Defalarca havanın ne kadar yumuşadığını çeşitli versiyonlarla söylüyor.
Sanki bilmiyor anlamıyor farkına varmıyormuşum gibi.
Evet, ay evet, hıı, evet, çok ılımış, evet bahar gibi olmuş, evet anladıım.
Bir şeyi kırk kere tekrarlar, bayılır. Sadece konuşmak olsun; ne konuştuğu kaç kere dediği önemli değil konuşsun yeter.
Tabi ki bir şey isteyecek.
Hava ılıdı diye yorganın üzerine serdiği battaniyeyi kaldırmış.
Battaniyeye gerek yokmuş artık. En iyisi battaniyeyi kaldırmakmış!
Ben de kaldırmış mıyım? Mesele bu. Benim ne zaman üşüyüp üşümeyeceğime kendi karar verecek.
Zaten benim odam sıcacıkmış değil mi? çoktan kaldırmışımdır zaten değil mi?
Aylar oldu resmen ama hala anlayamadı; odam sıcak mıcak değiiiiiillllllll! Beyni almıyor. Sabitlemiş; nazlı'nın odası sıcacık!
Evvelki sene herkes blr heves cayır cayır yakarken öyleydi; ama sonra herkes vazgeçti, sıcaklık dolanmıyor ki duvarlarda benim oda ısınsın. Kaç gece mahsus yatırdım odamda gene anlayamadı.
Nazlı'nın odası sıcacık, sessiz ve yatağı çok rahat.
Hiç sıcak değil güneş bile almıyor ve aşağıdaki yeni yetmeler sOrekli gürültü yapıyor. Üstelik yatak annemin beğenmediği yatağı! Çok sert bulduğu için yatağını değiştik, ben de yatağı attırdım ve yeni baza alıp annemin eskisini koydum. Zaten pek eskimemişti.
Benim rahatım memnuniyetim batıyor adeta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder