27.07.2018

çifte standart vb

harika bir aile dinamiği.
ben çenemi kapatıp sürekli hizmet ettiğim sürece hiç sorun yok. bana ne olmuş ne hissetmişim bana haksızlık mı oluyor önemli değil benim işim aileme hizmet etmek karşılık beklemeden birşey talep etmeden.
benim bir önemim değerim olmadığını baştan kabul etmem gerek. tabi ki namusum ailem için önemli. yoksa benim başka bir ne değerim olabilir.

ablam geldi mesela ufacık eve. anneciği hemen benim yerimi yavrusuna tahsis etti. sanki gündüz kanepe gece açılınca bana yatak olan yer de şahane ama diğer açılmayan kanepede mi yatacaktı onun yavrusu?
te angara'larda yoruluyor stres falan ah yavrusu dinlensin rahat etsin.
burada bana düşen görev de hiç şikayet itiraz etmeden bana söylenenleri yapıp buyun bükmek ama karşılığında bir minnet bir teşekkür bir jest falan beklememek. sürekli hizmet. bari hizmetin beğenilse. ne münasebet.

hani ben tüm sene çoluk çocukla baş ederken yorulmuyorum, stres yaşamıyorum tabi. ne önemi var ki zaten? söz konusu bensem elbette yok yahu ne diye aksini düşünüyorum?

ablam geldiği zaman anneciği onu prenses gibi baş köşelere oturtup rahat ettirmek ister; hiç bir işin ucundan tutmasın, otursun dinlensin rahatlasın. o buraya iş yapmaya değil dinlenmeye rahatlamaya stres atmaya geldi! yavrucak tüm sene ne kadar yoruluyor!!
tabi ablam da pişkin bir şımarık olduğu için asla yeltenmiyor bile bir işin ucundan tutmaya; boş gözlerle izliyor. senin orada götün çıkmış hiiiiiiiç ruhu duymuyor.

ben bütün sene yorulmuyormuşum gibi her işe koşacağım ama herşey benden istenecek! bu gayet normal.
üstelik itiraz etmem kendimi savunmam da büyük suç; hiiiiç hoşlarına gitmez bana haksızlık yapıldığının ima edilmesi, iki yüzlülüklerinin çifte standartlılığın yüzlerine vurulmasına dayanamazlar. çenemi kapatıp oturmalıyım sadece bana söyleneni yapacağım!! robotum çünkü.

ancak gerçekten hasta olup yataklara düştüğümde. o da hala yüzsüzce benden iş beklenir şikayet edilir. hiç hoşlanmaz annem hasta olmamdan. tamam çok hastalanınca biraz üzüldüğü kıyamadığı oluyor ama esasen ev işleri aksadığı, alışverişti, bilmem nerden siparişti, onu bunu aramaktı gibi dandik işler yani bana yakışan işler aksadığı için canı sıkılır. hasta olacaksam işler bittikten sonra belli saat aralıklarında hasta olayım öyle günlerce iş yapamamak nedir yaa!!!
gripten yatakta yatarken şikayet eder durur; yerler kirlenmiş de benim saçlarım uçuşuyormuş da lavabolar sararmış da bilmem nerden bilmem ne getirtilecekmiş de bu istenecekmiş şu aranacakmış da!
vertigo'dan başım fırfır dönerken bile aman düşer de kafasını çarpar diye bir derdi olmadan hiç, beni defalarca yataktan kaldırdıydı bir de arsız pişkin ruhsuzca bana diyordu ki yavaş yürüyorsun!!!!

bütün bunlara ne cevap versen yaranamazsın!!! başım dönüyor anne ondan, düşerim diye endişe etmiyorsun ya kafamı çarparsam... somurtur bunların karşılığında. evin rutini bozuluyor huzuru kaçıyor ben hastayken.

çok iyi insanlar ama çok.


mesela işten eve geldiğimde yorgunluğumdan şikayet etmeyeceğim, hiiiiç hoşuna gitmiyor efem moralini bozuyormuşum sanki başka kimse yorulmuyormuş. ama ablam için öyle değil o anlatınca hem dinler hem hak verir hem de kıyamaz. ama bana ayaklarım ağrırken bile başım dönerken bile boktan işler çıkarıp başıma yıkmaya bayılır.
doktorluk olmuşum artık baş dönmesinden hala pişkince perdelere takmış perde de perde!!! kirliymiş değişilecekmiş. merdivenin üstünden tepe üstü çakıldığıı görmek istiyor herhalde!??????
ne desen memnun olmuyor anlamıyor. baş dönmem geçsin de yaparız diyorum savsaklıyorum. diyor ki akşama mı?

ama ablacığım ayaklarını uzatıp oturacak kıyamaz yavrusuna ben de koşturup duracağım. yazlığa dinlenmeye rahatlamaya gelmiyorum ben çünkü ben her zaman her yerde hizmet kölelik için varım
. asla da ban böyle davranıyorsunuz demeyeceğim.
haklısın ya sen de yorgunsun hadi otur  diyeceklerine surat buruşturup kendilerinin ne kadar haklı falan olduğunu savunup beni bastırmaya çalışır kusur ararlar ana kız birlik olup pişkince.



mesela artık midesi hazmetmiyor diye zaten öncesinde nefret ettiği için eve asla sokmadığı yiyecekler vardı. benim kendime bile yapmama tahammülü yoktu. bakladan öylesine nefret ediyor ki tüm bakla tarlalrı ve bakla sevenler gözünün önünde çırpınarak geberseymiş memnun olurmuş!!! ben de gebereyim yani? amaaaaaan!!!
beni aman ile geçiştirir. fasülyeden de nefret eder oldu. kelimeleri bile duymaya tahammülü yok. pazarcı kadın fasülyesini övünce yüzünde beliren tiksinme ve nefret ifadelerini görseniz!!! nefret ediyormuş nefret!!!
insanlar da hayretle bakıyor ama annem kendine hak vermelerini bekliyor.
diyelim inat ettim evde kendime pişirdim bakla ya da fasülye: tabi eğer çenesine katlanabilirseniz. zıkkım etmek için uğraşır. yediğin boğazına dizilip boğularak gebersen memnun olacakmış gibi davranır. git koklama balkonda otur.
hanımefendi bakla ve fasülye kokusuna tahammül edemeyip sürekli söylenmek ve nefret cümleleri saçma hakkına sahip; üstelik bunlar faydalı sebzeler gerçi bu boktan sebzelerden vitamin geleceğine gebersek daha iyi ama: kokusundan iğreniyor öğürüyor nefret ediyor sürekli konuşuyor şikayet ediyor. yemeği yerken de ben tepeme dikilip ya da karşıma oturup o şahane yüz ifadesiyle lokmalarımı sayıyor gibi sürekli kötü şeylerden bahsediyor. bilmem ne zaman kaynanası yaptığı fasülyeyi beğenmemiş de babamla kavga çıkmış; yok onu demiş bunu demiş babam annemi azarlarken kaynanası çok zevk almış.
senin bana yaptığın ne oluyor peki? haksızlık değil rahatsızlık verici değil. kendine göre. aynı şey değil der kıyaslama yaparsam. çünkü kendisi prensesler gibi yetiştirilmiş özel üstün ırktan bir insan ama ben aşağılık soydanım bana hiçbirşey haksızlık olmuyor!!!

kendisi bana sağlık verecek sevdiğim için mutluluk verecek sebzelere sadece ben yerken bile küfredip nefret saçıp şikayet edebiliyor ama ben zehir dolu ve akciğer kanseri bile olmama sebep olabilecek sigara dumanı için annemin yaptığı itiraz şikayet dırdır eleştirinin yarısı bile yapmaya hak sahibi değilim!!!

ve bu tezatlığı çirkinliği haksızlığı çifte standatlılığı yüzüne de vurma hakkım yok!!! hiç duymak istemz susturmak için uğraşır münakaşayı başka yerlere çekmek için çalışır.

NAZLI ASSSSSSLA HAKLI OLAMAZ. olmamalı olmayacak.

ben kendime yarım kilo fasülye alacağım dediğim anda arkasından bıçaklanmış gibi ihanet etmişimcesine tepkiler verir; ben senin bunu burnundan fitil fitil getiririm der gibi bakışlar atar ki yapacak; hem yemeği pişirirken hem yerken zıkkım edecek büyük zevkle. keşke o anda boğazıma kaçsa da gebersem böylece bir daha fasülye kelimesini bile duymaz!!!

ama ablacığım biricik aşk meyvesi ilk göz ağrısı kıyamadığı fasülye iserse bakla isterse seve seve alır pişirir yedirir!!! ben de o sırada mesela neyse ben de yemiş oldum demeyeceğim asssla bana karşı tavrını hatırlatmayacağım bana zaten hiç bir şey haksızlık falan olmadığı için hiç bir şey yokmuşcasına yiyeceğim.
ablam pazara hiç gitmez, prenses olduğu için halkın arasına karışamıyor tabi!! ya kocası ya yardımcısı yapar alışverişini. ablacığım sevmediği istemediği işleri yapmak zorunda değil ne sandımdı yani bir de??????????????
bu yüzden pazara gidince çok hoşlanıor eğleniyor sirke gelmiş hissediyor kendisi!! gördüğü yeşilliklere taze sebzelere şaşıyor! aaa bu da mı varmış pazarda? biz zavallı ölümlüler olarak nereden biliyoruz ki avakadoyu??????????????????????????
tabi ki canı fasülye bakla barbunya ve börülce çekiyor ve anneciği prenses yavrusuna hayraaan hayran gülümseyerek istediği herşeyi alıyor.
ama ben taşıyacam ha!!! ablacığım mı taşıyacaktı yani ağır şeyleri??????

normalde evin küçüğü düşünülür şımartılır pohpohlanır onun için fedakarlık yapılır ya bizde tam tersi!!
börülce ve barbunyayla çok şükür bir sorunu yok annemin bamyayla da onları şükür yiyebiliyoruz. ama mesela pırasa büyük suç!!! gebersin pırasa!!
son zamanlarda inatla doktora gitmiyor ama çok fazla hazım sorunu var reflüsü azdı. çünkü ben dikkat ediyorum diye sanki inadıma happır şuppur daha fazla yiyip götünü büyütüyor. midei çok doldurmamak gerekiyor reflünüz varsa, çünkü mide kapakçığı iyi çalışmıyor. ama bizimkisi doktora gitmektense şikayet ederek söylenerek beddualar küfürler eşliğinde yaşamaktan hoşlandığı için çile çekiyor.
ve doktora git demen büyük suç sanki geber demişsin gibi tepki verir. ablam söylese öyle değil ama gene şikayet ediyor ama sanki şımarık huysuz bir kediymiş gibi hallerde dudak da büküp çocuk gibi somurtarak falan...
ablacığım anneciğini benden daha çok seviyor benden daha çok kıymet veriyor diye düşünüyor ama elini hiç kirletmeden.... ne yürürken koluna girip ağırlığını taşıyacak, ne kulak damlasını damlatacak falan. hatta diyorum ki sen deyince ikna olur anneme doktora gitsen iyi olur de. aman çenesini çekmemek için demiyor bile!
ama sonra bana dönüp annemi niye doktora götürmüyorsun diyor!!!!!!!! evet annesi. onun annesi ben ise bakıcısıyım kölesiyim ya. sanki zorla götürülürmüş gibi, kilo olmuş 67 küçük bir küpe benziyor sırtıma alıp zorla götürecem sanki. sen niye ikna etmiyorsun doktora gitmek konusunda??????? telefonda bile annemin dırdırını dinlemek istemiyor çünkü harika ideal evlat!

anneme göre kendisi iyi huylu ve kaprissiz bir insan.

midesine dokunuyor diye domates salatalık bile yasaklılar listesine girdi! ben de yemeyeceğim yani. evde bulunmasına bile tahammülü yok.
asla demez mesela sen benim gibi olma daha sağlıklı ol diye. aklına bile gelmez asla. zamanında kafayı temizlikle bozduğu kendini yerden yere attığı tonla sakat hareket yaptığı için şimdi ağrımayan bir eklemi dahi yok. kemik erimesi romatizma eklem ağrıları fıtık var ve demez ki sende olmasın bari dikkat et. aksine olmasını hatta şimdiden olmasını çoook istermişcesine ben sakat hareketler yapayım kendimi hor kullanayım diye sürekli talepde bulunur!!

mesela ben yiyemiyorum sen ye vitaminin eksik olmasın demez. kendinin yiyemediğim-ni ben de şimdiden yememeyim hatta baş düşmanı olup o gıdaların bir daha asssssssssssla ağzıma koymayacağıma yemin billahlar edeyim. mesela bakladan o kadar nefret ediyor ki 100 yıl sağlıkla yaşayacağına yemin etseler bir tabak bile yemezmiş hemen oracıkta gebermeyi tercih edermiş!!!!!!!! hatta bonus olarak bende gebereyim mi? itiraz etmez. bakla yemek yerine geberelim.
ama ablacığım isteyince seve seve yapıyor. gene yemiyor ve yaparken ne kadar da hiç sevmediğini defalarca söyleyerek belli ediyor ama bana ne kendi yapar ne bana yaptırır eve sokmaya tahammülü yok.

biraz da az olsun vitamin ne var başka şeyden alırsın.
hem kendinin yiyemediği sevmediği için yemek istemediklerini ben de bir daha asla tüketmeyeceğim ama ben de kendi gibi yaşlı bir insanmışım gibi yürüyememekten ağrılardan hazımsızlıktan şikayet edeceğim. sürekli biz yaşlı bir çiftmişiz gibi çoğul konuşarak yürüyemiyoruz çıkamıyoruz inemiyoruz hazmedemiyoruz diye konuşmaktan hoşlanıyor.
herhalde senkronize yaşlanacağı bir hayat arkadaşı hasreti var ama öyle birisi olmadığı için beni gözden çıkarabiliyor. demiyor ki bu kız bu yaştan iyi beslenmezse kendine dikkat etmezse benim yaşıma gelince daha beter olur.

annem önlem alçaz çözüm de üretmez sadece şikayet eder eleştirir. prensip.

ama hastalanınca ben önce endişelense de iş uzayınca çok canı sıkılıyor ve dırdıra başlıyor. evde işler aksıyoruşşşşş..

ablama kıyamaz ama iki de bir telefonda işleri çok yapma kadına bırak der durur kaç defa. ama söz konusu bensem yardımcı çağırmaktan hiç hoşlanmaz! bütün işleri ben eşşek gibi yapayım, hatta onn bunun pisliğini de ben temizleyeyim. çok yakıştırır kıyamamak ne demek benim hırkım çıkınca ya da tiksinerek yapınca bir şeyi sanırsın intikam alıyor; gayet memnun oturuyor hatta daha da beter işler çıkarmaya çalışıyor!!

ama bu ikilemleri çifte standartları haksızlıkları sakın dile getirmeyeceğim ha. ay nefret ederler. duymak istemezler.

mesela ablacığım ve dünyanın diğer kalan insanları da iş yüzünden yorulmuş ve yazın dinlenmeyi rahatlamayı hak etmiş oluyorlar ama ben koşturup duracağım ablam rahat etsin diye! yatağımı verip rahatsız uyuyacağım aman yavrum ay ablam yorulmasın diye hizmet edeceğim ve hiç itiraz etmeyeceğim kimse de bana özel davranmayacak ne münasebet öyle bişey bekliyorum ki???????

hatta annemin evlendiğimi hayal ettiği fantastik öykülerinde bile koca kocam gibi değil; tüm gün anneme aileme eve hizmet edeceğim ama öyle eşimle yemeklere gezilere tatile alışverişe falan çıkmak yok. tabi ki beni sevip mutlu olmamı istemeyecek yani bunlar asla dile getirilmeyecek. annemin fantastik evlilik senaryomda koca gece işten geç gelip annem evine giderse gece de seks hizmeti vereceğim bir gece sahibi; sabah da işe gidip toz olacak ve ben anneme ve diğerlerine hizmet vereceğim. bana da asla mükafat olmayacak daha çok iş daha çok çalışma ve asla teşekkür iltifat jest beklemeyeceğim................


----
şimdi yeni versiyonu çıktı diye aklıma geldi. seneler evvel annem sinemaya gitmek istemişti illa. o sırada da adam akıllı ünlü oyunculu sadece mama mia filmi vardı. annem müzikallerden nefret eder nefret. annem nefret ettiği zaman çok abartılıdır! ben dedim annem sevmez diye ama ablam girelim diye turturmuştu annem de ablam isteyince ağzı yanlara gevşeyerek herşeye razı olur! girdiler ben girmedim kafede oturup kafa dinledim. ay bir memnun çıktı çok beğenmiş filmi!! ben evde bir müzikal film izletmiştim film boyunca nefret şikayet dıdrdır saçmıştı ama.
benimle ne izlese şikayetçi ve beğenmiyor nefret ediyor ama ablacığım o nefret ettiği müzikallere aşırı kanlı korku filmlerine bilim kurgulara bile götürse annem memnun ve filmi beğenmiş.

diyorum ki ablamla ne izlesen beğeniyorsun; sanki aşkıyla izlemiş gibi yavşayarak evet deyip sırıtıyor. bana karşı tamamen aksi davranışlar sergilediğini görmüyor bırak fark etmeyi düşünmeyi!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder