28.02.2013

sadede gel

doktora gideceğim geçende, annem de illa ben de geleyim diye tutturdu. kendi hastalanınca kendi için gitmiyor da, benim polikistik overimi merak ediyor.... bir endişe bir endişe... sanki verem çıkacam.. kist büyümüş işte abartı bir şey yok.
yok gelme dedim ne gerek var. ödlek tavuk muyum o kadar. korkuyorum sanıyor da. niye korkacaksam artık.
daha da giderken ben, 'unutma sakın haa' diyor.

 başlıyor saymaya. şöyle de böyle de öyle de. stresten olur muymuş? oturup neden ve hangi konularda strese girdiğimi anlatacakmışım. anne diyorum o kadın doğum uzmanı psikolog değil ki, ne gerek var uzatmaya. olsun ben anlatayımmış gene de. sonra ben hiç konuşamayacağım sanıyor, bunu da bana çok laf biliyorsun diyen kişi yapıyor yani ha! endişelenip bende geleceğim diyor.

unutma sakın ha. sanırsın kendi hissettiğim rahatsızlığı kendim anlatamayacağım! böyle durumlarda annem yapamayacağımı sandı hep. hani çok laf biliyordum dilim pabuç kadardı??

yıllar önce bir kere beraber gittik bu teşhis ilk konulduğunda. doktor karşısında beni susturup kendi anlattı. yok şöyle sorunlar yaşıyormuş, yok böyle. lafa giriyordum kesip kendi devam ediyordu. ben iyi anlatamıyormuşum, kısaca deyip geçiveriyormuşum, olmazmış öyle. o kadar da uzatıyor ki adam sıkılıyor artık. lafı sadede getirmeye çalışıyor ama nafile. bana dönüp soruyor mesele hop oradan annem atlıyor beni susturup kendi anlatacak.

garip bir sahneydi. annem bir endişe bir telaşla doktora benim yerime benim rahatsız olduğum şeyleri anlatıyor. doktor benimle konuşmak istedikçe ben muhatap değilmişim gibi annem atlıyordu lafa. hatta bir ara kendini bir kaptırdı ki, henüz aklına gelmemiş bir şey sorunca, ya da bilmediği, şaşırıp aynı soruyu sanki ben doktordan duyamazmışım gibi dönüp bana sorduydu.

tabi sabır sabır bir yere kadar. yabancıların karşısında da annesine karşı saygısız biri olmak istemiyorum ama dayanamıyordum yaa. sanırsın sağır dilsizim, zihinsel engelli falanım, ya da hiç Türkçe bilmeyen bir yabancıyım. susturup susturup kendi konuşuyor. doktor bana soruyor ama annem beni bastırıp kendi anlatmak istiyor. hani kendi hakkında bir bilgi falan edinmek için değil tamamen ben.

hatta sanki ben bunları hem de doktorla konuşmaya utanıyorum, kendi yaşamış da anlatıyor, ne dedi hatırlamıyorum sancımla ilgili, o kadar abartılı ki artık yalana varacak. (kızları içinde doğrusu en güçlü, cesaretli, atılganı, hatta belki pek çok konuda en güveniliri benim bence ama ona göre tam aksi sanki. bana neden güvenmiyorsun dediğimde bana sonsuz güvendiğini ama çok tecrubesiz olduğumu söyler.)

 sancılanmamı kendince böbreklerime bağlamış herhalde. hah bak dili uzun, gereksiz işler uzmanı kızı hasta çıktı, haa ondan böyle kişiliği... ay! bir ara bu sancılı durumdan nasıl vardıysa oralara, okuduğu yazı ve ya izlediği programlardan vardığı sonuç biyopsi olduydu!! alt tarafı bir kistcik. o kadar çok kadında olan birşey ki. üstelik ilaçla eriyecek kadar bir şey..


demişim ki sanki böbreklerim ağrıyor, sancı oraya giriyor. demedim hiç öyle bir şey, kendi kuruntusu. işte orada film koptu bende.

+"anne! ne böbreği yaa! böbreğim falan ağrımıyor benim!!"
-'senin gösterdiğin yerler böbrek ama nazlı!'
+"yumurtalık o! of! sana kalsa kistten beyin kanserine ulaşacağım"
-'iyi kendin anlat o zaman'
+"fırsat vermiyorsun ki!!"
-'utanırsın diye kızım' (utanınca yapılan hareketleri yaparak kısık sesle konuşuyor)
+"doktordan niye utanayım ya! hiç duymadığı görmediği bir şey mi??"
-'iyi kendin anlat o zaman anlatabilirsen'
+"neden anlatamayayım? geri zekalı mıyım? acaba hazır bir hastanedeyken bana test mi yapsalar? belki mankafayım falan da benim haberim yok bir tek sen anlayabiliyorsun."

annem o zamanlar bağırsak faaliyetlerime takmıştı, illa öğrenecek, her gün bana çıktın mı diye sorardı. daha eskiden beridir de sorardı. regl dönemlerimi falan da bilmek isterdi. zaten çok sancılı geçtiği için bilmemesi imkansızdı. bardak bardak sıcak içecekler, sıcak su torbaları, ayağımı sıcak su dolu leğene basmalar. acıyor tabi bana da iş masaj yapayım mı karnınaya bile vardı. bu yüzden herşeyimi bilir, ve hatta benden iyi bildiğini sanır. bir ay regl dönemim iyi geçti de bahsi geçmedi mi, tamam endişe! nazlı regl olmuyor, hamile olmayacağına göre kisti ameliyat gerektirecek, narkozdan kalkamayp terki diyar eyleyecek... kurgu böyle karanlık, biyopsiye vardığına göre...

annem bir konuya girerken hemen sadede gelemiyor (ayy ben de ona çekmişiiiim ^^) en önce tee bilmem ne zamanlara gidip, konunun başlangıcına falan varıp buraya kadar getirecek. ama o kadar uzatıyor ve detaya giriyor ki esas mesele unutuluyor bazen.

o zaman işte konu nasıl uzandıysa artık, haa doktor kilo alma, tuzdan şekerden uzak dur ki tansiyonun yükselmesine biraz olsun engel olsun falan gibi bir şeyler diyor. tabi yemekler annemden sorulur ya hemen savunmaya geçiyor annem. öyle yemek yaparmış, böyle yemek yaparmış. bir anda yemek tarifine giriştiydi de ben kesmek zorunda kalmıştım. ama kanıtlaması gerekirmiş zaten az tuzlu yemek yendiğine evde. yemiyorum zaten tuzlu demek yetersizmiş.

ben anlatamıyormuşum iyice...

böyle düşündüğünden hala endişeli ve şüpheli. tek başıma doktora gideceğim, derdimi anlatamayacağım ve yanlış anlayıp bir organımı falan alacaklar...artık annemin nasılsa karabasan fantezileri.

bu yersiz endişeleri yüzünden doktora ya annemden habersiz gider oldum, ya da tartışma çıkarmak zorunda kaldım. püskürtmeyi başardım..

ama dayanamıyor ki. ne kuruyorsa kafasında. ben yumurtalıklarımdan falan bahsedeceğime burnumdan mı bahsedeceğim acaba? kapının önünde ayakkabımı giyiyorum konuşup duruyor. şöyle de böyle de , sakın unutma ha bunu da de. de ki şöyle şöyle...
+"ay anne tamam yaa! benim sorunumu benden iyi biliyor gibisin. hani çok laf biliyordum"
-'sen çok kısa kestiriyorsun, olmaz ki öyle!! iyice anlat'

anneme kalsa tee 13 yaşında ilk regl olmaya başladığım dönemden itibaren anlatmaya başlamalıyım. özel hastaneymiş bana zaman ayırmak zorundaymış! iyice anlatayımmış. hazır bir doktora gitmişken her derdimi anlatıp aradan çıkarayım :))

... ha bir de benim yerime anlatıyordu ya, benden iyi hatırlıyor detayları. bir keresinde böyle olmuş bir keresinde şöyle olmuş.


neyse annemi atlatmayı başarıp gittim doktora. ciddi bir şey değil işte. gittiğim hastane biraz uzak eve, dolmuşla da gidip döndüğüm için bile uzadı zaman. ama anneme göre çok çabuk gidip dönmüşüm!!

kapıda bana ne çabuk döndün diyor. fazla bile sürdü. dolmuş o kadar yavaştı ki uykum bile geldi, göz kapaklarım inecekti neredeyse...

bu kadar çabuk döndüğüme göre çok korkunç bir şey olmalı üç ay ömrüm falan kalmıştır...tövbe yarabbim tövbe tövbeee..

-'noldu niye çabuk döndün' ya anlatamamışımdır ya salaklığımdan kalabalığı aşıp doktora bile ulaşamamışımdır. vah bana vah. gidiciyim ben!!

+"iki saat oldu anne daha ne olsun"
-'iyice anlatsaydın ha!! anlattın mı?'
+"off anne rüyalarımı da anlatayım bari, nasıl ağda yaptığımı da anlatayım mı?!"

daha devam ediyor sorguya. şöyle demiş miyim böyle demiş miyim. sinir küpüne çevirdi çevirecek beni yaa..

offffff!!
+"aa demedim hiç birini! kadın doğumcuya gidip burnum çok kaşınıyor neden acaba dedim . gerizekalıyım ne de olsa! derdimi anlatamam ki! ben var türkçe bilmemek hiç"
-'aman nazlı sen de, soruyoruz!!'
+"çok soruyorsun? neden doktora derdimi kendim anlatamayacağımı düşünüyorsun?"
-'anlatamıyorsun da ondan. geçende anlatamamıştın'
+"geçen dediğin 10 yıl oldu. anlatamamamın sebebi de senin sürekli beni susturup durmandı anne. susturup susturup kendin anlattın."

hiç hatırlamıyor ki... mesele orada benim derdime çare bulmak değil kendi endişelerinin yersizliğini ya da haklılığını kanıtlamaktı. bir konuda haklı çıksa aman sakın! unutmaz asla...

benim başım sık ağrır. ağrının çeşidine göre ansiklopedilerden, gazete, dergi ve tv'den öğrendiğiyle bana bir keresinde kendi teşhis koydu. migren. haklı çıktı. ve hiç unutmadı. yaa bir doktor kadar iyi teşhis koyabiliyormuş istese yaa...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder