tuhaftır annemin en sevdiği şeylerden biri toplum içinde konuşulmayacak, konuşulmasını istemeyeceğin şeyleri tam da toplumun içinde konuşmak.
kendiyle ilgili olanları değil pek ama. benim açımdan rahat.
küçükken benim adet dönemimden rahat rahat bahsetmeye bayılırdı. alakalı alakasız insanların sadece kadın da değil erkeklerin de yanında benim adet dönemimden bahsetmekten hiç çekinmez beni sinirlendirmek ya da utandırmaktan zaten çekinmez. komiklik ya da gıcıklık olsun diye yapmıyor beni hesaba almıyor , önemsemiyor.
altı üstü Nazlı işte ne var bunda bir de empati mi kuracak.
durup durup ortada hani bana sorsa alçak sesle falan neyse hayır ortaya 'kanaman mı var?' derdi mesela.
küçükken beni çok utandırdı ve zor durumda çok bıraktı. hadi yetişkinler olgunlukla karşılar diyelim zaten hepsi ebeveyn. ama yeni yetme oğlanların diline alay konusu olursun.
ama annem zaten bu dolaylı dolambaçlı konuları anlayamaz. aynı bi çeşit mankafalılık ablamda da mevcut.
yo laf vurmayı laf sokmayı bilirler kendileri biraz bunu bilir. ama kendilerine yapıldı mı zor anlarlar.
hele ironi, ima falan zerre anlamaz aval gibi kalırlar. tuhaf bir anlayış sorunu. mesela şaka espri komedi bunları da anlamakta zorlanırlar.
hele annemle komedi izlemek bir işkence, anlamaz, gülmemek bir yana hem surat asar hem söylenir ve sinirlenir: komik birşey yokmuş ki!! kendinin anlayamadığını kabul etmez. espri anlayışı sıfırın bile altında. kurutur insanı içini.
eskiden beri diline pelesenk olmuş şeylerden biri de mesela dikkatli olmak. yani erkeklere yanlış izlenim vermemek ve frikik vermemek falan. ya da tetikte olmak. hai sana karşı davranışların farkında olmak manasında. böyle konuşur konuşur ama başına geldiği zaman anlamaz. aynı şey ablamda da var.
nasıl şakadan esprilerden ironiden imadan anlamıyorlarsa; tacizden tacizvari şeylerden de anlamıyorlar: ta ki sonuna kadar. yani bu taciz sözde kalıyorsa sadece asssla anlamazlar. fiziksel temas kurulana kadar dank etmez.
bir de serseri ve berduş tiplere ne kadar dikkat etmek gerektiği konusunda martaval okur ama iş pratiğe gelince hiç anlamaz.
sahilde dolaşmaya çıksak gider bir berduşun yanına karşısına oturur. ruhu bile duymaz. üstü kapalı uyarılardan da anlamaz. hele aksini iddia etse de gözleri daha az görür olduğundan beri daha beter
bi keresinde yürüyüşe çıkmıştım annemde tabi peşime takıldı; hayır kendi yürüyemiyor fazla ve benim de yürümemi gerekli görmüyor: benden beter olur hareketsiz kalırsa şimdiden diye bir öngörüsü yok ve zaten umrunda değil.
neyse kendi bankta oturdu ben biraz daha yürüyüp döneceğim; gittim döndüm annem de kalkmış yavaştan yürümeye başlamış. ama yanına doğru da bir adam geliyor.
ben uzaktayım ama görüyorum taa oradan sarhoş falan olduğunu adamın. annemin ruhu duymuyor.
adam annemi durdurmuş bişeyler diyor ne diyorsa artık zaten ben duyamam annem de anlamaz.
annem de durmuş dinliyor. ya kılıksız biri yürüyüp gitsene. yok durmuş dinliyor.
ben hızlandım bir hışım yanına vardım koluna girdim annemin çekiştiriyorum ama hala anlamamış annem çekiştirmemden hoşnutsuz bana :
nazlı beyefendi bişey diyor ben anlamıyoruum.
ne beyefendisi yaa!!
ben bu arada bağırarak adamı azarlıyorum annem hala enayilikte. aa beyfendiye niye bağırıyormuşum nazlı yardım istemiiş.
ne beyfendisi ne yardımı anne?? adam sana açmış bi tarafını gösteriyor sen daha kulağını uzatıyorsun!!
ney?? ne göstermiş?
dolambaçlı laftan da anlamaz ki. bir tür anlayış kıtlığı zorluğu mu desem salaklık enayilik mi. laf kendine kaldı mı mangalda kül bırakmaz ama. ona göre dünyanın en anlayışlı şıp diye herşeyi anlayan zeki insanı kendi; en dikkatlisi en öngörülüsü de!!! ama pratikte böyle.
zor sürüdüm annemi. ona kalsa beyefendisiyle derin bir muhabbete girecek. daha da ayıp olduu diyor.
bazı şeyleri zor anlamasının bir sebebi de bakarkörlük, ve yukarda bahsettiğim bi çeşit anlayışsızlık, kıtlıktan başka çok konuşmak ve bencillik de. bencilliği de kör ediyor gözünü. ya sürekli konuşur ya da o anda konuşamamışsa kafasında kurarken etrafını fark edemiyor.
bu yüzden mesela kendiyle dalga geçilmesini de anlamaz. bunu anlamadığı gibi seni de anlamaz. ben anlıyorum bunları sinir oluyorum ama kendinin ruhu duymuyor. onun bunun piçi kendi yüzünden benle dalga geçiyor ama bizimkisinde tık yok. hadi o anda anlamıyor sonra ben anlatınca da anlamıyor ki. çocukta yeni yetmede mantık arıyor.!!
tabi beni destekleyecek anlayışta bir ablam yoktu ki nazlı haklı desin. çok bariz birşey olmalı ki dank etsin bu kıt beyinlere. mesela dalga geçen çocuk beni itip yere düşürse, vursa ağlatsa, bişey atsa üstüme falan anca zorla düşer jeton!
bu kıt anlayış yüzünden ve bana karşı saygısız ciddiye almaz önemsemezliği yüzünden ulu orta özellikle benle ilgili özel konuları konuşmaktan çekinmiyor.
yok nazlının adeti yok sancısı yok kanaması. tabi yeni yetişirken bu konulara alışık olmadığından daha da rahatsız oluyorsun. tepki vermeyi beceremiyorsun falan. ama zamanla bende annemin çenesini kapatmak ve bu konularda ortada konuşulmasını hoşlanmadığımı öğretmek için çareler gel,iştirdim.
aile içinde bile hoş değil. hadi teyzeme söyle. de eniştemle ya da vurdumduymaz oğullarına ne benim kanamam??? hadi onlarla kanbağı var komşularla, günde ya da eski iş arkadaşlarıyla toplantıda ne alaka??
anlamazdı ne desen. beni utandırmaktan zevk mi alıyorsun desen utanacak birşey olmadığını iddia eder. ingiliz miyiz bir herşeyi konuşalım rahatça? bizim toplumumuz kapalı. ama zaten kendi hakkında konuşmaz öyle rahatça haa!! ben.
ben de benim yanımda e zaman gereksiz bir bilgi verse böyle karşılık olarak annemin menapozunda bahseder olmuştum intikam olarak. ders alsın çenesini kapasın diye.
ne kadar komik sinirleniyor. komik çünkü benim özelim hakkında rahatça konuşurken kendi özeli hakkında konuşulması ayıp çirkin haksızlık terbiyesizlikmiş!!
ben önemsiz biriyim tabi değersizim!! hayır çocukmuşum! e hani daha akşam koca kız oldun diyordun? artık ana bile olabilirmişim!
tabi ki her konuda olduğu gibi çok çarpıştık. annem hala beni tanıyabilmiş anlayabilmiş değil. çünkü bencil. başkasına saygı duymuyor. özellikle de bana. ben mahvolmuş bir evliliğin meyvesi olarak mecburen dünyaya getirilmiş biriyim. üstelik bir de alçak ben erkek de doğmamışım!! yaaa
neyse yani annem uluorta benim özelimi konuşmaya hala hevesli. öğrenemiyor işte. mesela 10 yıldan fazladır tuzu şekeri unu hayatımdan iyice çıkarttım.
bi kere polikistik over sendromum olduğundan hormon dengem hassas ve doktor tavsiyesi kilo almamam gerek. ama bazen hala sabah çayıma kaşla göz arasında beş kaşık şeker atıyor. ama eskiden böyle içermişiiim.
15 yıl olacak nerdeyse. yani bunu bilinçsiz yeni yetme yıllarımda yapardım. kendisi hani çooooooooook bilinçliydi? bilgiliydi? doktordan farksızdı? hiç beni engellemeye kalkmazdı. başka konularda engele bayılırdı ama. robot gibi yaşayayım ama şekerleri börekleri götüreyim!
bunca yıl milyon kez ciddi tartışma ve kavgalara rağmen tutmuş bir gün komşulara doğduğumda vajinamda bulunan birkaç milimlik et fazlalığını nasıl aldırdığını anlatıyor mesela. doktorum yakarak alalım demiş sonra zor olur problem olur. iyi olmuş.
ha annem bunu büyük bir anomali olarak görüyor. sebebi neyse, genetik zahir. eliyle ha şu kadardı diye göstererek anlatmaya bayılıyor.
çok ufakkaen bir sağlık sorunumuz olmuştu; herhalde okulda kapmışız, tuvaletten. doktor fitil vermişti. fitili illaa annem koyacaktı biz bilemezmişiz. sırayla. sinirlenir söylenirdi elbette.
iyileştik bir kısa sürede ama annem iyileşememiş olacak ki o günlere özlem duyar gibi hala şu yaşımda kendi tabiriyle oramı merak ediyor.
yıllar içinde olur olmaz aklına gelip her nerede olursa olsun hiç aldırmadan dillendirir. arkadaş akraba ortamı toplu taşıma alışveriş vb fark etmez. aklına geldiği an yapıştırır:
nazlı akşama bakayım da orana...
hala umudu var. gerçekten oramı merak ediyor. elinden gelse her akşam bakacak. deli deli.
her aklına geldiğinde talep etmesi bir yana her fırsatta da teklif eder. mesela sancım fazla olmuştur, ne bileyim ir an için kaşınırken görmüştür: hemen yapıştırır:
ben baksam anlarım, istersen aç bir bakayım.
ya da beraber gelmişse doktora benle. hayalinde beraber oramı izlemek olur. gerçekten saçma ama annem işte.
kist problemi için zama zaman kadın doğum doktoruna gittiğimde benle gelmezse çatlar. hayali doktorla beraber benim oramı incelemek?
ama evli olmayanlara ultrasonla bakıyorlar : bunu da anlayamıyor annem. iddia ediyor ki şuraya yatacaksın kilodunu çıkarıp!!! hemşire söylese de bozuluyor ve anlamak istemiyor. hatta bir keresinde 'onlar bakmayı bilir, götten sokuyor elini' bile dedi.
çok istiyor demek ben öyle muamele göreyim!! zahir ultrason yokken mecbur kalınca öyleydi.
en son mesela cilt doktoruma gitmem gerekti; çünkü ufakb sivilceler yeniden çıktı. hem de diyordum nemlendirici krem önerisi alırım cildim çok kuru olmaya da başladı kırışmayayım sonra.
hem hiç konuşmuyoruz hiç anlatmıyorsun bana der ama anlatsan da ya anlamaz ya yanlış anlar.
şimdi sivilcelerden bahsetmiyor muydum yüzümde çıkan, demek ki yüzümün kuruduğundan bahsediyorum. ama annem oram sanmış???
muayenehanede bir iddiadır gidiyor: hayret verici, saçma ve komik. annem iddia ediyor ki kuruyor oram demişim. e açalım bakalımmış ona göre yazsınmış krem!
mesele açıp bakmak benim orama zaten. ne olduğunu sanıyorsa orada.
belli ki bu yüzden gelmiş benle doktora. ben açıp göstermiyorum anneciğime oramı 36 yaşına gelmişim: belki doktora mecbur kalırsam annem de beraber izlerler.
hayali bu. cidden saçma ama. yoo onla bunla yattığımı falan sandığından değil merak ediyor.???????????????
küçükken bir ara da mastürbasyon yaparız diye ciddi korkuları vardı. nerden düşmüşse aklına. yaparken de kızlığımız bozulursa ya. böyle yeniyetme çağlarımızda zaten adete alışamamışız utanç duygusu var. annemin saplantısı olmuştu bu. böyle saplatı olduğu zaman çıkamaz içinden anca başka bir saplantı sayesinde olur kurtuluş!!!! çivi çiviyi söker misali.
bi zaman aşırı aşırı titizdi hijyen saplantısı mikrop fobisi. yıllarca bize tiksinerek baktı. özellikle bana. çünkü elimi yıkadığıma bir türlü inanmazdı niyeyse. üsütümüzden başımızdan tiksinirdi. acilen odamıza gidecektik, çantalarımız asssssla başka bir yere değmeyecekti. bir yer belirlemişti onlara oraya konacak assssla başka yere konmayacaktı asssla. sonra ellerimiz 2 kere yıkanacaktı ve üniformamız çıkarılınca sadece kapının arkasına asılabilirdi. hele başka bir yere değsin o etekler ceketler çantalar; kıyamet kopardı kıyamet!!! o gün kavgayla karnımız doyar, odamız iyice temzilenmeden sofraya oturulmazdı!!! tabi elimiz yüzümüz yine iyice yıkanacaktı! kendini temizliğe adamıştı. biz odamızda hapisiz okul yoksa kendi sürekli evi temizlerdi. odandan çıkıp tuvalete gitmek bile onu çıldırtırdı sadece ders çalışmamısı istiyormuş!! e çişimiz gelirse? bu arada sürekli çay börek çörek kola tüketiyoruz, nasıl gelmesin çiş???? kendini o kadar hırpalıyordu ki temizlik yaparken yorgunluktan hasta oluyordu sonunda. diyeceksiniz ki vicdansız evlat annene yardım etsene!! izin vermez biz yapamazmışız hem de sadece ders çalışacakmışız!! elletmez. e o zaman annene git de ki anneciğim çok yoruldun biraz ara versen ya da anneciğim çok yorma kendini hasta olursun?! aa sen misin bunu diyen? dünyanın en kötü en nankör evladısın!!!! sadece odanda dışarı adım atmayıp ders çalışmanı istiyıor odandan mı çıktın sen? o pis o iğrenç ayaklarında koridorda mı dolaştın!! sen bnu annene nasıl yapar nasıl bir de utanmadan konuşursun? o sizin iyiliğiniz sağlığınız için yapıyor! ne kıymet bilmez ne saygısız birisin?? sen kendini yorma hasta olursun diye kıyamayıp üzüldüğün için uyar ama annem seni hakaretamiz şekillerde azarlasın suçlasın!!! ağlayarak odana dön. ya da iyi hasta ol yat o zaman sana iyilik yaramaz diye baskın çıkmayı öğren. sonra annen pişman olup özür dileyip gönlünü alacağına o yorgun haliyle başka pasta börek yapsın sevdiğinden. e sonra sıkıysa yemem de. o yorgun haliyle senin sevdiğin pastadan yapmış sen ne hain sen ne nankör bir isansın k i yemiyorsun!!! e peki üzülmesin ye: sonra böyle ye ye otur stres stres 76 kiloya kadar çık o orta 1,63 boyla: sonra tansiyon hormon sorunların olsun: sivilceler bassın suratını: sonra da annen sana dönüp götün de kocaman desin!!! ya da suratın da sivilce dolu iğrenç görünüyor irinli irinli desin!!! zincirleme yani!!
işte başka bir zaman da bu aşırı hijyen-temizlik-mikrop saplantısını biraz kıran bu olmuştu. ya kızlarım mastürbasyon yaparsa. ya o sırada kızlıkları bozulursa. ya sonra kimse almazsa onları?
bu defada konumuz ayyylarca bu oldu. sürekli konuşula konu evde kızlık bozulmaları. sürekli yeni örnekler ve hikayelerle kızlık bozulması ve hayatın mahvolması hikayeleri. diyelim ki bozulduuu herkesin bilmesi mi gerek ki hayatın mahvolsun?? sanırsın gazeteye ilan vermek zorundasın. ama nasıl evlenecekmişsin o zaman??? erkekler kızoğlan kız ister nasıl açıklayacaksın? o kadar dürüstüz ki enayiyiz aynı zamanda, ve herşeyin açıklamasını yapmak zorunda olan zavallı enayileriz. yalan kıvırırız ne var. bahane uydururuz diyelim. kim ne bilecek kafalarız. ya kızlarının başına bişey gelmiş herkes açıklamamı yapıyor, kol kırılır yen içinde kalır sırlar saklaır bir yolu bulunur unutulur atlatılır. ama hayır olmazmış. annem aşırı dürüst.!!! mesela benim bebekken vajinamdan alınan 30mmlik et parçasının da açıklamasını yapmak zorundayız. niye? kızlığıma bişey mi olmuş? hayır olmamış elbette. ee o zaman ne gerek var konuşmaya. dürüstmüş işte!?? neyse de aylar yıllar bu vajina-kızlık konuşmalarıyla geçti. ve annemin hayatı mahvolan kızlarla ilgili hikayeleriyle.
bundan sonraki saplantısı bununla bağlantılı. zira o sırada üniversiteye hazırlanmalar başlıyordu. bu kez konu ve korku aşık olmak, mastürbasyon yapmamak, ya kızlık bozulursa, ve sevgili yapmamak, ya birşey olursa erkeklerle başbaşa kalmamak. sadece okumamızı kendi işimiz maaşımız emekliliğimizin olmasını istyor annem. müzik bile dinlemek yoktu. ne kavgalar ne kavgalar. yaşayan zombilerdik. insan sadece ders çalışır mı. hayat az bişey yaşanmaz mı. ama annemin kendisi bir robot olduğu için anlayamaz. hala da anlamaz. neden istenir müzik dinlemek, film zilemek, gezmek, dostlarla muhabbet. o zamanlar mesele dersleri engellemesiydi şimdi de evde tek kalmamak için. iş-ev robotu. o yıllarda konu hep aşık ola kızların hayatının mahvolduğuydu; okulu bırakmışlar evlenmişler falan filan mahvolmuş hayatlar. yok aşık olalar sevişenler tabi ki hayatları mahvolacak!! hemde sevdiği seviştiğiyle evlense bile!! tabi araya mastürbasyon ya tabi öyle demiyordu ben unuttum 'kendine dokunmak' diyordu annem. bu yüzden kızlığı bozulup hayatı mahvolan kızlar hikeyeleri uydururdu. sevdiğiyle sevişenler de. tabi en kötüsü tacize tecavüze uğrayanlardı. ama mesela okulda çok laubali olmak derdi; yani arkadaşlara normal bir gencin ihtiyacı olduğu gibi sohbet etmek zaman geçirmek yerine robot gibi korkarak da eve koşup kimseyle ilişki iletişim kurmayacaksın. ya birisi sana kafayı takarsa??? böyle erkekler varmış: kafaya takarmış kızın hayatı mahvolurmuş!! evlenir mi başına bela mı olur üzülür korkar mı sonunda illa okul bırakılır hayat mahvolur hikayelerinde. asla da geri dönüş olmaz biter hayat. ee kız ölecek mi? hayıır!! hayatı mahvolmuş. yani asla bir daha hayatıı toparlayamayacak kurgu hikayeleri karakterleriydi anneminkiler. yani insanın başına talihsizşeyler gelirse atlatıp yoluna devam edemez mi? hikayeler hep mutsuz sonla biterdi. hayır kızlar ölmüyormuş ama hayatları mahvolmuş. ama asla toparlayamayacaklar. ölmeyecekler de. ama hikaye bitecekti.
kıssadan hisse ise hangi derecede okulda okursanız okuyun okuldaneve evdenokula bir hayatınız olmalı. erkeklerle iletişim sınırlı. arkadaş ortamları belirli. dersler çerçevesinde mümkünsse sadece tenefüslerde. zoraki aktivitelerde sadece ablamla elele kenarda oturacaktık!!!!!??? sosyopat yetiştirmek istiyordu yani.
böyle korku dolu ve tutucu fikirleri olan aşırı titiz ve takıntılı korumacı bir anneyle sosyallik çabaları bir savaş gibi. hele ablan uyuz bir robotsa anan gibi. kendisi annemin kendi gençliğini anlatırken mangalda kül bırakmaz övünmelerde; çok sosyal ve popülermiş falan ama bize gelince hiçbirşey yok!! ona göre hepsi anlamsızdı: doğumgünleri, okulgezileri, okultıoplantıları vb. anlamsız ve gereksiz. kendi de akadaş canlısı ve sosyal değildi. ama sorsan ohoooo mangalde kül bırakmaz. çok sosyal ve hayat- arkadaş canlısıdır!!!! e hani?
sadece tüm yıl sosyal ektivite olarak teyzemlerin gelmesini iple çektiğimiz yıllar çok oldu. onlar gelmese evden çıkmayacak, eğlenmeyecektik hatta fotoğrafımız bile olmayacaktı. ve bu normalin ötesindeydi. olmas gerekendi.
belki kötü bir evlilik yaşadığı için boşandığı için üzgün ve kırgındı ama aynı zamanda hayattan alınacak keyfi kaybetmiş ve bu normalleşmişti. sadece yemek yemek yeterdi ona. ne eğlence ne arkadaş ne sohbet ne değişilik ne sinema ne müzik: sadece zorunlu olan şeyler vardı ve yemek yemek. kendi kilo almadığı içinşanslıydı ama tüm bunlar sebebiyle ben çok kilo aldım. ve bana cevap da götün kocamandı ve sivilcelisin!!
sonunda bunlar elinde bir koza dönüştü. moralimi bozarsa arkadaşlarımla buluşmak istemem diye.
ben de lüks arabalara binip şımarık hollywoodlu gençler gibi barlarda fink atacak değildim de: üç arkadaş bir kafede çay içecek ya da birinin evinde hem ders çalışıp hem sohbet edecektik. ya da doğumgünü. o kadar sade ve masumane ki gülünç bile bunları eğlenceden saymak. ama anneme göre anlamsız gereksiz saçmaydı ve bunları istemem benim aklımın başında olmadığını gösteriyordu!!
ruhsuz, robot gibi olmak normaldi.iyi ve doğruydu. tabi böyle zamanlarım da oldu. içime kapanıp kaldığım dönemlerimde oldu. kilomı sivilcemi sancılarımı sorun ettim anneminde antisosyallik desteğiylle. ama hani domino taşı gibi bağlantılı etkilerle yiyip yiyip şişince götün kocaman diye eleştirildiğin aşağılandığın gibi öz annen tarafından: antisosyal olunca da yaranamazsın!!!
yani ne yapsan kabahatti batıyordu gözüne. e o zaman da hiç arkadaşın yok ne biçim gençsin oldu. ee buluşmalara doğumgünlerine okulgezilerine gitmeyeceğim, tenefüslerde köşeme çekilip tıkınacağım ya da o sıra aynı okuldaysak ablamla onunla oturacağım. ama arkadaşım arayanım soranım olacak??? bu nasıl olabilir ki. ama anlamaz ki. antiempatik bir insandır annem halen değişen bişey yok. o zaman da arkadaşın yok diye eleştirmeye başladı. hem götüm kocaman hem sivilceliliyim ve arkadaşım yok. güya bana yardım edecek ne kadar saçma sapan insan varsa arkadaşlık etmemi istedi, uğraştı. kendi düşünceleri takıntıları yüzünden çoğu şeyi anlayamıyor fark edemiyor insanları yeterince tanıyamıyor. ne kadar sorunlu komşu kızı varsa başıma yıkmaya çalıştı. benden beter biri bana nasıl iyi gelsin. bi tanesi fena bir buluğ çağı yaşıyordu psikopat gibiydi; sinirlenince kitaplarını defterlerini fırında yakmıştı. bi başkası hiç konuşmuyordu. biri intihara kalkışmıştı. bunlar da anneme göre en aklıbaşında olanlardı. yani aklı gezmede ve oğlanlarda olanlardan nefret ederdi. onlar yanlıştı.
ona göre tüm sene teyzemler 1-2 kere gelir mi diye beklemek yeterdi. o zaman çıkardık o zama fotoğrafımız olurdu. ama benim o sadece teyzemlerde bulunan makinayla çekilen anıların peşinde koşmam bile saçmalıktı!! ama kendi pişkin pişki gençliğinin sosyalliğiyle övünür, eski fotoğraflara bakarak duygulanır, şu yıl bu etkinlik vb gibi durumlarda da fotoğrafının olmamasına yanar, içlenir anlatırdı. bunlar normaldi. ama benim anılara değer vermem biriktirmek istemem saçmalık aklı havadalıktı. hele hu çelişkisini yüzüne vurmam hainlikti!! bi kere onun ailesi ayrılmadığı için annem üstün haklara sahipti herhalde aklınca!! onunbabası olduğu için sosyalliğe de anılarada direk hak sahibiydi: övünebilirdi. biz de aşağılıktık ha??? anası dul babası sorumsuz sonrada ölü: hiçbir hakka sahip değildik de yaşadığımıza minnet duyacak bu bize yetecekti. robot gibi zevksiz bir hayat üstelik anısız fotoğrafsız. gülmek eğlenmek keyif almak iyi hissetmek güzel hissetmek güzel görünmek haklarımız arasında nasıl olabilir!! sanırsn hindistandaki kast sistemi var: biz özellşkle de ben en alt tabakadayım annemse en üst!!
seneleeerce babamı bize kötüledi, beddua ettirdi. gün gelip ölünce ise aniden cenazede adetabizi geri planda bırakmak istercesine haykırarak bizden çok yırtınarak ağladı. herkes bak boşandı ama o kadar iyi bir insan ki eski kocası için ne kadar ağlıyor desin diye sanki. zaten her zaman bakşasının düşünceleri görüşleri en önemlisidir. ona göre yaşanır ya. o zamandan adeta bizden rol çalmaları ve başkasına farklı davranmaları rol kesmeleri ivme kazandı.
dışarda başkalarının yanında dünyanın en melek en anlayışlı annesi: kızlarının destekçisi (öyle tabi ama konular sınırlı: ders çalışmak ve okumak konusunda. ama rol keserken herkonuda destekçi numarası yapar. aa tabi giyinsin üslensin aa tabi gençtir gezecek biraz aa tabi gidecek falan martavalları); ama içerde götün kocaman, sivilcecin çıkmış diye moral bozup evde pineklemenden keyif alan biri. sonra da sana hasta ruhlu kız arkadaşlar yamamaya çalışır. sayesinde ne tuhaf kızlar tanıdım. ama annem anlamazdı: bariz bir şekilde bir olay olmazsa anlayamaıyor: öyle örtülü imalı gizli kapalı şeyleri. bi tanesi anneme melek görünür biz başbaşa kaldık mı bana anaavrat söverdi!! babasından falan öğrenmiş zahir. böyle alçak sesle ama gözünün içine bakarak ne küfürler ne küfürler. sülalemi sikecekmiş götüme neler sokacakmış amlara böyle yapacakmış tüm erkek akrabalarına siktirecekmiş bağırtarak... anneme göreyse ah canımmış sanki bir melek niye görüşmüyormuşum ne kadar kötü bir arkadaşmışım!! yazıkmış kız yalnızmış!!! yalnız olur tabi hasta psikopat meğer zaten evde delirdiği için daha o yaşlardan ağır anti depresanlar kullanıyormuş. komşu çocuğu bile bilirmiş anlamış beni uyarıyordu.
aman nazlı niye arkadaşlık ediyorsun onla böyle böyle diye. doğru dürüst iletişimimin olmadığı ir oğlan bile bana daha fazla önem veriyor endişelenip uyarıyor düşün!! insan kendini nasıl hisseder?
annemse boyuna beni kötülüyor zavallı kız benim yüzümden yalnız kalmış niye çağırmıyormuşum gidip çağıracak eve getirecekmiş. söylesem inanmayacağını bildiğimden uzun süre demedim. zaten anlatacağaım zaman da mecbur kaldım ama. tabi ki inanmadı.
ben hain nankör kötülük ve çirkinlik timsaliyim!! bizi özgüvenle yetiştirmedi aslında kendinde de yok ki. ondan. ama özellikle bana yüklenmek keyif verir. beni zorlama. istemediğim sevmediğim şeyleri yaptırtmak. ablamı hiçbir zaman benim kadar zorlamazdı. çünkü o çok hassasmış çoook duyguluymuş. ben değil miyim? değilim sanıyordu. çünkü tepkilerimiz en baştan farklıydı ablamla. haliyle hem farklı insalarız hem en baştan ayırt ediliyor farklı davranılıyoruz.
ben de küçükken onun gibi daha sessiz uyumlu ağlayan söz dinleyendim. ama hep burun kıvırırdı. ablama sabrı vardı bana gelince of ama tamam! yeter ağlama falan.
daha en baştan fazla gelmiştim yaranamadım da.
sonunda kişilikleirmiz geliştikçe oturdukça ve bana farklı davrandığına alındıkça değiştim. daha sert tepkiler veren inatçı kavgacı biri olmak zorunda kaldım. dolambaçlı yollar ve ezilmemek için çareler ürettim. mecbur bıraktı.
sonrada adım inatçı aksi sinirli oldu. sen yaptın. ama kabul edemez. farkında da değil umurunda da.
hiç olmadı.
nerden nereye geldim; annemin toplum içinde özel meseleleri konuşma arzısından tüm travmalarıma!!!
hala en zevk aldığı şey benim sinirimi, sınırlarımı, sabrımı zorlamak, bana istemediğim sevmediğim şeyleri yaptırmaktır. sevmediğim bir yemeği yedirmekten sevmediğim bir rengi bana giydirtmeye kadar; sevmediğim biriyle evlendirtmeye kadar. bu keyif veriyor ona. beni zorlamak bir çeşit hayata meydan okuması. herhalde hala güçlü hala söz dinleten,işe yarar ihtiyaç duyulan biri olduğunu kendine kanıtlama ihtiyacı.
her dediğini yaptığım, söz dinlediğim zamanlar da oldu; acaba bana tavırları değişirmi severmi beni daha çok die. öyle davrandığını da inkar eder hep!! söylesen de yaramaz yani daha kötü oluyorsun. gerçekleri duymak istemiyor ki! o zamanlar da bana kişiliksiz dedi ezik dedi!! evlenince ne yapacamışım ben? o kocam kaynanam görümcelerim neler edecekmiş bana neler!! böyle ezik davranırsammış kukla ederlermiş beni mum ederlermiş maymun gibi oynarlarmış!! bei ne tür pisikopat bir aileye yakıştırıyor acaba?
tabi o küfürbaz kızın olayına hiç inanmadı. yalancı mıyım ben ne yalaımı gördün diye üstüne gitsem üzülür; yalancı değilmişim elbet (zorla bir iltifat alabildik) ama yanlış anlamışımdırmış (yalancı değilim ama gerizekalıyım). siz yanlış anlarsınız anca. siz ikiniz safın önde gideninisiniz. komşunun oğlu bile anlamış bir de benim için endişelenmiş kız beni döver fala diye gelmiş bana o kız hasta niye eve çağırıyorsun diyor. dikkat et diyor. ilaç kullanıyor evde sapıtıyormuş diyor. bana inanmıyorsan git Murat'a sor! hani ben 'yalancı' değilim ama beynim almıyor salağım ya!! getirmiş bana hasta psikopatı en iyi arkadaşım olacakmış bir de bizde kalacakmış!!!!!
e ben istiyormuşum ya sosyallşmek arkadaş falan iyili etmiş bana! ama bana iyilik yaramazmış!!
hiç arkadaşım yokmuş mecbur kalmış kendi bana arkadaş bulmaya.
e götün büyük irinli sivilcelerin var diye diye moralim boz, ders çalışacam diye boyuna evde pineklet, ablan var yetmez mi diye söylen: ee nasıl olsun arayan soran arkadaş???? insanlarla konuşmaz zaman ayırmazsan nasıl arkadaşın olabilirler?? anca ödev sormaya not sormaya ödevini sana yaptırtmaya kalkarlar sen de yemezsin ee kalmaz arkadaşın!!
iki ay sonra bir olay oldu da anladı. ama tabi kendine göre zaman aşımına uğradığından sen haklıymışsın falan demedi. bu kız ve ailesi bitişik sitede oturuyorlardı. babası annesini hep çocukların önünde dövüyormuş hakaret ediyormuş. tüm site biliyor tabi anne de çocuklar da ruh hastası olmuş. sonunda annesi bir gün dayaktan bayılmış bı deli kız da sinir krizi geçirmiş evde. kardeşi daha küçük anlamıyor tam. sinir krizi geçirirken de apartmanın merdivenlerinden yuvarlanıp kafayı patlatmış. hepsi hastanelik tabi.
yani bazen de hem arkadaştan soğutur: otur evde ders çalış şaklabanlığın sırası mı dışarda ne var şart mı gitmek mecbur musun gereksiz lüzumsuz iztemez gerek yok ben olsam aramama ben olsam görüşmem onun o'su kusur bunun bu'su kusur.... soğutur ya da engeller (psikolojik olarak! elimde delil kalmasın diye emir kipli hiçbir şey söylememeye özen gösterir. sonra sen dedin sen engelledin falan diyememem için); ondan sonra da gayet pişkince sana döner der ki:
hiç arkadaşın yok!!! hiç arayan soranın yok!
yani gezmeye eğlenmeye gülmeye sosyalliğe ihtiyacım yok çünkü annem sadece ve sadece kendi duygu ve düşüncelerini bilir ona göre sadece kendi hareket etmez yaşaması yetmez; na göre bunlar kesin doğrudur en mantıklısıdır ve sen de öyle yaşamalısındır. arkadaş buluşmaları doğum günleri sinemaya gitmek vb tamamen gereksizdir, ihtiyaç duymuyor yıllardır kendisi. ama sorsan ohoo susmak bilmez gençliğini övmeye doyamaz; şöyle gezerler böyle popüler öyle sosyalmiş ki!!
ee Nazlı? hı gerek yok!!
senin niye ihtiyacın olsun ki bir mana veremez hala öyle. sadece kendi duygularından örülü bir dünyası var ve herkesi öyle zannediyor. artık müzik bile dinlemiyor bildiği şeyler 70lerden kalma. gereksiz buluyor. sinema desen anca milyonlarca film izlemişimdir ben diye övünmeyi biliyor ama hikaye. ne filmin ne yönetmenin ne bir oyuncunun adını bilir; onlarda 70lerden kalma: sophia loren elizabeth taylor falan.
bizi çocukken hiç sinemaya götürmedi mesela. yok muydu mersin'de vardı ama annemin umrunda değildi. gereksizmiş.
orta okulun son yılında arkadaşlarla gittik ilk defa. büyülenmiştim.
o ortalıkta benim özelimden bahsetme sevdasını geçirmek için elimde bir koz oluncaya kadar kavgalara çektim. sonra ben de inadına onun menapozuna getirirdim konuyu. çok bozulur ve bunu dünyanın en büyük haksızlığı olarak görürdü!! genç bir kızın regl döneminden elalemin yanında bahsetmek olağan, yaşlı başlı emekliliğ gelen birinin menapozunu alatmak suç ve haksızlık!
zor öğrettim göze göz dişe diş diye.
aynı sabahları beni uyandırma sevdasından vazgeçirmek gibi zor ve uzun bir sürreç oldu.
ha tabi beni kendi yıkamak istemesi de. ona kalsa evleninceye kadar anam yıkayacaktı herhalde. yıkamak da adeta dövmek gibi ite kaka azarlayarak ve aşırı derecede sert keseleyerek derini yüzer gibi: ne kadar itiraz etsende boşa çaba daha da ters davranır ablama çarpa çarpa yıkar sonra da bak ablanı üzdün diye suçlayıp rahatlar; sen siniri bozuk yorulmuş kıpkırmızı olmuş her yerin acırken kalakalırsın bu iki avanak uyuyakalır!
farklılıklarımızı kabul etmek istemiyor. inat ve ısrarla. ama bari bi bildiği vardır anneme uyayım deyip uyumlu oldun mu da eziksin kişiliksizsin der. ya da en azından sıkıntılı sıkıntılı durur. sıkılmıştır canı kavga etmek istemektedir ama çatacak bir şey yoktur çünkü nazlı her dediğini yapıyordur: o zaman napar????
ya gözünün üstünde kaş var gibi saçma detaylar arar, kusur arar sende: yemek yerken ne kadar çirkinleşiyormuşum mesela! ya da hiiiç yapmak istemeyeceğin gün gibi aşikar olan bir şeyi yaptırtmak için çabalar. senn sabrını sınırlarını zevkle zorlar.
ablama o kadar yapamaz: çünkü zaten zevkleri yakındır, ya da ablam bir tür bukalemun, ya da öyle geliştirmiş kendini baştan pes edip annemi kopyalamış: e nasıl kavga edecek? zevkli değil ki. kendine benzeyenle değil benzemeyeni kendine benzetmeye çalışmak: o mücadele; o meydan okuma keyifli. sen ne kadar zıtsan o o kadar üstüne gider.
annem değişiklikten hiç hoşlanmaz ve sadece kendi bildiği doğrudur sana saygı duymaz.
huzursuz oluyorum asabım bozuluyor. küçükken bile beni çıldırtırdı.
mesanesi mi ufaktır nedir küçüklüğünden beri gece yarısı kalkıp tuvalete gider geri uyurmuş. bunun doğruluğu ise kati'dir. gecenin kimbilir kaçı bizi zorla uyandırır, kalkamamak, benim çişim yok demek anlamaz, illa o tuvalete gidilecek gece!! olmadı üstünü açar, çeke çeke kaldırır, ya da azarlar senin yüzünden uykum kaçacak!!
tuvaletin kapısında da dikilip sesleri dinler. e hadi nazlı yaaaap!!!
yok ki.
vardır yap!!
yok.
ablan yaptı ama.
......
uykudan uyandırma sabahları
gece tuvalete kaldırma
ve yıkama saplantılarından vazgeçirmek bile ömrümden ömür koparttı.
sabah uyanamaz geç kalır sonra okuldan atılır okuyamaz hayatın mahvolur!!!
gece kalkmazsan mesanen patlar ya da altına işersin!
sen kendin yıkanamazsın mikroplar gitmez pislikten hasta olursun, kim bakacak sana, annen işe gitmek zorunda ablan okula hastalanırsan okuyamazsın hayatın mahvolur??
çok saçma ama savunuları bunlardı.
zıt seviyor zıt. aksini yaptuırtmaktan zevk alıyor.
mesela yeniyetmeyken hormonlarım da bozuldu sivilce bastı umrunda olmadı; anca eczaneden kükürtlü sabun aldı: yüzümü iyi yıkamadığımı pis olduğumu, işte kendisi yıkamadığı için hep bunların olduğunu iddia etti. 15 yaşında kızı anası yıkayacak beyin özürlü müyüm ben? yıllarca çile çektim.
her şeye bahanesi var: arkadaşlardan uzaklaştırır: arkadaşın yok diye eleştirir. onu suçlasan kafana silah mı dayadık görüşeydin der pişkince. hiçbir şey için kendini suçlamaz.
ama benim konumda.
yıllaaaar sonra doktora gittim, kist çıktı; hep çikolatadan işte dedi pişkince. yedirmeyeydin. ben yedikçe o verdi. hani dünyanın en bilinçli insanıydı? şekerli kolalı şeyleri dayadı dayadı.
doktor kilo vermemi ve korumamı önerdi. bende zamanla alışkanlıklarımı değiştirdim.
ama annem değişiklikten nefret eder: alışamaz. yıllarca da direndi. ben dikkat ettikçe o rejimimi bozmaya çalıştı.
hayır yani nazlı hastalansın ölsün diye yapmıyor tabi ki.
düşünemiyor mantıklıca ve alışkanlıklarını değiştiremiyor.
yıllaraaar geçti hala 1990lardaki yanlış yeme bozukluğumu hatırlayıp özleyerek o günlere geri dönmek istiyor adeta.
yemeseydin kafana silah mı dayadık var bir de kilo almama annemin de sebep olduğunu söylersem. tabancaya mı ihtiyacı var?
tüm silahlarıyla psikolojik savaş için her an hazır. sıkıysa yeme!!
yorgun yorgun yapmış, paramız azmış yapmış, emek harcamış, masraf yapmış, severim diye düşünüp yapmış. hele bir yeme Saddam'dan daha kötü bir canisin ne farkın var?
surat asmalar, küsmeler, terslemeler, duygu sömürüleri, müsriflikle, nankörlükle, hayırsızlıkla suçlamalar. e yiyim de kilo mu alayım? almamam lazımmış ya işte doktor dedi ya! hormonlarım bozulurmuş daha fazla?
kendimi feda mı edeyim yani? hormonlarım bozulursa ilerde çocuğumda olmaz haberin olsun.
zorla vazgeçti ben direndikçe o abandı zevkle. zor alıştı ve arada gene o sevda hortluyor. hele 30 yaşından sonra metabolizma yavaşlıyor daha hızlı kilo alıyorsun yakamıyorsun. ama annem anlayamaz ki, fazla kilo alan bir tip değil. kendi gibi olanları bile tam anlayamıyor ki seni anlasın.
onca zaman o kadar yanlış beslenmişim ki: çayıma kahveme 5-7 şeker atardım ben, litrelerce kola fanta içerdim daha da tabi annemin yaptığı müthiş de olsa bela börekler, çörekler, kurabiyeler, kekler.
ders çalışırken odamda sürekli önüme yiyecek getirirdi, bi daha uğradığında yememişsen hala ya da umduğu kadar bozulur, üzülür, tersler, duygu sömürüsü yapar. sen de yersin o getirir yenisini sen yedikçe yenisini yemen için verir. uyku uyuduğun anlar hariç her an tıkınırsın. sağlığı bozulur mu diye düşünmüştür elbet ama şişko ve sivilceli olmam hoşuna gitmiştir böylece erkekler bakmaz.
een büyük korkusu erkeklerdi. kafayı mastürbasyon yapar da kızlığımızı bozarız diye beraber uyumaya takmıştı; geceleri öyle deli uyuyor ki ablam da annem de ben resmen boks maçından çıkmış gibi olurdum. kütt kafana küüüttt suratına, böbreğine göğsüne, uyanmak bir yana ödün kopup canın da acır ve elini çekersen, kızarsan senden daha suçlusu yoktur hiç asla kabul etmez sen onu uyandıran pis bir hainsindir.
evet bundan da zor vazgeçirdim!
bu saplantı azalınca tabi ki bunun için yenisi gelmeliydi.
mesela o çılgın menapoz yıllarında!!!! cehennem azabı çektik hep beraber. o kadar kendine odaklı ki salaklık ayarında!
en büyük korkusu kızlığımızın bozulması, sıcak yemekten ağzımızın yanması ve üşütüp hasta olmamız. ama kışın ortasında bir bakmışsın havanın aşırı sıcak olduğuna karar vermiş her yeri açmış!!! sen balkona çık serinle geri gir içeri. hayır her yer açılacak.
normalde üşütürsün fobisinden yazın bile kazakla gezdirmek isteyen kadın gider yerine deli gelir. üstünden sıcak diye hırkaları çıkartmaya çalışan çekiştiren bir kadın!!
sonunda ablamı da beni de senkronize hasta etti bronşit olduk da akıllandı!! illa günde 2000miligram antibiyoyik içmemiz lazımmış demek.
yedirir yedirir düşünmez şişmanlarsın: götün kocaman: yemeyeydin afana silah mı dayadık.
arkadaştan soğutur: hiç arkadaşın yok diye eleştirir: kafana silah mı dayadık görüşeydin.
sevmediğim bi renkte bişey aldırmaya çalışmak bile ona zevk veriyor.
unutmayayım en korktuğu şeylerden biri aç kalmam!!! bu yüzden yememe dikkat etmeme dayanamıyor, zaman zaman aşırı hortlayan bu korku yüzünden sürekli önüme cezedici şeyler koyuyor. eskisi gibi yiyeyim istiyor. hem memelerim de büyürmüş evlenirmişim belki o zmana. hani dünyanın en bilinçli insanıydı medeniydi moderndi: cahil kadınlara benzedi iyice. baştan izah etmemgerekiyor; kilo alırsam kistim büyür evlensem nolacak? kist büyüyünce hormonlarım bozulacak domino taşı gibi sonra niye çocuğun olmuyor deyip daha çok yedireecksiniz!
ama bi öğrenmiş sıksık ama az yemek lazım: saat başı bir tabak yemek!??? geçen sene hergün börek yapıp elime veriyordu arada yiyecekmişim aç kalmayayımmış. e öğlen yemek yiyecem zaten, olsun yemek de yiyeceğim zaten?
ben milli güreşçi ya da sumocu muyum acaba haberim yok??? taktı mı takar gerisine bakmaz. ama bu domino taşı etkileri olduğu zaman yapıştırır: götün kocaman sivilcen çıkmış!!! zorla mı yedirmiş? silah mı dayamış yemeyeymişim!!
ya hatta kan testine gidecem ağzıma yumurta sokmak için beni evde kovalamaya çalışıyor. aç kalmayayımmış!! kan testine aç gidilir! olsun bir yumurta anlamazlar bile! kız boşa gider test. ağzımı açmamla br hınç ağzıma yumurtayı sokması bir oldu: zevkten ağzını büzüyor. tam girmedi tabi üstüm başım yüzüm battı maymuna döndüm: çünkü annem sarısını cıvık sever, ben sevmem ama yanlış!!!! anneninki gibi sevecen!!
ahmak cahil kadınlar gibi anlamıyor bi yumurta anlaşılmaz. yut yut diye kolumu tutmaya kalkıyor bir de çıkarmayayım diye!!!! deli deli.
tükürdüm yere tabi ama sinir küpü: bayılır sinirlenmeme gözleri ışıldıyor. hele başkalarının yanında en zevk aldığı şeylerden biri. böylece ben kötü bir imaj çizeceğim kendi iyi. şeytan gibi kızına bile dayanan melek bir anne olacak kendisi. çok memnun olduğunu fark etmemle onun gibi sahte, rol keserek cevaplar vermem bir oldu.
geçende illa peşimden benle geldi doktora; çok heyecanlı çünkü oramı izleyeceğini sanıyor! niyeyse her doktoa açıp gösteriyorum gibi saçma bir hayali sanrısı var.
cilt doktoru. bu kez başka bir doktora gittim. şahane keskin bir zekası var!! yüzünü yıkıyor musun diyor bana süper zeka kadın.
annem de yaaa der gibi hak vererek onaylayarak başını sallıyor. al bir ahmak daha!
yok yıkamıyorum! ben yüzünü yıkamayan birine mi benziyorum allah aşkına?dağdan indim dün daha hayatımda musluk görmedim ay hahahaha!!
ben şakaya vuruyorum ama çok da aksiyim annemse ironiden ne anlar. yıkamıyorum sanıp başını sallıyor yaa yıkamazsan çıkar tabi sivilce diye.
annecim her sabah akşam banyo kapısına dikilip bana çok zaman harcıyorsun diyen kim? sen değil misin? o nedir bu nedir diye sürdüklerimi falan soran?
yıkamıyorum dedin işte duyduuk.
laf sokmak için aksini söylüyorum anne aaa alemsin valla! hergün izleyip geç kalacan çok zaman harcıyorsun diyen sensin, gözünün önünde yıkıyorum ya!!
ne bileyim?
ne bilsin. tabi sana bakıyor ama kendi düşüncelerinde mesela bazen konuşurken de seni dinlemez karşısında nedense ağzını açıp kapayan biri vardır!!
sen bişey soracaktın? deyip kaşgöz işaretlerine başlıyor.
bu ara cildim çok kuruyor onu soracaktım ama annem her nedense aslındda kafayı oramla bozduğundan dolayı kuruyan yeri vajinam sanmış. büyük merak ve şevkle ondan gelmiş olacak, hevesle bekliyor am şovu??!!!!!
yazdı ya annecim doktor hanım krem.
ama bakmadı.
baktı ya şimdi büyüteçle.
bakmadı nazlı!! (kaş gözle oramı işaret ediyor)
???
kurumuş ya hani acışıyormuş!!
yüzüm kuruyan yüzüm niye oralar sanıyorsun ki alemsin valla!
oran değil mi?
yoo.
ama dedin ki çok kurudu.
yüzüm işteee.
hayır oranmış kaşınıyormuş da kuruluktan ya aç da baksın.
ay taktın sen! kuruyan yer suratım annecim yanaklarım yanak!!!
tamaaam oranın yanaklarııı.
ay değil!! şaşırdın sen valla.
krem mi yazdı.
yüzüm için yüzüm annecim yazdı.
istersen ben süreyim sen göremezsin oraları ha.
oldu kırk yaşında karının amına annesi sürsün kremi!!!! niyeyse herşeyimi ama bağlıyor!!! daha hala ben sürerim ben sürerim. olur bir senin elin eksikti amımda tam olur!! ay saçmalığın bu kadarı: delireyim de tımarhanelik olayım diye yapıyor herhalde.
doğru dürüst dinlemiyor ki mütemadiyen en azından mırıldandığı için.
bir kaç kez söyleyince teyid ttiire ettire zor anladı. kabul edemiyor da yanlış anladığını. bir haftadır durup durup benim açığımı yakalamak ister gibi konuyu oraya getiriıor.
ben süreyim mi?
yüzüme sürüyorum anne yüzümeee!!
tamaam anladım ben süreyim istersen.
niye elim mi kırık???
...
en saçma ikilemi evlilik üzerine.
hem şimdiki aklım olsa daha yakışıklı daha uzun bir adamla evlenirdim der ama hem de bana yamru yumru ucubeleri layık görür. ben ettim bir hata kızım etmesin bari diye bir derdi yok hiç. umrunda olmaması bir yana bana iyi bir şeyi layık göremiyor. ne zaman kaliteli-pahalı bişey alacak olsam bana mani olmak için türlü psikolojik oyun çeviriyor ya da sonra sabote ediyor. bana bim ablama gucci layık!!
yani hem robot gibi yaşayacağım hem annemin istediği gibi bir damat bulacağım. hafta sonları dışarı çıkmak aklımdan bile geçmeyecek, tenefüslerde de anneciğimle telefonda konuşacağım!!???? hiç çıkmaz arkadaş edinmezsen nasıl bulursun? ağaçtan düşmediğini gördük işte!!
evnemedin evlenemedin.
keşke diyor okuldayken bulsaydın , üzüntülü üzüntülü. ciddi yani.
hep öyle zaten. çünkü ne yaptığının nasıl davrandığının ve bunların neye mal olduğunun farkına varamıyor. o sırada neye taktıysa o olsun gerisi önemşi değil.
tüm hayatım boyunca en çok duyduğum sadece ders çalışmanıszı istiyorum lafıdır. nefes almadan yaşamadan sadece ders çalışmalıydık. okuyacak meslek iş maaş emeklilik sahibi olacaktık. gerisi gelirdi başkası önemli değildi. böyle yetiştik ve psşkolojik baskı da gördük: türlü türlü aşık olup okulu bırakmış hayatı mahvolmuş kız hikayesi.
yani dışarı çıkmayalım diye bize sokak korkusu, gezi korkusu, trafik korkusu, erkek korkusu aşılamayı göze almıştı.
ilerde kocamızla.
konsere sinemaya tiyatroya geziye herşeye ilerde kocamızla gidecekmişiz!!! zavallı nasıl bir bakireyse müzik bile bilmiyor kocacığıyla dinliyor ilk!!!???
ders bittiği anda evde olalım istiyordu. ışınlanma mümkün olsa ne pahasına olursa olsun beni ışınlaırdı. beklediğinden 10 dk geç gelsem bir kavgadır gider. cep telefonları çıktı, o zaman da saat 17.00da mı bitiyor ders : zırrrrr? alo nazlı geliyor musun?
ders 5 dk uzayamaz mı? anlayamaz. dolmuş kalabalık.olsun bin. kırk kişiyle ellese sürtüne mi geleyim. dayanamazdı. bittiği an ders hesaplamış şu kadar sürer diye onu geçse canı sıkılır gerilir!
hiç dışarı çıkmayan, tenefüslerde annesinin verdiği sandviçi köşesinde yiyen kendine bakmayan inek bir ucube ama zort diye koca bulacak. büyük korkuları vardı: sürekli erkekleri kötülüyordu sürekli!
ee akıl veren de yok okulda bulunur diyen. tam aksi erkeklerden kaç. tabi ki arkadaş olarak sınıfta dersler hakkında konuşabiliriz erkek görünce sırtımızı dönecek değiliz ama o kadar!!!
böyle koca bulunacak nasılsa. 1960ların saf ve roomantik hayatı yaşanıyor sanki. insan ruhundan anlayamıyor ki zamanı takip etsin bilsin.
bak köşesine çekilmiş şişko sivilceli tıkınan bir inek ne güzel karı olur bana mı diyecek??
..............
hala en sevdiği şeylerden biri toplum içinde benle olmayacak şeyleri konuşma istediği. toplu taşımada uzun uzun nasıl yıkanacağımızı hayal ederek anlatmak istiyor mesela. bir de şevkle iştahla ki komik.
köpürte köpürte yıkanırız değil mi nazlı, her yerimizi iyice sürterek değil mi, istersen ben seni yıkarım ha nazlı....
bit mez ben de trav ma o lay.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder