize şaşmıştı. uzun uzun açıkladı kadına el ne der çok önemli ya. taktı mı takar illa yaparmış!!!
tabi ben de sinirleniyorum bu arada. pazarda işi yok sanki bana takmış. oysa pazarda o çok sevdiği geçer geçmez bir sonrakinin hayalini kurduğu pazarda ne çok yanlış var, eleştirilecek ne çok şey var. onunla uğraşsana. herkese birşey öğretmeye çalış. ama yok nazlı'nın gözlüğü!!!
haliyle elimle engel koyup uzaklaşıyorum ama ısrarcı. sinir olmuş sinir sinir!!!
bir kere inanmıi karar vermiş göremeyeceğime ya. inandığından dönmez. ben hiç göremiyor sırf inadımdan çıkarmıyorum. ciddi görebileceğime inanmıyor.
kendine göre karar verir; sıcak geldiyse bilmem neyi çıkaracağım üstümden. kendine sıcak gelmiş tamam çıkarılacak ya da neyse o yapılacak. bana gelmedi. gelecek. olacak. klon olsan aynı olamazsın belki ama annemin beklentisi bu aynı anda aynı şeyleri düşünmeyi bırak hissetmek!
ya da benim yerime hissetmek!
hani ben aklımı, kafamı yormayayım diye benim için herşeyi düşünüp, plan yapıyor, karar veriyor ya. ben yorulmayayım diye benim yerime de o hissedecek.
sıcaksa çıkar var. bir de üşüdüysen giy.
elbet bunları bilirim sıcaklanırsam çıkarır üşürsem giyerim. hissederim de bu eylemi de bilirim. ama anlamaz ki annem bunu.
sinirlenmemi anlamaz ısrar eder.
bunun için kavga etmişliğimiz var.
bahanesi hazır ben senin iyiliğin için dedim.
aklıma gelmez mi enim üşüyünce giyinmek?? ve ya çıkarmak sıcaklanınca?
_-------
ama işte dayanamaz. kafaya taktı mı sonuçlarına ya da sana aldırmaz. olacak!! o kadar!
bitti!!!!!
napar eder sana onu çıkarttırır ya da giydirir.
ama hemen dediğini yapmış olsan da bir zafer edasıyla kurulur. bak işte anlamamışım ben üşüdüğümü-terlediğimi yaa der gibi duruşu oluşur. annem demese ben napacağım zavallıcıııkkk...
sırf sussun diye bazen terleyerek ya da üşüyerek öyle olmasa bile kendim istemeden bir şeyi yapış olarak oturdum. ama yeter.
geçen ağustos rüzgarlı bir günde bana hırka giydirmeye kalkmıştı, arkadaşlarla buluşmaya giderken. madem engelleyemedi çıkmamı en azından huzurunu-tadını kaçırırım hemen eve döner diye düşünüyor sanki.
hava 35 derece anne!!
rüzgar var ama çok çok!!
ne rüzgarı hamam gibi.
olsun sen hırkanı giy de!!
pamuklu hırka???
e ne?
bari gömleğimi ver şurada dolaptan.
giymiş gibi yapıp, asansörde çıkarmıştım...
belki esas mesele sıcak değil de benim ince askılı giymemdi.
annemde nazlı'nın evlenmeden önce bir yerinini görünmesi korkusu var!!!
nasıl bakıyorlar bakmasınlar korkusu varsa şu ara...
zaten bir modacı demiş ki 30undan sonra kadınlar kolda dirsekten üstü bacakta dizden üstünü göstermemeli; deformasyon başlıyo, selülit falan, hiç hoş bir manzara olmuyor demiş!!!
en iyisi madem çok askılın var onları boleroyla giymekmiş!!
eskiden yoktu diyemem ama uğraşacağı şeyler vardı. şimdi bana sardırdı..
kaç defa atletimden sütyenim sörünüyor diye bana müdehale ederek beni ittire ittire elleyip düzeltmeye çalıştı.
çoooook inanılmaz ayıp bir şey sütyeninin ucunun bile görünmesi. valla yollu sanırlar ha! sanki.
şimdi de görünmemesi mesele.
sen giymedin mi sütyen????!!!!!!
giydim.
hani?
işte içimdeee.
askısı askısı?
askısız bu.
olmaz durmaz ki?
durur.
durmaz nazlı ya düşerse?
geçen haftalarda pazara giderken taktı kafayı buna. büyün pazarı tedirgin gezecekmiş benim yüzümden! ya düşerseymiş.
içinde silikon bant var o tutuyor desen ne fayda. takmış kafaya....
__________-
bir de yüz silme takıntısı var. biz çocukken de çantasında ıslak bez taşır, terlediğimizi düşündüğü an , nerede nasıl olduğun onu alakadar etmez yakaladığı gibi suratını karman çorman ederek siler bırakırdı. böyle gafil avlanmış, şaşmış kalmış, saçı başı kaşı karışmış bir salak surat olarak kalakalırsın. akranların sana güler sen sinirlenirsin anneninse umrunda değil, farkında olsa sana gülündüğünün o zaman da umrunda değil. ne var terini silmiş, öyle yağlı suratla mı gezeceksin??
anneme göre terledikçe elinde bir mendil, peçete suratını sileceksin! hala öyle yani. artık elle müdehale etmeye fırsat bulamasa da laf etmeden duramaz...
yüzün terlemiş al şunla bir sil nazlı!
e güneş kremi siliniyor!
sürme sen de!!
leke oluyor diye sürüyorum anne!
aman terli suratla mı gezecen parlamış al sil şunu!!
ne güneş kremin ne makyajın umrunda, en iyisi yapma bunları işte suratını silersin.
böyle yaşlı teyzeler gibi elimde mendil-peçete silinip duracağım suratımı boynumu. sonra peçete parçaları kalacak suratımda öyle gezeceğim!!!
tam da bana yaraşır şey
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder