annem;
-'aa iyi fikir!'
ben;
+"sizin büro neredeydi, ben getirsem yarın, ya da siz geçerken alıverseniz"
annem atlıyor;
-'hadi nazlı bıraksın oraya kadar işte, hem bize de lazım birazcık fazla çekersin'
ben de bir şekilde atlatmayı umuyorum. ne işim var tanımadığım adamın arabasında... ama annem durup durup atlıyor 'hadi' diye. niye olduğunu anlamıyor da üşendiğimi sanarak bir de beni mazur göstermek için adama 'biraz üşengeçtir' diyor. kusura bakmayın der gibi. gene ben kabahatliyim yani..
ee yani bunda ne var diyeceksiniz. ya da demeyeceksiniz muhtemelen okumadınız.. ben dediğinizi farzederek devam edeyim. başka türlü uzatamam ki :))
şudur sebep; annem paranoyak bir kişidir, endişe küpüdür. daha bir şey olmadan kafasında kurar kurar ya olmuş ya olacak gibi gelir, gene endişelenir..
bunun bir sürü sebebi olabilir, neyse de çocukluğumdan beri hatta bazen bizi korkutacak şekilde yabancılardan sakınmamızı öğretti..
küçükken çocuklara bir şeyleri tam anlatamazsın ya, hem anlayamaz hem korkar diye üstü örtülü 'kötü insanlar' diye anlatırsın. annem de öyle yaptı. hatta artık bunları anlayacak yaştayken bile manyakları, sapıkları, katilleri kötü insanlar diye tanıttı.
sıklıkla bayağı korkutucu bir yüz ifadesiyle (korkutucu olması gizlemeye çalışmasından ileri geliyordu) bize kötü insanları tarif etti, defalarca tembihledi. (işin garibi zeki olmasına rağmen sezgi gücü olmayan ablamı değil de beni daha saftirik sandı durdu yıllarca.) daha ufakken yabancılardan şeker almayın, konuşmayın, arabasına binmeyin diye tembihledi. artık öyle bir belletmiş ki, bir de bize tekrarlatıyordu, çocuğunu arayan veliyle bile konuşmaya korktuk, yabani gibi... kadına yardım etmedik tüydüydük bi keresinde. (çocuk tuvaletteymiş, sınıf arkadaşımızmış)
yıllarca bu ve benzeri olaylarla karşılaştık, kazık kadar olsan da aynı lafları işitirsin. sağına soluna iyi bak, karanlık sokaktan geçme, yalnız başına karanlıkta yürüme, tenha sokaklara girme, tanımadığının arabasına binme, tanımadığınla fazla konuşma.....vs vb.
çift kişilik ebeveynliği tek bedende buluşturup yaşayan annem hatta arkadaşlarıma bile güvenmezdi. bir keresinde eve bir arkadaşım bıraktı arabasıyla, bunu duyunca bir saat benle kavga etti. yeni tanıdığım biri de değil yıllardır arkadaşım, arkadaş grubumdan da. ama erkek ya, binmeyeyimmiş. hatta bazen yalnız başına dolmuşla eve gelmek bile daha güvenli olurmuş birinin arabasına binmekten. bunu söyleyen de bana boş otobüs dolmuşa da binme, mecbur kalsan bile tek başına taksiye binme, dolmuşta tek kalırsan devam etme, in başka kalabalık dolmuşa bin vs diye tembihleyen kişi.
bütün bunlara karşın şimdi bana tutmuş, ilk defa çağırdığımız ve karşılaştığımız servis elemanının arabasına binip gitmemi istiyor, hatta hafiften kızarak ısrar ediyor. aklına bile gelmiyor niye ben gitmek istemiyorum, üşendiğimi düşünüp bana illa da süslenmem gerekmediğini, ayakkabımla montumu giyip çıkıverebileceğimi söylüyor... şimdi e bu ikilem değil mi.
adamın kapıda beklemiş olması, işine gücüne birazcık gecikmiş olması onun tasası o an ama benim bir yabancının arabasına binip gitmem değil.
adamın dibinde denmiyor tabi böyle böyle diye. yüzümden anlasın diye umuyorum ama onun çıkardığı sonuç benim üşenmem oluyor.
tabi bunları yazarken ki kadar falan bir süre geçiyor değil. 3-5 dakika..
daha da -'hadi nazlı! üşenme! adamın işi gücü var!!' arada da bir cık diyor. sonra da 'ben gidecek değilim herhalde'
ne kadar kabahatliyim görüyorsunuz... adamı ayakta dikip zamanını çalmışım. ha belki kötü niyetli falan değil. neyse de ama elin adamının arabasına binmenin ne alemi var ki?
işte titizlik olayındaki gibi hem kendi öğretiyor, hem kendi şüpheleniyor, hem kendi unutup yapmanı bekliyor..
hala bazen tuvaletten sonra nasıl elini yıkadığını, banyo yaparken nasıl keselendiğini ve keseyi kullanmadan önce şöyle bir yıkadığını vs anlatıp benden de "evet ben de öyle" dememi bekliyor, kısa bir quiz yapıyor. eğer bu yanıtı alamazsa içine bir kurt düşmesi an meselesi. acaba kızı temiz değil mi?
hem dışardan gelince el nasıl yıkanmalı, hijyen sağlanmalıyı öğretti hem dışardan geldiğimin saniyesinde mesela sofraya geçeceksek gelmemi bekler. ard arda çağırır, duymuyorum, yemeğe gelmeyeceğim sanır sinirlenir. elimi yıkıyorum derim kızarak hadi çabuk der...
alllah allah! bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.. hemen olsun istiyor.
yıllarca okuldan geldik mi yemeğe oturmadan önce eller yıkandı mı sorusu sordu, cevabımı niyeyse beğenmeyip, inanmayıp tartışma çıkardı, elimi bi daha yıkattı. şimdi el yıkamaya ayırdığım zamana gıcık oluyor...
neyse sonunda adam bu 3-5 dakikalık sahneden sıkıldı, yarın büroya bırakabileceğimi söyledi, o sırada hazırladığı belgeleri verdi, gitti.
ama annem hala anlamadı niye gitmediğimi. kızarak kapıyı kapatıyor, ayakları ağrıyormuş bense onu ayakta dikiyormuşum, adamı da bekletmişim, hem yarın para lazım olurmuş, ne yapacakmışız gerekse nakit!, bu ne kaygısızlıkmış nazlısı, bu ne üşengeçlikmiş, bencillikmiş?? altı üstü bir botumu montumu giyip çıkacakmış ne varmış ki bunda? her zaman dışarı çıkacam diye ölürmüşüm ama gerektiği zaman hiç çıkmak istemiyormuşum, bencilmişim işte..
motor gibi sıralıyor, araya girdirmiyor. tabi bencil dediği noktada koptum ben!
+"ha bir de bencil oldum!"
-'tabi ya'
+"yıllarca yabancıların arabasına binme diye kafa ütüleyen sen, kaç yıllık arkadaşlarımdan şüphelenen sensin. şimdi de git servis elemanının arabasına bin diyorsun! ne kadar akıllıca!!"
afallıyor bir an.
+"elin adamının arabasına bin. ben karar verince yanlış sen izin verince doğru! ne biliyoruz manyak olmadığını? ne işim var elalemin arabasında?"
-'haa onun için mi binmedin yani?'
+"yok ne için?"
-'e ne olacak ki yeri belli, işi belli. ne var sanki. biliyoruz işte servis çalışanı nazlı?'
illa kendi haklı çıkacak. yani hangi servis elemanı olduğu belli, kağıtta da adı yazıyor. kaçırılsam bulunurum, saldırıya uğrasam kimliği belli vs. ne var yani? iyi mi? bu mu? bak belli olmasa yeri kimliği o kötü bir tek !!
bunun gibi şeyler de ekledim. aman ben de abartıyormuşum!!!
yıllarca bizi korkutacak kadar tembihledi, yıllar yılı arkadaşlarımızı güvenmedi, tutmuş servisciye güveniyor ya! üstelik temiz bir yüzü varmış aman bendeymiş!!
bak aynısını ben ondan habersiz yapsam da söylesem böyle yaptım diye kıyameti koparır. beni aptallıkla bile suçlar emin olun!
okuldan 10-15 dakika geciksem kaçırıldığımı, kaybolduğumu, kötü insanların eline geçtiğimi falan kafasında kurar, endişeden kudurur, delirir, eve gelince de kıyameti koparır. karanlıkta evden çıkış yapmamı istemez, hani ama sigara uğruna yollar karanlık sokaklara o ayrı!
bir keresinde grupça toplanmıştık arkadaşlarla, sonra biraz geç vakit bir arkadaşı babası gelip aldıydı akşam, (haberi var geç döneceğimden, geç dediğim sabahın ilk ışıkları falan değil haa, 22.00-22.30 suları) evimiz yakın diye beni de bıraktılar. bunu öğrenince evde kıyameti koparttıydı. ben ne kadar düşüncesizmişim, tedbirsizmşim, insanlara güveniyormuşum, aptalmıymışım! ah nazlı ah. annem olmasaymış ah ben ne yapacakmışım?? başıma birşey gelirmiş! ... yahu birkaç yıldır tanıdığım bir kız arkadaşımın babası, üstelik arabada yalnız değilim kızı da var işte! olsunmuş! binmeyeymişim, güven mi olurmuş insanlara! ah nazlı ah!!
bunları yapan da yanı kişi beni serviscinin arabasıyla yollamak için uğraşan da.. bu yazdıklarım ne ilk ne son üstelik, daha neler var...
yahu bir kaç yıl önce 30 yaşına gelmişim artık.!! ne dedi bilir misiniz? nereden bileceyniz ben söylemeden tabi? o zaman ki erkek arkadaşımla dışarda buluşmasammış gelip evde otursakmış!! şaka sandıydım, değildi. ne kurduysa kafasında artık. adam diye gidip p..venk buldum sanıyor herhalde!! normal bir gençti işte..
hem olacak şey mi? hani iş ciddiye binmiş, aileler tanışmıştır falan, neyse belki evde de vakit geçirilir beraber. ama daha yeni, çocuğun yüreğine iner be!! yeni çıktığı kızın annesiyle de beraber evde oturacağız!!
hani bu çocukken beni arkadaşlarıma göndermek istemeyip onların hep gelmesini beklemesi gibi. ben böyle çok arkadaş kaybettim. birinin annesi böyle düşünmüş tabi. kendi nazlıyı göndermiyor bize güvenmiyor diye. hem kızını göndermedi hem kızına benimle arkadaşlığı kesmesini öğretti. ben bunu anlayıp söyleyince de aman ne var sanki başka arkadaş yok, çok da matah bir şey sanki! demişti annem...
..................
yani sonuç;
kendinin endişesi endişe, şüphesi şüphe benimkisi ise abartma!
----------
sapıklar, manyaklar, katiller...vs eğer beni kaçırmak falan isterseniz anneme iyi görünüp izin alsanız yeter!! onun haberi olsun yeter!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder