19.01.2015

Annem eskiden dizilerde, filmlerde evlenmeden 'yakınlaşan'lara sinir olurdu; başlarına bişey geldi mi hah, oh, yaaa, böyle olur işte gibi nidaları olurdu. Uzatırsa da bil ki bize ders vermek için. Yaa bak evlenmeden yakınlaştılar ne oldu ??böyle olur işte, mahvolur hayatın! Vs

memelerin büyür belki ye!

Her gün pasta yapıyor bu ara evde. Yapma desem, yemem desem nafile. Takmış. Yapacak. Az yersin diye de yalan söylüyor. Küçücük pasta yapmış şekeri azmış, nolacakmış. Yarısını da bana dilim diyerek kesip önüme koyuyor. 
Hem biraz kilo alsam nolacakmış ne güzel memelerim büyürmüş! Huysuz ve pinti bi arkadaşım vardı evlenememesini memesine bağladı silikon taktırdı, sonra burnundaki küçük kemere taktı kırdırdı... Huyun kötü huyun; arsız yapıştı mı bırakmıyor sevecek olan da korkuyor sevemiyor; insan değil deniz anası! 

-- pasta yiyince memem mi büyüyecek anne? 
Hıı olabilir! 
Niye sihirli mi pasta??? Ne senin ne ablamın büyük, armut tipliyiz ne büyüyecek? 
Olsun belki büyür nazlı. 
Ha dii mi serdar alır beni o zaman! 
Aman sen de... belki büyür!

Sanki hiç kilo almamışım hayatımda, ben bakarkör değilim göt göbek büyüyor bende... çocuk kandırır gibi davranışı bir de... 
Muhteşem yüzyılın yapım belgeselini izliyoruz; ben şehzede olsaydım o sarayda kız bırakmazdım kız! Madem bana bi hak verilmiş hergün başka kızla yatardım! diyor annem bir hırsla??????????

doğum konusunda araştırmalara geçti annem ve herşeyi düşünmüş benim düşünmeme gerek yok

o mesele kapandı ama yeni aklıma geldi, geçen seneki planları annemin; benim için herşeyi düşünmüş.
böyle diyen bi erkek arkadaşım olmuştu; bu şu demek sen düşünme, düşünemezsin ve her zaman benim dediğim olacak.
annemde de aynı. bahane de sen o güzel aklını yorma diye, hep iyiliğimi istediklerinden!!!
müdehalecilik, seni hiçe sayma, kontrolcülük vb değil yani.

Nasıl doğum yapmalı piyasa araştırması konusunda uzmanlık yapıyor yakında doktora tezini verecek. Ne kadar komşu, eş, dost ve onların yakınları, uzakları, tanıdıkları varsa ne zaman, nerede, nasıl doğum yaptı, hangi hastane ve doktor??? Herkese her fırsatta sormuş bebeğimi doğurabileceğim 2 doktor 2 hastane varmış. 
Sezeryan olanları kocaları beğenmiyormuş sonra ama normal doğuranlarda da idrar tutma sorunu oluyormuş. 
En iyisi ilk bebeğimi normal yapmammış, idrar kaçırma sorunu olmazmış inşallah ama olursa belki tıp çaresini bulmuşturmuş, ya ha ilkay hanım gibi yetişkin bezi falan takarmışım. Napalımmış katlanacakmışız artık. Eğer ilkten sezeryan olursa sadece iki bebek yapabilirmişim ama ilki normal olursa istediğim kadar (kendi istediği planladığı kadarını hayal ediyor annem) doğurabilirmişim.
 çok düşünmüş elimi çabuk tutarsam 3 doğum yapabilirmişim, keşke beyim razı olsaymış da bir bebek de ablamlara vermek için doğursammış! Ama acaba serdar razı olurmuymuş, (o zamanlar bişey söz konusuydu) ama yokmuş sonra kardeşlerin arası bozulurmuş...zaten ne zaman hamile kalacağıma çoktan karar vermişti, her şeyi düşünmüş canım.

ne zaman gebe kalacağım, kaç tane ve nasıl hatta ne zaman doğuracağım kararlaşıtırılmış, başbakana ne hacet annem varken! bana da bi tek gebe kalmak düşüyor; artık katlanacağız napalımmış; hayat böyleymiş, bazı şeylere mecburmuşuz, olmazsa doktora gideriz, gebe kalmak için değil yani! olmazsa dediği 'şey' birleşme. herşeyin çözümü varmış; 

dedim ki o anda; belki antidepresan, sakinleştirici, kas gevşetici, uyku hapı falan verir; sevmediğin kocayla evlenip bi de ona iyi hizmet verip gebe de kalmak için hap vardır muhakkak!!!

Ben hiç karışmam kızlarıma!

 -- daha dün markette krem tartışması yaptık. Ne gerek varmış niye koskoca bi kavanoz krem almışım? Napacakmışım o kadar kremi? Bitmez bozulur müsriflik olurmuş! Biter diyorum ama nafile; kendine mantıklı gelmiyorsa bitti.

 Benim cildim blraz kuruyor, kendininki de öyle, pul pul dökülür ama krem sürmez, gerek yokmuş nasılsa kimse görmeyecekmiş. Kimse görmeyecekse bakımlı olmaya gerek yok yani; cildin sağlığını da korumaya gerek yok. 
Onu da kocaya saklayayım, yok beyim cildin çok kuru krem sür desin koşar alır sürerim hemen! Ama o zamana kadar bekleyeyim!  

ay yıllarca yeter bu krem ayy nazlı ne gerek var? Bunun son tarihi nedir? Satıcıya soruyor! Bilmiyor. 
Nazlı bunu bitirinceye kadar bozulur benimki gibi topaklanır! Bi küçük tüp neyine yetmiyor ayol??? Müsrifsin valla... 

Ben kullanıyorum desem ne fayda o kendi düşüncelerine dalmış... Tam 6 sene oldu; bi doğum gününde set halinde yüz kremleri aldım; hala bitmiş değil ve topaklandı diye şikayet ediyor,
 6 sene oldu bi ömür sür diye alınmıyor ki anne. 
Ya nolacak 2 ayda mı bitecek ya??? 
Hergün sürülecek bunlar tabi bitecek 3-4 ayda. 
Aaa?yok artık!ben hergün uğraşamam. Bari 1 yıl olsun! 

6 sene geçti ve  aynı. şimdiye kadar ne çok krem tükettim ben; kendim alırdım anlamazdı böyle bişeye şahit olunca bi anlam veremedi...

bir de der ki ben hiç karışmam kızlarıma!
cildime sürdüğüm kreme bile karışıyor.
Gizli alıyorum herşeyimi....

fotoğraf çektirme meselem

Beni çeksin diye makinayı eline verdim (ne gerek var gibisinden muhabbetler de oldu), ben biraz poz vermek için uzaklaştım; baktım ki makinayı çantaya atmış, biriyle sohbete başlamış! Sesleniyorum hiiç duymuyor, offf of. çektim sanıp kapatmak da ayrı meseleydi.. Ya da makinayı ters tutup kendini, elini çekmek...
bu kadar mı alakasız, ilgisiz olunur, ondan korkuyor teknolojiden, ve öğrenmek istemiyor. Hem başkasına emanet etme, poz verme diyor (hoş olmuyormuş! utanmaz gibi! sanırsın seksi poz veriyorum. E sen çek. Ay ben çekmem! Ee hiç mi fotom olmasın? olmazsa olmasın aaaaman nolur sanki?ne bu merak fotoya kızım?), 
hem de kendi çekemiyor, çekmiyor, unutuyor, eline bile almak istemediği oluyor... Bıraksam hiiç fotoğrafım olmayacak... Ay gene aynı mesele ama... Ben selfieyi çoktan keşfettim mecburen.

her şey koca için

Bilmem kimler söylemiş beni bilmem kimleriyle tanıştıracaklarmış. Ayyylar önceki bi konuşma. Annem sevincinden eve gelir gelmez anlatmıştı. Aylar geçti, lafta kaldı. 
Annem bi sor istersen diyor! kendi sormazmış. 
Niye? 
işte. 
Ben de sormam ne o zavallı ve gurursuz gibi! Keyifleri bilir... 

Annem bu duruma çok üzüldüğümü sanıyor ki, bi süre sonra ben unutmuştum bile; bahaneler arıyor beni teselli edecek. O bilmemkimlerin bin türlü kusuru var anneme göre zaten onların bilmemkiminden ne hayır gelir??? Olasılık hesaplarından çıkan sonuçlar korkunç! Zaten iyi ki olmamışa vardı sonu; tamamen hayal ürünü durumlardan. Beni teselli ediyor kendine göre 1 haftadır.

elalem ne der kafası

Bu kadar renkli süslü giyinirsem beni insanlar aranıyor hatta hafif kadın sanırmış, ben namuslu evlenilecek bi kızmışım oysa... Duyan da kırmızı leopar giymişim baştanaşağı sanır. Neymiş bordo, mercan pantolon, pembe ruj!

dışarıda yeme fobisi _ torba sevdası _ çıkmak_rapor

Diyelim  dışarda yiyeceksin; sevmez ya, sevdirmez de. illa bi kusur bulur, bi sorun çıkarır; kendi keyfi kaçar seninkini de mutlaka kaçırır; çalar. Eğer katılamamışsa uzaktan bağlanır ya rol çalar ya keyif çalar, endişelendirir, huzursuz eder...
 Dışarda o kadar yemek istemiyor ki acımdan ellerim titreyerek gezmeme gönül rahatlığıyla razı, ya da canımın bişey çekip asla yememiş olmama razı; bisküvi ye! 
Pratik çözümü.

 Başkasıyla çıksak mesela, hani teyzemler ablamlarsa gene yabancı görmez dırdır eder ama sırf benimleyken olana oranla solda sıfır kalır; eniştemizle damadını rahatsız etmesinmiş. Ama nazlı'ya zehir zıkkım olsun o kim ki acuze bi köle! 

Dırdır olsa iyi dışarda yerken sürekli pislik, mikrop konuşması; aldırmayacağım yiyeceğim desen yesen ruhsuzsun, hiç hijyen düşüncen yok: yemesen bıraksan yemen için ısrar eder, müsrifsin boşa mı para verdik? 
E konuşman sürekli pislik temalı.
 Napim ben böyle rahatlıyorum. Ne huzur ne tat bırakır sonra da napsan kabahat. Sadece konuşsa bi de yiyeceğe tiksintiyle bakar, çatalla karıştırır durur, ayırır, bu arada patatesi yıkanmanıştır, kimbilir yeşilliklerde böcek gezmiştir, etse kimbilir ne etidir... 

Resmen sana yani bana bana zıkkım eder yemeği zıkkım! Pişman olursun bi değişiklik yaşamak istediğine, bi kebap çektiğine canının. Ona kalsa okula da işe de sefer tasıyla gideceğim, neyseki üni.deyken cep telefonu almadı bize lazım değilmiş, yoksa her öğlen arası ne yiyeceksin soruşturması yapardı, boğazıma dizerdi.

 Gerçi her akşam uzun uzun ve detaylı neler yediğimin ve tuvalete çıkıp çıkmadığımın hesabını verirdim. Hergün ama her gün! 
Ne yedin? Temiz miydi? Taze miydi? Güzel miydi? Yanında başka ne yedin? Ne içtin? Tuvalete gittin mi? Elini yıkasaydın ha! 

Anne 20 yaşındayım (o zamanlar, bende zaman çok yaş olmuş 35 ^^) hala mı bilemeyeceğim el yıkamayı? Olur olurmuş unuturmuşum. çocukken bizi öyle ezerek öğretti ki; yıkamazsak hastalık kaparmışız, parmaklarımız bile dökülebilirmiş!

 Ha yemek yedirmek için de kendinin yarı ebatındayken bile annemizin iki katı yemek yememizi ister, yemezsek azardan, duygu sömürüsüne dırdır ederdi, o kadar yorgun gelmiş, kopmuş ayakları bi de üstüne yemek pişirmiş ama nankör kızları doğru dürüst yememiş bile! 1 tabak yedik işte. 
Miktarını kendi belirlerdi bir de. Olsun siz büyüyeceksiniz daha çok yemeni lazım! 
Iyyyy yoksa okulda sümüklü yemek falan mı yediniz?? Ay ay öldüreceksiniz beni??? Afrikadaki aç çocuklar sizi görse imrenir, zavallılar açlıktan dilleri dışarda bayılayarak ölüyorlar! Ya siz onu yemem bunu yemem! 

Zorla birer kaşık daha. Anneme göre kalp krizi geçirdiğini sanacak kadar çok yemek yemeli insan!! üstüne soda içersin! 

Daha küçükken ağzıma zorla börek soktuğunu hatırlarım; resmen zorlamayla, tokum demek, ama buna kendi karar verecek; doymadın! çok sinirlenip burnumu sıkarak ağzımı açıp ağlata ağlata yedirdiğini bilirim, tabi ağlama nankör doymadın afrikalı çocuklar sen böyle iştahsız beslenemezsin böyle cüce kalacaksın sen böyle hemen ağlarsan oho kocan neler edecek (daha 8imdeyim ne kocası? Nasılsa evlenmeyecekmisin?) azarıyla beraber... 

ha sonra emellerine kavuştu; buluğ çağı, sınav stresi, ders çalışacam diye bi odada geçen yıllar, kımıldasan kızar, dayar böreği çöreği pastayı... oldum mu şişko. herhalde bilerek yaptı. şişko olsun da zaten sivilceli, tedavi için doktora gitmemi bile geciktimeye çaılıştı, çirkin olsun ki erkekler bakmasın, beğenmesin, başına birşey gelir, mahvolur falan...
...

Sabah okula giderken ağzıma bişey tıkmasın diye hızla hareket ederdim. Daha yeni fırçaladım ağzımı! Ne??? Yeni mi? Ah nazlı ah öğrenemedin! 

Anneme göre hani sabah tuvalete koşmam yanlış zaten ama esasen hemen dişimi fırçalamamam da. Sabah kalkınca diş fırçalanırmış. Ee üstüne kahvaltı edecen ağızn öyle mi kalacak? Ağzında su çalkalayıp tüküreceksin! 

üniversitede de sandviç hazırlar verir elime; içine sarımsaklı biber-ceviz ezmesi sürmüş. Kokarım ama. Kok!koklayan var sanki. 

Doğru kız yerine koyan yoktu sivilceli, sinirli ve şişman, inadına renkli giyinen ama mutsuz....zaten istediği oydu annemin, erkekler uzak olsun, sırası var nasılsa sonra bi öküz bulur ona yamarım, doktora gider olmadı!!
 Evden yiyecek götürmeyince kek ye o zaman diye diretirdi, en azından fabrikada pek el değmez, ya da muz götürüp yiyecekmişim. 
Hadi yemekhaneden değil başka yerden yesem pahalı bulur, yemekhane pis: aç gez daha iyi.. 
Ne kadar mantıklı değil mi.

 iğrençmiş kimbilir b.k bile olurmuş içinde, neler duymuş; okulda aşık olup hayatı mahvolan kızlar şehir efsanesinden sonra pis yemek efsaneleri.

 işte bıraksam sefer tasıyla giden, renksiz, dikkat çekmeyecek, evkızı kıyafetleri giyen, asosyal, şişko bi inek olurdum. 
Hani akşam rapor veriyorum  suratına da dinlerken abartılı bir tiksinme ifadesi. Başıma bişey gelirse karışmazmış; aah ah o bana yemek hazırlayıp kapaklı bi kaba koyarmış ne güzel arada yermişim, kimse görmesin diyorsam tek başıma sınıfta yermişim, hem öğretmenlerim de takdir edermiş... !!!!!

öğle arasında da sosyalleşmeyeyim! yaa peşime biri takılır falan mahvolurum sonra! Desen ki öğlen bile sosyalleşmeyenin arkadaşı olmaz, niye ki? Okul ders içlndir herşeyin sırası var! 
sırası var diye erteletti, sonra sıra geçiverdi, paçalar tutuştu, birini bana kakalama zamanı şimdi! o zamanlar benim için herrr şey erkendi, ama başkalarında güzel olurdu. mesela makyaj, şık giyinmek, saçını yaptırmak. benim için erkendi olmazdı , gene yapardım da mücadelellerle. dırdırdırıdırırırırıdııdıdıdırıı.
şimdi de geç mesela. artık yaşım olgunmuş, genç gibi giyinmek olmazmış, yaşıma göre giyinmeli yaşamalıymışım.
benim için hiç bir şeyin hiç bir zaman hi doğru bir zamanı olmadı anneme göre. o kadar beter ve kusurluyum ki bu kadar olur.
----------------------------------

Mesela tatillerde kızlarla telefonda ne konuşuruz anlamaz, anneme göre sırf dersten konuşulur ne olacak ya??? Sorgulardı ne konuştunuz o kadar?? Ne bulursunuz ki siz konuşacak??? Ders. Hıı iyi zaten ne konuşacaksınız ki başka dii mi nazlı??? En başta kızlar dedikodu yapar...makyaj-giyim konuşur, erkek arkadaşlarını çekiştirir.... 

Okul ders yeri ama herşeyin sırası var, önce okul ders iş sonra nasılsa evlenirsin... Benimki gibi bi evliliği olmasın iyi tanısın insanları ya da müstakbel eşini değil. Yüzünü bile görme, bilme sonra sürpriiiz!! Biri tanıştırır tam görücü değil yani bikaç ay zaman tanınır bize hemen değil nikah, önce alış sonra nasılsa evlenecen... Sağol çok modern ve toleranslı insan! 

Bazen de iyice abartırdı ben yemeği anlatırken vazgeçerim diye belki ya da annem çok duygusal ama çok da mantıklı ve ama aşırı hassas olduğundan abartırdı; böyle öğürür gibi tiksinir kimbilir ne pistir ne mikrop iğrenç onu yiyeceğime ölürüm daha iyi der.

 Keşke evden bi kap yemek götürsen poşette nazlı; öğle arasında beklersin ben sınıfta dinleneceğim dersin arkadaşlarına, yiyiverirsin, kimbilir ablan neler yiyor bari sen iyi beslen... 

Annemin anlayamadığı zaten sınıfı lise gibi sanıyor, sen dersliklere gitmiyorsun tek bi sınıf var hocalar geliyor!

 Zaten bir sürü kitap defter taşınıyor bi de onu taşıyamam. 
Ne var bi poşetcikmiş... ha bi de poşet sevdası var.... bi zaman defterleri kitapları elde taşıma modası vardı, tuttururdu da madem çantandan bıktın migros torbasına koy!!!!


Ben bilirim en az iki kişilik yemek doldurur yarım somun da ekmek! Sarımsaksız olmaz diye bana neler yedirdi; sabahları kokmayayım akşamdan kalanla diye naneler mi çiğnemedim karanfiler mi..
 Ne anlayacaklar nazlı sanki burun buruna mı duruyorsunuz????

 Hergün bi de çıktın mı tuvalete muhabbeti; hele bigün çıkma bi hafta çorba sulu yemek sonsuz kabız oldun sanır endişelere kapılır... Anlamadığı dışarda tuvaletten tiksindiğim için kendimi alıştırmış olmam; evden çıkmadan olur mutlaka. 
Söylesem de anlamaz kendi günde 2 çıkar çünkü. Ama anlamaz işte en doğru kendi ve kriter kendi; kendi nasılsa nazlı da öyle olacak. 
E peki sonrakini der. 
Anne sonraki yok ben de 1 kere. 
Ne kabız mı oldun????? 
Hayır benim metabolizmam böyle! 

Daha küçükken daha da anlamazdı, hani hep beraber yenip içiliyor tuvaletin de aynı anda gelecek. Gece zorla tuvalete çişe kaldırdığı gibi; kapıda bekler;
 nazlı hadi yap ses gelmiyor! 
Anne yok diyorum yok yok!
 Vardır sen bırak kendini aaaa nasıl yok aynı anda içtik yedik!
 Aynı insan değiliz biz benimki böyle. 
öbürü için de ısrarla tuvalete gönderir bekleyecekmişim nasıl olurmuş yapmadan zorla yaparsın...

 Doktora bile sordu (19 yaşımdaydım bu olaya düşünün saçmalığı) ben 2 kez ablası 2 kez ama nazlı 1 kez çıkıyor doktor yoksa hasta mı??? Herkesin sindirim boşaltım sistemi farklıdır günde 1 ile 3 normaldir ama daha az ve çoksa bi sorun olabilir dedi. 
Nazlı bazen 5 gün kaka yapmıyor.
yaa. 
Ne 5 günü anne?
 E 5 gün önce dedin kabız oldun hala haber yok! Yaptın mı yoksa??? 
Of ya hergün kaka muhabbeti mi yapacağız hergün bilgi mi vereceğim  yaptım diye???? 
Aman sen de hiç iyilik yaramaz buna! Ben de hasta olacak 5 gündür kaka yapmıyor diye uyuyamıyorum! Aaah ah! 


Sonra uzun yıllar rapor verdim işte ne yedim o gün kaka yaptım mı? Ayyyy.. Kabız olmamak için çok yemek yemeliymişim dikkat etmiş az yiyince çıkılmıyormuş o yüzden çok yemeliymişim... 

Kendi çok az kilo alır, zor: ama benim öyle değil resmen su yarıyor durumu; ama anlamaz alırsan al şişko diyen mi var? Birisi alay edip burun kıvırıncaya kadar bekleyecen, ya da sağlığın bozulup doktor diyet verene kadar! 

Doktor mu dedi zayıfla? 
Hı? 
Hani gittin ya illa bu kez sen gelme dedin kadın doktoruna, o mu dedi? 

Doktor dememişse zayıflamayacan. 

Tabi kilo hormonlara da bozuyormuş kilo zararlı işte. 
Aman sanki 300 kilosun azcık toplusun ne var onu da seven birini buluruz, onla evlenirsin nazlı! 
Ay herşey başkası ve ya koca için benim bi önemim yok! 
Aman sen de taktın anomekrik mi neymiş ondan olacan korkuyorum, fazla kilon yok bence ben böyle beğeniyorum! 
Ben beğenmiyorum anne erkekler de beğenmiyor. 
Aman başlarım pis erkeklere nalet olsun! 
Bizde tombul sevenini buluruz işte onla evlenin! 
Ya tabi kalbim yağ bağlasın hormonlarım bozulsun, yağ yetmedi sivilce ve kist. Ay onu da seven buluruz be sağlık neymiş nazlı kimmiş önemli olan koca i di mi anne????
 Aman sen de rejim yapamazsın ki sen hamurişi çok seviyorsun! Hiç yapamazsın! 

Kendi rejim yapamayım bozayım diye çalıştı tabi hala da öyle; benle mücadele meydan okuma hobisi.
yıllardır dikkat ediyorum, artık beslenme biçimim oldu 3 beyazdan uzak durmak fala ama anlayan var mı? bunu bir meyda okuma ve mücadele gibi görerek inadıma inadıma çalışıyor!

 Son zamanlarda da şekeri az kepekli undan diyerek hergün pasta yapıyor, yiyemem yapma diyorum dinlemiyor yemezsem de suçluyum, yersem bakıyorum rejim gitti, boşver alırsan al nazlı hayatta yemekten başka yok, hem memen büyür, tombul seveni bulurum sana ben... 

Seni her halinle seveni bulursun inşallah değil yani, gene bana yüz yok, karşı taraf düşünülüyor, ben değil;  benim kendi kendimi sevdiğim halde olmam önemli değil, karşı taraf önemli; tombul seven bulunulacak ne güzel zihniyet bayıldım!! Başkalarının ne düşündüğü ve sadece onların mutlu olduğu onalrı mutlu etmeye adanacak ömrümüz...

 ----- yemeğe karşı bu kadar titiz hatta abartılı endişeli ama kıyafette değil. Ayakkabı hariç. Kıyafeti ben yıkamadan giyemem annem de boşuna ütüsünü bozuyorsun der...

14.01.2015

çalışmak ya da çalışmamak ve geçmiş

her sabah annemde bir surat, bir beni terslemeler.
son birkaç yıldır işsizdim. çok alıştı her an elinin altında burnunun dibinde dizinin dibinde olmama.
kaprisli küçük çocuklar gibi davranıyor.
iş buldu para kazanacak işini yapacak falan diye sevinmiyor yani.
bunu yapan da bizi senelerce çalışma, meslek iş sahibi olma, kendi parasını kazanıp kendi ayakları üstünde durma üzerine düzinelerce nutuk atan öyle yetiştiren insan.
hatta okul o kadar önemliydi ki herşeyden. eğlenmek mutlu olmaktan, yaşamaktan, keyif almaktan, arkadaş edinmekten , hatta evlenmekten.
herşey okul eğitimdi.
sonrası gelirdi zaten. ev kadınlarını çalışmayanları aşağılayan onlarca konuşmasını dinledik.
okumayıp hayatı mahvolanların şehir efsanelerini.
herşey okumaktan önemsizdi, sonra da çalışmak.

yıllar içinde değişti. senelerce beni evlilikten soğutup hatta evlenmeme karşı gibi olur engelledi bir şekilde. evlilik nasılsa olur önce okul önce iş, hele bir ataman olsun vb diye
geçiştirdi.

meğer zaten o ben seni evlendiririm demekmiş, ben de sanırdım ki nasılsa karşına iyi biri çıkar demek istiyor. öküzün birini yamarımmış demek istediği acı ve sinirli tecrubelerden sonra anladım.

senelerce okul önemliydi sadece, sonra iş atanma.
oyalana oyalana aksilikler atanamadım ama zaman zaman çalışacak fırsatlar buldum.
zaman zaman da bulamadım babamın maaşını bağlattım kendime.

yani okul yıllarında anlaştığım bir erkek arkadaşım vardı, yüksek lisans zamanı gelişen ama annem telkinleriyle işte önce ataman olsunlar mahvolmalar falan. tamam aramız da şahane değildi çocukla ama belki olabilirdi. olmadı bir şekilde.

sonra okul bitinc sosyal hayat da azaldı, arkadaşlar dağıldı, işim olduğu zamanlar daha iyiydi elbet. ama anlaşacağım kimselerle de pek karşılaşamadım.

yıllar nasıl olduysa gelip geçti.
senelerce annem benim okul ve iş hayatımı önplanda tutmamı istedi, ısrarla. tamam haksız değil ama sanki bir sosyla hayatımm olmamalıydı ona göre. evle iş ya da okul arasında hem monoton hem ruhsuz bir hayat. ona göre güvenli, düzenli, belli!!

tabi bunda ablamın sürpriz bir şekilde erken evlenmesinin de payı var. annem çok direndi evlenmelerine. en sevdiği kızının hayatı mahvolacaktı. neler etti neler. önce evlenmesinler diye sonra ayrılsınlar diye. karışmadığı şey kalmadı taaa buradan Ankara'ya eli de dili de uzandı. tabi aynı şek,lde dünürler de. hatta bir ara evlilikleri dünür çekişmesi merkezli oldu. evlilik ülkemizde aileler yarışı gibi, ya da kaynanalar yarışı-çekişmesi gibi
sonunda ayrılacak duruma geldiler.
annem çok memnun oldu önce. hem ayrılacak hem okulu bırakacakmış, evine geri dönecekmiş, napalımmış annemle ben çalışır birbirimize bakarmışız!!!
bu arada ablam bu olası boşanma yüzünden okulu bırakıyor ve bir daha dönmeyip eve kapanıyor, ben okumuyorum ve çalışıp aileme bakıyorum!!
ne güzel plan!! neyse ki ayrılmadılar.
ne alaka mı boşanmayla okulu bırakma ve benim okumamam?
anneme göre boşanınca hayatın bitiyor. kendinini bitmemiş çünkü biz varmışız, ama ablamın yok çocuğu. o zaman bitti. eve kapanıp müzmin hayatı yaşayarak ölümünü bekleyecek. bu arada ben de üniversite okumayıp çalışacağım eve para getireceğim.

ben var ya zaten hemen feda edilen vazgeçilen oldum hep

neyse ablam da eniştem de üzüntüden hasta olunca işin ciddiyetini anlayabildiler. ben ne yapabildim anneme benim sesimi duyurmak, ciddiye alınmam her zaman zor olmuştur. evin küçüğü aklı yetmez. mantığıyla hep dinlenmeyen ciddiye alınmayan. bir de sinirli inatçı olunca daha da ciddiye alınmayıp susturulan dinlenmeyen tip oldum.
bu durumda sadece ablama destek vermek düştü bana. anneme laf anlatmanın imkanı yok. o zamanlar evde ne kavgalar koptu ne bağırış çağıırışlar!! ablam ağlar ben yerine kavga ederim. ama umursanırmıyım ahyır.

ablam aynı şeyi söyleyince ah canım alır dinlenir ben umursanmam. aynı şeyi söyleyen iki kişiye aynı tepki verilmiyor.
ablam çok yumuşaktır. ben sert olmak zorunda kaldım. zamanında çooook ezildim çünkü annem tarafından sonunda anneme benzedim!!
sert ve ters. ama kara koyunuyum ya ailenin ben aynı şeyi söylüyorum bana itiraz bağırmalar çağırmalar ablam aynını söylüyor ah canım alıyor.

neyse onlar ayrılmadı, ablamın kayınbabası sayesinde, ben de okuyabildim!!
niyeyse böyle bir geleceği layık görmüştü hepimize...

okul ve iş hayatında da işte dediğim gibi en önemli şey okul ve işti. kız arkadaşlarım olması bile annemi sinir ederdi, engelmiş.
en korktuğu şey okulda aşık falan olup mahvolmam. mahvolan kızların şehir efsanelerini defalarca dinledim.

tabi ablam okumak için ayrılıp, sonra evlenerek eve geri dönmemeyi garanti ederek kendini kurtarmış, her zaman ki gibi sorundan kaçıp beni ekmiş oldu. yumuşak kavgadan kaçan pasif olmuştur hep. çok iyi kalplidir,iyidir ve çok zekidir. ama annem de olan bir eksiklik onda da var ne desem sezi mi, önsezi mi, ima ironi gibi şeylerden alt metinlerden anlamama mı.
mesela taciz edildiklerini, kandırldıklarını, yani bunların teşebbüslerini anlamada bir güçlük çekerler. zeki olmak yetmiyor biryerde cin fikirli olmak gerek.

neyse senelerce hayatımın merkesinde okul ve iş oldu. tabi arkadaşlar edindim, ayrıldım, yeni arkadaşlar buldum vb. ama annem bunları hep engel gördü ve mahva giden yegane yol.

yalnız kurt olmayı falan düstur edindiğinden değil ha. mesele benim sosyal hayatımdı. olmamalıydı.
okuldan çıktığım an eve ışınlanmalıydım. arkadaşlarla geçen zamanı anlayamaz karşı çıkardı gereksizmiş.


ama kendinin eskiden okul arkadaşları da  sosyal hayatı da ailesiyle de yaşantısı tecrubeleri olmuş ve ballandırarak övünerek anlatır.

ama benim olmayacak!!! zaten boşamış bir anne olduğu için kendini cezalandırır gibi tüm sosyal hayatımız yok oldu. hayatta sadece üçümüz vardık ve başka birşeye ihtiyacımız yoktu. vardı ama inkar ederdi. tamam saçma kötücül artniyetli çirkin davranışlarla karşılaştık ama iyiniyetlilerden de vazgeçti. herkesle herşeyle bağını minimuma indirdi. bir ara sadece teyzemlerin sene 2 en fazla 3 gelişini bekler olurduk eğlenmek ve dışarı çıkmak için. annem de öyle bir dışarı çıkma sosyalleşme fobisi gelişti ki. bize bu kadarının yeteceini iddia ederdi. ablam ses çıkaramazdı ben sıkılırdım. zaten yeterince eziliyordum zamanla baş etmeyi öğrendim.
hayatımız okula gitmek ve eve dönmekti ders çalışmaktı. ne müzik ne hobi ne arkadaşlık hiçbiri asla olmamalıydı ve engellemek için herşey yaptı.


arkadaşlarımla bişeyler yapmak için o kadar yırtınırdım ki ya da diğer şeyler için.
hep yırtındım. hep annemi ikna etmesi gereken kişi oldum. ha ablamın her dediği oluyormuydu hayır. ama zaten bişey istemez, gerekli hissetmez, ya da korkardı.

bize arkadaş lazım değil düsturumuzdu!! zorla. bana lazımdı ama kabuletmiyordu. değilmiş!!
sonra ablam gitti, dönmemeyi de garantileyip yine kaçak dövüştü ve beni bıraktı.

ama değişen bir şey olmadı annemin mottosunda. arkadaş lazım değil bize!!

bu kez kurban bendim. tüm arkadaş kardeş ihtiyaçları görevlerini bana yükledi. yeri geldi arkadaşı, kızı, kardeşi oldum. yetmedi. ruhumu ele geçirir gibi arkadaşlıklarımı baltalar oldu annem.

oysa ki bazılarını da severdi. ona göre gereksizdi ama ben illa da birşey uydururdum. doğumgünü gezi evde parti. yırtınırdım. o bayıldığı hatta benden çok sever gibi olduğu arkadaşlarımdan bile uzaklaşmamı ister oldu.

öyle istemekle  yetinir mi sandınız? asla. annem kafaya işlemeye bayılır. inceptioncu!!

zaten yıllar geçince, yollar uzaydıkça ayrılıklar oldu. hani yüzyüze görüşememekten facebook arkadaşlığına geçiş.
bir dönem iş bulamadım ve epey sürdü aksilikler. o zaman da evde fazla vakit geçirince annem buna çok alıştı, kanıksadı, hoşuna gitti.

hem arkadaşlarla uzaklaşmış, hem çalışmayınca yeni arkadaşları, gidecek yeri kalmamış vb olunca; önce beni çok eleştirdi. bayılır.

onu bunu şunu aramıyor muşum. zorladı. sonra bana arkadaş bulmaya kalktı. ama evde fazla vakit geçirdikçe annem buna memnun olmaya ve sonunda da beni evde tutmaya kadar vardırdı işi.

okumamış evli çocuklu kadınları bana arkadaş diye musallat etmeye kalktı, keşke konuşup anlaşacak şeylerimiz çok olasydı da ben razıydım ama yoktu maalesef. ne film ne dizi ne makyaj saç baş ne alışveriş giyim kuşam ne televizyon... azıcık. ve yüzeysel şeyler.

anneme göre yeterdi!!
annem hiç arkadaşa ihtiyaç duymadığını iddia ederdi. ama yalan. hepsinin yerine bizi beni koydu.

sonra teyzemle eniştem emekli olup döndüler, biraz oh çekmeme rağmen benden beklenti azalacağına çoğaldı.

daha önce de çok yazdım bana kızı değil kardeşi gibi davranır bazen, ama iyi manada değil sanki bende emekliolmuş köşesine çekilmiş biriyim gibi evden çıkmayan kımıldamayan bir tip olmamı bekler oldu. hala öyle. yakındaki markete gidip dönmek bana yetmesi gereken bir aktivite! hem hareket hem sosyallik açısından

bir de ben gencim ama bana arkadaş hareket lazım dedim mi alınır.
üste çıkmak için alınmayı abartır, duygu sömürüsüne dönüşür.

şimdiye kadar sen gençsin gez dolaş giyin süslen demedi.


zaten giyinip süslenmek meseledir hep hayatımızda. sadece gereksiz değildir aynı zamanda tehlikelidir!! dikkat çekmemek gerekir dul ve yetimlere!! sonsuza kadar!!

zaten sosyal hayattan men edilmiş cezalandırılmış gibi bir çocukluk ve ilk gençlik geçirdim bari yetşkinliğimde öyle olmasın. ama anneme göre şimdi de bekar olduğum için dikkatli olmam gerek. ilerde kocanla!! ve o ileri hiç gelmez!! hayır yani evlensem de bahane değişecek; evini barkını bil evinle uğraş olacak, sonra bebek beklenecek ve onunla uğraşılacak.

belki annem gerçekten hissel olarak sosyalleşmeye eğlenmeye keyif almaya ihitiyaç duymuyor o yüzden hiç anlamıyor, inkar ediyor ve engelliyor; o çocukluğu ve ilk gençliğindeki sosyalleşmeleri, gezmeleri de anneannemle dedemin marifetidir.
ama herkes böyle olmak zorunda değil ki!! ama empati sıfırın altındadır hatta empatiye karşıdır!! anti empatik!!

anneme göre hareketsiz, küçücük ve monoton bir hayat yeterlidir ve herşeyden önemlisi güvenlidir.
 o yüzden son yıllarda dışarı çıkmamdan bile hazzaetmiyor.

yani çalışmıyorum mecbur değilim!! her zaan mecburiyetler, görevler gereklidir. istediğin için sevdiğin keyif aldığın için yapmak saçmadır.olmazdır.

hani kendinin çook sıkılmasını beklememi bekler. ayda bir belki 40-50 günde bir  beraber AVM'ye gitmek, aralarda da 4 blok ötemizdeki markete gitmek bana yetmelidir.!!!!

bu yüzden bir sürü yöntem geliştirdi, beni evde yanında hizmetinde istiyor. hani bir de bi beğense. asla. en sevdiği eğlendiği şey beni beğenmemek eleştirmek kusur aramak.
tartışmak didişmek.
hani ben susup boyun eğsem gene kusur bulur asla tatmin olmaz, yetmez!!

tabi zaman geçtikçe işin içine başka şeyler girdi. hem sosyalleşmemi engellemeye çalıştı hem buna karşılık evlenemememden korkmaya başladı. sonra yine fobiler hobiler yöntemler geliştirdi.


bu defa da bana birilerini bulmalara başladı, ama nerede kenarda köşede kalmış acayip tip bana kakalamaya kaltı, kaktılar. teyzemi ve bazen bi tanıdığı da kendine katarak.
bana hödük güdük ya da nonoş layık görülür oldu yıllar geçtikçe.

işsiz olmam evde olmama önce kızdı ama ha. eleştiri bombardımanı.
 annem senelerce devlet okulunda çalıştı sadece. özel sektörle alakası yok. ama bilmediğini akbul etmez asla. herşeyi en iyi bilendir o. ona göre kapı kapı dolaşmalı elli kere telefon etmeliyidim. girişken değilmişim. benimle gelip iş görüşmesine müdüre bebekliğimi anlatmışlığı var. anneme göre bu yardım ve iyilik!! ama beni aciz ve becerikszi gösteriyor anlamaz!!! sanki öğretmen değil gelin alacaklar!!! anlamaz ki. profesyonel hayatı gramla anlamaz ama iş konuşmaya akıl vermeye ahkam kesmeye geldi mi annemden üstünü yok.

bir de demez mi sen ara ara ra. arsız ol!!

senelerce bize ev kadınlarını küçümsediği nutku gibi; yağcı yalakalardan arsızlardan nefret nutku çekti. bizi böyle yetiştirdi. gururlu olacaksın tamahkar olmayacaksın!!
kendi istese müdür olurmuş ama asla yalaka yağcı yandaş falan olmamış, olamazmış, çok gurur-luymuş!!!
babamı affetmemeiş çünkü çok gururluymuş.

gururu en övündüğü özelliğidir ve bizi de gururlu olmamız için yetiştirdi.

ama sonra hooop gurursuzluk arsızlık bekliyor bizden!!

benim kişiliğimde de yok zaten ama anlar mı?

anneme göre dünyada yegane gururlu tek kişi kendisi. bizde hele ki ailenin kara koyunu nazlı'da ne gezer.

ben olsam şöyle arar böyle derim şöyle der yağ çekerim.... bir de ikilemini çifte standardını yüzüne vurdun mu senden kötüsü yok dünyada.

annem nefretten beslenir!!!

bir süre sonra ise işsiz ve evde olmama fazla alıştı işte. kanıksamak bir yana artık sadece evde olmamı bekler oldu.
senelerce çalışmayanları ev kadınlarını aşağılayan annem artık benden onlardan bile daha aşğıda bir ev kızı bekler oldu...

ablam evli çalışan iş kadını başarılı tabi ama çocuksuz.
ben ise ev kızı sonra ev kadını ve beş çocuk anası!!

gene ben fedayım yani. hatta evlenecek doğurduğum çocuklarımdan birini ablama verecekmişim, öyle feda edilmiş gözden çıkarılmışım.

madem bu kadar vazgeçecektim çalışmaktan işten ne diye onlarca sene ders çalışma baskısıyla yaşadım. ama ne baskı tuvalete gitmek için odamdan çıkmak bile suç!! yeyip yiyip oturmaktan 75 kilo şişko olmuştum, sivilceler basmıştı ama ona göre hiç problem değildi daha iyi erkekleri çekmez böylece tehlikelerden uzak olurdum. madem sıradan bir ev kadını olacaktım niye evlilikle barışmam engellendi ya??

360 derece dönüş.

sonunda yaşım 30u geçince annem iyice vazgeçti hayal ettiği kariyer iş hayatı ya da güzel evlilik hayallerinde artık ben evleneyim de o herşeye razı modunda.
yalan razı değil. müdehale etmeden durabilir mi o güzel planları var hayatımı evliliğimi bile yönetecek!!!

bir zamanlar ve hala arkadaşlarımdan beni kıskanan baltalamaya çalışan annem beni biriyle evlendirme niyetinde ve bu evliliği yürütürmüş. anneme göre ben beceriksiz, aciz, kıt beyinli biriyim.
öyle görmek istiyor çünkü kendini üstün güçlü hissetmek istiyor.
ablam bu yöntemlere basl-kılara ne mi diyor ne mi yapıyor. hiç. ne şiş yansın ne kabap kafasındadır o ama annemle de bozuşmak istemez korkar şerrinden. bu yüzden de onunla konuşurken ona benimle konuşurken bana hak veriyor; ara bulması gerektiği zamanlar mümkün mertebe suya sabuna dokunmaktan kaçınıyor.
bencil işte kendi başı derde girmesin de yeter; nazlı boktan bir evlilik mi yapmış, yıllar yılı emeği boşa gidip ev kızı ev kadını mı olmuş,  kimin umrunda. kötülük dilediğinden değil tabi. sadece bulaşmamak için.
her zaman böyle oldu. o kaçak dövüşür. ben her zaman ezilen hor görülen eleştirilip yönetilmeye çalışıla engellenen vs kişi olduğum için sertleştim kavgacı oldum ve o annemle aramışda kalmaktan korkuyor.
eskisi gibi. hissesinden vazgeçiyor annemin kavgasından, oklarından kaçabilmek için.
çok sıkışırsa da sempatik saftirik suratının arkasına gizlenip göz yaşlarına boğularak anneciğinin hassas yavrucuğu oluyor!! bak ablanı ağlattın nazlı!!!
senin yüzünden ağlıyor, senden korkusundan istediği herşeyden vazgeçiyor!!
öyle mi kızım?? hassas yavrucuğuna ne kadar da şevkatli sorar!!

derler ki evlatlarımı ayırtetmem!!! yalan!! hele anneminki.
yani elbet Allah göstermesin böbrek gerekse ikimizde çıkarır verir o açıdan değil ama kişilik açısından her zaman ayırtetti.
her zaman kendine benzemeni ister ama benzedin mi de sinirlenir kavga çıkar. ablamsa yumuşak, pes eden bir tip. ona acır ve onun yaında kendini üstün ve güçlü hisseder. bu yüzden ona karşı davranışları her zaman daha dikkatli yumuşak olmuştur, eleştirirken bile.

ama ablam çok hassasmış, ağlarmış. ben de hassastım ama bunu ifade etmeyi öğrenmek zorunda kaldım. ama hassas olduğum konuları anlayamadı ki, sadece dayatmayı, baskı yapmayı, müdehale etmeyi bilir. tabi ona sorsan dünyanın en anlayışlı, en karışmayan annesidir. asssla karışmaz!!
hıııı!! tabi tabi. amacı kendinden şerrinden korkutarak senin bunu kendi düşüncen zannederek annein istemediği şeylerden vazgeçmen!!

kişilikli olun diye bizi yetiştirene bak. hakkınızı savunun diyene bak.
başkasına ama!! kendine ezileceğiz, köle olacağız, hakkımız savunmayacağız ama dışarda fırtına koparacağız!! bölünmüş kişilikli gibi. bi çeşit şizofren!!


eskiden mesela ablam ağladı mı acır, şevkat gösterir bana kızar ağladım mı.
çünkü o kendini ezik hissettiği ve bişeyden vazgeçtiği için ağlar ama buna isyan edemez, söyleyemez.
oysa ben sinirimden bana haksızlık edildiğini yüzüne vurduğum için falana ağlardım. şevkati hak etmezdim!!

böyle böyle kaçındı ablam, ezildi, vazgeçti ve asla yüzüne söylemedi annemin o yüzden hep sevildi, şefkat gösterildi. benim yüzüne ikilemini çifte standardını vurmam anneme dokunur bunu kabul etmemek içinse üste çıkmanın yolunu bulur!!
mesela benim aşırı tepki vereceğimi bildiği bir şeyi öne sürmek!! böylece bende şarter atacak, bağıracağım ve annesine bağıran kız olup suçlanabileceğim ve o konu tamamen kapanıp yeni konu annesine bağırmak olacak. bunu o kadar çok yaptı ki.


şimdilerde bu kadar hala didişmemize rağmen evde pineklememe o kadar alışmış ve memnun ki.
tüm söylemleri baskıları fikirlerinden vazgeçip değiştirip benim boş bir ev kadını olmamı istiyor.
böylece kendi de yalnız kalmayacak mesele o.

mesela artık bu sene iş buldum sonunda ve çalışmaya başladım.
her sabah annesinden ayrılmak istemeyen bencil ve kaprisli çocuklar gibi bana surat yapıyor, zaman kaybetmem için adeta uğraşıyor, engel çıkarmaya çalışıyor.

sabah kahvaltıda beş karış suratla karşıma oturuyor, adeta lokmalarımı sayarak zıkkım olsun der gibi, beni bırakıp gidecek!!

yani anneme göre zaten hiç başlamayan hiç hak etmediğim bir hayatım var artık anneme adamalıyım, madem evlenmiyorum!!
hai giyinip süslenmek eskiden erkendi benim için, gereksizliği bir yana. sonra da yaşıma göre bulmamaya yaşıma göre giyinip yaşamama taktı, artık geçti, yaşıma uygun değildi, 34 yaşında evde kalmış işsiz bir kız artık hayattan elini eteğini çekmeli, madem evlenmiyor, hayatı bitti. artık kendini ev düzenine annesine adamalı. hatta teyzesi ve eniştesine. ne giyim kuşam ne zevk ne müzik film, iş evde ev işi yemek memek konu komşular ve yaşlı annesine (kendi kendine yaşlı diyebiliyor ama başkası hele ben asla diyemem ihanetin büyüğü bu) adanıp onları mutlu etmeli.

eskiden erkendi hemen geç oldu. evli de değilsen hayatta bişeyi hak etmezsin. artık adına laf gelmemesi için gözlerden ve dikkatlerden uzak, ölümünü bekleyen müzmin bir hayat yaşamalısın!!

böyle bir kafa davranış.

sabah oflanmak poflanmak bir yana beş karış surat ve adeta işe geç kalmamı sağlamak için bahaneler. böylece kovulacağım ve gene evde gene annesiyle hatta sadece annesiyle bir müzmin hayat süreceğim.
birşeyler istiyor sürekli, tavayı alamıyormuş çok uzağa koymuşum çıkarayım. su bardakları kirlenmiş kaldırırmış ama yenileri çok yukardaymış beli ağrıyormuş çıkarayım.... ben acele ettikçe hızlı davrandıkça talepler bitmiyor. kağıt havlu nerede? tuvalet kağıdı nerede? temiz kurulama bezi nerede??

bir de tekrar odama ya da banyoya geçeceğim zaman benden önce meyledip önüme set kurmaya kalkıyor koridorda. her zaman yaptığı şey de aslında. sonra aniden durmalar arkasında beni görünce irkilmeler. niye arkasındaymışım?? kapı ağızlarında kalakalarak girş çıkışı engellemeler...

annecim banyoya gideceğim.
eee git!! sanki gitme diyen var.
ama önümde duruyorsun!

hızlı hareket etmeme gıcık olur!! oysa kendi gençken ne kadar hızlı hareket ederdi, bazen küçücük mutfakta çarpışırdık, yolda yürürken bizi bırakır yürür sonra dönüp bağırır azarlardı hızlı olun diye.
tabi bir an önce eve dönmek için. hemen eve dönmeli yoksa alnımızda yazıyor ya dul ve yetim diye hemen anlarlar laf gelir!! dul yetim ve sonra evde kalmışları kimse görmemeli!!

sen çıkmayacakmısın?
pijama altıyla mı çıkayım anne bi sağa kayar mısın?
aman be geç geç!!!

ama dar koridor ve hep ortadan aheste gider, acele etmene mana vermez. bazen bilerek yapıyor gibi geliyor.

sonra kapının ağzında durakalır. tuvalete gireceim ama annem yol vermiyor.
hani pijamamı değişeketimmiş?? ya bi tuvalate gideyim!!
önce değişeyim sonra gideyimmiş!!! buna bile karışacak.

o kadar saçma ki ve o kadar engelleyici. sinirlenince de ben kabahatliyim. oysa annesinin kölesi olmalıyım ben. demiyor ki ileride ne yapacak peki böyle hep evde, arkadaşı, sosyalliği vb yok!! ileriyi düşünmüyor ki. o şimdi istiyor o kadar!!

makyaj masam yok benim, çalışma masasında sığıntılar ama mesela saçımı banyoda aynada yapmam lazım. iki oda arasında zigzag çizmeme de gıcık oluyor. kapımın ağzında durmuş giyinmemi izliyor. hatta sinirlendirmek için adeta bana şunu giyseydin diyor. başka zaman deyip geçiyorum. ben sürekli seri hareket ettikçe annem ben durduğu yerden tenis maçı izler gibi izleyip gıcık oluyor.
iki dakka duramamışım falan. bu kadar uğraşacak ne varmışmış!! sanki saraya davetliyim!!

tabi ben kimim ki? ne haddime iyi görünmek istemek. hem akılsız beceriksiz hem çirkinim. üstelik yetim olmamla beraber evde kalmışım. artık hayatım bitmiş ben de ne diye uğraşıyorum!!!

-----
diyor ki bir de bugün gitmesen!
izin alayımmış.
zaten geçen hafta annemi doktora götürmek için izin aldım. bu hafta da alayımmış. anlamaz ki ikide bir izin alınmayacağını. arsız yüzsüz fala olmadığımı. kendi eskiden çok mu izin alabilirdi hayır!!
tabi annemi doktra götüreceğim diye izin alınca annemin kendi kendine yapamayacağı sanılıyor annem buna da sinir olur.,
kendine asla yaşlı ve beceriksiz muamelesi yapılamaz!!nasıl toplu taşımalarda herr seferinde üç kere sormadan binemezse sonra da yabancı sanıldığında sinirlenirse bu da aynı.

üç kere sorar, nereye gidiyor forumdan geçer mi ya da dönüş yolundaki market ve siteleri sayar. sonra yabancı ya da okuma bilmeyen bir yaşlı sanırlar buna çıldırır!! hem azarlar hem övünür.
bana da güvenmez kendi sormadan binmez!!
bir kere yol çalışmasından güzergah değişmiş annem de bana aldanıp (!!) binmiş bak başka yere gidiyormuş!!!! anında beni gömdü, bir telaş kalktı bağıra bağıra durdurdu dolmuşu, kendi düşüncelerine öyle kapılmış ki ne beni ne şöförü duyuyor. aynı yere gidecek sadece bir sokak değişti. ama anlamıyor indi bir sinir söylenerek tabi bana!! ah nazlı ah onca yolu nasıl yürüyecekmiş o yaşlıymış ne kadar düşüncesizmişim!!
bir de hızla indi söylenerek yürüyüp uzaklaşıyor hiç duymuyor hiç!!!

indim peşinden anne yol çalışmasından değişmiş gene gidecekti!!!
eeee niye söylemiyorsun?? beni boşuna indirdin!! ben nasıl yürüyeceğim şimdi??
ayyyy ben söyledim şöför seslendi çocuk söyledi ruhun duymadı.
hayır söylemedin!!
kolunu tuttum ya dur diye!!
ne bileyim ben sen tuttun.
kim tutacak ya!
 ne bileyim ben?!!

yani o kadar dalıyor ki kendi fikrine kolunu tutup anne inme diyen beni bile ruhu duymuyor!!

-------

neyse izin alacakmışım. ay her hafta izin alınmaz ki. olsun ben alayımmış!!
ayyy sonunda attırır beni bu okuldan.
napacam izin alıp anne?
annem hasta de!
değilsin.
 hastayım. ilacını alamıyor de. çıkar dolaşırız forum'da ha??
hafta sonu torbaya mı girdi?
hafta sonu kalabalık oluyor ben çekemem sıkıldım!
ay anne çocuk gibisin valla!! her istediğinde izin alınmaz!!
niyeymiş o?
iş bu çünkü!! çocuk oyuncağı değil!! sen alır mıydın sanki?
ama o devlet okuluydu.,
e bu daha beter özel!! özel demek kaytarmak mı demek sanıyorsun? atarlar.
aman batsınlar! atsınlar!!!
tabi gene işsiz evde ben!
ne var ne güzel.
hıı!! hadi çıkmam lazım önümde duruyorsun.
yarın için izin al o zaman.
annecim her hafta izin alınır mı işte çocuk oyuncağı mı bu??
ee ben sıkıldım hiç gezemiyoryuz.
her zaman çok gezeriz ya!! teyzemi ara onunla gez.
amaaan!!


her an elinin altında olacağım eleştirmek için!!

erken çık gel o zaman.

ay çocuk gibi ya.

ders bitince çıkabilirim işte.
erken gel!!

ayyyyy!!!!!


akşam diyor ki ne güzel eskiden bir okulda çalışmışım haftada 3 gün az gidiyormuşum ne güzelmiş o; keşke oradan hiç ayrılmasaymışım!!
vekil öğretmenlikti o.
ee iyi gene öyle olsun.
nesi iyi yahu?
az gidiyordun. nasıl oluyordu ya o?
hamilelik izni kullana bir öğretmenin yerine bir süre içindi.
a keşke yine öylle olsa!! ne güzeldi di mi?
e parası da azdı onun için.
aaa??? yaa! yok yahu tam paraydı!!
çok ütopik oldu anne; haftada 3 gün gitmeyle tam öğretmen maaşı mı verilir?
amaaaan!!!


yalnız kalıyormuş sıkılıyormuş ama!! çocuktan beter yahu. onlar biraz kendini de eğler falan. annem oturup beni bekliyor. sanki bir de iyi anlaşsak...




Roma'yı da ben yaktım

Marketten gelir gelmez faturaları kontrol eder.
Bi keresinde birinin kasada bıraktığı faturası da karışmış bizim poşete ama bunu öyle anlamadı ki. Kavga ve sinir krizi ardından tansiyon ve oflamak poflamak için can atıyor. Anlamadı ve delirdi delirdi: çok mantıklıymış canım!

Telefonları da anlamaz o yüzden yüzeysel fatura okuduğu gibi telefonu da dinlemez bizim onda aboneliğimiz yok demez anlamaz çünkü; bi duyar ceza sözleşme bitti falan deliriverir...

Aynen faturada da öyle oldu; ay biz bunları almadık ay diye kendi tansiyonunu oynatıyor başkasını suçluyor. Tabi öncelik bende.

Niye bu kadar çok tuttu demiş meğer onun bunun faturasını da ödemişiz, biz bunları almamışız ama ben dikkat etmemiş ödetmişim o parayı kolay mı kazanmış????

Kalk diyor markete geri dönüyoruz kalk! Alelacele yola çıkarttı bizi ay biz bunları almadık ah boşuna dünya fatura ödemiş ah orayı yıkacam başlarına ah tansiyonum vah başım; ay biz bu deterjanı kullanmayız bile yayyyyyyyy.. Sinir krizi geçiriyor.

Ama annem böyle yüzeysel dinler, okur, peşin hüküm verir; çok mantıklıymış ya hem de çok; o kadar ki başına belaymış mantığı!!

Bana da vermiyor faturayı; ver bakayım deyince kızıyor, ne yani o okuyamıyormuymuş???vermiyor ve bizi alelacele yola döküyor sinirinden titreyerek. Hani bilmemkim bu yüzden inme geçirmişti de değmezdi bu kadar sinirlenmeye; üstelik kadının durumu önemliydi; oğlu gizlice bi Rus'la evlenip 2 çocuk peydahlamış haberleri yok.

Neyse, anneminki yanlış okuduğu fatura için! Neyse kaptım elinden baktım ne biz bunları aldık ne o kadar daha ödedik; bizimki belli.

Anne bu bizim değil.
Ah işte ben ne diyorum nazlı ha ne diyorum sana????
Tamam da zaten bunu ödemedik ki, bu ayrı bi fatura, başkasınındır.
E niye o kadar pahalı tuttu??? Bi karton sigara, 3 kilo et aldın ne tutacaktı ya?
e bizde ne işi var elelemin fişi!
kasada kalmıştır, eşyalarla poşete girmiştir
boşuboşuna sinirlenecek yer arıyorsun!
ne bileyim bizim sandım, boşuna para ödetmişler sandım!!

 Ha bu sinir nöbetlerinden sonra onu eğlemek de gene benim görevim ve beğenmez ne yapsam! Alışverişe, kahve içmeye, teyzeme, yatak örtüsü seçmeye gideriz hiç memnun olmaz.

---- herşeye böyle bilmem ne aboneliğinizin sözleşmesi bitti ceza falan duyunca kafayı oynatması gibi.

Bu kez de kredi kartınızda 200tl birikmiş bilmem ne diye aramışlar, ama kart bendeymiş yazdığı bi kağıt varmış aramış bulamamış, ah ah uçmuş 200lira.

 iyi ki bulamamışsın sahtekar onlar anne inanma!
Yaaa? Ama çok düzgünmüş konuşması?
Ya sen ona bakma, kart numarası öyle verilir mi???
Yaa??

Hani şu meşhur sahtekarlara denk gelse, banka hesabınız kullanılıyor falan hemen inanır isteseler beni bile verir...

madem sahtekarlarmış nereden bulmuşlar numarasını?? Aha ah hep internet yüzünden! Kapatmak lazım kapatmak!! Sen koymazsan numaranın ne işi var orada?
internette ne işi var numaramızın?
e nerden buldular nazlı?? demek koymuşsun internete!!

internet nasıl birşey anneme göre bilmiyorum anlayamıyorum!!

ben internette niye paylaşayım telefon numaramı???
ne bileyim yapmışsın demek! nereden bulacaklar ya hep internetten!!!
sahtekar bunlar bulurlar ne var, rehberde bile yayınlanmamış mı bizim numara??
eee?
e oradan da bulabilir ne bileyim be sahtekar neyi nasıl bulur?
 Yok mu yani internette? E nerden bulacak ya??

Anneme göre internette bizle ilgili her bilgi varmış...
ya kendiliğinden bulunur ya ben koyarmışım!!

anlatsan nafile. öyle bir yere gidiyor ki konuşma; kendi hatası, saflığı geri planda kalacak! amaç bunu örtbas etmek zaten. annemin yöntemi bu!!
bir hatasını vb örtbas etmek için beni suçlayıp sinirlendirmek ister böylece benim tepem atacak aşırı tepki verip suçlu durumuna düşeceğim ve o konu kapanmış olacak!!
yemezler!

zehir-i alışveriş

O ne öyle solmuş gibi?!! 
Alışverişteyiz, moda karşıtı annem isyanda yine. 
biçim tişörtmüş öyle o? öyle tişört mü olurmuş? Solmuş o! 
Modeli öyle anne.
 öff ne modeli?tişörtte ne model olacak!? Saçma! Solmuş, eskimiş penyeleri model diye yutturuyorlar enayilere! öyle tişört olmaz nazlı solmuş gibi, giyemezsin! Bak şurdakiler ne kadar güzel dümdüz! 

Tişört düz renk ve sade kesim olurmuş... Mümkünse bisiklet yaka. Daha iyi yüzümün yuvarlaklığı çıkarmış işte ortaya! öyle sünmüş solmuş gibi tipli tişörtler olmazmış! Gösteriyor bana gene lacivert, bak bu ne güzel dümdüz! 
Kalın da penyesi, onlarla sırtını üşütürsün kızım! Ağustosta bile atlet giymemi, hırka taşımamı isteyen annem! 

Dümdüz o sıkıcı. 
Kızım tişört düz olur zaten!manası o! Hem her kıyafetinle uyar....offfff alışveriş değil zehir!

sanki sadece tişörtün düz olacağını düşünüyor. anneme göre herşey düz olmalı. hayatlar da. düz düzgün belli.

otel odası etkileri _ herşeyden sen sorumlu sen suçlusun

Otel odası--
 gezi zaten evde değil otelde uyumaktır ama işte uyu uyuyabilirsen. 
çantada bişey araması bulamayıp, hem hışırdaması, bişeyleri yere düşürmesi, yardım istememesi, sinirlenmesi ayrı; kendinin uykuya doyamaması ayrı; horlamak bişey olsa sessizlikte hör hör bi sesle şikayetleri; ay hiç uyuyamıyorum, ay hiç rahat değil yatak; kendi istediği zaman benim uyuyup uyumadığımı düşünmeden konuşmakta serbest ama ben çıt çıkaramam o da ayrı.

 Konuşsam şişşt, der uyuyormuş, tv'yi kıs, gürültü yapma, yatağın gıcırdıyor, dışarı çıkmamak başka mesele; bi de şu var; 
nazlı gürültü yapıyorsun!! Her sesin kaynağı benim yani. 
Dışardan o ses! 
Hımmm sus uyuyorum!! 

Cevabımı bile duymuyor ve cidden ben sanıyor! Sen uyuyosun ben kimle konuşuyorum? Telefonladır! 

Tuvalete giderim; sifon sesi uyandırmış ama, çekme bidaha. çekmesen sabah eleştirir unutmuşum ,koku olmuş!

 E sen dedin çekme gürültü oluyor? 
Az çekseydin! 

Her zaman bir kusurum var hatta başkalarınınki de benden kaynaklı...


Tam gecenin sessizliğini düşünün, otel odasında, tv kapalı, ışık kısık (tam kapatamıyorum aksi halde gece tuvalete kalksa biyerlere çarpıp hem yaralar kendini, hem gürültü çıkar ya söylenir uyandırır), herkes uyumuş; ben bile: birden hörhör bi sesle yattığı yerden söylenir ay hiç uyuyamıyorum!

 Ben uyuyamıyorsam nazlı da uyuyamayacak diyor adeta! Cevap versem işte hımm uyuyorum diye kızar, uyandırmışım, cevap vermesem de sızlanmalarına devam eder uyandırıncaya kadar adeta; sağa sola döner, yastığı tepeler, yorganı ayağıyla kaldırıp küüt diye indirir, pata küte seslerle yatağı döver, bu arada sızlanma sesleri çıkarır; of pof, ay, hoff...der...

tam ben uyanırım o uykuya dalar yeniden! horrrrrrrrr.

 Söylesen ya abartma der, sen duymadın ki uyuyordun der, uyandım ama desen ama cevap vermedin der: oralı olmamak için bi bahanesi olur illa. cevap vermiş olsan ay ödümü patlattın ay uyuyordum ay uyuyordum uyandırdırn der!!!
 Haa hatırlamaz. inkar eder, yoo hiç uyanmamış falan... 
Sen uyumuyordun, uyumuyorsun sandım, tv izliyordun ama der. Ama tesadüf ben uykudayken tuvalete kalkmış ve yüzüme bakmışsa ki bakar illa uyuyormuyum uyumuyormuyum bilecek, da bir an için o anda, gözüm kapalıysa horul horul uyku sefasındayım! 

Ama kendi hiç uyuyamıyormuş hiç! Benim uyumamsa tamamen vücudun pes etmesinden, elli kere uykun bölünmüş, bi yerde pes diyor sabaha karşı gidiyorsun! Ha bu arada kendi sifon çeker! istediğin kadar anlat inanmak istemez. Ama görmüş gözüm kapalıymış, uyuyormuşum işte!!
Survivoru kastederek, tvde bişey yok bunu izlemeye mecburuz diyor. 
Yoo film vardı.
 Yaa? niye söylemiyorsun kızım??? 
Geçen haftada vardı izlemek istemedin. iyi değildi o! 
Eleştirmenlerin beğendiği, bol ödüllü bi filmdi.
Aman ödül alması güzel demek değil ki, ben beğenmem herşeyi, çok seçiciyim çok.. binlerce film izledim ben bu yaşıma kadar!!

Ben ne zaman film merakımdan bahsetsem aynı, illa benden her konuda üstün olacak. benimki neymiş ki bu yaşına kadar binlerce binlerce film izlemiş. sanki film meraklısı. hiç değil. maalesef. keşke olsa da konuşsak. mesela bana hiç konuşmuyorsun diye şikayet ediyor, konuşunca da dinlemiyor, söylediğim bir şey ona ilham veriyor kendi devralıyor konuşmayı. hele filmlerden bahsediyorsam o kadar dağılıyor ki dikkati.hiiiç umrunda değil. umursayanlara da bir anlam veremiyor, gereksizmiş.
gereksiz şeylerle uğraşıyormuşum, boşuna gözümü yoruyormuşum. herfün sabahtan akşama kadar temizlik yapsam kendini yoruyorsun demez ama, ya da kendinin yapmamı istediği birşeyi. derdi benim seçimlerim ilgi alanlarım. ne varsa ilgilendiğim hepsi saçma, gereksiz, boşa vakit kaybı!! film, müzik, makyaj.
bir gün diyordu ki böyle şeyler için büyüdün nazlı, yaşlandın bunlar için ne uğraşıyorsun yaşın gibi ol biraz!!
ha diyeceksizniz ki10lu 20li yaşlarda uygun görüyordu, destekliyordu herhalde. hayır!! o zaman yine boşa zaman kaybıydı, derslerim dururken boş işlerle uğraşıyordum!!!
desen ki ben böyle rahatlıyorum deşarj oluyorum. öyle olunmaz derdi!!!
kendi bilir herşeyi ve herkes kendi gibi olmalı. bu işlerin zevk ve kişilik meselesi olmasını anlamıyor, kabul de etmiyor. öyle olmazmış en güzeli yemek yemekmiş o kadar ve uyumak!!
eskiden beri değil. ya uyuklar izlerken, ya konuşur, bir şeyler yer, çıkar odadan gelmez bir süre sonra bana sorar.
biz çocukken de öyle film milm umrunda değildi. tabi hem okul hem ev tek başına iki çocuk yorucuydu ama hiç bir zaman meraklı olmadı, ilgili ve dikkatli de. hatta eskiden beri ben sinemaya gitmek istedikçe, vazgeçirir, engeller, ertelerdi. kırk yılda bir bir filme gittiği zaman da büyülenmiş gibi olur, ama bir süre sonra tamamen unutur bunu.

dersin ki çağan ırmak'ın filmi ne güzeldi değil mi?
hı??
babam ve oğlum hani.
ee nolmuş?
film, sevmiştin ya çok.
hıı yani.


unutmuş bile. o kadar umurunda değil. o kadar ilgisizdir ki, filmleri dizi dizileri film sanır. bakar sadece.
binlerrrrce film izlemiş, artık hiçbirini beğenmiyormuş!! nerde izledin binlerce film. gençken desen değil. hiç bahsetmez. ailecek toplaşıp eskiden hatta komşularla sinemaya, konsere giderlermiş; o kadar keyifle anlatır hatta övünür ya bununla.
hiç demez kızlarımın böyle bir sosyal hayatı olmadı. sordum ne filmiydi mesela hiç hatırlamaz.
binlerce film izlemiş çok bilgili ve meraklıymış ama izlediği filmleri hatırlamıyor.
hala da öyle. ne dizileri hatırlar bittikten sonra, ne oyuncuların adını.
meraklı olan böyle mi olur? umursamaz


12.01.2015

neresi

Nerede geziyor bu?
Yunanistanda.
Yoo Türkiye bu bak!
Yunanistan anne.
Hayır bak döner var işte nazlı!
Yunanistanda işte Yunanca yazı var.
Yok ama bak adamda tam Türk tipi var bak! Bak işte döner kesiyor!
Niye surlaki diyor o zaman?
Ne?
Dönere surlaki diyor.
Dükkanın adıdır o.
Ayyy anne işte bildiğin Yunanistan bak!
Ama aynı Türk gibiler....
benziyoruz demek.
ama döner de mi var onlarda?
baklavayla sarmayı araklayan döner mi es geçecek?
haa valla öyle.

hayret bana hak verdi. verdi mi???

Belgesel izliyoruz da!

napsan yaranamazsın - doktora gitmek - hasta kaprisi 2

--
bi de şey var hastalandı mı midesine bişey dokundu mu der ki: sana niye dokunmadı aynı şeyi yedik? Sana niye bulaşmadı beraberdik?

Hele bi gün bi yerden dönüyoruz annem eşiği görmemiş yere düştü tabi bana tutunduğu için tam düşmedi ama yıkıldı:
 sen niye düşmedin? Gördün mü? Niye bana söylemedin basamak var????

 Mesela beraber düşüp kafamızı kırsak ne iyi olur değil mi?

Ha arada sırada şurada basamak var falan desem memnun mu olur? Hayır kesinlikle, çok kızar çok! Azarlı azarlı gördük, anladık, kör müyüm vb şeyler söyler! Napsan yaranamazsın. Ağzımla kuş tutsam yanlış kuş tutmuşsun der.

 ----
 geçende dudağıma peeling yaparken gördü beni, şarjlı fırçamla şöyle bir geçeyim dedim, şaştı kaldı olur mu diye, ya bir zararı olursaymış?

Ne gibi?
Ne bileyim?

Kimbilir ne gördü de onu ne sandı.
 Durmuş durmuş çıkmadan doktora soruyor! Bana kusur bulması, suçlu duruma düşürmesi yetmedi, bir de gerizekalı falan çıkaracak aklı sıra hayalinde.


Doktor bey kızım dudağına bişey yapıyor acaba doğru mu????
Hayır değil!! ölebilir ya da kızlığı bozulabilir desin bekliyor annem sanki.
Ne yapıyor??
 Anlatsana nazlı! Ben bilmem anlatsana!

Ben hayretler ve gülmeler içinde.... Doktor da zahir botoks falan sanıyor??? Soru gibi bakıyor. Annemse yavrucuk kedicik; bakışında benim suçlu hatalı çıkmamı beklemede!

Peeling yapıyorum.

Annem atılıyor ama böyle böyle şeyle makine!! (tarif etmeye çalışıyor),

ben ne bileyim ne görmüş, anlatmadı, anlatamadı ki soramadı anlamamış ki, ne sandıysa artık. Adam da şaşkın neyle diyor anlamamış.
Annem atılıp şeyle işte makinesiyle! Zararlı olmaz mı doktor bey?????
Ne zararı olacak anne? ölü deriler gitsin diye!??
Ama makineyleee!!
 Ne olmuş?
Ama zararlı değil mi doktor bey???
Anlamadım valla makine nedir??
Annem hemen atılıp şarjlı şey işte!
Dişimi fırçaladıktan sonra dudağımdanda bi geçiyorum şöyle peeling olsun diye.
Hıı iyi bişey olmaz.
Ama makineyle değll mi olmaz mı???
Olmaz.
Ay niye olsun anne?
Ne bileyim yaralar diye!
Fırça kılı niye yaralasın diş etini yaralamıyor da???
Haaa fırçayla mıı?
 E ne ya?
Ne bileyim ben?? şu çekmeli makineyle sandım!
???
kıllarını çeken makine yok mu??
yok artık ne işi var onun suratımda?
ne bileyim yahu??!!


tabiiiii benden herrrşey beklenir!!

 işine gelmeyince ne bileyim ben? der.

Neden doktora gitmeye karar verdiği anlaşıldı!? Korkmuş bir zararı olur diye, aklınca ne olacaksa; dudağı hiç peelinglenmemiş kız mı arayacak kocalar?


_________________________

Zaten hemen bana atılacak suç.
Diyor ki masum masum durarak doktora, kızım çok sıcaklanıyor, pencereleri çok açtırıyor herhalde öyle aldım soğuk!
????
Sıcaktan mı?
Hıı değil mi nazlı?
Sıcaktan mı, sigara dumanından! Bu halinde bile öksürerek içiyor, ben biyerleri açmasam ev dumanaltı! Zaten sabah sigara dumanıyla uyanıyorum kapımın altından bile sızıyor, sürekli ben bunları soluyorum! Açmayım da ne yapayım?
Ama kızım bak üşütüyorum ben! (en masum haliyle, bencil ve kaba kızının yanında ezilmiş, fedakar anne rolünde. Evde aynı şeyleri böyle mi söylüyor?sürekli kavga ben açarım 1 dakika geçmeden kapatır yeter, dumandan bişey olmaz diye)

demek açmamak lazım.
Tabi açmayayım ben de soluyayım sigara kanser olayım.
O kadardan olmaz değil mi doktor?

Doktor pasif içiciliğin de ne kadar kötü ve tehlikeli olduğunu anlatıyor ama annem bozuk, böyle haksız çıktı mı, bozuldu mu, kendi düşüncelerine dalar, savunma olarak dinlemez, duymazdan gelir ya da, muhtemelen kendi düşüncesine daldı duymuyor.
Ben de ya bak ne diyor doktor kıvamındayım.

Ama çok az nazlı da abarttı canım sadece mutfakta içiyorum sonra açıyorum pencereyi.
Sadece mutfakta mı? Bütün evi turluyorsun, kızarsam da yürümeyeyim mi ben hareket lazım bu yaşta bana diyorsun!
Yalan mı söylüyorum ben?

(kendi yalancı çıkacağına ben hasta olayım!)
ben abartmıyorum annem de gizliyor, hem ben mutfağa girmeyeyim mi?
Girme o zaman.
çağırıyorsun gel yardım et!
......

 Kısır döngü gibi devam ediyor tartışma. Annem kendini kesin haklı görüyor. Katlanacağım yani sigaraya ben içmiyorum ki... Doktor mutfağın kapısını kapatıp için, sonra havalanırken çıkın diyor doktor.
Annem ay işte ben öyle yapıyorum her zaman!

Yalana bak. Daha geçende hapiste miyim ben kendi evimde gezemem mi dedi ben aynını söyleyince!!

Ay anne!
Kapatıyorum hep kapıyı.
Hep mi? Ben kavga çıkarmazsam kapatmazsın, bir süre sonra da unutur gene aynı, evi de dolaşır ağzında sigara. Kaç kere kavga ediyoruz sayamam doktor bey umursamıyor!
Ha ben üşütüp bronşit olayım!
Ben kanser olsam daha iyi....

Anlaşmanın imkanı yok çünkü kendini haklı görüyor !beni suçlu çıkarmak için uğraşıyor. bu sigara kavgasından o kadar çok yazdım ki buraya. bir süre sonra kavganın etkisi geçti mi tamam eski hale geri dönüş. bir de demez mi dışarı çıkmamı istemediğinde; dışarda da egzoz soluyorsun!! evde temiz hava soluyabiliyorum sanki!!

Bi masum sakin durup beni sinirlendirmeye çalışıyor ki sinirleneyim ben suçlu duruma düşeyim!! Ben de inadına sakinim! Anladım daha önce de yaptı çünkü, artık yemezler!!

napsan yaranamazsın - doktora gitmek - hasta kaprisi 1

Bazen her istediğini yapman gerekir, hani o ona ayrılmış özel gün gibi.
Naparsan yap beğenmez ama yetersizdir, kusur doludur.
Tüm gün şikayetlerini dinlersin, hepsinin sonunda Nazlı! Vardır, sana itiraz eder, isyan eder, şikayet eder, sen yap, çare bul bekler. Hiç beğenmez ne desen ama.

 Bir de sen de bişey beğenmiyorsun falan demeyeceksin, kuzu kuzu hiç ses çıkarmayacak, surat asmayacak, arsızcasına yenilerini söyleyeceksin ve onları da beğenmeyecek ama aldırmayıp önereceksin, yapacaksın. Yağ çekip poh pohlayacaksın ve hiç karşılık beklemeyeceksin!

Hem kendi dedi Forum' a gidelim dedi, hem her anından şlkayet etti, akşama kadar herşeyden şikayet etti, yorulup, uyuyup kalıncaya kadar. Tabi horul horul uyur, tüm gün tün negatif enerjisini saçıp deşarj oldu, benim enerjimi emip rahatladı!


Hele hastaysa!! 

Oof of. Herşey bi şikayet, yakınma, sövme konusu ve hep bana söyleniyor. çare bekleniyor. Ama çözüm önerim assssla beğenilmiyor!  ---


hasta ya tavan yaptı kaprisleri, ardı arkası kesilmiyor.
Odadan çıkmam bile mesele; nereye?????
Tuvalete!
Bi gittin gelmedin der sonra!
Peçete ister beğenmez!
Sert bu yumuşak ver!
Kalmamış yarın alırım artık.
Amaaaan acıtıyor bu burnumu!!
Kağıt havludan vereyim.
Yok! O da acıtıyor!
Tuvalet kağıdı?
Dökülüyor o!!!

Surat asmaca, söylenmece. Tabi daha ilk hastalık gününün sonunda canına yetmiş, nefret etmiş, böyle hayat olmaz olsunmuş, geberse de kurtulsaymış!!

Su ister, ılıştırıp içiyor ya soğuk bulur ya fazla ılık!
Ay sidik gibi bu!! Uzun uzun tarif eder şöyle yap böyle yap!

Gene yaranamazsın.

Hele doktora gidelim deme hiç!! En kötü sensin!! Geber demiş gibi varsayar!

Tee 20 yıl önce yazılan reçeteyi verir git al! Hiçbişeyi bu kadar özenle saklamaz reçete hariç!

Git al.
1995ten bu!
Eee?
Vermezler!
iyi öleyim o zaman!!

--

bi zaman aynı anda hasta olmuştuk kesinlikle gitmiyor doktora, ben de protesto için ben de gitmem o zaman bei de kötü etkiliyorsun dedim, hiç oralı olmadı bile. Gitmedik! Ben 15 kendi 25 gün hasta kaldı, umrunda olmadı! Yani sövüp saymak nefret etmek gırla tabi!

--

çocukken de böyleymiş teyzem diyor; istediği bişey olmazsa ağlar tepinir olmazsa hastalanırmış. Bi elbise beğenmiş almamış anneannem, ağlamış günlerce sonunda üzüntüden zayıf düşüp kızamık olmuş, acımış almışlar hastayken sarılıp uyurmuş elbiseyle!!

--- çay yap diyor.
Hadiii!
Daha ısınmadı su!
Aç altını!
 Açık zaten.
Amaaaan sen de bişey yapamadın aayyy bıktım valla bıktım!
Bl saniyede olmaz ki çay!
 Iııııı oooffff!! Daha da o halinde pofur pofur sigara içiyor!

--
bir de o hastayken iyi bişey söylemeyecek, düşünmeyecek,keyif almayacak, eğlenmeyecek, tv'daki bişeye gülmeyeceksin!

Beraber intihara meyili gibi herşeyden neffffret edeceksin!!
o hastayken dizide bişeye mi güldün, öyle bir bakar ki!!!
hain der gibi.

kımıldarsın, konuşursun beğenmez, sussturur, uyuyorum der. çok mu sessiz kaldın, hiç konuşmuyorsun böyle olmaz ki der.
çok mu sessiz kaldın, çok mu düştü suratın? o zaman da ne der bilin!!
amaaan sen de ne kadar suratsızsın be nazlı!!insanın içini karartırsın valla!!!
---

ancak mecbur kalınca gider doktora. Gittik.

öyle de iyi bilir ki masum rolü yapmayı; başkasına kendini iyi gösterme uzmanı; ben hariç.

Oturmuş doktor steteskopla bakacak öksürüğüne; sanırsın 65 yaşında değil 5 yaşında çocuk; yavru kedi gibi bakarak ne diyor bilin!??
Gene bana bir kusur buldu:
ama nazlı da dememiş anne doktora gidelim!!
Pastil aldı kızım bana iyi gelir geçer dedi ama geçmedi diye de ekliyor!!

Ciddiyim. Kendi de ciddi. inanıyor yani.

Daha geçen sefer, bikaç ay önce gene hastalandı dedim doktora gidelim; bana demediğini bırakmadı; konu oradan baban babaannen anneannen deden'e ulaştı;
üç gün kötü anılarını anlatarak nefret kustu, bu esnada hem öksürdü hem sigara içti! Bir de bağırıyor, isyan ediyor, sanırsın döve döve zorla götüreceğim doktora; nutuk atıyor, her hastalıkta doktora mı gidilir? 10günde anca geçmişti! Bu sefer 15gün oldu!

Bi de içten bi de masum bir hal takınıyor ki, e kızıyorsun annem hastanelerden hoşlanmaz deyince; yavru kedicik ama kim hoşlanır?diyor ama doktorların kutsallığı hakkında konuşup yağ çekiyor!

Ben sevmeyenim doktorları hem de annesini hiç düşünmeyen evlat!!!! Kendi dedi senin bi pastilln vardı ondan al; pazar pazar nöbetçi eczane aradım!!


Eskiden biraz iltifat ederdi, şimdilerde beğenmeme ve eleştirme uzmanı, gerçi eskiden de öyleydi. Beni özensiz çıkarıp başkalarını beğenip iltifat etmeye bayılır, bi de değil mi Nazlı? Diye onay bekler. Herhalde amaç benim özgüvenimi kırıp daha kolay yönetimemi sağlamaktı, ne bileyim. Eskiden iltifat ederdi dediğim de yani gene altında beni aşağılama yatar; ablamın zekası ve okuldaki başarısından bahsederken mesela Nazlı da ailemizin güzeli derdi! Ablam zekiymiş kendi zeki ve açıkgöz ben de güzelmişim! Zeki değilim yani; matematiğim iyi değil ya demek ki zekam az! Kendinin çok iyiydi sanki!!

ne yiyorsun?

Ne yalıyorsun öyle???
Yalamıyorum, dudak nemlendiricisi bu.
Hıı, yalıyor gibiydin ama.
Sürüyorum.
Diline mi?
Dudak nemlendiricisi adı üstünde anne, dudağıma! niye yalayayım?
Nolacak dudağın?
Yumuşak kalacak?
Ne gerek var ki evde sürmeye? Boşuna israf etme, sanki dudağın taş!
Ay kışın kurumasın diye.
Kurumaz ki niye kurusun?
Offff.
Ne gerek var evde sürmeye çıkacağın zamanlar sürersin.
Kanal değiştirdiğimi görüyor, ama 10dk önümde dikilip sonra bana soruyor ve cidden bilmemi bekliyor. Nazlıı ne dizisi bu???
Görmüyorum ki?
Niye????

???? 9lye acaba?

ben böyle yerim!! sana bile güvenmem!!!

Boğazı ağrıyor biraz diye pastil aldı, kıtır kıtır yedi.
Anne yeyinde değil ağzında eritince oluyor faydası.
Napim ben böyle yerim.
Ama işe yaramaz ki.
Yaramazsa yaramasın!

çok prensip sahibi ya o öyle yer!!

Başka kalmadı mı?
Odamda vardı vereyim mi?
Veer.

Verince de uzun uzun bakıp inceliyor.

Neye baktın?
Bu başka ama, emin misin bu pastil mi?

Hay Allahım yaaa! Ben nasıl bi geri zekaya ve kötülüğe sahipsem artık anneme pastil diye başka ilaç vereceğim, üstelik de okumam yok!

Tabi eminim anne yaa!
Ama pek benzemiyor.
Aynı paketin parçası işte anne!
Yok bu değişik emin misin pastil başka bişey olmasın???
Aaa! Salak mıyım bilmeyeceğim yahu anne?? Hem başka ne olacak?
Ne bieyim ben olur olur!
Ne olacak sana yanlış ilaç verip zehirleyecek miyim???
Yanlışlık olmasın diye diyorum!
Aayy ver geri ver!
Yok vermeyeceğim!

 Evire çevire baka baka bir hal oldu, inanmıyor hala!
Aldım elLnden geri. 

Ne var kızacak canım sende! Bi yanlışlık olmasın diye dedim.
Ne olacak yanlışlık yaaa?
Ne bileyim olur ya!

Geri aldı benden, ilerleyen saatlerde baktım biten kutusunu çıkarmış attığımız çöpten bakıyor , karşılaştırıyor!!


Napıyorsun?
Hiiç baktım.
Ay hala inanmıyor bana yaa sen nasıl bi lnsansın?? Bu kadar güvenmez insan kızına!
Ay güvenmediğlmden değil kızım! Kontrol nolur nolmaz!.
Ver ver şunu.
çöpü değil pastili anne! Vermiyorum benim bu, ben yicem!

Aldım kıtır kıtır yedim sinirimden, 2 taneydi zaten!
Ne varmış bunda bu kadar bozulacak??? Temkinli bir insanmış!.

Defalarca sordu defalarca, inceledi.. Bi de kutusuyla karşılaştırıyor bana o kadar inanmıyor ki! Hem okumam hem salağım hem kötüyüm anneme pastil diye kimbilir ne yedireceğim!!
Bi de pişkin ne var bozulacak kızacak ki diyor?!

Ciddi yani incelerken, şüphelenmiş bununla bu aynı değil ama diyor çöpten almış. 

Nasıl değil ya aynı işte!
Ama bu küçük paket büyük nazlı! Ondan yani yanlışlık olmasın diye!
Kullanılan sıra koparılmış da ondan küçük!
Yaa ondan mı küçük demek.

Vermedim işte ben yedim daha da bişey vermem! Paket alınca kendi korusun aman olur ya nazlı yanlış verir!