KPSS'nin açılımı acaba KaPriSS mi!!
sınava giren ben, strese giren kapris yapansa annem.
mümkün olsa benimle gelip sınav boyunca elimi tutacak.
abarttım belki ma kendi işini kendi halletmeyi seven, yalnız kalmaktan o kadar da korkmayan hatta hoşlanan, kendi çapında bağımsız ruhlu biri olmamdansa sınav zamanı annesinin döşünde ağlayan, stresten titreyen, tek başına hiç bir yere gidemeyip, hiç bir şey yapamayan ezik bir korkak olmamı tercih edecek.
kaç kere sınava girdim ama annem hala heyecandan zıngır zıngır titrememi bekliyor.
hatta uyuyamamamı!
kendi uyuyamamış da!
beklediği heyecan emarelerini bende göremeyince ya bu işi ciddiye almayan ya ruhsuz biri olduğumu ima ediyor.
insan biraz heyecanlanırmış!!
demiyor ki iyi işte sınavını olumlu etkiler bu soğukkanlı hali.
beni bana şikayet edip duruyor. akıl vermek bir yana!
hayatında 1 kere bile test şeklinde bir sınava girmiş değil! hatta çalıştığım kitapları bile karıştırıp bakmış değil ama akıl vermekte birinci.
nazlıı önce soruyu iyice bir oku ha!
hatta iki kere oku, iyice anla öyle cevaplara geç!
kaç soruyla kaç dakikada baş ettiğin ve zamanla yarıştığının farkında değil ki.
nazlıı yanına su ve çikolata al, arada bir nefes alıp yersin. hatta 2-3 tane al!!
bari börek de alayım bir tepsi hem tıkınır hem çözerim!!
nazlı dikkat et kaydırma yapma ha! o kutucukları doldururken kaydırıp mahvediyorlarmış sınavı ha.
ne kadar rahatmışım niye heyecanlı değilmişim?
en son baktım pantolonunu da giymiş.
sen nereye?
safariye nazlı! nereye olacak seninle geleceğim!
gelme anne ne gerek var, bu sıcakta saatlerce dışarda bekleme!
ben kendime serin yer bulurum! öğle arası mola veriliyor mu yine buluşur soruları tartışırız!
keşke içeri de gelebilsen de elimi tutsan korkarım ben!
amaan dalga geçme! ben sana destek olmak için geleceğim isterse 50 derece olsun sıcak ben geleceğim!
böyle bir planı olduğunu fark etmemişim.
hem bana evdeyken çalışacak zamanı daraltıyor; yok temizlik yapalım, yemek yapalım, bilme nereye gidelim, perdeleri indirelim, halıları havalandırıp tekrar saralım vb vs .
hem de sınavda heyecandan ölmemi bekliyor.
yeterince destek oldun anne gelme. aklım sende kalacak şimdi iyice konsantrasyonumu bozacaksın.
ama benim dışarda olduğu bilmen iyi gelir diye düşündüm ben!
anne ben çocuk değilim 34 yaşındayım yaa! sınavları takmıyorum artık! gelme!
yok benim içim rahat etmez evde geleceğim!!
gelme allah aşkına aklım sende kalacak; annem dışarda yoruldu mu, sıcaktan etkilendi mi, tansiyonu çıktı mı diye.
bişey olmaz bana içerde otururum ben öğretmen emeklisiyim kızımı bekliyorum derim.
yıllar önce de böyle dedi, içeri bir yere almadılar diye çıngar çıkardı, asabı bozuldu, haftalarca da olay gündemden düşmeyerek huzuru kaçıran bir bahane olarak temcit pilavı misali önüme geldi durdu.
millet de sanacak küçücük kızı ilk kez sınava giriyor; sonra ben çıkacağım ortaya; 34 yaşında ve sınavlarda annesini sıcakta bekleten korkak bir bencil!!!
sansınlar sen boşver geleceğim ben!
çıkışta da forum'a gidermişiz hem! aptal çocuğu ödüllendiriyor adeta.
şu kadarı bile benim asabımı bozdu mesela, oysa içimi rahatlatmıştım. tabi istediği oldu başardı; huzurumu kaçırdı!!
bi de son dakka söylüyor ki engellemeyeyim!!
annem acıyacağı, güçsüzlüğüne korkaklığına destek olup kendini güçlü hissedeceği bir evlat beklentisinde şu an. destek olunmazsa başarılı olamayacak zavallı nazlı.
keşke sınava içeri girip elimden tutup arada sırada terimi silip okşasa ve öpse beni!! 34 yaşında ve beyinsiz!!
böyle durumlarda yani kendinin ben istemesem de benim iyiliğim için diye tutturup yapmak, yada bana yaptırtmak istediği durumlarda çok net olmalısın. içindeki ikilemi kararsızlığı sezdiği anda seni bırakmaz.
çok net kararlı hatta sert olmazsan seni anlamaz.
gelme deyip kestirip atsam peşime takılacak, sonra sınavda aklım hep onda olacak. bu kadar sıcağa dayanamıyor tansiyonu.
benim için kendini feda ediyormuş gibi bir tavırlarda üstelik şu an. napsınmış bana destek olmak içinmiş.
destek değil ki bu resmen çelme anne!! sanki sınavda soruları değil sen ve senin tansiyonunu düşünüp başarılı olamayayım diye yapıyorsun. nolacak yüksek puan çekemeyip yine atanamayınca sevmediğim öküzle evlenmeye mecbur mu hissedeceğim kendimi??
benzer bir şey demişti de; aman atanamazsam atanamayayımmış ben de evlenir yuva kurarmışımmış!!!
destek için ben bu sıcakta yollara döküleceğim!!
desteğe ihtiyacım yok köstekleme yeter!
ben asla kösteklemem ki!!
bu ne peki? sabah huzurlu ve uykumu almış uyandığımı görüp adeta bozmaya çalışıyorsun! gelmeni istesem sen istemesen de ben senin gelmeni sağlardım zaten!!
böyle durumlarda işte; gelme, istemiyorum gibi şeyler yeterli gelmez ona.
mesela fazladan bir tabak daha yemek yedirmek istediği zamanlar, sevmediğin bir şeyi yedirmek istediği zamanlar da böyledir. daha dün kahvaltıda domates salatalığıma istersen deyip tuz serpmeye çalıştı. istersen diyor ama cevabım umrunda değil serpiyor. çünkü o en doğrusunu bilir; salatalık domatesim ne kadar tuzlu olmalı, benim tat alma duygum yeterli değil kendi karar vermelidir....
istersen dedi mi bil ki sana o aslında kendi istediğini sana yaptırtacak...
o an sinirimi bozmasına izin vermeyeceğim diye karar verdim.
belki gerçekten farkında değil; kaş yapayım derken göz çıkarmak gibi; kör ve bencil bir iyiniyet gösterisiyle hareket ediyor; fedakar anneler böyle yapar diye. ama bazen gerçekten durumu bile isteye bozmak, baltalamak için özellikle yapıyor gibi geliyor insana. sinirinin şah damarını bulup üstüne basmakla kalmıyor üzerinde tepiniyor.
-----
bir kaç yıl önce yıllardır yapmadığım gibi bir organizasyon işine girdim zorla. kafaya takmıştım 30. yaş günüm güzel geçecek; en sevdiğim 3-5 arkadaşım ve ablamla. uğraştım ettim bir araya getirdim. hep beraber güzel bir restoran-kafe gibi bir yere gittik, yedik içtik güldük özlem giderdik. muhtemelen ablam ve annem dışında ben söylemeden hatırlamayacaklardı doğum günümü bunu bilmeme rağmen.
hayır o arkadaşlarım erkek değil ama özel günlerden bir haber tipler. kızlar güya bunlara önem verir ama bunlarda tık yok. ne kendilerinkine ne başkasınınkine önem verirler, hatırlarlar... tabi facebook bilgilendirmelerinde görmezlerse! anca o kadar.
ama kimse bunu batıramayacak diye kafaya koydum. bozulmayacağım, hoş karşılayacağım ne olursa olsun, ve o günü hep iyimser biri gibi sırf iyi yönleriyle hatırlayacağım diye karar verdim.
peki nooldu dersiniz? huzursuzluk radarı çalıştı, paratoner gibi çekti kendine!! hatta çekmekle kalmadı defetmek yerine sündüre sündüre yaşamak istedi.
böyle siniri bozuldu mu ki bahane arar ve bulur, etrafı durumu başkalarını tamamen unutur annem. assla bencil değildir! ama çookk haklı olduğu için anı yaşamak yerine, hoş karşılamak, başkasının huzurunu kaçırıp anını batırmaya ne hakkım var demek yerine o olumsuzluğa kilitlenerek yaşar.
bazen ben çok öfkelenince özellikle yapıyor gibi geliyor. o kadar çok güzel-hoş anı bozdu ki şimdiye kadar...
hiç huzursuzluk bulamazsa şikayet eder. annem galiba mutluluğun kendisine karşı! mutluluktan nefret ediyor ki dayanamıyor gibi bozmak istiyor, kimse yaşamasın istiyor sanki. adeta ben mutlu olamadım olamıyorum onlar da olamasın der gibi....
abartıyorum belki paranoya, alınganlık, komplo teorisyeniyim belki.
ama tecrube ettim bazı şeyleri.
daha önce illa da bizle geleceği bir okul gezisini de bu aşırı ciddiyeti, huzursuzluk paratonerliğiyle kahretti bize. başımızda bulunan diğer öğretmen ve bir veliyle ve çocuğun biriyle kavga etti, sövdü saydı bağırdı şikayet etti.
yıllardır hayal ettiğim ama hala piknik gibi olamayan bir gezi etkinliğinde herşeyi boğazımıza dayadı. tartışma yere çöp atmaktan, gürültü yapmaktan başlayıp aldı başını gitti. hadi herkesten bana ne diyeceğim ki bazı ruhsuzların umrunda olmadı bazılarınınsa hoşuna bile gitti tartışan yetişkinleri izlemek komik geldi belki.
ama esas bizim asabımız bozuldu, yediğimiz börekler boğazıma dizildi!!
iştahım kaçıp yemeyi bırakınca bir de ben azar işittim. o kadar boşuna mı taşımış? pazar pazar evde işler bekliyormuş ama bayılıyor gibi o bizimle tee bilmem nerelere gelmiş bir de garip insanlarla!!! ben de yemiyormuşum bir de! ne emekle yapmış taşımış!!!!!
okul gezisini özellikle bana zehir etti, börekler boğazıma dizildi. fotoğraflarda suratsız çıktım üstelik.
sonra dedim ki biraz boş verseydin nolurdu sanki! ne anladım ben geziden. çıkmayaymışız zaten bir halta benzemez yerlermiş. hem haksızmıymış yani???
ennn çok kendini eleştirdiği için eleştiriye dayanamazmış ya; yani hoş görseydin demeni bile sen haksızsın gibi algılıyor ve o assssllllaaaa haksız olamaz! asla olamaz!!!
yıllar geçse de kabul etmiyordu abarttığını boşuna huzur kaçırdığını. çok haklıymış çok! az bile demiş az!
batsınmış öyle gezi!!
battı zaten ama özellikle bana. güzel bir anı olacaktı benim için ama olamadı ve kimsenin de umrunda değil!!
-----
bu yüzden 30.yaş günüme kendimi hazırladım. zaten o gezi olayı ne ilk ne sondur. annem güzel bir anı yaşayıvermektense bozmaktan hoşlanır. annem güzel-iyi anıları değil kötü anıları seviyor resmen......
zaten böyle arada bir kızlar gecesi-günü yapsak başımızda gardiyan gibi dikilmeden edemez. ya da odamıza çekilsek zırt pırt bir bahane dalar tad kaçırırdı. gürültü oluyor komşular kızacak bahanesi mesela.
onlar bize ne gürültüler ederdi, balkonda sabahın körlerinde odun kırmaya kadar varan. ama biz hiç yapamayız az bi gürültü. az biraz da onlar çekiversin ne var. yok illa neşemizi bozacak.
tam bi şeye dalmışsın gelir hadi şunu yiyin hadi susun da bunu için!!
bırak bi katıla katıla gülsnler ne var.
aa unuttum çok gülmek de saçmaydı. çünkü komik bir şey yokki hayatta!!! hani dışarda çok fazla gülmek ayıp bari evde gülsünler!! ama yok!
enn azından bir şeylerden muhakkak şikayet eder.
bir gün bir restoranda birşeylerden şikayet etti, bilmem ne eksikmiş. garson da koştu hemen halletti. ee olumsuz bişey kalmadı= annemin hayak kırıklığı! resmen hayalleri yıkılmış gibi kalakaldı. şimdi neyi eleştirecek, beğenmeyecek, şikayet edecek??? böyle benzer bir anda kalkıp gidelim dedim o zaman. kalktı gittik eve döndük biliyormusunuz? sadece mutluluğa hoş anlara değil deşikliğe dışarı çıkmaya da düşman- karşı!!!
bazen mahsus öyle derim sanırım ki onun da gönlünün olacağı bir yer olsun. başka yere geçelim burayı beğenmediysen. geçeriz ama orayı da beğenmez. ya da kalalım der ben istiyorum diye ama dırdır etmeden de duramaz.... kebap olayı mesela. o kadar et obur biri değilim ama canım çekmişti. karşımda dırdır ede ede zehir etti bana.
dışarda yemeyi de sevmediği için. sırf mekandan değil; mutluluk-huzur-güzel bir an-keyif karşııtı adeta.
dışarda sadece tost yenebileceğine karar vermiş. kesin doğru ve dünya buna uymalı!!! niye bu kadar çok mekan varmış anlayamıyormuş, çok gereksiz ve saçmaymış, evde yesinlermiş!!
kebap mıydı pizza mıydı o? yoksa iki ayrı konu muydu bunlar.
kebap pismiş, kimbilir neler varmış içinde.... inşallah b.k vardır dedirtmişti artık.
kırk yılda bir canı kebap çekmiş yesin çocuk demiyor.
eğer keyif alacaksam, mutlu olacaksam, güzel bir gün bir an yaşayacaksam bu annemin belirlediği zaman ve çerçevede olmalıdır.
mesela kendi hoş bir an yaşadığında ya da yaşamak istediğinde ben modumda değilsem ne kadar kötü biriyim!! ben ona anımı bozdum boğazıma dizdin desem nasıl kavga çıkıyor ve asla kabul etmiyor, aama haklıymış! tamam biraz fazla tepki vermiş olabilirmiş ama sonuna kadar haklıymış işte! senin o anının hiiiç önemi yok gözünde. ama iş kendine dayandı mı yakar yıkar. kimsenin gününü anını falan bozmaya hakkı yoktur!!!
hatta onun o yaşamak istediği güzel anında senin canını sıkan tadını kaçıran da kendidir ama anlamaz sen gıcıksındır!!
böyle beni zorla bir arkadaş toplantısına götürmüştü, evde tv izlemek, test çözmek, ya da bir arkadaşımla konuşmak yerine , yaşlı hanımlarla kocakarı gibi konuşmamı bekliyordu. beni süs bebeği gibi göstermek için.
bakın öğretmen hanımın kızı ne kadar hanım, çok iyiyetiştirmiş annesi; bak öğretmen hanımın kızı ne güzel hanım hanım giyinmiş vb desinler diye bir süs bebeği.
hem beni yapacaklarımdan alıkoydu, hem hiç sevmediğim bana zorla aldırdığı etek-yelek-beyaz gömlek-beyaz çoraplı ucube takımı giydirdiydi. üstelik istemediğim bir yere sürüklenip bir de aptal kukla muamelesi görmekteydim.
fedakar, çocuklarını çok iyi yetiştiren ve çok da anlayışlı anne rolüne bürünmüştü.
kadınların ne çok rolü var!!!
yapmasına gerek yoktu ki bu kadar gösteri. zaten tek başına 2 çocuk büyütmek başlı başına takdir edilesi bir şey.ister istemez bazı şeylerden fedakarlık da ediyorsun topluma saygılı bir birey de yetiştiriyorsun. ama kadın mlletinin gözü doymuyor. bazı çocuklu arkadaşlarımda da görüyorum bunu.
öne çıkmak takdir edilmek için çocuklarını kullanıyor ve onları bir yarış atı gibi de kullanıyorlar...
hiç sevmediğim elbisemle bir de kadınlara maymunluk edeceğim bir nevi. aman efendim ne kadar surat asmışım kimbilir ne düşünmüşlermiş diye iki gün bana gündüzü dar ettiydi.
o zamanlar bu kadar cevap vermeye sen de bana bunu bunu yapmıştın demelere yeni başlıyordum. acemiydim tam beceremiyordum.
anneme ipin ucunu birversen hayatının; tamamen kendi kontrol etmek ister. eğer fırsat verirsen hayatın senin hayatın olmaktan çıkar piyon olursun asssla karışmam diye iddia etse de yalan; karışmadığı hiç bir şey kalmaz inanın bana.... of ya da inanmayın be bana ne :)) zaten kimse okumuyo ki!! galiba sadece 1 okuyucum var-dı!
zaten ben deşarj olmak için yazıyorum. gerçi deşarj olmak için sadece yemek yenmelidir ama!! gene hatalıyım işte!!
_________
hııı?
sınava giren ben ama annem kapris yapıyor evet.
uyuyamamış stresten!!! ağzının tadı da yokmuş. peynir bozukmuş zeytin ham kalmışmış! çay çok sıcakmış, bıçak fazla keskinmiş, sabahları ne kadar çok gürültü oluyormuş meğermiş; onun bunun çocukları koridorda bağırıyormuş, peçete bitmiş!!
sınava giren ben stresli annem. annem bana moral verip huzurumu sağlayacağına ben odada koşuşturuyorum.
peçete veriyor, su koyuyor, tv'yi açıyorum.
daha bir de benle gelecekmiş!!!
işte sert olmak zorundayım. kendime küstürtmeden vazgeçiremem. anneme kalsa işte sınavda yanımda oturup okşayacak, terimi silecek, bilemediysen bana sor yavrum diyecek, elleyecek, öpecek. mümkün olsa yapar.
kendini güçlü herşeyi bilen çözen ihtiyaç duyulan olarak görmek istiyor. hadi bu doğal, naif bir beklenti olsun. ama bunun için benim bir beyinsiz zavallı olmam gerekmese...
mecbur ediyor yani bir yerde; yumuşak-kararsız cevaplara hiç aldırmayışıyla. adeta duymuyor, dikkatini çekmiyor, ya da kendi istediği olsun diye duymazdan geliyor dediklerimi.
hıı gel. sonra ben soru çözmek yerine senin için endişeleneyim de zamanı iyi de yarlayamayayım gene başarısız olayım. galiba başarısız olmamı istiyorsun!!!
hayır hayır istiyorsun böylece bahanen olacak, gene burnunun dibinde kalıp her dediğini mesela sevmediğim bir adamla bir hayat sürmemi sağlayacak birşey olarak görüyorsun sanki.
senin desteğine manevi olarak ihtiyacım vardı ama gerizekalı gibi elimden tutarak yürümeye değil.
yok öyle değil tabi falan diye konuşuyor ama nafile.
ya resmen sabah beni strese sokmaya çalışıyorsun anne. ben rahat rahat sınavıma gideceğim ama sen duramıyorsun.
.......
____________
30. yaş günüm.
evet. bizde çatacak birşey bulamamıştı ve bunun hayal kırıklığıyla garsonlara, gürültü yapan başka müşterilere çattı. yerini beğenmedi, pastayı beğenmedi; bir de rol kesiyor böyle biz gerçekleri göremeyen zavallı salaklarız da annemiz bizi idare ediyor işte anne fedakarlığı gibisinden... ama aradı bizde de kabahat aramadan duramadı. hiç değilse saati hatırlatıp durdu. gençler bırakayım naparsa yapsın demedi tepemizde ciddi ciddi durup gardiyanlık etti. çok gülmüşüz herkes bize bakmış ha!!
oooo kaçıracaklar tecavüz edecekler. en iyisi hiç yaşamayalım biz, evden hiiiç çıkmayalım!
pasta bayatmış yemeyelimmiş. bayat falan değildi sadece dışarda pasta yemeye alışık olmayan bünyemize biraz fazla margarinli-ağır gelmiştir!!
çalıştı. münakaşa çıkarmak için bahane aradı. çok gürültü yapmışız, çok bakmışlar; nazlı orada oturma gözünü dikecek. çatalı değiştirtti, meyve suyunu beğenmedi değiştirtti. özellikle sabrettim. sanki adeta benim sinirlenmemive herşeyi yarıda bırakıp eve dönmemizi bekler gibiydi. ama dedim ya inat ettim bomba patlasa tınmayacağım. hatta arkadaşlarımdan ikisi biraz münakaşa edecek gibi oldu; annem artık gidelim bile dedi o an. bak kavga edecekler artık eve gidelim nazlı!!
sanmayın ki saat geceyarısını geçmiş! daha yeni kararmıştı. o arkadaşların öyle sabaha kadar eğlenecek halleri yok ki. birincisi aileleri izin vermez, ikincisi o kadar paramız yok, üçüncüsü yarın sabahın köründe kalkacak herkes.
keşke evde temizlik yaparak kutlasaydım yaa!!
okul çıkışı buluşmuş, biraz sohbet muhabbet atıştırmadan sonra sinemaya girecek sonra evlere dağılacaktık. proje bu kadar naif yani!!
o bile fazla bize ama. bana yani bana.
fotoğraf çekmesi için birinden yardım istemem bile annemin bana kaş göz etmesine sebep. kendi çekermiş !!!
hııı bilirim. bir keresinde makinayı ters tutmuş da kendi yüzünü çekmişti bizi çekeceğine.... düşün o kadar teknolojiden uzak.
elalemin eline vermeseymişim de makinayı, tamam 2-3 tane yetermiş de...
bu itirazlarını tabi anlayışlı ama yaşlı ve yorgun anne imajının arkasından veriyor yani; evdeki gibi değil. kızlar anneme acıyıp hak versin ve benim planlarım suya düşsün diye sanki.
ablam da biraz oyaladı onu ama bakışları üstümüzden zor ayrıldı.
of bir de film mi varmış? hiç çekemezmiş! sesini çok açıyorlarmış, bagır bangır. koltuklar rahatsızmış. öyle çok aynı şekilde kalınca sırtı ağrıyormuş. klimalardan üşütecekmişiz; başka zaman gidermişiz filme...
böyle başka zaman gideriz-gidersiniz filme deyip kaç kere beni engellemişliği var... televizyondan izlemek daha rahatmış. konuşabiliyor ya ondan....
ne kadar olumsuzluk çıksa da aldırmadım, hoş karşılamaya çalıştım.
ama annemin o günden hatırladığı ne benim güzel pastam, ne izlediğimiz film, ne ablamın bana aldığı güzel deri ceket, ne arkadaşlarımın kıyafeti falan.
iki arkadaşımın beni aramıyorsun hiç ile başlayan kısa münakaşası, garsonun çatal getirmeyi unutması, pastanın fazla margarinli gibi tadı ve sinema salonundaki konuşan çift!!!
olumsuz şeyleri seviyor işte üstelik de hiiiç karamsar olmadığı iddiasında. tamam polyanna da değilmiş ama çok mantıklı ve gerçekçiymiş....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder