her mevsim ama özellikle mevsim değişimleri evde çılgınca tartışmalara yol açacak teatral gösterilere dönüşür bizim evde.
niye diye soracak olursanız.
annem aşırı derecede evhamlı fobili ve sadece kendi açısından bakabilen birisi haline geldi zaman iyice ilerledikçe.
antiempatik sanki. empatiye karşı.
der ki ay bebekken de çok terlermişim çocukken de!!
e kimbilir kaçkat giydiriyordun lahana bebek gibi?
öyle bişey var ya yaşı küçükler haliyle ebatları ufak insanlar: çocuklar ve bebekler için: çok üşür inanışı!!!!
üşümüyorum ben kardeşim!!
ama anlatamazsın. yıl olmuş 2016 hala anlayabilmiş değil.
kendi düşünce his vb lerden farklı şeyleri kabullenemiyor. sadece kendi için sabit fikirli değil yani etrafı için de.
10 yılı geçti şekeri hayatımdan çıkartalı, tuzu da, unu da epeyce azalttım. ama anlayabilmiş mi? hayır!
fikirleri gençken yenir! e yaşlı diyordun demin ya?
gençken yenir deyip tüm vücutlarını yormuşlar. 45-50 yşından beri annem de teyzemde hastalıktan hastalık beğenir gibi. tansiyon şeker mide eklem ağrıları kireçlenme kemik erimesi..... göz kulak sorunlarını saymadım bile.
neyse üşümeye gelelim.
yazın bile bana hırka giydirmenin peşinde, her zaman daha kalın giyinmemi bekler. yoo kendi de aşırı üşüyen biri değildir, benim de öyle olmadığımı kabullenemiyor herhalde. ne üşüyen arkadaşlarım oldu, ağustosta kalın battaniyeyle uyuyan.
hani gömlek yelek, içinde atlet giymek falan kesmiyor annemi. hırka!! yaz günü bile elime hırka vermek için ne uğraşlar ne uğraşmalar.
esas zevki bana ters gelen bişeyi bana yaptırtma mücadelesi.
okul dolabında yedek var anlatamadım. nerede kıyıda köşede eskimiş eprimiş sökülmüş sünmüş topaklanmış kalın hırka varsa; bişey arayıp soruduğunda istediğin kadar anlat bulamaz; ama bunu bulur eline tutuşturur!!
hatta o sünmüş hırkanın yanında güzeli vardır gene de onu alıp veremez eline.
eskimesin!
eskimesin diye ben sünepe gibi mi gezeceğim?
kışın kafayı 90lardan kalma naylon kalın hani içi büflon falan doldurulmış şişik montlar olur ya öyle bi şeye takmıştı. illa da onu giyecekmişim.
zaten tüm gün sıcak kaloriferli okulda ya da servisteyim adeta karaya ayak basmayan bir denizci gibi.
ama anlatamadım. ben ne şekilde anlatırsam anlatayım anması 24 saati geçemez. ertesi sabah başa sarar.
yazın ablamlarla çıktığımız ufak turda, bavulun içine ne tıkıştırmış bilin!!
naylon şişik eski bir yelek!!! hani mont gibi ama kolsuz!!
90lardan kalma dikişleri sökülmüş sigara yanığı olan felaket bir yelek!!
üşürmüşüm!
kız ne üşümesi dışarısı 40 derece!! ailede doğru dürüst deli gibi üşüyen biri de yok ki travmatik olsun!!
o şişik külüstür montu da bu berbat naylon yeleği de eskimiş hırkayı da çöpe atarak kurtulabildim.
almıyor kafası. neden bilmem.
40 derece sıcakta yelek ne? hani şile bezi gömlek olsa bi derece mantıklı gene, teri çeker falan.ince gelrmiş!!
kendi üşüyor mu?
hayyııır.
kendine mont almış mı.
hayır bir hırka almış. elinde taşımaktan sıkılınca da bana verdi bana taşıttı.
durup durup da bana nazlı üşürsen giy ha! giyebilirsin ha üşürsen!!
canım ne üşümesi alnımdan terler süzülüyor!!
ney üşüdün mü ceket bulalım şuradan!!
ne üşümesi anne 45 derece midir nedir burası!
sen dedin üşüdüm.
üşüdüm demiyorum terler süzülüyor heryerimdeeen!!
e işte hırka giy çeker!! al giy bunu nazlı.
40-45 derece ege sıcağında hırkayla oturacağım, terlesem peçeteyle yüzümü sileceğim, tabi makyaj güneş kremi falan umrunda değil, kağıt mendil parçaları suratına yapışacak fark etmeyecek öyle dolanacaksın yazşı hastalık hastası emekliler gibi.
durup durup aklına geliyor hırkayı giy nazlı esiyor.
ne esmesi keşke esse!!
üşüdünse polar şal isteyelim garsondan?!
ağustos ayında ne üşümesi kutupta mıyız anne.
üşümedin mi, giy hırkayı.
hız ölecem terden sıcaktan!!!
sırtına mendil yatırayıom hadi dön!!
hani moruklara karışıyordum menapoza girebilirdim kırışık ve ak saçlıydım? nooldu bebek gibi geri zekalı gibi yazın ortasnda hırka giymek yetmiyor anneciğim sırtıma mendil yatıracakmış?
düşüneceği uğraşacağı hiiiiiiiççççç bir şey kalmadı biliyormuşun. gözü de iyice bozulunca ne gazete ne dergi ne kitap okuyabiliyor.
ya ona buna takıp; aşkın tersi nefrettir; nefret ederek tüm gün taktığı kişiden aynı şekillerde milyon kez bahsetmek istiyor. tek hobisi konuşmak oldu.
teyzem de gitti gideli bi bana kaldı. ablacığımın çok yoğun bir iş hayatı olduğundan onu da arıyor konuşuyor ama beni daha müsait buluyor.
her tenefüste köşeme çekilip anneciğimle konuşacakmışım telefonda.
ama sonra bana arkadaşın yok hiç, çevren yok, koca bulamıyorsun diyor.
tenefüste bile sossyalleşemez annemle konuşurken nasıl arkadaşım olabilir?
anlamıyor ki bunu?
serviste diyor.
kız! serviste çocuklar var, bir de şöför!!!
hen kızı hem gelini hem kardeşi hem emekli kocası hem oğlu hem damadı hem arkadaşı hem hammalı.... herşeyi sadece benden bekliyor. ben de bi insan olmadığım için iim gücüm ihtiyacım isteğim falan olamaz.
bu yüzden sadece bana takık, nefret/aşk nöbetleri olmadığı anlarda.
tuvalete çıktın mı su içtin mi ne yedin ne dedi neredesin nereye gittin o ses ne? hırka giy kilodunu değiştin mi o ne niye onu giydin o sürdüğün ne....... sonsuz sorular.
hobi bulmaya çalışıyorum oyalansın diye ama gözü görmüyor ki, inadından ne tekrar doktora gidiyor ne gözlüğünü takıyor!!!!
boş kalınca da boool bol düşünüp taşınıp kararlar alıp hesaplar yapıyor.
ya da gıcık olacağı nefret edeceği ve sürekli ondan bahsedeceği birini buluyor.
tabi eğer 60lar 70ler 80ler e takıp geçmişi kurcalamazsa.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder