annem -'hani bir pembe kazağın vardı yakası değişikti' diyor.
+"hangi kazak?"
-'pembe, yakası ilginç olan'
benim tüm kazaklarım pembe tonlarında olur zaten, hatta çoğu giysim. hatırlayamadım. ben hatırlayamadıkça annem hafiften sinirlenerek aynısını tekrarlıyor.
+"nasıl bir pembe? açık mı? koyu mu? düz örgü mü? kendinden desen mi var?"
-'açık pembe, çok seviyorum demiştin, çok giydin'
kesin "çok sevdim" demişimdir, yani kazak sevme sürem sınırlı benim sonsuz değil. bir kazağı sevdim diye 20 yıl giymem. sıkılırım. niye hep aynı şeyi giyeyim ki? annem öyledir de ondan. sevdiği giysinin ardından üzülür, onu anar, onun gibisini arar, bulamaz, hayıflanır.. aah o kazağım ah eskimeyeydi...
yani sevdim dedim ve o sene çok giydim diye artık onu sonsuza kadar giymekle görevliyim!
yani ben sandım ki 'niye onu artık giymiyorsun?' diyecek. yok demedi sırf hatırlamış, nereden aldığımı soruyor. ha yani sonunda hatırladım da kazağı. nereden aldım? hatırlamıyorum ve ne önemi vardı ki?
+"niye noldu ki"
-'hiiç merak ettim'
ha işte hafıza sınavı! arada bir böyle yapıverir annem, sanırım ki daha önce bir yerde bahsettim. sınav gibi yok yok quiz! birden bir giysimin nerede olduğunu, nereden kaça aldığımı, neden artık giymediğimi sorar. kazakla ilgili bilgi bekler. hani oradan şuna aldım şöyle yumuşaktı, şöyle güzeldi bilmem ne.
_______________________
sadece bir tane galiba başka renkte kazağım var. tarçın rengi.
geçende onu giydim. ha bir de bu var. ev giyimi, dışarı giyimi derdi. oysa ki bu konuyu işlemiştik. ama tarih tekerrür etti.
-'niye giydin onu dışarda giyerdin' diye otomatik tepki verdi.
böyle bir kapışmamız var.
hayır alışverişi de pek sever, bana da ben istemesem de aldırır. ama onun deyimiyle kıymet bilmek adı altında giydirmemeye bakar. kendine de alır yeniler. ama onlar kenarda bekler. eskimesin diye..
hani çok giydiğiniz bir giysiye alışırsınız, bir rahat gelir çünkü sünmüştür, bollaşınca daha bi rahat olur falan ya öyle bir alışkanlık. hem beğenerek alır hem de sonra bir giyip şikayete başlar. rahat değilmiş, kolunu kıpırdatamamış, ayağını vurmuş. bu gibi bahanelerle eskileri giymeye devam eder.
ben hemen giymek isterim. eskiden ben de annemi dinler aynı şekilde bakardım. sonra fark ettim ki zaman geçiyor, yeniler dolapta beklemede bense onlar eskimesin diye eskilerleyim. e biz niye aldık bu yenileri ki?? biz eskirken o bez, deri, yün parçaları eskimiş çok mu?
bu ayrımdan vazgeçtim annemi de vazgeçirmeye çalışıyorum ama huylu huyundan vazgeçer mi.
anlatınca böyle
-'hıı haklısın aslında. giy sen tabi gençsin'
+"annem sen de giy."
dolaplar annemin giymediği, ona göre giyemediği yeni sandalet, ayakkabı, bot, ceket dolu. bir heves uğruna alındılar, satın alma, sahip olma duygusunu giderdikten sonra beklemeye kaldılar.
arada bir ben ısrar ediyorum da giyiyor.
+"ama bu eskimiş anne, bu yıpranmış şeyle mi gezeceksin? hani gören de alamıyor sanacak" diye..
__________
hani alırsın ama fazla giyecek bir yer bulamazsın ya bazı şeyleri. annem onları da sorgular..
bilmem ney neyi niye giymiyormuşum diye.
bazı sorduklarını ama giye giye eskitmişimdir ama gene de sorar niye artık giymiyor muşum işte hani seviyordummuş??
____________
bazen de bu konuşmaları unutuyor gene başa sarıyor
-'evde giymeseydin onu' diye
+"nerede giyeyim ki? zamanımın çoğu evde geçerken? sevdiğim yeni giysilerimi ne zaman giyeyim anne"
-'sen de hep aynı şeyi söylüyorsun!'
+"sen de hep aynı şeyi söylüyorsun anne. bunları daha önce de defalarca konuşmamıza rağmen"
-'eskir diye'
+"ay eskisin parçalansın, makinada lime lime olsun! zaman geçiyooor! sonra yok kiloluyum yakışmaz, yok yaşım geçti yakışmaz.. bir sürü sebep bir sürü bahane. ben ne zaman renkli renkli giyineceğim? alacam, dolapta bekleyecek dışarıyı..."
-'o da doğru ya'
hayret hak verdi...
ama demeden duramıyor en yenileri eskimesin diye sadece dışarıda giyeceğim ama az giydiklerimi de niye giymiyorum?????
valla var ya sırf bu düşünceye uyduğum için alıp da dolapta kalan, unutulan, yer bulunmayan giysiler var..
tee 1998 den kalma. bir de çok dolapta bekleyen şeylerin içine sığamamak diye birşey var. annemde öyle bir sorun pek olmadığı için bunu anlamıyor..
taa okuldayken aldığım bir ceketi soruyor. niye giymiyormuşum hiç. hani bir de şey var yaşanmış uzun yıllar olunca, bir de eski kuşak olunca zaman kavramı farklı oluyor. 5 yıllık eski değil hala yeni. belki 10 yıllık eski sayılır..
dolapta dura dura vintage olacak bazı parçalar.
niye giymiyorum?
+"sığmıyorum ki içine anne! sana uydum aman eskimesin dışarda giyeyim dedim bak olmuyor üstüme"
-'yaa, kilo almışsın o zaman! halbuki o kadar da eski değildi o'
+"2005 te almıştım herhalde"
-'hıı işte! eski değilmiş. ne ki 2005.'
+"7 sene!"
giysen bir türlü giymesen bir türlü..
hem bana son moda bir şeyler aldırıyor hem de sonra dolapta beklesin dışarda giyersin diyor.
+"moda eskisi gibi değil annem, o da fast food gibi fast fashion, çok hızlı değişiyor, seneye giyilir mi bakalım bu" diyorum.
inanmıyor fast fashion terimine ben uydurmuşum yaa..
+"ee ucuz ucuz modeller yapacaklar hem de seneleeeerce giyilecek öyle mi. hani zaten istesen de öyle çook giyemiyorsun yamuluyor ya. nası kazanacaklar çok para. hem ucuz hem eskimiyor hem modası geçmiyor?"
-'hıı doğru valla'
bazen de kendinin gençken giydiklerinden bahseder, hani o zaman diktirilirmiş, kimsede aynısından olmazmış.
-'keşke saklasaymışım da sen giyerdin'
dolaba son moda giysi doldurum annemin tayyörlerini giyerdim....
bir gün de dolapta kalıyor evde giymezsem deyince 'olsun, vintage olur' diyor.
+"o uyduruk markadan vintage mı olur acaba? hani çok büyük marka olsa, ya da özel dikim olsa, çok iyi bir kumaş olsa neyse de"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder