27.08.2012

ayy ne tatlı bebek değil mi - bu kız evlenmeyecek mi (inception'ın keşfi (zihne fikir ekme))

bizim evde annem dört sendrom yaşadı geçti (emin değil).
birincisi "ayy ne tatlı bebek değil mi nazlııı?? insanın içinden bir tane yapası geliyor dii mii??" sendromu, ikincisi "nazlı evlenemeyecek mi?" sendromu. üçüncüsü  "kıskanç koca sendromu. dördüncüsü "üzülme hala umut var, zaman var, birisi çıkar karşına" sendromu.

krizi, paronoyası mı deseydim daha uygun kelimeler olurdu acaba?
şimdi ilk ve ikincisine değineceğim. üçüncüsünü, dördüncüsünü o bir sonraki postta yazacağım.

parantez başı.
 hala bazen denemekle beraber artık gülerek yutmadığımı ifade ettiğim için yapamıyor pek, ama denemekten, benim boş bulunmamı kollamaktan, beklemekten vazgeçmiyor.

okuldan mezun olduğum yıllarda geçiyor olay, gece, iç mekan, karakterler tv karşısında popolarını yaymış oturuyor.

 annem, tv de bir bebek-çocuk görünce  "ayy ne tatlı bebek değil mi nazlııı?? insanın içinden bir tane yapası geliyor dii mii??" diyor. bu bir kalıp, aynı şekilde tekrarlanan.
Pinned Image
klasik bir durumu gerçekleştirmediğim için, hani üniversite son sınıfta nişanlanır, mezun olup çocuk askerden dönünce evlenirler ya, hatta askerliğin bitmesini beklemezler, annem bir telaşa düşmüştü. güya bana da belli etmeyecek, ama mümkün mü iyi bir oyuncu değil ve benim yaşımı da göz önüne almıyor.. aynı çocuk yaşlarda beslediğim balık ya da civciv öldüğünde yaptığı gibi mimikler, davranışlar, bakışlar, küçük yalanlar. anladığımı sezdiği anda uzun zaman inkar ediyor, çok etkilenirim diye korkuyor sonradan ona göre o gizlediği şeyi güya ben hazmettikten sonra açıklıyor gerçek duygusunu. sanki ben zavallıyım. çocukken iki zırladım diye, geçen zamanın farkında değil ki...

korkmuş, kabuslar görmüş ve uykuları kaçmış, kalkmış (bir nedeni de bunun menepoz ama kabul etmiyor) gece yarıları. sabahlara kadar uyuyamamış, sigaralar içilmiş. her sabah uyandığımda aynı yüz ifadesi işte bahsettiğim. bu kız evlenmeyecek mi diye. sanırsın rüyamda koca bulup sabaha müjdeyi vereceğim.. aslında umduğu ya da hayal ettiği, beklediği kendinden gizlediğim ve evlenme planları yaptığım sevgilimi nihayet açıklamam, hem de bir sabah uyanır uyanmaz daha çişimi bile etmeden... fos çıkınca hayalleri uykusuzluk daha çok, ta ki bana çözülene anlatana dek....
hayatımda biri varsa gizlemem, çünkü bu kötüdür, bizim bu konularda gizlimiz yoktur. ama çok da anlatmam. hani biri va, var gibi falan derim. ya da yok, bitti. sorunlu birşey olduysa biraz.. başka değil.

tabi gerçekleri görmektense annem benim gizli bir ilişkim olduğunu farz etmek işine geliyor, korkularını yenmesi için. ama yok, gerçek bu! bir de iyice sorgulamaz mı, sanırsın var ama benim haberim yok!!

annem modern anne olduğu için baskı yapmaya hak görmezmiş evlen, torun ver diye. onun yerine telkin yoluna gider. ha ben de bilmem kaç yıllık kızı bunu hiiiiç anlamayacağım. her seferinde neden aptalım? hayır aptal olsam da küplere biner ha!..

telkin 1; her konuyu evliliğe vardırmak. aklınız durur.

telkin 2; ne kadar tanıdığım arkadaş (karşı cins) varsa anlattırmak, (nasıl biri, kişiliği, tipi, mesleği, ailesi, davranışları...) böylece ağzımdan laf alacak.

telkin 3; sanki var olan bir şeyi gizlermişim, şimdiye kadar gizlemişim gibi, eğer birinden biraz fazla bahsettiysem es kaza, bıyık altından gülerek (kendince öyle) hoşlandığımı sanmakla kalmamak, ima etmek, olmadı açıkça sormak. istediği cevabı alamıyorsa alıncaya kadar.
 telkin 4: aklına düşürmek, fikri uyandırmak, annelik hissi yaratmaya çalışmak. (iyi ya da şefkatli bir davranışı gördü mü 'ayy nazlı senden çok iyi anne olur bence' diyerek..)
telkin 5; acındırma yolu.
"gerçekten gerçekten mi?" "gözlerime bak?" hem de ısrarla sormak (yoo sadece yemi yutacağımı sanmıyor, aynı zamanda o fikri zihnime ekeceğini sanıyor. annem inception'ı christopher nolan'dan önce keşfetti! naber chris??!).

hem nasıl ısrar hoşlanacaksan da halin kalmaz, soğursun çocuktan....ama eğer fazla (ona göre) inkar edersem, fazla tepki gösterirsem (gene ona göre, sanki fazla tepkimi görmemiş gibi) şöyle deyip insanı çıldırtır (bu işi iyi biliyor, ama burada esas olan tepkini yükseltmek değil, sen bilirsin diye rest çekmek);
bıyık altından güldüğünü düşünerek oysa bundan çok belli eder duygusunu hıhıı yakaladım seni, ya da ben şimdi aklına düşürürüm der gibi; "niye aşırı tepki gösteriyorsun nazlı bakiim?? hı??"

 bu dialog bebek olayındaki gibi gece başlamıyor, sabah tuvalete sıkışık kalkmışım sorguya çekiliyorum "dün bilmem kimden ne çok bahsettin öyle".

anneler sizi tanır, zaaflarınızı, açıklarınızı bilir, yakalamaya çalışır :)) kimisi yemez...


buna benzeyen diyaloglar hatta ne kadar tanıdığın erkek cinsi ahbabın varsa tekrarlandı o yıl...

 her sene bir teknik geliştiriyor annem^^
bir gün patlattı ve 'anne baskı yapmam kızıma diye hava atıyorsun ama yapıyorsun? bu sorgulamalar, telkinler vs bu anlama gelmiyor sadece. ben anlamam mı sanıyorsun gerçekten?? o kadar mı aptal sanıyorsun beni, o kadar mı gizli işlerim var? yok işet yok yok yok! sani sanki ben yalnız yaşlanmak istiyorum da! ' gibi bişeyler deyince. bir süre vazgeçti bu teknikten yenisini geliştirinceye kadar.

bu yenisini de 'hani sanki ben istemem de, yalnız yaşlanmak isterim' lafından ilham almış.. bu kez de evlenmeyi çooook istiyorum, o kadar zavallıca çok istiyor ve aptal divaneler gibi acı çekiyorum, başka birşeyler yapamıyorum, düşünemiyorum (kpss den iyi puan çekememek, acımdan çalışamıyorum kii ! ya) ki acınacak halde gözü kararmış, kendine hakim olamayan gerzek bir berduşum!
işte bu kez de tanıdığım her erkek olan arkadaşımı damat adayı gibi görmeye başladı. onları bana anlattırarak tanımaya  ve damat olup olamayacaklarını anlamaya çalıştı.. ölçtü biçti, tarttı.. neredeyse şu yabancı sitcomlardaki gibi eksiler-artılar tabloları yaptı.

içlerinden önce birine kafayı taktı, hani ben beyin özürlü bi zavallıyım ya neredeyse gidip çocukla konuşup ortada özel birşeyin molekülü yokken, benimle evlenmesini teklif edecek. şununla şöyle bununla böyle olur diye planlar yapıyor. bu arada laflarıma aldırmayıp zavallı kızını da ikna ediyor güya... bana tanıdığı kadarıyla adamları bir bir övüyor, kayırıyor, iyi özelliklerini abartıp kötülerini 'hoş görülebilir şeyler' gözüyle bakıyor, bakmamı istiyordu.

bir arkadaşım işsizdi mesela. annem kendini öyle bir kaptırmış ki, kendini ikna etmeye çalışıyor ki (işsiz damadı ne bana ne kendine yakıştırır ama hazmetmeye çalışıyor kendince.), sonunda olmazsa bilmem nerdeki kiralık evi satıp verirmişiz iş kurarmış!!

 "yeter ki benle evlensin! vayyyy ezik nazlıı, anca rüşvet verince evlenilir bununla! " diye tepki gösterince kendine geldi. (o an için)

adamın o sıra sevgilisi olduğunu öğrenmişse zavallı kızına öğüt veriyor; 'kızım hayat acımasız, insanlar özellikle kızlar acımasız, fazla acımadan maraz doğar. sen de acıma seviyorsan aldırma, ayır ikisini!!'... birinden birini sevmem gerektiğini düşünüyor ya da beni tutanın adamların sevgilisi olduğunu sanıyor herhalde.

çok eskiden bana ilgisi olan, başka bir arkadaşım da yeni nişanlanmıştı, ama öyle kıza aşık falan değil yani yuva kurmak için ideal eş-anne olarak gördüğü için, (annem bunları nasıl öğrenmişti?? ben demedim?? bilemedim fbi ile çalışıp profil çıkarıyor ama katil değil damat profili!! keh keh) ve yıllardır süren ilişkilerine, kızın sevgisi ve cefakar, fedakarlığına kapılarak.
bu kez annem yeni bir teknik taktik uyguladı. hani bebek deyip annelik duygularımı uyandırmaya çalışmak gibi. yazıkmış çocuğa, çok çok iyi bir insanmış, eli yüzü düzgünmüş, ailesi memur kökenliymiş, işi de fena değilmiş, benden de hala hoşlanıyormuşmuş ama yazzzıııkmış işte onun da kaderi buymuş; aşık olmadığı, tam tipi olmayan bir kızla evlenmek. vah vaaah mutlu olamazmış ki böyle evliliği sürdürse bile...

güya ben bu numarayı yutacağım (numara denemekten vazgeçmez annem, er geç yutacağımı sanır oysa büyüdükçe akıllanıyorum ama o hala beni 14 yaşımdaki kerizliğimle hatırlıyor ağlamışım ya) acıyacağım, çocuk bana hala aşık sanacağım ve devreye girip prensi kurtaracağım!!!
'anne o aşık olmadığı, tam tipi olmayan biriyle evlenmesin diye ben mi aşık olmadığım ve tam tipim olmayan biriyle evleneyim? kendimi feda edeyim??' dedim. oltaya gelmem ben hanııım hanım!! :))

(birine karşı o tür duygularım olmadığını ya da artık kalmadığını annem bir türlü anlayamıyor. ona göre ergenken hoşlandığım çocuğa bile aşığım hala, olabilirmiş yani??)

hayır desen de kendi düşüncelerine, planlarına o kadar dalar ki o arada duymaz bile... illa sinir krizivari bir şey geçirtecek.. ama dozunu bilmezsen hııı? 'seni seni seniiii, hadi hadi!' olursun, illa kendi telkiniyle asla baskı değil ha! beni birine aşık edebilir, madem evlenmemin tek şartı bu, bunun üzerine de çok oynadı... öve öve bitiremediği bir adam vardı bir arkadaşımın arkadaşı. aklı sıra annem zihnime ekecek o tohumu! oysa o dışardan İstanbul beyefendisi gibi görünen adam kız arkadaşlarını döven zavallı bir hödük! anca bunu söyleyince sustu.


en son illa baskıcı olmakla suçlanacak... ama baskı yapmıyordu canııım... en alındığı şey bu!

ancak ben 'anne onu sevmem, onunla sevişmem mümkün değil! düşünemem bile! ıyyy! şu duvara bile daha çok his beslerim! hani evliliğin temeli sevgi-aşk olmalıydı? hani? bunu savunurdun yana yana! noldu!?? hani bu hayat benimdi, hani eşlerini insanın kendi seçmeliydi! başkalarının fikriyle, ısrarıyla olmazdı? kimsenin hakkı yoktu buna? noldu? sen resmen beni mutsuz evliliğe sürüklüyorsun, mecburmuşum gibi davranıyorsun, hadi karşı tarafında olumlu bakacağını farz edelim.. hem sırf anne olmak için sevmediğim biriyle mi evleneceğim? ben mutsuzken adam da çocuk da ne olacak?? mutluluk oyunu mu oynayayım? toplumun kuralları yüzünden hiçe sayılmış bir insan daha... ona buna bak nazlı evlendi, bak bebeği de oldu, yani normal bir insan ve iç organları çalışıyor kanıtı mı sunmalıyız?? feda olayım bunun için. aman etraf ne der?? onların düşüncesi için yaşayayım. benim ne değerim var ki.. sırf bir bebek sveyim diye nelere katlanayım ben??sen resmen beni zorluyorsun, baskı yapıyorsun bana? '

the end. yapmadığını iddia ediyor çünkü..

diyeceksiniz ki niye anlatıyorsun arkadaşlarını o zaman? giderek daha az konuşur oldum o ayrı, ama neden ben hep dinleyen olayım? ben konuşarak deşarj olmayayımmı? evde iki yabancı mı olalım? bir şekilde zamanla bahsediliyor birşeyler, paylaşmak istiyorsun...

aa burada bebek krizine vardık. eş zamanlı gitti bu teknik e çünkü bağlantılı...

o sıralar annem evlenmem için annelik duygusuna ihtiyacım olduğunu düşünmüş olacak ki her tv de, yolda, sokakta..vs her ortamda bir bebek-çocuk görünce  "ayy ne tatlı bebek değil mi nazlııı?? insanın içinden bir tane yapası geliyor dii mii??" dedi.!!! ona göre zavallı nazlı ancak zihnine bebek ve iyi adam fikri tohumları ekilir, aklına düşürülürse evlenir. aslında aklında hiç yoktur bu gibi düşünceler... ayyyy anne!! 

hala denemiyor, yeni taktikler bulmuyor değil... ama vereceğim cevaplardan çekiniyor. "e anne bu canavarı sen yarattın!!" diyorum bu gibi durumlarda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder