16.01.2017

Bu kadar seçici olmama gerek yokmuş!

işine gelmeyince böyle akıl verir ama kendine gelince böbürlenir.

Çok seçiciymiş, kalite seviyormuş palavraları.

Çocukken, gençkızken prensesler gibi büyümüşler!

Peki prenses gibi üzerine düşülen, şımartılan bir hayatı olan bir insan neden çocuklarına böyle bir hayatı ve davranışları layık bulmaz ve sergilemez?

Nefret duygusu o kadar güçlü ki tüm diıer duyguları mantığı vicdanını bile bastırıyor.

Prenses ne hizmetçi muamelesi gördük, köle ya da. Gene ablama bir derrece nazikti bana gelince eser gürler hıncını alır, biraz pişman olunca pasta-börekle barış sağlamaya çalışır, çok yiyip kilo alınca da gene beni eleştirecek bir koz elde etmiş olurdu.

Babama olan kırgınlığı, kızgınlığı, hayal kırıklığı nefrete dönüşmüş gözlerini kör etmiş hayat neşesini yaşma arzusunu söküp almış. Nefret ruhunu öyle ele geçirmiş ki toplamda 6-7 yıllık ilişkilerini, babam öldükten 20 yıl sonra bile atamıyor.

Herkesi kendi gi8i hayattan zevk almayan robotlardan sanıyor hatta öyle olması gerektiğine inanmış!

Kendi çocukluğu gençliğiyle övünebiliyor; demiyor ki bu kızlar bunları yaşamadı! Bizim övünülecek hiçbir anımız yok!

Ya zoraki ya rutin başlayan her anının sonu muhakkak mutsuzlukla biter!

Mutluluğ keyfe o kadar düşman o kadar savaş açmış durumda ki tahammülü yok; güzel geçen bir günün sonunda muhakkak ama muhakkak bir sorun çıkar, eskiden beri.

Ya benle kavga edecek birşey bulur, yaratır, sebep olur, ya bir garsonla, bir çalışanla; kendinden aşağı gördüğü biriyle yani; hiç olmadı hani zaten her an kapris yapar, senin 5 dakikalık huzurunu elinden almak için uğraşır; hiç bişeyi beğenmez mütemadiyen yakınır; olmadı akşamına hasta olur!???

Herrrr zaman böyle istisnasız.

Kavga yoksa hastalık; olmadı sabahına hasta kalkar! öyle mutlu uyumak uyanmak yoooook!

Bana da 36 senede o kadar işlemiş ki; alışverşte teksem sanki içimdeki annem pırtlayıp biz alamayız, pahalı, değmez, yakışmaz, sana olmaz, yaşına uymaz diye fısıldıyor kulağıma.

Sinemadaysam; etrafa kusur bulan filme adapte olmamak için çabalayan içimdeki annem çıkıp beni rahatsız ediyor.

Yemekteysem de.....

Annem mutlu olmamaya, etrafına da yaşatmamaya and içmiş gibi. Sanki içinden bana istediğlm hayatı sunamayan herifin dölü mutlu olmayı hak etmiyor diyor.

Hani ben mutluyken mutlu olamıyor; kusur arıyor nasıl tadını kaçırırım! Diye.

çOk mükemmelliyetçi hassas ve detaycıymış, çok gerçekçi ve herşeyi gören anlayan biriymiş!

Gerçekçisin madem niye kendine kısa boyluyum diyemiyorsun? 152 boyla kendine orta boyluyum diyor ama 163 olan bana kısasın diyor?!

Ve kısa olmamda hiiç etkisi yok? Sanki gen bağımız yok, sanırsın çoook iyi beslenmişim! Daha uzayayım diye ne yaptın???? Hiç!!

Spora bile teşvik etmedi; terlermişim hastalanırmışım kıyafet kirlenirmiş usanmış çamaşırdan uğraşamazmış!.

Hani bunca ders baskısı, gelecek planı; ayy çok zor çok fedakarlıklarla okuttuğu beni, senelerce atanamadım iş bulamadım diye eleştirmekten zevk duyarmış demek; bunlara rağmen iş bulunca memnun olacağına bırakayım diye bahaneler arıyor! Domuzun tekine feda edecem kendimi. Annem düşünmüş mantığına uydurmuş yeter. Hayır sözünü dinlesen bir süre sonra gene beğenmemeye eleştirmeye başlayacak!

Yaranamazsın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder