6.06.2013

sen gitmezsen ben de gitmem

annem;
-hadi aysellere gidiyoruz
+aysel kim?

ben bütün arkadaşlarını ve onların arkadaşlarını tanıyamam ki.

-teyzenin komşusu yok mu?
+hı

ee bana ne ki? teyzene gidelim dese neyse, b,r de komşusuna mı gideceğim?

-hadi nazlıı, oyalanma! sen şimdi süslenmeden de çıkamazsın!

süslenmeden çıkmak en iyi ve kolayıymış. zaten süsleniyor muşum da ne oluyormuş? birini mi bulacakmışım? bazen böyle der. ya da kimin için süslendiğimi sorar.
demek ki hayatta herşeyi kendimiz dışında birileri için yapmalıyız. kendim için mesela iyi beslenmeliymişim. ama süslenmek boşa zaman kaybıymış. bazen böyle der.
zaten şimdiye kadar süslenmişim de ne olmuş?

ha bazen benim de sallama günlerim tutar. bir şey olur fazla özenmem, ya da üşengeçliğim tutar pek dikkat etmem.
ha o zaman da eleştirecek bir şey bulur. solgun göründüğümü söyler mesela.

hem beni bekletme çabuk hazırlan der, hem de para harcanmasın malzemelere, kıyafet okey de makyaj malzemesine masraf saçma! aa hem de makyajına özenmedin mi solgunsun

insalar ne acayip, bir hiç makyajla, süsle, bakımla alakası olmayan tipler var bir de aşırı fırapan tipler. giyimi kuşamı makyajı saçındaki özenden üç kişi nasiplenebilir.

annem hem süsümü fazla kaçırdığımı iddia eder beraber çıktığımızda, aslında o beklemekten sinirlendiği için. niye mi bekletiyorum bende. e hep son dakika çıkarır. hadi bilmem nere gidelim. iki dakikada hazır. pantolon değişir, saç taranır, belki parfüm sıkılır.

sonra da tepemde dikilip beni eleştirmeye, acele ettirmeye başlar.

iyi günüyse eleştirmek, tepende dikilmek yerine kandırma yoluna gider. aptal ya da çocuk kandırır gibi.

-böyle de gidebilirsin, böyle de güzelsin!

diyelim ki o gün sallamış olduğun gün, ha başka gün de oluyor öyle ya. gittiğimiz bir yerde, bir yerden geçerken ya da böyle güzel, alımlı, bakımlı vs bir genç hanım geçer görürse de beğenerek bakar. sonra da bana dönüp ne güzel değil mi der.

güzel elbet ama güzel görünmenin bir bedeli var. zaman, emek ve para harcamadan mümkün değil iyi-güzel-bakımlı-şık görünmek!!
ya bu yaşıma geldim sevgili kıskanır gibi durumlara düşürüyor beni. benim yanımda bir başka genç kızı, hanımı  neyse beğenerek hayranlıkla bakıyor, hatta iltifat ediyor.

annem de bazen şöyle bir özellik görüyorum, uzun zamandır yakından tanıdığı, fazlasıyla detaylarıyla bildiğiinsanlara toleransı, hayranlığı az biraz. ama daha az tanıdığı kimseler ilgisini çekiyor. bir çeşit merak gibi. hayranlıkla sohbet ediyor o kişiyi iyi tanımadığı, kusurlarını falan bilmediği için...
daha küçükken de farkederdim bunu. tuhaf gelirdi.

neyse tutturdu da aysele gideceğiz.
ben neden gidiyorum ki,  ev kızı gibi hem de akranım olmayan annem yaşındaki hanımlara ev ziyaretine.
daha küçükken de bizi sürüklerdi bazen. ama dersi bahane eder kurtulurduk çoğunlukla.
artık bahane görmüyor yapacağım herhangi bir işi.

hatırladım aysel teyzeyi. kötü biri sayılmaz ama dünyanın en klasik ve en sıkıcı insanlarından biri. bir keresinde teyzemlerdeyken gelmişti. o kadar da çok konuşuyor ki. önce bir saat dantela anlattı. bizimkiler de dinledi. dantel de yaptıkları yoktu ama kadın değişiklik geldi herhalde.
aha da sonra konu yıllar öncesine döndü. yaşlanınca insanlar çok mu fazla geçmişe dönük yaşıyor acaba??

ha bir de ben yanlarından ayrılmayayım istiyorlar. ellerimi dizimin üstüne koyup başımı bir omzuma doğru yatırıp geçmişe dalayım.

teyzemlerde bilgisayar da yok. bir bahane dışarı çıkmaya çalıştım, telefon çalıyor numarası yapıp mutfağa kaçtım tv yi açtım.

aaa kabalık ediyormuşum, niye sıkılmışım bile dedi annem. böyle yüzünde endişeli bir merakla mutfağa gelip. nereye kaybolmuşum? 100 metrekare evde nereye gidebileceksem?
pozcu'daydı evleri, demişim ki. niye ben ev kızı gibi hanım teyze muhabbetine gireceğim, akranlarım dışarda pozcuda sahildde ne bilem nerde? onlar mı akranımmış yaşıma göre davranayımmış biraz! ha ama bir şeyi savunayım bilmişlik taslıyorum ben ne bilecem ki dünkü çocuk.

her yaşın bir adabı varmış.

bıraksam beni hanım hanımcık şık şıkırdım ev kızı gibi giydirirler. böyle bir salaş tişört düşmanlığı var bizim kızlarda. eskimiş gibi çaputa para mı verilirmiş. kolu ağzı nerede belli değilmiş. hani şu bisiklet yaka dar klasik tişörtlerden alayımmış bari ille de tişörtse.

ama artık bluz yaşım gelmiş. bir yaştan sonra penye hani evde rahat da dışarda iyi durmuyormuş. sanırsın 70lik nineyim. hani gençtim. gençmişim de hani o kadar değil.


insanların yaşama, giyim kuşam alışkanlıklarının yaşa bağlanması ne saçma, ha tabi aslında şöyle kısıtlanarak değişmeli; yaş, evlimi bekar mı, anne mi değil mi, çalışıyor mu çalışmıyor mu, özel de mi kamuda mı, kilosuna göre...

yani değişik giyinme yaşın tabi annen müsade ederse , senin yerine kıyafet almaya kalkmazsa 15-22 yaş arası.
 yok hala öğrenciysen hadi bi 25.

neyse o gün offf deyip çıktım, pozcuda alışveriş yaptım. teyzeme geri döndüğümda hala eskilerden bahsediyorlardı.

töbe daha da görmek istemem o sıkıcı kadını. yakası pullu bisiklet yaka merserize bluzuyla oturup 1960ları dinleyemem. hani o yıllarda heyecanlı bir hayatları olmuş olsa, ne biliim çiçek çocuk olup bisikletle ülkeyi gezen, ne biliim vs olsalar neyse.

annem şimdi beni protestoda.
illa teyzemlerin komşusu aysel hanıma gideceğiz.

+ben niye geliyorum sen giiit.

ayrı gayrı gibi olmasınmış.
inada bindirdi artık, sen gelmezsen ben de gitmem diyor.
sıkılıyorum diyorum.
sıkııl.

hayır ya gitmiycem'!

----

ben bazen öğretmenim ya mesleğimi icra etmek istiyorum. bir fırsat yakalarsam çalışıyorum. ama dershanelerin durumu malum.

çalışmadığım dönemlerde daha çok böyle oluyor annem. herşeyi beraber yapmak istiyor.

ha çok iyi anlaşıp uyumlu olduğumuzdan mı hayır. bir kusur mutlaka bulur ve ben de laf yetiştirmeden duramam.

kendini ezdirmemeyi kendi öğretti.

hadi bilmem nereye gidelim, bilmem ney alalım, yatalım artık, uyuyalım artık, banyo yapalım bugün..
senkronize düşünüyor herşeyi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder