ha toplamıyormuyum saçımı, elbet. bilmem ben mi böyleyim, kafamın içi de terliyor. neyseki çok aşırı değil. upuzun saçlarını omuzlarına salıp, hem de streç skinny uzuuun jeanla dolaşan soğuk nevale ya da anemik midir nedir o kızlara da gıcığım.
aman annem duymasın, yoksa gene başlar.
neye başlar.işte . saçımızı kestirelim mevzuuna. annemin iddiaları saplantıları, inadı bitmez. istediğini yaptırıncaya kadar senelerce bile uğraşır. uzun bir zaman dilimine yayar, zamanla söyleye söyleye aynı şeyleri, iddiasını seni ikna etmek, beynine yavaşça sızarak işlemekte üstüne yoktur.
bazen emin olamıyorum yani beni kendine benzetmek, kendince hizaya sokmak için bilinçli bir yaklaşım mı yoksa savunduğu şeye fazlasıyla inanan biri olduğu için mi böyle yapıyor.
sıcaklar başladımı annem kısa saçın ne kadar kolaylık, rahatlık olduğundan dem vuran konuşmaları sıklaşır. ha kışın da yıkama kurutma zorluklarıdır baş mesele.. saçın yıpranması, kırılıp dökülmesi, kuruması falan da cabası.
gene başladık ta. değişiklik istedi canım geçende, rengini değiştireyim saçın, annem de zaten gidiyordu kuaföre, beraber gittik. saçı kesilirken kısa saçın muhteşem özelliklerini saya saya bitiremedi. baktı ben de tık yok, tutup beni şikayet etti kuaföre.
her gün yıkıyormuşum saçımı, mahvediyormuşum!!
zaten bir banyo yatın mı yapacan mı sendromu ay şeysi var ki her gün aynı sohbet geçiyor. e sıcak ter mi kokam?
ha bir gün kim kokluyor ki dedi.
kimse koklamayacaksa pis koksam da olur, kimse bakmayacaksa bakımsız ve çirkin olsam da olur... gibisinden bir gereksizlik iması... niye kendim için yapamıyorum acaba. bu soruya ne annemin ne hayattaki tek zevkin yemek yemek olduğunu başka da bir şey olmadığını iddia eden teyzemin bir cevabı var.
öyle görmüş, öğrenmiş ve alışmışlar. her şey görev icabı.
saçımızı kısacık kestirelim! denemekten hiç vazgeçmedi. bir gün kapıldım, daha ufakken karışrdı zaten, hep tartışma konusu oldu bazı şeyler aramızda. allem etti kallem etti, beni inandırdı kısa saçın mükemmelliyetine.
önceden tartışarak ikna yolu denerdi bu kez sonradan anladım tabi, suyuma giderek ikna etti.
bak görecekmişim ne kadar rahat edecekmişim annem ne kadar haklı diyecekmişim.
o sıra zaten çok uzun değildi saçım. yani öyle kalçama kadar uzatacak kadar çılgın değilim. hem kim uğraşacak hem zaten modern durmuyor. ben böyle kürek kemiği civarı boy kullanırım. zaten orta boyluyum aşırı uzun olmaz.
ay neysse o sıra saçım omuzlarımdan az aşağıda bir boyda. aklına uydum kısa kestirdim. erkek traşı değilde işte böyle kulaklar fora, ense şaplaklık bir boy.
bundan kısaydı
of bu konuya değinmiştim ama.. neyse.
benim de böyle yüzüm olsa, bana da yakışsa neyse.
şöyle bişey.
annem mutluluktan havalarda kendine minnettar kalacağımı ve sonsuza kadar aynı saç modelini kullanacağımı hatta bu modeli ve boyu gelecek kuşaklara aktarmak için yoğun çaba harcayacağımı sanıyormuş gibiydi.
lakin fotomodel diilim, sarışın diilim. oğlan çocuğuna döndüydüm. yakışmadı. çok mutsuz oldum. kulağım da meğersem kepçeymiş :)) :((
sıcakta da terleyince saçın tepesi na böyle fotolardaki gibi durmuyo ki. ya tepeme yapışıyor ya kıvrılıyor biçimsizce.
üstelik yüz tipime de uygun değil. yuvarlak yüze bu kadar kısa saç.. nooooo...
hani çook iyi bir kuaför kesse, şahane şekil verse, full makyaj yapılsa fotoğraf çekimi içinmiş gibi, bel-ki fena durmayabilir, hani tarz yapılırsa. ama günlük hayat böyle dğil ki.
kepçe kulaklı, bastırık saçlı, koca yanaklı, hem de sivilceli bir oğlana, ergene benzediydim. dur anacım ona da foto bulayım.
yemin içerim bundan güzeldim ha!!
bir arkadaşım kenan doğulu'ya benzemişsin demişti. düşün!
buna benzesem gene iyiydi.
hal böyle olunca moralim bozuk gezdim, annemse yanıldığımı kanıtlamak için övündü.
e ona yakışıyor. bana valla yakışmıyor. hani en fazla çene hizasında kısa boy olabilir.
ama anlat anlatabilirsen.
anlamadı zaten. bir daha aklına uymadım. tuhaf anneler hep haklı çıkar ama ben de hep tutmuyor.
annemin algısına, beğenisine, seçimine vs uyup davrandımmı aksilik oluyor.
ayy hava çok soğuk kalın giyin der, 1 aldırma 2 aldırma gün gelir aklına uyarsın, işte ter içinde kalırım o vakit, daha beter hastalanırım mesela.
farklı algımız, seçimlerimiz ama annem kendilerininkinin doğruluğundan emin. e despot, emirci anne olmamak için de bir iddiası var, güya mecbur etmiyor, emir vermiyor, yasaklamıyor, -caksın, -ceksin li konuşmuyor. ama üstü kapalı bir baskı yapar ki... yüzüne de vurdun mu bir inkar eder ki... hiç öyle bir şey yapmazmış, ne yasaklarmış ne etkilemeye çalışırmış hiç!!
hiç diyorsa birşeye kesin tersidir. tecrubeyle sabit.
geçende yani sıcaklar iyiden iyiye bastırmaya başladığında tuturdu da kalın perdeni tam kapatma hava alamazsın. yeni hedef nazlı'ya kalın perdesini çektirtmemek. bir dene bak ne kadar haklıyım. ama işte ışık rahatsız ediyor sabahları, alışırmışım.
hı? bir daha onun aklına uyup saçımı kestirtmedim. hayır. ve bunu ciddi olarak anlayamıyor.
klimayı aaaçç. hıı. normal hava püfür püfür eserken niye. ne anlıyorlar bu klima havasından illa da klima bilmem. aşırı sıcaklarda açıyorum ama milletin mütemadiyen kapalı pencereleri sıkı sıkı, klima çalışıyor hep. sanırsın çok iyi bir şey, bir sınıf atlama, başarı, lüks, insanı havalı yapan birşey, bir etiket sanırsın.
birine diyorum öyle dün güzel esiyodu niye. ee kliması varmış ki onun esintiyi naapsın zaten.
doğal hava solumak varken... nye?ee klima var ama. diyor. mecbur çalıştırmaya ya. illa para ödeyecek. bunlar bomboş evlerde saattlerce kalorifer çalıştıran insanlar. faturayı ödemek için hayattalar.
ay nerden nereye.
saç. ha yok perde. işte aklına uyduğum bir an, kalın perdem açık, yani şöyle pencerenin kapalı, açılmayan yerini örtüyor da esinti gelecek bölümü açık.
hıhı esiyor. gece küt! annem ışığımı açıyor. e göremezmişim napıyorsam! giyiniyorum. kabak gibi ortadayı. şehirlerde binalar birbirine çok yakın oluyor. hani karanlıkta ince perde engeller görüntüyü ama ışık açınca aynı şey değil. görünür.
annem yıllarca biz kızlarını perde açıkken giyinmemek konusunda uyardı durdu. öğretecem diye kendini paraladı. ve diğer öğrettiği şeyler gibi unutup bunun da tersini yaptı.
anne perde açık, ışığı kapat, giyiniyorum.
göremezsin ama.
görebiliyorum! kapatırmışın ışığı?!!
nasıl görecen nazlı.
ya kapat işte, komşulara gövde gösterisi mi yapayım (yıllarca kullandığı tabir).
sinirlenip, söylenerek kapatıyor. bana da iyilik yaramıyormuş, karanlıkta nasıl görecemmiş, kedi miymişim?
çok net olmasa da görüyorum, el yordamıyla da bulup giyiniyorum.
1990lar perde açık giyinmeyin ha!! kafamız ütülendi.
okuldan gelip üstümü değişirken aniden odamıza dalar, bir hışım, bir sinir, kesin bu salaklar bir hata yaptı der gibi, perdeye bakardı. yada dışardan sorar kızlar perdeyi çektiniz değil mi??
şimdi perdeni açık bırak deyip ışığını da açıyor??
bi keresinde de migrenim tuttu, karanlıkta odamdayım, geçende. dediği gibi kalın perdem açık, rüzgarı kesmesin. küt gene ışığı açıor. napıyorum merak etmiş!!
çok gizli bir şey yaparken bana suç üstü yapıp yüzüme vurmak istiyor belki.
elinizi yıkayın ha meselesi gibi. yok kendi de çok yıkar ama o zamalar benim yıkamadığımı var sayıp bazen tartışmayla bir daha yıkattırırdı. inanmamasının sebebi yağcılarda inecek var ablam gibi annem elinizi yıkadınız mı diye sorduğunda yıkadım ben dememem. banyoya seğirttiğimizi görüyor ama illa sağlamasını yapacak.
şimdi yıkama demiyor ama tabi de, mesela uzun sürüyormuş. diyelim dışardan geldim yemeğe oturulacak hemen olsun istiyor. e dışardan gelmişim bi çantamı odama koyayım, bu çantayı ortalarda bırakmama kendi özel yerine koyma alışkanlığını da kendi verdi ha. bir elimi yıkayayım. hani sanki anlamamışım gibi defalarca mutfağa çağırır. en az 3.
beni kapıda görünce 1; nazlıı gel yemek hazır. geliyorum.
tamam anne bi elimi yıkayayım. çantamı koyayım, ne bilim bi tuvalet ihtiyacı olamaz mı. taş çatlasa 5 dakika. ama anneme göre yüzyıllar.
ben tuvaletteyken, ya da elimi yıkıyorken 2; nazlı yemek hazır! geliyorum.
ses giderek sinirli çıkıyor. annesini bekleten pis alçak!
ona göre gelmiyorum, duymadım, anlamadım. bunlardan biri.
artık sabrı taşıyor banyonun önünde nazlı! yemek hazır diyorum. esas duymayan o ama ben duymamış oluyorm.
geliyorum diyorum ya anne. e hadi nazlı!
bekletiyormuşum.
anne dışardan gelince ilk yapılması gereken şey nedir? ellerini yıkamak! sen öğrettin.
belki varsa ihtiyaç gidermek. çantanı kaldırmak. hatta giysini değişmek. ama ben profesyonel manken değilim 1 dakikada elbise değişeyim.
uzun sürüyormuş ya da duymamışım sanmış.
yahu suratıma söyledin, ben de yüzüne bakarak geliyorum dedim.
eskiden elimi yıkamadığımı sanan da kendi şimdi el yıkamaya ayırdığım zamana kızan da kendi.
telefon-kapı çalınca da aynı. duymamışım gibi bana seslenerek söyler ve anında olsun ister. henüz ışınlanma icad edilmedi. yerinden kalkıp gitmek 30 saniye bile alsa bir süre alır elbet.
anneme göre uzunmuş, hatta beni yavaşlıkla suçluyor. ama işin esası kendi yavaşladı, yok tez canlıdır ama eskisi gibi diil hareketlerinin hızı. gerçi ben yavaşmışım.
hele ben banyoda ya da tuvaletteyken kapı telefon çaldıysa ki genelde böyle olur işte o zaman esas ben suçluyum. vs vb.
::::::::::::::::::::::::::::
bi ara da sütyene takmıştı. sütyen düşmenlığı. iki lafın biri sütyenin zararları. bari evde takma. diye diye. hadi bi denedim onda da kapı çaldı illa bana açtırdı.
eskiden beraber yürürken biz küçük ve adımlarımız haliyle küçükken hızlı yürümekten gerisinde kalırdık, hem bir suçluluk hem bir kızgınlıkla çıkışırdı bize hadi hadi diye.
şimdi ben onun için yavaş yürüyorum. ama ben hızlı yürüyemediğim için sanmaz mı.
istersen sen yürüyüp gideblirsin yürüyebilirsen.
diyor.
yüzüne vurmayayım diyorum ama.
beraber yürüyelim diye yavaş yürüyorum anne.
yoo yürüyebilirsen yürü sen önden.
neden yürüyemeyeyim ki?
bilmişlik tasladığımı düşünürse, ki bunun için birşeyi bildiğimi ısrarla söylemem yeter, sen ne bilcen dünkü çocuk.
e ama yaşım kaçıyormuş, evlilik konusu açılınca. ya erken menepoza girersen demişliği var. yani yaşlıyım.
yürürken de yaşlıyım. ben anlamadım.
bir de zırt pırt beni gazlamaya çalışır. dışarda sürekli birilerinden birşeylerden şikayetçi. tamamen haksız diyemem ama kendi üşendimi daimi öğretmenliğe, beni devreye sokmaya çalıiıyor.
git ona bunu de buna bunu de.. o öyle olmaz git söyle... herkese karışılmaz ki...
-----------
yemek yemekten başka bir zevk yok'ta birleştiler teyzemle annem.
seks de mi deyince afallayarak, kötüleyerek kızdılar.
::::::::::::::::::
çok bilmişmişim, her lafına bi cevabım varmış. evde sessiz, sözünden çıkmayan bir pısırık, dışarda herkese karışan biri olacağım. ve tek zevki yemek yemek olan.
sosyopat istiyor herhalde...
müzik dinliyorum duymamışım annemi, e dinleme diyor.
yemek yemekten başka hiç bir şey zevk vermiyor bizim kızlara. müzik yok, kitap yok, az biraz tv, gezme. bu kadar....
ben kızları, yeğenleri diil de yaşlı kardeşleriyim sanırsın.
çok sert müzikler dinliyormuşum bari huzurlu şeyler dinleyeymişim... böyle yavaş.. bune böyle??
bu na da karışma teşebbüsleri
___________________________
odamda müzik dinlediğimi bildiği halde salondan bir şeyler söyleyip duruyor. ben de sandım ki bir şey istiyor, yok televizyona laf yetiştiriyormuş. ben de sandım ki gene böyle devam edecek, sonra bir şey istemiş duymamışım. vay haline nazlı. müzik dinliyorum ya anne diyorum. ve cevap dinleme o zaman!!
evet nazlı müzik ne ki? hiç birşey yeterince iyi ve güzel değil zaten, müzik de anlamsız, gereksiz, faydasız, tek zevk yemek yemek onu da az yiyon ne var ki hayatın anlamında!! nazlı!
gezme, dolaşma, süslenme, giyinme, film az izle, müzik dinlemesen de olur, az internete bak, tv izle, çok yemek ye tek zevk bu!!
teyzemle annemden karar çıktı tek zevk yemek yemektir.!
farkında değiller herhalde beni yaşlı kızkardeşleri sandılar. ha bari bu kız biraz mutlu olsun diyeceklerine hiç bir şey zevkli değil ki yemekten başka...
genç olduğumu vurgulasam ne fayda.
_______________________
sürekli birşeyler yememi istiyor. ağzım boş durmasın. mide çok boş kalmaya gelmezmiş. oburluğun bahanesi. beni de kendilerine benzetecekler, emekli teyze havasına girdirecekler ya. annem kilolu diil de teyzem fena ve ben ona çekmişim bünyesel olaraktan.
meyve ye.
süt iç.
börek var ye.
çilek var ye.
sütlaç var ye.
kola var iç.
çay koyayım mı?
kahve yap.
helva kavurayım mı?
helva var ye.
bisküvi ye.
kraker ye.
cip alsanda yiyelim.
bir de odama kadar getirip ısrar ediyor, börek, sen seversin al ye. yemezsem hainim gözünde. bir de kalkıp odama kadar getirmiş. yıllardır çok az börek yerim. sadece yemek yiyerek hayattan tat alınmayacağını çoktan öğrendim. hem de yaşayarak. zamanında da beni böyle tıkındıra tıkındıra şişko olmuştum, kıyafetlerim olmazdı, yakışmazdı, yaşıtlarımdan geri kalırdım, üzülürdüm. ha böyle deyince ama artık yeni yetme olmadığımı, zaten bir yaştan sonra da anca yemekle mutlu olunabildiğini, boşvermem salıp gitmem gerektiğini iddia ediyor-lar.
yarım saate böyle bir yoklama.
asla ağzım boş kalmamalı. hepsini arka arkaya yiyip içsem sevinecekler.
umutsuz vaka yani. şimdiden kendimden vazgeçip, neymiş süs püs, güzellik falan, nasılsa evlenmiyorum, başka hobilerinde bir tadı yok, ye iç göt büyüt, sal gitsin...
böyle deyince de bu vazgeçmek miymiş yani? kendileri vazmı geçmişler!?? esas hayattan zevk alma yolunu bulmuşlar bana öğreteceklermiş. o da yemek yemek. başka bir şey mutluluk vermiyormuş. işte bana yorulmadan uğraşmadan kolay yolu gösteriyorlarmış, senelerce beni ne mutlu eder diye hobi vs bilmem ne ararmama gerek yokmuş artık! zaten hayatta başka ne varmış ki? önemsiz şeylermiş, yetersizmiş, gezme desen maliyetli, uğraşdur, giyinme desen aman üç günlük dünya da biraz temiz ütülü olsa yetermiş, moda ikonu mu olucanmış sanki, düğüne mi gidiliyomuş da hergün makyaj,saç, bunlar mutlu etmiyor kızımmış! yani ancak bir an. sonra fıs. boşa çaba, zaman kaybı ve masrafmış. en zevklisi yemek yemekmiş. işte..
bana da iyilik yaramıyormuş!!
sanırsın kendileri çok mutlu şimdi tıkınıyorlar diye. hep şikayet, hep eleştiri, herşeye herkese bir kusur, kabahat, hiçbişeyi beğenmezler, herşey yanlış, yarım, saçma, gereksiz, anlamsız.
hatta bazen iyice coşturup nefrete vardırırlar işi....
teyzemi o kadar bilemedim ama annem özellikle menapozdan sonra iyice kusurcu başı oldu, hatta hiçbirşeyi sevmiyor, hatta nefret ediyor. sürekli bir sinir ve nefret duygusuyla geziyor. bazen alçak dozda bazen yüksek.
yaşlanınca böyle mi oluyor insan?
_____________________________
konumuz gezi;
eğer evden başka bir yerde bulunacaksak yani. annem "ay başka bir yatakta da hiç uyuyamam"der durur, ama yatar yatmaz uyur, sabah da hiç uyuyamadığından şikayet eder. oysa i esas ben uyuyamadığım için nasıl da uyuduğunu bilmekteyimdir, ama kabul etmez. onca saat uyuyamayıp beş dakikalığına daldığımda, ya da kulaklıkla müzik dinlerken gözlerimi kapadığım sırada tuvalete giderken beni görmüşse o ara o anı beklemş gibi, ohhh nazlı mışıl mışıl uyuyor der. ona göre ben çok rahat bir insanımdır!!
hem yer değişikliğinden hem annemin horlamasından uyuyamamşımdır oysa, ayrı oda tutuuun. hııı olur, biz de para basıyoz! bi keresinde öyle denk geldi, ufacıktan birer kişilik iki oda kalmış karşılıklı minik otelde. o kadar huzursuz oldu ki ve beni de huzursuz etti ki geziden birşey anlamayayım diye uğraştı adeta. ha ben de de yaş o sıra kaç , siz sandınız ki 13- 15 falan, 28!!
bir turla gitmiştik, emekl hanım doluydu, onların emeklilik, torun torba muhabbetlerinden içim şişmişti, rehberle beraber biraz dolaşmıştık. tabi annem gene huzursuz zihinsel engelli nazlısını kaçırırlarsa ya! şeker vereyim deyin ben gelirim ha sizle! sonra da paylıyor beni niye bırakıp gitmişim onu, endişeden öldürmüşüm. hem o sıra bana yaşında 30a dayandı imaları çekiyor hem de 28 yaşında gezide rehberle beraber dolaşamayayım. annesiinin dibinden ayrılamayan, cici, ödlek bir kız ama birilerine bir yanlışını söyleyip öğretmek zorunda olan ve o sırada da fevkalade sinirli, canavarımsı bir yaratık olayım. sosyopatla psikopat arası.
bir de havlu mevzuu var. tur kısa diye taşımak istemedi illa. ne gerek varmış, yahu yaz günü. olsunmuş almazmış duş. başka zamanlar da böyle der bizi pişman ederdi. kırk yılda bir kızlar tatili yapalım der yanımıza havlu aldırmaz, otelin havlularından tiksinirdi. kriiiiiiz!
bu kez kendi almadı yanına havlu, ama ilk duş almak isteyen de kendi oldu. fakat odalar ayrı ya işte vodvil bşlıyor. iki dakka uzanamadım ki. tık tık kapı. kim o annem, havlum nerde benim nazlı? almadın ya anne. aa doğru, e sininkini ver bari. e ben ne kullanacam? e ben duş alayım da onu kullanırsın işte. iyi al. kapılar kapanır. annem geri döner, nazlıı kapını iyice kilitle ha! kimseye açma ha!! sor da öyle aç ha!! beyinsiz yeni yetme ben anlayamam ki bunu! bilemem ki. nazlıııı istersen gel beraber yatalım! yok artık anne! bebek miyim ben? aman sana da iyilik yaramıyor! korkarsın diye. niye korkayım aptal mıyım ödlek miyim. aman tamam. nazlıı bir şey olursa bana seslen ha.
15 dakika sıonra. ben sanıyorum ki annem duşa girdi, bana havluyu verecek, ter içindeyim bende duş almalıyım, ama beklemek durumundayım. kapı çalıyor tık tık. gidip açıyorum. hah annem benim açığımı yakaladı. işte aptal nazlı kapıyı hemen açtı ya kötü adamlar olsa?? otel emekli hanım dolu oysa!! herşeyden şikayet edip istekleri hiç bitmeyen orta yaşlı çoğu aprisli emekli kadınlar kapattı oteli. beni azarlamak için bi fırsat işte. açığımı yakaladı. işte aptalsın, tedbirsizsin, tek başına ah nazlı ne yapacaksın! böyle demiyor ama o manaya geliyor.
kapıyı açar açmaz bir hışımla niye hemen açıyorsun, ne dedim ben sor dedim ya başkası olsa nazlı??? offf anne!! kapının sesini duydum herhalde! inanmıyor ama. kendi duyamaz ben de duyamam ki! ne oldu. getirdiğimiz sabun nerede? temizlerimi bulamadım. odasına girip elimle koymuş gibi bulup veriyorum. hadi hemen gir de ben de bekliyorum. diyorum ama nafile uzattıkça uzatıyor. çıkarken kapını kilitle ha anne banyodayken hele! diye laf çakıyorum.
anca 1 saat sonra yorgunluktan mayıştıktan sonra getiriyor havluyu ıpıslak. benimkine de kurulanma denirse artık!
dediğine göre sabaha kadar uyuyamamış hiç. kualğı hep kirişteymiş, bu ne biçim organizasyonmuş, anne kızı ayırmışlar!! hiç diyorsa hep tam tersidir. neyse. beni sorgulamadan kızacam biliyor, ama rol yapamaz, ağzımı aramaya çalışıyor korkmuşmuyum. ama onun yerine uyuyup uyumadığımı soruyor. mışıl mışıl uyudum dedim ki hakikat bu, horlama yok, nazlı şu nerede bu nerede diye soran yok, hışır hışır poşet karıştırıp hiç bir şey bulamayıp sinir küpüne dönen yok. ama uyumak da kabahat! kendisi bir gram uyuyamazken ben nasıl uyumuşum böyle tek başıma..