20.11.2013

karanlıklarda

önceden planlamaya gelmiyor, böyle aniden karar verip çıkmam lazım, ya da aniden karar vermiş giibi yapıp çıkmam lazım.
tamam ben de hep yalnız ya da hep arkadaşlarımla çıkayım demiyorum ama annem de sürekli heryere benle gelmek istiyor.
aman bir ağzımdan kaçsın planım. napıp edip benimle gelmeye çalışıyor.
arkadaşlarımla da, arkadaşlar başbaşa olsun demiyor, çok sıkılmış napsınmış bir değişiklik olur bana da diyor.
tamam da canım bana değişiklik olmuyor!
zaten ne zamandır aramızda konuştuklarımızı, bana anlattıklarını bir de benden ve hatta herkesten rol çalarak kendi anlatıyor.
bu sefer ben deşarj olamıyorum.
kendi konuşup konuşup rahatlayınca da hadi gidelim artık demeye başlıyor bana çaktırmadan kimseye.
zaten özlemişim arkadaşımı, zaten rolümü çalıp sen sohbet etmiş rahatlamışsın, ee belki benim konuşacağım şeyler var?
biraz daha oturalım deyince de, sıkıldığını belli ederek oturuyor öyle. bazen de artık sormaya zorlanacağın, ya da böyle yüzüne vurmak istemediğin şeyleri küt diye soruyor-söyleyiveriyor.

yandan dürtüyor beni, hadi gidelim daha yemek yapacağız! ve saat henüz 16.45 falan.
hava karardı mı annemde huzursuzluk başlar. saatin erken olduğunu desen de anlamaz. bu açıdan sonbahar ve kış aylarına gıcık olurum. zaten az görüyorum arkadaşımı, özlemişim, zaten rolümüzü çalmış, fazla bile konuşmuş, benim bahsetmek isteyeceklerimi hoop diye benim ağzımdan çalıp anlatıverdi!


işi bitti gidecek...

biz daha alışveriş yapacaktık anne diyorum.
şaşkınlıkla bu saatte???
ya saat 5'e çeyrek var!
e hava karardı diyor.

yani tüm hayatımız havaya bağlı. karardı mı alelacele eve döneceksin. yağmur varsa mutsuz ol sinirlen. çok sıcaksa da mutsuz ol sinirlen!!! çıkma evde pinekle, sıkıl!

artık mahsus, marketten de alacaklarımız vardır bi gireriz migrosa diyorum belki cayar gitmekten diye.

hep böyle hava kararmaya görsün hemen gitmek ister, işin bitsin bitmesin, sohbet kesilse de olur, hemen eve dönmelisin.
e biliyorsunuz hava kararınca hortlaklar, zombiler, kurt adam ve vampirler mersin'de birlik olup kızlara saldırıyor!!

kızarak bana bu saatte nasıl eve döneceğimizi soruyor!
ayy hava karardı artık eve dönemeyiz, sokakta kaldık, kurda kuşa yem olup öleceğiz!!


yahu kız arkadaşım zaten bizden bile uzağa gidecek, biz daha yakına. ama annem tehlikeli bulur karanlığı!

hayır evde bekleyen, geç geldin diye kızan, kavga çıkaran biri de yok. bir gün de iyice karanlık olsun da dönelim ne var?

zaman zaman teyzemle falan zaman geçiriyor ya da ben onu atlatıyorsam anca, yoksa hep benle gelmek istiyor.
ne arkadaşlarıyla başbaşa kalsın diye düşünüyor ne de belki yalnız kalmak istiyordur diyor.

bir de yalnız gitme ben de geleyim'i var.
niye yalnız gidemiyorum bilmem.
sanırsın hiç bi yere tek gitmemişim.

bi ara bi dershaneye başvuruya gidiyordum, ben de geleyim! benim için konuşacakmış iyi olurmuş!

anlatıncaya kadar göbeğim çatladı. hiç profesyonelce değil ki, çocuk muyum ben anne yollayacağım.

bi de anca beraber kanca beraber deyip gelmesi var. bazen öyle oluyor ki hiç yalnız kalamıyorum. bu benim için bir ihtiyaçtır. ama anlayan kim.

bir zaman günlük yazmak için odama çekilirdim, annem de gelir ayakucuma oturur, sohbete çalışırdı, hatta iyice abartıp, bitişiğime oturmaya çalışır sorardı ne yazıyormuşum?
böyle şirinlik falan yapmaya çalışarak, elimden defteri almaya kalkmışlığı da var. hele o zaman buluğ çağı ve az sonrası, insan daha çok ihtiyaç duyuyor yalnız kalmaya, düşünmeye okumaya müzik dinlemeye.
neredeyse birbirimiz yapıştıracaktı bizi.  neyse ders çalışacağım ayağına odamda yalnız kalabiliyordum. ama ani baskınlardan korunmak için de tedbiri elden bırakmazdım mecburen.

sözelciyim ya anlatarak daha iyi anlarmışım bana yardımı olurmuş hadi anneme dersleri anlatayımmış. böyle diyerek çalışma saattlerimde bile ayrılmak istemediği de oldu. ben öyle çalışamam ki gerçekten. zaten öyle nasıl çalışacağım, tonla konu var zaman yok. ama annemin testten anladığı yoktu ki.
zaten dershanede dinliyorum bir de eve gelip anneme anlatacakmışım sonrada tek çalışacakmışım.

ben öyle çalışamam, zaman da yetmez zaten, bir an önce antrenman gibi testlere gömülmeliyim, tabi bunları annem anlayana kadar bir göbek çatlaması daha yaşamıştım.

e sıkılıyor, emeklilik falan, boş kalınca bana sarıyor.
sonraları baktı ben istemiyorum kendini bu kez ben ders çalışayımmış da kendi de şuracıkta sessizce oturacakmış başladı.
kontrolcülükten ileri geliyor bunlar tabi. maksat hem yalnız kalamaması, hem benim çalışıp çalışmadığımı kontrol, olur ya o lanet müzik denen şeyi dinlemeye kalkarım!! sonra müziğe kapılır aşık falan olur ders çalışamaz hale gelir, sınavı kazanamaz, üniversite okuyamaz ve mahvolurum!!

böyle kabus fantezileri vardı mahvolmakla ilgili.
kendi üniversite okumayınca sanyorki sonsuz mutluluk üniversite okumadan geçer, kendi mutsuzluğu üniversitede okumadığı için!!

böyle insan zaten stresli dönemler, ensemde müfettiş gibi. konuşmadan duramaz ki zaten.
istesen sorabilirsin der, mevye ikram etmeye çalışır. sürekli bir dikkat bölünmesi. tam konsantre olmuşum hapşurur, öksürür, okuduğu şeyin sayfasını çevirir, terliğini düşürür ayağından, mırıldanır, homurdanır.

güzellikle söyleyince takmazdı, aman sanırsın trompet çalmışım bir daha hiç kımıldamam insan değilim ben derdi.
güzellikle olmuyor beni kötülüğe sevketti, kavga çıkaıp kovmak zorunda kaldım.

sonraki mücadelesi müzik ve dergilerle gerçekleşti. el koymak ve atmak. gene kavga çekmiş canı anlaşılan.

sonraları da boş kalınca habire bana değişik kurabiyeler, börekler, çörekler yapıp yedirmeye başladı.
olan gene bana oldu, zaten o kadar da ince değildim iyice kilo aldım, stresimde üstüne tuz biber...

tamam kendi yalnız kalmaktan hoşlanmıyor ama ben hoşlanıyorum, bari arada sırada bırak.

şu aralar gene bana takık. teyzem kızının yanına gitti, annem bana kaldı.

heryere benle geliyor. ama uyuşamadığımız için de hep didişiyoruz. ne yapsam beğenmez, en azından sırası değildir.

bu yüzden önceden söylemiyorum çıkacağımı bazen, annem bi şeyle uğraşırken hazırlanıp fırlıyorum ay ben çok sıkıldım ya da bir şey lazım bahanesiyle...

hep de ben de gelirdim önceden söyleseydin! diyor.
demiyor ki nazlı bugün bir kaç saat yalnızlık istiyor.

nazlı'yı kim takar ki, çökelim üstüne!


kitap okumak için odama çekiliyorum bir bakıyorum meyve ya da meyve suyu getirme bahanesiyle odama gelmiş, oturmuş ve kalkmıyor.

ben de burada okuyayım burası daha aydınlıkmış! hiç konuşmam diyor!!!


bilgisayarda fotoğraflarla uğraşıyorum sanki fotoğrafçı olacakmışım ne diye bu kadar çok çekiyorsammış'a başlıyor. yani her türlü yanlışlığım ben!!

_______

bi ara tek çıktım mı bir bahaneyle beni araması kontrol etmesi vardı. sanki te bilemem nerede başıma birşey gelse bir şey yapabilecek oturduğu yerden.
böyle dedim de onun için benle geliyormuş ya!!!

dışarı çıkmamak için bahanesi o kadar çok ki. sonunda fazla aynı mekanda kalmak ve değişiklik yaşayamamaktan böyle zaten karamsar ve endişe küpü iyice karabasan fikirlerle doluyor!!

bir kaç arkadaşı var ara ara görüştüğü işte onlarla görüşecekken bile beraber olalım istiyor. ben sıkılıyorum ama deyince surat asıp sıkııııl kimin umrunda der gibi bir tavır takınıyor.

cambaz oldum ben yaa!! sayesinde.

alışverişe bile yalnız çıkmayı severim ya da işte bir arkadaşımla. annemle hiç uyuşamıyoruz ki, sürekli beğenmez benim seçimimi didişir, insanın keyfini de hevesini de kaçırır.

almayacağım hiç bişey diye bırakır çıkarım, aman ben alma mı dedim der bu sefer! niye yıldırıyorsun beni? niye illa sana benzeyeceğim! hiç öyle bir şey dememiş ki!!

karışmadan duramıyor ki, tamam nben karışmam der, ama bir kenarda bana surat asar durur, bunu mu aldın, hıı iyi der ağzını bükerek.

ben genç modası seviyorum yaa!
 şimdiden mürebbiye ya da emekli hanım gibii mi giyineyim?


kahvede bile farklıyız ve bana kendi içtiğini empoze etmeye çalışır. aslında bunlar onun için birer mücadele ve meydan okuma işte.
ay latte çok tatlıymış en iyisi Türk kahvesiymiş. bi de öyle söylüyor ki duyan benim Türk kahvesi düşmanı sanır!!

_______________

aa yalnız mı çıkacaksın?
ay dur ben de geleyim!

niye söylemedin ben de gelirdim,
dur ben de hazırlanayım...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder