20.04.2015

ima ironi anlayamama - boş bakış - engelleme uzmanı - tacizi anlayamama

böyle ablamda da annemde de aynı boş bakış oluyor, muhtemelen bende de oluyordur.

bir şeyi anlayamadık mı.

tabi ben kendi halimi göremiyorum ama onları gözlemleyebiliyorum; ama bu boş-yavru kedi- anlayamamış bakış farklı nedenlerle oluyor.

ben belki sayısal bir konuda, ya da dikkatim dağılmışken öyle oluyorumdur.

ama bizim kızlarda başka. bu anlayamama da ilginç.

onlara sorarsan hep iyi niyetlerinden, temiz kalplerinden. böyle demekle bana kötü niyetli kötü kalpli demiş oluyorlar tabi. ablam da annem gibi ironi benzetme ima anlamakta zorlanır, pek de yapamaz. ama annemin şöyle bir yöntemi oluyor; sana gitmeyeceksin yapmayacaksın yasak olmaz, yapamazsın, izin vermiyorum diyemez çünkü o kelimeleri kullanırsa baskıcı yasakçı modern olmayan anne olur! aklınca.

ama bunları söylemenin bu kelimeleri kullanmadan yollarını bulur. engelleme uzmanıdır kendisi.
mesela kork, hatta fobin olsun. ama yeter ki dediği olsun.

yüzüne bunları vurmaya da gelmez: hemen elinde koz olduğunu düşünür: ben sana yapma demedim ki, ben sana gitmeyceksin mi dedim?? ciddi de inanıyor kendine yani: hatta öyle inanıyor ki kendine seni kendi düşüncende yanıldığını düşünmene neden olmaya çalışıyor.

çok yedim zamanında ama artık sökmez.

ima ironi anlamamak nedir yahu. mesela bir tartışmada misal ver, tersini söyle alay ederek anlamaz düz mantığını alır.

hani bayıldığı bir komşu vardı keşke bana damat olsaydı dye iç çeker durur, kavgada karısının burnunu kırmış, anneme anlatırken ne zorlandım! anlamak istemiyor reddediyor beyni.

kendi fikrinin aksi çıktı mı annemde alayamama başlar; aslında kabullenememe, kendi fikirlerine hislerine vb öyle saplanır ki başkasını, değiştiğini, yanlışlığını falan kabul edemez. etmemek için de didinir. anlayamaz hatta, beyni bloke olur

ama zekidir de yani. ama bazen beyni kapanıyor.

bir türlü tam alayamıyor kimin burnu kırılmış niye kırmış kim kırmış. artık öyle anlayamıyor ki bir reddediş içinde benim yalanımı, yanlış anlamamı, anlayamamamı çıkartmaya çalışıyor!
anlatırken de alay etmek için bişey dedim ciddiye aldı.


böyle bir reddedişli-kabullenememeli bir durumda anlayamadığı zaman ve kendi istediği halde yapmayacağını düşünüp bunu bana yüklemeye çalıştığında fala garip, boş, aptal bir yavru kedi gibi bakar. bi yüz ifadesi. bir de acıdığı zaman. acıma duyduğunda bişeye.

mesela; diyelim avm'de geziyoruz: tatlı yiyelim mi diyor. ben yemiyorum tatlı bunu da gayet iyi biliyor. ama zaten mesele bana istemediğim bir şeyi yaptırmak.
istersen yiyelim diyorum.
yok diyor sen istiyorsan yiyelim.
 anne ben zaten artık tatlı yemiyorum ki biliyorsun.
iyi yemeyiz o zaman!!


çocuk ya çocuk saki. surat asıp burun ağız büküyor, düşman düşman dolanıyor. kendinin yapmak istediği bişeye benim engel olduğumu mu hissediyor öyle mi yansımak istiyor yoksa artık kendinin sadece kendinin istediği bir şeyi yapmaya hakkı olmadığını mı düşünüyor anlayamıyorum! aha da boş baktım!

madem öyle ben de diyorum ki; sen istersen ye.
yok!!!

tersleyerek itiraz ediyor! kızıyor belli! benim tatlı yemememe niye kızıyorsa. sevinmesi lazım, nazlı kendine dikkat ediyor sağlığına bakımına kilosuna falan önem veriyor demek ki hayatı seviyor sağlıklı uzun yaşamak istiyor falan diye memnun olması gerekirken aksi. çünkü anneme göre hayattaki tek zevk yemek!

kat-i kararı!! başka şeyler boş. gezmek eğlenmek gülmek okumak dinlemek uyumak yıkanmak... zaten seks yok.

sadece yemek yemek. herkes için aynı olacak özellikle de ben. anlayamıyor ciddi. nesi keyifli müzik dinlemenin falan!!

kendi menepoza girdi hisleri iyice öldü valla.


neyse işte. sen yemek istiyorsan gidelim anne.
yok istemiyorum!!!
e niye kızarak diyorsun!!
tek mi yicem ben öyle!!
ucundan alırım.
yok gitmem!!

örnek 1: böyle bir durumda ısrarla tatlıcıya götürsem zorla bana da yedirir. yarım porsiyon da değil yani tam yiyecem bak hayattan ne zevk aldın. böyle alınır!! bitti!! yıllardır o kadar tatlı şeker tüketimini düşürdüm ki artık sevmez oldum. meğer annemin iştahı, zorlaması falan filanla ben iştahlandırılarak tıkınırmışım! severek yemiyorum artık. hadi belki ilk iki çatalını. sonrası bana ağır geliyor. ama orada iki tepsi baklava yiyip şeker komasına girer gibi olup tıkansam annem memnun olacak. hatta tutturdu da bir keresinde bir porsiyon daha ye diye!!
kendinin hem hormonları hem hisleri söndü üstelik hayattan beklentileri de iyice düştü ve hiç de kilo sorunu olmaz.
anlayamamak değil bu sadece anlıyormusunuz?
sadece kabullenememek değil. sana yani bana hiç saygı duymamak.
nasılsa kendi doğurdu nasılsa kendi kızı! istediği gibi davranır!!

o da ayrı mesele.

örnek 2: böyle bir durumda gitsek de ben yemesem sadece bir çatal alsam önünde. zıkkım yer gibi yiyor ya! surat asa asa düşmanının etini yiyor sanki.
sensiz boğazımda geçmiyor meselesi de değil.

küçüğe saygı mı duyulur? yaşlılara saygı duyulur!! niye bana duysun ben kimim ki!!
ne erkeğim ne kocam var ne yaşlıyım ne ünvanım!

homurdanarak surat asarak yer. yani yiyor ama sana da yemememeni zıkkım ediyor!



anneme göre ben hayattan zevk almıyorum bilmiyorum!!!

anlayamamaktan bş bakıştan nereye geldik.


----

bazen de acıdı mı boş bakar. bir kaç kere eve hasta kedi medi getirdi ki biz de ben de yllarca evcil hayvan istedik ev kirlenir diye istemedi annem.

tabi şimdi te o zamanlarda da ev işi bana kalınca rahat rahat pisletilebilir ev. nasılsa nazlı temizliyor onun emeğine falan saygı duymaya gerek var mı?

o çok övündüğü mantığı bazen aşırı derecede kaybolur.
ama aşırı. yok bipolar kadar değil de eşiğinde herhalde.

hadi hasta hayvanlara çare buldum. bütün yaz hayatını ve benim de otomatikman sitedeki kedilere adadı, kendini hasta edecek kadar.
sokaklarda aptal aptal sokak kedisi mi aradık, sitenin içinde mi, garip yerlere beni sokmak bile istedi. metruk gibi kalmış eski bir kulübenin içi, diğer siteye geçmek için yüksek duvardan atlayıvermemi istedi...

çok mantıklıdır kendisi. ohooo kendi gençken ne atlar çıkarmış heryerden. derelere tepelere en sarp yokuşlara!! ah bu yeni gençlerde hiç iş yokmuş!!
hiç aklına gelmiyor aynı hayatı yaşamadığımız. hem çağ hem koşullar. onlar kalabalık neşeli sosyal bir aile ve çevreyken biz üç antisosyal pısırık olarak aşırı hareketsiz bir hayat yaşadık!!

iki şey düşünür savunur söyle ama bunlar arasında bir bağ kuramaz, lafların nereye gittiğini anlayamaz.


bazen söylediklerin değil söylemediklerin de bir şey ifade eder.

çok benzeri ablamda da var.


bir mantık örneği daha size: çöp karıştıran yaşlı birini görmüş, çok üzülmüş, ben inip çağıracakmışım banyoda yıkayacakmışım! ??
niye kendi yapmıyor? çünkü angaryaları pis işleri ben yapmalıyım.
böyle ağlamaklı bir halde. bir cız noktası var oraya dokunmuş. ama şöyle bişey var normalde eve yabancı gelmesinden hele banyoya girmesinden nefret eder, hatta üzüntü yarattığı için sinirlenir böyle acıklı olaylara, acıyacağı kimselere; görmek istemez.

sonra ben banyoyu bir güzel temizlermişim!


tam teşekküllü hizmetçiyim ben. zaten eve temizlik için yardımcı aldık mı ona acıdığı kadar bana acımaz. akrabaları vardır onun, valla vururlar kocaları!!

tabi benim arkamda kim var bıyıklı ordusu mu_ vurun kahpeye!!


sürekli çelişki içinde ne farkında ne yüzüne vurulmasını istiyor. sus ve itaat et.
öyle de yapsan memnun olmayıp seni pısırıklıkla kişiliksizlikle suçlar, napacakmışım evlenince kaynanayla nasıl başedermişim??
ya bir karar ver?
karar vermesine gerek yok her durumda bukalemun gibi ama annesine bağlı bir bukalemun, hemen o ne istiyor anlayıp ona göre kişilik değiştireceğim. falan. ama belli etmeden göze sokmadan...

ah yani beni anlamıyor ve saygı duyma gereği duymuyor sonuç olarak.

dediği gibi tıkınıp kilo da alsam sonra götün büyüdü dese ben ne onu suçlayacağım ne bişey diyeceğim mesela  o tatlıları götürdükten sonra....


böyle anlayamadı mı acıma duygusuna basıldı mı işine gelmedi mi, zaten dikkati dağılmışsa herkesin olur, kabullenemedi mi, haksız çıkacağı zaman, kendi fikrinden farklı bişeyde; ima ironi benzetme tersini söyleme alaycı tavır olursa anlayamaz ve o bomboş bakışı atar o ifadeyle yüzünde! biraz da işin içine acıma girdi mi aptal yavru kedi gibi olur.


yani sıcak yemekten ağzımın yanmasından acayip korkar, neredeyse feryat eder gibi bir haykırışla yemeğin sıcak olduğunu ağzımın yanacağını söyler. hatta elimi tutup yememi engeller, yemeğime müdehale eder...
tabi ağustosta hırka giymemi isteyecek kadar da üşümemden üşütmemden korkar.

ama gel gör ki hiç sevmediğim hazzetmediğim bir adamla körü körüne , istemeyerek, mutsuz ve kötü bir evlilik hayatına sürüklenmemden zerre kadar endişe duymuyor, umursamıyor!!

_____________________________________________________________

benzer şey ablamda da mevcut.
son derece zeki, hemen kapar, acayip matematik geometri falan çözer. okuduğu kitapların lafları da aklında kalır. manyak gibi araba kullanır istese rallici olur, bilgisayarda acayip anlar

ama iş ima ironi alay gibi duygusal, hissel, soyut şeylere geldi mı hah öyle kalır!!

bu kadar çok ikilemi endişeleri yok tabi. aynı hayat koşullarında yaşamadılar. hatta ablam ev huzursuzluğundan kaçmak için kumar oynar gibi zort diye evlendi, şansına da eniştem pırlanta gibi adamdır yani.

okulda mesela bir çocuk yan baksa anlamazdı, direk asılacak hatta belli ede ede. öyle laf vurmalar bakmalar falan anlayamazdı.
yok kafası te o zamandan bir yani boş bakışlı saftirik olsa da sevgili bulmada uzmandı, ama gel gör ki alaydan anlamazdı.

hani kızların en sevdiği şey birbirini eleştirmek dalga geçmektir, böylece kendi komplekslerini bastırmış olur kendilerini üstün zannederler.
biz de o yok. ama ben bana uygulandımı hemen anlar tepki veririm ablam anlamazdı.

tam net bir örnek hatırlayamadım şimdi ama anlayamadığından eminim. lisedeyken erkek arkadaşından ayrılmıştı, kızın biri de onu üzmek için ama sahte bir şekilde bişey dedi, alayla karışık tuhaf bişekilde.

kendisi de düz mantık algılamıştı. askında kızın amacı ablamın alayı anlaması ve üzülmesiydi, ama anlamadı. ben de üzülmesin diye demedim. ama başka zamanlarda fark edersem uyarırdım.


anneme göre; ben bunu vurguladım mı; temiz kalpli ve iyi niyetlilermiş ondan.

böyle ablama birinin kendiyle alay ettiğini ama anlamadığını söylüyordum, çünkü ben çıkışmıştım kıza ablam da salak nazlı niye kavga ediyor diye düşünmüş, beni engellemeye çalışıyor. bunu anlatırken annem ablama sarılıp şapur şupur öpüp hep iyi niyetimizden temiz kalbimizden yavrum benim canım! diyerek kucaklamıştı.

gözümün önünde bana nispet yapar gibi. evet kıskandım bozuldum ve kızdım. ikimize farklı davranışı kişilik farkımızdan kaynaklanmıyordu çünkü.
ablama sevgisi merhametliydi çünkü ablam fazla yumuşak ve uyumludur, kendi düşüncesini hemen çker feda eder. ama ben öyle değilim mecbur kaldım belki de. annemle ablamın zevkleri de herhalde daha benzer ya da annem kendi zevklerini bize kabul ettirmeye çalışırken ablamda zorlanmadı çünkü kararsızdır ya da önemli değildir, inat değildir.
ama beni hep zorlardı. zevk alır hala hatta adeta.
ablamda değiştirecek şey bulamaz, benzer kendine, zaten hemen değişir.
ama ben benzemem ve beni değiştirmek için çok uğraşması, zorlaması gerekir.
demekki mücadeleden zevk alıyor.

ablamı biraz zorlasa bir konuda hemen ağlar mağlar acınırdı, ben de direnirdim daha dayanıklıydım bu da annemi deli ederdi.

bu bahsettiğim hangi rengi daha çok sevmek, yumurtayı nasıl yemeyi sevmek gibi basit ama zevk işi şeylerden tut daha önemli konulara kadar böyle.


ablamı daha çok sevmesinin sebebi, ablamın saf tepkisiz korkak ve yumuşak tarafı; hemen ağlar, hemen güler, hemen belli eder ama o kadar narin eder ki tatlılığından yersin, acırsın ama kızmazsın çünkü sinirlenmez ablam. böylece annemin yüzüne ne acı gerçekler vurulur ne kendi hatası çelişkisi ya da saçmalığı, böylece kendini güçlü ve işe yarar ihtiyaç duyulur hisseder.

nazlı güçlü ve kararlı, sert, taviz vermez ve inat demek ki ben olmasam da tek başına idare edebilecek, kimse diş geçiremeyecek diye düşünüp memnun olacağına beni birilerine bağımlı hale getirmek ister. kendine tabi sonra da kocaya.

sırf kendini güçlü hissetmek ihtiyaç duyulmak için sanki.



annem ne renk giyineceğimize karar verdi mi ablam o renkten nefret etse de gık demez, hatta bak ablan sevdi bişey diyor mu derdi, söyle kızım sen sevmedim mi? söyleyemezdi ki korkak. mecbur benden de çekinerek küçük bir sevdim derdi. bak nazlı ablan sevmiş!!!!
demek sende acayiplik!!

beni hep ablamla da kıyaslardı.
ablam zeki ve başarılı kendi çekici ve işini bilen bense güzeldim mesela bi zamanlar!!!

iltifatı bile hakaret içeriyor. gelde buna sinirlenme şimdi.


hani anlayamaması hep iyi niyeti temiz kalbindendi ya!!

demek ki ben aynı zamanda kötü niyetli ve kötü pis kalpliyim!!

aa o öyle mi demiş!! ??? demez ki. demediği, dediğinin tersi, eksik söylediğiyle de ezmeye çalışır seni.

sanki bilmeyeceğim, öğrenmişim demek neler tecrube ettiysem, zahir boşuna ters ve alıngan olmadım. zaten mizacımda olan şeyi iyice kabartmış demek.


tabi ablam böyle yumşak olunca en çok baskılanan ben oldum, en eğlenceli şey bana istemediğim şeyi yaptırtmaktır, yaptırınca yüzünde zafer ifadesi belirir annemin!!

aslında kendiyle de mücadele ve yarış bu zonunda da zafer önemli senin hislerin değil, çünkü onlara da kendi karar verecek.

sadece zevklerin değil hislerine hatta biyolojik saatine çişinin ne zaman geleceğine kadar..

şimdi ablama böyle davransa çocuk oyuncağı, hemen olur gık demez boğazı düğümlense. ama ben zorum annem de zoru sever.

zaten bazen der bunu zoru severmiş. o zaman zor olanı seçip babamı affetseydin!! biz de babasız büyümez, evde erkek olduğu için belk daha farklı hareketli bi hayatımız olurdu.

buna benzer bir şey dedim mi gururunu öne atar. tamam haklı.

ama başka zaman mesela benim gururum söz konusuyken o kadar da önemli diildir canıım!!

çünkü en mantıklı ve en gururlu annem; biz zavallı ölümlüler gurur ve mantık dağıtılırken annemden kalan kırıntılarla yetinmek zorunda kalmış zavallılarız.


iddiası da evlatlarını hiçççç ayırmadığı değil mi nazlı!!
beni sınamak için sormuyor ciddiyim kendine tamamen inanır çünkü!



evet kendini açık ara üstün ve önemli görüyor. adeta tanrı kompleksi ; domatesi nasıl seveceğime de annem karar vermek istiyor ne rengi seveceğime de.

kendi kopyasını yaratmak istiyor sonsuzluğu yakalamak için????
zaten genetik olarak vermişin yetmez mi.


ya işte hemen he dedin mi de rahat edemez, çekişmek, mücadele etmek, yenişmek, yarışmak sonunda ancak zafer kazanmak ister.

sabit fikirlidir, değişiklikten hoşlanmaz ikisi de. dondurma yerken bile sadece vanilaylı severler. ablam artık sadece kendi sevdiğinden mi annemin dayatmalarından mı öyle sandı bilmem.

ama bunu kat-i bir doğru olarak görür annem mesela. en güzeli vanilyalı dondurma diğerlerini boşa yapıyorlar!
değiştremezler. hep aynılık güven hissi mi veriyor acaba.

ben değişik yemek isterim mesela; her seferinde şaşar gıcık olur ama önce sipariş verirken mesela 3 sade diye verir. sormaz bile. yok benim ki çilekli, fıstıklı, limonlu!
ama en güzeli sade!!
değişiklikten korkmamak lazım.

korkmuyormuş ki en güzeli sadeymiş!!!

zorla denetsem de suratında tanımlanamayan bir yiyeceği yiyor ifadesi olur o kadar korkar bu kadar bir değişiklikten bile, ki hayatta en zevkli şey bişeyler yemektir!!
ama hep aynı şeyler!!


aynı- benzer şeyler yiyecek; renksiz, korkak adeta görünmez gibi giyinecek, dikkat çekmeyecek, kimse seni hatırlamasın bile: hep aynı yolları tercih edeceksin....


-------------

ay uzattım gene. spontane yazmayı özlemişim de.

gelgelelim ablamın saflığına.

böyle soyut-duygusalşeyleri zor anlar işte. yoo duygusuz ruhsuz falan değil ama. acıma duygusu da sevgisi de özlemi de bilir. var.


ama alay ironi ima anlayamıyor. anlayamıyorlar.

acaba anlasa sinirlenecek ya da üzülecek, tepki verip başına dert çıkaracak diye beyin bir çeşit savunma mekanizması geliştirerek abandone mi ediyor kendini? kapanıyor anlayamıyor böylece üzülüp sinirlenmiyor başına da iş açmamış oluyor!


o kadar ki anlayamaması yazmıştım tacizi bile anlayamadı. zor anladı yani.

bir gün odaya ağlamaklı girdi, böyle yüzü gözü kaymış ağlamamış ama şokta şaşırmış kafası karışmış kendini suçlamış gibi.

ne oldu dedim. hala o suratla anlatmıştı.

yani annem bizi o kadar korumacı yetiştirdi ki; korkak hatta paranoyak, fobi dolu birer insan olmamızı göre alarak ya da hiç bunu düşünmeyerek korkuturdu bile.
açık söylenmiyor her yaşta her kötülük tabi yaşa göre ama korkutacak kadar çok ve karanlık acayip  vde korumacılıkla söylenmiş şeylerle büyüdük.

tabi tacize tecavüze falan uğramayalım diye. yani bu kötü ve travmatik olduğu içinden çok aslında kaybedeceğimiz bekaret değeri ve gelecekte mahvolmuş bir hayat olacağından. ney daha önemli hep karışır.

ama gel gelelim gele gele de bir hal oldum: ben hemen anlarım böyle şeyleri ama ablam anlamaz. hoş annemde de anlama azdır ama yaş itibariyle daha kuvetli ablamdan.

ablam iki arkadaşının birbirine ilgi duyduğu gibi şeyleri de anlayamaz, oldu mu çook şaşırır, akıl sır erdiremez.

işte üniversiteye hazırlanırken annem ona özel ders aldırdı.
hocası da kimbilir ne zamandan beri neler yapıyordu da ablam anlamamıştı.

sonunda adam, yeni üniversite bitirip askere gidip dönmüş birisiydi, ablamın göğsünü ellemiş.

tabi elletmemesi gerektiğini biliyor, gösteremez de, önce nikah; tabi bir yanlış olduğunun farkında ama hala gelmiş bana anlatırken bile o kadar anlayamamış ki kendinin yanlış anladığını bile düşünüyor!

ellemek ne kelime elini daldırıp mıncık mıncık etmiş, hatta ucunu bulup kıvırmış!!

_?????????????????

nasıl buldu ucunuu????
ne bileyim?
ya niye itmedi elini?
ekmek ufağı falan itiyor sandım!
abla böyle bişey söylenir normalde meme avuçlanmaz!
ne bileyim!?

ne bileyim lafı aileden intikal bize!! annem de çok der.


anneme söylememek kaydıyla anlattı, çünkü delirir, bizi bırak kendini mahveder, adama ne yapabilir bilmiyorum ama acısının en çok üçümüzden çıkacağı kesindi.

söylemedik.

ama ablam anlatırken hala kendinden şüpheleniyor acaba yanlış mı anlamış?
kız daha ne olacak? aa!!
ne bileyim yani.
ya ucunu kıvırdı diyorsun daha napsın? düğme mi sandı???

işte alay, işte ironi! ve anlamaz.

yaa olabilir ha!
ayyyyy abla! taciz etmiş daha ne istiyorsun kanıt diye yaa!! anadan üryan soyunsun mu?
ayy!
ne ay? şimdiye kadar dokundu mu sana?
yok.
emin misin bak?
yok mememi ellememişti hiç.
ay nereni elledi?
vurmuştu?
nereye?
popoma!
ay Allahım ay!!
ne bileyim şaka diye ben.
ne şakası ya, şakanın ardına saklanıp taciz etmiş resmen!
ya ne bileyim.
nasıl bilmezsin nasıl anlamazsın, durduk yere karşı cins ellenmez, hele senden büyükse?
şakaşalıyorduk işte.
????!!!!!!!


bende kelime bitmişti artık. şaka dile elleşmişler resmen, ama ablam o kadar anlamamış ki adam sonunda dayanamamış iyice ilerlemiş!

ohoo daha önce kol okşamalar, saç okşamalar, yanaktan makas almalar. baktı zaar kız bişey demiyor, belki hoşlanıyor sandı.

ama daha hala bizim salak yanlış anlamış olabilir miyim diye kendinden şüpheliydi. yani boşuna mu kalktı çekip gitti, boşuna günahıını mı aldı adamın.

iyice amlamayaydın da bari karnında bebekle de anlamayaydın aaa!! aaa bebem oldu? aa ne zaman yaptı?

tövbe tövbeeee!!


-----

işte ben de kıyıp da çok üstüne gidememiştim anneme de anlatmadık.
başka bahanelerle dersten vazgeçtik.
tabi anlatılamazlar ve anlamazlar ikilisi sayesinde epey zor olmuştu.

biz dersi iptal ettik ama annem tutturuyordu gideceksin diye söz vermiş teyzesi adamın bilmem kimin bilmem kimiymiş!!

ablama kalsa gidecek napsın belki yanlış anlamıştır, annem de kızmasın.

çok ısrar edince gidecek oldu.

kız bi daha gidersen hamile dönersin artık diye çimdikleye çimdikleye bir çare arattımdı.


annem gideceksin nasıl kazanacaksın sınavı bak bir sene daha dershane paraları özel kurslar ödeyemem ben! gideceksin çalışacaksın!!!

gerek yok masraf olmasın falan aldırmıyor, bir gariplik de sezmiyor.

böyle hoca bulamazmış, seneye nazlı da gidecekmiş, çok akıllı çok başarılı çocukmuş, odtü mezunuymuş!! çok iyiymiş şahaneymiş!!

oh ailecek s.ksin bizi bari. ben de gidecekmişim!!


ablamda kuzu, tamam gidecek, o masraf olmasın diye demiş! yok masraf değilmiş hesaplamış, zaten normalden az istiyormuş para. inşallah sonraki sene de ders verirseymiş nazlı da gidecekmiş!!

ablam da bi çare düşüneyim de bari nazlı tacize uğramasın falan demiyor, kuzu gibi gidecek. yanlış anlamıştır belki canım, ekmek ufağı dökülmüştür meme ucuna, alması da çok zordur.


ben de kaş göz ediyorum ters bakıyorum. yapamıyor. anneme karşı çıkamıyor.
senelerce çıkamadı sonra öyle bir karşı çıktı ki, ohoo ablam evleniverdi: onu sonra yazayım.

sonra bana napayım diyor.
ay!!

o zaman öyle ceptelefonu falan yok, tüm telefon işlerine ders organizasyonlarına annem bakıyor.
yani adamın işi varmış diye ertelemenin imkanı yok. anında çıkarır yalanını.

gideceksin yani?
napayım nazlı? söyleyemem anneme.
tamam, gene yaparsa?
yapmaz artık herhalde.
hıı tabi kuzunun birini bulmuş, sen de!!
e napayım, anneme ne diyeceğim?
ben de geleyim bari!
e dersin var senin.


böylesini bırakacan aslında ağzının payını alsın diye ama almaz da sen vicdan azabınla kalırsın!


ben de gittim mecburen, dersi kırdım. hele bi yan baksın, yanıma çatal saklamıştım sokacaktım bir tarafına. ciddiyim. ses de edemezdi. gerçi etse ben suçlu çıkardım ya neyse.


öyle telefonla sormalar, mesajla haber vermeler devri değil ki, önceden sözleşiyorsun sözüne uyuyorsun. haber verecek olsan geç haber verebilirsin.

annemin bir arkadaşının kardeşinin oğluymuş, odtü bitirip askere gidip dönmüş o sıra işsiz kalmış ders veriyormuş. annem kimseye güvenmez güya!! birisi bi övse tamam. odtü'lü pırlanta gbi çocuk!!


kimseye güvenmez, sevmez ama bi güvendi mi kızlarını emanet eder. çok mantıklıdır kendisi!!
bi zaman da hafif meşrep gibi, tatlı deli, neşeli falan ama bir yadan da b basitliği, tuhaflığı olan bir komşumuz vardı.

annem sevdi mi tam sever!! çok sevdi. hatta öyle güvenirdi ki bizi dünyanın öbür ucuna gönderirmiş onlarla! bu hanımın sevgilisi vardı, nişanlım derdi, bizden herhalde 20 yaş falan büyüktü, abla derdik. nişanlısı ve onunla bizi dünyanın öbür ucuna gönderirmiş o kadar güveniyormuş.

abarttı mı da abartır. kaptırır kendini aptal aşık gibi olur.

beni burdan Adana'ya tek gönderemedi!! senelerce!! artık 20li yaşlardaydım. nerdeyse benimle okula gelecekti, elele anfide otururduk mesela. ama elin yabancılarına emanet eder!!

sonra bu nişanlıların bişeyleri çıktı, pavyonda çalışıyorlarmış. illa da kötü olacak değil tabi pavyonda çalışanlar ama bunların bir takım sahtekarlıkları da duyulmuştu, dolandırıcılık falan...


ha, derse beraber gittik. kapıyı adamın annesi açtı. ama yokmuş, bugün ders var mı bilmiyormuş annesi. demek korktu başı derde girer diye. böyle şeyleri söylemek lazım aslında biliyorum ama biz küçüktük ve arkamızda duracak birisi var mıydı bilmiyorduk. yok yani annem elbet arkamızda duracak, bizi savunacak, koruyacak, hakkımızı arayacak, intikam alacaktı ama sonra bizim de burnumuzdan fitil fitil gelecekti, biliyorduk.
kimbilir ne kadar suçlanacaktık, neye mal olacaktı.

ben de atılıp zaten bu son dersti teyze, abi öyle demişti, ben de o dersi dinlemek istemiştim de ondan gelmiştim. sonra bırakacam demiş zaten değil mi abla?

ben kurtulmak için yalan uyduruyorum ayak üstü. bir daha ders söz konusu olmasın diye. ama bizimkisi uymıyor bana; çok temiz kalpli ondan!

annesi de ben bilmiyorum diyor. ben de ısararla abi öyle demiş diyerek konuyu kapatıyorum. veda ediyorum. ablam peşimde.
geri döndük eve biz de.

tabi öyle kapanmadı konu. annem tutturdu da yarım yamalak olmaz sınava kadar çalıştırsın diye!!

ablam gerek yok boşuna para vermeyelim diyor. annem kararlı.
ben de destek olmaya çalışıyorum ama küçüğüm ben anlamam sınava çok var benim, böyle hoca bulunmaz, ilerde ben de gidecemmiş bağlantıyı koparmayalımmış!!

telefona yapışıyor annem. annesini arıyor adamın.


bi şeyden şüphelenmiyor da ama takmış kafaya bitti.

böyle anneler arası telefonlaşmalar sürdü bi müddet. annem ısrarla ders aldıracak.
ama iş arıyormuş ya zor oluyormuş demiş oğluşu!
ama öyle yarım yamalak olmaz ki nasıl kazanacak sınavı bir iki ay idare etsin diye tutturmada annem.


ablamdan çok ben endişeliyim valla o anda. ablam kuzucuk gidecek, belki yanlış anlamıştır yaa!!

ben de kafamda plan yapıyorum, ben de giderim sıkıysa ellesin bakalım diye!!

öyle araya iptaller, haftalar ama ısrarlı telefonlaşmalar girdi. ablam sonunda gittiği dershanenin, özel ders de veren bir hocasını buldu şükür çalıştırsın diye de, konu kapandı.

sonra ben de aynı dershaneye yazılınca, o odtülünün konusu kapandı. ama hemen değil.

annem epey uğraştı ders alsın ablam diye, anlayamadı önce kızdı suçladı yarım kaldı ders diye, ipiyle kuyuya inilmezmiş demek bunun diye... ablam da başka hoca bulunca. bitti.

-----



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder