Bizi azarlayarak, endişelendirerek güya temkinli oluruz diye ve korkutarak büyüttü. Ama şimdi öğrettiklerini adeta reddediyor.
1- temizlik; ellerimizi özellikle de benim yalancı olduğumu farzederek bana inanmazdı; yıkadınız mı? evet desen de inanmaz kaldırır bi daha yıkatırdı. ablam sinirlenmezdi böyle durumlarda herhalde için için farkındaydı annem ona inanıyor bana inanmıyor ama nazlıcık anlamasın diye salaktır çünkü beraber bir daha yıkatıyor. bense küplere binerdim; cevap vermeyi beceremediğim, ezildiğim zamanlarda bile.
hani ben evliliği kurtarsın diye yapılan ama ne evliliği kurtaran ne babayı değiştirebilen bir evladım; baştan kusurluyum ya. evet inatçıyım aksiyim de asiyim bile e madem öyle damarına basmayacan. ama olur mu hayatta ensevdiği şey insanları yani bizi, beni kendine benzetmeye çalışmak, törpülemek, değiştirmek.
bana inanılmaması ve bana hak verilmemesi, bana gider yapılması, durduk yere azarlanmak, küçük görülmek beni kızdırır. ama annemin hobisidir.
kirlilerle, giyilmişlerle temiz giyilmemişler bir arada olamaz, çanta temiz şeylerin yanına konmaz, çorap ve iç çamaşırı hergün değiştirilmelidir, para ellendikten sonra el yıkanmalı, para temiz yerlere değdirilmemelidir = bunları öğretti ama şimdi aksini savunuyor. hem de ne öğretmek defalarca söylemek, azarlayarak söylemek, sana inanmayıp sorgulamakla...
çantayı dolaba koymadın değil mi? parayı elledikten sonra elini yıkadın mı? çorabını kilodunu değiştin mi? sorar bir de cevabına inanmaz gider kontrol eder!!
2- güvenlik; zamanında yüzlerce defa dinledik; boş, karanlık sokaklara girme, inşaatlardan uzak dur, yabancılarla konuşma, kapıyı açma, eve alma vb.
şimdi kendi aksini yapıyor.
zaten annem söylediği öğütlediğinin aksini yapar sonra da dediğini yapmanı bekler; bunu yüzüne vurursan da kötü birisindir.
kalabalıktan sıkılıyormuş ve bana bakmalarından; boş sokaktan geçelim diyor.
kapı çalıyor ne delikten bi bakıyor ne soruyor; hemen açıyor sohbet fırsatı gibi görüyor, eve alıp oturttuğu oldu yaa..
eskiden bizi bahane eder çıkmazdı, gezmezdi, bişey yapmak istemezdi; biz git der ikna ederdik, ama korkmazsınız değil mi? inanmazdı niye korkmayalım. biz korkmayız, kapılara bakmayız, odamızda ders yaparız derdirk. arada bir belki yılda 1 ya da 2 böyle çıkardı.
sanırsın sabahlara kadar; biz bahaneydik annem evkuşu ve endişe küpüydü.
annem bizi bahane ederek biyere gitmezdi, komşu çağırır bizi işaret ederek ama güya bizim anlamayacağımız şekilde kaş göz ederek gelemem kızlar derdi. bizi yalnız bırakamazmış, insanlarda bize sorardı sanırlardı ki biz izin vermiyoruz bir yerlere gitmesini, ayrı birşey yapmayı ya da kendi kendimize korkan zavallılarız. biz karışmıyoruz desek de nafile küçüğüz ya anlamayız.
çıkardı diyelim; iyi ki cep telefonu yoktu; ev telefonundan arar kontrol ederdi; napıyormuşuz yemeğimizi ısıtıp yemişmiyiz, ne dersi çalışıyormuşuz? altı üstü birkaç saat dışarda olacak iş dışı. onda da hem kendi hem eminim çevresindekilerin huzurunu tadını kaçıracak şeyler buluyor...
ha kendi olumsuz şeyler anlatabilir, anılar, insanlar, duyduğu olaylar ama başkası anlatırsa kızar. en çok da bana. susturur. ama ben seni dinledim! kendi huzur bozmazmış ama ben bozuyormuşum! güzel şeylerden bahsedeyimmiş.
ha diyelim komik olaylar ya da haberlerden bahsettim; ee ne var bunda der; komik değilmiş ki!!
komik ya da ilginç, güzel bir bilgi paylaşsam ne fayda beğenmez ki; ya da yetersiz bulur!!!
arkamdan kapıyı kilitleyin ha kimseye açmayın derdi; hala der. gerçi bensiz teyzemsiz çıkası da yok.
neyse eskiye dönelim; çıktı diyelim, kapının arkasından sesleniyor hemen daha kapı kapanamadı bile; yerine ulaşmadan 'hadi kapatın kapıyı!! kilitleyin duyacağım!'. kilitleriz. 3-5 dk geçmeden kapı çalmıştı; biz de annem bişey unuttu dedik açtık; bir kavga kıyamet; ne salaklığımız kaldı ne bela aramamız! ya bişey unutmuşsundur diye açtık. bizi denemek için yapmış demek kendi yokken herkese kapı açacakmışız! yok gitmeyecekmiş bir daha bir yere iki dakka bizi boş bırakmaya gelmiyormuş, başımıza birşey gelecekmiş!!! vazgeçmişti. ne dersen de inanmaz artık. ben de sen aslında gitmek istemiyorsun ki bizi bahane ediyorsun demiştim; hayır hayatta en çok istediği şeymiş ama bizim yüzümüzden gidemiyormuş ki!!!
zaten giderse de yarım saate bir kontrol; ne ders çalışıyorsunuz, kapı kilitli değil mi, yediniz mi, kapı çaldı mı, açtınız mı??
hatta sonradan öğrendim bir gün çıktığında karşı komşuya tembihlemiş; benden sonra çal bakalım açacaklar mı diye çünkü benden başka hiçkimseye açmayacaksınız derdi.
teyzeme bile mi anne? benden başka hiç kimse diyorum!!
annem gittikten bir sonra kapı çalmıştı zar zar zar; sesleniyor da açalım diye karşı komşu kadın.
biz de kapının arkasından konuşmuştuk açamayız diye..
__________
dönünce annen afferim demiştir nazlı mı dediniz? hayır demez şımarırız! o zamanda fazla özgüvenden tembihlediklerini unuturuz.
fazla özgüven zararlı onun için çok afferim denmez, onaylanmaz, beğenilmez ki kendinden emin olmasın, daha dikkatli olsunmuş insan! mesela çalışkanlık için de geçerli bu durum. hiç beğenmeyecen, eleştirecen ki çok güvenmesin kendine de daha çok çalışsın ya da konu neyse işte onda daha çok dikkatli olsun!!!
anneme göre en doğru eğitim sistemi bu.
herkeste işe yaramaz halbuki. mesela ablam bunlara o kadar içerlemezdi; beni başarısız, çirkin ve aptal buluyor diye düşünmezdi; yoo öyle itki verip kendini beğendirmek için değil zaten çalışkan, roborsu ve inek olduğu için çok çalışırdı.
bendeyse ters teperdi, hala öyle. hiç onaylanmamak sinirlendirir beni çünkü kendimi bilirim, onay hak ettiğimden hep emin oldum, yaptığımın doğruluğundan da ama karşılık alamayınca sinirlenirim.
annem farkında olmadan ayırım yaptığını düşünemedi hiç. aksine benle ablamı hatta başkalarını kıyasladı; hatta örnek verdi.
onu da eleştirdim nazlı bak hiç kızıyor mu?
salak da ondan!
................
kendi kızı değil mi yaa? kime hesap verecek ki? istediği gibi davranır!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder