16.01.2013

ben yokken

yıl:  1990lar annem evden çıkarken;
-'ben yokken kimseyi eve almayın'
+"tamam anne"
-'anladınız mı? neydi?'
+"sen yokken eve kimseyi almayacağız"
-'en iyisi ben yokken kapıyı kimseye açmayın!! tanıdığınıza bile açmayın'
+"tamam anne"
-'anladınız mı?'
+"anladık"
yeterli gelmiyor;
-'???eee'
+"kapıyı açmayacağız bile"

bu ezberlediğimiz replikleri binlerce defa, yıllarca tekrar ettik. ikişer kereden!! :))

-----------

yıllar geçti.
2000lerin başı.
okuldan eve geliyorum, annem kapıya kadar gelip birşeyler satanlara gıcık olur. en azından iddiası bu yönde.
kapıya gelen pazarlamacıları azarlayarak kovar ve bize de tembihler kapıyı açmayın diye.
ben üniversitedeyken bile durum buydu.

ama gitmiş bize evde yalnızken kapıları açmamayı tembihleyen, sıksık laf arasında konuyu açıp bizim öğrenip öğrenemediğimizi sorgulayan annemi bir keresinde nasıl buldum dersiniz??

okuldan geldim, ne olduysa sinirliyim de, başımda çatlıyor, ah o migrenden neler çektim ben..
neyse bir baktım bizim kapı ardına kadar açık, ve konuşma sesleri geliyor.
az çıktım merdiveni bir baktım genç bir çocuk anneme birşeyler satmayı başarmış.
o sıralarda bir şekilde epey dardaydık. hem bana alışveriş yapma tutumlu olmamız lazım diyor hem kendi evde zaten bulunan bir küçük ev aletini, elektrikli süpürgeyi vs alıyor.
annemin ya sohbet havası gelmiş ya saflığı tutmuş.
çocuğun temiz yüzüne, aldatıcı konuşmasına kanmış almış da almış...

bir geldim eve bu sahne. çocukta bir bozuldu, bir işkillendi böyle. yaşlıca hanımı kandırırım düşüncesindemiydi nedir.

+"nedir o?"
-'bir şeyler aldım'
+"hani sırası değildi? ne aldın?"
-'elektrik süpürgesi, blendır, tansiyon aleti'
+"anne bunlar bizde var! bozuk falan da değil. ne şimdi?"

satış belgelerini de çoktan imzalamış ama hala elinde.

ben böyle sorunca ama lazımmış, eskimişmiş diye konuşuyor. eskimiş falan değil. üstelik annem bir şeyi sırf eskidi diye bozulmadan ve tamir edilmeden atılmasına fena halde karşıdır. ne zaman bu konuda bir şey olsa, birinden birşey duysa hemen dırdıra başlar, bize de öğütler. hani haksız da değil.

ama sen git hem de o sıra bunları al. ne efendim öğrenci çocukmuş, harçlık çıkarıyomuş..
çocukta böyle genç, bebek yüzlü, bebek yüzü yüzünden efendi ve temiz bir aile genci imajı var. belli ki orta yaşlı hanımları tatlı dille kafalamayı da iyi bellemiş. ama gözleri felfecir okuyor. hele ben gelince böyle bir huzursuz oldu birşeyler oldu...

hemen şüphelendim.
+"hem bana para yok diyosun, hem pazarlamacıları sevmem hiç, hem de gidip bunları alıyorsun"
-'ama napim öğrenci çocuk'
+"yaa anne bırak! alıp okutalım bari!!! çocuk dediğin de benden büyüktür!! ver bakim onları!"

alıverdim elinden dosyayı, ohoo anneme 500 milyonluk (o zamanlar sıfırlar atılmamış) falan bir meblağ. ama daha az önce bana annem 300 milyon demişti.!!!


tanınmamış markalara o kadar para. garantisi var mı? yahu çalıntı bile olabilir. hem o öğrenci diye ben mi feda olacağım..

+"sen 300 dedin anne! burada 500 yazıyor! nasıl inanıyorsun bunlara? göz göre göre kazıklayacak ben gelmesem!!"

naptım ettim, satışı iptal ettim. senet gibi nedir garip belgeleri, kağıtları da caart diye yırttım. hatta yırtık kağıtları da vermedim çocuğa.

daha da çocuk hala annemin üzerine oynuyor. hocam hocam diyor. annemin içinin yağları eriyor.. oğul özlemi de mi var nedir?? onu bir oğlu bilecekmişmiş..

çocuğa da ağzının payını verdim. utanmıyor musun sen yaşlı hanımları oğuldu öğrenciydi ayaklarına kazıklamayı??!! falan filan...

neyse çocuk gitti. annem de hala acımaya devam ediyor.. böyle bir acımaya başladımı bir şeylere önünü alamaz.. hasta hayvanları bir anda mesela eve doluşturmaya kalkmışlığı var. titizlikten bahseden, hayvan kılının zararından, temizlik zorluğundan ikide bir dem vuran insan..

ya zamanında bize yapmadığını, demediğini bırakmayan bi komşu kadına yaşlanmış hastalanmış diye acımıştı. tamam acısında beni bakıcı diye yollamasın..

onu da sonra anlatırım fakaaat çıkmam lazım...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder