Aseton.
Evde aseton kalmamıştı, ben de büyük boy aldım ki uzun zaman gitsin.
Annemde beden de silecektim zaten dedi. Özellikle de belirttim pompalı kapak diye. Çünkü önceden hep fazla dökülüyor yere dökülüyor diye şikayet ediyordu.
Nasıl çıkacağını da belirttim ki anlasın. Beceriksizliğini yüzüne vurmamdan hiç hoşlanmaz. Kabul de etmez.
Herşeyi öyle; açamıyor açmaya çalışırken de döküyor saçıyor.
Tamam gözü görmüyor eskisi gibi ama inadından gözlük de takmıyor. Üstelik bir çeşit el beceriksizliğ oldu, eli de hissetmiyor.
Tarif etsen anlatsan da anlamaz; yapıp bebek gibi eline vereceksin herşeyi. Sadece elektronik değil yani envai çeşit kapak, paket vb.
Şampuanın kapağını açamamıştı geçende sinir krizi geçiriyor banyoda. Bağra çağıra elbette küfrederek yere fırlatıyor.
Sadece el beceriksizliği, görememe de değil anlayamama ve değişimden nefret etme. Alışamıyor değişen şeylere. Banyodaki duş başlığını bile her yazlığa geldiğimizde ve eve döndüğümüzde kullanamaz hale geliyor. Banyoda bir sinir bir hışım, bişeyleri yerlere atarak vurarak ve küfrederek yıkanır.
Eskiden biz böyle beceremezdik, ya bilmez ya da elimizin kuvveti yetmezdi. Elimizden bir sinirle tırmalayarak alır açar ya da yapar sonrada bir sinirle zıkkımın peki der gibi geri verirdi.
Şimdi kendi aynısı oldu; ama sen bişey diyemezsin yapabilmesini de bekleyemezsin; sürekli bebek gibi işini yapacaksın.
Makarnanın kutusunu açmamış, hemen de delleniyor oraya buraya vura vura açmaya kalkıyor tabi ki ana avrat soy sop küfrederek; sonunda bütün mutfağa saçılmış makarnalar!
Tabi ki ben suçluyum! Kim olacak?! Neden açıp da gitmemişim!???
Ama soracak olsalar benden her konuda aşırı derecede üstün! Ee niye her şeyi ben yapayım o zaman?!
Bu ve benzer şeyler yüzünden belirttim asetonu ama lazım olunca anlaması bulması imkansız! imkansız!
Bir küfür dalgası geliyor mutfaktan! Ortak kullandığımız eşyaları mutfakta tutuyoruz. Kaybolmazsa kullanırız. Çünkü küçük eşyaları hep kaybeder; cımbız ve tırnak makası-törpüsü.
Nerde tutarsan tut; yedeğini aldım kendime, onları da bulup kaybetti.
Nasıl mı kayboluyor; belirlediğimiz yere asla geri koymuyor; mutfak yada salondaki okunmuş gazete yığının üstüne koyuyor, erkesi günler üzerine başka gazete ve dergiler ekleniyor; çok birikince de çöpe atıyor.
Hayır benim kendime aldıklarımı da bulup kaybedip sonra da inkar edip beni suçluyor. En son sende gördüm ama!
Tükenmez kalemler de aynı şekilde kaybolur; sonra gelip benimkileri bulur alır onları da kaybeder!
Şuraya şuraya koy diyorum; asla! Tamam diyor ama asla koymuyor! Gazete yığınını kontrol etmemekte de dlrençli! Niyeymiş ne ararmış orada? Ben kaybetmişimdir! Kendi ellememiş ki hiç en son bende görmüüş!
Tabi evde fellik fellik eşya arayan ben; inatla ben görmedim diyen annem.
Mahsus kullanmak için alırken
sonra yerine koy ha kayboluyor diyorum; ya ters ters bakıyor ya da şaşıyor o hiç kaybetmezmiş ki!
Neyse; mutfaktan ana avrat soysop sövmeler beddua okumalar! Bozuk aseton şişesi almış Nazlı! Böyle enayi olursa kazıklarlarmış!
Bak hemen beni suçlar; kaç kere dedim kaç kere ama anlamamış!
Aksi aksi bakıyor bana tam bozuk bu diyerek lanet okuyacak; pompalı kapak o diyorum; ilk defa duyuyormuş! Tabi gene yapamıyor: bebek gibi hazırlayıp eline vereceksin.
Teknoloji değil mekanizmaları bile anlayamıyor alışamıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder