her gün aynı sohbet yapılır mı. bizim evde yapılır. banyo mu yaptın, banyo mu yapacaksın, duş mu aldın sen...vb vs.
hatta gaibten duş sesleri duyuyor. çıkmadan duş aldın herhalde duydum.
yoo.
e o sesler neydi?
yukardandır.
hayır yani zırt pırt yerli yersiz duş alıyorsun da. eskiden hiç sevmezdin. hayret.
derimi yüzmeye çalışmandan korkuyordum. o kadar keseliyordun ki.
kim? ben mi? hiç de o kadar sürtmem.
bir de annemin bu eskidenleri var.
eskiden balık gibi yüzerdin hayır birine söyleyince tuhaf oluyor. yani sanırım herkesin eskiden algısı farklı. 2-3 yıl öncesi de eskiden olabiliyor. genelde öyle algılıyorlar. çocukken balık gibi yüzerdim, evet ama sonra yıllarca yüzmeye bir şekilde gidemedim, haliyle unuttum ve biraz da cesaretim kalmadı. aradaki zaman uzadıkça da iyice kalmadı. e ben de yüzen insan olmam, güneşlenen kız olurum, zaten hiç bir zaman sportif biri olamadım. yüzmeyiveririm.
ama ne zaman konu açılsa birisine, övünüyor mu yeriyor mu anlamadım, eskiden nazlı balık gibi yüzerdi diyor. onlarda 3-5 sene falan sanıyor. çocukken diyemiyor annem. böyle diyor kolluğu takardı, ama biri patlaktı, sabahtan akşama yüzerdi havuzda hiç çıkmazdı. karşısındaki salaklar da kolluk deyince gülüyor. ben devreye girip 10-12 yaşlarında falan diyorum.
o zaman anlıyorlar. tuhaf hem anneme daha o günlerimiz dün gibi geliyor bazen, ama bazen de karta kaçtın demeyi ihmal etmiyor, yaşımı yüzüme vuruyor. ha bazen de yaşını gizle diyor. 28 desem olurmuş. ama diyelim dedim, bir şekilde konu açılmış da bahsediyorsa kaç yaşında beni doğurduğunu, kendi yaşını, e kendi gizlemiyor. hesap ortaya çıkıyor, ben yalancı oluyorum gibi gibi.
artık bugün kendime indirim yaptım diyorum...
beni yalancı çıkardığının da farkında değil. e sen hem gizle diyorsun hem de beni kaç yaşında doğurduğunu ve şimdiki yaşını söylüyorsun. e beni yalancı çıkarır gibi oluyorsun o zaman anne.. yaa diyor. unutmuşum!!
______________
bir şey söylemeye gör yandın.
aman bir gün demişim ki şu ilerdeki parkta bulunan spor aletlerinden aslında yararlanmak lazım. iyi ki demişim.
tamam üşengeçim napayım. ama bazen de takıntım tutar. bu kez tutmadı ya. tutmazsa tutmasın.
ama ne fayda. annem hergün defalarca hatırlatıyor bana. o kadar çok ki sıkıyor bir yana inat damarına basıyor.
hatırlatmasan ısrarcılığa oradan da gizli baskıya ulaşmayı başarıyor.
istersen git parkta spor yap. istersen git parkta spor yap.
istersen git parkta spor yap.
istersen git parkta spor yap.istersen git parkta spor yap.istersen git parkta spor yap.
istersen git parkta spor yap.
istersen git parkta spor yap.istersen git parkta spor yap.istersen git parkta spor yap.
istersen git parkta spor yap.
evet anne, istersem gider yaparım. ama şu an istemiyorum... demek ki.
anlamıyor ki.
yemek konusunda da böyle iyi ki bir baklava severim demişim. seviyorum diye her gün yemem gerektiğini düşünüyor. yahu her gün yersem 200 kilo olurum be. hem zaten her an canım istemez ki. ne bileyim tek tutkum, zevkim tıkınmak değiiiiiiillllllll.
ama anlayan kim. ya istersen git baklava al yiyelim. diyor. sen istiyorsan alayım. yok sen istiyorsan diyor. yok ben istemiyorum bugün. sonuç o gün baklava yemiyoruz. ama ertesi gün bu durum bir başa kakma bahanesi.
benim için yememiş oysa ki canı istiyormuş. e diyeydin. yok beraber yiyecekmişiz.
e tamam da ben kendi gibi diiilliiiim.
ama anlayan kim?
annem iştahlıdır ve yer yer kilo almaz fazla. sinir eder insanı. ablam da gıccık ona çekmiş. ben teyzemin familyasındanım. gerçi teyzem de çook iştahlıdır ve çok yer, hayattaki tek zevkin yemek yemek olduğundan kesinkes emin! ama kiloalır, gerçi umurunda diil. üstelik kimse umursamasın ister.
bana da alırsan al kilo der. annem de destekler.
hiç de ders almıyorlar hayattan ha. tansiyonu var kilodan . ama nazlı da kilo alsın, tansiyonu olsuuun. ne olmuş....
kötülüğünü düşündüklerinden diil, umurlarında değil. hatta bazen amaan yaş olmuş 65 boşşveer der.
bana. e teyze e anne ben 65 değilim!
ha doğru ama olacaksın. şimdiden boş mu vereyim yaa...
off...
_______________
annem baskıcı anne olmayacak ya, bunun için lafının önüde istersen eklemenin yeterli olduğunu düşünüyor. ama diil.
ama anlatabilirsen gel sen anlatt..
hatta bazen kendinin benim yapmamı istediklerini de önüne "istersen" koyarak söyler..
nazlıı istersen şöyle yap istersen böyle yap... ama istemiyorum. yapmıyorum haliyle. e buna da sen bozul, trip atıyor annem bana.. e söyle bana , ben istiyorum yapalım de. yok. yani o istiyo diye yapmayacak değilim.
diyelim canı tatlı istedi, gideriz o tatlı yer ben dondurma biraz.
herşeyi aynı anda isteyip yapmamızı mı istiyo..
______
annem geçende eski bir arkadaşıyla karşılaştı. kadın emekli memur, tek kalmış, sürekli geziyor. ay çok özendi onaa.
ama anlattığım gibi annemin gezisi de zor. ayakları beli ağrır da biraz. ama zaten her an herşeyden şikayetçidir, kronik memnuniyetsiz. ve olumsuz.
diyor ki neyse ben çok gezemem de sen gezersin ilerde...
daha şurdan Adana,2ya tek gitmeme dayanamıyor. 15 dk da bir bir bahane rar eğer yalnız çıkmışsam. yurtdışı gezisine gidecekmişim.
böyle söyleyince de fark etmeme şaşmış gibi inkar yolları..
bi keresinde ablama gidecem, o sıra ablamlar Ankara'da , sınava girecektim, annem de hastaydı. korkudan öldü öldü dirildi. acaba ben salak mıyım. hayır sorunca da kızar, bana çok güvenirmiş de işte...
nredeyse sınava girmemi engelleyecek. kendinin gelemeyeceği benle önceden belli. başladı sınav olayını kötülemeye. sınav mıymış insanın kültürünü belirleyenden... vs.
sıvanın adaletsizliğine ve saçmalığına da ulaştı. önemsiz gördüydü falan. e girmesem nasıl yüksek lisans yapayım. yapmasam da olura varırdı yani iddiasını.
tam manasıyla gitme diyemiyor ama ben vazgeçeyim diye bekliyor. kendi benle gelemeyecek diye. ha zaten benle gelmesinin de manası yok. gerçi e sonra demezler mi bu kızın bekleyeni yok bahçede diyor. yahu les sınavı bu öss diil.
olsuuun.
napim annem, girmeyeyim mi sen gelemeyeceksin diye.
yok ben girme mi diyorum?
neyse gittim ankara'ya girdim sınava. ha yolda defalarca aradı. otobüsle gitmiştim o zamanlar. kapalı olması gerek, molalarda arıyorum. ama sinirinden delirmiş. anne açamam yasak ya. olsun özl izin alayımmış, kenara 2 dakka çeksinlermiş ne varmış. ben beceremezmişim böyle şeyleri kendi olsa ohooo.
ha telefonda da o kadar konuşuyor ki tuvalete gitmemi engelleyecek. nee otobüsten indin mi sen??!! aman yanlış otobüse binme ha!! anne!! delireceğim, bende beyin özrü mü var? öf aman nazlı! ben söyleyeyim de sonra demedin deme.. ayyy!!
daha da yurt dışına seyehate gidecekmişim!!
telefonda konuşmaktan gitsem de gittiğimden anlamam...
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
of zaten daha böyle mevzu açılmadan annem hayali kavgalara başlar. annemin arkadaşı bir seyehatinde zor vize almış da.
konu bu son zamanlarda. annem konsoloslukta görevlilerle hayali sohbeler ve tartışmalara giriyor... biz gitmek isteyeceğiz turla ama onlar vize vermeyecek... gidemeyeceğiz ve annem onlara dünyanın kaç bucak olduğunu gösterecek!!!
son fantesizi bu... yok türkçe bilmiyorlarsa ben çevirecekmişim ingilizceye...
ben senin uzuuun kavgalarını, laflarını nasıl çevirem ingilizceye...
bence kimse çeviremez, türkçe bilen bile bazen anlamıyor da...
bazen de o kadar ani konu değiştiriyor ki..
hani tam beyninden o an geçenler vuruyor diline...
konsolosluk görevlisiyle kavgada hooop geçen sene aldığı şorta, oradan bilmem ne zamandan dilara diye bir arkadaşına dediği bir şeye..
kendi anlar anca beyninden geçeni, ama o benden bekliyor. ve ben şaşırınca, o kim, o ne, o kunu ne dersem kızıyır. beni anlamamakla suçluyor.
kendi beyninin içini beni,m anlamamam ise bir yerde benim zeka kapasiteme de dokunduğu oldu. beni hiç anlamıyorsun nazlı!!
ayyyy yeni etme tribi!
dilara kim, ne dedi sana?
hi belki anlatmıştır da unutmuşumdur ama nasıl unuturum?? pis hain. öyle bi bakış gıcık.
sanırsın kendi benim her arkadaşımı hatırlıyor.
tabi hatırlıyorum! diyor.
ama sevgilimi elimden almaya çalışan yılana sarılıp öpeyim diye tutturuyor.
arkadaşlarım meltem'le melda'yı karıştırıyor da daha...
özellikler aynı isimler değişmiş. meltem melda, melda meltem olmuş.
o kadar emin ki artık benden şüpheleniyor.
e babası doktor olan melda değil mi? beni sınava sokuyor. kendi hiiç yanılmaz, unutmaz, karıştırmaz, ama hain nazlı'dan her türlü şey beklenir!!
hayır anne babası doktor olan meltem.
emin misin? hani gitmiştik, senin kulağına bakmıştı. melda'nın babasıydı o.
hayır annecim meltem'in babası.
allah allah! hala inanmıyor bana.
sana not defteri hediye etmişti.
hıı evet.
üff giiti 1995'e.
e tamam işte benim kızım melda şöyle çalışkan böyle bilmem ne diye övünmüştü...
evet anne. ama melda adı kızının.
...............
bu sohbet uzadıkça uzadı. annem benim bile hatırlamadığım saçma detayları hatırladı. doktorun beyaz gömleğinde mürekkep lekesi varmış, içinden demiş ki bunun karısı hiç mi yıkamıyor gömleği.
aa ben fark etmemiş miyim mürekkep lekesini, zaten benim hafızam iyi değilmiş!!
kulağım nasıl ağrıyor anlatamam, sanki kafamın için de matkaplar orkestrası kurulmuş. bu kadar hatırladım şükür.
annem vazgeçmez.
e ben de ona çekmişim, şidi tutup da evet anne haklısın mı diyeceği, kendi demz miydi kendinizi ezdirmeyin, bana bile.. ama annem hep öğrettiklerini, telkin ettiklerini inkar eder..
...............................
1990larda annem temizlik hastasıydı ve bu konuda hem çok çatıştık hem çok dalaştık, çalıştık. gel gör ki şimdilerde bunları unutmuş ve inkarda...
delirircesine herşeyden tiksinir, elimi bile yıkadığıma inanmazdı, ablam gibi ödlek yalaka olmadığım için , elinizi yıkadınız mı diye sorunca evet anne dememişim diye beni pis ve yalancı olmakla da itham etmişti... üstü kapalı bunlar tabi. baskıcı anne olmayacak!! ima et tamam. ben yemem işte!!!
su içmişiz mutfakta, bardağı herhangi bir yere koymuşuz. oooff işte önce kavga sonra nutuk konusu...
şimdilerde ise zorla öğrettiklerini, alıştırdıklarını inkar edercesine davranışlarda..
mesele bardaktan büyük.
paranın ne kadar mikrop barındırdığıya ilgili o kadar çok nutuk dinledim ki zamanında, ama şimdi unutmuş bunları, hiç olmayacak yere koyar... yastığımın altı, çamaşır çekmecem gibi!!
kızıyorum diye de beni sorunlu görür, abartıyor muşum, bi psikoloğa gitsem ne dermiş bana,??
1990larda ne kavgalar ettik ne.. off. say say bitmez.. hem öğretti alıştırdı hem şimdi tam tersi istikamette...
________________________-
az önce başladı gene parka git spor yap, ben de gelirim... kimse bir şey diyemezmiş...
harbiden canım istemiyor, üşeniyorum. ama anneme göre korkuyor ve utanıyorum...
neden korkacağımı ve ya utanacağımı da pek anlamış değilim. insan kızını bukadar mı tanımaz ve ya yanlış anlar...
o kadar çok tekrarlayınca insanın hevesi kaçıyor hem.
artık öyle bir şeye varıyor ki bu halbuki senin fikrin. ama annemin bu tekrarlamaları sanki onun fikriymiş, bana zorla yaptırtmak için bin türlü yol deniyormuş hissi uyandırıyor insanda.
tersi psikolojinin de tersi anneminkisi...
evet yap haklısın diyerek bile vazgeçirir..
sevdiğim yemekten soğuttu beni. makarna severmişim fırında. bir ay her gün yenir mi. ama seviyorum demişim. benim için yapmış bu fedakarlığı. kendi sevmezmiş ama katlanmış. ben se burun kıvırıyormuşum..
________________
anlat anlat bitmez.
diyelim ki patates cipsi seviyorsunuz, ama bir yandan biliyorsunuz zararlarını, arada sırada yemeniz gerektiğini bilip ona göre davranıyorsunuz. olamaz mı. anneme göre seviyorsan hergün sevecek ve her gün yiyeceksin!!
insanın takıntılı dönemleri olamaz.
bi ara üstüste üç kere cips yedim. hani rejimdeydin dedi. bu o sıralar ki özlemim ve lüksümdü. ama anlayan kim.
bir süre sonra usandım ve kilo almak istemediğim için boş verdim, kendimi, irademi dizginlemeyi başardım.
ama annem benim iyiliğime diye düşünüp bana cips alıp yedirmeye çalışmaya başladı.
yemezsem iyilik bilmez oldum!! ama severmişim ki,.
off. sırf seviyorum diye herşeyi her gün yiyemezsin. ama hayattaki tek zevk buymuş, yemeliymişim.
bundan vazgeçirmek de mesele. kilo alıyorum, canım istemiyor. her evden markete gidişinde sakın alma yemem diyorum.
evde pakette üç cips var. seviyorum diyeymiş iyiliğim içinmiş, ne biçim insanmışım ben.
ha bir de ciddi konuşması var. bir şeyi yemek istiyorsam yemeliymişim hayat kısaymış.
ama mesela sevişmek istiyorsan sevişi diye bir şey yok. hatta öyle bir şey yok. tek zevk tıkınmak. sonun kısa zamanda ölüm olsa bile... doktordan fırçayı yiyinceye kadar bekle...
bazen bu saçma tutumu, inadı takıntısı beni delirtir.
gene getirdi bilgisayar başına cips... üniversite sınavına hazırlanırken de böyleydi. pasat börek yiye yiye şişmiştim.
inandırmak için sinir krizi geçirmemi bekliyor herhalde ki geçirtmekte başarılı.
çok.
yemek istemiyorum artık bunu, neyini anlamıyorsun anne?? iyiliğin için, seviyorsun diye, mutlu ol diye.
hayır sanmayın ki ben bulumik falanım. sadece her kız gibi ideal kilomda kalmak, ve giydiğimin yakışmasını istiyorum. ama annem sabote eder gibi davranıyor aynı..
ne istiyrosun? 200 kilo olayım, evden çıkamayım, kimse beni beğenmesin mi. cipsle olmazmış.
ay ben ne iyilik bilmez mişim. sen de beni dinlemiyor kararlarıma saygı duymuyorsun.
hiç de bileymii, tek istediği benim mutlu olmammış.
evet öyle ama bun sadece tıkınarak olacağından emin. başka zevk kalmadı yok!!
bir süre sonra bu alınana şeyler cips ve ya tatlı, neyse o, kala kala bayatlayıp çöp olunca anca inanıyor.
ne müzik dinlemek zevk alma yolu, ne gezmek, ne arkadaşlık, ne yazmak, ne de vs neyse o....
karar kesin!! yemek yemek!!! bana bunu öğretmek istiyormuş. kendi bulmuş yolu, ben bari yorulmayayımmış. anne ben başka bir insanım.!!!!!
kilo alacağını bilsen hatta öleceğini bilzen bile. nasılsa aynı gün olacak değil ya..
başka insan yok! hatalı, doğru yolu bulamamış insan var! tek yol yemek yemek!!!
yani senin başka zevklerin olmasını anlayamıyor, kavrayamıyor, kabul edemiyor.
___________________
ha bir de kandırma yolları var. hadi gidelim parka oturalım...
güya beni oraya götürüp spor yapmamı sağlayacak, sonra bak gördün mü ben haklıyım diyecek. iyi de zaten bu benim fikrimdi. hayır onun fikriydi, parkta spor yapmak benim aklıma gelmez!!
denedğim için anlatabiliyorum.
gittik oturduk diyelim. istersen'lere başlar.
ha şimdiüstüste yazınca manyakça geliyor ama bu ısrarları öye doğal ve düzenli aralıklarla ki başkasının anlaması imkansız.. öyle bir duruma sokar ki beni annem benim iyiliğimi istiyor ama ben tınmıyor, inat ediyor olurum,, senin fikrini bile sahiplenip sana öyle bir satar ki, kendi başarısı olur. bir şekilde kendine mal olur illa...
şimi parkta bana spor yaptırırsa ya da cips yedirirse onun fikri ve başarısı olur.
ya bak tadı güzel ben sana demiştim mutlu oldun der gibi bakar ve davranır.
yaa bak spor yaptın göbek gitti ben sana demiştim, benden şaşma, haklıyım.
zaten başkasına da öyle bir bahseder ki nazlı'nın aklına gelemeyen şeyler bana geliyor, kızıma yaptırıp mutlu olmasıno sağlıyorum gibi durur.
annem reklamcı olmalıymış ya da diktatör!!
_______________
sürekli seni senden iyi tanıyor ve seni senden daha çok düşünüyorum modunda... ama hep aşırıya kaçıyor...
bir şeyin bir yanını düşünebiliyor sadece.
hani üniversite hazırlık zamanı seviyorum diye bana börek getiriken ki. zaten çok çalışıyor, fazla gezmiyor, stres altında, bari sevdiği bi şeyi yesin de mutlu olsun. tamam buraya kadar. ama bi sınırdan sonra kilo alacağımı, kıyafetlerimin yakışmayıp, üzüleceğimi akıl edemiyor. mutluluk veren bir şey sonunda eziyete dönüşmesin dieyemiyor.
----------------------------
ha aldanıp yeyip şitimmi kilo aldıni götün büyüdü de der.
hatta kendi gibi aşırıya kaçsam hep, bir yerde mantığımı kaybetsem de mesela aşırı spor yapsam kas yumağı olsam dakulp takmayı başarır. erkek gibi oldun der.
onun aşırılıklarını, mantığını kaybettiği noktaları benim dizginlemem gerekiyor hep hem onun hem benim için. ama sonra da suçlanacak kişi ben kalıyorum da.
beli ağrımasına rağmen yürümek, tırmanmak istiyor bir yayla gezisinde. biliyorum ki beli ağrıyacak hem sonra kendine hem bana eziyet. doktora gitmek istemeyecek, ama ağrılar onu delirtip bana çemkirecek..
ama gene mantığı uçar. yürürüm,çıkarım diye tutturur.
yapamayacağını kabullenmesi ve birinin bunu masumca hatırlaması ve hatırlatması da kötü onun için.
inkar vesilesi.
yaylada çıkarım dedi, çıktı ama günlerce ağrı çekti, hem bana dar etti tatili de yaylayı da, hem kendine.
ben dedim senin iyiliğin için diyorum. tamam da napayım çıkardım.
çıktım.
bi de bana inatçı der.
hayır onu aşağılayan, kırıcı falan bir tavır ve ses tonuyla da söylemiyorum. bilirim inadı da inkarı da karalaması da pamuk ipliğine bağlı.
ama illa kendi bildiğini okuyacak, sonuç önemli diil, sana da okutacak. sonucun önemi yok.
başa gelen çekilir deyip boyun eğip çekmiyor da, isyan edip dar ediyor o zamanı....
______________________
ne kadar saçma şeyler için tartışma çıkıyor bi bilseniz. tam öyle dile getirmese de herhalde anneme göre ben kendinin aynısı olmalıyım, doğru ancak budur. kendi fikir ya da zevklerim nasıl olur?
geçende perde yüzünden tartıştık. hayır yeni perde alınmayacak, ama öyle olsa kesin renk-desen vs seçimi konusunda da tartışırdık. bu seferki perdeyi çekme mevzusu.
tül perdem epey incedir, o yüzden yazzın heryer açık olunca çok uçuşuyor, hatta rüzgar onu dışarı bile uçuruyor.
işte suç ve suç delili.
gene dışarı uçmuş, ara da bir toplar düzeltirim gene uçar. hayır annmin dediği gibi yapsam olmazmış, yanlış yapıyormuşum!
böyle toka gibi neyse adı perde aparatları var ya, derleyip toplamak için, onlardan takacakmışım.
hiç sevmem öyle büzgülü bilmem ne perdeleri. zaten kalın perde çekik değil ki, hem onu takınca, bi sabah uğraş perdeyi topla şekil ver akşam ayrı uğraş perdeleri kaparken, üstelik tül perdeyi o şeyle toplayınca pencere açılmış oluyor. bütün içeri meydanda.
büzgülerini, volümünü ayarlarsam olurmuş. olmuyor valla, gene uçuyor, rüzgardan büzgü neyim kalmıyor. bütün içeri görünüyor.
e ne varmış bunda? sanırsın paparazziler beni dikizliyormuş.
öyle ya kim bakacak bundan sonra bana??
hadi bazı zamanlar neyse, odamda değilken falan. hiç mi giyinip soyunmayacağım. e sabah giyindikten sonra yapaymışım perdemi. yahu gün içinde kıyafet değişmeyecek miyim.
değişme diyor, ne gerek varmış.
ya dışarı çıkarken. kaparsın perdeyi.
kendi yıllarca kafamızza kazıdı, evde eskiler giyilir (bir de gezide) dışarda en yeniler. ee üstümü değişmem lazım demek.
aman nazlı sen de.
sabah geceliğimi, ne giydiysem artık değişip, ev içi kıyafetimi giydikten sonra perdelerimi düzelteceğim, gün içinde çıkacaksam ve üzerimi değişeceksem, o kadar uğraşıp şekil verdiğim perdeyi kapayıp, üstümü değişip tekrar düzenleyecekmişim. eve geldim dışardan, ev kıyafeti, rahat birşeyler giyeceğim, gene bozacağım perdeyi, kapayacağım, kıyafetimi değiştikten sonra yine perdeyi düzelteceğim.
ayyyyy.... dümdüz dursun işte, uçarsa dışarı alırım.
ama odamın önünden geçerken bakıp söylenmeden duramıyor ki. gene perden uçmuş nazlı, şöyle toplasaydın böyle olmazdı. ay o zamanda uçuyor.
ne kadar boşum sürekli perdeyle uğraşacam.
öyle evi sürekli düzenleyip süsleme işlerini hiç sevmem. temiz olsun yeter. annem bayılır sürekli derlemeye, düzenlemeye, düzenini değişmeye. yılda kim bilir kaç kere o koltukların yeri değişir, sonra rahat edemez her zamanki konumuna gelir. tabi bunlar oluncaya kadar bir sürü emir, koltuklar itilirken çıkan gıcırtı sesleri..
kaç defa yakaladı beni tam çıkacakken dışarı koltukları itelim diye. dışarı çıkmayı da bahane olarak görmüyor. napalım, koltukları it öyle çık. sanki ben ramboyum. tüm salonun eşyasının yeri değişecek ve ben ne terleyeceğim ne yorulacağım, ne üstüm kırışacak, ne terden saçım bozulacak. ha böyle de, bu kadar uzun saçla uğraşırsan bozulur tabi! gene saçım için bir kulp.
------------------
geçende indirim varmış bir ayakkabı mağazasına bakalım dedi. alacak ve bir kenarda yeniler beklerken annem gene her zamanki ayakkabısını giyecek, önce bu eskisin diyecek. oldu da yeni bir şeyini giydi mi zaten hep bir kusur bulur, rahatsız olur...
bir kaç model denedi, rahat değil dedi, o sıra ben de bakayım bari dedim bir modele... annem mağaza elemanına küçük küçük haykırıyor, bu bi tür şikayetname, her zaman bir şeyleri şikayet eder, hem de o konuda bir şey yapması mümkün olmayan insanlara.... çocuk ayakkabıyı satıyor, tasarlayıp imal eden o değil ki.
bir de sanki karşısındakiler tam aksini söylüyormuşcasına iddialı konuşuyor.
benim ayağımdakine bakarak nazlı o rahat değildir! dedi.
sonra çocuğa veryansın ediyor; artık bizim için en önemlisi süs değil rahatlık!!
bir de böyle çoğul konuşması var, teyzemleyken dese neyse, üçümüz beraberken görün bir de. öyle bir çoğul konuşurlar ki duyan benim de 60larımda olduğumu, estetik mucizesiyle daha genç durduğumu sanır.
off ayağımız dayanmıyor bu kadar yürümeye artık.
bir yaştan sonra insana canlı renk yakışmaz artık.
en önemlisi rahatlık.
ben bıraksam bana da şimdiden babaanne ayakkabıları vardır ya onlardan giydirecekler.
aslında en iyisi terlikmiş.
nazlıı o rahat değildir.
yoo rahat, tam ayağıma oldu valla.
allah allah. hiç rahatmış gibi görünmüyor. bizim için en önemlisi rahatlık artık model falan değil.
benim için önemli ama. hem modeli güzel olacak hem rahat.
olmuyor ama. ikisi bir arada bulunmuyor. bizim için en önemlisi rahatlık artık (çocuğa izah ediyor).
işte bu rahat ve güzel.
çok da güzel değilmiş, rahat olduğunu da sanmazmış. anca ilk anda öyle geliyormuş bana, az birşey yürüsem hemen anlarmışım.
artık fazla yürüyemiyoruz ki zaten, en iyisi düz birşey al alacaksan, rahat et. en önemisi rahatlık bizim için.
hııı.
incecik dore bantları olan az dolgu topuklu bir sandalet...hem güzel hem rahat, üstelik indirimli. ama nerede giyecekmişim ki bunu? sanırsın gece çıkıyormuşum da. düğüne giderken anca giyilrmiş.
artık gündüz de dore giyiliyor anne.
eskiden giyilmezdi.
işte şimdi moda ama.
amaan modayı bırak!kandırmaca!
::::::::::::
eğer bir ayakkabıyı cidden almamı istiyorsa o ayakkabının sarı renkte olması lazım. kaç defa beni ikna edip sarı ayakkabı aldırdı. fazla giyemiyorum diye de kızıyor, giymeyeceksem niye alıyormuşum boşuna. sarı bir ayakkabı her kıyafete uyum sağlamıyor ama...
hala bana sarı ayakkabı aldırmaya çalışır.
sanırsın gece çıkmama izin veriyor. tabi adı izin değil bunun o baskııcı anne değil. sadece fazla soru sorarak ve gitmişsen onbeş dakkaya bir arayıp birşey sorarak sana zindan edip geceni soğutmaya çalışarak yapar.
bir gün neredeydi bi arkadaşlarla ortak arkadaşlarımızla karşılaştım, o gün de hem canım istemiyor birşey yapmak hem başağrısı ve sancı çekiyoru. ben bir an önce eve ulaşmaya çalışırken, hayalimde sıcacık yatağıma kıvrılıp uyumak var. birşyeler engel oluyor bana.
ama arkadaş (tırnak içinde) pek anlamıyor laftan. hem geveze hem bencil. erkek arkadaşıyla buluşacak aslında ama öyle dyip çıkması imkansız nazlıyla ve birkaç arkadaşla beraber çıkacağız demesi en hayırlısı. ısrara başladılar laftan anladıkları yok başım çatlıyor olsun, sancım var olsun! kimin umurunda nazlı onlar mutlu olsun yeter. hemen benim kendimi feda etmem gerekir. zaten beraber çıkacağı arkadaşları da gıccık. biri de geliyor aha, kabadayı gibi yürüyünce delikanlı adam olunur sanıyor. annem de o sıra komşularla sohbette ama gözü bizde.
sonunda ısrarlara karşılık bahanem annem izin vermez demek oldu.
işin esas gerçeği o. annem gündüz bile sık çıkmamı sevmez. beni adana'ya tarsus'a bile tek göndermek istemez. ki yaş 32. olsun ilerde gidersin tek der. kendi ölünceymiş. tövbe tövbee allah gecinden varsin anne derim. tabi o arada evlensem iyiymiş, o zaman da kocamla gidermişim. yani tek gitmem güvenli değil, bir salak için tabi. ya annesine emanet olmalı ya kocasına, hiç olmadı bir arkadaşına. bir keresinde beni adana'ya salağın önde gideniyle yollamak istemişti. siteden bir andavallı. yolda ya bana sinir krizi geçirtir ya boğdurtur. ciddi salak biri. yalnız gitmeyeyimmiş. ayakbağıydı resmen. hem benim arkadaşlarımla o komşu aptal kızının ne işi var, kafa dengi olsa neyse. tartışma. e almadım yanıma o ahmağı. tek başıma bir şey gelmesinden korkuyormuş, esas o salakla çıkılırsa gelir, ya yanlış kişiye yanlış şey söyler dayak yeriz ya bir kaç zibidi bizi şey sanır peşimize takılır. hem salak bir kız hem aklı beş karış havada o haliyle. aklı fikri oğlanlar, benden brikaç yaş ufak. ama bir de belli etmez o aptallığıyla da bir tarafı kurnaz. kendini süt kuzusu namus abidesi aklına bile erkek gelmeyen biri gibi satar ki anneler buna bayılır hemen aldanır. e almadımdı yanıma tabi. annem sinirinden çatladı. yolda sanki başıma bişey gelse o ahmak bir şey yapabilecekmi, küçük kurnaz sinsi valla ölüyor olsan bırakır gider bence...
bu kez de işte başımdan atmak için başka şaşkınları ve bencilleri bahanem annem izin vermez oldu. ne gelememden ne gelmek istemiyorumdan anlıyor karşımdaki çünkü, ama kendinini erkek arkadaşıyla görüşmesi lazımmmış nazlı, başka bahane bulamazmış benim için gelmiş nazlı!! bilirim ben bu oyunlar. bilirim. bir kere acıdım pişman oldum. fazla acımadan maraz doğar boşuna dememişler. kendi erkek arkadaşıya başbaşa zaman geçirmek için beni erkek arkadaşının arkadaşlarıyla yalnız bırakıp gitti, dönmek bilmedi bir de. neyse o arkadaşlar kafa dengi sayılırdı da...eve dönmek bilmediydi bu seferde. mecburen gittim daha yeni tanıştığım o arkadaşlardan birinin arabasıyla döndüydüm falan..
aman demez olaydım annem izin vermez. annem duymuş kulağı kirişte zaten. aa veririmiş ne demek! aaa nazlı ben eski kafalımıyım? şimdiye kadar isteyip de yapamadığım olmuş mu? izin vermediği mi olmuş??
herkes birbirine rol kesiyor ha şu dünyada. insanların hali her an bir başka. evde başka, dışarda başka, karşısına çıkan insana karşı da değişien şekilde bir başka...
şimdi ben suçlu oldum, halimi biliyor ama anlamamış, sırf başımdan savmak için dediğimi...
ben isteyeyimmiş heryere gidebilirmişim! amerikaya bile!! ama adana tarsus olmaz ha!! :))
hay allahım bu kadar rol kesilir. bir de becerse... ama tabi onlar benim kadar tanımadıkları, içerde-dışardaki davranış farklarını bilemedikleri için anlayamıyorlar rol olduğunu!!
tamamen anlayışsız ve katı bir annedir demiyorum. ama makul tarafını yakalamak zordur da. illa kendi bildiğini kesin doğru gördüğünden, iddiacılığından, ve karakter farkımızdan anlaşamamamız çoğu zaman. bir de aşırı endişeli ve garantici olmasından. endişe değil aslında onunkisi hüsnü kuruntu, paranoya, obsesif kompulsif bir şey...
zaten hastayım, hem başım çatlamada migrenim tutmuş hem sancı çekiyorum üstüne bir de bir bencilin ısrarı sonra annemin anlayışsızlığı!! aaa yeter be! susun! gelmeyeceğim! sen laftan anlamıyorsun diye annemi bahane ettim ama anne senin de anladığın yok... sen erkek arkadaşınla eğlen diye ben hasta hasta çıkamam, banılsa beni yalnız bırakıp gideceksin, kimbilir su sefer kimlerle başbaşa kalacağım??? bunlar küçük sesle böğürüyorum sanmayın. zaten o sıra mecalim yok. yürüdüm gittim. ay bu anlayışsız ve bencil insanlar insanı kötülüğe kabalığa sevk ediyor resmen yaa...
zaten annem de aynı ablam gibi ima, ironi, şaka, mecaz başka ne denir öyle şeylerden pek anlamazlar. accık belki annem. ablam valla anlamaz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder