uzun anlamsız karamsar birbirine benzeyen yazılar... *biraz atıyor ve abartıyor olabilirim de olmayabilirim de, garanti yok. *bu blogdaki yazılar gerçek kişi, olay ve mekanlardan ilham alınarak yazılmıştır. *isimler akıl sağlığım açısından, bir çemberin iç açıları yüzünden falan fiştan değiştirilmiştir. *benzer durumlardaki isimler tutmuyorsa ondandır... *bu blogdaki yazılar sırasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir (kendim hariç^^) *varsa fotoğraflar alıntıdır. *hepsi saçmalıktır ^__^
29.10.2013
hız - hız limiti - yavaşlamak - sana geçme diyen mi var??
mutfaktayız, annem mütemadiyen konuşuyor yine. bu kez yarın yapacağı yemeği kararlaştırmış, uzuun uzun bana nasıl
yapılacağını anlatıyor, elinde sigara tabi. napıyorsak o sırada ikimiz de ayaktayız annem benim önümde durmuş, yüzü bana dönük.
tam o sırada annemin arkası dönük kalan balkon kapısından içeri bir böcek girdi, ben de tepki olarak böcek böcek! dedim.
ama gene kendi konuşmasına gömüldüğü için duymuyor bile beni.
ee? ne alaka.
alaka şu annem önümde duruyor ve kımıldamamı engelliyor, ama farkında bile değil, o kendi konuşmasında...
ilerleyemiyorum yani.
annem önde durmaya bayılır, bilmeden barikat kurar gibi birilerinin önünde durur, birşeyleri farkında olmadan engeller.
tepki alırsa da kendisiyle bunun ne gibi bir bağlantısı olduğunu hiç anlayamaz, direk suçlu sizsiniz!
mesela sabah daha yeni kalkmışsınızdır, tuvalete yetişeceksiniz, yani ben.
annem kapıda yakalar ve konuşmaya tutar. tüm gece konuşmadığı yetmezmiş gibi bir de kızı geç kalkmış, annesini yalnız
bırakmıştır saatlerce, o yüzden görür görmez konuşmaya başlamak ister. o an senin bir ihtiyacının olma olasılığı olmamalı!!
hani daha sabah görür görmez elime telefon tutuşturup bilmem kimi aramamı beklediği gibi. saatlerde düşünmüş ama konuşamamış
, e şişmiş, şimdi derhal konuşup deşarj olması lazım. sen bu uğurda idrar keseni, böbreklerini heba et! kim takar!
hem zaten sabah sabah kendinin tuvalet ihtiyacı olmadığınıdan tüm dünyanın da böyle olmalıdır. e gece kalksan bir kere tuvalete
sabah böyle sıkışık olmazsın! der.
bazen de sabah kalkar kalkmaz işte seni koridorda yakalayıp esir almaya çalışır. ya o günü bebaber birşeyler yapmak için planlamıştır,
ya da bir konu-obje falan çağrışım yapıp bir şey hatırlatmış ve derhal konuşma isteği duymuş, üstüne de seni yakalamıştır.
çok oldu bu sabahları ilk iş tuvalete gitmem gerektiği bilgisini hep göz ardı ederek, bilmeden beni engeller. anne tuvalete girecem
dersin ve yandan paçayı kurtarıp seğirtirsin tuvalete diyelim. annen sana bozulur!
yahu çişim vardı!! bu kez aynı dırdıra başlar. gece bir kez kalkacakmışım tuvalete, böylece sabah sıkışmış olmazmışım.
istersem beni kaldırabilirmiş ha!!! karta kaçıyorsun, erken menopoza girmeye korkmuyor musun diye eleştiren annem, beni bebek gibi
gece tuvaletine uyandıracakmış!!!!
ben olsam aldırmam. ne zaman isterse o zaman işesin! yeter ki kendi temizliğini yapsın!! :)
ya da mesela odandan çıkıp su içeceksin ve o daracık koridorda annen gene önüne denk gelmiştir. ya yürümez ya seni görünce
hemen konuşmaya başlar. aceleyse işin, boşuna hızla halledemezsin.
annecim tamam bir su içeyim de!
e iiççç! ay sanki sana içme diyen var!!
bu sırada bana bir şey anlatıyor koridorda, hazır odandan çıkmış görünce. ama ne önünden çekilip yol veriyor ne susuyor.
öyle önümde durup konuşuyor, bişey istiyor. sonra bir su içeyim de demene kızıyor.
ha bazen de yol vermek ister ama ilerleyip de tam gireceğim yerin kapısının önünde durur, dalgın dalgın.
yani benim.
o an acelem olduğunu, hızlı hareket etmek istediğimi, ya da hızlı hareket edebildiğimi düşünemez. benim yavaşlıktan sıkılma ve
acele-hızla hareket etme hakkım da yoktur adeta.
henüz geç ve enerjik olmama rağmen kendim iki katım yaşındakiler gibi düşünmeli ve hareket etmeliyim. mantıksal açıdan demiyorum,
hareketin seriliği açısından....
ne bileyim sanki böyle.
o böceğin girdiği anda işte, öyle bir önümde durmuş ve kendi konuşmasının dünyasına dalmış ki, ben daha da ilerlemeden böceği yok etmek için
hızlı davranmak istiyorum ama nafile, dediğimi bile anlamamış ki!
ne göceği nazlı??!! bi sus sözümü kesme!!!
annem sözünün kesilmesinden nefret eder pek çok insan gibi, ama senin de konuşabilmen için onun bitmek bilmeyen konuşmalarını kesmek
zorunda olduğunu hiç bilmez.
sözünü kestim diye kızmış bana ne ne ne? ne var? diyor.
sağır duymaz uydurur misali ne göceği göcek ne? diyor. önümde dikilmiş kımıldamıyor, beni de kımıldatmıyor ve bakıyor öyle
bana ters ters.
yahu nazlı sağa sola kaysana, sapsana!
canım solumuzda kahvaltı masası var, o tarafa geçemem, sağda desen buz dolabı, şato mutfağı değil bu.
bir de böyle kendini geömek siteyince kızar, aman geeç! sanki sana geçme diyen var! der.
demiyor ama birşekilde geçit vermemeyi başarıyor.
çocukkende böyle küçük bir evdeydik, koridorlar çok dardı. biz hazırlanırken hadi acele biraz diye azarlar, ama koridorda
geçmemizi engellerdi.
eskiden tabi kendi de bu kadar yavaş değildi. hatta bizden hızlı yürür, ilerler gider sonra bir sinirle geri dönüp bakar
ve bizi azarlayarak hızlı yürümemizi buyururdu. oysa küçüktük gücümüz anca o kadarına yeterdi demek.
ama anneme göre acelesei olan kendinin hızlı varmasını engelleyen, yavaş yürüyen beceriksizlerdik. yok böyle demez ima ederdi!
anne-çocuk arasındaki yaş farkı işte. anne daha genç ve enerjikken sen ufaksın gücün ve hızın bir yere kadar.
ama sen genç ve enerjik bir yaşa geldiğinde o yaşlanmış ve yavaşlamış olur. enerjine rağmen hızlı yürümezsin aman annem gücenmesin,
geride kaldım diye telaşlanmasın bozulmasın diye.
yani ben.
ama annen bunu anlamaz, hızlı yürüyemediğin için böyle yaptığını düşünür, zanneder, hatta zaten senin eskiden beri pek de hızlı yürüyemeyen
biri olduğunu iddia eder!!
hatta sen gidebilirsen önden hızlı git istersen.
yürüyebilirsen sen yürü. der.
niye yürüyemeyeyim? dersen senin zaten hızlı yürüyebilen bir insan olmadığını iddia eder.
annecim beraber yürüyelim diye ben yavaş yürüyorum dersen, annenin yavaş yürüdüğünden şikayetçi olan biri olursun gözünde.
napayım yavrum yaşlandım ben hızlı yürüyemiyorum artık! diye alınıp, itiraz eder.
hatta bir gün bir yere acele giderken benim hızlı yürüyemeyeceğimi bile iddia etmişti. ben hep yavaş yürüyormuşum,
yetişemezmişim!!
bir de dedi ki gidebilirsen sen önden hızlı git!
elbette gidebilirim anne!
yaa o kadar hızlı yürüyebilir misin??
neden yürüyemeyeyim?
ne bileyim sen hiç hızlı yürüyemezsin ki eskiden beri!
eskiden beri dediği birden 20 yılı atlayıverip, ilkokul bacaksızı yıllarıma gidiverdi. arada hiç yıl yok sanırsın.
ilkokulda ufacık bir çocukken bir anda otuzlu yaşlara ulaştım, ve hayatımda hiç hızlı yürümedim.
demek bei yalnız başına yürürken hiç mi görmemiş? o kadar zaman hala arkamdan bakar, ne kadar hızlı yürüdüğümü hiç mi
farkedememiş.
yalnızken çok hızlı yürürüm ben.
yaa??!! diyor.
kendi için yavaşladığımı bilmiyor.
demek o yüzden mi bazen böyle çoğul konuşarak, birilerine biz yorulduk, biz yürüyemeyiz diyor?
bir de bana yorulduysan oturalım der bazen.
yoo yorulmadım, sen yorulduysan oturalım.
yok ben senin için söyledim kızım.
ben niye yorulayım da kendi yorulmasın?? hani ben çok ateşli hastayken, ya da bileğimi burkmuşsam falan olsa neyse??
belki de için için kendinin hala eskisi gibi hızlı yürüdüğünü sanıyordur...
________
mutfakta annemi geçmek için manevralar yapıyorum.
kızarak ne ne? diyor. ne bu telaş?!!
annecim böcek girdi içeri!
çekilip bana yol vereceğine neredeyse olduğu yerde dönüp bakınıyor ve hani diye soruyor.
anne, bırak da geçip bi öldüreyim, iyice girecek içeri!!
aa iyi, geç! sanki geçme, öldürme diyen var sana!!!
annecim, önümden çekilmiyorsun ki!
of nazlı!
ohooo annemden yol alıp da ilacı kapıp da böceğe ulaşıncaya kadar, girdi işte bir yerlere. savaş başlasın!!
ben senin gibi hızla hareket edemiyorum ki kızım, nasıl ben öldüreyim?
ben öldüreyim diyorum zaten!
________________
böyle bazen koridorda tam önünde ağır ağır ilerle arkasında olduğumu bilse de, hızlanmaz, yol vermez...
sana geçme diyen mi var? der.
daracık yerden o yol vermeden nasıl geçeceksem?
bunu düşünemez.
_________
kapılardan çıkarken de benzer bir huyu vardır, kapının tam ağzında durmak.
tam evden beraber çıkacağız, kapıyı da benim kilitlememi istemiş, ama gitmiş gene kapının öyle bir ağzında durmuş ki,
ben çıkamam.
farkında olmadığından da beni kendini bekletmekle suçlar, hadi! der.
annecim biraz çekil de kapıyı kapatıp kilitleyeyim.
e ben sana kilitle dedim zaten!
tamam da öyle bir yerde duruyorsun ki, ben çıkamıyorum, haliyle kapıyı da kapatıp kilitleyemiyorum.
niye?
yer yok anne yer yok!
anlamıyorum ki popo popoya durup yapışıp da mı yapacam bunları??
çekilirmisin, ilerlermisin lafına da alınıyor....
________________
aynı durum bir araçtan inerken de mevcut. taksiden-arabadan-minibüsten mesela aynı kapıdan inmek zorundayızdır,
iner ve indiği yerde kalır. uyarmadan çelikmek aklına gelmez ve seni kendiini bekletmekle suçlayıcı biçimde hadi nazlııı! der.
oysa inmek için yer yoktur, yok annenin tepesine inmek istiyorsan, yok annenin poposuna suratını sürmek istiyorsan o ayrı.:))
toplu taşıma araçlarında hele sırf beni değil herkesi engeller, önden indi diyelim yere bastığı yerde kalır.
ama senin ayağını koyacak yerin yoktur.
farketmez ve daha da sinirle sana kızar hadi nazlı!! hep bekletiyorsun beni!! gibisinden.
ya da indiği, yere bastığı yerde durakalıp, konuşmamıza kaldığı yerden devam eder. o sırada senin inip yanına varmanı bekler,
ama ayağını daki koyacak yer kalmamıştır, yoktur.
mecburen basamaktayken annemi uyarmam gerekri bundan da hiç hoşlanmaz.
sanki kendisi yol vermeyecekmiş de sanki çok yavaşmış gibi söylüyormuşum!!!
ya ne?
ama napayım anne inecek yer yoktu.
vardı işte şurada? ben şuradaydım, koskoca yer vardı!
yoktu valla yoktu.
canı sıkılıyor.
e yoktu. ben dahil inecek herkes kapıda kalakaldı, şöför de fazladan beklemek durumunda kaldı.
________________________________________-
geçende bir yerden alışveriş yaptık ama adamda bozuk kalmamış, aldı bizim parayı yandan bir yerden bozdurup gelecek.
biz de oturacak yer olmayınca ayakta bekliyoruz, annem kapıda durdu.
bir süre sonra adam geldi parayı uzatıyor anneme.
annem de adamı tersliyor, almıyor parayı.
bana değil bana değil allah allaah! diyor.
ben uzanıp aldım, anne paranın üstü ya!
çıkıp gidiyoruz yavaştan. garip bakıyor bana , elalemin adamından elalemin parasını almışım gibi.
farkedip ben de , annecim paranın üstünü getirecekti ya. diyorum.
yok! o başka adamdı ama? diye iddia ediyor.
yanlış almış olmayayımmış.
hayır yanlış değil.
emin misin? o adam değildi ama.
oydu!
değildi bence.
o kadar sohbet etti adamla birşeylere bakar, seçer ve alırken. hatta beni dahi anlattı, yüksek okul bile yapmışım ama atanamamışım.
yüksek lisansa bazen yüksek okul diyor ama o zaman da insanlar bein 2 yıllık okuduğumu sanıyor. mecburen yüksek lisans diye
düzeltmem gerekiyor. o zaman da kendisi bozuluyor.
bu sefer de aynı şeyler oldu, adamın kızı da yüksek lisans yapıyormuş falanmış, tabi konuyu gene annem evlenmye getirerek benim
evlenmememden dem vurdu.
böyle beni bu konuda şikayet ederken kararsızlığa düştüğü zamanlardaki gibi, bir çare bekler, yardım bekler gibi, kedi yavrusu gibi
bakar... sanki herkese anlatarak bunu yardım istiyor gibidir....
aynı sahneler yaşandı ama adamı saniyesine unutmuş!!!
ha bazen de bu unuttuğu kimseler selma bekler, ya da verirse de şaşırır.
nereden tanıyorsun sun bunu nazlı?? der hayret ve biraz ümitle!
var ya işte anne şu şu şu...
haa o o mu? yok ya o değil o, başkası!!! iddiası...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder