11.07.2021

piknik travması _ katılıp kalmak _ ablama göre çok komik anılar

 yazlık maceraları deyince harika bir anım daha hortladı. 
ablamlar, dünürler ve teyzem de var. sağ olsun dünyanın en harika ablası bana hatırlattı.

annem her zaman sıcaklanır. artık tansiyonu yüksek olduğundan mıdır, vücut ısısı yüksek olduğundan mıdır bilmem. kışları da fazla üşümez. ama üşüdüğünü hissetmediği içinde soğuk almaya çok yatkındır. herkes kalın giyinir annem daha ince giyinir. dikkat et üşütürsün sırtın tutulur desem de iyilik yaramadığından anca beni azarlar.
çok üşümediği için de kendisini üstün görüyor o da ayrı bir konu. kendisi prenses de biz ise zavallı marabalar.
gerçi alakasız zamanlarda da üşüyesi tutar. o kadar mantıksızca ki aklın şaşar. bir ağustos ayı, Mersin'de yazlıkta, gece nasıl olduysa açık bıraktığımız ufak pencereden rüzgar esti diye üşümüş, kendi üstüne battaniye alımış, benim de üstüme örtmüş. gece burada hava sıcaklığı çok değişmiyor, gece-gündüz arası taş çatlasa 7-10 derece falan fark oluyor. yani gündüz 39 ise gece anca 29 olur ve rutubetten fazla hissedersin.
mesela kışın da üşümez annem; hatta üşümeye karşıdır. hala her sabah kavga ederek çıkıyoruz. şu yaşıma geldim giyeceğim şeyi giymem için annemi ikna etmem gerekiyor. bazen kabanıma yapışıyor çekiyor ben giyerken; sıcakmış fazla gelirmiş. fazla gelirse çıkarırım, üşürsem giyerim!!! bu pratik davranışı neden sergileyemeyeyim????????
bütün kış beni kalın giyinmekten alıkoymak için savaş veriyor annem. senle ben aynı insan değiliz. benim tansiyonum düşüktür mesela, ben çabuk üşürüm. hatta zırt pırt üşütürüm. ama beyni bunu idrak edemiyor. annemde empati yoksunluğu ve kendi sözünün geçmesi saplantısı var. ne zaman annemin aklına uyup da o incelikte-kalınlıukta giysem ya üstüm ince gelir üşütürüm ya üstüm kalın gelir terlemekten helak olur belki de tutulur bir yerlerim. asla algımız hissiyatımız senkronize değil ama bunu kıt beyni almaz, diretir. kendi istediği olsun da bedeli ne olursa olsun!
defalarca annem yüzünden hasta oldum ama defalarca.
kışın kalın giyinmeyeyim diye yırtınan annem, mevsim geçişlerinde de bir ayrı savaş verir, mevsim ceketlerimden nefret ettiği için. annem her türlü havadan nefret edip şikayet eder zaten şu yaşına kadar bir gün bile istediği gibi bir hava olmamıştır!
yazın da kalın giydirmek için uğraşıyor. kendisi de çok sıcaklanıp terlemesine rağmen!! gömlek hatta hırka giydirmeye çalışır temmuz ağustosta. ama tut ki işe gidiyorum ya da klimalı bir ortama. o zaman da ince giydirmek için diretir. aşırı klimalı ortamda ya boynum tutulur ya başım ağrır. buna rağmen annem anlamışsa klimalı bir yerde vakit geçireceğim, muhakkak uğraşır ki en ince kıyafetimi giyeyim ve asla yanıma gömlek şal falan almayayım.
kontrol etmek istiyor mesele bu. yoksa başımın boynumun ağrımasından zevk mi alıyor. memnun ol işte aynı senin gibi zırt pırt başım boynum ağrıyor!!

bir yaz enişten 5 yıldızlı otelde bize de yer ayarlamıştı, 4 gece kalınıyor 5 gündüz. annem bavuluna tee 1990lardan kalma anorak yani içi büflonlı şişme ve sentetik şeylerden bir yelek almıştı. Marmaris'in sıcağında!!!!!!!!!!!!!!!! sokaklarda dolaşırken bana onu giydirmek için o kadar çaba sarf ediyor ki gezdiğinden bir şey anlamıyor. esas mesele de zevk almamak galiba ve benim de zevk almamam. Marmaris'e gittik gezdik güzel vakit geçirdik ve eğlendik olmasın, herşeyin hem kendine hem bana zıkkım olmasından acayip zevk alıyor!!
insanların özellikle de benim ama ablamın değil asla ona kıyamaz ben tartışmaya başlarsam beni ablamın moralini bozmakla suçlar hiç hakkımız yokmuş! e sen benimkini bozuyorsun hakkın var yani????????????
 kıyaslamadan da hoşlanmaz. çünkü onun beyninde ablamla ben ke kendisi eşit haklara ve önemlere sahip değiliz asla.
hava belki 40 derece annem anorak yelek giydirmek için benimle münakaşa ediyor. rüzgar esiyormuş sırtım tutulacakmış benim iyiliğim içinmişmiş!! 
herşeyi kendisi yönetmek karar vermek kontrol etmek istiyor bahanesi de her zaman iyiliğin için. hani keten gömlek falan sırtıma verse bir mantığı var ama naylon ve içi dolgulu bir yeleği yaz günü giymek için gerçekten hasta manyak gerizekalı ve ya başka bir bok olmak gerek. üstelik o kadar eski ve kötü bir yelek ki birisine versen alıp da giymez, resmen çöp.
annemin amacı sadece geziyi bana zıkkım edip kendisinin gençliğinde övündüğü gibi güzel anılarımın olmamasını sağlamak da değil, sadece huzursuz etmek de değil, fotoğraflarda bok gibi çıkmamı istiyor ki kendi gençlik fotoğraflarından daha çirkin görüneyim???????
...............................
hemen övünmelere de geçer; çocukken dedemler iyi para kazanırmış, çok da bonkörmüş, bu yüzden evden en besleyici en lüks gıdalar asla eksik olmazmış. çok iyi beslenmişler çocukken. dedemler çok da aktif çok da sosyallermiş. annem övünlemelere doyamaz. asla da düşünmez ben bu koşulları çocuklarıma sağlayabildim mi diye?????? hani aç açıkta kalmadık asla ama o annemin çocukluğundaki bolluk bereket lüks ve sosyallikten özellikle eser yoktu.
mesela ben hayatımda hiç pikniğe gitmedim ama annem hala gittiği piknikleri anlatmaktan zevk alır. ben bunları piniğe götürmedim hiç asla demez kendi kendine. sen söylersen de hain nankör kötü evlatsın. başına geleni kabullenip susacak ve annenin senden çok daha üstün haklara sahip olduğunu kabullenip beklentini düşürecek razı olacaksın.
sen annen gibi prenses değilsin.

PİKNİK TRAVMASI
bir kere orta sondayken ablamla benim ortak arkadaşımız da yandaki sitede oturuyordu. buluşunca sitenin bahçesinde çimlere oturmuştuk. piknik gibi bir şeyi ilk defa orada yaşadım ben. tabi ki annem içine sıçtı. annem bayılır benim güzel olabilecek anılarımın içine sıçmaya.

arkadaşımızın annesi yere serip oturmamız için bir örtü vermiş, serip oturduk, 13-15 yaşındakiler ne konuşur işte, konuşup gülüşüyoruz. annesi kurabiye yapmış onu da vermişti. biz de evden meyve götürmüştük. kirazdı hatta. bir süre sonra yerken içelim diye babası bize fanta getirip bıraktı. adam yanımıza bile oturmadı fantayı verdi bir şeyler dedi gitti.
annem, hasta ruhlu olduğu için, aklını sapıklıkla bozmuş, hani insan biraz endişe eder şüphe eder ama anneminkisi ufacık bir şeyden kabus senaryosu yazmak. balkondan bizi gözetliyormuş. adamı görünce kan beynine sıçramış. 30 saniye bile kalmamıştır adam ama anneme göre adam sapık ve kızlarının bekaretini çalacak!!!
aradan beş dakika geçmemiştir annem bir sinir bir hışımla yanımıza gelip bizi azarlaya azarlaya kaldırdı eve götürdü. yol boyunca da kafasında senaryolar kurmuş, çılgına dönmüş. madem izledin adamın fanta verip gittiğini gördün. anneme göre fanta ilaçlı adam bizi kaçırıp amımızı sikecek!! sonra ne yapacak annem????????? 
süper bir kafa! yani yanında kendi kızı da varken ilaçlıyor mu bizi? belki onu da sikiyormuş ne belli. belki suç ortağıymış?
aklında hala annemin çok sapık fikirler senaryolar dolaşır durur hiç bir kaza veya cinayetle ilgili değil sepsi seks, tecavüz, am ve sikle ilgili!!!
bir de harika düşüncesine göre biz tecavüze uğrarsak kendinin ne yapacağı daha önemli! bizim ne yaşadığımız ruh ve beden sağlığımız değil kendisinin ne yapacağı, kendisinin hayatının mahvolacağından endişeli daha çok.
bir gün diyor ki böyle sapık fikirleri ayyuka çıkmışken keşke oğlum olsaydı. keşke en azından  biriniz erkek olsaydınız da endişem daha az olsaydı.
oysa böyle sapıklıklarla ilgili konu açıldığı zaman en akla gelmeyecek kadar açık kelimelerle en çirkin halleriyle derdi ki; erkek çocuklarını da götlerinden sikiyorlar, sanki tecavüz edilmiyor mu oğlan çocuklarına.
bunu söylediğinde de biz o kadar küçüktük ki seks nedir sevişmek nedir tecavüz nedir bilmiyorduk bile. sağ olsun annemin bize sesk sevişmek sikişmekle falan ilgili verdiği ilk bilgi tecavüzlerde erkeklerin siklerini göte sokması!!
zaten anneme göre kork, nefret et erkeklerden de seksten de. ama eşşek gibi de evlenip hem de sevmediğin hatta beğenmediğin bile bir adamla elalem evlenmedi demesin diye eşşek gibi de ama istemeyerek yat adamla.
evet annem zevkin keyif almanın mutluluğun her halinden her versiyonundan nefffffret ediyor.
aslında herhalde hak etmediğimizi düşünüyor. kendileri boşandığından beri tüm dünyaya küs ve nefret içinde; o zamandan beri keyfi ve mutluluğu yasaklamış gibi hepimize ama en çok kendine ve bana. ablacığıma kıyamıyor!
yani yediğin güzel çıkmış karpuzdan bile nefret ederek zıkkım ederek ye. 
karpuz seçtirmiştik birine bir gün. eve getirdik o kadar güzel çıktı ki anlatamam. içi kıpkırmızı, kütürrrrtt diye yarıldı. ama yerken bu güzellikten bile keyif almaktan hoşlanmıyor kadın.
sadece kendine zıkkım etmek yetmiyor, çekirdeklerine küfrederek yiyor ama sen aldırmıyorsa işte buna gıcık oluyor. deliriyor. illa çatıp neşeni kaçıracak keyfini bozacak illa. dayanamıyor etrafındakiler mutluysa.
ama tut ki o gün sen keyifsizsin sen şikayetçisin sen huysuzsun. aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa buna hiç hakkın yok!!! asabımı bozuyorsun!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!

kendinin her zaman huzur bozan meymenetsiz kaprisli ve dırdırcı olduğunu hiç düşünmüyor, o hep haklı ama.

kırk yılda bir canım künefe çekmişti, ünlüoğlu!na gittik. ama benim istediğim dediğim oldu yapıldı ya bu anneme acayip battı. çünkü ablam demiş ki has künefeye gidelim ben demişim ki ünlüoğlu daha iyi ve yeri daha güzel. ben kimim ki neyim ki benim dediğim oluyor.
her zaman da tatlı seven yiyen biri değilim ben, hızlı kilo aldığım için irademi törpüledim, belki senede 2 kere 3 kere yiyorsam o kadar. ama o bile bana zehir-i zıkkım olsun. ne yani "orospu kaltak amı sikilirken zevk alan kaltak amcıklar gibi künefe yerken zevk alıp" mutlu mu olacağım????????????????
tırnak içindeki kısım annemin tabiridir, her şeye gülen mutlu olan keyif alan kimselere taktığı sıfat tamlaması.
çünkü sadece kendinin mutluluğuna ve benim mutluluğuma karşı değil tüm dünya hayattan nefret etsin mutlu olmasın. ama ablamın azıcık hakkı var ya o ilk göz ağrısı.
şimdi böyle bir durumda çatacak yer arar annem, tut ki bana bulaşmayı başaramadı; ya garsonlara çatar ya başka bir müşteriye! gerçekten böyle çok münakaşa çıkarıp bana zıkkım etmişliği var yediğim içtiğim şeyi!!
onu da tut ki başaramadı kendine sarar. nasıl mutsuz huzursuz olacak nasıl zevk yerine nefret alacak.... o zaman da muhakkak başına tatsız bir kaza gelip öfkelenecek! mesela su döker, dondurma damlatır ve bundan o kadar nefret eder ki tüm o saatleri bok gibi geçirir ve geçirtir ve saatler sonra yatıştığında ise çok memnundur. yaşasın bu günü de bok gibi geçirdim bu anımızı da bok gibi geçirmeyi sağladım yaşasın nazlı asla mutlu olmayacak dondurma yerken bile zıkkım olacak!!!!!!!!!! herhalde içinden böyle diyor. 
neyse künefe yediğimiz gün ise, çatalını yere düşürdü. belki de bilinç altı onu yere atmasına sebep olmuştur. çünkü mutlu bir anda mutsuz bir şey çıkartmaktan acayip hoşlanıyor. favori evladının en güzel günü tabir edilen düğününde bile kavga çıkartmak için yer aradı, yırtındı resmen. çatacak kavga çıkaracak onlarca konu buldu ama başarılı olamadı! birileri ya engel oldu bastırdı teselli etti ya da umursamadı.
huzursuzluk çıkarmasına mani olunması da annemin nefret ettiği birşey. teselli edilmesi, şikayetine çare bulunup sorunun giderilmesinden de nefret eder. her türlü yatıştırılmak teselli edilmek engellenmek onun için nefret kaynağı. mesela ona kalsa ablamın düğününde onlarca kavga çıkacak herkes birbirine küsecek hatta düğün erken bitirilecek ya da iptal olacaktı. tutturamadığı için ablamın düğününü pek hatırlamıyor bile. çok yoğun duygular içinde olduğu içinmişmiş.
bir de kendine maşa bulması vardır, kendisi çıkaramıyorsa bir sorun maşasının çıkartmasını sağlamak için onu manipüle eder. ablamın düğünündeki maşası da bendim ama yemedim. acayip nefret etti benden o gün ve eve dönerken benimle garip bir münakaşa çıkartmıştı. acayip kusurlar bulmuş bende. kusurlar abidesiyim, baştan ayağa hatayım iğrenç bir varlığım. giydiklerimi eleştirdi saçımı makyajımı yediğimi içtiğimi konuştuğumu danslarımı her şeyim ama aklınıza gelebilecek her özelliğim berbat çirkin kötü kusurlu yanlış!!!!!!!!!!!!!!!!!
mesela dans etmesem, masamda surat asıp otursam kendisi gibi döner bana der ki suratsızsın uyumsuzsun huzur kaçırıyorsun! kendisinin yaptığı aynen bu ama asla suratsız huzur kaçıran ve uyumsuz bir nsan olmadığını düşünüyor!! neşe ve mutluluk mu saçıyon yani????????????????? en azından huzur bozmuyormuş!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!! hahahahah . sen her zaman her durum ve her ortamda huzur bozarsın. hiç bir zaman bir kere bile kaçırmadın!
sonra ben de yaşadığımız her böyle aktivitede ne yapıp tartışma falan çıkarttığını sıraladım. sen kendini kusursuz sanma yani eğer ben kusurlar abidesiysem senden almışım bu özelliğimi!!

------
neyse ya künefe yerken çatalını düşürdü ve o bir saati bize zıkkım etti. düşsün yeni temiz çatal istenir değil mi. ama huzursuz olacak ya. bütün bir saat söylendi kusur aradı sıraladı durdu. böyle anlarda da çok garip aldırmayıp geçiştirip umursamaz ve devam edersen de sinir olur bana, anneme katılırsam da sinir olur bana ve eleştirir. ne yapayım peki anneciğim söyle! aldırma al sana yeni çatal desem gene suçluyum, haklısın benim de tadım kaçtı kalkıp gidelim desem gene suçlu.
söyle yapmam gerekiyor memnuniyetsiz bir şekilde yemek. yani ben de huuzursuz ve tatsız oldum ama bir kere sipariş ettik bıraıp gidilmez ayıp olur, memnuniyetsizce ve hiç keyif almadan yemeye mecbur olduğumuz için yiyeceğiz. ve sonra günlerce o günün ne kadar berbat olduğunu ve künefenin zıkkım olduğunu hiç keyif alamadığımızı, hatta mutsuzluktan künefenin tadını dahi alamadığımızı sayıklayarak konuşacağız.
sonsuz mutsuzluk ve keyifsizlik hakim olsun ruhuma yani, bırak sevmeyi sevilmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi falan en temel ihtiyaç olan gıda alımı ve uykudan bile yeterince verim ve keyif alamayyaım istiyor.

--------------------------
ABLAMA GÖRE KOMİK ANILAR

nerden başlayıp gene bilinç akışıyla yazıp nerelere geldim yaa.

neyse yazlıktayız, ablam ve eniştem, ablamın kaynanası ve teyzem var. hava çok sıcak. annemin her zaman çok sıcaklandığından ve neredeyse hiç üşümediğinden konu açılmış. tabi annem gururlanıyor şişiniyor. üşümemek anneme göre üstün bir özellik ve asaletinin simgelerinden.
övünmelere başlıyor tabi çocukken ne kadar iyi beslendiğinden ne kadar aktif ve sosyal olduğundan, her hafta sonu yaylalara pikniklere gittiklerinden, ağaçlara tepelere, kalelere tırmanan çok güçlü bir insan olduğundan bahsediyro. tabi çöküş evliliğiyle başlıyor. 
çünkü babam dedem kadar zengin değil. diyeceksiniz ki bilmiyor muydu evlenirken kocasının gelirini. bilmez olur mu? aynı okulda öğretmenlerdi! kendi seçti kendi evlendi ama gene kabahat başkalarında. anneannemle dedem başka biriyle evlendirmek istemişler, ticaretle uğraşan bir adammış ama annem çirkin bulmuş ve inat etmiş. illa kendi dediği olacak ya. tamam ama sonunda kendi değil başkaları kabahatlidir hep.
babam dedemler gibi aktif çevresi geniş ve sosyal bir adam da değilmiş. daha içe dönük bir tip. diyeceksiniz ki annen bilmiyor muydu huyunu babanın? ya bilmez olur mu? aynı okulda yıllarca çalışmış öğretmenler!!!
anneme göre güya babamla evlenmesinin suçlusu dedemin başkasıyla evlendirmek istemesi. aşırı tutucu ve baskııcı biri de değilmiş, yani annemin kendi bulduğuyla değil de babamla evlenmesine mani olmamasından belli.
anneme göre bütün mutsuzlukları babamla evliliğinden sonra başlamış. önce mutlu ve özgüvenli genç bir kadınken evlilikten sonra hayatı mahvolmuş. bunları o esnada anlatmıyor ama her zamanki anlatımlarından derliyorum şu anda.
hatta anneme göre sağlığı bile evliliğinden sonra başlamış. iki öğretmen aşırı dar gelirli olmasalar gerek değil mi. ama babam gururlu olduğu için dedemin maddi desteğini hiç istememiş. kabul etmemiş. anneme göre bu da hayatının mahvolması için bir sebep işte.
tabi ki anneme göre bütün belli başlı hastalıklarıııııııı; 
----------wait for it-------- 
bu konu açıldığı ve böyle benzer bir ifadeyle anlatmaya başladığında ablam gülerek cümlesini tamamlar annesinin. ablama komik geliyor, zira kendisiyle ilgili olmadığından emin. benimle alakalı olması ise ablamı hiç bozmuyor hatta memnun bile oluyor herhalde.
-------------------- 
bu kısmı ablam da varda senkronize söylerler, öyle hayal edin;
2. çocuktan sonra başlamış. ben yani.

---- bunu söylemeye bayılır annem, ablamsa duymaya. çok komik ve eğlenceli geliyor!

************************************
zaten ablama benim bütün anlattığım ve beraber yaşadığımız anlar, hatıraların %99'u komik anılar ona göre. çünkü gayet farkında ve çok da işine geldiği için annemin iki kızına eşit davranmaması, ablamı kayırıp beni sürekli eleştirmesi, azarlaması, kusur araması.
nasılsa ucunun kendisine dokunmadığını bildiği için, bu anılaırn hiç birini kötü olarak kaydetmemiş kafasına. huzursuzluktan kendini korumak için bu kalkanı giymiş; benimle alakalı değil, bana değil nazlıı'ya kızıyor nasılsa.

****
bu yüzden ablama sorsanız harikaya yakın bir çocukluk geçirmiştir, güzelce anıları vardır, bazı eksikler olsa da baba figürü gibi.

mesela ablam künefe yediğimiz günü hiç huzursuz hatırlamaz. çünkü gözüyle görse kulağıyla duysa bile annemin huzursuz huysuzluklarını, bir perde çekmiş ve kendine işlememesini sağlamış. kendisiyle değil benimle alakalı olduğuna kanaat getirip hiç bir zaman üstüne alınmamayı başarmış.
çünkü niye eğer kendisi de alınır üzülürse annesi hemen fark edip yavrusunu teselli edip, demiştir ki 'sana kızmıyorum yavrum' ya da 'sen üzülme yavrum', belki 'sana demiyorum yavrum'.
oo iyi o zaman. bana demiyorsa bana kızmıyorsa neden üzüleyim, huzursuz olayım, neden nazlı mutsuz olmuş diye ben de mi mutsuz olacağım yani???????????

bu yüzden ablam beni hayatında bir kere bile annesine karşı savunmamıştır. neden annesiyle arasına çomak soksun ki_???????????????

------

neyse balkonda ailecek oturmuşuz annemin hiç üşümemesiyle ilgili övünmelerini dinlemekteyiz. annem kış günü bile üşümezmiş. Mersin'de üşünür müymüş ayol hahahahah!! Ankara'da bile pek üşümüyormuşmuş.
evet bu yüzden her mevsim geçişi defalarca üşütür ve ya bir yerleri tutulur. ama nasılsa ablam ovmak ya da memnun etmek zorunda değil o zaman umurunda olması da gerekmiyor.

hatta diyor annem "bir ara kış günü pencereler açık bile yatardım, şubat ayında!!" 

evet menapoza girmeye başlamıştı o yıllarda. o kadar hararet basıyordu ki aniden. kendini balkonlara atıyordu ilk başlarda. sonra kendi başına balkona çıkıp serinlemesi ve hararetini dindirmesi yetmez oldu. sadece kendi penceresinin açık bırakarak uyuması da yetmedi!!
ha farkında olmadan bu yüzden bronşit olduğu olay da var ama ders almadı hiç gene aynı şeyleri yaptı.

ve asla empati kuramadığı için sanki bizde 48-50 yaşında menopozlu kadınlarmışız gibi bizim de kalın giyinmemize izin vermez, üzerimden çeke çeke hırkaları alır atardı kenara.
o 2-3 yılda defalarca soğuk algınlığı yaşadım ama bir kere bile kendini suçlu hissetmedi. sen ince giydirden ben üşüyorum işte dememe bile aldırmadı. kendi istediği kararı olsun yeter, bedeli ne olursa olsundu.
hatta ben de sayesinde gribal enfeksiyon atlattım kaç kere sırf soğuk alma da değil. sürekli üşümekten bünyem zayıf düşmüş demek ki. ama elbette suçlusu bendim ve kalın giyinip terlediğim ve üstümde kuruduğu için zayıf düşüp hastalanmıştım ve iğrenç bir varlık olduğum için kesin ben ellerimi de yıkamıyorumdurmuş!!!

ne kadar hararet basıyorsa artık annemi; bütün kış bir kere bile soba yaktırtmadı, benim üşümeme de hiiiiiiiiiiiç aldırmadı, ablam demek fazla üşümüyormuş ki o üşüse ehemmiyet gösterirdi. bütün kış kapı pencere açık sobasız oturtup bir de kalın kazak giymeme müsaade etmedi. gizlice giy mi diyorsunuz? hemen anlayıp müdahale eder çıkarttırana kadar tepende başının etini yer, sırf çenesini kapatıp gitsin diye yaparsın dediğini.
o kadar üşürdüm ki, başım ağrır, adet sancılarım dayanılmaz ağrırdı. defalarca soğuk aldım ateşler içinde yattım.
sen yanıyorsan evde bikiniyle gez niye biz de aynısını yapacağız?? ama annem başka insanın hele kendi doğurduğunun kendinden farklı olmasına dayanamaz.
gece yatarken de sobayla yatılamaz tabi yasak!!! hatta en kalın yorgan bile yasak. üşüye üşüye içinde büzüşerek yorganın uyumaya çalışırsın.
sonunda bizi de bronşit etmeyi başardı. eğer sadece ben olsaydım ablam sağlam kalsaydı asla umursamaz devam ederdi. ama ablamda yataklara düşünce anca beynine dank etti. ki doktorun kalın giyinin sıcak bir şey için ayağınıza gece sıcak su torbası alın falan demesine de sinir olduudu.
annem tabi kendisini suçlu hissetmemek ve göstermemek için hemen suçu bize atıp doktora dünyanın en mantıklı en şahane annesi rolünü kesmişti. anneme göre biz atlet giymiyorduk işte içimizden!!!!!!!!!!!1 anne sözü dinlemiyorduk hep ondan!! okulda da dikkat etmiyorduk demek ki. ama her an her yerde yanımızda olamazdı ki!!!!!!11
demek ilerde büyüyüp evlenince falan ne olacaktı bize? kendisi olmasa asla hayatta kalamayacak kıt beyinlilikte aciz varlıklardık. doktora çoğul konuşuyor tabi ama asıl aklından geçen sadece benim. ablam mükemmel bir varlık ve o benim yüzümden hasta olmuştur ben bulaştırmışımdır kesin.
kesin ablamın canına kast edecek kötülükte biri olduğum için ablacığım da hasta olmuştur.

---
hani zaten anneme göre ablamın üreyememesi de benim suçum!!!!!!!!!!!!!! evet evet. 20 yıldan fazladır evliler ama çocukları olmadı!! benim suçum elbette kimin olacak??????? yani ablamın yeterince yumurtasının olmaması, eniştemin tesadüf bu ya yeterince canlı sperminin kalmamış olması sebep değil. ya da erken evlendiler diye annemin yıllarca torun istemediği için ablamı etkileyerek korunmasını sağlamasına katkısının olması da değil suçlu. benim elbette!!
çünkü 1992'de ablamla şakalaşırken karnına öyle bir tekme atmışım kiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiii.
doktoruna da beraber gitmiştik ciddi ciddi bunu sormuştu. adam o yüzden olamaz dese de annem ikna olmadı asla. ablamın ürememesi benim suçum olarak kaldı o kıt beyninde.

ben de 12 yaşında o kadar çelimsiz ufak bir şeydim ki. dünyayı yesem kilo almazdım. ablam beni kucaklayıp taşıyabilirdi bile. benim tekmemden ne olacak. ama anneme göre bende hulk gücünde bir kuvvet ve nefret vardı ve 20 sene sonrasını planladığım için ablama bilerek tekme atıp yumurtalıklarının bozulmasına sebep oldum!!!!!!!!!!!!!!!!

********************

_ katılıp kalmak _ 

haa ablam da ben de bronşit olmadan hemen önce beni kötürüm etmeye çalışması var annemin bir de.

o kadar ateş basıyordu ki annemi kış günü bile terlemek yanmaktaydı. soba yakılmaz kalın giyilmez ve pencereler açık kalırdı. bir gece o kadar yanarak terleyerek uyanmış ki, sinsice kalkıp bizim odamıza girmiş ve şubatın ortasında penceremizi açıp öyle yatmış.
kendisi sıcaklanıyorsa bizde sıcaklanıyoruzdur elbette!
ne hakkımız var zaten farklı olmaya.

sabah bir uyandım, kımıldayamıyorum. öyle ağrılarım var ki her yerimde.


işte balkonda konuşurken ablamın aklına bu komik anı da geldi!!!!!!!!!!! hahah diyor annem hiç üşümez hep yanar, hatta bir gün kışın bizim penceremizi açmıştı da nazlı hastalanmıştı, ne kadar komikti! hahahahahahahahahah.

evet evet ciddiyim. ablam katıla katıla gülüyor. çok komik bir anıymış!!

yaaa ne kadar komik bir anı. 

sabah annem sesleniyor azarlayarak tabi "kalkın artık kahvaltı edeceğiz" diye. anneme göre ablam dünyanın en hayırlı evladı olduğu için hemen uyanır ve fırlayıp yanına gider. anneme göre sabah uyanır uyanmaz kalkılır ve kahvaltı edilir, başka bir ihtiyaç olamaz! olmaz!o-la-maz!! öyle tuvalete gitmek, el yüz yıkamak olamaz. önce kahvaltı edilir sonra tuvalete gidilir. ama benim geliyor! gelemez. yanlış!!! hiç kendisine çekmemişim kendisi gibi mükemmel olamamışım!!!
41 yaşıma girdiğim şu sene bile annem ne idrak edebilmiş ne kabul edebilmiş, yataktan uyanır uyanmaz zınk diye kalkamam, kalkarsam başım döner tüm gün. kalkınca da ilk iş tıkınmaya değil işemeye gitmem gerek. ama anneme göre yanlış işte. tek ve en doğru kendisi. mesela mutfağa geçince de ilk iş su içmek değil. yanlış! önce çok çok yiyeceksin sonra üstüne içeceksin su.

neyse işte. annem seslendikçe tekrarladıkça sinirleniyor. kalkamıyorum ki. o kadar ağrım var o kadar katılaşmışım ki, kalkamıyorum yataktan.
anneme göre andavallı geri zekalı aynı babası!!! nefret ettiği adamdan neden 2 çocuk yapar ki insan? sorsan da dünyanın en mantıklı en bilinçli insanı ama korunmayı bilememiş!!! madem 1 tane yaptın çocuk iyice büyüyene ve evlilikten emin olana kadar bekle de öyle peydahla 2. yi. o kadar bilinçlisin de niye bunu düşünemedin?????? hem istemeye istemeye yatacaksın adamla hem de istemeyerek doğuracaksın 2. yi ama asla memnun olmayıp bir ömür 2. suçlayacak ve babasına benzetip gıcık olacaksın.

ablama diyorum ki her yerim çok ağrıyor kalkamıyorum. bel bel bakıyor. uyku sersemliğinden değil anası gibi bencillikten beyin idrak yolları tıkanmış. adeta içinden e bana ne bundan diyor. aşırı ilgili ve sevecen bir abladır. bir kere bile annesine karşı beni savunmamış bunun yanında benim başıma gelen tatsız bir olaya da müdahale etmemiş umursamamıştır. 
anca bel bel bakar ve belli ki içinden "of gene başıma iş çıktı, ben uğraşmak zorunda mıyım falan" diye geçirir.
lan kalkıp bir baksana bir endişelensene ne oldu buna diye. hiiç öyle aval aval bakıyor, anlamıyor, yanıma bile uğramadan mutfağa gidiyor. orada gebersem mesela hiç haberi olmayacak kaldı ki sonradan suçluluk da hissetmez. geberiyorum deseydi der.
nasılsa annesi ona kızmayacak, kardeşinle biraz ilgilen demeyecek, ya da hiç ilgilenmiyorsun kardeşinle de demeyecek. ama mutfak çağrısına hemen yetişmezse belki biraz hayal kırıklığına uğrar, iyisi mi nazlı'yı gebermelerde bırakıp gideyim.

gidince de dememiş ki nazlı kötü, ağrıyor her yerim diyor. diyememiş. enayi enayi oturup tıkınmaya başlamış. annem de gittikçe sinirleniyor. içinden diyordur ki; bak ilk göz ağrım evladım ne kadar düzgün ne kadar hayırlı hemen gelip yemeye başladı, bu uykucu andavallı hala kıçını kaldıramadı, aynı boktan babasına benziyor!! falan.

sanmayın ki endişeleniyor ne oldu bu kıza diye. ne olduğunu anlayınca bile endişelenmek yerine öfke nöbeti geçirdi.
bir hışım bir sinirle odaya girdi bağıra çağıra beni azarlıyor; niye kalkmıyormuşum da okula geç kalacakmışım da, o bizim için bir saat erken uyanıp uykusundan fedakarlık etmiş de bize beslenelim diye kahvaltı hazırlamış da bak ablam ne kadar hızlıymış da hemen kalkıp gelmiş de ben hala yatıyormuşum da aynı babam gibiymişim aynı andavallılıktaymışımda ne kadar bencilmişim de annemin de çayı buz gibi olmuş da nefret edermiş de soğuk çay içmekten de benim yüzümden döküp yenisini doldurmak zorunda kalacakmış da benim yüzümden araya gidecekmiş de masraf olacakmış da kendisi biz beslenelim diye ne kadar uğraşıyormuş da ne kadar çalışıp yoruluyormuş da hiç bilmiyormuşum da hiç vicdanım yokmuş da bizim için annem kendini paralıyor demiyormuşum da ne kadar yoruluyormuş işte bir de eve gelince bizimle uğraşıyormuş da ne kadar yıpranıyormuş ben heiç bilmiyromuşum da okula da geç kalacakmışım da diyeceklermiş kia nnesi hazırlayamadı mı bunu annesini suçlayacaklarmış da ben de demzmişim tabi ben andavallıyım da annem benim için ne kadar yıpranıyor ama ben hiç anlamayan bencil biriyim de hiç kıymet bilmeyen bencil nankör yavaş biriyimişim de kalkıp yemiyor kıymet bilmiyormuşum da ne kadar ağırmışım da andavallıymışım da ne kadar bilmem neymişim de hadi artık kalkıp mutfağa gelecekmişşim de benim yüzümden ablacığım da okula geç kalacakmış da laf edeceklermiş de benim yüzümden ablam azar işitip üzülecekmiş de....

tabi hiç suratıma bakıp ne kadar acı çektiğimi fark etmiyor.
tabi ki hiç ağrıyor kalkamıyorum diye ağlamamı fark etmiyor. anca azarlıyor anca aşağılıyor anca suçluyor.
o bencillik gözünü o kadar kör etmiş ki orada son nefesimi veriyor olsam o beni azarlamaya devam eder.

daha da azarlayıp çekip gidiyor hadi çabuk kalk!! diye emir vererek. koridorda da söylenmelerine devam ediyor. hiç duymadı bile beni.

tabi ki annesinin süper evladı ablam y-tıkınmakta kıçını kaldırıp ne gelip bakıyor ne de annesine 'her yerim aprıyor demişti' diyor. öyle bel bel oturup tıkınıyor anca. hatta muhtemelen annesinin çenesinden sıkıldığı için içinden beni suçluyordur nazlı yüzünden annemin dırdırını dinliyorum diye.


ABLAMA GÖRE BU ÇOK KOMİK BİR ANI.

balkonda konu açtığında diyor ki kahkahalarla gülerek " annem çok sıcaklandığı için bizim pencereyi de açmış gece. hahahahahahahahahahahahahahahahah nazlı'da sabaha bir uyandı her yeri tutulmuş ağrıyor. hahahahahahahaha" ne kadar komikti değil mi nazlı? diyor bir de yavşak yavşak.

-- " ya çok komikti. ben ağrıdan katılıp kalmış kımıldayamıyorum ağrıdan ağlıyorum. sen anneme buna bişey oldu bile demeyip anca tıkınıyorsun. annem de ne oldu diyeceğine yüzüme bile bakmadan ne diyorum bile dinlemeden beni azarlayıp duruyor. sonra sen geliyorsun tepeme kahkahalarla gülerken bana annem beni azarlamaya devam ediyor. " gerçekten çok komik bir anı!!!!1

bir de ailede bir salaklık var.  bencil anılarının gerçek yüzünü söyleyince şok yaşar ve üzüleceklerine bunu fark etmediklerini kızar sinirlenir ve seni suçlayacak bir şey ararlar.
ya da nasıl fark etmemişim hayret falan diyeceğine sen iyi anlatamamışsın demek diyor.

yüzüme bakmadığın ve dinlemediğin için anlamamışsındır. yumurta kokusuna o kadar konsantre olmuş ki tıkınmaktan geri kalacağına orada beni ağrılar içinde bıraktı. bir de anne gidip çok ağrıyormuş bir bak falan bile demiyorsun. sonra da gülüyorsun ben göz yaşları içindeyken.

---
aynen öyle oldu. annem paylayıp paylayıp çekip gitti, sanıyor ki ben uykuculuktan kalkmıyorum. hasta mı oldu diye bile düşünmüyor. anca ne kadar bencil kötü ve hayırsız bir evlat olduğumu düşünerek yürüyor. o anda gebersem gene kendilerini suçlamazdı bunlar.

bir süre sonra bir sinirle tekrar odama gelip iyice yaklaşınca annnca anlıyor biraz. ama azarlamaya devam ederken bir yandan beni çekiştirmeye çalışıyor. ben bağırıp inleyince bir yandan ağlarken ablam kenarda elinde tostuyla sırıtıp bunu  KOMİK BİR ANI olarak kaydediyor beynine.

kendi başına gelen tatsız şeylerin komik bulunmasından da hiç hoşlanmaz. hatta o kadar da önemli değil bulunmasından da. en sevdiği tokası kaybolduğunda bile yenisini alırız dememe acayip kırılıp bir hafta küsmüştü. lan ben orada taş kesilmişim sen gülmüşsün tokaya mı küsüyorsun. ama onun tokası daha önemli!!!!????????* bunda sorgulayacak ne var!!!!!!!!!!


hem beni azarlıyor ayyynı boktan babama çekmişim de sabah sabah geç kalmalarına sebep olacakmışım da hem de sabah sabah anamı üzüyormuşum da.. hem de kaldırmaya çalışıyor çekerek. ben ancak tüm gücümle çığlıklar atıp bağırıp ağlayınca yani resmen feryat edince anca duralayıp kalıyor!!! ancak yarım saatte idrak edebildi kıt beyni benim acılar içinde olduğumu!

diyeceksiniz ki çok üzülmüş ağlamıştır. ne ağlaması üzülmesi. anca azarladı durdu anca suçladı durdu.
diyeceksiniz ki çok korkmuş hemen ambulans çağırmıştır. nerdee nefret eder hastanede doktordan. hastaneye gideceğine orada gebermemi izlemeyi tercih eder!

ben feryat figan bağırınca anca birazcık anladı, hem söylenerek hem el kol sallayarak gidip  iğneci bir komşuyu çağırıp hiç gerçek tıbbi bilgi almadan bana kas gevşetici iğne yaptırtıp okula gönderdi. hala söylenerek.

kendi yüzünden olduğunu dahi düşünmedi. hiiiiiiç kendini suçlamadı. taa ki bir kaç hafta sonra açık pencereler yüzünden ablam da ben de üşütüp bronşit oluncaya ve balgamlı balgamlı öksürüp antibiyotik almak zorunda kalıncaya kadar. sadece ben o hale gelmiş olsam bu kadar umursamayacaktır yine de.

diyeceksiniz ki ha o zaman iyi doktora götürdü sizi. HAYIR. götürmedi nefffffffret ediyor hastanelerden. üstelik babamdan dolayı sağlık sigortamız da oluyor. anne baba öğretmen yani bizde sağlık sigortalarından faydalanıyoruz. ama götürmedi. yerine tanıdık bir eczacıya durumu tarif edip ondan ilaç alıp içirdi.

söylenerek elbette.

ama ablama göre bak ne kadar komik bir anı benim katılıp ağrılar içinde kalmam da iğneci kadının iğne yapması!!!!!!!!!!
yanlış yere gelse sakat bile kalınabilir ölünebilir bile ama yine de çok komik bir anı hahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahahaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahahahahahaahahahahahahahahahahahaha















10.07.2021

hala yaşıyorum ve hayır evlenmedim _ şahane yazlık maceraları

 canım hiç yazmak istemedi bir şey. zira zaten pandemiden dolayı eve tıkılıp kaldık ve ekran başına da hapsolduk. ne zaman var ne enerji kaldı. 
boktan hayatımı ve travmalarımı yazmaktan usandım.
bir de derler ya ne yaparsan yap 30'undan sonra annene benzersin diye. ben de annemin boktan anılarını milyon kere anlattığı gibi bir de yazmaktan usanmıştım. annem de her anlatışında aynı nefret aynı kin aynı stresi yaşayarak anlatır, hem şikayet eder hem aslında bundan büyük haz alır.
ben de konuşmak yerine - çünkü dinleyen bir Allah'ın kulu yok, ama kendilerini sosuz sabır hak verme ve dikkatle dinlesin Nazlı - yazıyordum.
ama yazıp rahatlayacağıma daha şiştiğimi fark ettim. yazdıkça o boktan anılara geri dönüp sinirlenir olmuştum.
pandemi ve karantinalar nasıl geçti dersiniz.
BOK GİBİ BOK!
pandemi endişesi bir yana, karantina sıkıntıları, online eğitimin stresi yoğunluğu, tepemde annemin bitmek bilmez eleştiri, istek ve kaprisleri. özellikle 'tam kapanma' dönemleri cehenneme döndü.
sağ olsun annesine göre dünyanın en iyi evladı, en iyi niyetli en vicdanlı kişisi ablam da pek destek oldu!
hiç ortada görünmeyerek!!
sanki öyle bir insan yok, hiç olmadı.
tabi anneciği asssla kızmadı biricik gözbebeği ilk göz ağrısı yavrusuna. çok işi varmış, çok yoğunmuş zahir.
ama ben online ders için odama kapandığımda defalarca söylememe rağmen arsızca defalarca dersimi bölüp odama dalıp kapris yapmışlığı çok.
anneme göre onu ihmal ediyorum!!! okulun tamamen kapalı olmadığına internet üzerinden ders vermek zorunda olduğuma bir türlü ikna olamadı.
bir türlü idrak edemedi. defalarca pişkin pişkin odama dalıp büyük şoklar ve endişeler içinde kiminle konuştuğumu sordu?!!!!!!!


yani bana hem der ki hiç arkadaşın çevren yok, insanlarla iletişimin iyi değil, koca bulamıyorsun bulamazsın. hem de birisiyle konuşmamdan acayip rahatsız olur. ablamla bile konuşmama sinir oluyor. susturmak konuşmayı bitirmek için yırtınıyor. 

sadece kendi hizmetinde olayım. kendi istediklerini yapayım. kendisini memnun mutlu etmek için yırtınayım. sadece kendiyle konuşayım. sadece ona zaman ayırayım başka hiç bir hayatım olmasın. ne iş ne özel. hatta uyumasam da geceleri annemin yanında beklesem uyanır da canı eski boktan anılarını anlatmak ister diye.
ama her nasılsa sadece annemle görüşüp konuşup başka bir bok yapmamama rağmen arkadaşlarım çevrem olsun????????????

bir online ders sırasında konuşa konuşa odama girip pişkince bir de yatağıma uzandı, o kadar da pişkin ki bir de elinde pof pof içtiği sigarasıyla.
yani bana o kadar değer vermiyor o kadar saygı duymuyor ki bırak online dersi bölmeyi sigarayı solumam da bile sakınca yok. 
ne yani annem yaşlanır hastalanır sağlığıyla oynarken ben mutlu mesut ve sağlıklı mı olayım değil mi?

nasıl ki beraber doktora gittiğimizde benim rahatsızlığımı hafif bulursa ya da hiç bir şeyim yoksa isyan ediyor???????? sanırsın kendinden 30 yaş küçük kızı değil, akranı yaşlı emekli kocasıyım, beraber yaşlanıp hastalanıp gebereceğiz.

sanki ben karantinalardan falan büyük zevk alıyormuşum gibi bir de şikayetler kaprisler.... zaten normal bir günde hatta süper iyi bir günde bile bitmeyen istekleri kaprisleri şikayetleri vardır, gelin bir de berisini siz düşünün.
bir kaç sene evvel eniştem 5 yıldızlı otelde rezervasyon yapmış bize de; Marmaris'te. annem kaldığımız 4 gece 5 gündüz boyunca şikayet etti bir şeylerden mütemadiyen kapris. asla memnun olmaz asla. ve senin de mutlu olmana tahammülü yok. sen de mutusz huzursuz memnuniyetsiz ve rahatsız ol!!

aaaa ama ablacığım değil haa. ablamı asla kastetmez. ben. ben de kendisi gibi mütemadiyen mutsuz huzursuz rahatsız memnuniyetsiz olayım. yüzümün gülmesine tahammülü yok kadının. azıcık mutlıu olsam bozacak bir şey arayıp bulur. bana çatamazsa, bozamazsa moralimi - zira bu davranışlara bazen iyice kabuk bağlıyorum deli oluyor deli, kenarda asık suratla oturmamı bekler- tut ki oldu o zaman da bana meymenetsizsin der!! _ o zaman da gider garsonlara çatar kavga ve huzursuzluk çıkarır.

güzel bir anının içine sıçmazsa rahat edemez.

------------------------------


neyse günümüzün harika koşulları ve anılarına döneyim.

geçen sene karantina bittikten sonra yaz aylarında ablacığımın geldiğini yazmış mıydım??????
nasılsa anneciği hoş görür, hiç kızmaz. o kadar emin ve umursamaz ki, yüzsüzlüğün bencilliğin dibi. gittikçe anasına benziyor. eskiden gene biraz daha düşünceli davranmaya çalışırdı. baktı nasılsa annesi her şeyine katlanıyor hoş görüyor zaten her fırsatta iltifat yağmuruna tutuyor niye istemediği şeyleri yapsın ya da özenerek bir şeyler yapsın ki annesi için!

3 aylık kapanmada 1 kere bile aramayan ablam, - ben de özellikle aramadım ki bakalım ne yapacak diye, aramadı ama anneciği hiç kızmadı, oysa ben 1 saat dersteyken en azından kapımın önünden sinirli ve şikayetli geçip söyleniyor du. çok sıkılmış efendim!

anneme göre herkes hayatından memnun hiç şikayeti yok çok rahat hiç zorunlulukları yok sadece kendisi sıkılıyor sadece kendisi bunalıyor. ve tüm dünya özellikle de ben kendisini memnun etmeye çalışmakla yükümlüyüm. ama çabalarımı takdir etmesi de asssssla gerekmiyor. tam aksine hep kuzur bulacak hep eleştirecek hep beğenmeyecek bir şey bulur ve ağzından asla teşekkür ya da memnuniyet belirten tek bir kelime dahi çıkmaz. ne yani o beni pohpohlamak zorunda mı??????????

ha yaz başı izin almışlar işten gelmişler habersiz. sanmayın ki yukarı çıkıp annesini öpecek falan. aşağıdan evin ziline basıp duruyor. açıyorum girmiyor tekrar basıyor. dedim ki açılmıyor mu kapı bozulmuş mu? hayır bozulmamış.
ama içeri girmek istemiyormuş!!!!!!!!!! korona varsa diye korkuyormuş.

karatina biter bitmez her gün başka kafe mağaza ve restorana gidip selfiler paylaşırken korkmuyor elin insanından covid bulaşır diye de annesiyle kız kardeşinden korkuyor domuz!
ben bulaştırırsam diye korkmuyor haa bizden kendine bulaşırsa diye korkuyor.
içeri bile girmeyecekmiş ben inip yazlığın anahtarını verecekmişim!!!

sonunda megafon ve ardından sinirli bir telefon konuşmasından bu çıkıyor. anneciği de hemen hak veriyor evladına! ne kadar akıllı ne kadar bilinçli ne kadar haklı bir evlat bu yaa!!!

hemen ilk göz ağrısını sab-vunmaya geçti annesi evladı ne kadar bilinçli ve haklıymış!!
onun için mi aramadı 3 ay? telefondan da mı bulaşırmış korona??? evde öldük mü kaldık mı hiiiiç umurunda değil. gebersek haberi olmayacak bencil domuz. ama anneciğine göre çok inanılmaz haklı.

lan ebeni sikeyim bari kapıya gel de bir endamını görelim bir annenin halini hatırını sor be bencil domuz!!
pandemiden aylar öncesinde bile az görüşmüştük. yani haziran ayıın sonu olmuş, 6 aydır yüzyüze görüşmemşiz, karantinada hiç aramamış, mesajla bile sormamış, daha da ne konuşmak ne görüşmek istiyor.

telefonda azarlayınca da annesi hemen savunmaya geçiyor haklıymış ya korona varsaymış da bizde biricik evladına bulaşırsaymış.

lan gözgöze bakmaktan da mı bulaşacak??????? ayrıca niye bizde korona oluyor da hanımefendide olmuyor??????? aylarca evden çıkmayan, markete dahi gitmeyen, işe uğramak zorunlu olunca 3 kat maske takıp beyni oksiyensiz kalan - bir keresinde baygınlık geçirecek gibi olmuştum artık - bende ya da evden çıkmayan kimseyle görüşmeyen annemde korona olabilir de karantina bittiği an soluğu her gün başka kafe ve restoranda alan her gün mağaza dolaşan ablamda olamaz korona?????????


anneme gör aşırı mantıklı. ben anlamazmışım ben anne değilmişim evladını düşünüyormuş o.
ha beni o kadar düşünmez ama! bütün kapanma boyunca beni her gün markete yollamak için adeta götünü yırttı. ben haftalık sipariş veririr diyorum annem hergün yeni bir ihtiyaçla karşıma çıkıp markete git izin var diyor.


ben tartışma çıkarınca lütfedip kapıya gelip konuştu, lütfetti prenses. lan bir yüzyüze bir gözgöze konuş annenle bencil domuz. maskeni çıkar her yeri yala öp mü diyoruz??????

yani ablama göre sadece anahtarı alıp hiç bir çift laf bile etmeden yazlığa geçecekler. yola çıkmaktan, mola yerlerinde tıkınmaktan hiiiiiiç korkmuyor da kardeşiyle annesinden korona bulaşır diye korkuyor.
korktuğundan değil aslında kaçınıyor, uğraşmak istemiyor. nasılsa annesi ne yapsa mazur görecek, niye uğraşsın ki.

zaten yazlığın sadece 3 kopya anahtarı var. güya biri yedek olacaktı. biri bizde biri ablamlarda olacaktı. ama zaman içinde ablam kendi anahtarını kaynanasına vermiş annesine bile sormadan yazlığa gidebileceklerini söylemiş - ama ben biz oradayken bile bir arkadaşımı kahveye çağırmak için bile yalvarır gibi izin almak zorundayım - kendindeki anahtarı kaynanasına verdiği için başka bir yaz annemdeki anahtarı aldı gitti. ee yedek anahtar da sadece bizde o kaldı yani.


bu evde anahtar hep mesele olmuştur zaten. mesela annem yazlığın anahtarının bende kalmasına tahammül edemez, kapıyı kilitleyip çıktığımız anda elimden tırmalayarak alır çantasına atar. sanki yazlığa taa cehennemin dibindeki yazlığa erkek atıp seks partileri yapacam??? ama gerektiğinde ışınlanarak gitmemi bekler. bir kış günü işteyken beni yana yakıla arayıp diyor ki yazlıkta evleri su basmış hemen gidip bak! hani karanlıkta eve dönmemden bile ödün kopuyordu yazlığa kadar nasıl gideceğim. hem her an anahtarını yanımda taşıyor muyum ki? hem nasıl geri eve döneceğim??? hiç bunlar aklına gelmez.
akşam eve dönüyorum kıyamet kopuyor. yazlığı su basmış da benim umurumda değilmiş de ne kadar bencil ve kıymet bilmezmişim de.
akşam karanlıkta işten dönmem bile anneme acaba sikişip de mi geliyorum endişesi yaratıyor; kaç kere okulu arayıp gizlice dersimin ne zaman bittiğini sorup teyit etmiş de ben teee oralara gideceğim. ben de anahtar var mı ki????????????
ayrıca evi su bastığı falan yok, yanlış daireyi aramışlar.

---
ne diyordum lütfedip kapıdan hasbihal etti hanım efendi. lan bir anana bak bakalım hal hatır sor bencil kerahat!!
annesi de hemen yavrusunu savunmada; ha ben online ders yapıyorum seninle ilgilenmiyorum diye suçluyum her an evde ne istersen yapan ben ama 3 ay bir kere bile telefon etmeyen, aylarrr sonra gelip anahtar isterken bile kapıya dahi gelmeye tenezzül etmeyen ablam da hiiiiiç kabahat yok.

eve 5 dakika geç gelsem annesini yalnız bırakmış bencil bir insanım ya o sırada hastalansa ihtiyacı olsa; yıllarca aramasa görüşmese bile hoş görülen ablam asla bencil değil, o bir melek.

anahtarı verirken de diyroum ki geri getirip bırak bizde başka anahtar yok.

annem de ablam da ahmak gibi şaşkın! annem hemen savunmada evladını!! bizde kaç tane var nazlı! 3 tane var!

hangi 3 anahtar. birini ablama vermiştin kaynanasına vermiş, sonraki sene bizden gene anahtar istedi verdik. yani 3 anahtarın biri kaynanasında biri zaten kendinde olmalıydı çünkü geri vermedi. bu da üçüncü anahtar ve sonuncusu. yani bunu da alıp görürürsen eve nasıl gireceğiz.
ablam hemen diyor ki çilingir çağırırsın.
oh ne güzel. tekrar yüzümüzü görmene gerek yok yani al git o zaman.

-----

zaten bu sene anlaşıldı ki kaynanası da kendindeki anahtarı bir akrabasına vermiş git kal diye!
bize soran yok.
bir akşam siteden bir komşu 'aa geldniz i yazlığa!' diye aradı, niye haber vermemişiz görüşürmüşüz diye sitem ediyor. ortalık koronada kırılıyor, kendileri evde en az 7 kişiler, ki aileden 3 kişi korona olmuş bir de bunu adeta gururla söylüyorlar; daha da bizimle görüşmeye can atıyorlar.
yoo gelmedik daha. ama evde ışıklar yanıyor, balkonda oturuyorsunuz. başka daire olmasın o. hayır canım sizin daireniz gelmişsiniz işte.
bir de iddia ediyor ki kadın gelmişsinzi diye. iyi dedim buyrun gelin o zaman. gitmiş bakmış.
ben de sanıyorum ki yan daireyi biz sanıyor. meğer gitmiş kapıya hiç tanımadığı bir aile yerleşik eve. 

beni arayıp diyor ki sizin evde başka bir aile var satmışsınız.

Türk dizisi gibi bir sürü iletişim bozukluğu, yanlış anlamaların ardından. sitenin güvenliğinden birini gönderiyorum kapıya. açan aile biz burada kalacağız bu yaz ev sahibi verdi anahtarı deyip başından savıyor salakları.
herkes kendinden o kadar emin ki.
ve biz istesek evimize giremeyeceğiz çünkü hiç anahtarımız kalmadı!! üstelik bir de herhalde kapıdan kovulacağız kendi evimizden içerde bir aile var çünkü.

ben kendi kendime yazlığa gitsem kıyamet kopar, ama ablamın kaynanası anahtarı bir akrabasına git istediğin kadar kal diye hiç kimseye sormadan verebiliyor ve bu hiç sorun olmuyor!

----------------------
annem ancak tiksinme duygusunu körükleyince anlıyor yanlış olduğunu! her yeri elleyecekler tuvaletini kullanacaklar, çarşaflarında terleyecekler deyince.
----
ha herkes de o kadar rahat ve pişkin ki gerçekten cinnet geçirtirler insana.
geçen sene yazlığa gitmedik, kalabalık oluyor site diye koronadan çekindik. nasılsa ablamlar kaldı havalandırdı diye.
onların koronadan korkusu yoktu. sitede yemek de yemiş havuza da girmiş her haltı yemiş, korona korkusu olmadan. kimse hasta değil burada gelin bile demedi bize.
bu sene gidecektik. ama işte eve yerleşen aile mesele.
bir de pişkinler ben güvenlik görevlileri vesilesiyle konuşuyorum canları çok sıkılıyor. efendim onlar plan yapmış ama tüm yazı burada geçireceklermiş, ona göre eşya getirmişler!
işgalci gibiler yani. ben kızmasam öylece bütün yaz rahatça kalacaklar ve biz hiç gidemeyeceğiz yazlığımıza. ve bu gayet normal ve adaletli bir şey!!
anahtarı ele geçiren evin sahibi oluyor yani.

her şeye itiraz eden, isyan eden annemse süklüm püklüm adeta boyun eğmiş gibi kaderine napalım kalsınlar bari diyor. yahu sen değil miydim hayatım o kadar monoton ki sıkıntıdan öleceğim, bu sene yazlıkta kalalım da değişiklik olsun diye bütün 2021 kışını kafamı sikerek geçirmedin mi?
kışın bile gidip kalalım diye yırtındı. sanki benim işim gücüm yok sadece emrine amadeyim. online dersleri bırak bazen okula da gitmem gerekti ama bunu bir türlü idrak edemiyor.
yüz kere söylesen bile bel bel suratına bakıp ertesi gün gene aynı şeyi söylüyordu. bütün kış ve bahar tartışmayla geçti.
yazlık uzak, okula uğramam gerekirse oradan servis de yok, 3 araç değiştirmem gerekecek. bu da saatler gerekmesini bırak 3 otobüsteki insanlarla muhatap olmak yani korona riski demek; tut ki yaptım, sonra tekrar eve yani yazlığa nasıl döneceğim??????????????? bir türlü beynine girmiyordu bu.
artık sonunda hafıza sorunu mu yaşadığını yoksa zekasında mı azalma olduğunu söyleyince dank etti.

şurdan 2 bina ötedeki bakkala giderken bile bırak koronayı sik korkusu yaşayan manyak annem tutmuş bana her gün yazlıktan işe 6 otobüse binip gidip-geleyim bekliyordu.

-------------
bir sürü telefon görüşmesi ve münakaşadan sonra lütfedip ama zorla ha, işgalci gibi kalmaya çalışarak, zorla çıktılar evden.
bir de evin sahibine sormadan anahtarını adresini veren ve kalmalarını söyleyen dünürler hiiiiiiç suçlu değil. hani bir hafta 10 günlüğüne de değil, 3 ay kalacaklarmış!!!
üstelik sonradan bile bize söylemiyorlar.
ablama söylemişler o da iyi demiş biz gitmeyeceğiz bu yaz zaten. ama aklına hiiiiç gelmemiş acaba evin tapulu sahibi annesi ve kız kardeşi acaba bu yaz gidecekler mi??? hiç sormasına gerek yok. izin almasına da gerek yok. nasılsa bütün anahtarlar kendilerinde dilediklerine peşkeş çekerler!!!

-- ben kötürüm tabi ki. kendi sahibi olduğumuz yazlıkta kalmak istemem abesle iştigal etmek demek!!!

---
işgalci aileye kalsa anahtarı da bırakmayacaklar. ama dünürgillere geri vermeleri lazımmış onların anahtarıymış. lan ebeni sikeyim ben de anam da benim sayemde ablam da demiyor mu evin tapulu sahibi benim anam!!!!!

anahtarı bırakmaları için bile 5 telefon görüşmesi yapmam gerekti.
annem de diyordu ki napalım versinler dünürlere o zaman.
annecim biz eve nasıl gireceğiz??????????? evin 3 kopya anahtarı da bizde değil zaten!!????

--------------------------------------
anahtar hep sorun olur bu evde zaten diyorum ya. mesela annem şu an oturduğumuz kışlık şehir evinin anahtarını da çantamdan alıp kaldırmasıyla meşhur. sonra kapıda kalınca da açmak bilmez.
hep anahtarları kendinin zanneder. anlasın diye kendi kopyama devasa 3 tane maskotlu anahtarlık takmıştım, annem nefffret eder nefret her gördüğünde eleştiriyordu beni 12 yaşında mıymışım da böyle anahtarlık kullanıyormuşm  diye, ama unutup gene alır çantamdan kaldırır.
gene 3 anahtar var tabi. biri annemim biri benim 3.sü de yedek diye taa yüklüğün ıvırzıvır çekmecesinde duruyor. annemin anahtarlığı çok sade, benim olduğu anlaşılsın diye yarım kilo anahtarlık taktım ama gene de alıp kaldırıyor ya.
ben de artık sürekli oluyor diye 4. bir kopya yaptırıp, çantamın gizli bir gözünde saklıyordum. onu bile bulup alıyordu.

ne istiyorsun eve girmeyeyim mi????????????

---------------------------------------

neyse en sonunda işte bu sene yazlığımıza geldik. benim sayemde ama ben dünyanın en kötüsüyüm şu anda. dünürler gücenmiş ablama sitem etmiş ablam da bana. anneme göre zaten ablam hep haklı.
aslında böylesine hak ediyor bırakacaksızn yazlığa ne yaparlarsa yapsıznlar bir daha adım atmayacaksızn annem de evde pineklenekten delirecek.
ama her türlü ceremesini ben çekeceğim. evdeki kaprisine dırdırna şikayetine; habire çok sıkıldım diyor sanki benim hayatım muhteşem; zaten sen sürekli baltalarken nasıl güzel bir hayatım olabilri -  aaaaa ama zaten gerekmiyor ki benim hayatımın güzel falan olması değil mi ben kimim???????????


yani dünürlerin bir kere bile bize sormadan, bizim tanımadığımız bir akrabalarına yazlığımızı vermek gayet normal bir şey asla kusur değil kusura bakmayın demelerine gerek yok. ama benim annem de istiyor diye yazlığa gitmemiz kabahat.
yani onlara kalsa biz bu yaz da yazlığımıza gitmeyeceğiz. başkaları eğlensin tatil yapsın diye. eşyalarımızı kullansın diye. tabi ki aidatı biz vereceğiz. isterseniz yeme içmenizi de biz ödeyelim.
hayır muhtaç durumda bir aile de değilmiş, altlarında bir jip var ki aman aman 2. eli bile nerden baksan 500 bin ediyrodur, Ankara'daki evleri de kendilerinin ve üstelik bir de dubleksmiş.
ama yazlık beleşe gelsin diye işgalci gibi yayılıp kalacaklar.


--
daha tam anahtarı geri alıp onları çıkarttıramadan da süper zekalı annem çantasını doldurmaya başlamıştı.
hayırdır dedim. haftasonu gidecekmişiz ya yazlığa onun içinmiş.
artık gitsek kapıda kalacaktık, almazlardı da içeri ha. annem de salak gibi ama bana çemkirerek eve kös kös geri dönerdi.
annecim yazlıktakiler daha çıkamadı ki? lütfedip çıkacaklar anahtarı kapıya bırakacaklar ki gidebilelim.

-----

neyse ki evin hanımı terbiyeli titiz biriymiş de evi tertemiz bırakmış. lavabolar banyo ovulmuş, yerler silinmiş, çöp atılmış. zaten birim çarşafları hiç kullanmamışlar.

gerçi anneme göre hiç sorun değildi. nasılsa kendi kraliçe gibi köşeye otorup bana eleştiriler ve emirler yağdırıp bana temizletecekti. onun için umursamıyor iyi etmişler bari de demiyor. fark etmez ki onun için.

nasıl evvelki senelerde anahtarı bir arkadaşının oğlu için vermiş de eve bir geldik her yer karman çorman, pis, ama bu kadar olur, savaş alanı gibi, temiz bir nokta yok, çöpsüz bir nokta yok, hatta klozet bile bokla kaplı ve dolu. 
bu kadarına bile pek tepki göstermemişti kendisi çünkü kendisi temizlemeyecekti.
ben sinirlenince de ne gerek var bu kadar sinire diyordu. çünkü zaten beni köle temizlikçi falan gibi görüyor. yani sadece kendimin ve ailemin bokunu değil tüm dünyanın bokunu pisini temizlemeye layığım.
ancak ben eve girmeyi reddedince beynine dank etmişti. sandı ki ben onun bunun bokunu seve seve temizleyeceğim! tabiii ablacığım olsaa kıyamaz. ah onun prensesi ilk göz ağrısı! ona pislik temizlemek yaraşır mı?

tabi temizlikçi çağırdım acilinden tabi ki parasını ben verdim!!
yazlık ev hakkında bir söz hakkım yok ev annemin ama ben temizlemek ve ödemelerini yapmak zorundayım eşşekler gibi. ben istediğim zaman gidemem, bende anahtarı dahi olmamalı ama eşşek gibi temizleyeceğim. tabi ki de başka ne olacaktı ki.

***************************

süper bencil aile hikayelerine devam. bu şahane maceradan önceki yaz da, daha pandemi falan yok tabi. işlerim bitti yazlığa gideceğiz. ama beni bir baş dönmesi tuttu gene. bu vertigo yineleyen bir şey demek.

tabi ki benim için üzülüp endişelenecek değil annemle ablam? anca pişkince şikayet ederler. benim yüzümden oldu diye de hiiiiç vicdan muhasebesi yapmasına gerek yoktu annemin. teee 1970'lerde erken ölen uzak bir akrabanın düğününe gitmediği için veda etmek gibi bir son görüş elde edemediği için bile şu gün üzülüp iç çeken ve vicdan azabı çektiğini iddia eden annem.
benim vertigo olmamın vicdan muhasebesini hiiiiç yapmadı.
bir önceki yaz, klimadan üşütmekten korktuğu için açtırmayan kendisiydi. aslında acayip sıcakanan bir tiptir her zaman hele menapozu bizim özellikle de benim için -ki ablam üniveristeye gidip yırtmıştı- bir cehennem azabı olmuştu. ama her nasılsa o yaz sıcaklanmıyordu fazla ve klima yüzünden sırtının tutulması ya da üşütmekten korktuğu için klimayı yasaklamıştı.

diyeceksiniz ki e kapı pencereyi açarsınız eser yazlık yerde deniz kenarı bölgede nazlı?
açamayız. evde iki kadın varda kapı pencere açık yatılmaz. hırsız girer, çalması bir yana sikip gider bir de. yalan değil olmamış şey değil. tabi ama bu sıcaktan cehennemi yaşa demek değil herhalde.
demir yaptırırsın mesela açık bırakacağın kapıya pencereye değil mi?

hayır. 
çirkin görünüyor hapishane gibi diye yaptırtmaz. klima da açılmayacak kapı pencere de kapanacak. hatta vantilatör bile çalışmamalı. öyle sıcaktan uyuyama zıkkım olsun yaz sana. kendisi her nasılsa tansiyonu mu düşüktü acaba dayanabilecek kadar yaşıyor uyuyordu o sıcakta.
tabi ki beni süşünmeye hiiiiiç gerek yok. beni düzgün bir yatağım bile yok küçücük yazlıkta, açılır kapanır bir kanepede idare ediyorum.
rahat değilim ama kimsenin umurunda mı? anneme kalsa yazlığın ilk zamanlarında eski kırık dökük çekyat kalacaktı daha onda idare edecektim. ben zorla başımdan attım da çekyatı kendime kanepe aldım. bu da o kadar kavga ve mücadeleyle ki. rahat değilim belim sırtım ağrıyor, bırak ağrı çekmemi umursamayı kalıcı bir hasar bile umurunda değildi.
hatta o çekyatlı haliyle bile bile yazlığa yerleşelim diye yırtınırdı.
ne var rahat olmasam ne var fıtık mıtık olsam???????? yeter ki annemin istedikleri olsun bedelini ben eşşek gibi ödeyeyim ne olur yani. aman yeter ki ablacığıma bir şey olmasın.
kavga ede ede çekyatı verip düzgün bir kanepe alıydım. onda da bir gün ablam uyumuştu o rahatmış iyi etmişsin deyince annem anca ikna olmuştu.

ha sıcakta kapı pencere sıkı sıkı kapalı, klima yasak ve hamam gibi ev. her gece en az 3 kere tuvalete kalıyor annem ve her kalkışı bir gürültü silsilesi. zaten terden uyuyamıyorum bir de her kalkışında konuşmasını dinlemek zorundayım, sanki gece horultusunu çekmiyormuşum gibi.
bir de demez mi gel iki kişilik bu yatak benle yat!!

horluyor, ikide bir tuvalete kalkıyor; bunu bırak o kadar deli yatar ki anlatamam size. bir döner bacağını savurup senin karnına indirir, bir savurur böbreğine geçirir, illa uzun kullandığı kalınlaşmış tırnaklarıyla bacağını hem tekmeler hem çizer, bu arada kolları da boş durmaz suratına suratına savurur, geçirir.
ve tüm bunlara asla tepki vermemen gerekir. o zaman sen kötüsündür anneni uyandırmışsındır. bütün gece sana vurmuş durmuş, suratının ortasına küt diye kolunu geçirmiş hatta burnunu kapatmıştır ama sen ne var yani bir gece de nefes almadan uyusan ne olur??? elini falan çekersen irkilip uyanır ve sana kızar!! 'uyandırdın beni!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!'' 

ya sen bana bütün gece tekme attın yumruk attın burnumu kapattın!!
hayır hiç öyle bir şey yapmamıştır hep sen onu uyandırmışsındır, kötü bir insan bencil bir evlatsındır. o yaşlıdır. artık onun uykusu bölünmemelidir!!!!!!!!

neyse işte bir sıcak gece vantilatör çalıştırmaya başladım. ama iç kapıdan anneme gitmesin aman temmuzun hamam sıcağında üşütmesin diye de ona gitmeyecek şekilde ayarladım. vantilatör dönüyor ama annemin kapısına uğramadan.

ama gece tuvalete kalktığında görmüş ve çok korkmuş, ya oradan buradan çarpan vantilatör rüzgarı anneciğimi hasta ederseymiş!! ne kadar da bencil bir kız bu!! bu yaşında bir yatağı yok, yeterince rahat bile olmayan bir kanepede geçiriyor yazını, annesi yalnız kalmasın diye arkadaşlarıyla bile buluşmuyor ama ne var gece terden geberse!! ne olur yani.

annem de gitmiş vantilatörü bana çevirip bir güzel sabitlemiş.

hani gündüz desem geçerken vantilatörü açıver anne. açamaz beceremez. defalarca denedi bir tek tuşa bile basmayı beceremiyor. ama gece uykulu bir halde bana sabitlemeyi becermiş her nasılsa.

sabah kalktım başım öyle bir dönüyor ki tarif edemem size. yer ayağımın altından çekiliyor, kusabilirim öyle bir dönme. sanrısın dalgalı bir denizin ortasında bir filikadayım alabora olacağız.
ben yerimden kalkamayacak haldeyim annem karşıma geçmiş çok uyudun diye şikayet ediyor.
evet o gün bütün gün geçmedi baş dönmem ama ne bir endişe ne bir merak anca şikayet annemde.

tuvalete bile gidemiyorum, duvarlara sürtüne sürtüne. endişeleneceğine şikayet ediyor ve tabi sürekli kapris ve garip istekler.
tutturuyor da pazara gidelim de pazara gidelim. lan tuvalete gidemiyorum ne pazarı????????? hap yut.

anneme göre herşey için hap var. yut gitsin. yeter ki kendi planları istekleri olsun. senin sağlığın kötü mü etkilenir kimin umurunda.

o gün hiç bir endişe ibaresi göstermedi bile anca şikayet etti anca pazar diye tutturdu. 5 dakikaya bir gelip bana pazara gidelim diyor. laf da anlamıyor. iki tane vermidon yutacakmşım geçermiş.
baş dönmesi bu ağrı değil!! ama laftan zerre anlamadı.

sinir ve ağlama krizi geçirtti bana, yattığım yerde basbas bağırıp ağlayıp yastıklar fırlattı etrafa. ciddiye almak yerine hala pazara gitmek istiyor.

çünküüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüüü ablacığım gelecek. güzel meyveler sebzeler yesin beslensin yarusu. ben de burada gebereyim ne var?? ablam için canım feda!!

btütn gün beni delirtti delirtti. belki beynime pıhtı attı belki geberiyorum. ne belli. ama umurunda mı ? o habire ablamın geleceğini düşünüyordu anca.

sonunda, yaz başında yıllar sonra karşılaştığım eski lise arkadaşımı aramıştım, hemşire olmuş ve özel bir hastanede çalışıyordu. yıllarca yüz yüze görüşmemişiz anca face'ten, nerden baksan 15 sene olmuştur, o bile annemden daha çok endişelendi. gelip beni evden aldı, koluma girdi, hastaneye götürdü. zaten vertigo olduğunu hemen anlamıştı. çok görmüş böyle hasta. tabi gurur yapıp annemin umursamadığını değil yormak istemediğimi söylemiştim. ama endişesiz asık suratından ve ne gerek var hastaneye hap yut demesinden anlamıştır.

annemin beynine çok uzun zaman hatta hala belki idrak edemedi, baş ağrısı olmadığı baş dönmesi olduğu.

hatta ertesi tedavi günlerimde bile acayip anlayışlıydı!!! ablam da geldi. o da ayrı bir bencil domuz. hem telefonda öyle özledim şöyle özledim yok koynunda yatacam yok bilmem ne diye yalakalık eder ama iş ciddiye binince cayar.
ben ablamlara gidersem yabancı değilim hatta evde iş yapacam ama ablam bize geldiğinde o misafir bir bardak su kalkıp da almayacak ben verecem. hatta hastayken bile.
ben yatarken diyor ki su bitmiş nazlı.
lan ara iste işte, buzdolabının üstünde tedarikçinin numarası var. gidip damacanayı sırtlayacak değilsin herhalde adam getirecek. onu bile yapmak istemiyor.
bir de utanmadan - neden utansızn nasılsa annesin kendi tarafını tutacak, bir de bu bencillikleriyle kendine bebek doğurup verem sanıyordu ahmak! annem akıl veriyor çünkü. Serdar denen kadın döven ayıyla evlenip yaptığım bebeklerden verecekmişmişimdi hassiktir.- 
sucuyu bile ben aradım. kapı çalınca da ikisi bana balkondan sesleniyor "nazlı kapı çalıyoor!!!!" ben cevap vermeyince tepeme dikilip bana söylüyorlar kapıyı. git aç!!

açınca da gene bana sesleniyor para lazımmış. lan yarrak beyin sen ver işte. söyleniyor bir de utanmadan, zaten gelir gelmez pazara gitmiş de o buraya tatile gelmiş de.... lan am.na koyyim pazar parası bile benden çıktı sik beyin!! o tatile geliyor dinlenecek tabi bütüün sene çalışıp yorulmuş!!! sanki ben çalışıp yorulmamışım ve bir tatili hak etmemişim yazlığa da tatile değil hizmete gitmişim.

bağırıp utandırmazsan başkasına rezil etmezsen ders almaz bu arsız benciller, " annenle kız kardeşin için harcayacağın bir 20 liran yok mu? parasız mısın?" deyince ancak kendi cüzdanından veriyor suyun parasını.
adam bile daha anlayışlı, bir dahaki sefere alırım abla acelesi yok diyor. ama yok illa verecekler ve hasta nazlı'yı kaldırıp verdirecekler. isterseniz damacanaları da sırtıma alıp ben taşısaydım marketten eve kadar. ne güzel bir de omurgam yamulurdu! ama ablacığım tatile gelmiş yaaa!!!

doktor; vantilatörün bana dönük kalmasının da etkilemiş olabileceğini söylemesine rağmen bir kere bile vicdan azabı çekmedi annem. gayet pişkince alakası yok diyordu.

-------------------

gene laf nerelere geldi. vertigo geçirdiğim yazdan sonraki yaz; ablam önce şehirdeki eve geldi beraber gidecektik yazlığa. ama ben gene hastaydım, başım hem ağrıyor hem dönüyordu. annemle ablam aralarında şöyle konuşuyor;
nazlı düzelsin de gidelim yazlığa o zaman anne.

sanmayın ki acilen doktora gitmek falan gerekir diye öyle diyor. evin tozlu kirli olabileceğini düşünmüş ve temizlik yapmak istemediği için benimle beraber gitmek istiyor. bana yaptıracak yani.
yok canım ben hastayken temizlerim sen tatilini yap ben hizmetçiyim çünkü.
meğer birisinden hafif bir grip kapmışım, evde yatmam gerekti. tabi ki doktora giden benim anneme kalsa limon suyu ve sarımsakla tedavi olmayacak şey yok.
benim düzelmemi beklerken de bana özenecekler acıyacaklar falan mı? yooo birlik olup söyleniyorlar anca. benim yüzümden yazlığa geçememiş, tatili boşa geçmişmiş!!

-siz gidin o zaman ben haftaya gelirim. zaten eve 3 kişi zor sığıyor. hasret giderin başbaşa işte. öpüşe koklaşa sarılarak uyursunuz annenin koynunda uyursun işte ne güzel.
-(suratlar ekşimiş, hem arkamdan konuşacak hem ben salak gibi anlamayacağım)
-merak etmeyin ev temizdir, temiz bıraktık, herşeyin sütünü örttük. herhalde kendi yatağınıza çarşafınızı serecek gücünüz vardır değil mi? (çünkü biliyorum onu dahi yapmak istemez, geçmişte bana yaptırmışlıkları çok. onlar balkonda ayaklarını uzatıp keyif yapar ben kan ter içinde evi temizlerim bir de pişkince bana hadi uykum geldi benim yatağı daha yapmadın mı??? demişlikleri de var)

anca hastalığın son evresinde bulaştırıcı olduğunu söyleyip size de bulaşır grip diye korkutup da göndermiştim. tabi ki ben gidinceye kadar iş miş yapılmamış. çok şükür yataklarını yapmışlar. ama örtüleri kaldırıp da makinaya atmamışlar bile. gittim ki kirliler birikmiş köşede bekliyor!