27.10.2013

sigara benim bebeğim ona laf ettirmem_migrenim tuttu_ o kelimeler illa harcanacak

sigara benim bebeğim ona laf ettirmem_________migrenim tuttu_________ o kelimeler illa harcanacak


hala aynı! belki 1000 kere tartıştık, nafile çaba benimkisi!
bari benim yanımda içme şu sigarayı diye.
o yanımda derken bitişiğimde anlıyor herhalde, yoksa bulunduğum odaya
rahatça girip çıkıyor ağzında pofur pofur sigarayla!

bütün evi kaç kere turluyor sigara ağzında! e balkonda içerse üşütüyormuş! üşütüp hasta olup
ölsünmüymüş!

bir de üste çıkmak için böyle abartır.

ya bari benim odama girme! hoş girmese de koridordan odama da geçiyor, kokuyor.

her seferinde unutuyor rahaat rahat odama da giriyor benle sohbete çalışıyor.
hiç umrunda değil ki!

hala aynını savunuyor , evin içindeki havada dağılıp gidiyormuş, bir şey olmazmış, o kadarı
zarar vermezmiş.

yani tüm gün her odada birazcık soluyacağız bunu!!

şu an odam kokuyor mesela. odama girdirtmedim ama koridordan ulaştı odama. ben de bu kokudan
nefret ediyorum işte!!

o kadardan ne olacakmış? suratına mı üflüyorum nazlı?
dağılıp gidiyor havada!!
30 küsür yıldır içiyormuş, hani bir şey mi olmuş kendine??

kışın hele bir de soğuk alsın nasıl öksürür bir duysanız şaşarsınız. ufacık bir kadın değil de iri yarı dev gibi
bir adam öksürüyor sanırsınız. daha da bir şey mi oldu diyor.

doktora gitmek istememesinin sebebi de sigara, yasaklayacak, bırak diyecek çünkü.

bi gün diyor ki böyle şiddetle, tepine tepine 'bırakmayacağım asla asla asla!!'


tabi kışın soğukta daha zor. balkonda içemeyeceği için ve ev soğur diye,evin içinde turlayarak içer de içer.
ben bir yeri açarsam da üşüteceğiz diye bana kızar, kavga çıkarır, kapattırır.

ya ben bunu solumak istemiyorum!!

aman be nazlı! o kadar da değil, abartıyorsun!
zamanında nefes alamıyorum dedim diye bana sigarasını tercih edip alamazsan alama! demişliği bile var.
o derece aşık sigaraya yani.

üstüme başıma da sindiği oluyor, arkadaşlarım bazen sigara içtiğimden şüpheleniyor.


bu konuda sürekli mücadele halindeyim. mücadele bitmiyor çünkü unutuyor, beni takmıyor.

bazen dışardan geliyorum eve, eve sigara kokusu yayılmış, tabi temiz hava solumadığı için farkında değil.
umrunda da değil, hatta inanamıyor bile.

yok canııım o kadar da kokmuyor nazlı, abartıyorsun!
e üşütüyormuş ama heryeri açınca!!
hasta mı olsunmuş.

e tek bir yerde iç orayı havalandır. yook dolaşarak içecekmiş!

e o zaman sen bir odaya geç bir süre, o sırada ev havalansın. ev havalanınca sen başka odaya geçersin o beklediğin
odayı havalandırırsın.

ay buz gibi odada mı oturacakmış!

ya beni hasta etmeye ya da delirtmeye mi çalışıyorsun anne? ha? benim cigerlerim de mi haşat olsun?
olmaz ki o kadardan???!!! yıllardır kendi içiyormuş olmamış da benim ki şu kadarcıktan mı olacak?



ha annem bir de kendini doktor sanır! kendi teşhisini kendi koyar! yıllar içinde hastalıkları tanımış artık,
öğrenmiş, ne gerek varmış doktora gitmeye....


doktora gitmemek için fi tarihinden kalmış reçeteyle ilaç aldırmışlığı var bana.

eczane vermezseymiş, verenini bulana kadar dolaşayımmış!!



___________________________

tuvalette bile rahat yok. sabah ağzında pofur pofur sigarayla girer tuvalete, içeriyi dumanla doldurur, sonra çıkar, ben girerim
diyelim,  bu sigara dumanı altında işlerimi halledeceğim. buna tepki göstermemse abartma! o kadar da dolmaz, kokmaz!


tuvalet ne! balkonda bile temiz hava alamıyorum yaaa!!!

balkona çıktım temiz hava almaya, bir baktım gene sigara kokusu geliyor burnuma tam!
meğer balkon kapısının önünde durmuş da öyle içiyor sigarayı, dışarı üflüyor dumanı, rüzgarla bana bana geliyor!

off, balkonda bile oksijen bile yasak bana!


başka bir zaman başka bir anda da gene balkonda temiz hava almaya çıkmışım, gene sigara kokusu, yanıma geliyor sigarasını içmeye,
bak işte! balkonda içiyorum!!

ay balkonda bile sigara kokusu beni buluyor diince, ama dağıtırmış rüzgar!!

rüzgar dağıtırmış kokusunu ki ben alamazmışım atıyormuşum!!! üff amma da abartıyormuşum!

bazen de şöyle oluyor ağzında sigarayla hem konuşuyor hem beni evin içinde adeta takip ediyor konuşmak için.
ben sürekli oflayıp yer değiştiriyorum ama konuşmaya öyle dalmış ki sigaradan bunaldığımın farkında değil,
ben nereye annem sigarası ve konuşmasıyla oraya. tuvalete bile arkamdan yürüdü, kapıda konuşarak ve sigarasını
içerek beni bekledi. ben kaçmaya devam ediyorum ama anlayan kim?
sonra da kızım bir dur da konuşalım! diyor. sürekli dolanıyormuşum hep benim arkamdan mı gelecekmiş???
ya anne ben sigaradan kaçıyorum!!
of aman be nazlı!
hayatta bir tek zevki ve lüksü varmış o da sigaraymış, ben de onu anneme fazla görüyormuşum.


o konuşmaya dalsın yeter, dünyaya aldırmaz zaten.
migrenim tutar odama kapanırım. bunu da bastıra bastıra belirtirim. ama bir süre sonra zaten çatlayan başımı anca
sığdırdığım anca 8 metrekare olan odama zort diye dalar. bir şeyler sorar bana iyice yüksek gelen ses tonuyla.
ben migrenden geberiyorum diyorum o tutturuyor da bilmem napalım mı?
börek yapayım yermisin! poğaça yapayım? revani yapayım mı? avm'ye gitsek de alışveriş mi yapsak?

böyle aralıksız aktivite seçeneği sunuyor bana!
annecim başım çatlıyor diyorum ya!!!!
e daha geçmedi mi? ilaç yuttun!!!
tesiri için zaman lazım ki!
yaa???


kendinin de gençken migreni varmış ama neler çektiğini çoktaaan unutmuş anlaşılan.
hapı yutar yutmaz tesir etmez ki, önce eriyip kana karışması lazım, iğne değil ki bu 5 dakkada tesir etsin.

niye bu oda bu kadar karanlık nazlı? ışığı açayım mı??
anne migren diyorum!!!
hııı!!??
karanlık ve sesssizlik lazım!!
tamam geçince kalk da bir yerlere gidelim, sinemaya mı gitsek acaba? sen hangi filmler var bilirsin nazlı?
nazlıı, acaba tatlı mı yesek forum'da, teyzene de uğrar alırız, beraber gideriz ha? sonra zaten migrosa da uğramak lazım.
ekmek lazım hiç kalmamış, süt de alsak mı sana muhallebi yapsam?, balık da alalım ne zamadır yemedik, hangi balıktan alsak
acaba, neyse iyice bir sorarız en tazesini alırız, en son ne  zaman balık yemiştik biz? neyse bir keresinde hatırlarmısın
bir balık almıştık hangisiydi o çok lezzetliydi, sen çok beğenmiştin, hani enişten de rakı getirmişti içmiş sohbet etmiştik...

(ben migrenim tuttu deyip, ilaç alıp, karanlık ve sessiz odama kapanıyorum, annem gelmiş tepeme oturmuş aralıksız konuşuyor,
hazır beni hareketsiz ve evde yakalamışken!!! ha bir de alkol alınca ne kadar eğlendiğinden bahseder ki bana hiç de öyle
gelmiyor^^ e zaten sürekli konuşur, bir de içince iyice yüksek volümden ve abartarak daha da çok konuşur, bütün masa susakalır.
o da zanneder ki çok hoş sohbetim, çok ilginç şeyler anlatıyorum beni merakla dinliyorlar! kimseye fırsat bırakmaz ki, kendi
aramızda konuşmak durumunda kalırız, bunu fark ederse de bozulur, bir şey alatıyormuş!! zaten defalarca duyduğumuz kötü bir
anıyı yeniden dinlemenin nesi zevkli gelecek acaba bize? kendi deşarj oluyor ya tamam! bu ona yetiyor. herkesi de çok memnun
ettiğini sanıyor!! cidden kime içmekten bahsetse alkol alınca çok rahatladığını ve konuşup rahatça deşarj olduğunu söyler,
çok hoş sohbet olurmuş içince!!)

ne zamandı o nazlı? geçen sene miydi? bir yıl oldu mu olmadı mı emin değilim. ama çok iyi gelmişti, ay akşama marketten bira mı
alsak nazlı? zaten bulgur da lazım, yağ da az kalmış, alsak mı acaba sonra bitince mi alsak? peçete de lazım. ben bilmiyorum
tuvalet kağıdı ne kadar kalmış, alsak mı? yoksa evde fazladan varmıydı ne? ama nereye koymuştuk hatırlamıyorum, banyodaki dolapta
mıydı yoksa benim odada fazladan boş kalan göze mi koymuştun. hani o dolabı da alıncaya kadar ne çekmiştik değil mi?
ay bu yapı marketlerden bişey almak da mesele, bir ay oyalanır mı insan ya? hiç sözlerinde durmuyorlar. hani kırmızı bir mum almıştık,
kocama bir şeydi çok güzel kokuyordu onu da mı oradan almıştık? hı nazlıı? dinliyormusun beni?? ya başka alınacak bir şey
geliyor mu aklına marketten? sana da birşeyler lazımsa alalım yani. ah bana unutturma şampuanımda bitmiş, aslında saç boyasına
da baksak iyi olacak. daha 15 gün oldu boyayalı ama taze değilmiyimiş, iyi tutmamış, sonra unutmayalım da maya alalım....

anne başım çatlıyor yaa!!
geçer biraz sonra.
anne biraz sonra konuşsak!
şimdi de konuşabiliriz nazlı! benim işim yok ki!


bütün gün evde tek kalmıştı o gün, ben gelinceye kadar akla karayı seçmiş, binlerce kelime birikmiş içinde ve sarf edememiş,
ne şartta olursa olsun o kelimeleri harcamasırek! etrafı umuurunda bile değil. oysa kendi bana anlatırdı migreni 20li yaşlarında
ona çok çektirmiş, öyle bir ağrı olurmuş ki midesi bile bulanır hatta istifra ettiği bile olurmuş, kardeşini bile yanında
istemezmiş!!! bana bunları anlatıyor benim migrenim tutunca ama bunlarla benim başımı daha çok ağrıttığını fark edemiyor.
o yeter ki o kelimeleri sarf etsin dünya kimin umurunda??!!!!

anne başım çok ağrıyor!
napsak? ovalasammı?


sırf odamdan ve tepemden kalksın diye bana kahve yapmasını istiyorum. çünkü ben battaniyelerin içine gömülmüşüm, elimden geldiğince
odamı en karanlık haline getirmişim, ses duymayayım diye kulağıma tıkaç bile takmışım ama nafile!! annem gelip baş ucuma oturuyor
ve sürekli konuşuyor! aa bütün gün yalnız kalmış ve yeteince konuşamamış! konuşup rahatlaması lazım! aa onun rahatlama şekli de
bu! napsın yani hiç rahatlamasın mı??? bir gün böyle demişti gene ben migrenden delirirken! bakakaldım suratına. nazlı migrenden delirmek
üzere midesi bile bulanıyor, insan da bir sinirli oluyor ki bu durumda, ama annem tutmuş kendi rahatlığından bahsediyor!!
yani annemin rahatlaması bir zorunluluk bir hak, ama nazlı'nın sessizlik istemesi bir haksızlık, bir ihanet! başı çatlasa,
ölüyor olsa dahi annesini dinlemekle yükümlü! ne yani kadın hiç rahatlamasın mı? beni şişiriyorsun dememe de deli olur. ama öyle!
umrunda değil ki kendi rahatlasın da sen şiş hasta ol! kime ne.? zaten bir bağlantı kuramaz ne alaka der?


ha tamam sana kahve yapayım.

çok konuşan insanlar bir eylemi yaparken de konuşur, yapmak üzereyken de. ha ben kalkayım. ben çıktım. mesela birşey yaparken de
konuşurlar. annemi mutfakta hayal ediyorum kesin şöyle; mutfağa giriyor; ocağı yakayım o zaman, bardak neredeydi acaba? çay bardakları
buradaydı, kupalar neredeydi ki? hah buradaymış, hangi kupayı kullansam acaba? şunu kullanayım, kaşık da koymak lazım?
bunları sesli söyleyerek yapıyordur.

lakin ben burada strateji hatası yaptım. evet kupaları bulabilir, suyu da kaynatır ama kahveyi bulabileceğini sanmam.
iyi tahmin.!

az sonra yanıma geliyor, kapıyı açıp içeri sesleniyor, aman nazlı'nın başı çatlıyor arayıp bulayım kendim zaten nereye koymuş olabilir
ki, demez! bulamaz. çünkü aramaz. zaten arasa da bulamaz. sanırsın ben kahveleri alıp banyoya, gardroba, vestiyere falan
koyup saklarım, o kadar acayip biriyim!!
nazlııı! kahveler neredee?

of kendi mutfağında, o bayıldığı mutfakta birşey bulamıyor. bulgur makarnayı falan bulur da beni ilgilendiren birşeyi bulamaz.
ben söylerim bunlar burada ha aklında olsun diye. ama ilgi alanı dışındaysa ve zaten her an konuştuğu, konuşmadığı zaman da kendi
kendine konuşarak iş yaptığı için hıı der ama aslında duymaz, sonra da bulamaz. bulamamak iyi aramaz. direk bilmiyorum yerini diye
düşünür, kim bilir acayip nazlı bunları nereye koydu? kim bilebilir ki kahve nerede? ya da kahvaltı gevreği nerede?
kim bilir nazlı nereye koymuştur? mutfağımızı saray mutfağı falan sanmayın, oldukça küçüktür. ancak sonradan yeniledik ve çok
sayıda dolap yaptırıdk. annem bir tencere sevdalısı olduğu için onları koyacak yerler yaratmak zorunda kaldık. ama çoğu dolabı
tencere-tava gibi, tabak-çanak gibi, plastik kaplar gibi gereçler dolduruyor. bir kısmı ardiye gibi bulgur, pirinç, makarna vb
şeyleri ihtiva ediyor. haliyle herkesteki gibi üst raflarda en çok kullanılan tabaklar, bardaklar yer alıyor.
ocağın hemen altındaki çekmeceler çeşitli çatal-kaşık-bıçak gibi gereçlerle dolu. en sık kullanılanlar hep en kolay ulaşılır yerde.
çay-şeker-kahve gibi sık kullanılan malzemeler ardiye bölümüne sığmadığı için geniş bir alt çekmecede duruyor. sabah da çayı genelde
annem yaptığı için çay ve şekerin yerini bilmemesine imkan yok.


migreni tutunca kardeşini bile yanında istemeyen annem benim migren ağrısı çektiğimi bile bile sürekli konuşup, beni konuşturup,
gürültü yapıp duruyor!!! nedense benim migrenim tutunca yanımda birini istememe lüksüm, hakkım yok. ha bunu böyle demiyor elbet.
hakkın yok demez, bunu böyle bir durumu düşünmeyerek, kendini hatırlamayarak yapar. yalnız kalmak, sessizlik istiyorum dediğimde
de ben kaba ve bencil biri olurum. oysa ki bunu dile getirinceye kadar defalarca başımın çatladığını, migrenimin tuttuğunu,
hap yutup birazcık uyumak istediğimi söylemiş, defalarca imalarla sessizlik talep etmişimdir! ama annem hep anlamayıp sabrımın
sınırını zorlamaya bayıldığından beni illa da patlama noktasına getirmeyi başarmıştır.
insanı hiç patlamayacak, hafif atlatacakken patlama noktasına getirmeyi doğal bir biçimde aşırı derecede başarır zaten!
bunu bilerek yapmaz. yani sinir patlaması yaşatayım buna demez. ya da patlasın da rahatlasın da demez. o noktaya yakın olduğunu,
 ya da ne bileyim işte çok sinirli, o an bir konuda aşırı hassas olduğunu fark etmez ve tam da o hassas noktayı farkında olmadan
 bulup damarına basmayı başarır!! bu başarısını bilinçli elde etmediği için de bu aşırı tepkiye şaşar, kızar küser ya da seni
bir şeyle suçlar. mesela kaba ve düşüncesiz olmak, mesela bencillik ve anneya bağırmakla!
bir olaydan da ders çıkarıp, seni anlayıp ona göre davranmayı bilemez, gene aynı durumda gene aynı şeyi yapmaktan geri duramaz.
yok durmuşsa da bunun başka bir sebebi vardır, onu başka bir şey engellemiştir!!


nazlı kahve nerede?

acaba kahve nerede olabilir? tencerelerin içine saklamış olabilirmiyim? ya da odamda bir yere gömmüşümdür! bakarsın ayakkabılığa
bile akldırmış olabilirim, hatta sifon kabının içine, çamaşır makinasının içine de olabilir, çantamda taşıyor, bilgisayara kaldırıyor,
ne bileyim mesela havluların arasına şifonyerime koymuş da olabilirim. ben böyle garip hatta absürd biriyim. ne yaptığım, ne
yapacağım hiç belli olmaz.

çayın orada anne!!

biraz ters söyledim diye şöyle ekliyor;

ne bileyim ben nerede? kimbilir nereye koydun!

defalarca o  gözü açmış, çay paketini almıştır, ya da şeker, ama bir kere olsun kahveleri görmedin mi anne yaa??! ne bilecek nerede?
şifonyerin 3. çemkecesinde kilotlarımın yanında, desem girip orada arayacak!
elbet mutfaktadır. bunu tahmin etmek için biraz düşünmek yeterlidir. peki mutfakta nerede olabilir? tabak çanak kapak tencerelerle
beraber konmayacağına göre, mantıken ya ardiye gibi kullanılan gıda maddelerinin olduğu yerdedir, ya da çay-şekerin yanındadır.
zaten mutfak dolaplarının da bir sınırı ve düzeni vardır. bunları da beraber yapmışsınızdır. ama nafile kendinin ilgisini çekmeyen
bir şeyin yerini bilmez, bilmek, öğrenmek de istemez, öğrenir öğrenmez de unutur. ama kötü olayları asla unutmaz, herhangi bir konuyu
bu kötü olaylara bağlayıverip hemen o kötü konuyu yeniden anlatmaya bayılır. ama kahve nerede, benim ağrı kesicim nerede tahmin
edemez.!!

şimdi sanki o an bilinçaltından mıdır nedir oradan şöyle düşünceler geçiyor sanki; bütün gün evde değildi  ve beni yalnız bıraktı,
çok sıkıldım ve hiç konuşamadım, ama eve gelir gelmez de başı ağrıyor ve odasına çekiliyor, ben şimdi kiminle harcayacağım, bu
birikmiş kelimelerimi, benim konuşup rahatlamam, deşarj olmam gerekirken benim bencil kızım migrenim tuttu deyip naz yapıyor!
ne efendim başı ağrıyormuş sessizlik lazımmış, hiç demiyor ki annem tüm gün kimseyle konuşmamış sıkılmıştır, bir oturayım dinleyeyim!


şimdi biliyorum ki kahveyi evet bulacak ama hangi kahveyi yapacaını ve nasıl yapacağını bilemeyecek ve gene bana soracak. bu kadar
konuşup talimat verdikten sonra artık bana iyilik olmaktan çıkıyor bu durum.
o an sanki başımda binlerce kişilik bir bando sesi sona kadar açmış hem çaıyor hem tepiniyor, beynimde gevşemiş, pörsümüş ve
kulaklarımdan, gözümden dışarı pırtlayıp rahatlamak istiyor. görünmez biri de beyin sapıma beyzbol sopasıyla vurmuş ve ben afallamışım,
darbeden dolayı midem de bulanıyor, başımda dönüyor. hissiyatım bu. bunlarda insanda çarpıntı ve asabiyet de yapıyor.
ama anlayan kim??

kalkıp kendim hazırlıyorum kahveyi. ben yapacaktım diyor. ama biliyorum ki şaşacak, bunlar ne diyecek.
bir de annem paket açmada beceriksiz. daha öncede benzer bir sahne yaşamıştım. kahveyi açacam diye paketi patlatıp, mutfağı
kahveye bulamış, elektrik süpürgesini çalıştırmayı beceremediği için sinirlenip evde teknolojiye küfürler ederek dolaşmıştı.
ben de ayakla yayılmasın diye kalkıp o halimle eşşek gibi bir de yerleri süpürmüştüm.
elektrik süpürgemiz biraz detaylı, ama ne kadar olabilir ki, kuru temizlik yapan düğmesi belirgin, hatta kırmızı ojeyle işaretlemiştim
ki annem kullanacağı zaman hemen hatırlasın. bo-şu-na.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder