kendime desenli pantolon almak istiyorum.
bir de açık turuncu- yavru ağzı renginde blazer ceket.
işte geçende ne akılsa bendeki de, annemle çıkmış bulunduk. esas amaç migirosa gitmekti, lütfen 1-2 mağazaya da uğradık.
hep diyorum ya annemle zevklerimiz uymaz, ama annemin hobilerinden biri beni değiştirmek, tüm zevklerimi törpülemek ve kendine benzetmeye çalışmaktır.
ne kabul ediyor, kabulleniyor, ne aldırış etmemeye çalışıyor.
her seferinde aynı mücadele, kendi beğenilerini bana dayatmak.
başardığı zaman çok mutlu, çok beğeniyor üstümdekini. aslında kendi giymek isteyip bişekilde giyemediklerini de benim giymemi sağlayarak kendini tatmin etmek istiyor.
tabi bu arada benim zevklerimin bir önemi yok. zaten yanlış!!
sonunda durum şu oluyor, annem modaya uymayı da gereksiz bulur ama illa uyacaksan benim zevklerime uygun olsun der gibi davranır; otomatik olarak içinden gelen bu!
benim aksime canlı, koyu, kuvvetli, iddialı renkleri sevmez. anneme göre görünmez olmalıdır kadın tehlikelerden korunmak için bi çeşit... temiz ütülü elbet olacak ama en klasik, en sade, en düz ve en renksiz şekilde ve süssüz.
yani elbet açık renk ve sade şeyler aksesuarla güzel kılınır ama o da yok. amaç sadece bir görev gibi giyinmek, ve dikkat çekmemektir. anneme göre kadınların başına kötü şeyler hep dikkat çekmekten gelir.
hem dikkat çekmeyecen hem de mecburen bir adamla (oğlu olsa da kızla) evlenip yuva kuracan falan; çünkü hayat bir görevdir, zevki yemek yerken alırsın...
neyse işte; madem modaya uyacam o da annemin zevkine göre olacak; şimdi bunun mücadelesinde. o kadar da arsız bir ısrarcılığı vardır ki, ben istediğimi elde ederim gözüm bir şey görmez diye hissediyor adeta.
mağazanın birinde annem bana bir ceket beğendi, illa al diye ısrar ediyor.
ben öyle boz renkleri sevmem; o renk bile değil resmen ceset rengi be!
bir ısrar bir ısrar, mağaza çalışanlarından beter. öyle giyermişim böyle giyermişim.
öyle eklediğim fotoğraflardaki kadar modern bir kesimi de yok; klasik. bi de pahalı yani. ama dediği olsun da yeter, razı.
ben bu rengi sevmem bu ceset rengi ya diyorum.
krem rengiymiş ve çok güzelmiş.
açık renkler daha kalın gösterir ya insanı, göstermezmiş bu dikişi gereği.
ya zaten klasik kesim kıyafetlerim var; okulda giymek için, belirlediğim kombinlerim var , işte okulda belli bir resmiyet falan gerektiğinden ama onlar bile o kadar sıkıcı değiller ki günlük-serbest giyim için öyle şeyler tercih etmem.
okulda da giyersin işe başlarsan diyor.
o kadar açık rengin halini bir düşün artık.
yıkar ütülermişim ne var?
tabi nasılsa ben hizmetçi ve köleyim...
çok pahalı diyorum.
olsun değermiş.
sentetik ama.
iyi ya işte ütü istemezmiş.
ben günlük giyeceğim bir ceket istiyorum.
günlük de giyilirmiş okulda da.
ben böyle boz renk sevmem. ama çok güzel durmuş bak almazsan bunu çok pişman olursun, başka bulamazmışım böyle, hem tam benim yaşıma göreymiş!!
yaa evet aşk hakkımı kaybettiğim gibi renk hakkımı da kaybettim. ülkemizde böyle hayatı yaşama tarzın da giyim tarzında yaşınla belirlenecek; bir yaştan sonra renkli giyinme hakkında olmuyor, tarzlarının da değişmesi gerekiyor!
erkekler zaten o kadar renkli giyinmeye alışık olmadığı için, gerçi çok renkli giyinenler de var ama; onların üstündeki bu yaş ve giyim baskısını bu kadar çözümlemiş değilim.
ama yaşadığım için kızlar üstündeki baskıları maalesef daha iyi gözlemledim.
ha annem zaten renkli, neşeli, tarz giyinmeyi saçma bulur o ayrı. ama giyeceksen de yaş hududu var...
bunlar yazılmamış kurallardır. genç giyimi, memur giyimi, çalışan giyimi; bunların bir yaş hududu var ve ayrıca evli mi bekar mı ayrımı var ve bir de anne giyimi, nene giyimi var. haaa bunların bir de çalışanı çalışmayanı var! başka da çıkar yani.
bunları zaman içinde duyduğum anekdotlardan çıkardım; birinin üstünde birşey görürler ve yakıştırmazlar yada yakıştırırlar mesela yaşına ve medeni durumuna göre.
çocukluk, buluğ çağı ve üni. öğrencisiyken gene önün daha açıktır; hani gene annem beni kısıtlamak için elinden geleni yapardı... kendi zevkine göre giydirecekti çünkü o en doğrusu en mantıklısı. açıkla desen uzun uzun açıklar ha neden doğru, mantıklı ve inanır bu dediklerine savunur yani.
çalışırken duruma göre mecburen resmi giyinmen gerekiyor, belli kurallar, olmazlar var. mecbur uyacan ama ben bu arada kendi zevkimi de korurum, duruma uydururum. tabi bu durumun da bir yaş sınırı var.
çalışmıyorsan da yaş sınırı var be!! herşeyi yaşın belirliyor zaten.
gene bekarken bi nebze daha serbestsin ama evli olunca bazı şeyler yakışık almaz.
yok annem zaten renk menk sevmez de şimdiye kadar dizginleyemedi şimdi yaş durumunu bahane ederek kendi zevkine uydurmaya çalışıyor.
evet belli bir yaşta ve kiloda ve tipte herşey herkese yakışmayabilir ama ayarlarsın ya, uydurursun.
eskiden kilomu bahane ederdi; yaşı küçük dilediği gibi giyinip tadını alsın demezdi. ona göre doğuştan az renkli, dümdüz, sade şeyler giymeliydim; 11 yaşında ev hanımı kılıklı sıkıcı bir çocuk. ama o en doğrusu ve en mantıklısı...
hı hı annem çok mantıklı. kendi mantığı. sinirlenince tamamen kaybeder, ya da acıma duygusuna dokunduysa.
şimdiden yaşım icabı bazı şeyleri giymem münasip değilse 40larda napacam? herhalde bir an önce yaşı ilerlese de giyimi de değişse diyor.
evet her yaşta tarzı olan kadınlar var ama biz pop star değilizmiş ki, bize tarz gerekmezmiş.
zevk sadece yemek yemekte ya giyimde sadece gerek, mecburiyet zevk değil!!
mesela; bebek arabası süren bir kadının giyimini eleştirir (başka hanımlardan da duydum böyle şeyler); yırtık kot giymiş, rengarenk desenli salaş bir bluz, kırmızı ruj.
yırtık kot hiç yakışmış mı? yakışmıştı valla. ama artık evli hem de anne;
olmamış bizımla değılsın! niye anne olunca yırtık kot giyilmez mi? yakışık almazmış. nye dizini de mi ilk kocası görsün? amaan sen de be nazlı?!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder