Yaa :) tam bir kitaba başlayacağım, bomba!
* aman o hiç güzel değil.
Diyor. Ve bu ilk değil. Niyeyse. Belki ben beğenecem. Ama duramaz, yetmez ki o kadar tenkit ona.
şurası da güzel değil burası da bilmem ne, şu şu şu anlamsız..
Ya bi karışma ben karar vereyim değil mi.
Ama durabilir mi? En sevdiği şey eleştirmek, yönlendirmek, senin adına karar vermek ve engellemek.
Mesela kendi tecrubelerinden o kadar emin ve aynı ya da benzer tecrubelerin her kişi için aynı duygu sonucunu vereceğinden emin ki. Daha önce benzerini yaşadı ve beğenmediyse senin yani yaa benim yapmamı da engellemek ister.
Bu sadece büyük hayati konularda değil.
Karar vermiş herkes için aynıııı!
Bu yüzden yasak yiyecekler var! Mesela otlu peynir hakkında kesin kararını vermiş ve asla bir daha yemeyecekmiş! Berbatmış tadı berbat!
Hani demiyor ki bana öyle denk geldi belki, o markanınkini sevmedi belki. Hayır tüm otlu peynirler düşmanı! Asla yemeyecek ve yedirtmeyecek!
Bir de bana sen yiyemezsin demesi vardır. Böyle durumda kestirip atar.
Bir gün denemek için aldım küçük bir parça, hani tattırıyorlar ya marketlerde, sanırsın zehirli, elimi sarsarak düşmesine neden oldu.
Aslında çok saçma ve komik bir an, düşünün ki peynir reyonunda, cam standların önünde ben, bana uzatılmış küçük otlu peynir parçasının tadına bakacağım. Hayııııırrrrrr yeme Nazzzzlııııııı diye Türk filmlerindeki sahilde kavuşma sahnesinde koşar gibi ağır çekimde sanki annem yetiyor ve elimden düşürüyor.
Berbatmış tadı berrbat!!
Ya bırak benim damak tadım farklı olamaz mı belki ben sevecem? Hayır olamaz. Olmamalı. Neyim ben klon mu? Kendi doğrdu diye niye damak tadımız bile aynı olmak zorunda. Ne kadar saçma, tutucu ve yasakçı bir tutum. Aaa ama benim iyiliğim içiiiin! Ağzımın tadı bozulacakmış.
Belki senin yediğin kötüydü?
Hayır ennnn iyi markanınkiymiş!
Tabi kendi ennn iyi markalara ben dandiklere layığım zaten. Hani zamanında bakımlıyken en iyi markaları mesela Helena Rubinstein, Elizabeth Arden falan kullanırmış. Ama bana BiM'dekileri layık görüyor Tekin Acar'dakileri değil, alamazmışız biz onları ya, yazmıştım. Ablamın 500TL'lik parfümünü ona yakıştırıyor, bana oradan makyaj ürünü yakıştırmıyor, girer girmez, koluma da girip bırakmayarak biz alamayız telkinlerinde bulunuyor. Hani evliler alabilir onlar hak eder ama dullarla evde kalmışlar alamaz hak etmedikleri için sanki. çok garip diyaloglar geçti. Sonunda tartışmaya dönüşmemesinin imkanı olmuyor, çünkü bariz ayrımcılık! Ama beni ezzikleyerek, kendimi o mağazada aşağı hissetmem ve şöyle bir bile bakmamam gerekiyor kafasında bırakın satın almak!
Nasıl sorarsan sor kendince açıklayamayacağı, açıklayamadığı bir mantığı var; karar vermiş biz alamayız işte o kadar.
Padişahım fetva verdi canıııım!
Annem her dediği sorgusuz sualsiz yerine getirisin istiyor. Galiba soyumuzda saray erkanı varmışmış?!
Yaa tutuculuğu, bencilliği, benmerkezciliği, eski kafalılığı, dayatmacı ve yasakçılığından o! Bir de korkaklık! Evet dul olduğu için bazı zorluklar olmuştur. Ama fobi olmuş artık bazı şeyler ve hem kendine hem bir de yetmez gibi, yetmez tabi, bana yasak olmuş.
Kah bu çeşit bir yasaktan kah kendi zevkinden dolayı.
Tabi adı assssla ama assla yasak değil. :)
mesela kivi ve ananas. Balık, bakla, brüksel lahanası, diğer her deniz ürünü, ton balığı bile, mantar. Mango, otlu peynir ilk aklıma gelenler.
Hani al sen ye ben sevmedim yemem desin. Hayır diyemiyor o kadar fikri sabit ki, ben de yemeyeceğim hatta yemeyi bırak bir süper bakire gibi ömrümce ağzıma sürmeyeceğim!! Tadını bilmeyecek ve bilmeyi istemeyeceğim. Annemin güzel değil demesi yeterli olmalı bana!!
Hatta kendi gibi ıyyy ölsem yemem demeliyim!!
Ha ama kocam ye derse yerim :) ilerde kocamla!
Zamanında o kadar çok şeyimi engellemek için bu tabiri kullandı ki. Anneme kalsa tüm sosyal aktiviteler, sinema, tiyatro, konser bile ilerde kocayla gidilebilecek yerler ve bekleyeceksin, hiç gitmeyeceksin, ilerde kocanla gidersin.!
Hani dul bir anne ile kızları bi başlarına her ortama giremiyor, girer de belki tadı olmaz, belki rahatsızlık olur. Onun gibi. Anneme göre bazı şeyler sadece erkek de varsa ortamda olur. Mesela yemek yemek bir yerde ya teyzem ve eşi ya ablam ve eniştem varsa olur.
Zaten bar mar hiiç. Annnca kafe. Onda da oturacak bir mana bulamıyor annem.
Hele ki bu aktiviteler akşam hava karardıktan sonraysa! Hiç olmaz!
Tamam ülkemizde her zaman kadınlar açık hedef gibi görülüyor, hele yalnızsa. Ama bunun için evden çıkmayacak mıyız hiç.
Ve beni son yıllarda evde hapis ya da eve ve ya annesine bağımlı hale getirmek ister gibi tutumlar çok fazla sergiliyor.
Hani o senelerce eğitim, kadınlar meslek iş sahibi olmak zorunda nutuklarına, ders baskılarına ne oldu. şimdi beni evden tek başına çıkamayan, annesi olmadan hareket edemeyen, mecbur kalmamak için çabalayan, ama çok mecbur kalırsa korka korka yerine getiren, hiç arkadaşı, çevresi, sosyal hatta iş hayatı olmayan, annesi güzel değil dediği kitabı bile okumayan; aciz, korkak, bir zavallıya dönüştürmek istiyor?
Hani kessin evde kalmış kız kurusuydum? Madem öyle ilerde yalnız kaldığımda bu kadar uzaklaşmışken gerçek hayattan ve o kadar korkak, çaresizken ne yapacağım???
Eniştem varmış! Bana da sahip çıkarmış canım sokakta koyacak değiller ya.
Hanl kadın kendi başının çaresine bakmalı kocanın vicdanına kalmamalıydı hayatı. Ben niye aciz ve birisine emanet biri olacağım?
Anlamanın imkanı yok.
çok modern biri olduğunu iddia eder her herkese. Alakası yok. Tipik taşra tutucusu.
Bir de son zamanlarda beni emekli kocası yerine koyması var, bize yeter, biz yapamıyoruz, bize dokunuyor. Sayesinde beni çok sık hastalanan, kronik hastalıkları olan biri sanırlar. Diyorum böyle. Böyle birine birini ayarlarlar mı anne?
Haaa tabii. Deyip unutuyor. Güya.
Belki zaten evlenmemi değil yanında yoldaş olarak kalmamı istiyor. Benden sonra ne olacak derdi yok. işte ya annemden ya babamdan maaş olurmuş nasılsa.
Yapayalnız, aciz ve korkak, emekli maaşıyla eniştesinin emaneti.
Sanki eniştem dünyaya kazık çakmış?!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder