14.08.2013

koca mı bulacan? - Tatil zamanı - evde yalnız kalmak -


ben de usandım aynı mevzulardan ama ne yapayım başıma geliyor illa.
yıllar oldu defalarca aynı muhabbetler geçti, tartışmalar oldu ama değişen birşey yok.
aynı tas aynı hamam. bizim hanımlar tutturdu gezme diye, aslında kiraya vermiş olmasaymışız bizim yazlığa gidermişiz de işte.
bu arada yazlığa gitmek demek temizlik yapmak demek oluyor.
hatta evde sıkıldığımız dönemlerde annemden güzel bir öneri gelir; yazlığa gidip temizlesek mi?

teyzem taşucu'nda bir yer biliyormuş, taktılar oraya gideceğiz diye. eniştemi de alın gidin siz ben sıkılırım diyorum.
 beni evde yalnız mı bırakacaklarmış. tabi vahşi batı'da ahmak bir kızı evde bırakırsan korsanlar kaçırır! absürdistan.
yahu ev kendimizin, apartman yıllaryılı tanıdık. sanki ben de amerikan filmlerindeki ergenlerdenim de alkollü, seksli partiler düzenleyeceğim.
istesem de beceremem ki, ne o kadar arkadaşım var ne organizasyon sabrım, ne param ne enerjim. evde pinekler sabaha kadar film izlerim anca...

yok onların beklediği ve ya endişelendiği benim verebileceğim çılgın partiler değil, bir kızın bir evde tek başına kalması korkusu.
hiç kalmadım değil, zamanında ablam üniversitedeydi, annem de anneanneme hastayken bakmaya gitmişti bir süre.
annem ben yalnız evde kalmayayım diye neredeyse okulu dondurtacaktı.

hastalıklı bir şekilde hiç bir sosyal aktivite, eğlencenin zevkin lafı bile suç olduğu bir evde sen üniversiteye hazırlan, çalış,
kazan, ama evde tek başına kalmamak uğruna okulu bırak. evde tek kalmayayım diye annem tutturmuştu da bu dönem gitmeyivereymişim.
ama anneme sakın ikilemlerini hatırlatmayın en baş hain ve düşman olursunuz. sınavlara hazırlanırken müzik dinlememi bile istemeyen
annem, okulu bırakıvermemi istiyor. sonra devam edermişim. birinden yarım yamalak bir şey duymuş dondur o zaman diye tutturdu.
dönemin ortasında nasıl dondurayım, donduruluyormuş ama bilmem kimin bilmem nesi dondurmuş. anne o dönemin başındadır. olsun sen bir sor.
tabi bin türlü sohbet, düşünce, varsayım, plan.... ben sırf evde tek kalmayayım diye. hastalık raporu almak bile istedi bana.
ya anneannemi severim de hasta bakıcı tutsak dedim, ona paramı dayanırmış. teyzemde destek olur elbet ama içleri rahat etmez tabi.
teyzem o sıra başka bir şehirde olduğu için anneanneme o bakamayacaktı, annem de yeni taze emekli, onun sorumluluğuna kaldı.


dönemin ortasında bırakırsam dersleri devamsızlıktan kalırım, anneme göre anneannem hasta diye bana tolerans göstermeliler.
ama nereye kadar? annem bir ara benim okulu bırakmamı ciddi düşündü, uzatırmışım, atacak değiller ya, farz et ki oldu,
 olmadı bir daha sınava girer başka üniversitede okurmuşum, bana okul mu yokmuş.

eğitim almayı herşeyden üstün tutan anneme bak. sınava nazi kampında gibi çalış, kazan sonra bırakıver.

annemin mantığını tutarlılığını kaybetmesi an meselesi..

ben hafta sonları gelirim yanınıza hem anneannemi de görürüm hafta içi de okula giderim burada.
 aa evde tek başıma nasıl kalayımmış. iki evin işine birden tee oradan yetişemezmiş.

sanırsın anneannem gibi benim de elim ayağım tutmuyor. az buçuk birşeyler pişirmeyi öğrenmiştim yazları.
pilav, makarna, fasülye. olması telefon eder sorarım. yumurta kırarım...

aç kalmam düşüncesi korkunç ona göre, ama esas korkusu evde yalnız kalmam, hafta sonu hele yalnız yola çıkmam yanlarına gelmek için.

senelerce hatta hala yalnız yolculuk yapmamı istemez, ödü kopar. yolculuk dediğim güney afrika'ya, çin'e fala değil ha!


bana değil çevreye güvenmiyormuş!!
evet en iyisi kıçımı hiç kaldırmayayım, evde boyuna tıkınayım, sonra 400 kiloluk bir çöp ev sahibine dönüşünce düşünürüz!!


sonunda ne yaptım ettim dediğimi yaptırdım. planımız hafta sonları yanlarına gelmemdi. hergün defalarca telefon görüşmelerini düşününce zaten hiç ayrılamadık sayılır.

o sıra henüz cep telefonu yaygın değildi bu kadar ev telefonundan sürekli bir telefon trafiği. sabah beni uyandıracakmış telefon edip, bu konuda ne kadar kavga ettik tamamen
unuttu, uyandırılmaktan nefret ediyorum, saatimin sesi yeter, aynı konunun üzerinden bir daha geçildi.
sonra benim kalktığımdan emin olduğu saatte aramaya başladı.
telefon çalıyor, açıyorum, annem kalktın mı diyor!! telefon salonda, salona kadar gitmişsem kalkmışım da gitmişim ve alo demişimdir değil mi..
aylarca hergün aynı şey. kalktın mı nazlı geç aradım!! kalktım anne yoksa nasıl alo diyeceğim?
amaan sen de!

ablanın üstüne bu kadar düşmüyor mu nazlı?
düşüyor düşmez olur mu, hele üniversiteye ankara'ya gittiği o ilk yıl, onunla uğraşmaktan beni unuttu biraz, oh be ne rahat ettiydim :))
ankara'daki bir takım akrabalara emanet etti ablamı, ablamın yapabileceği en büyük yaramazlık ise üniversiteden ar. gör.  (o zaman) hocasını ayarlayıp 2. yılının ortalarında
evlenmeleri oldu.


Türksel düşünce biçimi, bekar kızlar korunmaya muhtaç zavallı yaratıklardır, önce anne babalarına, varsa kardeşlerine, sonra varsa yakın akrabalarına emanet edilen, namusu ve şerefi,
hayatı koruma altına alınmak zorunda olan aciz varlıklardır. her zaman birilerine emanettirler. oh evlenince artık sorumluluk ve namus bekçiliği kocalarına geçer.
bekar kızlar kendileri hariç herkese emanet edilebilir, bekaret aynı zamanda gerizekalılıktır zannımca :), evlenip artık kız değil kadın olunca zekayla dolarsın, hani gene emanetsin ama %50 daha az!!

kabaca böyle durum. ne kadar okumuş olsun modern görünsün hala bu ve benzeri ama tabi böyle dile getirilmeyen düşünceler hakim. uygulamalarda.


sabahki konuşma faslından sonra mecburen ankesörden telefon edip öğle civarı hala hayatta ve tek parça olduğumu bildirmek zorundaydım. ve ne yediğimin ayrıntılı bir dosyasını sunmak.

tabi gitmeden, ay gitme deyince sanırsınız anneannem Londra'da, Adana'da yaa...
ha gitmeden de beni bir komşumuza emanet etmiş :)
ama annem insanları pek tanıyamadığı için, e daha benim fikirlerimi, alışkanlıklarımı öğrenemiyor, öyle birine emanet etmiş ki.
benim arada sohbetim varmış severim onu arayıp sormasından rahatsız olmam diye resmen aşüftenin tekine emanet etmiş.


insanları böyle yargılamak istemem, herkesin hayatı kendine ama.. işte .
genç, yeni sayılır evli bir hanımdı, ama böyle aklı başında olmayan, havai bir tip. ona mı güvendin anne!
nesi varmış ki evli barklı bir hanımmış!!

hımm bir çıkarım yaptım; bekarlardan çok evlilere güvenilebilir!!


öğlenleri ankesörlü telefondan bilgi verdikten sonra akşam faslı var.
tabi bu arada konu komşudan eşden dosttan şehir efsaneleri gibi yalnız öğrenci efsaneleri duymuş olan annemi kolay atlatamazsın.
3. sayfa haberleri gibi, hep yalnız öğrencilerin başına gelen kötü şeyler, en küçük hatanın bile başa neler getirebileceğiyle ilgi karamsar hayaller...
sakın akşam eve geç gelmeyeceksin, eve arkadaş çağırmayacaksın, hiçkimseye evde tek olduğunu söylemeyeceksin. ha kapıyı kimseye açmayacaksın, kimseyi içeri almayacaksın.
 ben de zaten enayiydim, gazeteye ilan verdim.
ama böyle yaptırımlı söylerse yasakçı baskıcı anne olur caksın ceksin li söylemek yerine hergün kafa ütülemek, ve her daim kızından şüphe duymak daha iyi.

hem bak hiçkimseye söyleme ha benim evde olmadığımı diye onlarca defa tembihleyen annem, hem cıvık, sırıtık bakkala ilk yetiştiren annem!!!
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.

bir telefon ettiğinde dedim bakkala kendin demişsin bana komşulara bile söyleme diyen sen. hem ne söylemek bazen hergün hatırlatır. yani o kadar çok defa söyler ki
 bazı şeyleri beynini bloke eder insanın annem. artık o dediğinden başka birşey düşünemiyorsundur, diline düşüverir...

ne varmış? bakkal çok iyi bir insanmış. şeytan değil belki ama melek hiç değil. herkese davranışı farklı adamın tabi. onun için kolayca kimse sezemez.
 hele ki imadan, mecazdan, şakadan bile pek anlamayan annem gibilere, ablam gibilere... bunların gözüne sokmazsan doğrudan anlatmazsan anlamazlar.
ablam nasıl becermiş eniştemi tavlamayı? tüm hünerini tüketmiş herhalde ya da eniştemin becerisi :)

bu bakkal amca, bakkal dediğim adı market artık, ama küçük işte. yok bir vukuatı yok anca dilinde, bayılır genç kızlara. onlara güzel kız diye hitap eder. biraz tacizkar süzer,
bir iki sulu şaka ve iltifatla geçiştirir. biri terslerse de latife ettiğini söyler, aman canım ne alıngansın latife ediyorum, ya da iltifattır ettiği.

tabi çoğu kız iltifata hasret, ya da doymak bilmez iltifat açlıklarından hiç fark etmez adamın iç geçirerek, tacizkar baktığının.
ha bi de söylesen kimse pek inanmaz. tonton amcaya konduramaz. sanırsın insanlar yaşlanınca melekleşiyor. hayır efendim sadece hareket güçlüğü çekiyorlar!!

birgün anneme tam açık değilde üstü kapalı, salağım ben annem üstü kapalıdan anlar mı, bahsettim, adamın tacizkar sulu şakalarından.
abartıyormuşum. ben de ne kadar şüpheciymişim.  beraberde çok alışveriş yapmışız ben yanlış düşünüyormuşum, hiç öyle sululuk etmezmiş. yanlış anlamayayımmış adamcağızı yaşlıymış zaten..

adam işini biliyor tabi, yılların pasif sapkını, kızlara hiç annelerinin yanında yalnızken davrandığı gibi davranır mı?
dünyanın en güvenilir ve sevecen tonton amcası rolünü kuşanıverir... dede figürü gibi davranır...


ne diyordum ben?? haa annem bakkal amcaya çoktaan söylemiş.

buradan bir aksiyon çıkar sandınız değil mi? ne o beni Türk dizisi mi sandınız hani bir bölümde bile başına gelmedik kötülük kalmayan zavallı ağlamaklı bir karakteri olan.

yok bir aksiyon olmadı ama bu gereksiz bilginin bakkalda olması hiç hoşuma gitmedi.

annem hani şu aslında çocuklarına güvenmeyenlerden ama öyle bir anne olmamak için de sahte bir güven duygusu vermeye çalışır,
başka yaptıklarıyla anlaşılır öyle oldğu.


bir aksiyon olmadı normal günlerimi geçirmedim. günde üç defa anneme ne yediğimi, kaçta uyuduğumu, okulda neler olduğunun bilgisini verdim.
bitmek bilmeyen tembihlerini dinledim. sanırsın 20 yaşımda hayatımda ilk defa tava yıkayacağım, teflonu yıkarken telli kısmını kullanma ha süngerin.
20 yaşındayken bile beni bu kızdırmaya yeterdi ki hala bir kaç defa duyduğum oluyor. daha bir kaç ay önce içerden bana sesleniyor. nazlııı!!! tavayı yıkarken teflonda telli tarafını kullanma ha!!
cevap vermemişim, kendi kendime söyleniyordum çünkü, kalkıp geldi mutfağa aynı şeyi söyleyecek. ilk defa mı yıkadığımı sordum. öf be nazlı!!

arada bir unutkan olabilirim ama ahmak değilim!!!

neyseki anneannem çabuk toparladı o zamanlar. bir ayda eskisi gibi oldu. ama anneme yıllar gibi geldi. ahmak nazlısının iyi başına bir şey gelmedi..

yani bir sapık ve katilde dadanabilir, çünkü herkese evde tek olduğunu söyler, yangın da çıkabilir tüpü açık unutur çünkü, hatta tüp gazından zehirlenebilir, kapıyı da kilitlemeyeceği için içerisi yol geçen hanı olabilir.
sobayı yakmayı akıl edemediği için üşütüp zatürre olup ölebilir bile, balkon kapılarını açık unutur içeri hırsız girer, yoldan gelen geçene bile evde yalnızım der başına kimbiliiirrr....dahasını siz hayal edin..
bir ayda bunların biri de bini de olabilir. annesi yetişinceye kadar bu ahmak kötü yola bile düşebilir, hatta hapse!!

ha ben günde üç posta arayıp paranoyalarını gidermek için dinliyorum. kendi aramıyor mu sandınız?
sabah arıyordu, öğlen mecburen ben, akşam okuldan gelince ben, bir iki saat sonra annem yat artık diye arardı.
ha aklına bir şey takıldı mıydı da arardı.
nazlı yemeği pişirdikten sonra tüpü kapattın mı? nazlı kapıyı kilitle ha içerden! nazlı yemeğini ye ha! nazlı meyveni yedin mi? ne yedin?
nazlı akşama kendine meyve almayı unutma ha!! handi dolmuşla geldin eve? kalabalık mıydı? boşsa binme ha!!


annemin kabus dolu hayal gücünden başka birşey gelmedi başıma valla!


____________________

gelelim günümüze.

taşucu'na gidecekmişiz, yanımıza bir şort bir tişört alsak yetermiş konuşmalarına başladık gene..
bir baş bir vücut havlusu da yetermiş...

yıllarca kandım buna. ve yıllarca da ıslak havlulara kurulanmaya çalışıp, fotoğraflarda eski kıyafetlerimle mutsuz çıktım.
kendi unutur niye bu eski bluzunu giymişsin ki deyiverir birde beni delirtmeye çalışır gibi! kendi onu giyeyim diye tutturmuştur oysa. yolda tatilde eskimesin en yeniler ona göre.
hatta beni şöyle de kandırmışlığı vardı, ya yolda çantamız kaybolursa üzülmezmiymişim bu kıyafetim kaybolursa? yaa. iyisimi kaybolursa, yıpranırsa pek üzülmeyeceğin, en yeni olmayan kıyafetlerimizi almak yanımıza!!


ne varmış, boşuna taşımayalımmış diyeymiş. belki dedim lazım olur birşeyler... defileye mi gidiliyormuş sanki!! aman bu yaştan sonra ne gereği varmış zaten.
ha böyle der üstüne de sen al ama yanına sen gençsin der. yooo hiç öyle birşey yok!!


sizi bilmem ama benim için önemli güzel görünmek ve fotoğrafta güzel çıkmak dedim..

anlamayarak bakıp, hıı zaten fotomodelsin ya dedi teyzem :) ne varmış nasıl çıkarsa çıksınmış fotoğrafta. önemli olan rahatlık ve güzel zaman geçirmekmiş kızım?!

sanırsın ben aksini iddia ediyorum. sadece onlar o kısmından çoktan vazgeçmiş.
halbuki bazen fotoğraflara bakıp kıyafet ve hallerine hayıflanıyorlar ama sonra puff unutuveriyorlar bunu.


(bir gün ayakkabı bakıyorduk, birini beğendim kendime ama annem onun rahat olmayacağını, artık bizim için en önemli şeyin rahat etmek olduğunu,
şıklık falan düşünecek durumda olmadığımızı, artık ayağımızın ağrıdığını söylemişti hem bana hem çalışan gence.
ben kendime bakıyordum bunu anne dedim. ee? tamam işte rahat olmaz o! bizim için en önemlisi rahatlık değil mi? şıklık da önemli dedim. şıklık mı rahatlık mı tartışmasına girdik...aldım ayakkabıyı!)


sizin için teyze sizin!! ben kardeşiniz değilim! ben hala güzel görünmek uğruna rahatımdan biraz ödün verebileceğim yaştayım!
güzel görünmenin hala önemli olduğu yaşta..



cevap; koca mı bulacan??


______________________

bizim kızlara göre hayatın amacı bu. öyle görmüş öğrenmişler. herşey başkaları için yapılır, yaşlanınca da rahat etmek için uğraşılır ve bol yemek yenir!!

koca bulamıyorsan, evlenmeyeceksen kendine bakmana gerek yok...


hani iyiymiş benim için bakımlı falan olmam da bu kadar uğraşmama değermiymiş nasılsa evlenmiyormuşum...
kaşımı bıyışımı almasam ağdayı bu kadar sık yapmasam da olurmuş, bu kadar kreme ne gerek varmış. hele ki makyaja...
öyle şeyler diyorlar konuşmalar arasında. kafamı madem koca bulmaya takmamışım ee o zaman neymiş bu kadar uğraş..
boşver biraz kızım madem evlenmiyorsun!!

hele makyaj konusunda, annem de teyzem de sade insanlardır, ya öyle bir ruhtan ya da annelerinden görüp alışmadıkları için falan.

bir gün teyzem bu kadar boyanmana gerek yok diye iddiada bulundu. ben de tv makyajı yapmıyorum ki.. öğrendim doğal makyajı, ama onlara göre tvdekilerden bile fazla boyanıyorum.
gözleri iyi görmediği için tv izlerken iddia da ederler bak hiç makyajı yok kızın  diye. oysa ful makyaj! bir gözlük takın hele. takıp da görürlerse de ama doğal durduğunu savunurlar.
ama bende doğal durmuyormuş, fazla yapıyormuşum. bi ruj sürsemmiş hadi, yetermiş. nasılsa koca bulmayacakmışım..

erkekler doğal kızları severmiş zaten!!

teyze seni duyan da erkek uzmanı sanır! :)) ilk isteyenle evlendirivermişler teyzemi!!
bilmediğim vukuatların mı var kız tontoş?? :)) kimi tanıyorsun eniştemden başka??

ha hah ha he valla!! amaann nazlı!! (teyzem espriden, şakadan biraz anlar neyse. anneme bunlar alay etmek gibi geliyor kızıyor)



bizim kızların ezberinde olan bir genelleme bu erkekler doğal kızları sever.
onların doğallıktan kastı sadece doğal davranışlar değil, kasabadaki köydeki, taşradaki eski tip kadınlar veya
 anneleri gibi kadınlar. o zamanlar böyle bir kendine bakmalar, kremler vs yokmuş ki.

sanırsın herkes de severek evlenmiş... doğallar ya...



_______________

bunları yazıp düşündükten sonra yıllar öncesinden bir sahne geldi gözümün önüne. flaş bek;

annem bizi evde tek başına bırakmaktan ölesiye korkuyordu, hele ki hava karardıktan sonra. e o saatte canavarlar ve yaratıklar başı boş dolaşıyor ya dünyada karşı komşuya geçse bir saatliğine bizi ham yapıp yerler..

sadece bzi evde tek bırakmak değil korkusu, bizim bir arkadaşımıza gitmemize dahi izin vermez. ay pardon gitmememizi sağlar. kırk yılda bir ya ailecek görüşüyor olacağız ki nadir kadınlar dul kadınlardan tırsıyor, ya ablamla beni iyi günündeyse beraber gönderir. ben evin en küçüğüyüm ya ablam da bana göz kulak olacakmış. ah canııım... şaşıyorum derslerde bir hayli zeki olan, okuduğu heme aklında kalan ablam neden hissi konularda o kadar iyi değil. aşk, sevgi, şevkatten falan bahsetmiyorum. ohoo onlar yoğun. nasıl oluyor da imalardan, üstü örtülü anlamlardan anlamıyor. şüpheci değil ve iyimser, kötü niyetli değil ve dedikodu pek bilmez, entrika bilmez... şüpheci olmamak bi bakıma iyi bir şey çok kafan yorulmuyor ama valla böylelerinin başına kötü şeyler gelmemesi tamamen kadere kalmış. gerçi böyleleri kendilerinin iyimser olduğunu, iyi düşünürsen başına iyi şeyler geleceğini söyler. ama ola ki olumsuzluk içeren bir durum oldu bu onlar için büyük bir şaşkınlık, ve yıkım oluyor. bazen aşırı tepki verip darmadağın olabiliyorlar. zor toparlayan da var. benim gibi şüpheciler ise bir şeyin her yönünü düşünmekten yorulup kendi kendini nötralize ederek, tepkisizleşiyor ve hayal kırıklığı da baki kalıyor....

annem, ben, ablam bir yerden dönüyoruz bir gün. nereden ve neden hatırlamıyorum. yolda bizim binaya yaklaşırken bir komşuyla karşılaşıyorua, az buçuk sohbetimiz var, davet ediyor annemi. annem gelmeyeyim diyor ve güya (rol yapamıyooorr, ablam da böyle ama biracık daha başarılı, onları iyi tanıyan biri ne zaman yalan söylediğini şıp diye anlar) bize belli etmeden gözleriyle işaret ediyor teyzeye. böyle gözlerini yana yana çevirerek bizi gösteriyor.
çok alınmıştım buna. sanki kendi baskıcı anne değil de biz baskıcı ve bağımlı çocuklarız, annemizin sosyalleşip rahatlamasına müsade etmiyoruz...

böyle bazen benzeri karşılaşmaların benzerlerini biz yaşadık mı şöyle olurdu. biz bir yere çağrılıyoruz, annemize sorar gibi yaparken, ya da sorarken annem 'ay sanki benden izin almanız gerekiyormuş gibi' der gibi bakış atar, hareketler, mimikler yapardı. ben sizi ne zaman engelledim!! akşama en ince detayına kadar sorgulama seni bekler. tuhaf komşu çocuklarından, abilerinden, babalarından ve bilimum erkek cinsinden şüphelenen annem, hatta paranoya yapan, bakkal amcanın halini göremez, anlamazdı. aynı yıllar değildi ama ne fark eder. ama adam harbi iyi aktördü, rızkını kazanmaya çalışan, kendi halinde, emekli, tonton amca rolünde...

neyse gene uzattım bee... ben tivitırda bu yüzden başarısızım. kısa yazamıyorum.
ben de o gün özellikle bizim evde zaten ders çalışacağımızı, gidebileceğiini söylemiştim, biz engel olmayalım anne dedim.

hı? gitti :) ablam masum masum ders çalıştı, ben deeeeee eveeettttt hazıııırrrrr oluuuunnnn!!
hayal kurdum!!! heh he siz ne sandınız??


the end ...

happy endings...

nazlı ermiş muradına siz çıkın kerevetine...

aman yavrum ha sakın düşmeyin ha iyi tutunun kerevetine, ay  bi yerleriniz kırılacak yahu!

ay bak görüyor musun ben demiştim başıma icat çıkardınız!! kerevete çıkmak sizin neyinize? inin bakiim ordan!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder