+nazlıı, geçende kiminle karşılaştım bil!
-kim?
+hani senin sınıf arkadaşın vardı ya çok tatlı gülay! onunla karşılaştım!!!
-hıı çok tatlı.
_____________________________________
yaa çok tatlıdır kendisi!!!
sınıfın en beter, kötü huylu, fettan, entrikacısı.. egoist, narsist ne ararsan var..gizli bir aşağılık kompleksinden bu şişinmesi.
insanlar etrafında pervane olsun, her dediğini yapsın, iltifatlar etsin, kulu kölesi olsun ister...
bunu elde etmek için de her yolu dener. gerek masum ve mazlumu oynar, gerek seksapelini kullanır, gerek kendini acındırır.... vs vb ... benim aklıma gelemez..
herşeyin en'i 1.si olmak ister. en başarılı, en sevilen, en güzel, en seksi, en masum, en yetenekli, en sosyal, en popüler...en en en en....
ha iyi özellikleri yok değil, evet güzel, derslerinde başarılı da, ne bileyim zevklidir, giydiğini yakıştırır, güzel makyaj yapar.... hayvanları sever mesela...
başlarda dedim ki belki arkadaş olabiliriz de hani ilk tepkiyi, ya da ne denir girişimi karşısındakilerden bekleyen bir kişiliği var.
mesela hayvan sevgisini bahane edip sohbet açmaya çalışmıştım, ortak bir noktamız olursa daha kolay arkadaş oluruz ya biz insanlar!
naparsa beğenirsiniz? benim iyi niyetli yaklaşımıma karşılık, benimle alay etti. tabi daha ilk günleriydi okulun, ama daha ilk haftadan mürit edinmişti. zahir beni kendine rakip gördü ki ilk mesafeyi kendi koydu. ya da bu bir sınavdı, her yaptığını hazmedip müridi olabilir miyim sınavı!!!
insanlarda şöyle birşey var; hani eskiler mütevaziliği över ya geçti o devir; fazla mütevazi olursa inanır salaklar ve kendini ne kadar översen de o kadar inanır insanlar (çoğu zaman ve çoğu insan, istisnalar hariç)...
e tabi daha ilk günden kendini övmeye başlamış ve inadırmış, etrafına toplamış. doymamış yenilerini istiyor....senelerce insanları kullandı durdu, tepki verenlerin de kısa süreli oldu; ezikler gibi çektiler kaprislerini...
belli ki onlar dünyaya hizmete, göreve, napacan çekecen'e gelmiş köle ruhlular...
ee bu neyine yetmez be kadın!? ne diye bu kadar şişinir ki?
herhalde bu özelliklerine kendi de için için inanamıyor ki bir kompleks geliştirmiş. herşeyin en'i ben olacam! başka kimse olamaz!!!
hadi kendini üstün görsün, ama bu ona yetmez, biraz sivrilen biri oldu mu diş biler. yok o kişi aman sorun çıkmasın diye, ya da başka sebepten, ya eziklik psikolojisinden, ya doğuştan taşıdığı gurursuzluktan, yalakalıktan gülay'a karşı boyun eğsin, iltifat edip, yüceltsin, senin kadar olamaz ama desin, kendini gülay'dan bir gömlek aşağıda görsün ve dile getirsin!!ona yaranmak için yalakalık vs yapsın...
ha o zaman bi derece oluru var gülay'ın gözünde.
bırak başarısıyla falan neyse o öne çıkan özelliği, böbürlenmesini, kendini 'en' görmesini, bu konuda konuşup övünmesini....bu zaten çekilmezdir...dayanamaz hır çıkarır, bulamazsa yaratır... hasta çünkü...dayanamaz.... ya kavga çıkarır, bir şekilde üste çıkar, haklı çıkarır kendini, olmadı kötüler yamaklarını üstüne salar, insanlarla arasını bozmaya çalışır, bildiğin dedikodu çıkarır.
bir şekilde onu ekarte etmeye meyillidir, çalışır..
artık galiba evde de kavga-tartışmaya alışkın olduklarından, ya da baskıcı aile bireylerine; korkup sindirir çoğunu, sorun çıkmasın diye bulaşmamak bir yana başarılı olmaktan korkarlar, ya da ondan başarılı olmuşsa hemen gidip yaranırlar ki egosu törpülenmesin... tabi onlara göre sorun çıkmasın...
ilgiye aç, muhtaç ve doymazdır... kendini ana kraliçe sanır...
ha birisi kendinden bir şekilde öne geçmişse rahatsız olmaya kaşınmaya başlar. hele bir de bu kişi kendiyle mesafeli ve onun yalakası-yardakçısı değilse!!! (ben!)
o zaman nefret eder işte, ve o kişiyi gözden düşürmek vb için çalışmalara başlar....
ha ama akıllıdır öyle elini kirletmez! aksi bir durumda başını derde sokup, suçlu durumuna düşmek istemez, maşalarını kullanır..
resmen mobbing.
nedense çevresindeki kız ve erkek müritleri de yönetilmeye, ezilmeye, hor görülmeye pek meyillidir, alışkınlar herhalde evden, belki bağımlılık yapmıştır ha!
çevresindekilere karşı çoğu zaman yönetici gibidir, ezicidir, kararları kendi vermek ister, şuraya gidelim, bunu yiyelim... arada sırada yakın arkadaşlarıyla (!) küslüğü oluştu...
bi tanesi kırıcı davranışlarına tahammül edememiş. küsmüştü bir süre.
nasıl bilmem bir süre sonra barıştılar ve arkadaşı gene müridi oldu..
insan dikkat çekmeyi ve ilgi görmeyi sevebilir, lider ruhlu da olabilir. buna bişey diyemem ama bunları elde etmek için kötülük yapmasına gerek olmamalı. hayır kızın zaten kendiliğinden bir çekim gücü vardır; belki bir adriana lima değil ama (o zaman tanınmıyordu gerçi ama gene de onu örnek veresim geldi valla kadın taş taş!! ^^), sonuçta kendiliğinden dikkat çeken bir kız.
ee kendiliğinden bir çekim gücün var, güzel ve başarılısın, daha ne istiyon? dünyayı!!
herkes kendine tapsın, yalakalık etsin! sen benden üstünsün desin!!
işte o zaman bu kendiliğinden olan durum aşağılık kompleksine evrilmez mi Allah aşkına??
işte gülay'ın yalakası olmadığım için ben ve bir kaç kişi daha ama onlar zamanla boyun eğdiler, baş düşmanı oldum.
oysa sadece bir şey yapıp takdir görüyordum, ne böbürleniyorum ne birine üstünlük taslıyordum.
ama yalakası değildim ve aslında kendinin her halükarda bizden üstün olduğunu belirtmemiştim, kabul etmemiştim bu gerçeği!!!
onu çileden çıkaran nokta bu neden üstünlüğünü kabul edip, yaranmaya çalışmıyorum? neden mesafe koyuyorum?
bari bunlara karşın başarısız olsam neyse, kim takar; ama ben bir de kalkıp, hiç utanmadan, gülay'ın üstünlüğü, büyüklüğü bu kadar aşikarken ben ne hakla bir de başarı kazanıp, hem de takdir alıyorum???!!!
işte o noktada savaş başlıyor. daha önce bahsettiğim gibi; dedikodu, alay, küçümseme, tartışma, kavga çıkarma, maşalarını üstüne salma, hocalara kötülemeye çalışma, kusur arama, suç yıkmaya çalışma, erkek sınıf arkadaşlarına seni kötüleyerek beğenmemelerini sağlamaya çalışma.... vb vs başına gelecektir.
son kozu en yakın arkadaşlarınla aranı bozmaya çalışmaktır. böylece yalnız kalıp yıpranacaksın!! üzülüp, psikolojikman çöküp başarısız olacaksın!
başka bir son koz da aranı bozamayacağını düşündüğü yakın arkadaşını çalarak, himayesine almaktır, müridi, maşası yapmaktır. o arkadaşına yaranacak, kendini sevimli, iyi kalpli gösterecektir; böylece sen yani ben gülay hakkında kötü bir tespitte bulunursam karşımda en yakın arkadaşımı bulacağım! hem haksız çıkacağım gibi görünecek, hem ihanete uğramış hissedeceğim. herşekilde gülay kazanacak!!
ama onun hakkında kötü bir şeyi ulu orta söylemek yersiz, çünkü kimseye öyle kolay kolay delil vermez, iz bırakmaz; bi dolu maşası-müridi var! neden kirletsin elini?
anca onları suçlayabilirsin o kadar.
t-avlamak istediği birine de davranışlarını gözlemleme şansına mazhar oldum!!!
önce kendi yaklaşır çoğu insana biraz şirinlik yapar, kendini över, hörmet eder. o kişinin yaşı ve konumuna göre.... sonra bir havalara girer o kişiden kendinin pervanesi olmasını bekler...bunun için yöntemleri var..
çoğu yuttu bunu çok... it gibi koştular peşinden. kız erkek farketmez....
hayır etrafındakilere çok iyi davranıyor, iltifat ve yardım ediyor da değil. boyuna kendini övüp onlara değil mi diyerek onaylatmaya çalışıyor. inanıyorlar da. insanlara ne anlatırsan kendin hakkında ona inanıyorlar; övünme gibi görünse de; bi süre sonra...
gerçi kötü şeylere inanmaya daha meyilli insanlar; ama böyle doğal bir çekim gücü olan insanların övünmelerine kapılmaya hazır ve nazırlar...
________________________
işte annem bu gülay'la bilmem nerede benim gitmeyip, teyzemle yolladığım bir alışveriş turunda karşılaşmış. ay elini öpmüş bir hürmet etmiş, bir iltifat, neşeliymiş, hayat doluymuş...
(! başkasında olunca hayat dolu ben yapınca yakışmıyor yaşına, abartıyorsun, ne var gülecek o kadar falan der....)
sohbet etmişler ayaküstü az biraz, ne kadar konuşkan ve tatlı bir kızmış.
işte insanları t-avlamayı ve göz boyamayı iyi bilir; ki sonra biri aksini iddia ederse karşı çıkan olsun; haklıyken haksız olsun falan...
anneme de iyi davranması o yüzden; ben hakkında kötü birşey söylersem annem inanmasın, gülay'ı savunsun.... tabi zaten annem baştan bana karşı inanmamaya, ciddiye almamaya meyillidir....
neyse işte. anlamamış niye ben görüşmüyormuşum gülay'la , çok iyi bir kızmış oysa!
__
yıllar önce de benzeri bir şeyi söylemişti, anlatmama rağmen anlamamış, inanmamıştı.
işte beni delirtmenin yolu! üstelik bu kadarını da değil çok daha soft anlatmıştım anneme. gene de inanmamıştı; ben bir kaç yıldır hemen hemen her gün gördüğüm bir sınıf arkadaşımı anlatsam ne fayda, annem insanları bir görüşte tanır! insan sarrafı!!!
hayır sadece gözü çabuk boyanır, iyi niyetini suistimal ettirir, ondan...
kendi fikrinin kesin doğruluğuna inanmak gibi , bir de sabit fikri olduğundan; gülay katil desen, 20 yıl mapus yatsa daha inanmaz annem.. bir bit yeniği vardır o çok şahane bir kız der... ya da geçerli bir sebep arar; mecbur kalmıştır, hayati tehlikesi vardır, kendini korumak içindir der...
abarttım belki ama annemin bana inamamaya meyilli olup, başkalarına şıp diye inanması beni deli etmek ve üzmekle beraber kıskandırıyor...
evet belki biraz karamsar olabilirim, asabi de. ama bu yalancı ya da aptal-kör olduğumu göstermez ki...
.........................
ha işte yıllar önce biz üniversitedeyken, seminerlere giderdik; yoksa bir söyleşi mi vardı.
neyse öyle bir şeye gitmiştik.
annem de gelmişti çünkü çıkışta bilmem nereye gidecektik... detayını hatırlamıyorum ama bende bıraktığı buruk hissi hatırlıyorum.
bu açıdan gene gülay kazandı yani.... win-win....
benim olmadığım bir anda karşılaşmışlar, biri tanıştırdı zahir. neyse 5-10 dklık bir sürede kendine hayran bırakmış annemi...
böyle durumlarda davranışları göstermelik-mecburiyettir gülay'ın. zaten baştan aşağı davranışları öyle; bir çeşit menfaat için.
biliyor ki belli bir yaşın üstü insanlar hürmete bayılır, bu onları t-avlamanın bir yoludur...
neyse işte annemin gözüne girmeyi başarmış; öyle bir anlatıyor ki sanırsın kendi kızı, bana gelince öyle anlatmaz ama; zaten annem uzaktan ve az tanıdıklarını sevmeye daha meyillidir. hergün burun buruna olup herşeyini bilip, her kusurunu, hatasını gördüğü kimseler insana belki de anneme özellikle sıkıcı gelir.
sonuçta benim kişiliğim, mizacım, davranışlarım annemin hep eleştiri konusu olmuş, herşeyimde kusur bulmuş, hatta kusurumda bile kusur bulmuştur; nazlı baştan aşağı yalıştır...
oysa yepyeni, değişik bir karakter insana hoş gelir... çünkü onu yeterince tanımamış, kusurunu görmemişsindir...
+nazlı, bir arkadaşınla tanıştım ne kadar tatlı bir kız, niye hiç bahsetmedin o kızdan?
-kiiim?
+gülay. ne kadar tatlı, neşeli, tatlı dilli bir kızmış, okulda da çok başarılıymış!
-hııı
+niye hiç bahsetmedin şaştım bu arkadaşından, artık öyle demedim ben de kıza üzülmesin.
-üzülmez niye üzülsün.
+ay çok hassas bir kız ama, bahçede kanadı kırık bir güvercin görmüş, yardım etmek istemiş ama yetişememiş, seke seke kaçmış hayvan, ay kızcağızın gözleri doldu, neredeyse ağlayacaktı, ben teselli ettim. sonuçta herkesi kurtaramayız değil mi?
-evet hayvan severdir..
(cidden seviyor sanırım ama bunu dikkat , ilgi ve sevgi çekmek için sonuna kadar kullanır. zaten ilgi görmek için kullanmadığı herhangi bir şey yok ki!)
+ya, dernek kurmaya çalışıyormuş kampüste, sen de katılsana, sen de çok seversin hayvanları. zaten dedim nazlı da sever. iyi dedi o zaman katılsın bana dedi çok memnun olurum dedi zaten yardıma da ihtiyacı varmış. sen de katıl da nazlı bak ne güzel hayırlara vesile olursunuz... zaten sen de bazen yem verirsin ya kuşlara, kedilere; iyi olur işte... dedim zaten nazlı da yapıyor diye..
(şimdi ben kötülesem, yani o zamanlar aklımdan geçen buydu, inanmayacak bana gözü boyanmış çoktan. sadece inanmasa iyi gene bi de ben kötü olurum. iyisi mi susayım)
-hıı iyi katılırım o zaman.
+kaç arkadaşından bahsedersin, gülay'ın adını duymadım ben hiç. niye arkadaş değilsiniz?
-arkadaşız. ama malum anne sınıf kalabalık, herkesle aynı yakınlığı kuramıyorsun.
+ha doğru tabi de gülay çok iyi bir kız, arkadaş ol onunla. zaten dedi aa ben nazlı'yı severim, size benziyormuş nazlı dedi.
-ya iyi fark etmiş demek.
+ya, çok şeker, aynı dersleri mi alıyorsunuz onunla? beraber ders çalışabilirsiniz, ben de dedim zaten bir gün bize gel diye...
-ben yalnız ders çalışmayı seviyorum ama bilirsin.
+ha öyle de yani takıldığın bir yer olursa gülay'la çalışabilirsin, başka bir arkadaşınız da dedi çok iyiymiş dersleri, notları. çok da güzel bir kız, nişanlanmış.
-yaa duymamıştım.
e gülay her konuda mükemmel ve şahane, dahiyane ve muhteşem. işte bzi zavallı kölecikler de napalım elimizdekiyle yetiniyoruz, anca napacan!! gülay varken bizim lafımız mı olur?
gel de sinir olma, kıskanma... annem bazen kıskanç olmayı da etmeyi başarır!!!
bana beni böyle övmez, başkalarını da ballandıra ballandıra anlatır, nispet yapar gibi, bak herkes senden daha iiyi ama sen amaaan nazlı be sen de...der gibi...
+kimmiş nişanlısı? sizin sınıftan mı?
-bilmiyorum duymadım dedim ya.
+ay biraz ilgili ol be nazlı!
-kendi arkadaşlarımla ilgiliyim, tüm fakülteyi mi takip edeyim anne?
işte bana bir kusur daha buldu....
herkes benden iyi, üstün...
bir gün beni eleştirip durup başkalarını övmesiyle beni incittiğini, bana kendimi kötü hissettirdiğini söylemiştim. sanki ben bir hiçim de herkes mükemmelmiş gibi bi his yarattığını bende.
ne dese beğenirsiniz?
annem beni her zaman çok beğeniyor ve destekliyormuş ama ben anlamıyor muşum, şımarırım diye fazla abartmıyormuş o kadar!
biraz şımarsam ne olur ki sanki?
hep dışlanmış, beğenilmemiş, hatalı, beceriksiz hissetmektense; ama sonra düşünüp kendimi fark edip, bana yapılan bu davranışın sebebini anlayamamaktansa; annem beni sevmiyor, beğenmiyor hissetmektense; sonra kendime bakıyorum o kadar da hatalı falan değilim, sadece annem beni beğenmiyor...
belki öyle demek istemiyor ama annem çok konuşmaktan mıdır nedir lafının nereye gittiğini bilmez. ironiden anlamadığı gibi altmetin okumayı da bilmiyor herhalde ondan.
annemin öğretmenlik yöntemi de böyleydi. zannediyor ki bu yöntem yani kıskandırma, kıyaslama ve yetersiz gösterme her insanı şevke getirir. övmek ve iltifat etmekse şımartır ve daha iyi olmamasına neden olur herhangi bir konuda.
hayır her çocuk aynı değil; herkese ters psikoloji olmuyor.
birine hiç olmamış, bak bilmem kim neler yapmış, o çok başarılı onu örnek al gibi şeyler söylemek onu şevke getirip daha çok çalışmasına neden olurken; bir başkasını incitiyor ve isteksizlik yaratıyor. kıskanıp özeneceğine üzülüyor, kırılıyor ve kendini kötü hissediyor. kendini suçluyor.
ben o ikinci kategoridekindenim, onlarla konuşurken daha destekleyici, teşvik edici olmak gerekiyor. hiç fena olmamış ama biliyorum daha iyisini yapabilirsin sen ben sende o kapasiteyi görüyorum gibi destekleyici ve olumlayıcı şeyler söylemek gerekiyor...
ama tabi annemin doğruları kesin doğru ya, anlamıyor...
ama o zaman kişilikli de olmayan birisini kötü bir şeylere, durumlara sürüklemiş olursun bu durumda...
..........................
-ben dersimde işimde gücümdeyim, kim kimle çıkmış nişanlanmış bana ne ki?
+sınıf arkadaşın o insan merak etmez mi, ne kadar tatlı bir kız!
(git ye o zaman, ya da beni bırak onu nüfusuna geçir!)
beni beğenmemeye devam ediyor...
+neyse şu derneğine katıl bari, hem yakınlaşırsınız, iyi bir kız o, sosyal de anladığım kadarıyla, iyi arkadaş olursunuz...
onun bütün iyi arkadaşları kullanabileceği kimselerdir. kullanamayacağını anlarsa tavır alır, düşman kesilir işte... nedense herkes etrafında pervane olsun istiyor... yetmiyor bir kaç kişi...
narsist, egoist, kompleksli ve ilgiye aç. herhalde evde hiç ilgi görmemiş ne bileyim.
a yok bunları anneme dersem bilirim daha önce aşağı yukarı benzer vakalar oldu; gülay'ın ateşli bir savunucusu olur... benim yerime... bana hak vereceğine herşeyi yapar...
-olur.
+niye isteksizsin kızım? öyle arkadaş bulmuşsun değerini bilmek, korumak lazım; ilerde böyle temiz arkadaşlıklar kurulamıyor..
-bazı huylarından hoşlanmıyorum, benim arkadaşım bana yeter...
(anam senin arkadaşların çok matah bi şeyler sanki; ne onun gibi başarılı, tatlı ve kibarlar ne de güzel,iyi kalpli ve sosyal der gibi bakıyor)
+Allah Allah neymiş hoşlanmamış bazı huylarından!! melek gibi kız ayol! güvercine ağlıyor! yazık yaa canım benim..
(ben de aldığımız civciv ya da japon balığı ölünce ağlamıştım ama annem beni ağlak olmakla, aşırı tepki vermek ve aşırı duygusallığın zayıflık olmasıyla, böyle olursam ilerde ben ne yapacakmışımla suçlamıştı. işte hatırlamaz böyle şeyleri çünkü konuşurken ne ikilemini bilir ne lafının gideceği yerleri)işte gülay istediğini elde etmiş! herkesi t-avlamak ister, başaramadığına düşman olur... bu sayede yani annemin gönlünü kazanarak yine kazanmış oldu win-win gülay!!
-kıskanç ve buyurgan. herkes etrafında pervane olsun, dediklerini yapsın, mütemadiyen iltifat etsin, hatta yalaka olsun istiyor.
+ne kadar olabilir ki?; ama kız güzel, başarılı, güzel huylu, sosyal, ilgi de çekiyor. elbet iltifat bekleyecek, yalakalık bekleyecek, napsın.
(bir ikilem daha; başkası ilgi ve dikkat çekince iyi ama ben çekmeyeyim. okul hayatım boyunca benim giyim kuşamımla müdehale ve mücadele etti, hala ediyor... neymiş dikkat çekmemek lazımmış, natürellikmişmiş... e işte gülay dikkat çekiyor, baktırıyor kendine; bu iyi bir şey de benim birazcık dikkat çekmem neden kötü???? yoksa hak mı etmiyorum güzel mi değilim? gel de sinir olma....üstelik ben onun gibi ilgi manyağı hasta ruhlu da değilim... kendi arkadaşım, sevgilim neyse bir iki iltifat etse sevinir yetinirim. bu kız açgözlü.)
-iyi beklesin, bulduğuyla idare etsin. o bekliyor diye yalakası olacak değilim ya.
+aman sen de boşa gurur yapıyorsun, bence hiç öyle bir tavrı yok. kız doğuştan güzel, dikkat çeken biri, birazcık ilgi bekliyor olabilir karşısındakinden kızım, ne var bunda en doğal hakkı!!
bence çok iyi bir kız o, muhakkak arkadaş ol, bak sonra en yakın arkadaşın olunca dersin annem haklıymış...
kendi çok gururluymuş hep öyle bahseder.... ama iş bana gelince benim gurur yapmalarım hep boşa.. ne haddine benim gurur yapmam hünkarım!!
-ondan en yakın arkadaş olmaz ki, etrafında yalaka istiyor, insanları kullanıyor.
+amaan sen de; biraz yalaka ol o zaman nazlı, ne var sanki... insan sevdiği için çiğ tavuk yer..
-sevmiyorum ki işte...
+aman iyi, sanki arkadaşlarında çok iyi, gülay onlardan iyi biri bence, sana da bir şey söylenmiyor, oysa ben iyiliğin için dedim... böyle arkadaş bulamazsın!!
-yalaka mı olayım? biriyle arkadaşlık edebilmek için yalakalık edeceğim öyle mi? bu kadar mı aşağıdayım yaaa???
+ondan değil kızım yaa, her insanın ihtiyacı başkadır, sen özlem için mesela napıyorsun, derdini dinliyorsun, teselli ediyorsun; işte gülay'ın ihtiyacı da odur o zaman, napsın.
-naparsa yapsın! ben birisiyle arkadaş olmak için karşılıksızcasına da hem de yalakalık mi edeceğim anne? neyim ben dalkavuk mu köle mi?
şimdi bunlardan sonra anneme göre ben iyilik yapmayan, kötü kalpli biriyimdir, ve hiç fedakar değilimdir, boşa gurur yapan, alınan, insanlar hakkında ön yargılıyımdır...
+ne karşılık bekliyorsun ki? zaten karşılığı ne olcaka kızım, arkadaşlıkta beklenmez öyle şeyler!!
-karşılığı iyi niyetli yaklaşımdır ama bu gülayda yok.
+ya aman hayvanlar için bağış toplamak isteyen bir kızcağız o, iyi niyetli olmasa yapar mı hiç?
-ay sıkıldım artık. bir kere gördüğün ve 15 dk konuştuğun kızı ben 3 senedir haftada 5 gün görüyorum da konuşuyorum da, her halde ben daha iyi tanıyacağım huyunu!! ay sanırsın erkek de bana yamamaya çalışıyorsun anne!!
ben 3 yıldır tanıyor olabilirmişim ama benim yaşım başım kaçmış ki?kendi tecrubesiyle bir miymiş?
arkadaşlarımı bile kendi seçmek istiyor yaa...
annemin bu davranışları başlarda beni üzse de sonradan üzüntüyle beraber kendini tanıma ve özgüven getirdi. ama ömrümün çoğunu anlayamamakla geçirdim. annem neden beni hiç beğenmiyor diye kendimde kusur aradım durdum, onu haklı varsaydım. ama sonunda ben haklı çıktım. anca böyle kendi düşünce, sezgi ve görüşlerime güvendim....
ben espriden anlarım, kendimle de alay ederim, ama başka birinin hele ki kötü niyetli olduğunu sezdiğim birinin benimle dalga geçmesini istemem, tahammül etmem.
mesela bir keresinde annemin hala benim için seçip aldığı, bana fırsat tanımadığı beyaz, penye ve kocaman babaanne donlarımı makinede yıkarken; yanlışlıkla içine siyah bir tane karışmış.
o zamanlar böyle renklerin karışmasına mani olan mendillerden falan yok.
beyaz donlar kirli gri olmuş, hafiften de batikli.
tabi annem önce beni, malının kıymetini bilmemezlikle ve dikkatsizlikle suçladı.
-altı üstü don yaa, ha beyaz ha gri. nolacak. kimsenin de göreceği yok nasılsa.
+nasıl beyazlayacak geri? hipoya bassak kumaş boyasını çıkarır mı bakalım? yaa sonra yıpranacak, lastikleri çürüyecek, doğru dürüst giyemeden atılacak.... al sana masraf! ben müsriflik edecek durumda mıyım bakalım??
-bişey olmaz kim görecek ben öyle giyerim.
olmazmış! ya Allah korusun birşey gelseymiş başıma, bir kaza falan. sonra doktorlara hemşirelere ne biçim manzara olurmuş? Allah korusun da!!
düşündüğü şeye bak... iç çamaşırımızın temizliği ve güzelliği bile kendimiz için değil. hele ondan takım giyelim diye tuttururdu...
-iyi ben de donsuz gezerim!! iki parça kumaş için benim kalbimi kırıp onurumla oynamak daha ucuz nasılsa!!
+aman sen de ne gururu onuru??? ne alakası var??
-senin oynayıp durduğun şey! bi tek sen de mi var sandın???
bu tartışmadan bir süre sonra, alay etmeye başladı güya gururumla oynamamış ama hatamı hatırlatıyor olacak!! yani hatanı biliyorum ama benim büyüklüğümden önemsemiyorum havaları.
hiç de sevmediğim bir gençten komşu kadına anlatıyor bunu, işte hiç iyi niyetli olmayan bir kadın o. sinik ve pasif agresif; kendi pısırıklığından başkalarının en küçük açığını arar; kendi haline bakmadan da alay etmeye kalkar.... ben altta kalır mıyım?
alaylı ve gülerek diyor ki;
*bütün külotların batikliymiş ha nazlı?
-ay keşke batikli olsa! benim en canlı renklerde batikli giyinmeye cesaretim var! öyle yaşlı gibi, pısırık ev kadını gibi açık gri, boz, kirli krem falan giymem!!! ben temiz, bakımlı ve cesaretli bir kızım!!!
_______________________
başa dönelim;
gülayla karşılaşmış. ay ne tatlı bir kızmış, niye görüşmüyor muşum onunla??
çoktaaaan unutmuş ve başa dönmüşüz
yıllardır görmedim, bir iki haberini aldım, bi karşılaştık yetti de arttı bile...
zamanında arkadaşlarımı elimden almaya çalışmaktan, aramızı bozmaya kadar etmediği kalmadı bir de yıllar sonra arkadaşlık mı edecem... hatırlamıyor ki..
çok tatlı bir kız eve alak, evleneyim!! tövbe tövbeee...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder