'yolculuk öncesi ve sonrası sendromu'na hoşgeldiniz.
ya da endişe diyarına.
yolculuklara çıkmadan önce annemi saran endişelere değinmişimdir, günler öncesinden başlayan, uykularını kaçıran.
hem değişiklik istiyor hem değişiklikten korkuyor.
günler öncesinden bavul hazırlamak gibi, son anda bir sinir bir stres bavulunu boşaltıp, değiştirmek gibi.
yolculuk öncesi nasıl bir strese giriyorsa artık, günlerdir düşünüp, kararlaştırdığı ve hazırladığı bavulu yola çıkmadan bir kaç saat önce beğenmeyerek, bir telaş ve bir sinir boşaltıp tekrar yerleştirdi.
ama öyle böyle bir sinir değil, eli ayağı, başı titredi artık. ağzı da bozuktur ha!
kalmadı bavulu yapanın, icat edenin soyu sopu.
yahu ne var bu kadar telaşlanacak, eksik bir şey olursa alırız. sanırsın kuş uçmaz kervan geçmez, medeniyet eli değmemiş amazon ormanlarına gidiyoruz.
neffret edermiş bir şeyin eksik çıkmasından!!
aslında neffret etmediği o kadar az şey var ki.
sürekli bir neffret halinde.
sanmayın ki Türkçem kıt, annemin telaffuzuyla söylüyorum bastıra bastıra ifade eder bu duygusunu.
öyle baskılı ve iddialı ki söyleyişi sanırsın neyden neffret ediyorsa onu silah zoruyla sevdirmeye çalışıyorlar..
bir de böyle kendinin sinirlendiği ve ya strese girdiği durumlarda yakın çevresinde benzer tonda etki görmemesi onu daha da deli eder. o sıra onun gözünde dünyanın en vurdumduymaz, ruhsuz, bencil, ahmaklarısınızdır.
ister ki adeta siz de ona katılın galeyana gelip cinnet getirin falan!
hatta ayaklanma çıksın.
ha o konuda haksız mı? hayır. genelde haklı. ama kendine öyle büyük temalar belirliyor ki, ya düzelmesi zaman alır ya bizim yapabileceğimiz bir şey yok, ya ne bileyim hükümette, devlette reformlar falan gerekir...
şimdi biri deli gibi sinirli olunca ters birşey olmaması vs için birinin sakin kalması gerekiyor, illa biri soğukkanlı olmak zorunda. yoksa ya kavgaçıkıp karakolluk olursunuz, belki dayak yersiniz ya da ne bileyim sinir krizi geçirip, hastalanıp falan hastanelik olursunuz.
bu görev de her zaman bana düşüyor mecburen.
tabi bu sinirin patlaması kavga olur, yakınlarına denk gelmezse başkalarını bulur. patlamanın ardından günlerce durup durup hatırlayıp sinirlenir ve mütemadiyen söylenir.
bir de öyle söylenir ki gören de benim ya da işte yakınında kim varsa onun annemin söylediğinin aksini iddia ediyor sanılabilir.
kabak yakın çevresine patlamamışsa ya bir garsona, ya bir otel çalışanına, yemek yediğimiz yerdeki birine, yolculuk yaptığımız araçlarda çalışanlara denk gelir.
bu durum yolculuk öncesi de gerçekleşebilir, ama tesadüfen hafif atlatılmışsa muhakkak yolculuk sonrasına denk gelir.
günlerce gezmişsin, eğlenmiş ve dinlenmişsin, artık kendi düzeninin evini özlemişsin de dönüyordun diyelim. öyle huzurla dönmene imkan yok!
muhakkak birine çatıp kavga çıkaracak..
bazen birisi der ki bayan haklısınız da bu ne şiddet bu ne celal, napalım?
iyice köpürür, elbette haklıymış, ya neymiş?
ona göre annem için bir dünyanın düzeni o anda değiştirilmelidir!! derhal ayaklanın ve bir reforma imza atın!!
bu sefer hafif çapta sinir krizi bavula denk geldi. son bir kaç saat kala yola çıkmaya bir sinir içinde eli, başı titreye titreye, küfür ede ede bavulunu boşaltıp yeniden yaptı.
tamamen gereksiz bir stresle sadece kendini değil etrafını da gerer böyle durumlarda, etrafını heder eder ama umurunda olmaz!
etrafındakiler onu kollamak, yatıştırmak için falan uğraşırken gerilir, tadı kaçar, yorulur, ama annem devam eder ta ki kendi kendine sakinleşene kadar. tamamen deşarj olur bir süre sonra. ve hiç bir şey olmamış gibi davranır ardından. hakbuki bizim haşadımız çıkmış ya da en azından tadımız kaçmış. farkına bile varmaz o an.
o kendi aleminde olaya kaldığı yerden devam eder. yemeğini yer, içer, gezer her ne ise!
saman alevi sanmayın ama , söner elbet ama ormanı yakar da öyle..
çantasına bilmem neyi koymuş mu koymamış mı diye son dakkada sinir küpüne döndü, ter içinde kaldı.
dedim ki dolaba bak, her zaman koyduğun yerdeyse koymamışsındır bavula, e yoksa da koymuşsundur.
olmazmış öyle belli olmazmış falanmış filanmış.
canı kavga-stres-meydan okuma vs çekiyor anlaşılan.
aman ben de ne rahatmışım!
ya koymamışsaymış.
e alırız oradan.
boşuna masrafmış.
bıraktım, kendi kendine delirsin. napayım yardım etmeye kalksam bana kızacak. bazen uzak durmakta yarar vardır sinirlilerden.
herkes kendi sinirlisini bilir!
son dakka stresi değişiklikten korkmamı, uçak korkusu mu bilemedim.
tabi gene biletleri sordu!
hani eskiden henüz bilgisayar yokken ya da bu kadar yaygınlaşmamışken bilet işleri çok karışıktı ya. alışkanlık ya da bağımlılık olmuş.
illa bilet koçanı mı denir sayfası mı, işte o kağıt elinde olacak.
anlatsan da anlamamakta ısrar ediyor.
biletleri aldın değil mi nazlı? sorusunu illa duyacaksın.
alıyorum çıktıları mecbur.
yol başlarken de bir aksilik olacak korkusu stresi oluyor.
nazı bileti unutacak ve biletimiz olduğunu kanıtlayamadığımız için de yola çıkamayacağız, oraya kadar boşuna gitmiş olacağız, para boşa gitmiş olacak....
kabus fantezisi bu!!
bunca yıl defalarca yaşadım illa yolculuktan önce ya da sonra kavga edecek!
başka türlü deşarj olamıyor.
ama sonunda kendi rahatlarken başkalarının huzuru kaçıyor.. takan mı var?
hiç unutmaz bir de ve bu özellikle övünür. yıllar önce olmuş üzücü, sinir bozucu şeyleri defalarca tekrardan hatırlayıp sinirlenmek de hobisidir.
geçenlerde avm'de gezelim dedi. ama nereden aklına geldiyse, gerçi annem herhangi bir konuyu da bir şekilde anlatmak-konuşmak istediğine getirir ne yapar eder ya.
işte konu bilmem ne zamanda olan can sıkıcı bir şeye getirir.
koskoca forum avm'yi dolaşırken bunu dinledim, konuyu tam değiştirmeyi başardım derken illa bir yandan tekrar bağlar.
böyle bir anlatımı var ki epey teatraldir, dramatiktir.
bilmeyen ya bana kızıyor sanır (ki oldu sanan), ya da yeni olmuş sanır (ki bu da oldu).
aman birisi çıkıp da teyzecim eskileri deşme falan demesin aman!!!
gelecek sinirlenme konumuz bu olur!!
bazen annem ergenler gibi kimse beni anlamıyor'a başlar. o herkesi anlıyormuş, empati yeteneği aşırıymış ama kimse onu anlamıyormuş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder