yaşananlar yani. hep aynı. istediğim kadar uğraşayım boşuna. huylu huyundan vazgeçer mi?
sabahla başlayalım.
bizim sabah klasikleri malum; odamdan dışarı adımımı attığım anda, sanki yerde alarm varmış gibi fark edip annem çıkar bir yerden ve saniyesinde elime telefon tutuşturur. hani soru, talep bombardımanına tuttuğu da olur, o ayrı. daha günaydın demeden yapar bunları, ne tuvalete gitmemi, ne yüzümü yıkamamı ne su içmemi bekler. ee sabahın köründe uyanıp beni beklerken aklından onlarca fikir, plan vb geçmiştir. bana da kalkar kalkmaz bunları yerine getirmek düşer.
insan olmadığım için ihtiyaçlarım da olamaz. ya da kim takar?
bunca sene aynı şeyler için çok sık atışmamıza rağmen herhangi bir değişiklik göstermiyor, çünkü beni hiç takmıyor, saygı duymuyor.
ben bir insan değilim ki köleyim. ben annemin isteklerini yerine getirmek, memnun ve mutlu etmek için yaratılmış bir şeyim.
sabah mahmurluğunda elimde telefon gene. bazen çok alakasız kimseleri aramamı ister. öyle ki ne telefonların hafızasında var ne evde bir not defterinde. ama annem ezbere aramamı bekler.
tesisatçı tacettin mesela. 15 sene önce bir eve yeni taşındığımızda gelen becerikli ve efendi adam.
hafızada kayıtlı değil, bir kartı yok, evde bir kağıtta rehberimizin arasında yok. ama bulmamı bekliyor. hem de anında! ha soyadı da yok adamın.
sabah daha yeni 30sn önce kalmış, bir günaydın denmemişim, tuvalete gidip yüzümü yıkamamışım ama tacettin sevgilimin telefonunu çevireceğim!!! robot muyum ben????
biliyor ki elimi uzatıp almayacak, hemen banyoya seğirteceğim tam önümde duruyor. banyoya geçmemi engelliyor ki talebi yerine gelsin!!
ha elime vermek için elimi kaldırmamı da beklemez hop elimi bulur verir.
sabah sabah tacettin kim yaaa??
tesisatçı hadi ara!!!
sevgilim mi bu? ne bileyim ben numarasını?
bul!
tuvalete gideceğim tuvalete bi çekil Allah aşkına yaa.
ay ne tuvaleti şimdi , bırak onu ara ara!!!!
sanıyor ki elimde telefon olunca başka bir şey yapamam. elimde telefon girdim içeri!
annem kapının önünde söyleniyor sırası mıymış şimdi!!!
ne zaman çişimin geleceğini de annem belirleyecek ya!!
sanırsın musluk falan bozulmuş oluk oluk su akıyor eve evi su basacak. musluk gevşemiş sadece.
annem de kabus senaryosu fantezilerinden kurmuş. belli. ne olacaksa. sabaha kadar evi su dolacak boğulacağız falan mı.
senelerdir adını duymadığım bir tesisatçı. aşık gibi hatırlamış ve ben de aşık gibi hemen arayacağım.
artık öğrendim böyle durumlarda annemin her dediğini yaparsam, elini versen kolunu kaptırırsın gibi oluyor. istek üzerine istek, plan üzerine plan yapmış, sıralıyor. ben ne tuvalete gitmişim ne yüzümü yıkayabilmişim ne de kahvaltı ediyorum sadece annein kölesi oradan oraya koşturup saçma şeyler yapıyorum.
onu kaldır bunu indir şunu çek bunu iti onu ara bunu ara onu ara de ki bilmem ne şunu şöyle yap bunu böyle yap oraya git de ki bilmem ne şunu şöyle koy bunu yıka bunu as şunu salla bunu kaldır....... bana buzdolabını kaldır dedi bir sabah böyle elimi vermiş kolumu kaptırmışken! hapı altına yuvarlanmış alacakmış, kaldırayımmış.
ben buzdolabını nasıl kaldırayım yaa?? şuradan tutup nazlııı!!! aaa!!!
hiç aldırmadan girdim banyoya işimi gördüm, dışarda naparsa yapsın!!
ayrıca musluğun gevşediği yok, kapatamamış telaşe müdürü.
üstelik tesisatçıyı bulmak imkansız.
daha önce de çok benzer bir vaka olmuştu. tarihimizin garip zamanlarından, fi tarihinden birini hatırlar ve bulmamı bekler. sanki müneccimim. yo tabi ki değilim. gerizekalıyım çünkü.
internetten bulmamı bekler.
bu kez de öyle oldu. ben banyodayım dışarda konuşuyor vırvırvır...
nerden bulayım ben tacettini?? internetten!!!
tesisatçı tacettin yazıp hakkındaki tüm bilgilere ulaşacağım sanıyor.
zaten bu interneti de anlayamadı ki. 7 milyar dünyalının her birine tek tek ulaşabilirim sanıyor.
işte sonra anlaşıldı ki boşuna telaş yapmış.
yani uysam hiç bir ihtiyacımı görmeden saatlerce tacettin peşinde koşacağım.
hani ben salağım, kendi dünyanın en mantıklı ve zeki insanı ya. eee. niye kendi aramıyor.
ev telefonunun rehberine giremiyor ki.
kağıtlardan bul çevir. yok ne gerek var sabah nazlı'ya yüklemek dururken niye uğraşsın.
ha işte ondan. benim geri zekalılığım ve görevlerimden. yai evleneceğim ama hayatım hiç değişmeyecek annemin hayallerine göre. tüm gün hizmetindeyim robot köle gibi.
üstelik sevmediğim çirkin ve hödük bir adamla evleneceğim bu arada. geceleri de ona hizmet vereceğim. iki evin işiyle de uğraşacağım. hatta yazzık kaynanam yaşlıysa onunkiyle de. bir oraya bir buraya pinpon topu gibi işe koşacağım. bu sırada bana ne sevgi ne saygı gösterilecek ne tüm bunlara rağmen adamı seviyor olacağım. hayat boyu işkence garantili bir evliliğe başlayıp gideceğim. annem beni emanet edecekmiş. ben ölünceye kadar hayatımın bir işkence olmasını sağlayacak yani.
ne güzeeelll...
---------------------------
geçen hafta 39 derece ateşle yorganların arasından çıkamadım. annem bulaştırdı. ona da çarşıda bulaşmış. hep benim yüzümdenmiş, dışarı çıkmasaymış ne kendine ne bana bulaşırmış.
tabi evden çıkmayıp pencereden hayatı izleyen bir beyin özürlü olsam daha iyi. ha.
neyse hastayım yani, gözünün önünde. ama salondan basbas bağırıyor nazlıııııı telefon!!!!
gelemem diyorum bilmesi gerekir bunu ama unutmuş beni hiç takmadığı için.
duyamaz ki televizyonun sesi sonda. gelemem. nazzlıııııı!!!!! üstüste çığlık atar gibi bağırıyor telefonda telefon. sanırsın çok önemli. nazlı yatıyor hasat gelemez de kapa. yok. o aklına gelmez.
nazlıııııı telefon telefon!!! aaaaaa dalmışsın bilgisayara bir b.k da olsa bari!!!!
ay nazlı!!!! nasıl çıldırır gibi bağırıyor.
kalkamıyorum gelemem!!!!
kapıya gelmiş hala telefon diyor bana.
gelemem ya! kim kim??
ne bileyim ben?
niye sormuyorsun??
işine gelince telefonu getirip elime tutuşturur ama bu durumda bas bas bağırıp çağırıyor olmadı kapıya geliyor ama telefonu kapıp gelemiyor, getiremiyor. bir hışım gelmiş hem geri zekalı hem andavallı hem yavaş ve beceriksiz kızının tepesine telefona bak diyor. ne mantık ama ne mantık.
hadiiii!!
ne hadi kalkacak halim yok yahu ayyyyyy delirtmeye mi çalışıyorsun anne hastayım!!
aman kim bakacak peki???
sen.
ben ne bileyim.
ay kim arıyor ki gelemez de geberdi gerizekalı de!!
aman sen de be iyilik yaramaz sana!!
oofffff offf!!!! kalkacak halim yok bir nazlı gelemez diyemiyor musun anne???
ama önemli gibi seni istediler.
gelemez de.
ay bekliyorlar telefonda!!
gebersinler!!!
aaaaaa!!!!
ne aa!! ben zangır zangır titriyorum yatakta hiç aklına gelemiyor kalkamaz bu. buraya kadar gelmeyi biliyorsun telefonu eline almıyorsun anne!!!
olur canım hemen getireyim haşmet mahapları!!
yoo getirme ben koşarım oruspu köle nazlı bok telefonuna bakacak.
hasta hasta kaldırıyor beni hem, hem de önümde duruyor gene. suratıma da bakıyor ama bi çekileyim de salona geçsin demiyor. cidden.
1dakika öyle durduk karşılıklı. anlamadı bile. ayakta duracak halim yok ki benim.
limon suyu çorba falan yapar hasta olunca ben ama suratı asık zıkkım iç der gibi koyar önüne.
hastayım ya suçluyum. nasıl yerine getireceğim emirlerini ne biçim kulum ben?
anne bir kay da geçeyim madem kaldırdın!!
iyi aman geç sanki geçme diyen var!!
e çekilmiyorsun!!!
bu da çekilmek olsa bari geri döndü ağır ağır yürüyor önümden koridor boyunca.
ya ayakta duracak halim yok!!
kucağına alacak değilmiş ya alamazmış ki!!
e çekil bari. yok. penguenler ailesi gibi götgöte ağır ağır gidiyoruz!!
sanki dışarda popomun arkadından yürüyüp dibinden ayrılmadığı yetmez gibi.
telefon da bir b.k olsa bari.
çok ciddi bir ses adımı söyleyerek istesin yeter anneme hemen inanır ciddiye alır. ne için aradınız demez. anında kuzuya dönüşür. ne deseler yapacak. biri düzgün bir konuşma tarzıyla telefonda hediye kazandınız demişti. kredi kartı harcamalarımızdan birikmiş 200 tl ama kredi kartı numaramızı verecekmişiz ki işlemi tamamlayabilsin. verecekti gerçekten en mani olmasam. daha da diyor hediye! yalan yalan ne hediyesi. inanmak da istemiyor ama konuşması çok düzgün temiz bir gençmiş konuşan!!
sonunda telefona ulaştım ama o kadar saçma bir şey ki ağzıma geleni söyledim tutamadım kendimi.
çocuk da emir kulu ama napayım. sonra ararım nazlı hanım yoksa de. ama zaten dese de annem
yok illa kaldırır beni.
ne bağırıyorsun çocuğa diyor bir de ne suçu varmış, ne varmış yani!
üç gün yataktan çıkamadım ki ben hastalıktan.
daha da çok telefon çaldı ve annem kaldırmaya kalktı gene. bu nasıl bir aldırmazlık yaa!!
ikincisnde söktüm telefonu yerinden nah ararlar artık!!
hiç sormak aklına gelmez, neden niçin arıyorsunuz. düzgün tonda adımı söyledi ya artık köleleriyim.
ya ablam ararsaymış. cepten arar o. yanında telefon zaten ordan konuş.
acıyacağına hastayım diye kızgınlık duyuyor. talepleri yerine getirilemiyor ya, eğlendirilemiyor da.
dördüncü gün kapıcıdan gidip eczaneden ateş düşürücü almasını istedim. tabi annemin hiç aklına gelmemiş bile. zaten bizim evde doktora da gidilmez malum.
anca geçti. her saçma telefona reklam mesajına annem heyecan duyuyor acaba nazlı evlenecek mi diye her halde.
-------------------
ha gene dün öğleye doğru. gene annemde bir telefon etme sevdası başladı. kendi de arayamıyor bu telefonla. eski tip olan bozulmuştu. hani kıvırcık kablolo, tuşlu olan. yenisini alırken ben dedim eski modellerden alalım diye annem yok illa da yenisi olsun bilmem kimde de görmüşmüş. yook kullaırmış ne varmış aman canım ben de ne sanmışım annemi.
aylaaarrrrr oldu hala alışamadı, öğrenemedi, hatta öğrenmeyi reddeder gibi bir hali var.
sürekli elime yapıştırıp bana aratıyor. be
lki 50 kere belki daha fazla gösterdim ama nafile.
isteksiz. teknoloji karşıtı. pişman etti beni bu telefonu aldığıma. cep telefonuna bile tam alışamadı.
bir süre kullamazsa unutuveriyor.
elinde telefon bu nasıl açılıyor çalıyor bu diyor. eski kapaklı katlananlardan!!
kapağını açacaksın anne diyorum.
bu kadar mıymış nereye basacakmış?? ama ben basıyormuşum ya hani.
o benim telefonum o başka.
haa farklıydı değil mi bunlar.
arkadaşları tablet kullanıyor annem ne ev telefonu ne eski katlanan kapaklı cebine alışabildi.
ama her zaman teknoloji özürlü olmuştur, sevmediinden mi beceremez beceremediğinden mi sevmez bilmem. çook uzun yıllardır ben kullanırım çamaşır bulaşık makinalarını annem bilmez.
işte onun için evlenince ayrı kalmayacağız ben annemin işlerine de koşacağım! hafta içi kendi evim hafta sonu annemin evinin işleri! başka hayatım ne olabilir ki?
hani eşimle gezmek tozmak planı bile yok, aklına bile gelmiyor. şimdiki hayatımdan tek farkı evlenince gece herifin biri hem de sevmediğim olsun ki bana daha iyi işkence olsun, s.kecek!!
ayyyyy!!!
delirtti beni ya.!!!!
zaten herhalde özellikle bana sosyal birilerini değil hımbılları layık görüp tanıştırırlar ki evlenince de kılım kıpırdamayacağımın garantisi olsun!!
--------------
hah şimdi geldim meseleye. beni gene birine yamama peşindeler. daha doğrusu resmen bana kenarda köşede kalmış, hiç bir kızın taklalar atıp, bir punduna getirip evlenmeye razı etmeye tenezzül bile etmediği, acayip bir tiipi bana kakalama peşindeler.
yaş 34 olunca çok tecrubeleniyon biliyon mu?
bu yaşa kadar sana kaç kere birini tanıştırmaya çalışırlar. önceleri layık buldukları nispeten daha iyi kimselerdir, ama giderek hem sana artık bu yaşta daha iyisini layık görmediklerinden hem de dünyayı yönetmeye senin hayatınla başlayıp ele geçirebileceklerini sandıklarından; şimdi kendi hayatlarıyla da kukla gibi oynanıp içine edilmiş ya; sıra şimdi onlarda!! hayattan intikamlarını kaderden de ; başka bir kızım hayatının içine ederek alacaklar!!
yaşın ilerledikçe hem baskı artar, hem tanıştırma katsayısı ama bunun aksine tanıştırdıkları layık gördükleri adamların özellikleri azalır! valla.
yaş olayını henüz abartmadılar. ama bir kaç yıl sonra beni 80 yaşında altına eden bir adama da layık görebilirler yani.
belli olmaz.
erkek tarafına da öyle midir bilemem ama bana böyle. ve gittikçe buna rağmen ısrar artar. sürekli bundan iyisini bulamasın belki son şansındır kader böyledir vb gibi tabirlerle kanına girmek için psikolojik savaş verirler.
abartma huyum var ama gerçekçiyimdir de.
yani ben de prenslerle falan evleneceğim hayaline kapılıyor değilim ama bu kadarı da fazla.
sana iyilik adı altında hayatının kazığını yiyebilirsin.
uzun zaman reddettim laflarını. kimseyle tanıştırmalarına izin vermedim.
o zaman da çoook uzun konuşmalara katlanmak zorundasın. öve öve bitiremezler, çıka çıka da anca galip derviş gibi tuhaf bir tip çıkar.
şaka bir yana bazı insanlar hani doğaldır, kendini gizlemez, tuhaflıklarıyla herşeyleriyle ortadadırlar, kötülükleriyle bile. havlayan köpek ısırmaz misali onlar kolaydır gene gardını alırsın, kaçınırsn falan.
ama bir de kendini , kötü huylarını falan fena halde gizlemeyi beceren, gizli kötüler vardır.
aha işte bana bunları bulur yakıştırırlar.
bunlar yaşlılara harşı sahte bir hürmet gösterdiği için onların kalbini çok kolay kazanır ve kaybetmez.
ben ne kadar sıralasam da kötü davranışlarını inanmaz, ama çünkü kendisine çok saygılı ve kibar davranmıştır! bu da ona yeter! gözünü boyamaya. Serdar diye bahsettiğim pasif agresif içten pazarlıklı, hasta ruhlu ve kendini üstün görebilmek için başkalarını aşağılamayı ezmeyi seven kompleksli kişilik böyleydi mesela.
yani bana bir yumruk çaksa anca inanırlar diyeceğim ama o zaman da bir bahane uydurabileceklerini düşünüyorum bazen. sen de çok kızdırmasaydın, kazara olmuştur, kim bilir ne dedin, bir kerecik olur yani gibi şeyler sıralarlardı.
annem de erkek hayranı. arkalarından ne kadar konuşursa konuşsun ki baş düşmanı gibi tüm erkeklere söver sayar, kusur bulur. ama sözde. karşısına gelince hele de kendine kibar davranmışsa hayran kalır yelkenler suya iner ve tapınma benzeri bir hayranlık başlar.
ona ve teyzeme bir de bizi tanıştıran kadına göre dünyanın en mükemmel erkeği, bulunmaz hint kumaşı, prlanta pırlata!! kaçırmışım. bak da gör hayatımın hatasıymış!!
böyle içten pazarlıklı, yapay insanlar kendini gizlemeyi de satmayı da iyi bildiğinden bunları çok az kişi tanıyabilir iyi derecede.
selma diye bir arkadaşım vardı, hem üniversiteden hem sonrasında görüştüğüm ama zamanla tanıdığım biri. aynı serdar'ın kadın versiyonu.
az ve uzaktan tanıyanlara şirinlik/efendilik abidesi, dünyanın en tatlı insanı, pırlantasıdır. çünkü sahte bir kibarlığa, içtenliksiz saygı gösterme ve davranışlara sahiptir. işine geleni iyi bildiği için kime hangi yüzünü göstereceğini neyi gizleyeceğini de bilir. ama gel gör ki bazen gizleyemez bu da en çok karşısındakinin kendini anlamadığını sandığı, karşısındakinin zekasının yeterli gelmeyeceğini vb sandığı durumlarda gerçeklerşir. yani kendine fazla güvendiği zamanlarda açık verir.
işte bu yüzden ne anlattıysam ne örnek verdiysem bana inanmadılar serdar hakkında.
beni yıllardır gördükleri, kanıksadıkları için kırk yıllık evli çiftler gibi bıkkınlık yaşadıklarından böyle sanki bir önemsemez bir kör olmuşlar bana karşı. bir güvensiz. ya da bir şey işte nasıl tanımlasam bana karşı kör, sevgisiz, değer vermeden, inanmamak güvenmemek.
gerçi bu sonradan olmuş bir şey değil. yani yıllarca her zaman her sözüne her yaptığına inanılan güvenilen ama aniden aksi olan bir durum değil ki.
bizim evde ezelden beridir beni takmamak modadır.
hesaba almamak. aşağı görmek.
oysa bazı konularda ben her zaman annemden de ablamdan da daha zeki olmuşumdur.
ablam gibi matematik, fizik, geometri uzmanı olmadığım için hiç bir zaman yeterince zeki görülmedim evde.
ama ülkemizde de böyle bir genelleme vardır ya. zekaların çeşitli olduğunu bilmezler. sadece matematikte başarılı olanlar zekidir ya.
ablam hep ciddi bir inekti, zekiydi evet ama mesela sosyal ilişkilerden zerre anlamadı. sosyal dersler demiyorum, hayatın sosyalliği beşeri ilişkiler. ha aklı oğlanlara iyi çalışırdı :))
hormondan mıdır, içgüdüsel midir o konuda zekası hiç yoktur ama her zaman şanslı olmuştur.
imalardan, laf vurmalardan vb entrikasal şeylerden zerre anlamaz.
yapamaz zaten de bir de yapılınca kendine bana vb anlayamaz.
neden derdi ben söyleyince. ama neden. bu bilim değil ki. bir kızın yalan söylemesi entrika çevirmesini bilimle açıklayamazsın canım ya da matematikle.
ablam anneme çekmiş. annem de aynıdır. dolambaçlı, entrikasal, laf vurmalı imalı ironili vs vb şeylerden anlamaz. yapmayı da pek beceremez. laf vurma ve sokmalar da biraz kendini geliştirmiştir ama o kadar. matematiği falan ablam kadar kuvvetli olmasa da bir iş bitirici tarafı vardır.
yani boşandıktan sonra kendini ve bizi kendi kendine hor görüp soyutlamayaydı dünyadan, ceza verir gibi daha iyiydi ama bu da toplum baskısı, ön yargılar gibi şeyleri bildiğinden ve aşırı kuralcı olduğundan.
mesela hafta sonu geliyor ve ben hala sevmem. hele pazarları.
dün gençkızken gittikleri piknikleri anlattı bana gene öve öve. anneannemle dedem teyzem, bi kaç yakın akraba ve tanış.
özellikle canım acısın diye anlatmıyor ama hiç aklına gelmemesi beni hayrete düşürüyor. buluttan nem kapıp kabus senaryosu fantezisi yazabilen acayip korkak ve karamsar birisi.
ama benim hayatımda hiç pikniğe gitmediğimi anımsamıyor!!
küçükken anne piknik nedir demişim, çok dokunmuş oturup ağlamış. ama hiçbir çözüm üretmedi. evde bile mahsusçuktan piknik yapmadık. hep cezalıydık hayatatta adeta.
0-1 yeniktik hep. dışlanmış. annemiz dul biz boşanmış bir çiftin çocukları ardından yetimdik.
işimiz baştan bitmiş,kaderimiz çoktan yazılmıştı. eksiktik. ve hayatımız belliydi artık. hak ettiklerimiz ve etmediklerimiz de. adeta.
piknik nedir diye sorduğum günden sonra da piknik konusu açıldı annem hep üzüldü, ailecek pikniğe gidemedik diye. ama hiç bir şey yapmadı! hiç.
şu yaşıma geldim hala pazar günleri arkadaşlarımın gittiği ama benim 1 kere bile gitmediğim piknik bana dokunur.
gizlice diskoya, konserlere, clublara bile, barlara gitmişliğim var. arkadaşlarla. ama hiç pikniğe gitmedim. geziye de gittik; turla da , tursuz da; arkadaşlarla da. ama hiçbiri piknik değildi.
yıllar içinde kaç kere konusu geçmiştir. ama ne bi şey yapmıştır ne susmuştur.
oturmuş da bana ballandıra ballandıra eski piknikte ne kadar eğlendiklerini anlatıyor dün mesela.
bir keresinde sabrım taşmış ve işte ben hiç pikniğe gitmedim falan deyip konuyu kapattırmışımdır.
buna da fena halde bozulur. hatta tartışmışlığımız var.
madem öyle sus anlatma bari övünür gibi.
ama annemin alışkanlığı bu. övünmek.
birine dokunur mu hiç düşünmez.
işte ablamda da olan salaklık aynısı.
güya kadınlar kıvrımlı, karmaşık düşünürmüş. güya çoook zekilermiş.
hep de laf vurma bu oldu hayatımda; ablan senden zeki, senden başarılı. tabi kendi de öyle. ben evin güzeliymişim!!!!!! eskiden öyle derdi. artık güzel de bulmuyor bu arada annem beni öyle eskisi gibi!
beni böyle avuturdu. yani tabi lafları soktuktan sonra!!!
hep ablamla kıyaslandım. hep hem ablamdan hem annemin kendisinden aşağı görüldüm.
belki matematik ve fizik dersim mükemmel değil belki iq daha düşüktür ama onlarda olmayan duygusal zeka bende fazla var....
ikisi de böyle lafının nereye gittiğini düşünmeden, bilmeden konuşur da konuşur.
gene annem hayatı gereği daha işini bilen, iş bitirici tip olmuştur. ablam daha naiftir.
ama ikisinde de kıt olan bir şey var işte. bir çeşit duyarlılık.
evet annemin gençliğindeki sosyal hayatını kıskanıyorum!!
çünkü benim hiç olmadı. hiçin ötesi varsa o da.
hep benim çabamla yırtınmamla bişeyler yaptırdım. aktiviteler. onun da adı hep başa icat çıkarmak oldu. hep zorla kendime mutluluk, keyif yaratmak zorunda kaldım.
annem sevmez, belki için için kendine ceza verdiğinden ne bileyim, sadece yemekten zevk alınır ona göre gerisi yok, yasak. ablama da fark etmez. eğlendirirsen uyar eğlenir. ama hiçbirşey olmasa da eksiklik hissetmez.
yıllar boyunca eğlencemiz anımız olsun diye yırtındım resmen. yoksa senede bir çekilen vesikalıklarımız ya da kırk yılda bir biri evlenen bir akraba sayesinde bir güzel fotomuz olacaktı.
oysa annem hem gençkızken sosyalliklerinden hem onlarca fotoğrafından bahseder, övünür durur.
ben geziler, doğum günleri, ev partileri icat ettim.
güzel bir anımız olsun diye yapay birşekilde yırtındım durdum.
daha başarılı olmak, takdir kazanmak, sevilmek için de yırtındım durdum hayatım boyunca.
daha çok ders çalıştım, ne bekleniyorsa benden. o istiyor diye daha çok yemek yedim. şişko bile oldum. çoğu zaman onun istediği gibi giyindim, yedim, durdum, gezdim, yaptım.
yeri geldi dert dinleyen hak veren yeri geldi şaklaban oldum, bazen suçlu oldum. çok kere ezildim. haksız yere bazen. laf da yedim, hor da görüldüm. ikna etmeyi öğrenmek zorunda da kaldım.
hayatın yaranmaya çalışmak ve asla yeterince olamamakla geçti. hep yırtındım.
her zene zorla gene yılbaşı partisi yaptırttım evde, doğum günleri gene bir derece daha anlamlıydı da işte olmasa da dünyanın sonu değildi, ama onları da ben abarttım.
işte anlayamadığı, anlamak da saygı duymak da istemediği bu.
ben hayattan hep zevk almak istiyorum. ama her anımdan. annemle ablam gibi sadece görev insanı olamam.
icat çıkarttın başıma diye laf yiye yiye yılbaşı partisi yapardım evde eskiden. masrafmış etraf kirlenirmiş. yaranmak için g.tümü yırttım resmen sonunda yüzü gülerse bak işte ne güzel oldu güldük en azından değil mi diye ikna ederdim.
bir gün dedim ki ama senin hep böyle olmuş küçükken. bizim de olsun.yılbaşında bayramda likör içen, arkadaş eş dostla evde tombala oynayan, pikniğe ya da bi etkinliklere, yaylaya gezmeye falan giden bir aileymişler ya. ama biz dul ve yetimler olarak hak etmiyorduk adeta. buna o kadar alındı ki annem günlerce benimle konuşmadıydı.
eleştiri değildi aslında. iyi niyetli bir açıklamaydı. ama kaldıramaz. ne eleştriyi. asla kendini haksız görmez. haksızsa bile durumu çevirir senin aleyhine, bastırıp susturur, kapanır konu.
ben demişim ki yani sen bize iyi bakamıyorsun!!!! bak üste çıkmak için bir yöntem bu. o zamanlar yerdim ama sayesinde artık tecrubelendim örselene ezile ezile!! dil pabuç kadar oldu mecburen.
benim demek istediğim çekirdek aile de olsak, üç kız bile olsak, beraber eğlenebilir ve zevk alabilirz. hak ediyoruz ve yapabiliriz. üçümüz beraber pikniğe gidemez miydik mesela?
hayır anneme göre o aileye göre, bizde erkek-baba yok. bitti işimiz bizim. yaşamaya bile hakkımız yok da işte Allah bir can vermiş, günah intihar edecek değiliz ya!!!
efendim sorumsuzmuş, tokat atmış ve aldatmış. çok gururlu olduğundan da boşanmış.
ama şimdiler de evlilikte bir iki tokadın, bir gecelik aldatmanın hoş görülebileceğini savunuyor.
laf bana yani. kendisi o kadar mükemmel birisi ki ona yapılamaz! o gururlu çekemez ama bana olur yaa!! nazlı kim ki?
sanki böyle.
her zaman kendi yaşadığı iyi şeylerle övünür ve sen gıkını çıkarma hakkına sahip değilsin.
ben niye cezalı gibi yaşadım??? arkadaş ve komşularla bile bir pikniğe gitmedik. davet almadık değil hani hiç. evet tuhaf davranan, hor gören, salak kocasını kıskanan, uzaklaşan vb oldu. ama herkes değil.
bize sadece teyzem ve eniştemlerle aktivite mübahtı. o da emekli olmadan önce ankara'dan senede en fazla 3 kere falan gelirlerse!!!
ben olmasam senede üç etkinlik ve üç foto olurdu yani.
işte resmen övünüyordu gene gençliğiyle!! gel de sinirlenme...
gençken çok sosyalmiş.
e sonra bitti, sosyalliğe düşman oldu. bana da haliyle.
son yıllarda yaşlılık, hormon azalması, ağrılar sızılar vb yüzünden iyice bitti. senede bir-iki gövde gösterisi gibi eski arkadaş toplantısı o kadar. teyzemle muhabbet.
beni de hep aynı kefeye koymuştur zaten.
evden çıkmayıp pencereden izleyeceğiz dünyayı!!!
bana koca bulma çalışmalarından nerelere geldim gene spontane yazınca işte....
övündü ama sustum bu kez. bak hala şu yaşımda hafta sonlarını sevmem. cumartesi bir derece ; o günler biraz bişey yapmışlığım var. gerek evde gerek arkadaşlarımla ama pazarlar lanet.
eskiden hafta sonu demek; odamızdan hiç çıkmadan eşşek gibi ders çalışırken annemin bir sinirle söve söve evi temizlemesi demekti.
evet mutsuzdu, hayal kırıklığına uğramış, incinmişti. belki üzülmüştü, pişmandı değildi neyse. dışlanmıştı. hor görülmüştü. hiiiiççççç hak etmiyordu. ama bunlara saplanıp kalmak doğru muydu yani??? eet saplaıp kaldı. kendini de bizi de çoğu zaman cezalandırır gibi davrandı. mutsuzluğa hayran kaldı. hayatı görev gibi algıladı yaşadı. bunlar mıydı doğru???
hayır. daha başka da olabilirdi. herkesin inadına hahahahahah diyerek yaşamak, böyle intikam almak onlardan?? niye onların istedikleri ve bize layık gördüklerini yaşamak zorundaydık ki??
resmen toplum düşüncesi, yargısı baskısı altında ezildik; hak verdik sanki!!
böyle olmak zorunda değil!!di!!
---------------
bana koca bulma mevzusu.
ha gittikçe kötüye gidiyor. az kaldı bana koadzimodo'yla evlen diyecekler. ama farkında değiller.
gene erkek hayranlığından gözleri kör olmuş.
tanıştıranları bilirim. anlarım. çünkü bir sınır var.
övmeler sınırı. bir şey sezerim. çok aşırı övüyor, sürekli büyütülerek ve sıksa; abartılıysa ve işte fazlaysa yani. bir yerden sonra beyne işleme'ye varıyor bu. seni etkileri altına alıp kendi fikirlerini ekecekler.
bu özellik sadece anneme mahsus değil, kadınlık hormonunda var zannedersem.
anladım işte. şüphelendim.
bir kere hiç bahsedilmeyen bir şey de varsa bunlara ek. anla ki kaç oradan.
daha önce de oldu. öve öve bitiremedikleri biri vardı; sanırsın cidden beyaz atlı prens. çok okumuz yazmış, çok bilgili kültürlü iyi gelirli iyi aileden efendi, öyle namuslu böyle ciddi, şöyle geliri var....
sanırsın Prens Charles'ın oğlu. öyle bir övmek. hem de üstüne üstlük gözleri de yeşilmiş!!!!!
vauuwwwwww!!! işkillendim ben hemen.
ha o zaman bu kadar şahaneyse ben hak etmem dedim. ortalama bir Türk kızıyım ben!!!
mütevazi olduğumdan değil be, mahsus dedim; ben kendimi hep ortalamanın üstünde görmüşümdür yoksa :))
napacaklar diye. aa olur mu canım sen de şöylesin böylesin diye beni pohpoha başladılar. ki hemen hemen hiç olmadık bir şey; ya da oldu mu da bana bişey yaptırılmak istendiğinde kandırmaca öğesi olarak!! yermiyim ben be!!
velhasıl layık olmadığımı düşündüğümü söylediğim muhteşem koca adayımla tanıştım.
niye bu kadar abarttıklarını anladım. işkillenmiştim ya zaten. her konuda mükemmel özelliklere sahip ve üstelik geliri de iyi hem de yeşil gözlü.
kusura bakmayın beyler ama ben kısa boylulardan hoşlanmam. sen çok mu uzunsun sanki kendini İsveçli mi sandın be karı??? san kimsin k? sanki Adriana Lima mısın?
mı dediniz?
yook değilim. biliyorum. orta boylu tipik bir Türk kızıyım. ama bana ne hem göz zevkim hem gelecek kuşaklar için; kısa boylu sevmem anam!!!
bu beyaz atlı prens bildiğin yer elması çıktı. belliydi bir kusuru olacağı bu kadar abarttıklarına göre zaten.
bana da yer elması diyebilirsiniz; 1.63'lük boyumu değiştiremem. ama ben bir kadınım ve bu bizim standartlarımıza göre orta boy.
yok canım siz 195seniz evet ben cüceyi, napayım anam?
ama bu adam benden de biraz kısaydı. düşün!
onlar gözleri parlayıp oldu bu iş diye bakarken ben bu akşamı çıldırmadan, ruh sağlığımı kaybetmeden ve hapse düşmeden nasıl kurtarabilirim diye düşünüyordum!
çirkin kompleksi diye bir şey var ve gerçek.
evet ben de yanımda arkadaş olarak bir Adriana Lima tipi istemem. ben de çirkin komleksine kapılabilirim doğal.
işte söylenenler yetmez; esas söylenmeyenler de bir mana gizlidir!! bu da benden özlü söz!!
çirkin kompleksi çekemem. havaları boşuna oldu yani.
bir de numara hep şöyle. bir tanışın bakalım canım, ne çıkar, illa da evlenmek zorunda değilsin; derlerken düğün hazırlıkları yapacak kıvamda hayal ve plan içindeler aslında.
tabi onlara göre benim artık bunları düşünme yaşım hakkım geçti. bebelerim olsun da kimden olursa olsun!!
bir daha görüşmedik. tutturdular tabi arkadaş olarak görüşün diye. akılları sıra zamanla alışırız.
ısrar etmediklerini baskı yapmadıklarını iddia ederek her gün başımın eti yenmişti.
tabi arada benim de kusurlarım ortaya döküldü ki sırf kısa boylu diye beğenmemeye hakkım olmadığı ima edilebilsin.
benden sert ve ters cevaplar aldılar elbet.
ama zaten sırt çeneleri kapansın diye aradım valla. ama bahanelerle atlattı beni.
ben de beni beğenmemiş demek diye ağızlarına göre verdim annem teyzem ve tanıştırgan teyzenin.
bu kabullenemeyecekleri bir olasılık, ya da olabilirliği olan bir gerçek; kadınların boşanmak istemesi ya da kadın tarafının erkek tarafını beğenmemesi.
onlara göre bizler evlilik delisiyiz, bunun için yaratıldık ve öyle bir hakkımız yok, beğenmemek ne demek haşa ne haddime!!
buna ikna olmazlar. Serdar durumundaki gibi. kabullenemezler. inanmazlar.
muhakkak kadının kusuru vardır.
birgün beni acımasız olmaya da mecbur bıraktılar. bu kadar da ezilemem yani.
ben kendimi beğendirememişimmiş ya.
öyle yapsaymışım keşke böyle yapsaymışım şöyle deseymişim böyle demeseymişim.
muhakkak kusur ben de aksi o-la-maz!!!
hani ben zaten kötüyüm ya. o kesin.
__________________
bir şekilde bu konuyu da geride bıraktık.
çeneleri kapansın diye ben çocuklarımın kısa boylu olmasını istemiyorum diye tutturdum.
tabi onlara göre evlilik ve bebek sahibi olmak için her yol mübah. napalım kısa olsunlar. napalım onlar da kısa olur. ama belki az uzun olurlar yahu. belki. ihtimal nazlı'ya yeter. kim ki o??
bütün aile kısa boyluymuş ama adamın, hatta cüce bile var ailede. ben böyle bir şeyi nasıl göze alırım? diyelim ki.
aman napayım siyaseten doğruculuktan yalan mı yazayım size??
tabi tıbbın geliştiğiyle ilgili nutukla da dinledim. ha ben çocuk kısa olmasın, cüce kalmasn diye doktor doktor gezerek bir hayat geçireceğim yani? siz beni ne kadar aşağıladınız be!!
o kadar zavallı ve muhtacım ki; kimse napsam almaz beni; Allah rızası içinbi koca! razıyım ben herşeye....
________________
ancak doğacak yavrularımın olası sorunları için sustular ha. gerisi önemli değil.yani ben.
ama gene hortladı yeni bir tanıştırma merasimi.
yine aynı aşırıya kaçan övmeler. beni bile bu kadar abartarak anlatmamışlardır öte tarafa ha.
hem aşırı hem çok sık.
yani fikir ekme, inceptioncu kadınlar....
diyorum ya gittikçe kriterleri de bana nasip bulduklarının özellikleri de düşüyor.
belliydi zaten.
kusura bakmayı ben gene siyaseten doğruculukla yazmayacak; yalan yazıp arkadan burun kıvırmayacağım.
din dil ırk mezhep falan ayırmam da. kişisel ve fiziksel özellik ayırırım arkadaş!!!
mesela kızıl tipleri beğenmem, sarışın da pek beğenmem de işte; ama çok esmer de beğenmem; hele kısa boylu asla. daha ne saysam? çok zayıf tipleri de sevmem, şişmanları da. kellik bir derece ona çare de var mühim de değil. ama genç yaşta bakımsızlığa tahammülüm yok. tabi pasaklılık pislik bunu daha sonra öğrenebilirsin ki olacak iş değil. şahsen ben kendime bakıyorum, karşı taraf da en azından benim kadar kendine özen göstermeli. değiştirebileceğimiz şeyler için yani.
boyumuzu uzatamayız ama formda kalabilir, daha iyi görünebiliriz, kişisel olarak da kendimizi geliştirmek elimizde.
her insanın olmazı da var olmazsa olmazı da.
normal.
beni beğenmese. olabilir. hayır bozulurum ama hayat memat meselesi değil.
..................................------------------------------------.......................---------------
aa ama bu kadar da olmaz be kardeşim!!!
çok uzattım ama rahatlıyom haa!! ^^
eveeet gelgelelim bana münasip buldukları son koca adayına.
bir hödük, bir yer elmasından sonra gittikçe güzelleşiyor.
ama önce o gün beni nasıl zorla dışarı çıkarttıklarına bakalım. bizi tanıştıracaklarmış bir grup yaşlı hanım, çöpçatanlık sevdasında. hepsi insan sarrafı olmuşmuş. bana daha çok belki bilinçaltından bir hareketle, bizim hayatımıza ettiler neye benzedi herkes de bizim gibi olsun diyorlar gibi geliyor.
evlenmeye mecbursun ve bir şekilde evlenip çekeceksin napacaksın! kan kusup kızılcık şerbeti içeceksin. yeter ki sana ya da annene demesinler bı kız evlenmedi mi daha falan.
evlilik mantık işiymiş, öyle bakarsam daha iyiymiş. kendilerine söylemek kolay tabi. gençlik geçmiş, yaşanmış yıllar olaylar vb ruhlarını bir güzel törpülemiş, hormonlarda fıs diye sönünce geriye tıkınmak ve çöpçatanlık kalmış. zaten empatisiz bir ruhlarmış bir de yaşlılık ruh törpülenmesi bişey işlemez olmuş. hissizleşmişler bence. artık sadece yapılması gereken şeyler diye bakıyorlar hayata, görevler var. yemek yiyip keyif alırsın der ya annem onlar da aynı kafa. bir bebeğimi kucağıma alsammış tamammış zaten gözüm başka şey görmezmiş anlarmışım o zaman.
hedef bebek sahibi olmak, kimdenve nasılın bir önemi yok sayılır.
b.ktan bir evliliğe bebekler getirip duracağım ve onların hayatına da s.çacağım ha??
sonra da hayattan tüm beklentileriimi onlara yönelteceğim zira yaşlanmış yorulmuş olacağım ama asla da tatmin olmayacağım, hep kendi isteklerimm olsun bekleyecek onların hayatlarının kontrolünü elegeçirmek için savaşacağım!! çünkü kendi istediğim hayal ettiğim vs vb şeyler tam olarak olmamış, yapamamışım genelde öyledir, bunları bu kez evlatlarım üzerinden gerçekleştirmeye çalışacağım!
bu size bişey hatırlattı mı?
yemeğe hemen öyle hop diye gittim sanmayın, üç gün kafamı ütülediler.
tabi yine aşırı övmeler. bunu kaçırırsam kahrolurmuşum çok efendiymiş çok, bilgili, okumuş, işi de var, çok efendiymiş çok ciddiymiş, kimseyi oyalamazmış laf olsun diye, iyi yetişmişmiş, çok efendiymiş ama çok, çok saygılıymış, temizmiş bla bla bla...
üç gün falan başka konuşulacak konu yok dünyada neler oluyor ama umurlarında değil dünya yansın yıkılsın bu adamla evlen yeter.
bu kadar üstüme gelinince ve övülünce ben işkillenirim bu işte bir iş var diye. şimdiye kadar beni yanıltmadılar. söylesen de kabahatli sensin. evde kendi çocukları, kocaları, görümce,gelin, kardeş, kaynanalarıyla falan didişmekten alışmışlar her halükarda üste çıkabileceklerini sanıyorlar.
annemde o kadar memnun ki benim köşeye sıkıştırılmamdan, resmen haz alıyor bundan. böylece sanıyor ki yenileceğim ya da çoğunluk haklıdır.
hıı diyorum geçen sefer de yere göğe sığdıramadığınız adamı gördük yer elması çıktı, tabi farkında ve kompleks de yapmış, insan bi söyler bi ima eder; salak kandırır gibi davranıyorsunuz bana! ben kaçın kurrasıyım be!! yani beni gözgöre göre kısacık bir adamla evlendireceksiniz, üstelik kendi kısalığını bırak, ailesinde cüce olduğunu bile bile. eğleneceksiniz herhalde ha çocuğum da cüce falan olursa!
öyle değil tabi ama onlara göre evlilik için her şeye değer, aslında içten işe bir deney bu ya da bir kumar!!
bakalım ne olacak heyecanı!!
böyle bilerek planlamasalar da bilinçaltlarında bu his var.
yani o kadar kusur kadı kızında da olurmuş, belki anlaşırmışız!
ha tabi sordular. canım ne kadar saflar ya da naif mi desem, yüzeysel mi.
insanların birbirini tanımak için çok zamana ihtiyacı olur ve her konuda konuşmalı ya da deneyimleeliler aslında ama bizim hanımlara göre ee bizi evlendirmek için tanıştırmışlar bizim de konumuz evlilik olacak tabi. ne konuşacağız ya??
başka ne konuşabilirsiniz ki?
yahu iki yakın arkadaşın bile karşısına ne biçim durumlar çıkıyor arkadaşlıkları sınanıyor da evlenecek iki kişinin neler.
ne? ne çıkacak. evlilik düğün ev bebek hakkında konuşulur ki ne konuşulacak cikletten mi?
iki kişinin arkadaşlık etmesinde bile ne kadar çok factör önemli, ortan yaşantılar zevkler falan değil ki evlilik.
ama paçalarımız öyle tutuşmuş olacak ki bunları görmeyeceğiz. öyle evlilik anlaşması gibi olacak.
bu bir iş bi görev canım!
baştan dedim ben bu işte bir iş var diye yüzlerine. yokmuş kısa değilmiş. var ama bişey var diyorum yok diyorlar. çok efendi iyi bir gençmiş!
iyi o zaman hiç tanışmayalım kimlikleri size verelim nikahı düğünü falan ayarlayın bir törende karşılaşırız ha!!
aman dalga geçme!!
ciddiyim ki!!
olur muymuş canım?
olur olur. yormayın beni hadi!:)
dalganın sırası mıymış?
aa tabi adam belki beni beğenmez değil mi? ama bir kusurumu bulursa hazırım yani estetik operasyona söyleyin!!
dalga geçme!
yoo ciddiyim memelere silikon taktırayım ama yok kalçacıysa kalçama! saçımı da isterse sarıya boyarım? başka talepler nedir? bukalemun gibi değişebilirim ben!!
sürekli dalgadayım ama görünce hah işte diyecekmişim. eli yüzü düzgünmüş efendiymiş!!
kesin öyledir diyorum hep alaycı bi şekilde.
acaba herkes mi böyle oluyor; yaşlandıkça beklentileri de düşüyor empatisi de sıfırlanıyor.
beğenmek ne demek bayılacakmışım minnettar kalacakmışım!
hıı kesin bişey var diyorum yüzlerine ne zaman bu kadar abartılı övseniz bi şey oluyor.
yokmuş canım o benim hüsnü kuruntummuş!! yemezler!
işte böyle düşüdüğüm için oluyormuş, hem belki benden kaynaklıymış, beklentilerimi, kriterimi düşürmeliymişim sonuçta yaşlanıyormuşuz.
sıra geldiiiii özgüven kırmaya!! gerçekçilik adı altında!!
beğenmezsen kalkar gidersin diye de bana blöf çekiyor. ya ne yapacağım? koyun gibi nikah masasına mı oturacağım?
annemle dışarı çıkmak tuzaklarla dolu bir alanda yürümek gibi oldu. son takıntısı diyorum ya tam arkamdan yürümek olmuştu. popomu kamufle edecek. merak etmeyin şu popüler yabancı ünlülere falan benzemiyorum, ortalama klasik bir Türk kızı tipindenim işte. orta boy armut tip buğday tenli kahverengi saçlı. ama annem taktı mı takar. yavaş yürüyebiliyorum ondan diyor ama ben yavaşlayıp yanına gelince gıcık oluyor belli, gene bir şekilde arkama geçiyor, kimse bakmasın bakirelik abidesi kızının poposuna!!!!
hem kimse poposuna bakmamış olsun hem yolculuk, toplu taşıma vs gibi durumlarda koluna değmemiş!! beni kenara sıkıştırır ya.
tabi bu kadar arkandan yürürse nolur? sen de ilerle diyor ayak bileklerime tekmesi gelince.
ilerlenemiyor demek, ya yoluna bişey ya biri çıkıyor, körükörüne yürüyüp kendimi mi geberteyim?
sadece tekme olsa bir şekilde o ayak benimkilerin arasına girip çelme takıyor sendeletiyor beni. yürü o zaman kızıım diyor. sağdan trafik akıyor ve ben yürüyeceğim!! çok mantıklı.
karşıdan karşıya geçeceğiz şimdi, sağdan akıyor trafik, annemse yarı arkamda ama solumda.
trafiğin akış yönüne bakılmaz mı ezilmemek için? biz de o yöne bakıyoruz ama akış durup geçiş başlayınca annem her zamanki gibi düz değil yamuk yürüyor, sağa meylederek ve o ayak benim önümde bana çelme takıyor. düşecek oluyorum ben ama onun derdi bu değil ayyy ayağı acımış nazlııı!! aa napıyormuşum?
düz yürüsene anne yaa. geçit tam karşıda fazla sağa kayarsak kaldırım çok yüksek ve annem çıkamaz. ama bunu göremez. illa böyle yürür sonra yüksek kaldırıma gelip sinirlenir söylenir küfreder. çıkmaya çalışır beli zorlanır başka yerleri. sonra sen çık da beni çek der. sonra tüm ağırlığını bana yükleyiverir.
ben acaba kendi ağırlığımı nasıl taşıyabilirim?? benim bilek kol falan kopar bu durumda. ama gene ben suçluyum tabi.
kaldırımın engin yerine falan yürümeye üşenir bunun yerine nazlı'nın kolunu bileğini falan feda etmek daha iyi!
kaç kere bu sahne gerçekleşti kaç. ders almaz da illa aynısı yaşanacak. önceden söyleyince de bozuluyor efendim. ha tamam yaşlıymış yürüyemiyormuş!!
annem gerçekleri görüp hareket etmesin diye ben sakat kalayım napalım.
mesela sağdan akan trafiğe bakmaktansa anneme bakıp yürümeliyim bakalım hayatta kalabilecek miyim!!
o ayak benimkilerin arasına nasıl giriyor anlayamıyorum, sağ ayağı benimkilerin arasına girip dolanıyor, kaçıncı bu, sendelediğim de düştüğüm de oldu ama o kendi bileğinin derdinde.
niye yamuk yürüyorsun geçit yeri karşıda. sağa meyledecek illa. bazen sol da olur. benim bakmadığım yön olsun yeter.
e sen de niye önüne bakmıyorsun nazlı??
trafik sağdan gelecek ama ben onlara değil önüme ve anneme bakacağım.
tabi karşıya geçiliyor ama illa geçit yerinden geçmeyecek kaldırım yüksek gelecek.
zaten geçen sene bir yokuşlu yerden çıkarken tüm ağırlığını bir koluma verdi, kolum nasıl ağrıdı anlatamam. niye çekmiyorsun diye de kızıyordu. o tüm ağırlığıyla öyle duracak ben onu çekeceğim.
ne mantık. erkek değilim ki ben o kadar kuvvetli olayım.
anlamaz ki.
ilerlerken illa sağa sağa gidiyor geçit şurada diyorum ama nafile. zar zor söylenerek çıkıyor kaldırımı.
bileği çok acımış!!
önüne atmasaydın ayağını düz atsaydın.
sen biraz önüne baksan.
trafiğin yönüne bakmayayım da sana bakayım yani.
amaann.
istersen bir gözümle sana bir gözümle yola bakayım.
sendelemek ama ne sendelemek, ilerleye ilerleye çünkü bende yürümek üzereydim. yani bir araç hızlı geliyor olsa önüne çıkmış olacağım belki ucucuna belki değil çarpışmamız.
nasıl başarıyor bilmem anlamadım çelme takıp duruyor. yanyana yürüyelim diye yavaşlıyorum daha da yavaşlayıp arkama konuçlanıyor.
aa kalçama bakmasınlar ilk kocam görsün!! sanki açıkta !!!
ayyyy...
eskiden beri küçük sakarlıkları vardı, bu sadece kendi yapacağı şeylere odaklanıp başkalarını önemsemediğinden. saplantısı da ya kendi hissine göre karar verip hareket etmek ve sana da yaptırmak.
geçende gene kafayı sıcaklanmaya takmış. kendi ne hissederse aynen ben de hissedeceğim. hep bana şuraya otur bunu yap diye işaret eder böyle toplu taşımalarda falan ya. söylemek el kol işareti yapmak yetmez. bu geçen sefer müdehale etti; annem oturdu ben ayaktayım; arkam dönük anneme, ilerleme diyor bana ilerleme! başkaları biniyor bir taraf boş ama ben annemden uzaklaşamam.
beni zihinsel engelli sanmaları normal olur aslında annemin davranışı o yönde. sonra da sıcaklanmış kendisi. bitti herkes sıcaklanacak.
tutmuş atkımın ucunu var gücüyle çekiştiriyor çıkar çıkar sıcak oldu diyor bir yandan.
ama atkı hem boynuma hem çapraz çantama dolanık ama annem ha bire çekiştiriyor. bırakmıyor ucunu ha değmesinmiş bir yere.
bir anda yapıyor bunu da. ee noluyor? boğazım sıkılıyor ne olacak.
dönüveriyorum ki annem çekiyor atkıyı sıcak sıcak çıkar diyor.
ve hala çekiyor. çekme anne diyorum. yere değmesin çıkar diyor.
o kalabalıkta ve hareket halinde bir yere tutunmadan nasıl çıkarabilirim ki. ama çekiyor . ya boğazımı sıkıyorsun bırak!!
yere değecek!
delirmemek işte değil ya. belki ben sıcaklanmadım.
hayır sıcaklandın çünkü annen sıcaklandı o ne hissederse sen de hissedeceksin. senkronize gelecek mesela çişiniz!!!
bırak şunun ucunu anne, deyip alıyorum atkıyı. boğacak neredeyse. gevşetiyorum. hala oradan ver diyor sıcak olmuş çıkar ver!
annem böyledir işte. kendi o an ne hissediyorsa sen de aynısı olacaksın. bünye-kişilik farkı anlamaz. kendisi en doğrudur ve kriterdir.
en popüler kazalardan biri de aynı şey ablamda da var; gözüme parmak sokmak.
hiç söylemeden ellemeye kalkarlar yüzümü o parmak göze.
e sen de kıpırdama der annem. söyleseydin kıpırdamazdım. ama söylemezler davranırlar sadece.
ben böyle kıpırdamadan donuk robot gibi durup komut bekleyeceğim!!
öyle olsan da mesela o gün halsizsin ne bileyim daha az hareketli ve az konuşuyorsun o zaman da suçlusun!! tepkisiz, donuk, somurtkan, hareketsizsin.
kirpik mi düşmüş söylenmez mi, yok ellenecek!! parmak gözde sonra.
annem zaten olur olmaz yerde ve anda olur olmaz bir yerini elleme meraklısıdır.
hani evde zaten sınır tanımayan annedir. özel ya da tuhaf anlarda odana dalar tuvalete banyoya dalar. anlayıp da çıkmaz hem bakar, izler. sorar. tuvaletten sonra afedersiniz silinirken daldı banyoya bakakaldı ve izledi ne sokuyorsun orana diye de sordu!!!
epilatörümle odamda epilasyon yaparken gelip koltuğa oturur izler mesela. git deyince de sen suçlusun. ne var o annen!! ve senin özel hayatın olamaz! sen kimsin ki?? özelin olsun kimsin sen gerizekalı süprüntü!!
ayyyy.
makyaj yaparken de burnumun dibine tüneyip sinirli sinirli enseme soluması var. ne gerek var ona göre. annem gerekli görmediği şeyleri ben yapmamalıyım. kişiliksiz hakları olmayan zavallı bir kukla olmalıyım.
ablam da evde dışarda fark etmez hep ayağıma basar ve anlamaz. bi keresinde ayağıma bastı ve üzerinde kaldı. ben neye basıyorum da demiyor fark etmiyor bir yükseltinin üstünde olduğunu.
kıyafetten sarkmış iplikler saçları almak annemin hobisi. bir anda poponda bir el geziniyor ya da başka yerde irkilmezmisin. irkilmeyeceksin.
istediği gibi ellermiş. tabi istese yatırır bakar izler kurcalar eller canım!!! hakkı doğurdu seni. sen insan değilsin aslında bir evlatsın sadece!!
lazer epilasyon olayı gibi. kendim gidiyordum ama çok merak ediyordu. nasıl bir fantezi dünyası varsa artık. bir kez benimle geldi illa da. oysa önce anlatmıştım nasıl oluyor. ama o dinlemez ki kendi düşüncelerine dalaaaar gider. odada bana yardım edecekmiş, çok afedersiniz bikini bölgesine yaz başı yaptırayım dedimdi. şortumu çıkarıyorum annem de dibimde.
nasıl ki giyinme kabinine bile benimle girmek istiyor da sonra yardım edecem diye elleye elleye çamaşırımı da çıkarıyor. gene öyle. baktım iç çamaşırımı indirmeye çalışıyor.
napıyorsun yaa?? yardııım.
anneme göre ben anadan üryan soyunacam, birileri de bana lazer yapacak!!!!
sormuyor da bunu da çıkaracan mı diye. indirmeye çalışıyor ve emin.
aa çıkarmayacan mı??
çıkaracam tabi. en bayıldığım şey kilodumu çıkarmak zaten!!!
hani en merak ettiği sahne zaten kadın doğum uzmanındaydı o emeline ulaşamadı. hayalinde doktor beni yatıracak annemle ikisi şeymi bir güzel izleyecek. çok görmek istiyor 30 yıldır falan göremedi!!
hani doktor ultrasonla bakınca hayal kırıklığına uğramış sormuştu bakmayacakmısınız diye. evli olmayanlara ultrasonla bakıyoruz demişti hemşire hanım annemde hayaller yıkıldı.
ne güzel olur soyunup yatsam da tv gibi izleseler değil mi.
ay tövbe tövbeeee.. doktor bile bakmamış ama güzellik uzmanı inceleyecek!! nasıl bir fantezidir anneminki?? zaten anlamamıştım bana hiç utanmıyor musun diyordu. epilasyondan.
ee çıkarmayacak mısın diyor hala. o kadar dayanamam ki ben lazer yakıyor yahu.
annemin hayali güzel canım tv izler gibi izleyecek oramı. ayyy.
ha ben fitil olayını yazmamıştım. çok zaman geçti ama. lisedeyken bir sağlık sorunum oldu. mühim değil geçti. doktor bir kaç ilaç yazıverdiydi. eczanede fark etmiştik biri fitilmiş.
annem diyordu ki eczanede; neyse ben sokarım bunu.
hahahah hı??? ablam sırıtıyor ama komik geldiği için saçma olduğu için değil. kendisi annemin koyunudur. ama işte bir yandan da koca bulup gitti sıyırdı paçayı bir nebze kurtardı.
şu yaşımda anneme desem ki fitili sen sokarmısın kendin yap demez memnun olur.
ne ki o?
fitil vermiş doktor. merak etme ben akşam yaparım.
(sokarım demek olmadı farketti)
gerek yok ben yaparım.
olmaz sen bilmezsin!
neyi bilmem?
bilmezsin yanlışlık olur.
kendi g.t deliğimi bile bilemeyecek elden ayaktan düşmüş, zeka engelli bir gerizekalıyım. öyle olsam bebek gibi benle uğraşsa memnun olacak. böylece kendini daha güçlü, becerikli ve zeki hissedecek.
ne yanlışlığı yahu?
sonra anlatırım ben!
tabi tartışma akşam evde de devam etti. o zaman 15-16 falanım.
yıllardır görmemiş hayalleri gerçek olacak. zaten arada sorardı bakayım derdi ben terslerdim.
neye mi bakacakmış, tüylenmiş mi bakacakmış. ablama kalsa sorun değil benim aklıma uyardı sadece. evet derdim tüyler çıktı anne. hani bakayım. giyinirken falan görse iyice bakar devamını getirmek ister.hıı çıkmış, gerisinde de çıktı mı bakayım?
anne oluna mı normal geliyor diyeceğim ama annemde sınır yoktur. yani aslında senin kişilik ve özel haklarını tanımaz.ona göre annenden utanılmaz o hakkın bile yok. istese zorla da bakar hakkın yok hayır demeye dinliyorsa seni sırf onun süper anlayışlılığından!
tartışma falan dinlemedi tabi almış eline hadi diyor işaret ediyor.
ben yaparım diyorum yok olmaz yanlış yere gelirmiş!!
ne korkular ne korkular annemde. yanlışlıkla kızlığımızı bozmayalım diye ne saçma lakırdılar dinledik.
sinirleniyorum tabi. annem diretiyor sen yapamazsın ben yaparım diye. niye yapamayayım kendi g.t deliğimi bilemem mi?
bilemezmişim sonra ayıkla pirincin taşını!!
ablamda öyle dinler. bulaşmaya ödü kopar. hangi tarafı tutsa öbürünün hışmına uğradığı için ve korkak da olduğu için karışmaz.
hadi diyor ben bir sokayım da sen de öğrenirsin sonra sen yaparsın. ben annem ne zaman yalan söylüyor anlamayacak mıyım??
15 yaşındakinin g.tüne fitili annesi koyar mı ya??
hadi bekletiyorsun beni yoruldum yahu!! hadi bu kez ben yaparım sonra sen.
kimi kandırıyorsun anne yaa??
ay hadi nazlı ağaç oldum!!
hayır sıkıyorsa zorla yap!!
ama be sana iyilik yaramaz!! ne olacak ya ne olacak?? ablan yapsın bari!!
yook komşuları çağır onlar yapsın!! tövbe tövbeeee!!!
al be naparsan yap!! beceremeyeceksin bozacaksın sonra gör gününü!!!
(korkutacak aklı sıra. yanlış yere s.tuğum için kızlığım bozulacak ve mahvolacağım!!)
sinirliyim acayip ters cevaplar veriyorum. ama illa yapacakmışmış. nasıl iyileşecekmişim?
gebereyim de kurtul demiştim. kaptığım gibi ilacı tuvalete ve sifon!! sıkıyorsa yap hadi!!
kavga sürmüştü tabi. yazık etmişim ilaca iyileşemeyecekmişim. ben de iyi geberirim kurtulursun demiştim. nerde son buldu hatırlamıyorum.
.....
nereye geldim gene be!! travmatik bir hayatım oldu sayesinde de ondan.
------
sakarlık deyince; biri de ceketlerin ucunu gözüme sokmak fermuarlı ceket uçlarını suratıma çarpmak da modadır. bri sıcak basar bi üşür o ceketler savrula savrula bir hal olur. ben giydireyim desen de sinir olur efendim!! masaları süpürür onun bunun saçına dolanır. başkasından özür dilenir ama benim gözüme girerse niye orada duruyorum o zaman ben de olur!
artık kaçılıyorum o zaman da tersleniyorum aman çarpmazmış. ne zamandı alnımın ortasına hızla fermuarlı taraf çarptıydı....
çelme takmak daha moda ama.
......
daha yemek yiyeceğimiz yere bile varamadık yahu. çok yazdım?
......
buluşma yemeğimize annemle gittik teyzemle o tanıştırgan teyze de katıldı; bir de yabancı bir kadın. tanıştırgan teyzenin bir komşusu. ona da eğlence olacak!
zaten ben şebek maymunuyla deney faresi arası bir şeyim.
hem konuşmuyorsun der hem konuşunca dinlemez. sonra beni dinlemiyorsun dersem de demek ki eğlenceli anlatmıyorsun der. sonra evde de sosyal ortamlarda da eğlendirici şaklaban olmamı bekler.
yağ çekeceğim herkese, komik şeyler anlatacağım, şen kahkahalar ama hafif kadın gibi olmadan hanım hanım atacağım,!!.....vb
oyuncak bebek, kukla, robot, koyun, köle ne derseniz belki de karışımı olacağım. yerine göre canııımm!!
....
ne güzel ortam olmuş!! hanım teyzeler ve bir an önce başımı bağlama arzuları. hepsi de körükörüne evlilik delisi ve annem hemen hemen herşeye razı.
zaten biri sormaya görsün benim medeni halimi. bir özür dilemediği kalıyor.
ne kadar utanıyorsa benden artık!! uzuuun açıklamalar, şöyle oldu da böyle oldu da onla anlaşamadı da çok isteyeni var da.... kompleks yapmış. o yüzden bir an önce artık kör bahtım! ne çıkarsa evlenip gideyim.
çok düşünmeye gerek yokmuş evlilikte daha iyi tanınırmış insan!!
öyle dediydi bi rgün; iyi demim siz herşeyi hazırlayın düğünde görüşürüz. yok ya nikahı da vekilim yapsın gerdekte görüşürüz!!
yemekte hanımlar o kadar mutlular ki. hem yemek yiyorlar hem birilerini evlendirecekler daha ne olsun hayatta!!
beni vitrin mankeni gibi incelemek istemek de cabası. boyumu posumu görmek için beni bir yere yollamaya kalkmalar. zaten zor duruyorum. nasıl ikna oldum mu??
bu kadar abartılı övmelerine kapılmadım yine o kadar saf değilim. sırf annem sussun diye! zaten bu annemin bir yöntemi!!! günlerce aynı mesele sabah akşam başka konu açamazsın, canından bezdirir. susturamazsın!
yani sırf annem sussun diye körükörüne evlensem annem razı. hoş o zaman da susmayacak ki. talepleri eleştirileri kontrolcülüğü bitmez.
Serdar'la çıkmama da aynı şey sebep oldu. hatta geçende çok benzer bir sahne Şeref Meselesi dizisinde de oldu. kız gönülsüz ama anne o kadar büyülenmiş hatta aşık olmuş ki adama ama kendine olmasına imkan yok, kızına olsun istiyor, israrla bir yemeğe çık tanı diye baskı yapıyor. sonunda sırf ikna etmek için 1 kere bir yemeğe git bakalım, ne kaçırdığını görürsün diyor! kız annesinin gönlü olsun diye 1 kereliğine kabul ediyor. anne mutluluktan havalara uçuyor ve havalara giriyor. kız gönülsüz işte ama anne doymaz; beklentileri tavan yaptı. hayaller peşinde. bu iş oldu diyor içinden, ben bunları evlendiririm, kızımı ikna ederim. o kadar memnun ki anne kızını umursamıyor bile bir de kalkıp süslenmesini kırmızı elbisesini giymesini istiyor. kızsa üzerindeki kıyafetlerle gidiyor yemeğe, annem hayal kırıklığına uğruyor ama olsun en azından gidiyor.
oysa annesi pamuk prenses gibi süsleyecek, en güzel haliyle kızını müstakbel damadına sunacak ki adam beğensin!! yani hep kadın sunula, beğendirmesi gereken taraf!!
bu kadar benzeyince durum anında zapladım!
ama Serdar için de günlerce dil döktü; 1 kereliğine göir dedi; sonra kendi kendine gelin güvey oldu. birkaç kerelik bir görüşme annemde derin izler bıraktı!! bi daha görüşmeme kararımı hazmedemedi,kaldıramadı çünkü bayılmış adama. ne dersem diyeyim inanmadı bana. gözümün önünde hani o kadar da değil ama misal; adam öldürdü desem anneme bi bahane bulur inanmamak için.
bana bile bu kadar inanmış ve hayran olmadı hiiiiçççççbbbiiiiiirrrrr zaman!!!
aylar geçti, yıl oldu yıl hala aynı konuya döner. Serdar'la evlenecektin hata ettin. şimdiye anneymişim belki bile gün sayıyormuşum!!
hıı iki taraftan baskıcı iki tip bastırıp duracak, çatışıp duracaklar sonra ben salak mıyım?
Serdar hödüğünden sonra bir de güdük için bu kadar abarttılar. tabi yazmıştım güdük demediler.
güya beni kandıracaklar. yoo bu iyiliğini istemek falan değil resmen kandırmak hatta kazıklamak!
baştan dedim. geçen seferkiler gibiyse kalkar giderim masadan!
bu kez başbaşa olmayacaktık çünkü müstakbel kocammış çok efendi çok da çekingenmiş, zaten aile ortamında tanışmak daha iyiymiş falan. zaten anlamıştım bu işte kesin bi iş var diye.
bir şeyi çok abarttıkları zaman kesin başka bir şeyi gizlemek için.
aa işte hödük değilmiş çok nazik çok efendi bir gençmiş!
aa güdük hiç değilmiş valla 1.80 boy varmış!!
ben diyeyim bir hafta siz deyin on gün kafamı ütüledi, teyzemle başka bir yakın daha birlik ettiler.
anneminki kaba tabiriyle kafamı s.kmekti!!
sonunda anlaşınca aynı dizideki gibi havalara giriverdi anında!!
saniye sekme yok. baştan şart koştum ama nafile. tartışmaaaaaa....
o kadar memnun ki gözü döndü. tutturdu da bilmem ne giy!! kendinin bana zorla aldırdığı mürebbiyeyle ev kadını elbisesi arası acayip sıkıcı bordo bir elbiseyi giymem için. ama bordo yaa sen seversin!! salak kandırır çocuk kandırır eğler gibi bir hitapla.
salağım, geri zekalıyım, ciddi zihinsel engelli, anlama sorunlu ötesi böyle acayip ahmak aciz bir yaratığım ya!
annem böyle doymaz. istediği şey oluncaya kadar uğraşır elde eder etmez yenisini bulur!!!
yemeğe çıkma iknası yetmedi saniye geçmedi kıyafet için uğraşıya başladı. çünkü bu olasılık haberini alır almaz zaten düşünmüş, planlamış! her şey istediği gibi olacak. ama ben kukla değilim bunu anlamyıor.
üzerimi değiişmek için odama girip soyunmamla annemin dibimde bitip ısrarla beni giydirmeye çalışması bir oldu. sadece konuşmak da yetmiyor, elbiseyi eline alıp hazırlayıveriyor kafamdan geçirecek!!! gerçekten insanı çıldırdır ve kötülüğe sevkeder. illa tepemi attırıp beni bağırtacak. zaten amaç o beni çileden çıkarmak. böylece taşkın bir hareket yapıp kabalık edeceğim sonra vicdan yaptırıp gene istediğini yaptıracak!! valla öyle.
neredeyse 35 yaşıma geşdim ama annem beni giydirmek istiyor elleriyle!!
gel de sinirlenme.
onu giymeyeceğim.
ay çok güzel olur bu al sok başını!
anneee!! çekil karışma.
ama çok yakışıyor bu sana!! çok tatlı olursun!! (salak kandırmaca aa tatlı mı olurum???)
isterse sihirli olsun beni adriana lima'ya çevirsin giymeyeceğim.
ama boşuna m ı hazırladım ben?
kim dedi hazırla? 34yaşındaki kzını giydirmeye çalışma!!
ama çok güzel elbise bayılır sana böyle!!
ben ona bayılacak mıyım mesele o!! bak böyle ısrar ediyorsun sinirleniyorum valla vazgeçeceğim haa!!
aman be iyilik yaramaz sana gene yırtık pırtık giyineceksin sonra bu kıza güvenilmez diyecek elbise giy bari!!
çekil Allah aşkına çık odamdan yaa!!
gelmeyeceğim diye tutturunca anca çıktı. tamammış kendi ellemeyecekmiş ama bordo elbisemi giyeyimmiş tammamıymış??
hala konuşuyır dışardan yaa!!! öyle yırtık kot falan olmazmış haa! bak teyzemde olmaz diyormuşş!!
kendi istediklerimi giydim! zaten yırtıklılarım kirlideymiş ama yine kot kombini yaptım.
görünce de teyzem
hani bordo elbiseni giyecektin diyor.
onu annem diyor dedim.
yoo sen demişsin bordoyu giyeyim en iyisi demişsin.
hayır teyze, annem zorla bordoyu giydirmeye çalışıyor.
sen seversin bordo!
hııı!
ee niye giymedin madem seviyorsun kızım?
elbiseyi sevmiyorum.
niye aldın ki madem?
annem zorla aldırdı.
hı?
hadi hadi çıkıyor muyuz çıkmıyor muyuz zaten zorla geliyorum! vazgeçerim ha hadi!
teyzem o ahbabını almaya çıktı onlar beraber gelecekmiş. şu tanıştırganlardan biri.
şimdiden pişmandım. zaten giderken de klişeler oldu. annem gene arkamda dibinden yürümeye çalışıyor, o ayak nasıl benim bacakların arasına ulaşıp beni sendeletiyor?? annem bu kadar saçmalamayı nereden öğrendi?
hanımlar yemekte pek mutlu. oldu bu iş gözüyle bakıyorlar sanki. ellerinden gelse yıldırım nikahı yaptırtıp bir batında yirmi oğlan doğurturlar! o derece mutlu ve anaçlar.
efendiymiş işte!! maço değilmiş hiç. ben de hiç kimseyi beğenmiyormuşum!!
hödük güdük değil ama resmen hormonsuz yahu!!
nasıl anlatsam kelimelerle? bi çeşit kırıklık var?
bizimkiler onu efendilik, hanım evladılık, utangaçlık mı saymışlar.
tuhaf yani. tuhaf birisi. bunu algısı kuvvetli insanlar anlar.
bişey var ama ne. biraz efemine be!
zaten bana iyi birini layık görmezler ki. yaşım geçmiş. artık çok mutlu olmayı tam aradığım gibi birini isteme, bulma hakkımı çoktan kaybetmişim. bir zamanlar çok erken derdi ben okuldayken.
anneme göre evlenmek de süslenmek de yaşa bağlı sanki. ya çok erken ya artık geç.
mesela süslenmek de gereksiz her zama artık belli yaştaymışım! ama bak bu durumda 1 saat bekledi süsleneyim diye sonra da yeterli bulmadı. bunu mu giymişim onca güzel elbisem varken?? niye az yapmışım makyaj keşke allık süreymişim!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder