seneleeeerce duyduğum bir laf ve defalarca.
anneme göre hani öyle arkadaşla muhabbet, gülüp eğlenmek vs saçma, gereksiz ve zaman kaybıdır ya. bu soru takıntısı da oradan gelir.
anneme göre ders biter bitmez, servise ya da ne aracıyla gidiş-geliş yapıyorsan, anında ona binip eve dönmelisin!!!
tamam ders çalışmak, iyi eğitim almak evet önemli, çok.
ama hatta keyif almak da var.
anneme göre hayat görevler ve mecburiyetlerdir!
keyif; yemek yemek!
hadi bir de yorgunken sıcak bir banyo yapmak.
okul yıllarımda tv izlemek, dergi okumak ve müzik dinlemekle ilgili bile sürekli kavga etmem, mücadele vermem gerekti. anneme göre bunlar gereksiz ve engelleyici şeylerdi. derse odaklanmalı öyle yaşamalı.
zaten bir ota dönüşsen kimin umurunda?
hele bir arkadaşla buluşmak, sinemaya gitmek... cehennemliksin aslında!!!
hele hele aşık olmak!!! amannnn!! mahvolmanın yolu!!
böyle mahvolmalı çok hikaye dinledik!
anneme göre bir insanın ikinci şansı olamaz, bir yanlış yola saptımı (sanmayın ki annemin kastettiği kötü yol, ona göre yanlış yol derslerden kopmak...), dersten koptu mu, aşık maşık oldu mu, hata üstüne hata yapar, okulunu bitiremez ve mahvolur!!!
okulu yarım bırakmak falan iyi bir şeydir diyemem elbet kötü ve yanlış. ama mahvolmak annemde bambaşka.
asla bir hatadan dönülmez, ikinci şans yoktur, o mahvolan kişi ve hayat asla bir daha toparlanamaz!!!
belki bir takım olaylardan sonra tekrar başlamak kolay değildir, ve çok kişi de bunu başaramayabilir, ama gene de olasılık ve şans vardır. artık gerisi senin koşullarına ve becerine kalmıştır.
böyle aşka kapılıp, okulu yarım bırakan, evlenip hayatı genç yaşta 'biten' kızlarla ilgili çok çeşitli şehir efsanesi gibi anne kabusu efsaneleri çoook dinledik..
ve bunları dinlemek için mesela müzik dinlerken yakalanmak yeterli. annemin kafasında önce zaten müzikle başlar hatalar silsilesi, ardından derslere ilgini kaybeder, aşık olur, sınıfta kalır, okuldan atılırsın=işte hayatın bitti!!! tabi bunun hamile kalmalı, evlenmeli versiyonları da var...
diyelim ki öyle oldu artık geri dönme şansın yoktur anneme göre. yani okula. artık okulunu bitiremezsin cahil kalırsın, herkes seni ezer, iş de bulamazsın, ailen de destek olmazsa hele bittin, sokaklarda sürünürsün, kötü yol ihtimali bile var kiminin....
tüm bunların başlangıcı da ciddiyetini kaybetmek, müzikle falan eğlenmek istemek ve aşktır!!!!
hem inek oldum hem aşık, yanlış yola falan da düşmedim!!!
okul ciddiyet yeridir!! derdi annem.
okul ders çalışıp geleceğini kurma yeridir.
arkadaşlıklardan bile pek hazzetmezdi, anca ders çalışacağız diye...
eğer bizim evdeysek de iki de bir kontrol ederdi....
eğer ara verip birşeylere gülmüşsek bir hışım odaya dalar ; 'neye gülüyorsunuz bakalım? anlatın da ben de güleyim ' derdi.
bir espri anlayışı varmış gibi...
ya aşıksak ve yoldan çıkmak üzereysek!! anlatalım ki alasın engellesin!!
anlatsak da anlamaz hiç komik bulmaz; 'buna mı güldünüz bu kadar?' derdi!
muhtemelen şimdi o şeyi ben de duysam komik gelmez, ama o yaşlarda herşeye gülersin ya, öyledir anlarım.
annem zaten yeniyetmelerin gülüşüp durmasına da gıcık olur!! ne o öyleymiş hafif kızlar gibi kıkır kıkır!!!
akıllılık ciddiyetten geçer!!!
yani monoton ve dümdüz birisi olmalısın!!
aman hayattan zevk almak falan!! yanlış cümle zevk deyince annemin aklına seks gelir ve o korkunç bi şeydir, hele evli değilsen aman mahvoldun işte!!!
öyle zevk keyif falan yanlış şeyler,,!!!
görevlerini yapıp hayatını düzgünce kurmalısın o kadar!! mahvolma da sıkıntıdan yalnızlıktan öl!!
zaten annem 'arkadaşlarla' da mecburen görüşülmesi gerektiğini ima eder. yani paylaşmaya falan ihtiyacın olduğundan, ne bilem arkadaşını sevdiğin, özlediğin için değil. işte başına bir şey gelirse bir duyan olsun, cenazene gelen olsun!! zaten hani evden çıkmak bile manasızdır ya!!
e hiç mi çıkmadı annen evden? çıktııı. öğretmendi ya, elbet çıktı. ama görev uğruna.
işte okul ciddiyet ve ders çalışıp gelecek-kariyer-meslek edinme yeridir, öyle eğlence falan!!!
hani insanın deşarj olmaya ihtiyacı olur, değişikliğe... nee??? uyuyorsun ya deşarj olursun işte!!!
tabi 'yasakçı-geri kafalı' anne olmamak için emir kipi kullanmadan bu işleri engellemenin yaratıcı yollarını bulurdu. mesela endişelendirmek, hatta korkutmak gibi.
bir gün diyor ki, bir komşumuzun oğlu burs kazanmış, bir kaç ay yurt dışında bir üniversitede eğitim alacakmış, onu duymuş;
-sen mesela böyle bir burs kazanmış olsan ben sana gitme demezdim!!!
bunun gibi bir şey dedi.
tabi gitme demek, senin kendiliğindenmiş ve kendi fikrinmiş gibi görünecek şekilde seni etkileyerek vazgeçirmeye çalışır!!!
+anne daha arkadaşıma yollamıyorsun ki beni? ablamın yanına bile? nasıl yurtdışına yollayacaksın?
-yollarım canıımm!!
öyle bir burs kazanamayacağımdan emin çünkü!!
zaten kazanmadım, zaten durduk yere de kazanılmıyor, bilet almadan piyango vurur mu?
ablamı nasıl yolladı ki büyük şehirde okumaya. tabi önce kafasını
ütüledi, korkuttu, tembihledi, o şehirdeki ne kadar akraba varsa onlara emanet etti..
ablama böyle baskılar işlemez. yani cesaretli ve başına buyrukluğundan değil. ne bileyim bir ruhsuzluk mu var bir vurdum duymazlık mı, annemin bu gıcık engelleyici tavırları hoşuna gitmese bile onu benim kadar etkilemezdi, sinirlenmez ve isyan etmez yani.
zaten oldukça düz bir insandır, annemin istediği gibi neredeyse.
bense kıvrımlıyımdır (fiziksel olarak da^^), sinirli ve isyankarımdır da , işte bu yüzden annem yıllardır usanmaz şekilde beni törpülemeye çalışır!!!
bir de demez mi bana 'insanları (evlenemyim diye diyor esas kasteddiği erkekler) oldukları gibi kabul etmek lazım kızım!'
sen niye beni etmiyorsun?? yıllardır kendimi eğlendirmek, bişeylerden keyif almak için yırtınırım, hiç de hayatımı olumsuz etkilemedi, tamtersi, ama annem beni engellemeye çalışmaktan hiç geri duramadı,çeşitli yollar denedi, beni niye olduğum gibi kabul etmiyor?
keyif derken öyle partilerde sabahlamak değil dediğim, hobiler, biraz sosyallik falan...
bu kadarı bile annemi korkuturdu, derslerden kopacak, önceleri üniversiteyi kazanamama korkusu, sonraları bitirememe korkusu...
sıkılıyorum deyince kitap okumamı tavsiye ederdi, nasılsa evde okuyacağım ya!!!
hareket lazım ben gencim!!! derdim. amaan!!
ama kendi gençken yaşıt akrabalarıyla yaylalara çıkmalardan, tepelere, kalelere tırmanmalardan, Adana'ya alışverişe gitmelerden vb bahseder durur, hatta övünür gibi.
ben neden benzer şeyler yapamayayım????
ama onlar akrabaymış, benimkiler değilmiş falan....
annemde şu var, başıma bir şey gelecek korkusundan evde aklımı yitirsem iyidir!!! nasılsa tıp var! hap verirler otururum!!
sanırsın bende gece yarıları sokakları, kulüpleri arşınlıyorum!! hiç alakası yok!!
gitmeyeceksin, yapmayacaksın dememeye çalışarak vazgeçirme çalışmalarını ezber ettim artık. korkutur seni, kendi korkuyor gibi olur, hastalanır, kötüler..... çok yol çok!
düşünün hayatımda sadece bir kere bir okul gezisine gidebildim!! (lisedeyken)
otobüsle kızkalesi, cennet, cehennem, astım mağarasını gezecektik.
diyalog şuna benziyordu;
ben gitmek istediğimi belirtmek için;
-okulda gezi düzenleniyormuş.
+iyii, bize ne? (gerçekten bu dediğimden bişey anlamamıştı)
-bize mi ne? gitmek istiyorum!
+aa!!?? niye?
(anneme göre birşeyi yapmak istemenin gerçekçi bir nedeni, hedefi, yararı vs olmalı. sırf istemek olamaz, şımarıklıktan başka bir şey değildir. bu olayda böyle dedi mi hatırlamıyorum ama benzer durumlardan bir çıkarım, anekdot bu!)
-istiyorum.
+aman nazlı yaa neyini istiyorsun? hava soğuk, gezecek de bir yer olsa bari!!
(sanki çoook çok gezecek yer olsa isteyecek. şimdilerde ben mahsus gezilere katılmaya çalışıyorum, yoksa kukumavk kuşu gibi evde kalacağız bir ömür, ama o da burnumdan getirmenin yolunu buluyor kaprisleriyle.)
-vaar, işte kız kalesi, cennet cehennem mağaraları, astım mağarasına gidilecekmiş, bir de şehitlik ziyareti.
hatırlıyorum annem bu konuşmayı bile gereksiz, manasız buluyordu, gidecek halim yoktu herhalde? sıcacık evimde börek yiyip götümü büyütmek ve ders çalışmak gibi muhteşem keyifler varken gezi de ne?? saçma ötedi. üstelik tehlikeli! değişiklik yaşayıp mahvolma tehlikesi alacağına evde oturarak mesela 300kiloluk bir kız olsan daha iyi adeta!! ama yeter ki ölme, mahvolma!! yaşa, tabi bu boktan hayata yaşamak denirse!!
oysa insan evdede kendini incitebilir, ev kazası diye bir şey var, ama ne de olsa daha az bir olasılık. ve zaten psikolojinin bozulmasının bir önemi yok. evde oturmaktan niye psikolojin bozulsın ki? e o zaman migrosa git eve lazım şeyler al gel!! ohh rahatlarsın!!!
uzun zaman gitmek istememe bir anlam verememişti, topu da son derece düz ve isteksiz ablama atmıştı. e bakayımmış ablam istemiyormuş pek, demek gitmesem de olurmuş!!
ne bana yaranmaya annemi karşısına almaya, ne anneme yaranıp beni karşısına almaya cesareti vardı ablamın da. yani gitse iyi olurmuş ama gitmese de ölmezmiş yani meraktan.!!! kararı başkasına bırakıyor yani.
diyorum ki niye beni yalnız bırakıyorsun? ama napsınmış?
bazen der ki aranızda kalmaktan bıktım! sen de kararlı ol, mesela ikimize de uymayan bir şey olsun, bambaşka şeyler yaparız o zaman!! yok ki ona da cesareti ya daa merakı-isteği!!!
-gitmeyeyim mi yani??
gitmeyeceksin demiyor, ama ben vazgeçeyim sitiyor, belli ben bilirim.
+ben görmüştüm oraları pek de güzel değil öyle!
-ha senin oraları görmeye hakkın var benim yok!!! neyim ben köle mi? aşağı bir şey mi anne?
+amaan nazlı sen de! ben iyiliğin için dedim, o kadar yorgunluğa değmez!!!
-sen istediğini yaşayacaksın, hakkın var ama bana yasak! çünkü iyiliğim için!
+ben yasak mı dedim kızım?
(yasakçı anne olmama kararı almışmış, yasak demez, ama kendi istemediği bir şeyi yapmaman içinde başka her türlü yolu denemek mübahtır!! ama zamanla yumuşak karnı oldu bu, ben de kullanmak zorunda kaldım!)
-diyorsun işte!
+güzel değil o kadar oralar!
-sen öyle diyorsan, neyin güzel olduğuna karar verebilecek, anlayacak kapasitede değilim ben zaten, acaba zihinsel bir engelim mi var, en iyisi bir doktora gideyim ben!!
+off nazlı off!! sabahın köründe çıkmanız lazımdır şimdi, nasıl kalkacaksın?
-her zaman okula gitmek için kendi kalkan kim?
(ayyy bu sabah kaldırmaları da ne olaydı)
bu arada ben ablama bana destek olsun diye bakıyor, annem de ablam gitmek istemesin diye ondan medet umuyor. gene arada kaldı ve kararsız bir insandır. zaten öyle gezmelerde, değişiklikte falan da gözü yoktur. ha böyle bişey hasbel kader yaparsa çoğunlukla hoşuna gider. ama yapmazsa da aramaz!! yani insanı deli eder!!!
-zaten okulda herkes gidecek, 5 hocamız da bizle gelecek anne!
+o kadar öğrenciye 5 hoca mı???!!!!
-offf tüm okul değil herhalde!! arkadaşlarım yani! sonra anlatıp övünüp duracaklar, ben de böylece geri kalmış olacağım gitmezsem!!
+???
anneme göre geri kal, ne olacak ki? konuşacak, paylaşacak konun, anın olmasın, zaten ne önemi var? en önemlisi öğrenmek, ders çalışmak ve bi üniversiteye girmektir! bu amacından saptıracak , geciktirecek şeyler yanlış, gereksiz, kötüdür!!!!
+hangi hocalar gelecekmiş? kaç öğrenci gidecek?
-daha şimdiden iki otobüs olmuş bile!
+para da ister bunlar!!! offff kızım hem oralar güzel değil ki! manasız yerler! mağaraymış da bilmem ne... napacaksınız ki sanki, ne varsa!! of başıma hep iş çıkarıyorsun!!!!!
neyse ki annemin sevdiği hocalar ve tanıdığı bir kaç arkadaşım da gidiyordu, zaten o bir kaç arkadaşımın abisi, ablası da katılıyordu, ve mağaraların içine girmeyip, kenarda kalıp, bekleme sözüyle gidebildik.
gene de saçmaymış, görülecek bir şey de yokmuş öyle dedi durdu. hele arkadaşlarımla anım, bir iki fotoğrafım olsun dememe çok şaştı. napacaksammış fotoğrafı hah!!!
-niye senin bir sürü gençlik fotoğrafın var anne! benim neyim eksik gerçekten fikrini söyler misin??? çirkin miyim sence?? çirkinlerin fotoğrafı olmasın mı hiç??
+ay olur mu yavrum!!! bence dünyanın en güzel kızlarısınız!!!
-eeee neden fotoğrafımızın, anımızın olması gereksiz???
+oralar hem güzel değil, görmeseniz bir şey kaybetmezsiniz, hem tehlikeli, bak ablan da istemiyor (ah benim söz dinleyen hayırlı kızım!!), istemiyorsun değil mi? (ablam gene arada kalmaktan sıkılmış! yani der gibi..) ya başınıza bir şey gelirse ben o zaman n'aparım?? ya siz yokken bana birşey olursa???
son kozunu oynuyor!!! benzer cümleler kurar; ya bizim başımıza bir şey gelirse annemiz ne yapar, ya annemizin biz yokken başına bir şey gelirse biz ne yaparız??
-daha geçende lise arkadaşlarınla buluşmaya Adana'ya gitmedin mi? sen niye gittin? ya yolda başına kötü birşey gelseydi, ya bize sen yokken kötü birşey olsaydı?? sen gez eğlen, gençlik anın da olsun! ama biz evde hapisteyiz, bize herşey yasak!!!
ama kendi büyükmüş!
annem bugün bile belli mesafelere yalnız gitmeme korkar, şu koca yaşımda ablama gitmek bile beni korkutmalıdır ona göre!!
neyse işte, sevdiği hocalarımız, arkadaşlarımız ve onların üniversiteye hazırlanan falan abla-abileri de gelince ve tabi tüm yıldırma politikalarına ben göğüs gerince, hocalarımızın yanından ayrılmama ve mağaralara girmeyip, dışarda bekleme sözüyle gidebildik.
tabi hiç aklına gelmiyor herkes mağaraya girecek, sen yeryüzünde dikilip onları bekleyeceksin. dışarda yalnız olmak mı daha iyi yani?
anneme kalsa oraya kadar gidip otobüsten inmesek iyi, tabi başımızda da biri, bir kurban kalsa iyi olur!!
ablam da inanmıştı mağaraya girmeyeceğimize. sen oraya kadar git içeri girme! ne salaklık! ve zaten alay konusu!
ben arkadaşların peşinden gidiyorum ablam girmeyecektik hani diyor, ne o korkuyor musun dedim, bana ne ben girecem işte!!! kendi de sayemde gördü astım mağarasını, cennet mağarasının içini!!!
______________
Kaçta bitiyor dersin?
bunu üniversite yıllarımda bile duydum. dersim kaçta bitiyorsa bilecekmiş ona göre yemeği sofraya koyacakmış.
kendince hesaplamıştı mesela, okulla ev arası kaç dakika diye.
öyle dersin sarkmasını, yok sohbetti, yok eşyalarını toplamaktı, çok kalabalık diye dolmuşa-otobüse binmemek, sonrakini beklemekti tabi bunları hiç hesaba katmıyor.
diyelim ders 17.00da bitiyor, yol 20 dakika olsa, 17.20 gibi evde olmam gerek!!!
sinir olurdu öyle gecikmelere, ne kadar anlatsan da bir mantık bulmazdı, esas mesele benim haklı olmamam, olmamı istememesi....
dolmuş kalabalık diye sonrakini beklemek de nedir?? daha erken çıkayımmış o zaman sınıftan!! bu kadar basitmiş!! nasıl akıl edemezmişim??!!
lisedeyken daha zordu tabi. ama üniversitede okurken de çok değişmedi, çünkü anneme göre hala aptal bir bebeğim!! ve öyle eğlenmek, arkadaşlarla takılmak çok saçma ve engelleyici. hiç arkadaş edinmeden, hatta mümkün olsa da hiç kimseyle tanışmadan bile okul okunsa daha şahane olur!!!
derslerden bir koparsan zincirleme mahvolursun işte, hayatın bitti!!!
kendi kendini korkuturdu zahir! karabasanlar hayal ederdi.
okulun yahu üniversitenin ilk günü, yani kayıt sırasında beraber gitmiştik de , ders günü açısından benimle gelmek istediğini bilirim!!!
bir de ilk okulda görseydiniz, zahir ablama da böyle yapmıştı, ama o zaman küçüktüm hatırlamıyorum onunkini. kendi ilk günümü hatırlarım da ben arkadaş edinecem diye sevinirken annem korkmamı beklemişti. korkumdan ağlasam ve okula gitmeyeceğim diye ağlayarak bağırsam inat etsem daha çok sevinecek. belki ablamın mı öyle olmuştu, ablam biraz üzüldüğünü hatırlıyormuş ama...
bense okula gitmeyi yeni arkadaşlar edinme olarak görüp seviniyordum, hatta keşke ablamla aynı sene yazdırsaymış, ablamı kıskanırdım bile! okuma yazma fişlerini, alıştırma defterini hayıflanarak incelerdim!
illa kağıt isterdim yazı yazmak için, taklit etmeye çalışırdım hatta... artık ne kadar başarılıydım hatırlamıyorum...
ben okula başlamaktan memnunken annem hiç değildi, mümkün olsa, yanlış olmasa ve ben hiç bir yere gitmeden ve evden çıkmadan anneme yapışık yaşasam memnun olurdu yani.
bazıları ağlıyor, annelerinin bacağına falan yapışıp bırakmıyordu. bana o zaman bile saçma gelirdi bunlar.
hatırlıyorum annem de benden beklemişti bunu. ben gitsin istiyordum annemse ağlayıp yırtınıp diğer kızlar gibi debelenip anneme yapışıp bırakmamamı!!
nazlı, korkuyor musun? diye diye baygınlık vermişti.
korkuyorsan gitmem, yanında otururum.
ne korkması, benim için okul bir müddet için, bir şekilde özgürlük alanıydı!!
nazlı, ağlamak istersen utanma ayıp değil!!
nazlı, ben de yanında oturayım mı??
nazlı, bak arkadaşlar ne güzel korkma tamam mı?
nazlı, korkuyor musun yavrum??
neden korkmam gerektiğini, ve bazılarının neden korktuğunu anlamadığımı hatırlarım. sonuçta okul vahşi orma değil, güvenli bi yer, öğretmenin ve arkadaşların var ki??!!
hayır anne korkmuyorum, sen istersen git! demiştim. tabi bu benden istenen cevap değildi.
hazır adım da nazlı, saatlerce zırlamalı, tepinmeli, ve anamın kucağında oturmalıydım!!
ama annem korktuğumu ve gururumdan ya da ayıp olur diye ağlamadığımı sanmaktaydı.
iki de bir korkmamamı, öğretmenimin de yanımda olduğunu, ama korkuyorsam ağlamamın ayıp olmadığını söylüyordu.
bense neden ağlayıp bu kadar korktuklarına bir anlam veremiyordum, zaten bir kaç saat sonra eve gidecektik, terk edilmiş değildik ki!!!
kimin annesinin işi dolayısıyla ağlak veletlerini öğretmene ve diğer kalan velilere emanet edip gittiklerini, ardından bazı çocukların zırlamalarının iyice arttığını hatırlıyorum. ağlamayanlar da vardı elbet ben gibi.
ama ağlayanlar çoktu sanki, kimisi de öyle ağlamasa bile annesini bırakmıyordu.
bana kalsa annem gitsin, okulda günlerce eve dönmeden sürsün!! itiraz etmezdim bence!!
son zilin çalıp eve dönmen gerektiği gerçeği benim için hoş bi his değildi aslında!! okul ne güzeldi,öğretmenim genç ve çok güzeldi, mahalleden bi iki arkadaşım da vardı, daha ne isterim! kendi defterim bile vardı!!!
tabi o ilk gün annem de diğer bazı velilere uydu, zahir kendi okulundan izin almıştı, yanımda oturdu.
ağlamamı zırlamamı bekledi.
iki de bir korkmamamı söyledi durdu.
korkmuyorum ki anne!!
yalan korkuyorsun işte!!
bir iki kızın analarına sarılarak bir ilk gün geçirdiğini hatırlıyorum. öğretmenimiz kıyamadı zahir. annelerde yanımıza, ufacık sıralara sığışmaya çalıştılar.
sonradan rahatlayan bir ikisinin annesi bahçeye çıktı. ben de umdum annem çıksın diye. ama oralı dahi olmadı.
evet muhtemelen küçük kızının bu kadar büyümüş de okula başlamış olması onun için duygusal bir andı, gururluydu. ama yanımda oturmasına hiç gerek yoktu!
artık birinci ders bitti, tenefüs zamanı, ben mecburen anneme istersen sen git anne dedim.
yok beni yalnız bırakmazmış!!
ben zaten biraz ana kuzusuyumdur da annem tamamen ödlek bi ana kuzuluğu bekler. ama çok pısırık olursan da fırça yersin!!! aah ah der ben olmasam ne yapacaksın sen??? en ufak kararsızlığında ya da pasifliğinde yediğin tokat gibi söz!! hem ana kuzusu ve aşırı inek ol, hem de pasif olma. ama çok sosyal ve aktif de olma!!
????????
tee o zamandan beni kıvrak zekalı olmaya, oyun etmeye meyletti!!
anne sen sınıftan git ama bahçede bekle, korkarsam çağırırım, gibi bir şeyler diyerek yolladım!
bu kez de diğer tenefüslerde zırlamamı beklemiştir, ya da çıkışta!!
korktun mu nazlı?
niye korkayım k okuldan anne? zaten bitince eve dönülecek!
afferim!
öyle bir afferim dedi ama sonraki yıllarda benim korkmamamla övünmedi hiç. için için bi korkak zavallı olmamı beklemiş herhalde... ya da bambaşka da hatırlıyor olabilir. çünkü bizim öyle olur genelde. aynı günü, anıyı farklı hatırlarız. o kendi bakış açısını bilir ve onu doğru kabul eder sadece, senin de aynı hissettiğini ve hatırladığını sanır..
_____________
sonraki uzuuun yıllar okula annem bıraktı bizi, apartmandan bazen de mahalleden bir kaç arkadaş da dahil olurdu, bazen.
anneme kalsa işte üniversitenin ilk günü bile benle gelecek!!! yolu iyice öğrenmiş miyim???
dolmuş götürüyor ya zaten! ya yanlış yerde inersemmiş, iyice tembihleyeyimmiş ha şöföre!!!
sanırsın odtü kampüsü, ufacık mersin üniversitesi o zamanlar!! yanlış yerde insen noolur ki??? hahahaha.
benle gel ve ilk derste elimi tut anne!!!!
benden önce üniversiteye hem de başka şehirde, ablama neler etti kim bilir, ama ablam o kadar etkilenmez. ne sinirlenir ne isyan eder o kadar...
kayıt için hep beraber gidip koşturmuştuk belge peşinde ama!
dersler başlamadan önce yurda yerleşmeye annemde gitmişti, beni de evde teyzemle bıraktı.
özellikle sormamıştım ablama benim kendi tecrubelerim yeter, annem senle geldi mi naaptı falan diye!!
____
orta okul ve liseye başlarken öyle bir ağlama ritüeli beklenmedi herhalde. artık okula gidip gelmeme alışmıştı tabi.
herkes servis macerası ve anıları yaşarken ben uzun yıllar bi komşu çocuğu da bazen dahil olarak annemin bizi almasını beklemek zorunda kaldım.
yorgun olurdu ama illa bizi okuldan alacaktı, tabi suratı asık, ve şikayetci ve azarlar halde.
üstünü başını düzelt!!! o çantanın hali ne nazlı!!! hadi hadi hızlı yürüyün!! ne konuşuyorsunuz bu kadar ki???
neye gülüyorsunuz o kadar bana da anlatın da ben de güleyim!! hiç komik değil ki şimdi bu!!!!
ama anne çocuğun halini bir görmeliydin, çok komikti suratı ondan komikti. bana ne çocuğun suratından kızım!!!! çok meraklıyım zaten aptal surat görmeye!!! off ben ne kadar yorgunum sen biliyor musun???
uzzuuun mücadelelerle nasıl beni sabah uyandırmamasını öğrettiysem, bizi okuldan illa kendinin almasının gerekmediğimi de çok uğraşarak öğrettim!!!
_____
bıraksam üniversiteye de beraber elele geleceğiz, dersi yanımda benle izleyecek falan, çıkışta almaya gelecek mesela:)) olur mu olur!! tabi bir yandan da beni azarlar!! şikayet eder... o da ayrı...
o yıllarda annenin çıkışta okulun kapısına gelmesi bir alay konusu mesela. yani yok arabayla gelse havan olur accık, ama yayan!!!
kapıda suratsız, yorgun ve sinirli bir anne karşılıyor seni ve arkadaşınla iki çift laf edip gülmen bile ihanete yakın bir durum üstelik saçma!! okul ciddiyet ve bilgi kurumudur!!
bir gün bana çok gülüyorum diye yanlış bile anlaşılabileceğimi söylemişti, bir başka zaman da büyü artık diye çıkışmıştı!!!
hazır cevaplığım üstümdeymiş demek!
büyümek suratsız ve sıkıcı olmaksa hiç büyümek istemem demiştim!!!
tabi annemin hayatının zorluklarını görüyordum ama bunlar ruhunu, neşeni, hayat enerjini yok etmek ve etrafından da aynı ölgün , aslında mutsuzluğu beklemek için geçerli bir sebep olmamalı!!
annem neşesini de, mutluluğunu da erkenden kaybetmiş ve geri almak içinde hiç çabalamamış bir insan. hatta neşeden falan hoşlanmaz işte!!
insanların neşesini, gülmesini anlamaz, anlam veremez olmuş..gereksiz, saçma, çocukça buluyor..
hele ki bu neşeli, güleç kimseler bir de yaş almışsa!!! hafiflik resmen der!!
normal ve yetişkin olmayı, sorumluluk sahibi olmayı, ciddiyetli olma sanıyor. ciddi, gerçekçi ve neşesiz!!!
çok yoruluyorsun diye diye vazgeçirdim okuldan gelip beni, bizi neyse almayı!
tabi böyle olunca endişeleri çok arttı, hergün aynı saatte ve aynı yoldan, hızlı ve hiç oyalanmadan eve gelmekle yükümlü oldum.
yaş icabı bir müddet ablamla gelebildiğim de oldu, ama okul değişince falan ayrı gelir olmuştuk.
okuldan alma önceliği benim daha küçük olmamla alakalıydı.
kaçta bitiyor dersin repliği o zamanlar oluşup yerleşti zahir!
5 dakika geciksen beklenen mantıklı! saatten, ahh mahvoldu nazlı!! kesin kayboldu, kaçırıldı, öldü falan kabusları geliyor aklına herhalde... kıyamet evde...
zaten çok yorgunmuş da , sofrayı kurmuş da ben de gecikiyormuşum da...
daha ışınlanma icat olmadı anne!! anca!!
ama kendi hesaplamış!!! kaç dakikada gelineceğini!!!
bilmiyor ki koridorları okulun ne kalabalık, hınca hıç kaba saba öğrenci dolan dolmuşlar, eşyalarını toplayıp iki çift laf etme arkadaşlarla...
tenefüs de et lafını!!!!
hızlı hareket et o zaman!! herkesten önce bineyimmiş dolmuşa naapıp edip!!!
ama ben kendi hakkımı savunamazmışım ki! kimbilir kimlere yer-yol verip kaçırıyormuşum dolmuşu???
-sana bile laf yetiştiren ben, ama dolmuşu kaçıran, hakkını savunamayan da ben, öyle mi???
haa doğruuu ))) da demiyor. öyle bakıyor bana. sanıyor ki bir tek kendine laf yetiştirebiliyorum ben!!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder