her sabah annemde bir surat, bir beni terslemeler.
son birkaç yıldır işsizdim. çok alıştı her an elinin altında burnunun dibinde dizinin dibinde olmama.
kaprisli küçük çocuklar gibi davranıyor.
iş buldu para kazanacak işini yapacak falan diye sevinmiyor yani.
bunu yapan da bizi senelerce çalışma, meslek iş sahibi olma, kendi parasını kazanıp kendi ayakları üstünde durma üzerine düzinelerce nutuk atan öyle yetiştiren insan.
hatta okul o kadar önemliydi ki herşeyden. eğlenmek mutlu olmaktan, yaşamaktan, keyif almaktan, arkadaş edinmekten , hatta evlenmekten.
herşey okul eğitimdi.
sonrası gelirdi zaten. ev kadınlarını çalışmayanları aşağılayan onlarca konuşmasını dinledik.
okumayıp hayatı mahvolanların şehir efsanelerini.
herşey okumaktan önemsizdi, sonra da çalışmak.
yıllar içinde değişti. senelerce beni evlilikten soğutup hatta evlenmeme karşı gibi olur engelledi bir şekilde. evlilik nasılsa olur önce okul önce iş, hele bir ataman olsun vb diye
geçiştirdi.
meğer zaten o ben seni evlendiririm demekmiş, ben de sanırdım ki nasılsa karşına iyi biri çıkar demek istiyor. öküzün birini yamarımmış demek istediği acı ve sinirli tecrubelerden sonra anladım.
senelerce okul önemliydi sadece, sonra iş atanma.
oyalana oyalana aksilikler atanamadım ama zaman zaman çalışacak fırsatlar buldum.
zaman zaman da bulamadım babamın maaşını bağlattım kendime.
yani okul yıllarında anlaştığım bir erkek arkadaşım vardı, yüksek lisans zamanı gelişen ama annem telkinleriyle işte önce ataman olsunlar mahvolmalar falan. tamam aramız da şahane değildi çocukla ama belki olabilirdi. olmadı bir şekilde.
sonra okul bitinc sosyal hayat da azaldı, arkadaşlar dağıldı, işim olduğu zamanlar daha iyiydi elbet. ama anlaşacağım kimselerle de pek karşılaşamadım.
yıllar nasıl olduysa gelip geçti.
senelerce annem benim okul ve iş hayatımı önplanda tutmamı istedi, ısrarla. tamam haksız değil ama sanki bir sosyla hayatımm olmamalıydı ona göre. evle iş ya da okul arasında hem monoton hem ruhsuz bir hayat. ona göre güvenli, düzenli, belli!!
tabi bunda ablamın sürpriz bir şekilde erken evlenmesinin de payı var. annem çok direndi evlenmelerine. en sevdiği kızının hayatı mahvolacaktı. neler etti neler. önce evlenmesinler diye sonra ayrılsınlar diye. karışmadığı şey kalmadı taaa buradan Ankara'ya eli de dili de uzandı. tabi aynı şek,lde dünürler de. hatta bir ara evlilikleri dünür çekişmesi merkezli oldu. evlilik ülkemizde aileler yarışı gibi, ya da kaynanalar yarışı-çekişmesi gibi
sonunda ayrılacak duruma geldiler.
annem çok memnun oldu önce. hem ayrılacak hem okulu bırakacakmış, evine geri dönecekmiş, napalımmış annemle ben çalışır birbirimize bakarmışız!!!
bu arada ablam bu olası boşanma yüzünden okulu bırakıyor ve bir daha dönmeyip eve kapanıyor, ben okumuyorum ve çalışıp aileme bakıyorum!!
ne güzel plan!! neyse ki ayrılmadılar.
ne alaka mı boşanmayla okulu bırakma ve benim okumamam?
anneme göre boşanınca hayatın bitiyor. kendinini bitmemiş çünkü biz varmışız, ama ablamın yok çocuğu. o zaman bitti. eve kapanıp müzmin hayatı yaşayarak ölümünü bekleyecek. bu arada ben de üniversite okumayıp çalışacağım eve para getireceğim.
ben var ya zaten hemen feda edilen vazgeçilen oldum hep
neyse ablam da eniştem de üzüntüden hasta olunca işin ciddiyetini anlayabildiler. ben ne yapabildim anneme benim sesimi duyurmak, ciddiye alınmam her zaman zor olmuştur. evin küçüğü aklı yetmez. mantığıyla hep dinlenmeyen ciddiye alınmayan. bir de sinirli inatçı olunca daha da ciddiye alınmayıp susturulan dinlenmeyen tip oldum.
bu durumda sadece ablama destek vermek düştü bana. anneme laf anlatmanın imkanı yok. o zamanlar evde ne kavgalar koptu ne bağırış çağıırışlar!! ablam ağlar ben yerine kavga ederim. ama umursanırmıyım ahyır.
ablam aynı şeyi söyleyince ah canım alır dinlenir ben umursanmam. aynı şeyi söyleyen iki kişiye aynı tepki verilmiyor.
ablam çok yumuşaktır. ben sert olmak zorunda kaldım. zamanında çooook ezildim çünkü annem tarafından sonunda anneme benzedim!!
sert ve ters. ama kara koyunuyum ya ailenin ben aynı şeyi söylüyorum bana itiraz bağırmalar çağırmalar ablam aynını söylüyor ah canım alıyor.
neyse onlar ayrılmadı, ablamın kayınbabası sayesinde, ben de okuyabildim!!
niyeyse böyle bir geleceği layık görmüştü hepimize...
okul ve iş hayatında da işte dediğim gibi en önemli şey okul ve işti. kız arkadaşlarım olması bile annemi sinir ederdi, engelmiş.
en korktuğu şey okulda aşık falan olup mahvolmam. mahvolan kızların şehir efsanelerini defalarca dinledim.
tabi ablam okumak için ayrılıp, sonra evlenerek eve geri dönmemeyi garanti ederek kendini kurtarmış, her zaman ki gibi sorundan kaçıp beni ekmiş oldu. yumuşak kavgadan kaçan pasif olmuştur hep. çok iyi kalplidir,iyidir ve çok zekidir. ama annem de olan bir eksiklik onda da var ne desem sezi mi, önsezi mi, ima ironi gibi şeylerden alt metinlerden anlamama mı.
mesela taciz edildiklerini, kandırldıklarını, yani bunların teşebbüslerini anlamada bir güçlük çekerler. zeki olmak yetmiyor biryerde cin fikirli olmak gerek.
neyse senelerce hayatımın merkesinde okul ve iş oldu. tabi arkadaşlar edindim, ayrıldım, yeni arkadaşlar buldum vb. ama annem bunları hep engel gördü ve mahva giden yegane yol.
yalnız kurt olmayı falan düstur edindiğinden değil ha. mesele benim sosyal hayatımdı. olmamalıydı.
okuldan çıktığım an eve ışınlanmalıydım. arkadaşlarla geçen zamanı anlayamaz karşı çıkardı gereksizmiş.
ama kendinin eskiden okul arkadaşları da sosyal hayatı da ailesiyle de yaşantısı tecrubeleri olmuş ve ballandırarak övünerek anlatır.
ama benim olmayacak!!! zaten boşamış bir anne olduğu için kendini cezalandırır gibi tüm sosyal hayatımız yok oldu. hayatta sadece üçümüz vardık ve başka birşeye ihtiyacımız yoktu. vardı ama inkar ederdi. tamam saçma kötücül artniyetli çirkin davranışlarla karşılaştık ama iyiniyetlilerden de vazgeçti. herkesle herşeyle bağını minimuma indirdi. bir ara sadece teyzemlerin sene 2 en fazla 3 gelişini bekler olurduk eğlenmek ve dışarı çıkmak için. annem de öyle bir dışarı çıkma sosyalleşme fobisi gelişti ki. bize bu kadarının yeteceini iddia ederdi. ablam ses çıkaramazdı ben sıkılırdım. zaten yeterince eziliyordum zamanla baş etmeyi öğrendim.
hayatımız okula gitmek ve eve dönmekti ders çalışmaktı. ne müzik ne hobi ne arkadaşlık hiçbiri asla olmamalıydı ve engellemek için herşey yaptı.
arkadaşlarımla bişeyler yapmak için o kadar yırtınırdım ki ya da diğer şeyler için.
hep yırtındım. hep annemi ikna etmesi gereken kişi oldum. ha ablamın her dediği oluyormuydu hayır. ama zaten bişey istemez, gerekli hissetmez, ya da korkardı.
bize arkadaş lazım değil düsturumuzdu!! zorla. bana lazımdı ama kabuletmiyordu. değilmiş!!
sonra ablam gitti, dönmemeyi de garantileyip yine kaçak dövüştü ve beni bıraktı.
ama değişen bir şey olmadı annemin mottosunda. arkadaş lazım değil bize!!
bu kez kurban bendim. tüm arkadaş kardeş ihtiyaçları görevlerini bana yükledi. yeri geldi arkadaşı, kızı, kardeşi oldum. yetmedi. ruhumu ele geçirir gibi arkadaşlıklarımı baltalar oldu annem.
oysa ki bazılarını da severdi. ona göre gereksizdi ama ben illa da birşey uydururdum. doğumgünü gezi evde parti. yırtınırdım. o bayıldığı hatta benden çok sever gibi olduğu arkadaşlarımdan bile uzaklaşmamı ister oldu.
öyle istemekle yetinir mi sandınız? asla. annem kafaya işlemeye bayılır. inceptioncu!!
zaten yıllar geçince, yollar uzaydıkça ayrılıklar oldu. hani yüzyüze görüşememekten facebook arkadaşlığına geçiş.
bir dönem iş bulamadım ve epey sürdü aksilikler. o zaman da evde fazla vakit geçirince annem buna çok alıştı, kanıksadı, hoşuna gitti.
hem arkadaşlarla uzaklaşmış, hem çalışmayınca yeni arkadaşları, gidecek yeri kalmamış vb olunca; önce beni çok eleştirdi. bayılır.
onu bunu şunu aramıyor muşum. zorladı. sonra bana arkadaş bulmaya kalktı. ama evde fazla vakit geçirdikçe annem buna memnun olmaya ve sonunda da beni evde tutmaya kadar vardırdı işi.
okumamış evli çocuklu kadınları bana arkadaş diye musallat etmeye kalktı, keşke konuşup anlaşacak şeylerimiz çok olasydı da ben razıydım ama yoktu maalesef. ne film ne dizi ne makyaj saç baş ne alışveriş giyim kuşam ne televizyon... azıcık. ve yüzeysel şeyler.
anneme göre yeterdi!!
annem hiç arkadaşa ihtiyaç duymadığını iddia ederdi. ama yalan. hepsinin yerine bizi beni koydu.
sonra teyzemle eniştem emekli olup döndüler, biraz oh çekmeme rağmen benden beklenti azalacağına çoğaldı.
daha önce de çok yazdım bana kızı değil kardeşi gibi davranır bazen, ama iyi manada değil sanki bende emekliolmuş köşesine çekilmiş biriyim gibi evden çıkmayan kımıldamayan bir tip olmamı bekler oldu. hala öyle. yakındaki markete gidip dönmek bana yetmesi gereken bir aktivite! hem hareket hem sosyallik açısından
bir de ben gencim ama bana arkadaş hareket lazım dedim mi alınır.
üste çıkmak için alınmayı abartır, duygu sömürüsüne dönüşür.
şimdiye kadar sen gençsin gez dolaş giyin süslen demedi.
zaten giyinip süslenmek meseledir hep hayatımızda. sadece gereksiz değildir aynı zamanda tehlikelidir!! dikkat çekmemek gerekir dul ve yetimlere!! sonsuza kadar!!
zaten sosyal hayattan men edilmiş cezalandırılmış gibi bir çocukluk ve ilk gençlik geçirdim bari yetşkinliğimde öyle olmasın. ama anneme göre şimdi de bekar olduğum için dikkatli olmam gerek. ilerde kocanla!! ve o ileri hiç gelmez!! hayır yani evlensem de bahane değişecek; evini barkını bil evinle uğraş olacak, sonra bebek beklenecek ve onunla uğraşılacak.
belki annem gerçekten hissel olarak sosyalleşmeye eğlenmeye keyif almaya ihitiyaç duymuyor o yüzden hiç anlamıyor, inkar ediyor ve engelliyor; o çocukluğu ve ilk gençliğindeki sosyalleşmeleri, gezmeleri de anneannemle dedemin marifetidir.
ama herkes böyle olmak zorunda değil ki!! ama empati sıfırın altındadır hatta empatiye karşıdır!! anti empatik!!
anneme göre hareketsiz, küçücük ve monoton bir hayat yeterlidir ve herşeyden önemlisi güvenlidir.
o yüzden son yıllarda dışarı çıkmamdan bile hazzaetmiyor.
yani çalışmıyorum mecbur değilim!! her zaan mecburiyetler, görevler gereklidir. istediğin için sevdiğin keyif aldığın için yapmak saçmadır.olmazdır.
hani kendinin çook sıkılmasını beklememi bekler. ayda bir belki 40-50 günde bir beraber AVM'ye gitmek, aralarda da 4 blok ötemizdeki markete gitmek bana yetmelidir.!!!!
bu yüzden bir sürü yöntem geliştirdi, beni evde yanında hizmetinde istiyor. hani bir de bi beğense. asla. en sevdiği eğlendiği şey beni beğenmemek eleştirmek kusur aramak.
tartışmak didişmek.
hani ben susup boyun eğsem gene kusur bulur asla tatmin olmaz, yetmez!!
tabi zaman geçtikçe işin içine başka şeyler girdi. hem sosyalleşmemi engellemeye çalıştı hem buna karşılık evlenemememden korkmaya başladı. sonra yine fobiler hobiler yöntemler geliştirdi.
bu defa da bana birilerini bulmalara başladı, ama nerede kenarda köşede kalmış acayip tip bana kakalamaya kaltı, kaktılar. teyzemi ve bazen bi tanıdığı da kendine katarak.
bana hödük güdük ya da nonoş layık görülür oldu yıllar geçtikçe.
işsiz olmam evde olmama önce kızdı ama ha. eleştiri bombardımanı.
annem senelerce devlet okulunda çalıştı sadece. özel sektörle alakası yok. ama bilmediğini akbul etmez asla. herşeyi en iyi bilendir o. ona göre kapı kapı dolaşmalı elli kere telefon etmeliyidim. girişken değilmişim. benimle gelip iş görüşmesine müdüre bebekliğimi anlatmışlığı var. anneme göre bu yardım ve iyilik!! ama beni aciz ve becerikszi gösteriyor anlamaz!!! sanki öğretmen değil gelin alacaklar!!! anlamaz ki. profesyonel hayatı gramla anlamaz ama iş konuşmaya akıl vermeye ahkam kesmeye geldi mi annemden üstünü yok.
bir de demez mi sen ara ara ra. arsız ol!!
senelerce bize ev kadınlarını küçümsediği nutku gibi; yağcı yalakalardan arsızlardan nefret nutku çekti. bizi böyle yetiştirdi. gururlu olacaksın tamahkar olmayacaksın!!
kendi istese müdür olurmuş ama asla yalaka yağcı yandaş falan olmamış, olamazmış, çok gurur-luymuş!!!
babamı affetmemeiş çünkü çok gururluymuş.
gururu en övündüğü özelliğidir ve bizi de gururlu olmamız için yetiştirdi.
ama sonra hooop gurursuzluk arsızlık bekliyor bizden!!
benim kişiliğimde de yok zaten ama anlar mı?
anneme göre dünyada yegane gururlu tek kişi kendisi. bizde hele ki ailenin kara koyunu nazlı'da ne gezer.
ben olsam şöyle arar böyle derim şöyle der yağ çekerim.... bir de ikilemini çifte standardını yüzüne vurdun mu senden kötüsü yok dünyada.
annem nefretten beslenir!!!
bir süre sonra ise işsiz ve evde olmama fazla alıştı işte. kanıksamak bir yana artık sadece evde olmamı bekler oldu.
senelerce çalışmayanları ev kadınlarını aşağılayan annem artık benden onlardan bile daha aşğıda bir ev kızı bekler oldu...
ablam evli çalışan iş kadını başarılı tabi ama çocuksuz.
ben ise ev kızı sonra ev kadını ve beş çocuk anası!!
gene ben fedayım yani. hatta evlenecek doğurduğum çocuklarımdan birini ablama verecekmişim, öyle feda edilmiş gözden çıkarılmışım.
madem bu kadar vazgeçecektim çalışmaktan işten ne diye onlarca sene ders çalışma baskısıyla yaşadım. ama ne baskı tuvalete gitmek için odamdan çıkmak bile suç!! yeyip yiyip oturmaktan 75 kilo şişko olmuştum, sivilceler basmıştı ama ona göre hiç problem değildi daha iyi erkekleri çekmez böylece tehlikelerden uzak olurdum. madem sıradan bir ev kadını olacaktım niye evlilikle barışmam engellendi ya??
360 derece dönüş.
sonunda yaşım 30u geçince annem iyice vazgeçti hayal ettiği kariyer iş hayatı ya da güzel evlilik hayallerinde artık ben evleneyim de o herşeye razı modunda.
yalan razı değil. müdehale etmeden durabilir mi o güzel planları var hayatımı evliliğimi bile yönetecek!!!
bir zamanlar ve hala arkadaşlarımdan beni kıskanan baltalamaya çalışan annem beni biriyle evlendirme niyetinde ve bu evliliği yürütürmüş. anneme göre ben beceriksiz, aciz, kıt beyinli biriyim.
öyle görmek istiyor çünkü kendini üstün güçlü hissetmek istiyor.
ablam bu yöntemlere basl-kılara ne mi diyor ne mi yapıyor. hiç. ne şiş yansın ne kabap kafasındadır o ama annemle de bozuşmak istemez korkar şerrinden. bu yüzden de onunla konuşurken ona benimle konuşurken bana hak veriyor; ara bulması gerektiği zamanlar mümkün mertebe suya sabuna dokunmaktan kaçınıyor.
bencil işte kendi başı derde girmesin de yeter; nazlı boktan bir evlilik mi yapmış, yıllar yılı emeği boşa gidip ev kızı ev kadını mı olmuş, kimin umrunda. kötülük dilediğinden değil tabi. sadece bulaşmamak için.
her zaman böyle oldu. o kaçak dövüşür. ben her zaman ezilen hor görülen eleştirilip yönetilmeye çalışıla engellenen vs kişi olduğum için sertleştim kavgacı oldum ve o annemle aramışda kalmaktan korkuyor.
eskisi gibi. hissesinden vazgeçiyor annemin kavgasından, oklarından kaçabilmek için.
çok sıkışırsa da sempatik saftirik suratının arkasına gizlenip göz yaşlarına boğularak anneciğinin hassas yavrucuğu oluyor!! bak ablanı ağlattın nazlı!!!
senin yüzünden ağlıyor, senden korkusundan istediği herşeyden vazgeçiyor!!
öyle mi kızım?? hassas yavrucuğuna ne kadar da şevkatli sorar!!
derler ki evlatlarımı ayırtetmem!!! yalan!! hele anneminki.
yani elbet Allah göstermesin böbrek gerekse ikimizde çıkarır verir o açıdan değil ama kişilik açısından her zaman ayırtetti.
her zaman kendine benzemeni ister ama benzedin mi de sinirlenir kavga çıkar. ablamsa yumuşak, pes eden bir tip. ona acır ve onun yaında kendini üstün ve güçlü hisseder. bu yüzden ona karşı davranışları her zaman daha dikkatli yumuşak olmuştur, eleştirirken bile.
ama ablam çok hassasmış, ağlarmış. ben de hassastım ama bunu ifade etmeyi öğrenmek zorunda kaldım. ama hassas olduğum konuları anlayamadı ki, sadece dayatmayı, baskı yapmayı, müdehale etmeyi bilir. tabi ona sorsan dünyanın en anlayışlı, en karışmayan annesidir. asssla karışmaz!!
hıııı!! tabi tabi. amacı kendinden şerrinden korkutarak senin bunu kendi düşüncen zannederek annein istemediği şeylerden vazgeçmen!!
kişilikli olun diye bizi yetiştirene bak. hakkınızı savunun diyene bak.
başkasına ama!! kendine ezileceğiz, köle olacağız, hakkımız savunmayacağız ama dışarda fırtına koparacağız!! bölünmüş kişilikli gibi. bi çeşit şizofren!!
eskiden mesela ablam ağladı mı acır, şevkat gösterir bana kızar ağladım mı.
çünkü o kendini ezik hissettiği ve bişeyden vazgeçtiği için ağlar ama buna isyan edemez, söyleyemez.
oysa ben sinirimden bana haksızlık edildiğini yüzüne vurduğum için falana ağlardım. şevkati hak etmezdim!!
böyle böyle kaçındı ablam, ezildi, vazgeçti ve asla yüzüne söylemedi annemin o yüzden hep sevildi, şefkat gösterildi. benim yüzüne ikilemini çifte standardını vurmam anneme dokunur bunu kabul etmemek içinse üste çıkmanın yolunu bulur!!
mesela benim aşırı tepki vereceğimi bildiği bir şeyi öne sürmek!! böylece bende şarter atacak, bağıracağım ve annesine bağıran kız olup suçlanabileceğim ve o konu tamamen kapanıp yeni konu annesine bağırmak olacak. bunu o kadar çok yaptı ki.
şimdilerde bu kadar hala didişmemize rağmen evde pineklememe o kadar alışmış ve memnun ki.
tüm söylemleri baskıları fikirlerinden vazgeçip değiştirip benim boş bir ev kadını olmamı istiyor.
böylece kendi de yalnız kalmayacak mesele o.
mesela artık bu sene iş buldum sonunda ve çalışmaya başladım.
her sabah annesinden ayrılmak istemeyen bencil ve kaprisli çocuklar gibi bana surat yapıyor, zaman kaybetmem için adeta uğraşıyor, engel çıkarmaya çalışıyor.
sabah kahvaltıda beş karış suratla karşıma oturuyor, adeta lokmalarımı sayarak zıkkım olsun der gibi, beni bırakıp gidecek!!
yani anneme göre zaten hiç başlamayan hiç hak etmediğim bir hayatım var artık anneme adamalıyım, madem evlenmiyorum!!
hai giyinip süslenmek eskiden erkendi benim için, gereksizliği bir yana. sonra da yaşıma göre bulmamaya yaşıma göre giyinip yaşamama taktı, artık geçti, yaşıma uygun değildi, 34 yaşında evde kalmış işsiz bir kız artık hayattan elini eteğini çekmeli, madem evlenmiyor, hayatı bitti. artık kendini ev düzenine annesine adamalı. hatta teyzesi ve eniştesine. ne giyim kuşam ne zevk ne müzik film, iş evde ev işi yemek memek konu komşular ve yaşlı annesine (kendi kendine yaşlı diyebiliyor ama başkası hele ben asla diyemem ihanetin büyüğü bu) adanıp onları mutlu etmeli.
eskiden erkendi hemen geç oldu. evli de değilsen hayatta bişeyi hak etmezsin. artık adına laf gelmemesi için gözlerden ve dikkatlerden uzak, ölümünü bekleyen müzmin bir hayat yaşamalısın!!
böyle bir kafa davranış.
sabah oflanmak poflanmak bir yana beş karış surat ve adeta işe geç kalmamı sağlamak için bahaneler. böylece kovulacağım ve gene evde gene annesiyle hatta sadece annesiyle bir müzmin hayat süreceğim.
birşeyler istiyor sürekli, tavayı alamıyormuş çok uzağa koymuşum çıkarayım. su bardakları kirlenmiş kaldırırmış ama yenileri çok yukardaymış beli ağrıyormuş çıkarayım.... ben acele ettikçe hızlı davrandıkça talepler bitmiyor. kağıt havlu nerede? tuvalet kağıdı nerede? temiz kurulama bezi nerede??
bir de tekrar odama ya da banyoya geçeceğim zaman benden önce meyledip önüme set kurmaya kalkıyor koridorda. her zaman yaptığı şey de aslında. sonra aniden durmalar arkasında beni görünce irkilmeler. niye arkasındaymışım?? kapı ağızlarında kalakalarak girş çıkışı engellemeler...
annecim banyoya gideceğim.
eee git!! sanki gitme diyen var.
ama önümde duruyorsun!
hızlı hareket etmeme gıcık olur!! oysa kendi gençken ne kadar hızlı hareket ederdi, bazen küçücük mutfakta çarpışırdık, yolda yürürken bizi bırakır yürür sonra dönüp bağırır azarlardı hızlı olun diye.
tabi bir an önce eve dönmek için. hemen eve dönmeli yoksa alnımızda yazıyor ya dul ve yetim diye hemen anlarlar laf gelir!! dul yetim ve sonra evde kalmışları kimse görmemeli!!
sen çıkmayacakmısın?
pijama altıyla mı çıkayım anne bi sağa kayar mısın?
aman be geç geç!!!
ama dar koridor ve hep ortadan aheste gider, acele etmene mana vermez. bazen bilerek yapıyor gibi geliyor.
sonra kapının ağzında durakalır. tuvalete gireceim ama annem yol vermiyor.
hani pijamamı değişeketimmiş?? ya bi tuvalate gideyim!!
önce değişeyim sonra gideyimmiş!!! buna bile karışacak.
o kadar saçma ki ve o kadar engelleyici. sinirlenince de ben kabahatliyim. oysa annesinin kölesi olmalıyım ben. demiyor ki ileride ne yapacak peki böyle hep evde, arkadaşı, sosyalliği vb yok!! ileriyi düşünmüyor ki. o şimdi istiyor o kadar!!
makyaj masam yok benim, çalışma masasında sığıntılar ama mesela saçımı banyoda aynada yapmam lazım. iki oda arasında zigzag çizmeme de gıcık oluyor. kapımın ağzında durmuş giyinmemi izliyor. hatta sinirlendirmek için adeta bana şunu giyseydin diyor. başka zaman deyip geçiyorum. ben sürekli seri hareket ettikçe annem ben durduğu yerden tenis maçı izler gibi izleyip gıcık oluyor.
iki dakka duramamışım falan. bu kadar uğraşacak ne varmışmış!! sanki saraya davetliyim!!
tabi ben kimim ki? ne haddime iyi görünmek istemek. hem akılsız beceriksiz hem çirkinim. üstelik yetim olmamla beraber evde kalmışım. artık hayatım bitmiş ben de ne diye uğraşıyorum!!!
-----
diyor ki bir de bugün gitmesen!
izin alayımmış.
zaten geçen hafta annemi doktora götürmek için izin aldım. bu hafta da alayımmış. anlamaz ki ikide bir izin alınmayacağını. arsız yüzsüz fala olmadığımı. kendi eskiden çok mu izin alabilirdi hayır!!
tabi annemi doktra götüreceğim diye izin alınca annemin kendi kendine yapamayacağı sanılıyor annem buna da sinir olur.,
kendine asla yaşlı ve beceriksiz muamelesi yapılamaz!!nasıl toplu taşımalarda herr seferinde üç kere sormadan binemezse sonra da yabancı sanıldığında sinirlenirse bu da aynı.
üç kere sorar, nereye gidiyor forumdan geçer mi ya da dönüş yolundaki market ve siteleri sayar. sonra yabancı ya da okuma bilmeyen bir yaşlı sanırlar buna çıldırır!! hem azarlar hem övünür.
bana da güvenmez kendi sormadan binmez!!
bir kere yol çalışmasından güzergah değişmiş annem de bana aldanıp (!!) binmiş bak başka yere gidiyormuş!!!! anında beni gömdü, bir telaş kalktı bağıra bağıra durdurdu dolmuşu, kendi düşüncelerine öyle kapılmış ki ne beni ne şöförü duyuyor. aynı yere gidecek sadece bir sokak değişti. ama anlamıyor indi bir sinir söylenerek tabi bana!! ah nazlı ah onca yolu nasıl yürüyecekmiş o yaşlıymış ne kadar düşüncesizmişim!!
bir de hızla indi söylenerek yürüyüp uzaklaşıyor hiç duymuyor hiç!!!
indim peşinden anne yol çalışmasından değişmiş gene gidecekti!!!
eeee niye söylemiyorsun?? beni boşuna indirdin!! ben nasıl yürüyeceğim şimdi??
ayyyy ben söyledim şöför seslendi çocuk söyledi ruhun duymadı.
hayır söylemedin!!
kolunu tuttum ya dur diye!!
ne bileyim ben sen tuttun.
kim tutacak ya!
ne bileyim ben?!!
yani o kadar dalıyor ki kendi fikrine kolunu tutup anne inme diyen beni bile ruhu duymuyor!!
-------
neyse izin alacakmışım. ay her hafta izin alınmaz ki. olsun ben alayımmış!!
ayyy sonunda attırır beni bu okuldan.
napacam izin alıp anne?
annem hasta de!
değilsin.
hastayım. ilacını alamıyor de. çıkar dolaşırız forum'da ha??
hafta sonu torbaya mı girdi?
hafta sonu kalabalık oluyor ben çekemem sıkıldım!
ay anne çocuk gibisin valla!! her istediğinde izin alınmaz!!
niyeymiş o?
iş bu çünkü!! çocuk oyuncağı değil!! sen alır mıydın sanki?
ama o devlet okuluydu.,
e bu daha beter özel!! özel demek kaytarmak mı demek sanıyorsun? atarlar.
aman batsınlar! atsınlar!!!
tabi gene işsiz evde ben!
ne var ne güzel.
hıı!! hadi çıkmam lazım önümde duruyorsun.
yarın için izin al o zaman.
annecim her hafta izin alınır mı işte çocuk oyuncağı mı bu??
ee ben sıkıldım hiç gezemiyoryuz.
her zaman çok gezeriz ya!! teyzemi ara onunla gez.
amaaan!!
her an elinin altında olacağım eleştirmek için!!
erken çık gel o zaman.
ay çocuk gibi ya.
ders bitince çıkabilirim işte.
erken gel!!
ayyyyy!!!!!
akşam diyor ki ne güzel eskiden bir okulda çalışmışım haftada 3 gün az gidiyormuşum ne güzelmiş o; keşke oradan hiç ayrılmasaymışım!!
vekil öğretmenlikti o.
ee iyi gene öyle olsun.
nesi iyi yahu?
az gidiyordun. nasıl oluyordu ya o?
hamilelik izni kullana bir öğretmenin yerine bir süre içindi.
a keşke yine öylle olsa!! ne güzeldi di mi?
e parası da azdı onun için.
aaa??? yaa! yok yahu tam paraydı!!
çok ütopik oldu anne; haftada 3 gün gitmeyle tam öğretmen maaşı mı verilir?
amaaaan!!!
yalnız kalıyormuş sıkılıyormuş ama!! çocuktan beter yahu. onlar biraz kendini de eğler falan. annem oturup beni bekliyor. sanki bir de iyi anlaşsak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder